.

..............................
..



.................
............
............
............
ANNE BABALARIN, ÇOCUKLARI HAKKINDA DOKTORA SIK OLARAK SORDUKLARI SORULAR VE CEVAPLARI
Hazırlayan: BELCETUQUE Hülya Yalçınkaya (Dulkadiroğlu)
........................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................

............

............

1- DOĞACAK BİR BEBEK HAYATIMIZI NASIL ETKİLER?

Anne babaların en sık sordukları sorulardan bir tanesi de yeni doğacak bebeğin kendi hayatlarını nasıl etkileyeceğidir. Anne babalar yeni gelecek aile bireyine karşı sevgi dolu beklentiler içerisinde olmalıdırlar. Yani hamilelik planlı ve istenen bir hamilelik olmalıdır. Yeni bebek onlara anne veya baba olma duygusunu hissettirecek ve anne babalar bu durumdan büyük bir keyif alacaklardır. Yeni doğacak bebeğin en büyük ihtiyacı sevgi dolu bir aile ortamıdır. Bu sevgi dolu ortam, doğacak bebek için daha anne karnında iken hissettirilmelidir. Unutmayınız ki çocuğun dış ortam yani dünya ile ilk etkileşimi anne karnında başlar. Bu dönemdeki ruh hali ve sevgi kesinlikle bebeği etkiler. Anne baba adaylarının bebek olayını kendi düzenlerini bozacak yeni bir hayat evresi şeklinde görüp , bu olayı büyütmeden ,kendilerini bu evreye hazırlamaları gerekmektedir. Unutmayınız ki belki sizin sorumluluk alanınıza bir kişi daha eklenecek ,hayatınıza yeni eklenen kişi programlarınızı değiştirebilecek , belki de bazı geceler uykusuz kalacaksınız ama o minik yüzün size gülümseyişi, dokunuşu , seslenişi size her şeyi unutturacaktır. Eğer bebek sahibi olmak ve o bebeği büyütmek çok zor olsa idi, herhalde insan nesli 2008’li yıllara gelemeyecekti. Anne babalara bebek sahibi olmadan önce en büyük tavsiyemiz, daha anne karnında iken mutlu ve huzurlu , aynı zamanda sevgi dolu aile ortamını hazırlayıp , minik misafiri beklemeye koyulmaları olacak ve hayatın bu yeni evresinin keyfini çıkarmaya çalışmaları olacaktır.

2- YENİDOĞAN BİR BEBEK NEDEN SIK SIK AĞLAR?

Yeni doğan bir bebeğin ağlama nedenleri sık sık anne babaların merak konusudur. Anne babalar kendini kelimeler ile ifade edemeyen bu minik canlının ağlamasından genelde son derece huzursuz olurlar. Bebeklerin ağlama nedenleri genelde bir kaç tanedir. Ama bazı anne ve babaların yanlış tutumları bu ağlamaların sıklığını ve süresini artırabilir.

Bebeklerin ağlama nedenlerinden en önemlisi herhangi bir ağrıya yada bedensel bir rahatsızlığa verilen tepki şeklinde olanıdır.Genelde bu durumda bebeklerin ateşi olabilir. Ateşi olduğunda akla herhangi bir yerde infeksiyon kaynağı akla gelmeli ve doktora müracaat etmelidir. Yüksek ateş ile çocuğunuz havale geçirebilir. Bebeklerin kulak , boğaz enfeksiyonuna bağlı ağrıları da olabileceği de göz önüne alınmalıdır. Ayrıca pişiklere bağlı ve kabızlığa ve gaz sancılarına bağlı ağrılardan dolayı ağlamalarda sıktır.

Ağrının haricinde ağlama nedenleri arasında annenin aşırı ilgili olması da sayılabilir. Çocuğunun her mızmızlanmasında çocuğun yanına koşup teselli etmeye çalışan anne babaların çocukları genelde ilgiyi devam ettirmek için sık sık ağlarlar. Çocuk ağladığı zaman çok erken veya çok geç olmadan müdahale edilmelidir.

Bebeklerin diğer ağlama nedenleri arasında, acıkmaları , üşümeleri , altlarının ıslanması da sayılabilir.

Aşırı ilgisizlikten anne babaya öfke duyan bebek de sık sık ağlar ve anne babaya olan öfkesini belli eder. Aynı zamanda korkma , aşırı gürültü ve kaygılı olmada bebeğin ağlamasını sağlayan nedenlerdir. Anne babaların güven dolu olmaları ve rahat davranışları bebeklerin o güveni ve rahatlığı hissetmeleri ile susmalarına ve sakin olmalarına neden olur. Bebeğin kucağa alınması ile sakinleştiği ve güven dolu duygular ile rahatladığı görülür.

3- BEBEĞİME NE KADAR ANNE SÜTÜ VERMELİYİM ?

Bebeklere genelde 1-1,5 yıl arasında anne sütü verilir. Ama bu genelde annenin ve çocuğun durumuna göre değişir. Annelerin en az 6 ay- 1 sene anne sütü vermeleri önerilir. Ortalama bu süre bir yıl olabilir. Anne sütü çocukların psikolojik ve fizyolojik olarak ciddi bir ihtiyacıdır. Anne bebek etkileşimi ve bağlanması açısından anne sütünün ciddi bir fonksiyonu vardır. İlk 4-6 ay yalnızca anne sütü ile beslenme yeterlidir.

Yeterli miktarda anne sütü ile beslenme imkanı varsa, bebekler için su  dahil ek bir gıdaya ihtiyaç yoktur. Ek gıda ve katı gıdalara 5-6 ay civarında yavaş yavaş geçmek faydalı olacaktır.Bu dönemden daha geç başlamak ise çocukların katı gıdalara uyumunu güçleştirir. Katı gıdaları vermeye başlarken yiyecek allerjilerine karşı anne babaların uyanık olmaları gerekir. Anne sütünü bırakırken biberon aracı olarak  kullanılabilir. Yalnız bebeklerin biberon ile beslenmeleride belli bir süreyi aşmaması gerekir. Biberonun fazla kullanması çocuğun ek gıdaları kalmasını zorlaştırdığı gibi çocuğun yaşına uygun gelişimini de engeller . Aynı zamanda çocuğun ağız yapısını bozabileceği için konuşma yönünden ileride problem çıkabilir.

4- KATI GIDALARI BAZI BEBEKLERİN İSTEMEMESİNİN SEBEBİ NEDİR?

Katı gıdalara 5-6 aydan itibaren yavaş yavaş geçilmesi önemlidir.
Çocuğun beslenme ve damak tadının gelişimi açısından bu önemlidir. Aynı
zamanda yalancı emzik ve biberonlarında çok fazla kullanılması durumunda
çocukların katı gıdalara kolay uyum sağlamasını güçleştir. Anneler
özellikle sulu yiyeceklerden başlayarak katı gıdalara geçişi
kolaylaştırabilirler. Muz gibi sindirimi ve yemesi kolay meyveler
başlangıç olarak verilebilir. Aynı zamanda sebze çorbasının verilmesi ,
yumuşak sebzelerin pişirilmesi ile çocukların katı gıdalara geçişi
kolaylaştırılır.

Katı gıdalara aşırı direnç gösteren çocuklar bazen otistik
olabilmektedir. Bu nedenle çocuklarda görülen psikiyatrik durumlar
sayfamızdan bu konuyuda okursanız erken teşhis açısından faydalı olabilir.

5- ÇOCUĞUMA NE ZAMAN VE NASIL TUVALET EĞİTİMİ VERMELİYİM?

Tuvalet eğitimi genelde çocuklar için 1,5 - 2,5 yaş arasında
olmalıdır. Bu süreden erken bir tuvalet eğitimi vermek veya geç kalmak
çocuklarda genelde tuvalet alışkanlığı problemlerine yol açar . Bu döneme
gelen çocuk genelde tuvalet eğitimine hazır olduğunun bazı işaretlerini
verir. Bunlardan bazıları şu şekilde sıralanabilir; Çocuk 1-2 saat kuru
kalabilmektedir , tuvalet zamanı geldiğinde bu durumun farkına vardığının
işaretlerini verir , ara sıra gündüz uykularından kuru kalkmaya başlar ve
asıl olarak genel gelişim seviyesi olarak yaşında seyir izliyorsa bu
eğitimi almaya hazır diyebiliriz. Genelde çocuğun tuvalet eğitimi tuvalete
girmeden önce dışarıda bir lazımlık aracılığı ile olursa bu duruma
alışması kolay olabilir . Çocuğun tuvaleti geldiğini tahmin ettiğimiz bir
zamanda lazımlığa oturtulur. Tuvaletini yaptığında bu durum
ödüllendirilir.Çocuğa bu konudda çok ısrarcı ve disiplinli olmamak
gerekir. Zamanla çocuk bu durum ile eğitimini alıp bu alışkanlığını düzene
koyacaktır. Uygun yönlendirme ile olayı zamana bırakmak gerekir.
Çok katı ve titiz , aşırı disipliner uygulamalar çocukların anneye
öfke duyarak ve kendi özgüvenini kaybederek tuvalet alışkanlığını engeller
Aynı zamanda sürekli bez bağlamak ve çocuğa yaşına uygun davranmamak
(bebeksi davranışları desteklemek ) da tuvalet alışkanlığının gecikmesine
neden olabilir. Aynı zamanda bedensel ve genetik etkileri de unutmamak
gerekir. Belli bir yaşa (beş yaş) gelindiği halde , bazı çabalara rağmen
hala bu alışkanlığın kazanılamaması durumunda ise bir çocuk
psikiyatristine müracaat etmek gerekmektedir.

6- KARDEŞ KISKANÇLIĞININ ÖNÜNE NASIL GEÇEBİLİRİM?

Kardeş kıskançlığı genelde anne babaların çok sık olarak sordukları
soruların başında gelir. Özellikle kardeşler arasındaki yaş farkının
azaldığı durumlarda bu özellik belirgin olarak ortaya çıkabilir.
Kıskançlık tepkisi aslında çocuğun verdiği normal bir tepkidir. Çocuklarda
bazen kendine yönelmiş olan ilgi , sevgi ve dikkatin başkaları ile
paylaşılmasında problem olabilir. Kardeş kıskançlığı genelde aileye yeni
bir üye katıldığı zaman kendini gösterir. Bazı durumlarda küçük çocuğun
büyük olanı kıskandığınıda görmekteyiz.

Kardeş kıskançlığının engellenmesi için anne babaların davranışlarının
çok büyük önemi vardır. Daha yeni birey doğmadan büyük kardeş bu yeni
bireye karşı sevgi dolu hisler ile hazırlanmalıdır. Kardeş doğumundan
sonra ise anne babaların tutarlı ve dengeli tavırları ile bu problem hiç
yaşanmayabilir. Genelde minik olan kardeş ilgi ve alakayı kendi üzerine
çeker , bu zaten bakım açısından da gerekli bir olaydır. Anne babanın bu
ilgi dağılımı diğer kardeşi ihmal derecesine varır ise o zaman kıskançlık
ciddi bir seviyede yaşanır. Hatta bu durumu belli etmeyen büyük kardeşte
depresyon gibi veya anormal davranış değişiklikleri gibi durumlara bile
yol açabilir. Anne babaların büyük çocuğa yönelik olarak ayrılan vakit ,
verilen değer , ara sıra tamamen ona yönelik iltifatlar ile bu dengeyi
sağlamaları gerekir. Özellikle cinsiyet beklentisi ve farklılığı gözetilen
ailelerde bu kıskançlık olayı daha da artabilir. Anne baba ve diğer aile
üyelerinin bu konuda dikkatlı olmaları gerekir.

Kıskançlığı aşmak için doğumdan önce hazırlık , diğer çocuğa sevgi ve
ilgide azalma olmaması , yeni doğan bebeğe ait bazı sorumlulukların büyük
kardeşe verilmesi (bebeğin günlük işlerinde anneye yardım etme gibi) ,
aile olmanın altının çizilerek sürekli birlik mesajları verilmesi
önemlidir. Ağır kıskançlık durumunda büyük kardeş küçük kardeşe fiziksel
zarar da verebilir. Anne babaların bu konuda dikkatli davranarak ,
gerekirse çocuk psikiyatristinden yardım almaları önerilir.

7- ÇOCUĞUMA DİSİPLİNLİ OLMALIMIYIM YOKSA HOŞGÖRÜNÜN SINIRI NE OLMALI?

Çocuklarda disiplin ve hoşgörü birlikte olmalıdır. Unutulmamalıdır ki
çocuk hayatının ilk gününden beri öğrenme sürecinde olan bir varlıktır.
Öğrenme sürecinde olan kişi sık sık hata yapar . Mühim olan bu hataların
çocuğa gerekli açıklamaları yaparak öğrenmeye değiştirilmesidir. Çocuğa
aşırı disiplin uygulanması , çocuğun bazı noktalarda sıkılmasını ve
kendini ortaya koyma noktasında tereddütler yaşamasına neden olur. Aşırı
disiplin çocuklarda kaygı belirtilerine yol açar ve çocuk kendisini
devamlı gergin ve huzursuz hisseder. Çocuğun yaptığı hatalar hiçbir zaman
görmemezlikten gelinmemeli , görmezlikten gelinen davranışlar çocuklarda
pekişecektir. Bu nedenle uygun bir şekilde çocuğun yaptığı hatalar
anlatılmalıdır.

Aşırı hoşgörülü anne baba tutumunda ise , neyin doğru neyin yanlış ,
neyin yapılması gereken neyin yapılmamsı gereken davranış olduğunu
bilemeyen bir çocuk haline gelmesine neden olur. Aşırı hoşgörü çocukta
gevşek ve tutarsız bir yapının ortaya çıkmasına ve çocuğun sınırları
devamlı genişletme gayretleri içine girmesine yol açar. Bu şekilde aşırı
gevşetilmiş sınırlar çocuklarda davranış problemlerine yol açarak belli
bir süre sonra anne baba için çocuğun davranışlarının anne baba için çok
büyük bir problem haline gelmesine neden olabilir.Bu nedenle anne babanın
her ikisininde disiplin ve hoşgörü konusunda sözbirliği içinde olmaları
birbirinden farklı tutumlara girmemeleri gerekir. Özellikle evde yaşayan
veya çocuk üzerinde etkinliği olan büyükanne ve büyükbabanın da bu konuda
sınırları gevşetmek yerine , anne babaya yardımcı olmaya çalışmaları
gerekir. Bu tutarsız durum çocuğun , nasıl davranacağını bilememesine ve
davranış problemlerinin daha da artmasına neden olur.

Anne babaların bu konuda disiplin ve hoşgörü dozunu tam olarak
ayarlamaları önemlidir. Çocuğun normal psikososyal gelişimi için bu durum
çok önemli bir noktadır.

8- ÇOCUĞUM HER ŞEYE İTİRAZ EDİYOR NE YAPMALIYIM?

Çocukların anne babalarına karşı gelmesi çok sık karşılaşılan bir
problemdir. Anne babanın her dediğini olumlu veya olumsuz taraflarını
düşünmeden sürekli karşı gelme durumu varsa bu durumda karşı gelme
bozukluğundan bahsedebiliriz.Genelde çocuklarda çabuk sinirlenme karşı
gelmeye eşlik eden durumdur. Normal yaşın verdiği karşı gelme bazı
dönemlerde çocuklarda gözükür. Anne babanın dengeli tutumu ile bu problem
kısa sürede aşılabilir.

Çabuk sinirlenme ve karşı gelme durumu genelde çocuklarda kaygı
halinin belirtisidir. Bazı noktalarda içsel çatışmaları olan ve kaygı hali
olan çocuklar çok çabuk tepki ortaya koyarak sık sık anne babalarına karşı
gelirler. Kardeş kıskançlığı , çocuğa karşı anne veya babanın ilgisizliği,
diğer kardeşin çok fazla ön plana geçmesi ,çocuğu yönlendirme eksikliğine
bağlı boş kalma, okul problemleri , çocukluk çağı depresyonları , sık sık
eleştirilme , aşırı derecede disiplin uygulamaları , , çocuğu etkileyen
psikososyal stres faktörleri ilk akla gelen çocuğa anksiyete (kaygı )
oluşturacak nedenlerdir. Aynı zamanda bu kaygı durumundan çocuğa uygulanan
sınırların çok gevşetilmesi ile başgösteren davranış problemlerine bağlı
karşı gelme ve mevcut kurallara itiraz da karşı gelme davranışı şeklinde
görülebilir.

Karşı gelen ve çabuk sinirlenen çocuğa genelde yapılması gereken şey
çocuğun kaygı durumuna neden olan etkeni bulmaktır. Çocuğa dengeli ve
düzenli devam ettirilen sevgi ve hoşgörü durumu da çocuğun kaygı halini
alacak ve onu anne babaya işbirliğine zorlayacaktır. Çocukların karşı
gelme ve tutturmacılık ile anne babalarını yönlendirmeleri yerine, anne
babanın biraz daha bilinçli davranıp basit psikolojik kuralları
uygulayarak çocuklarını istedikleri gibi yönlendirebilmeyi öğrenmeleri
gerekir.

Bazı çocukluk çağı psikiyatrik problemlerinde karşı gelme ve çabuk
sinirlenme durumunun görülebileceği unutulmamalı ve bu yöndeki tespitler
ve eşlik eden diğer problemlerin varlığında, psikiyatrik yardım için anne
babaların çocuk psikiyatristine başvurmaları önerilir.

9- ÇOCUĞUM DEVAMLI YANIMIZDA YATMAK İSTİYOR NASIL VAZGEÇİREBİLİRİM?

Çocukların anne babanın yanında yatmak istemeleri bazı psikiyatrik
durumlarda görülebilir.Bu durumda çocuğun aşırı bir korku hali , yalnız
kalmak istememe , uykusunda sık sık sayıklama ve korkulu rüyalar , anne
babaya bir şey olma korkusu , iştah değişiklikleri , ufak tefek uyaranlara
karşı aşırı tepki verme , sese ve gürültüye hassasiyet ve bunun gibi bazı
durumlar eşlik edebilir. Bu durumda çocuğa psikiyatrik yardım ve destek
gerekir.

Yukarıda sayılan durumların eşlik etmediği isteklerde ise çocuğun bu
davranışı uygun bir şekilde yönlendirilmelidir. Genellikle bu durumun
uygun olmadığı yaşına uygun psikososyal gelişim için ayrı yatakta ve odada
yatması gerekliliği çocuğa anlatılmalıdır. Bu açıklamadan sonra basamak
basamak çocuğun odasına geçmesi sağlanır. Bu basamaklar önce anne babanın
yatağından ayrı yatma (aynı odada) , daha sonra farklı odada yatma
şeklinde sağlanmaya çalışılır . Her basamaktan sonra çocuğun davranışı
takdir edilip , ödüllendirilir.Çocuğun yalnız kalmaktan korktuğu
durumlarda , anne veya baba çocuğu uyumadan önce yatağına götürür . Masal
anlatarak veya bir miktar onunla konuşarak sakinleşmesini ve ortama uyum
sağlamasını kolaylaştırır. Odanın kapısı açık tutulur ve çocuğun bu
şekilde kendi odasına adaptasyonu sağlanmaya çalışılır. Çocuğun anne
babanın odasında yatması ise sıradışı durumlarda ve eşlik eden stres
faktörleri döneminde geçici olarak izin verilebilir. Ama bu durumun geçici
olduğu asıl yerinin kendi yatağı ve odası olduğu izah edilmelidir.
Bu gibi durumlarda eşlik edebilecek psikiyatrik problemler
unutulmamalı , çocuğun yaşına uygun psikososyal gelişimi açısından bu ve
buna benzer tutumlar,dengeli ve sevgi dolu yönlendirmeler ile zaman
geçirilmeden çözümlenmeye çalışılmalıdır.

10-ÇOCUĞUM YEMEK YEME KONUSUNDA BANA ZORLUK ÇIKARIYOR NE YAPMALIYIM?

Yemek olayını bazı çocuklar annelerine karşı koz olarak
kullanabilirler. Genelde çocuklar anne babayı yönlendirebildikleri
konularda ısrarcı olarak o konuda problem çıkarırlar. Bazı durumlarda anne
babanın yanlış tutumu bu durumun pekişmesine neden olur. Normalde bir
yaşından sonra çocuğun sofraya erişkinler ile beraber oturması ve yaşına
uygun yemekleri yemesi beklenir. Belli bir dönem sonra yemek alışkanlığı
gelişir. Çocuğun çok yönlü beslenmesi açısından , normal sosyal gelişimi
açısından , psikomotor gelişimi açısından bu durum önemlidir.

Bazı annelerin '' çocuğum yemek yemiyor'' diye çocuğa ısrarcı ve
yanlış tutumları da bu davranış probleminin pekişmesine neden olur.
Genelde bedensel ve psikiyatrik problem olmadıkça her çocuk acıkır ve öğün
vakti geldiğinde yemeğini yer. Ama çocukta iştahsızlık gerçekten var ise o
zaman bazı hastalıkları düşünmek gerekir.

Yemek yeme konusunda anne babalara şu tavsiyelerde bulunacağız ; En
başta öğün vaktine bir iki saat kala dönemden itibaren çocuğa kesinlikle
ufak tefek gıda vermeyin , ikinci olarak yemek konusunda çocuk sofraya
çağırılmalı ,tabak önüne konduktan sonra kesinlikle iki -üç kereden fazla
yemek yeme konusunda ısrar edilmemeli , üçüncü olarak yemek yeme konusunda
çocuk ile çok fazla konuşulmamalı. Unutmayınız ki yemek yeme o çocuğun
sıra dışı yapması gereken bir olay değil, onun fizyolojik bir ihtiyacı .
Bu yaşamsal ihtiyacı ve zevkle yapılması gereken bir şeyi işkence haline
getirmemeli . Bir başka nokta da yemek yapmadan önce çocuğun fikri (yemek
çeşidi konusunda) alınabilir. Önemli besin kaynaklarını alması için aynı
tür yemek değişik şekiller ile önüne getirilebilir. Aynı zamanda iştahı
azaltan bol şekerli bisküvi ve çikolataları belli miktarda alması
sağlanabilir.

Bütün bu önlemlere rağmen devam eden iştah problemlerinde , doktora
başvurarak altta yatan (varsa ) nedeni bulmak gerekebilir.

11-ÇOCUĞUM GECE KALDIRMAMA RAĞMEN ALTINI ISLATIYOR NE YAPMALIYIM?

Altını ıslatma anne babaların en çok karşı karşıya kaldıkları
problemlerin başında gelir. Özellikle belli bir tuvalet eğitimini aldıktan
ve tuvalet alışkanlığı kazandıktan sonra , çocuğun altını ıslatmaya
başlaması daha çok psikolojik nedenleri akla getirir. Eğer her hangi bir
stres etkeni var ise bu durum görülebilir. Ancak çocuk bebekliğinden beri
hiç tuvalet kontrolü sağlayamamışsa , o zaman genetik ve bedensel etkileri
dışladıktan sonra psikolojik etkilere bakmak gerekir.

Çocuğun altını ıslatmaya başlamasında anne babalar endişeye kapılmadan
çocuğun durumunu gözden geçirmelidirler. En önemlisi bu çocuğun herhangi
bir stres etkeni varmı yokmu ( kardeş doğumu , anne baba geçimsizliği ,
arkadaş sorunları , okula veya kreşe başlama ,göç , yakın kaybı ,anne
babadan ayrı kalma , kronik hastalıklar , doğal afetler vb.) bu
değerlendirilmeli ve stres etkeni ortadan kaldırılmaya çalışılmalıdır.

Burada yakın geçmişte somut olarak gördüğüm bir örneği vermek istiyorum .
Adapazarı'nda deprem sonrası bir kısım çocukta daha önce olmamasına rağmen
altını ıslatma probleminin oluştuğunu gözlemledim. Bu durum yaşanan olayın
stresine verilen çocuğun psikolojik bir reaksiyonu idi. Çocuğun sevgi
ihtiyacı var ise ilgi çekmek için bu problemi çıkarabilir. Özellikle bu
durumla birlikte daha çok dikkat çektiğinin farkına varan çocuk
davranışında ısrarcı olabilir. Yeni doğan kardeşinin durumunu gözlemleyen
ve ona yönelik ilgiyi gören çocukda da bu türlü bir davranış görülmekte.
Çocuğun bu davranışını altına bez bağlamak destekleyeceği için bu
türlü bir tavırdan kaçınılmalıdır.Anne baba çocuğu aşırı cezalandırıcı
ve suçlayıcı bir tavırdan kaçınarak bu durumu onun ile konuşmaları uygun
olur. Çocuğun altını ıslatmadığı zaman takdir ve övgü dolu sözler
söylenmelidir.Ufak bir çizelge ile çocuğa bulut ve güneş çizdirmek de
duruma yardımcı olur.

İdrar yolu infeksiyonlarında çocuğun idrarını tutamama durumu söz
konusu olabilir .İdrar yolu infeksiyonu çocuğun altının ıslak kalmasına
bağlı olarak da ikincil olarak gelişebilir .Bu durumu anne babaların
gözardı etmemeleri gerekir.

Israr eden durumlarda altta yatan neden ve genel durumu değerlendirmek
için doktor yardımı gerekebilir.Çocuğun yaşına uygun , normal psikososyal
gelişimi için bu durumun tedavi edilmesi gereklidir.

12-ÇOCUĞUM ÇOK FAZLA İÇİNE KAPANIK NE YAPMALIYIM?

Çocuklar devamlı psikososyal bir gelişim gösterir. Normal sosyal
gelişim içerisinde başta aile üyeleri olmak üzere diğer insanlar ile
iletişim ve etkileşim önemlidir. Bu normal gelişim için kaçınılmaz bir
durumdur. Bazı çocuklar gerek kişilik özellikleri gerekse ikincil olarak
etki eden faktörler sonucunda içe dönük ,sosyal ortamlara ve alışılmadık
mekanlara kolay adapte olamayan , genelde duygusal paylaşıma girmeyen ,
yabancı insanlardan tedirgin olan bir yapıda olabilirler.
Bu durum bazı psikiyatrik durumlarda görülebilir. Bu durumda çocuğun
bu nedene yönelik tedavisi gereklidir.

Anne babaların bu durumda yapmaları gereken sık sık çocuğa söz hakkı
tanımaları ,hemen her konuda onun kendisini ve duygularını ifade etmesini
sağlamaları , ona sık sık ne hissettiğini ve düşündüğünü sormaları ,
çocuğun kendisine değer vermeleri , konuştuğu zaman dinlemeleri , sık sık
sosyal ortamlarla irtibatını sağlamaları , onu olduğu gibi kabul ederek
sevgilerini sık sık belli etmeleri , çocuğun her şeyine müdahale etmeden
ve çok müdahaleci olmadan onun kendini ortaya koymasını sağlamaları
önerilir.

Devam eden durumlarda bazı psikiyatrik tablolardan söz edilebilir. Bu
durumun tedavisi gerekir. Özellikle okul çağı ile beraber sosyal
ilişkilerde problem olmaması için durumun çözümlenmeye çalışılması önem
kazanır.

13-ÇOCUĞUM AŞIRI HAREKETLİ BUNUN NEDENİ NE OLABİLİR?

Bazı çocuklar yaşıtlarına göre aşırı hareketli olabilirler. Bu durumun
bir çok nedeni olabilir. Genelde aşırı hareketli çocuk denince aklımıza
hiperaktif çocuklar gelir. Çocukta aşırı hareketlilik her ortamda oluyor
yer ve zaman dinlemiyorsa o zaman hiperaktiviteden şüphelenmek gerekir.Bu
durumda çocukta dikkat eksikliğininde eşlik ediğ etmediğine bakılması
gerekir. Aşırı hareketli çocuklar devamlı kıpır kıpırdırla , yerlerinde
duramazlar , sanki bitmez bir enerjileri var gibidir.Bu konudaki
ayrıntıları çocuklardaki psikiyatrik durumlar -hiperaktif çocuklar -
sayfamızdan öğrenebilirsiniz.

Genelde aşırı hareketli çocukların durumu okula başladıkları dönemde
belirgin bir şekilde farkedilir. Öğretmenden sık sık uyarı alınması ile
anne baba olayın farkına daha da iyi varır. Bu durum çocuğun sosyal
ilişkilerini ve ders başarısını etkiler.Normalde belli bir kapasitede olan
bu çocuklar ders başarısızlığı ile karşımıza gelirler. Bu durumlarda ilaç
tedavisi ve diğer tedavi yaklaşımları çocuğun geleceği açısından
önemlidir.

Aşırı hareketlilik durumu çocuğun sıkıntı ve problemlerine bağlı da
gelişebilir. Bazı psikiyatrik durumlarda çocuklarda bu türlü hareket
artışına rastlayabiliyoruz. Bu durumda çocukta sıkıntıya ikincil olarak
gelişmiş yerinde duramama, hareketlilik artışı görülür. Altta yatan
sıkıntının ve stres etkeninin halledilmesi ile çocuğun bu hareketliliğinde
azalma görülür.

Bu çocukların genelde anne ve babalarında da buna benzer bir
hareketlilik çocukluk dönemlerinde olabilir. Bu türlü çocuğu olan anne
babaların olaya gayet sakin yaklaşarak , bu hareketliliği ve çocuğun
psikososyal gelişimini iyi yönlendirmeleri gerekir. Aşırı hareketliliği
yüzünden çok eleştirilen ve sosyal ortamlardan dışlanan çocuklarda , başka
psikiyatrik problemlerde oluşabilir.Bu çocukları sportif faaliyetlere
yönlendirmek , onları olumlu ve faydalı uğraşlarla meşgul etmek ,
enerjilerini bazı hobilere kanalize etmek, dikkat eksikliği ve
hiperaktivite durumu varsa tedavisini sağlamak önemlidir.

14-OKUL DERSLERİNDEKİ BAŞARIZLIĞIN NEDENİ NELER OLABİLİR?

Ders başarısına etki eden bir çok durum vardır. Ders başarısızlığı
çocukların normal sosyal ve psikolojik durumunu etkiler. Bu durumda aile
ile ilişkilerinde bozulması sözkonusu olabilir.
Ders başarısına en büyük etken çocuğun zeka kapasitesidir. Bu durum
çocuğun okuduğunu , anlatılanı ve aktarılan bilgileri kolay kavramasına ve
akılda tutmasını kolaylaştırır. Zekanın belli bir seviyeye gelmesini daha
çok doğumsal özellikler ve çevre şartları belirler. Belli bir zeka
kapasitesi olmasına rağmen ders başarısızlığı olan çocuklarda aşağıdaki
nedenleri aramak yerinde olur.

Ders başarısızlığının en büyük nedeni, çocukların belli bir sorumluluk
içerisinde kendilerini hissedip , okul sonrası gerekli ders çalışma
saatlerini düzenlememeri ile kendini gösteren durumdur. Bu durumda
öğretmen ve aileye çok büyük bir iş düşmekte uygun ve dengeli yaklaşımlar
ile çocukların bu yöndeki eksikliklerini işbirliği içinde kapatmaları
gerekir. Yanlış tutumlar çocukların bu sıkıntısını pekiştirir. Bu durumda
öğretmen aile işbirliğinin olumlu etkisi büyüktür.

Eğitimde fırsat eşitliği önemli bir konudur. Çocuğun gittiği okulun
genel durumu , öğretmeninin özellikleri , sınıfın özellikleri , verilen
eğitimin kalitesi , bu eğitime ek olarak sağlanan imkanlar çocukların ders
başarısını direk olarak etkiler. Bütün bu noktalarda belirgin problem
olmamasına rağmen çocukta görülen ders başarısızlığında özel öğrenme
güçlüğü durumunu hesaba katmak yerinde olur. Bu durumda ayrıntılı bilgiyi
çocuklarda görülen psikiyatrik durumlar- özel öğrenme güçlüğü- sayfamızdan
öğrenebilirsiniz. Bu durumun tespiti ve eğitim ile tedavisi önemlidir.
Ders başarısına etki eden diğer nedenlerden biriside çocukta
olabilecek depresyon , madde bağımlılığı , uyum bozuklukları ,aile ile
ilgili problemler, psikososyal stres etkenleri , anksiyete bozuklukları
gibi psikiyarik durumlarda da ders başarısızlıklarına neden olabilir. Bu
durumlar ders başarısızlığının yanında ek belirtiler ile kendini gösterir.
Bu negatif etkenin ortadan kaldırılması ile ders başarısızlığında düzelme
belirgin olarak görülür.

Ders başarısızlığı olan çocukların yaşıtları ile kıyaslanmadan ve
özgüvenleri zedelenmeden , ders başarısı için yönlendirilmeleri önemldir.
Çocukların bu türlü sıkıntıları varken anne babanın aşırı ilgisiz ve aşırı
kontrol durumları, çocukların bu durumlarının devam etmesine neden olur.
Önemli olan anne babaların çocuklarına vakit ayırarak , onların
durumlarından haberdar olmaları ve bu türlü problemler , tamamen çocuğun
yaşamında pekişmeden gerekli önlemler alınmalıdır.

15-ÇOCUĞUMUN BAŞKALARININ YOĞUN ETKİSİ ALTINDA KALMADAN , KENDİNİ ORTAYA KOYMASI VE NORMAL KİŞİLİK YAPISININ GELİŞMESİ İÇİN NE YAPABİLİRİM?

Çocuklar devamlı psikososyal gelişim içerisindedirler . Bu gelişimi
etkileyen temel faktör en azından bellir bir yaşa kadar ailedir.Çocuğun
kişilik gelişimi bir hayat boyu devam eder.Kişilik gelişiminin büyük bir
kısmı erken yaşlarda tamamlanır .Bu durumda çocuğunuz birinci planda anne
baba ve bakım veren kişiden , ikinci planda evdeki diğer bireylerden ,
üçüncü planda sosyal çevreden iyi veya kötü yönde etkilenecektir. Anne
babanın etkisi kardeşe göre çok daha fazladır. Ama bir iletişim ve
etkileşim ortamı olan ailede küçük kardeş büyük ağabeyden veya abladan da
etkilenecektir.Bu durum çoğu zaman iyi yönde bir etkileşim ile sonuçlanır
ve iyi yönlendirilirse kardeş kıskançlığının önüne geçilir . Küçük
çocuklar ağabeyinden veya ablasından bir çok şeyi hızlı bir şekilde
öğrenerek , gelişimini daha da pekiştirebilir.Bu nedenle küçük kardeşler
daha şanslı sayılabilir .Büyük olanların yaş avantajı olduğu için küçük
kardeş ister istemez öğrenme ve etkilenme olarak büyük kardeşi takip eder
Ama bu durum küçük kardeşin büyüğü rakip olarak algılayıp tamamen ona
ters düşmesinden çok daha iyi bir durumdur. Eğer psikososyal gelişim
içerisinde çocuğunuzun geri planda kalmamasını ve kendini ortaya koyarak ,
kişilik özelliklerini geliştirmesini istiyorsanız ; Her çocuk için
psikososyal gelişim süreci içerisinde yapılması gerekli bazı tavsiyeleri
aktarmak istiyorum. Bu çocuğunuzun kendine olan güvenini artıracak , kendi
kişilik özelliklerinin gelişmesini sağlayacak , onun psikososyal
gelişimini güçlendirecektir.

1-Sık sık çocuğunuza yaşına uygun olarak yapabileceği görev ve
sorumlulukları verin.
2-Ona sık sık kendini nasıl hissettiğini sorun
3-Olaylar karşısında onunda fikrini ifade etmesini sağlayın yani ona
kendi fikrini sorun ve düşünmeye sevk edin .Söylediği şeylere önem
verdiğinizi hissettirin .
4-Onun iyi yönlerini ve başarılarını takdir edin , ön plana çıkarın ve
ödüllendirin.
5-Onun kabiliyetlerinin gelişmesine zemin ve imkan hazırlayın
6-Hatalı davranışlarını konuşarak onu yargılamadan anlatmaya çalışın ,
olayların ve yaptıklarının hatalı taraflarını farketmesini sağlayın
7-Sık sık onu sevdiğinizi ve onun aileniz için ayrılmaz bir parça
olduğunu ifade edin
8-Onun kendini ifade etmesini kolaylaştırmak için karşılıklı olarak
siz ona kendinizi ifade edin ,ondan da kendini ifade etmesini isteyin sık
sık karşılıklı konuşup sohbet edin
9- Onun yapabileceği şeyleri kendisine bırakın , onun yerine bazı
şeyleri yapmayın , bu çocuğun kabilyetlerinin gelişmesini engelleyerek
kendini ortaya koymasını engeller.
10-Onunla kaliteli ve hoş bir şekilde vakit geçirin
11-Onun olaylar karşısındaki duygularına değer verdiğinizi belli edin
12-Onun sosyal ortamlardaki arkadaşlıklarını ve girişimlerini uygun
olduğu ölçüde destekleyin
13-Onun aile içi herkesle olan bağlarının kuvvetlenmesini sağlayın
Unutmayınız ki bu günün çocukları ,yarınların büyükleri olacak,
çocuğunuzun bu günden davranış ve kişilik gelişimi iyi yönlendirilirse ,
gelecekte hem onun hem sizin açınızdan ideal olan gerçekleşmiş olacaktır.

16-BOŞANMA DURUMU ÇOCUĞUMU NASIL ETKİLER?

Boşanma dediğimiz önemli yaşam olayı , mevcut aile yapısını
değiştiren en önemli etkenlerden bir tanesidir .Bu durum normal gidişatın
tersi veya değişik bir durumu olduğu için, aile içerisindeki bireylerin
hepsini önemli ölçüde etkileyecek bir durumdur. Bu etkilenmede
karşılıklı etkileşim içerisinde ,çocuk- anne ,çocuk-baba ,anne-baba ,
çocuklar kendi aralarında ayrı ayrı etkilenmesi ve bunların ikişerli
olarak birbirini etkileyip, yeni oluşuma ayak uydurmaya çalışması durumu
söz konusudur. Boşanmanın en çok etkilediği kişiler ise şüphesiz
çocuklardır . Hatta bu durum bazen o kadar ileri gider ki Anne babalar
kendi sorunlarından veya stres faktörlerinden dolayı, bu türlü bir hayat
aşaması ve stres faktörü durumunda, çocuklar hiç hesaba katılmaz veya en
son akla gelir.

Boşanmaya karar vermeden önce bu konuyu çok ciddi düşünmek gerekir .
Çünkü bu durum mevcut ve ilerleyen dönemdeki etkilerinden dolayı gerçekten
önemli bir olay ve karardır. Genelde boşanmadan önceki durum ile boşanma
sonrası durumun her açıdan değerlendirilip kar zarar oranı hesap
edildikten sonra bu durum daha ileri aşamaya götürülmesinde fayda vardır.
Boşanmaya karar vermiş bulunuyorsanız , bunun çocuğa veya çocuklara
anlatılması ve açıklanması durumu , çocuğun buna tepkileri ve ilerleyen
süreç içerisinde psikolojik durumu hakkında bazı konularda dikkatlı
olmanız gerekir.

Boşanmaya karar verdikten sonra veya mahkeme süreci başladıktan sonra
çocuğun yaşına göre aile içerisinde az çok hissettiği bu farklı durumun,
uygun bir dille , yaşına uygun bir şekilde anlatılması gerekir. Bu durumu
genelde anne babanın ikisinin birden çocuğa açıklaması uygundur. Yapılması
gereken ,çocuğa sevgi mesajları verildikten sonra , yani hem anne hem
baba tarafından çok sevildiği ve durum ne olursa olsun bundan sonrada
sevilmeye devam edileceği konusunda çocuğa güven verildikten sonra durum
anlatılmaya başlanmalıdır. Bu durumun yanı anne babanın artık hayatlarını
ayrı yaşayarak devam ettirmelerinin ,herkesin faydası için zorunluluk
olduğu ve başka alternatif kalmadığı , yine çocuğun yaşına uygun bir
şekilde anlatılmalıdır.

Bazı çocuklar , anne babalarının boşanmasından kendilerini sorumlu
tutarak suçluluk psikolojisine girerler . Bunu engellemek için bu durumun
hiç bir etki olmadan , kendilerinin aldığı bir karar olduğu tekrar tekrar
ifade edilmelidir. Çocuğun kaygısı azaltılmak için, yine sevgilerinin
devam edeceğini ve çocuk hangi tarafta kalırsa kalsın diğer ebeveyni
görebileceğinin ve irtibatın devam ettirileceğinin altı çizilmelidir.
Çocuğun ilerleyen dönem içerisinde psikolojik durumu takip edilmeli
özellikle gizli depresyon ve kaygı durumları göz önüne alınmalıdır.Bu
yeni durum çocuğun sosyal hayatında ,bazı sorunlar oluşturabilir ve uyum
güçlüğü denen bir tabloya zemin hazırlayabilir.

Unutmayınız ki ister ayrı ister beraber, çocuğa verilecek sevgi ve
sağlanacak huzur ortamı ,her türlü sıkıntı ile baş etmek için gerekli olan
en önemli araçtır.

Altı çizilmesi gereken bir diğer nokta da şudur : Çocuğun bundan
sonra, örneğin baba ayrıldıktan sonra annenin bu ayrılığı telafi etmek
için çocuğa aşırı hoşgörü ile davranmasıdır. Bu durum çocukta değişik
davranış problemlerinin gelişmesine zemin hazırlayabilir. Bu nedenle denge
iyi korunmalı ,bu türlü sınır problemleri yaşatılmamalıdır.

Ayrıldıktan sonra, ebeveynler birbirlerinin aleyhinde konuşmamalı ve
çocuğa eşi ile olan problemi yansıtılmamalıdır. Bu durum boşanma yaşamış
ailelerde sık görülür ve çok önemli problemleri beraberinde getirebilir.
Aynı zamanda çocuğun ayrı yaşadığı ebeveyni sık görmesi (önemli bir
problem yoksa ) sağlanmalı ve çocuğun iletişimi devam ettirilmelidir.
Çocuğun cinsiyetine göre örnek alabileceği karşı cinsten güvenilir bir
akraba veya tanıdık kişiler, ayrılan ebeveyn yerine çocuğun bazı duygusal
ihtiyaçlarını karşılayabilir. Örn: babadan ayrı bir çocuk ile dayı nın
biraz daha yakınlık göstermesi gibi. Çocuğun durumunun ilerleyen süreç
içerisinde takip edilmesi ve kontrol edilmesi faydalıdır.

17- 3-4 YAŞINDAKİ ÇOCUĞUMUN CİNSEL KONULARDAKİ MERAKINI VE BU KONUDAKİ BAZI DAVRANIŞLARINI NASIL DEĞERLENDİRMELİYİM ?

Anne babaların genelde kendilerini çaresiz hissettikleri konuların
başında çocukların cinsel gelişimi ve bu konuda çocuğun gösterdiği
davranışlar ve konuşmalarıdır. Öncelikle şunu belirtmeliyim ki çocuğun
normal psikososyal gelişimi içerisinde araştırma , merak ve bununla
birlikte öğrenme çok önemli bir yer tutar. Yani bu konuda anne babaların
çocuklarını doğru bir şekilde yönlendirmeleri ve çocuğun normal
gelişiminde ve ileriki hayatında sıkıntı olmaması için gerekli adımları
atmaları gerekir.

Çocuklar genelde 2-3 yaşlarından itibaren ilgilerini önce kendi cinsel
organlarına ardından çevredeki cinsel konulara yöneltirler .Bu normal bir
psikososyal gelişim sürecidir. Bununla birlikte bu konular ile ilgili anne
babaya sorular gelir. Bu sorular konusunda anne babalara temel olarak şunu
öneriyoruz; Çocuğun yaşına uygun bir şekilde merak edilen konuyu veya
yapılan davranışı açıklamaya çalışmak gerekir . Ama asla yalana ve
anlaşılmaz yollara başvurmadan, sade ve anlaşılabilir örneklerle bunu
anlatmaları gerekir . Bu açıklamalarda çocuklar ancak yaşları ve
birikimleri ölçüsünde bir şeyler anyalabilirler. Anne babaların sorular
karşısında paniğe düşmesi , cevap vermemesi veya çok karışık açıklamalar
yapması , çocukları daha da meraklandırır ve bu konuyu halletmez. Anne
babaların çocuğu bu konularda terslemeleri veya çocuğun sorusu karşısında
çocuğa yanlış ve tutucu tavırları çocuğun cinsel gelişimini kötü yönde
etkiler. Bu sorular ve aşamalar genelde her çocuk için ayrı zamanlarda
gelişir ve çevre faktörleri ile değişir. Örneğin başka bir anneyi çocuğuna
süt verirken gören çocuk bu konuda merakını anne babasına yönelik sorulara
ve oyunlarına yansıtır. Bu konudaki merakının giderilmesini bekler. Bu
durum onun normal bir sürecidir.

Anne babalar çocuklarının bazı davranışlarını uygun olmayan davranışlar
olarak algılayabilirler. Örneğin 2-3 yaşındaki çocuğun kendi cinsel organı
ile oynaması (çok aşırı olmamak şartı ile ) , evde çıplak dolaşmaya
çalışması , annenin ve babanın veya başka insanların cinsel organlarını
merak etmesi normal sınırlarda sayılır. Bu türlü davranışlar çocuk
yargılanmadan ve suçlanmadan yönlendirilmeye çalışılmalıdır. Olur olmaz
yerlerde olmayan cinsel davranışlar sergileyen çocuklar ile bu durum yine
aynı hassasiyet gösterilerek konuşulmalı ve bu durumun uygun olmadığı
anlatılmalıdır. Çocuğun bazı davranışlarına aşırı tepki ortaya koymak ve
aşırı önemsemek o davranışı pekiştirir. O nedenle aşırı tepkiden kaçınmak
ve o davranışı aşırı derecede büyütmemek gerekir.

Çocuğun başkalarının cinsel organlarına ilgi göstermesi durumunda
buraların kişilere özel yerler olduğunun ve bu durumun karşıdaki kişiyi
rahatsız edebileceği söylenmelidir. Aynı şekilde kendisinin de özel
yerlerine başkalarının dokunmasının da yanlış olduğunu ve bu konuda
kişilere saygı gösterilmesi gerektiği anlatılmalıdır. Çocuğun bazı
konularda gereğinden fazla bilgilendirilmesi ve uygun olamayan bazı
şeyleri görmesi , çocukta cinsel olarak çok erken uyarılara neden
olabilir. Bu durum çocuğun cinsel gelişimi açısından mahsurlu olabilir.
Çocukların cinsel eğitimi ve süreci yaşa uygun alınan bilgiler ve
öğrenilen konular ile ergenlik yıllarına kadar sürer . Bu durumda kız
çocuklar için anne , erkek çocuklar için baba iyi bir öğretici olur. Eğer
bazı konularda gerekli eğitim verilmez ise çocukta etraftan duyduğu yanlış
şeyler veya gereksiz bilgiler ile kendisini sıkıntıya sokabilir. Eksik
kalan eğitim ve bilgilendirme çocukta yanlış düşüncelere , korkulara ve
ilerleyen yıllarda sorunlu bir cinsel gelişime neden olabilir.

Çocukların gelişimi sürecinde cinsel konular veya yaşa uygun meraklar
yerini anormal ve çok abartılı uygun olmayan cinsel davranışlara bırakırsa
veya bu durum çocuğun oyunlarında çok farklı ve sıradışı bir şekilde
ortaya çıkarsa ,o zaman bazı sorunlar var demektir. Bu durumda anne baba
veya başka birinin yaşa uygun olmayan cinsel eğitiminin veya küçük bir
ihtimal de olsa çocuğa yönelik cinsel istismarın olabileceği akla
gelmelidir. Bu konuda anne babaların uyanık olmaları gerekir. Bir çocuk
psikiyatristi ile durumu değerlendirmeleri gerekir.

Çocukları hakkında anne babalar gerektiğinde çocuk psikiyatristinden
yardım almayı ihmal etmemelidirler.

18-ÇOCUĞUMUN PARMAK EMMESİ KONUSUNDA YAPABİLECEKLERİM NELERDİR?

Parmak emme şikayeti anne babalar tarafından çok sık olarak dile
getirilen soruların başında gelir . Parmak emen çocukta psikososyal
gelişim ve sağlık açısından bazı problemler oluşabilir . Parmak emme ile
birlikte ağız ve diş yapısında bazı problemler gelişebilir ve temiz
olmayan elin alınması ile değişik hastalıkların bulaşması kolaylaşır. Aynı
zamanda gelişim olarak çocuğun normal basamaklardan geçmesinde sorun
oluşturabilir. Bu nedenle çocuğun bu davranışının engellenmesi gerekir.
Parmak emme bize bazı sıkıntıların varlığını hatırlatabilir.

Genelde çocuğun karşılaştığı stres etkenleri ( kardeş doğumu , göç , aile
içi problemler vb.) karşısında hayatın daha eski ve mutlu dönemlerine
dönme isteğinin bir belirtisi olarak bu belirtinin ortaya çıktığı
düşünülür. Ve o dönem için bir doyum aracı olarak parmak kullanılır .Bu
durumu olan çocuklarda stres etkenleri değerlendirilerek çocuğa gerekli
yönlendirme yapılmalıdır. Bir başka nedende aile tarafından fiziksel
bakımın yapıldığı ama sevgi olarak yeterli doyumu alamayan çocuklarda bu
türlü davranışları görülebilmesidir. Bu nedenle ailelerin yalnızca
çocukları için ayırdıkları belli bir zaman dilimi ile beraber çocuğa
devamlı ilgi ve sevgi mesajları ile çocuğun sevgi ve ilgi gereksinimini
karşılamaları gerekir.

Bazı durumlarda çocuk bebekliğinde alıştığı bu davranışı ( sütten
veya biberondan kesmenin devamı olarak ) devam ettirmek ister . Bu durumda
da anne babaların çocuğu zamanlama olarak normal gelişim basamaklarına
hazırlamalarında bir sorun var demektir. Bir başka durumda çok fazla
koruyucu kollayıcı ve çocuğa yaşından küçükmüş gibi muamelede bulunan anne
babaların çocuklarında da bu türlü bir durum görülebilir. Bu nedenle anne
babanın çocuğa olan tavırları ve yönlendirmeleri önemlidir. Çocuğun yaşına
uygun davranma ve ona gereken değeri verme çocuğu o aşamanın gereklerini
yapmaya zorlar aksi durumda çocuk belli aşamaları geçmekte zorlanır.
Anne babalar bu sorunun halledilmesi için değişik yollara baş
vururlar , hatta bu durum çocuğa abartılı bir şekilde de yansıyabilir (
eline acı biber sürmek gibi) , Bu durum istisnai durumlarda başarıya
ulaşsa bile genelde kalıcı bir çözüm olmaz . Anne baba çocuk ilişkilerinin
bozulmasına yardımcı olur. Bizim tavsiyemiz çocuğun bu durumunu tamamen
ilgi ve sevgi ortamı içerisinde halletmek olacaktır. Yukarıda bahsedilen
durumda anne baba çocuğun cezalandırılma psikolojisine kapılmasına neden
olabilir. Yaşı belli bir seviyede olan çocuklar için onunla konuşmak ve bu
durumdan rahatsız olduğunuzu belirtmek önemlidir. Ama bu durumda da çocuğu
yargılamadan ve onu suçlamadan ilgi ve sevgi ile yaklaşarak
halledebilirsiniz. Bu durumun alışkanlık olarak iyice yerleştiği
durumlarda ise çocuğun eline krem sürme şeklinde bir yol denenebilir.
Elini ağzına aldığında karşılaştığı krem tadı, ona sizin uyarılarınızı ve
yapılmaması gereken bu davranışı hatırlatacaktır.

Parmak emme durumu kesinlikle bir mücadele haline getirilmemelidir.
Çünkü bu mücadeleyi genelde çocuklar kazanır. O nedenle çocuğa yaklaşım
türü önemlidir. Bazı çocuklar uykuya dalarken parmak emme şeklinde bir yol
seçerler , uykuya dalma esnasında bazı çocuklar bir geçiş objesi ararlar .
Bu durumda çocuğun ilgileneceği bir oyuncak veya ona masal anlatma
şeklinde dikkati başka yöne kaydırılabilir.

Bazı durumlarda evde canı sıkılan , yapacak ve ilgilenecek bir hobisi
olmayan , genelde yalnız başına kalmak zorunda olan çocuklarda uyarı
eksikliğine bağlı bu tür problemler artabilir veya yerleşebilir . Bu
nedenle bu durumda olan çocuklara gereken yönlendirme yapılmalıdır.
Çocuğun sıkıntısı ona sağlayacağınız ortamlar ve yapabileceği uğraşlara
motive etmek ile engellenmelidir.

Çocuğunuzun iyi davranışları ödüllendirilmelidir. Bu konuda
gösterdiği başarılar takdir edilmeli ve bu alışkanlığı bırakmak için
gerekli motivasyon sağlanmalıdır.Eşlik eden psikiyatrik durumlar varsa
bunların tedavisi ile çocuğun bu türlü şikayetleri de geçecektir.

19-ÇOCUĞUMUN YERİNE BAZI KONULARDA DEVREYE GİRMEMİN SAKINCALARI
VAR MIDIR?

İnsanoğlu ilk doğduğu günden itibaren devamlı olarak kendi kabiliyet
ve becerilerini geliştirme süreci içerisindedir. Buna bağlı olarak
doğuştan var olan mevcut kapasite özellikle hayatın ilk yıllarındaki
çevresel ve fiziksel etkenlerinde devreye girmesi ile hızlı bir gelişme
gösterir. Her birey yaşına uygun gelişme dönemlerini sağlıklı bir şekilde
geçerek, gerek motor becerilerini , gerek sosyal gelişimini , gerekse
dil gelişimini çocukluk döneminde hızlı , daha sonra giderek yavaşlayan
bir şekilde devam ettirir. Bu sınıflamalardan (motor , dil , sosyal
gelişim ) her birinin uygun ve tam olarak gelişmesi için bazı
yönlendirmelerin yapılması ve bazı çevresel şartların sağlanması gerekir.
Konunun bir çok ayrıntıları olmakla birlikte şu anda kısmi olarak
değinilecektir.

Özellikle çocuk bakımında söz sahibi olan annelerin çocuk üzerindeki
davranış şekilleri çocuğun gelişimi açısından çok büyük önem arz
etmektedir. Bazı anneler çok aşırı derecede çocukları ile ilgilenirler ,
Bu durum çocuklarıyla hiç ilgilenmeyen annelerin durumu kadar çocuk için
sıkıntılı olabilir. Bu aşırı ilgilenme durumunun ayrıntılarını başka bir
zamana bırakarak konumuz ile alakalı olan kısmını bahsetmek istiyorum.
Genelde aşırı koruyucu ve kollayıcı anne babalar olmak üzere bazı
ebeveynler çocuğun üzerine o kadar düşerlerki onun yaşına uygun
gelişiminin de önüne geçerler . Çünkü çocuklar bu derece kendisinin
yerine bazı şeyleri düşünen ve yapan anne babalar veya başka birisi
olduğundan kendileri kabiliyet ve becerilerini kullanmaya gerek duymazlar
Çünkü bu durum onlar için daha kolay olmaktadır.Çocuğun yaşına uygun
olarak kendi başına yemek yemesinden tutun , giyinmesi , okul dersleri ,
ev içerisindeki etkinlikleri gibi bir çok konuda anne babalar onların
yaşına uygun yapabilecekleri noktalarda gereksiz yere devreye girerek
çocuğun hem psikolojik olarak hem kabiliyet olarak uygun atılımları
yapmalarını engellerler. Bu nedenle anne babalar çocuklarının normal
gelişimini sağlamak için en başta onların yaşlarına uygun davranmaları (
bebeksi tavır ve hareketlere prim vermemeleri ) gerekir.

Şurası unutulmamalıdır ki Çocukların yaşlarına uygun rol almalarını
yada almamalarını anne babaların onlara çizdiği rol belirler.Çocukları
yerine bir çok davranışı üstlenen ve onların yaşına uygun sorumluluklar
almasını sağlayamayan anne babalar , çocuklarına iyilik yaptıklarını
zannetmelerine karşın , onların kabiliyet ve becerilerini
kısıtladıklarının farkında değildirler. O nedenle gerek psikososyal
gelişim gerek bedensel gelişim için bu durum önemlidir. Çocuğun yapması
gereken aktiviteler ve görevlerin başlangıcında çocuğa yardımcı olmak
uygun olur ama bu yardımın devamlı o görevi üstlenme şeklini alması ise
zararlı olur. Yaşından daha büyük sorumluluklar vermekte aynı şekilde
diğeri kadar sakıncalı olabilir. Anne babaların sağlıklı bir psikososyal
gelişim için bu dengeyi sağlamaları gerekmektedir.

20-ÇOCUĞUMUN DAVRANIŞLARINI AŞIRI KONTROL ETMEMDE BİR SAKINCA VAR MIDIR ?

Bazı anne babaların düştüğü en büyük hatalardan birisi de çocuklarını
çok aşırı kontrol ve disipline etmeleridir. Bu genelde çok titiz ve hassas
anne baba kişiliğinin olması durumunda karşımıza çıkmaktadır. Özellikle
bazı anneler çocukları hakkında her an ne yapıyor , ne ile meşgul oluyor ,
acaba bir problem varmı , bir şey olursa , başına bir iş gelirse ve buna
benzer düşüncelerle devamlı çocuklarını düşünmekte ve çocuklarını her an
kontrol etmeye çalışmaktadırlar.

Elbetteki her anne baba belli ölçülerde çocuğuna sahip çıkmalı ve
çocuğunun o an nasıl bir durumda olduğunu merak etmelidir. Ama bunun
ölçüsü çok fazla kaçırılırsa ve çocuklar çok aşırı kontrol edilemeye
çalışılırsa , sıkıntının asıl önemli bir kısmını çocuklar çekmektedir.
Yani çocuk her an kontrol edilme hissi ile yaşamakta bu da onlarda müthiş
bir şekilde bir kaygı ve gerginlik oluşturmaktadır. Acaba hata yaparmıyım
, acaba annem görürmü , acaba bu iş konusunda annem ne der , acaba bu
yaptığım için eleştirilirmiyim gibi düşüncelerle çocukların bu kontrol
durumuna reaksiyon olarak kaygıları daha da artmaktadır . Hatta bu durumu
bazen o kadar ileri boyutlarda görmekteyiz ki , bu kontrol ve bağımlılığa
alışan çocuk annesinden ayrıldığı zaman sanki başına kötü bir şey
gelecekmiş gibi endişe duyabilir.

Bu durum onun ileride ayrılık kaygısı göstermesine de neden olabilir.
Annenin kaygısı ve endişesi çocuğuda anlamsız bie şekilde kaygı ve
sıkıntıya sokabilir . O nedenle anne babaların çocuklarını belli ölçülerde
kontrol etmeleri , onların bazı hatalarını görmezden gelmeleri ( devam
etme durumunda önlem almak şartı ile ) , onları bazı zamanlar kendi
hallerine bırakmaları , her an nerede ne yapıyor düşüncesinden
vazgeçmeleri , onlar için aşırı kaygı ve endişeye girmemeleri , çocuğun
ufak tefek yanlışlarını tespit edip çocuğun yüzüne vurmamaları uygun olur.
Bu aşırı kontrol ve anne babaların aşırı disiplin ile beraber
mükemmelliyetçi tavırları , çocukları anne babanın sözlerine karşı pasif
bir direnç ve yalana itebileceği gibi çocuklarda tik , tırnak yeme ,
konuşma sorunları , altını ıslatma, altını kirletme vb gibi kaygı
belirtilerine de yol açabilir.

Anne babaları çocuklarını kontrol etme konusunda bu dengeyi iyi
ayarlamaları gerekir. aynı zamanda çok kontrol edilen ve çok eleştirilen
çocuklarında kendi özgüvenlerinin eksik kalacağını ve sosyal olarak
çekingen olabileceklerini ve anne babalarının bu aşırı kontrol ve
isteklerinin de onları strese itebileceğinin hiç bir zaman unutulmaması
gerekir. Her çocuğun kendi halinde olması gereken zamanların olduğu
unutulmamalı ve çocukların kontrol ve takibi onları bunaltmayacak ve
kaygıya itmeyecek derecede olmalıdır.

21-ANNE VE BABANIN ÇOCUĞA FARKLI YAKLAŞIMLARININ NE GİBİ SAKINCALARI VARDIR?

Genelde anne babalar çocuğa davranışta tek bir çizgiyi tutturmakta
zorlanırlar. Elbetteki anne babanın farklı kişilik yapıları , yetişme
tarzları , anlayışları ve değişik farklılıkları olacaktır .Bu çocuğun
yetişme ve zeka gelişiminde iyi yönde katkılar sağlayabileceği gibi ,
çocuğun eğitimi ve davranışlarının yönlendirilmesinde anne babanın
birbirinden habersiz veya tamamen farklı yaklaşımları çocukların
psikososyal gelişiminde büyük sıkıntılar oluşturabilmektedir.

Genelde çocuğun gelişim aşamalarından uygun bir şekilde geçmesi ve
onun yaşa özgü eğitiminin tamamlanmasında anne babanın yaklaşımları ve
çocuğu yönlendirmeleri önem kazanır. Bütün bunları şu şekilde örnek
vererek açıklayabiliriz ; Bir anne aşırı hoşgörülü olabilir, baba ise tam
tersi disiplin yönü ağır basabilir. Bu durumda çocuğun davranışları ,
konuşması , hal ve hareketleri tamamen iki farklı kutup tarafından
yönlendirilmeye çalışılırsa çocukta davranış problemleri ve bazı
psikolojik sorunlar yaşanabilir. Babanın koyduğu kuralı annenin bozması
veya tam tersi babanın hoşgörü gösterdiği bir davranışa annenin sınır
koyması genelde çocuğun davranış olarak kararsız , çekingen , çelişkili ve
tutarsiz bir hale gelmesine neden olabilir. Çünkü çocuk gelişimini ve
davranışlarını anne babasından iyi yönde veya kötü yönde aldığı uyarılar
ile şekillendirir. Bu çocuğa yansıyan çelişkili ve tutarsız durum çocukta
değişik kaygı belirtilerinin ( tırnak yeme , tik , konuşma zorlukları ,
uyku ve yeme bozuklukları vb.) ortaya çıkmasını kolaylaştırabilir.

Anne babaların mümkün olduğu kadar birbirlerini desteklemeleri ,
tutarsız davranmamaları , çocuğun yanında birbirinin uygulamalarını
eleştirmemeleri gerekir. Bazı görüş farklılıkları olsa bile çocuğun
olmadığı zamanlarda konuşularak ortak görüşün çıkması ve ortak söz
birliğinin sağlanması gerekir. Çocuğun sağlıklı gelişiminde anne babaların
birlikte , çelişkisiz ve tutarlı olmaları çok önemlidir. Aksi takdirde bu
farklılıklar ve anne babanın çelişkili davranışları çocuk tarafından
kullanılabilir. Çocuğun anne babayı yönlendirmesi bu farklı tutumlardan
dolayı kolaylaşabilir. Anne babaların ortak fikir ve görüş birliği ile
çocuklarını yönlendirmeleri gerekirken , tam tersi olarak çocuk , anne
babayı yönlendirebilir.

Bir başka noktada anne baba harici bir başka kişinin ( genelde
büyükanne , büyükbabanın) anne babanın koyduğu kuralları ihlal eden veya
zayıflatan yaklaşımlarda bulunarak çocukların kurallara uymasını ve
davranışlarının şekillenmesini engellemesidir. Anne baba arasındaki
iletişim ve ortak karar alma mekanizması ne kadar iyi işler ve çocuğa
yansıtılan davranışları ne kadar birbiri tarafından desteklenirse o kadar
sağlıklı ve normal psikososyal gelişimli çocuklar olacaktır.

Burada şunu da belirtmek yerinde olacaktır , çocuklara yansıtılan
davranışların zaman aşımına uğrayarak değişikliklere uğraması uygun
değildir. Yani anne bugün koyduğu kuralı bir hafta sonra bozuyor veya tam
tersi bir tutum izliyorsa ( sebepsiz ce gerekli bir neden olmadan ) bu
durum da çocukların gelişimini kötü yönde etkiler. çünkü çocuk bir hafta
önce tepki almadığı bir davranıştan bir hafta sonra tepki aldığını görürse
bu onun kendine güvenini azaltır, onu çekingen , tedirgin ve kaygılı
birisi haline getirir. Yani çocuğun çevresinden ( aile , arkadaş , okul ve
öğretmen , sosyal çevre ) devamlı tutarlı davranışları görmesi önemlidir.
Bu konuyu ileri bir tarihte daha ayrıntılı incelemeyi düşünüyoruz .

22-ÇOCUĞUMUN CEZALANDIRILMA ŞEKLİ NASIL OLMALIDIR?

Çocuklarına güzel bir şekilde eğitim vermek ,onları hayata hazırlamak
ve onları iyi yönlendirebilmek her anne babanın temel hedeflerinden
bazılarıdır. Devam eden hayat içerisinde çocukların gerektiği şekilde iyi
özellikler kazanması , bazı yönlendirmeleri gerektirmektedir. Anne babanın
her davranışının , yorumunun olaylar karşısındaki tavrının ve tepkisinin
çocuk üzerinde bir etkisi vardır. Anne baba - çocuk arasındaki etkileşim
devam eden çok önemli bir süreçtir. Ve bu etkileşimin kalitesi neredeyse
çocuğun bütün hayatını etkiler. 6 aylık bir çocuk bile iyi bir şey
yaptığında anne babanın göz teması ile onu desteklemesi veya kaşlarını
çatarak istemediğini belli etmesi bir ödül -ceza şeklidir. Aslında günlük
akıp giden hayat içerisinde anne babalar farkında olmadan çocuklarını
ödüllendirmekte veya cezalandırmaktadırlar.

Bazı durumlarda ise çocuklar hatalı ve yanlış bir şey yaptığı ve en
önemlisi bunu tekrarladığı zaman anne babaların tepkisiz kalması o
yanlışın devam etmesini sağlamaktadır. Zamanında müdahale edilmeyen hata
devam edecek veya şekil değiştirebilecektir. Bazen de anne babanın yersiz
ve aşırı tepki ortaya koyması veya tutarsız bir şekilde cezalandırması
çocuktaki sıkıntıyı artırmakta ve yeni davranış sorunlarının ortaya
çıkmasına zemin hazırlamaktadır. Ayrıca devamlı kontrol edilmeye çalışılan
ve bu kontrol havası içerisinde gerginliğe itilen çocuklarda da psikolojik
sorunlar ortaya çıkabileceği göz önünde tutulmalıdır. O nedenle bebekken
dahi anne babanın çocuğa uyguladığı cezalandırma şekli önemlidir. Ve
çocuğun kişilik gelişiminde , sosyal gelişiminde ciddi tesirler bırakır.O
nedenle biz çocuk psikiyatristlerini endişelendiren önemli noktalardan
biriside bu konuda anne babaların bilinçsiz bir şekilde uygulamalarda
bulunmasıdır. Genelde çocukların yaşları ve yaptıkları hataların
büyüklüğüne göre cezalandırılmaları uygun olmak ile birlikte genel
yaklaşımları şu şekilde sıralayabiliriz.

Cezalandırmanın aşamaları ve özellikleri nasıl olmalıdır?

1- Çocukların ilk yaptığı hata eğer çok büyük sonuç doğurmayacak
şekilde ise uyarı şeklinde (bu da bir cezalandırmadır ) anne babanın
müdahalede bulunması gerekir. Bu yeri geldiğinde anlık bir kaş çatılması
şeklinde de olabilir. Bu çocuğa mesaj olarak yaptığı davranışın
onaylanmadığı tepkisinin iletilmesidir.
2-Yapılan hatanın şiddeti artmış ise ve/veya tekrarlayan hatalar ise
çocuk ile yaşına uygun bir şekilde bu durumun hatalı olduğu ve doğrusunun
ne olduğu , davranışın tekrarı halinde zararının neler olacağı
konuşulmalıdır. Bu açık olarak sizin tarafınızdan bu davranışın
istenmediğinin belirtilmesidir.
3-Yapılan hatanın devamı durumunda , hatanın büyüklüğü ne olursa
olsun anne baba tekrar çocuğu ile sevgi ve ılımlı bir ortam oluşturarak ,
çocuğa yönelik aşırı tepki ve yargılamadan kaçınarak konuşmalı ve çocuğa
bu davranışın tekrarı halinde ne türlü cezaları alabileceğni
belirtmelidir. Burada da çocuğun yaşı önem kazanmak ile birlikte anne
babanın bu durumu onun ile konuşma tarzı ve üslubu önemlidir. Kesinlikle
durum mücadele ve tartışma ortamına dönüştürülmemelidir. Çünkü bu ortam
iki tarafa da zarar verecektir. İlerleyen dönemlerdeki ilişkiyi
zedeleyecektir.
4- Konuşma ve söylenen cezalandırılma ikazlarına rağmen devam eden
yanlışlarda anne babanın ısrar ile bahsettiği cezayı uygulaması gerekir.
Burada Hemen şunu belirtelim ; anne babalar kesinlikle yapamayacağı
cezalandırma yöntemini çocuğa söylememeli , ancak cezalandırmayı yapmak
istemedikleri veya yapamadıkları zamanda hafifletici sebepler ile bir
karşılık sonucunda affetmelidirler ( örn:ceza olarak dışarı parka
götürülmeyecek çocuğa , odanı toparlarsan senin cezanı affedebilirim demek
gibi ). Cezalandırmanın şekli ise burada önem kazanmaktadır. Biz çocuk
psikiyatristlerinin önerdiği cezalandırma yöntemi , çocuğun sevdiği
şeylerden mahrum edilmesi şeklindedir. Fiziksel cezaların çocuklara
uygulanması son derece sakıncalıdır ve çocukların anne baba ile ilişkisini
zedelemekte ve ortamı daha gergin hale getirmektedir. Veya erken yatma ,
odasında yalnız olarak iki-üç dakika beklemesi gibi basit cezalandırma
tekniklerinin kullanılmasıda uygun olur. Ama cezalandırılma sırasında
çocukların gururu incitilmeden ve özgüvenleri zedelenmeden uygun bir dil
ve takdim ile bunun yapılması gerekir.
5-Aldığınız bütün önlemlere rağmen önüne geçilemeyen sıkıntılar için
anne babaların bir uzmana başvurmayı ihmal etmemeleri gerekir. Çünkü bu
durumlarda davranış bozukluğu , karşı gelme bozukluğu , dikkat eksikliği
ve hiperaktivite durumu , çocukluk çağı depresyonları , uyum güçlükleri
gibi sorunlar eşlik ediyor olabilir.
Ek olarak şunu söylemek gerekir anne babanın cezayı takdim şekli ,
daha önceleri çocuğa verdikleri eğitim , anne baba harici etkili
kimselerin durumu(büyük anne büyük baba vb ) , sosyal çevrenin özellikleri
, okul çevresi , anne babanın birbirlerinin desteklemeleri , anne babanın
kişilik yapıları , çocuğa olan yakınlık dereceleri , arkadaş çevresi ,
büyük veya küçük kardeşin tutumu , anne babanın daha önce tutarlı
cezalandırma şekilleri vb. gibi bir çok etken ile çocuğun davranışları ,
cezaya verdikleri tepki ve cezalandırılma sonucu elde edilen başarı durumu
değişecektir.

23-ÇOCUĞUMU NASIL ÖDÜLLENDİRMELİYİM?

Hayatın ilerleyen aşamalarında çocuk gelişimi bazı yönlendirilmelere
ihtiyaç duyar . Anne babanın çocuğun davranışlarının şekillenmesinde
çocuğun başarılarını , doğru davranışlarını , onaylanması gereken
tavırlarını ,ödüllendirmesi önemlidir. Nasıl ki istenmeyen davranışların
ve yanlışların kalmaması için cezalandırma yöntemini uygun bir şekilde
uygulamaları önemlidir aynı şekilde ödüllendirme yöntemini de uygun
kullanmaları çocuk eğitimi açısından önemlidir.

Çocuğun olumlu davranışlarının tasdiklenmesi bebeklik döneminde
başlar . Bir hareket yaptıktan sonra bebek annenin veya babanın yüzüne
bakar ve onlardan tasdik bekler . eğer o davranış tasdiklenirse (gülümseme
, kafa sallama , dokunma , ses ile onaylama ,ona bir şey verme vb ) bebek
o davranışını ilerletir ve o davranışın değişik ve ileri versiyonları
artarak devam eder yani o davranış giderek güçlenir. Ama anne baba
tarafından o davranıştan sonra olumsuz bir tavır (görmezden gelme ,
kaş çatma , ses ile ikaz , el ile engelleme ,onu o ortamdan uzaklaştırma
vb ) olursa o davranış uzun süre devam etmeden giderek gücünü kaybeder .
Biz bu durumu bebeklikten çocukluk dönemine ilerlettiğimizde yine
aynı şekilde onay ve onaylamama çocuğun davranışlarının şekillenmesine
neden olur . Ama unutulmamalıdır ki bütün bu söylediğimiz şeyler anne baba
ile çocuk arasındaki normal bir ilişki ve karşılıklı etkileşim durumunda
söz konusudur. Diğer durumlarda ise anne baba ile çocuk arasında bozuk
bir karşılıklı ilişki durumu varsa o zaman çocuk anne babaya itiraz edecek
, dediklerinin tersini yapacak , engellenme ve onaylanmamaya ters tepkiler
verecektir.

Çocuğu ödüllendirmenin derecesi ve şekli yaş ve ailenin durumuna göre
genelde değişiklikler gösterir.Ama şunu hemen belirtelim ki en iyi
ödüllendirme maddi ödüllendirme yerine duygusal ödüllendirmedir. Çocuğun
bu türlü bir ödüllendirmeye alıştırılması da oldukça önem taşır. Anne
babaların genel anlayışı çocuğa maddi hediye ve bir şeyler almanın sanki
en iyi ödüllendirmeymiş gibi algılanmasıdır. Bu şekilde devamlı bir şeyler
alınmaya ve verilmeye alıştırılan çocuk ise gün gelecek en iyi ve en
pahalı hediyelerle bile doyum bulamayacaktır. Ama anne babasının öpmesi ,
kucaklaması , gezdirmesi , onunla oynaması , ona güzel sözler söylemesi
şeklindeki ödüllendirme ise en sağlıklı ve en başarılı ödüllendirmedir.
Anne babaların bu türlü bir duygusal ödülün yanısıra imkanları ölçüsünde
ek hediyeler vermeside çocuğu ödüllendirmenin diğer yoludur. Anne
babaların çocuklara alınan hediyelerdeki maddi büyüklük yerine manevi
değerini ön plana çıkarmaları uygun olur. Ama bunu bazı anne babalar yapsa
bile günümüzün tüketim toplumunda çevresinden ve arkadaşlarından etkilenen
çocukları yönlendirmek anne babalar için hayli zor olacaktır.

1-Bebeklik döneminde ödüllendirme şekli ; öpme , okşama , sevme ,
kucaklama , onunla oynama , onu besleme , gezdirme , onunla meşgul olma ,
onunla konuşma , onu sevdiğini hissettirme vb. (not : bu davranışların
normal zamanda yapılması zaten gerekli olmakla birlikte ödüllendirilmek
istendiğinde özellikle yapılması önemlidir)

2-Okul öncesi döenmde ödüllendirme şekli ; öpme ,okşama , sevme ,
kucaklama , onunla oynama , onunla gezme , birlikte vakit geçirme , söz
olarak onaylandığını vurgulama , onun hoşuna gidecek iltifatlar söyleme ,
onun sevildiğini hissettirme , onun gelişim dönemine uygun oyuncak ve
hediyeler alma ( bu hediyelerin manevi değeri ön plana çıkarılmalıdır)

3-Okul döneminde ödüllendirme şekli ; öpme ,okşama , sevme ,onunla
oynama , onunla birlikte gezme , birlikte ders çalışma , onaylandığının
hissettirilmesi , onun kabiliyetlerini ön plana çıkaracak program ve
aktivitelere yönlendirme , onun hoşuna gidecek iltifatlar söyleme vb.
Bütün bu ödüllendirmeler ve onaylamalar çoğu zaman çocuklara
uygulanmalıdır ama ödüllendirme özellikle onaylanması gereken davranışlar
için vurgulanmalıdır. Anne babalar ödüllendirmeyi belli bir hedefe ve
başarıya karşılık yapmaları o hedeflere ulaşılmayı kolaylaştırır ama
verilen sözlerin kesinlikle yerine getirilmesi ilerleyen hedeflere ulaşma
ve ödüllendirmenin ciddiyeti açısından çok önemlidir.

24-ÇALIŞAN ANNELER OLARAK ÇOCUĞUMUZ İLE NASIL İLGİLENMELİYİZ?

Günümüzün hayat koşullarında anneler bazı durumlarda babalar kadar
yoğun bir iş temposu ile çalışmak durumunda kalmaktadırlar . Çalışan
annelerin genelde kafalarında onların zihnini meşgul eden bir kaç önemli
soru vardır '' Acaba çocuklarımla yeterince ilgilenebiliyor muyum ?
Çocuklarım ihmal oluyor mu ? Çalışmasam daha mı iyi olur ? Hem çalışıp hem
de çocuklarım ile nasıl ilgilenebilirim?'' Bütün bu sorulara anneler
kendilerince cevap vermekte ve asıl doğru olan konusunda bazen tereddüte
düşmektedirler. Kimi zaman anneler çocukları için mesleki ve kariyer
hayatlarını sonlandırmakta , kimi zaman da kendilerinin sonradan memnun
kalmayacağı kararlar vermektedirler. Çalışan annelerin bazıları ise
çocukları için yapabilecekleri her şeyi yapmalarına rağmen ''acaba daha
başka neler yapmalıyım ?'' gibi soruları kendilerine yöneltmektedirler.
Bütün bunların yanı sıra çalışan annelerin yapması gerekenleri söylemeye
çalışalım.

Öncelikle şunu söylemek gerekir ki çalışmayı ve mesleğini çok seven
annelerin çocukları için mesleklerini bırakmaları anneleri kötü bir
şekilde etkilemektedir. Bu türlü annelerin mesleki hayatlarını devam
ettirerek aynı zamanda çocukları ile ilgilenmeleri yerinde olur.
Bütün anne adaylarının çalışmaya başlamadan veya meslek seçmeden önce
özellikle kendilerine ve çocuklarına vakit ayırabilecekleri ve çok fazla
fiziksel olarak zorlanmayacakları meslekleri seçmeleri gerekmektedir. Çok
yoğun ve fiziksel olarak çok ağır işlerde çalışan annelerin veya anne
adaylarının kendilerine bile vakit ayıramadıklarını gözlemlemekteyiz.
Bununla birlikte ek olarak bir çocuğun bakımını üstlenmek ve ev işlerinde
kendine düşen görevleri yerine getirmek bu türlü işlerde çalışan anneler
için oldukça sıkıntılı olmaktadır.

Çalışan annelerin daha çocukları doğmadan önce mümkün olduğu kadar
işlerini ayarlayarak özellikle hamileliğin son aylarında ve doğumdan
sonraki dönemde kendi işlerinin elverdiği ölçüde mümkün olan bir zaman
dilimi için (bu zaman dilimi kişinin işi ve işyerine göre 6 ay ile 3 yıl
arasında değişebilir) işlerine ara vermeleri gerekmektedir. Çocuğun
neredeyse bütün hayatını etkileyecek dönem olan 0-3 yaş arası dönemin
çocuk için ve çocuk -anne ilişkisi açısından çok önemli olduğu
unutulmamalıdır. Bu dönemde ki anne çocuk ilişkisinin önemli olduğu ve
birinci planda çocuğun bakımının anne tarafından yapılması gerekliliğini
ne kadar vurgulasak azdır.

Özellikle hemen işe dönmek zorunda olan annelerin çocukları için bu
durum stres etkeni olarak sayılmaktadır. Hemen işe dönmek zorunda olan
anneler için bu dönemde çalışma saatleri dışında çocuğun bakımı ve sevgi
ihtiyacının anne tarafından mümkün olduğunca eksiksiz yapılması çok önemli
olmaktadır. Gündüz bakıcı veya akraba yanında olan çocuk için akşamları
anne ve baba ile geçirilen önemli bir zaman dilimi olmakta ve dolu dolu
geçirilmesi gerekmektedir. Çocuğun ilgi ve sevgi ihtiyacının karşılanması
bir çok önemli psikiyatrik problemin oluşmaması için gereklidir.
Çocukların yaşları büyüdükçe yapılan faaliyetler ve geçirilen ortak
zamanlardaki aktiviteler değişmekle birlikte çalışan anne ve babaları için
en temel tavsiyemiz şu olmaktadır ; Çocuklarınız ile akşamaları ve hafta
sonları dolu dolu vakit geçirmelisiniz. Bu geçirilen vakit hem anne hem
baba hemde ikisi ile birlikte olmalıdır. Eğer çocuğun gündüz anne ve
babasından alamadığı ilgi , sevgi ve şefkat ihtiyacı akşamları da telafi
edilmezse o zaman çocuklarda bir çok psikiyatrik sorunun oluşması için
zemin hazırlanmış olmaktadır.

Burada yapılan bir hata ve bir örneği vermek istiyorum ; '' Ayşe
ilkokul 1. sınıfa gitmekte ve anne babası çalıştığı için gündüz
anneannesinin yanında okul harici bulunmaktadır. Ayşe sabah okula
gitmekte ve öğle vakti okuldan anneannesinin yanına geldiğinde yemeğini
yiyerek , biraz dinlendikten sonra derslerine çalışmaktadır.
Anneannesinin yanında çok rahat olmasına karşın akşamın olmasını iple
çekmekte ve anne babası ile yapacağı şeyleri beklemektedir. Akşam
olduğunda Ayşeyi anne veya baba bulunduğu yerden alarak eve getirir. Ayşe
annesi ile okulda neler olduğunu konuşmak isterken , anne Ayşe''yi
babanın yanına göndermekte ''haydi benim işim var yemek yapıyorum babanın
yanına git zaten çok yoruldum '' gibi bir söz söylemektedir. Ayşe kırılan
umuduna rağmen babanın yanına gitmekte babası TV de haberleri izlediği
için yarı uyur vaziyette ciddiye almadan Ayşeyi dinlemekte daha doğrusu
dinliyormuş gibi yapmaktadır. Ayşe konuşurken babanın gözü TV de ve
Ayşe'ye sadece kısa cevaplar vermektedir. Ayşe herşeye rağmen yine babası
ile konuşmaya çalışmakta ve ona o gün olan olayları anlatmaya
çalışmaktadır. Babası ise günlük olaylar arasında Ayşeye çok fazla yer ve
imkan vermemektedir. Derken yemek hazır oluyor ve yemek yendikten sonra
Ayşe'ye ''hadi sen biraz ders çalış bakalım '' denmekte ve Ayşe'nin akşam
anne ve babası ile geçireceği zaman ve konuşacağı şeyler suya düşmektedir.

Daha sonra Ayşe'nin uykusu gelmekte ve sabah erken kalktığı için erkenden
yatmaktadır. '' Bu örnekte Anne ve baba çalışmalarına karşın Ayşe ile
yeterince ilgilenmemekteler ve vakit ayırmamaktadırlar. İlerleyen
dönemlerde Ayşe'de bir çok psikiyatrik sorun oluşabilir.
Hemen belirtmeliyiz ki çalışan annelere mümkün olduğunca babaların
yardımcı olması gerekmektedir. Çocuk bakımını ve ev işleri sorumluluğunu
sadece annelere bırakmak çok büyük bir haksızlıktır . Babaların çalışan
annelere yardımcı olması onların ev ile ilgili görevlerine yardım etmesi ,
çocuk bakımı , eğitimi konusunda yardımcı olmaları gerekmektedir.

Çalışan anne ve babalara şu önemli notu iletmek gerekir ; Çocuk ile
geçirilen vaktin miktarı önemli değil , o vaktin kalitesi önemlidir.
Yani nice çalışmayan anneler vardır ki çocukları ile çoğu zaman
beraberdirler ama çocuklarına yeterince kaliteli ilgi ve sevgiyi
veremezler. Aynı şekilde nice çalışan anneler vardır ki akşam çocuğu ile
geçirdiği çok kaliteli 5-10 dk lık vakit ile çocuğun ilgi ve sevgi
ihtiyacını karşılayabilir.

25-ÇOCUĞUMUN OLDUKÇA ZEKİ OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYORUM NASIL YÖNLENDİRME YAPMALIYIM?

Her anne babanın çocuğu hakkında büyük idealleri vardır. Normalden
daha zeki ve farklı bir çocuğun ebeveyni olmak anne ve babaları oldukça
mutlu eder. Anne ve babaların bu mutluluğu çocuklarının başarılarını ileri
hayat aşamalarında görmeleri ile gittikçe artar. Yaşıtlarından daha farklı
ve daha zeki olan çocuklar bebeklik döneminden itibaren kolaylıkla ayırt
edilebilir. Anne ve babalar subjektif ve kendilerine göre değerlendirme
yapmalarından dolayı çocuğun yaşına uygun davranışlarının bile ileri zeka
işaretleri olduğunu zannedebilirler. Çünkü anne ve babanın bu konuda
beklentileri olması yanlış değerlendirme durumu oluşturmaktadır. Eğer var
ise bu kapasitenin ortaya konması ancak objektif gözlem ve gerek olursa
testler ile mümkün olabilecektir.

Çocuğun gerçekten normalden daha zeki olma durumu tespit edildiği
zaman çocuğa daha uygun yaklaşımın sergilenmesi gerekmektedir. Bu yaklaşım
ona farklı davranmak şeklinde algılanmamalıdır. Genelde anne ve babaların
düştükleri büyük hataların başında gerek olmadan çocuklarına zeka testi
yaptırmak istemeleridir . Bu durumun iki farklı yönden zararları
olabilmektedir; Birincisi eğer çocuğun zeka seviyesi gerçekten anlamlı
derecede yüksek ise anne ve babaların bu çocuğa karşı davranışları
değişmekte veya bilinçdışı olarak çocuklarına farklı davranmaktadırlar. Bu
durum çocukta davranış problemlerini çok sık bir şekilde oluşturmaktadır.
Anne babalar farkında olmadan çocuklarına karşı aşırı ilgili , aşırı
hoşgörülü veya aşırı beklenti içerisinde davranabilmektedirler. Bütün
bunlarda çocuklarda ciddi davranış problemlerinin oluşmasına ve
psikolojik olarak sıkıntı duymalarına neden olmaktadır. Gereksiz zeka
testi ölçümünün ikinci önemli sakıncası ise anne ve babalar
beklentilerinden düşük bir skor çıkarsa hayal kırıklığına uğramakta ve
çocuklarına karşı beklentilerinin aşırı azalması ile çocuklarına karşı
davranışlarını değiştirmektedirler. Bu durumdan yine çocuklar negatif
yönde etkilenmektedirler. Bu dengeyi sağlayan yani çocuğuna zeka testi
yaptırıp ona karşı davranışlarını değiştirmeyen anne ve babaların sayısı
son derece azdır. Anne babalar ben davranışımı değiştirmem dese de
maalesef bilinçdışı davranışlar değişmektedir.

Normalden daha zeki çocuk olduğu bazı çocukların yüzüne karşı sık sık
söylendiğinde veya bu konu üzerinde sık sık durulduğu durumlarda bir
kısım çocuklar ''nasıl olsa ben zekiyim'' diye , aşırı kendine güvenden
dolayı yapması gereken görevleri ve okul ödevlerini hafife almakta , ders
çalışmamakta ve bunun sonucunda olacak başarısızlıklardan çocuklar ve
aileleri çok kötü bir şekilde etkilenmektedirler. Bu nedenden dolayı
çocukların başarıları ''zeki çocuk'' , ''akıllı çocuk'' diye belirtilmeli
ama bu konuda çok sık vurgulama yapmaktan kaçınılmalıdır.
Normalden daha zeki çocuklardan anne ve babaların veyahut çevrenin
ciddi beklentileri olabilmektedir. Bu beklentiler çok aşırı olur , her
ortamda vurgulanır ve sık sık üzerinde durulursa çocukta bu beklentiye
ulaşmak veya şu anda bulunduğu başarı seviyesini korumak için ciddi
anlamda kaygı belirtileri zamanla oluşacaktır. Bu kaygı durumu çocuğa uzun
vadede önemli sıkıntılar verecek ve çocuğun normal ruhsal gelişimini
bozacaktır. Normalden zeki çocuk belli bir başarıyı elde edecektir ama
bunun uygun bir şekilde devam ettirilmesi anne babanın olumlu ve
istikrarlı tutumu ile mümkün olacaktır.

Normalden daha zeki çocuklara nasıl bir ortam hazırlanmalı? şeklinde
anne ve babalar sık sık sormaktadırlar . Bazı anne ve babalar çocuğun bu
kapasitesini artırmak düşüncesiyle çok erken yaşlarda okuma ve yazmayı
öğretmek veya sayıları öğretmek gibi anlamsız müdahalelere
girişmektedirler. Unutulmamalıdır ki çocuğun çok erken yaşta bu şekilde
okuma ve yazmayı öğrenmesi veya buna benzer yaşından önce bazı aşamalara
zorlanması çocuğun ileride yakalayacağı normal ve sağlıklı bir başarıyı da
engelleyecektir. Bu konuda anne ve babalar bu türlü yanlışa düşmeyerek
çocuğun hayatın her evresini dolu dolu yaşamasını sağlamaları uygun
olacaktır. Yapılan bilimsel çalışmalarda erken okuma yazmayı öğrenen
çocuklar ile vaktinde okuma yazmayı öğrenen çocuklar arasında ilerleyen
yıllar içerisinde okul başarısı olarak anlamlı bir farklılık olmadığı
gösterilmiştir. Anne ve babalar normalden daha zeki çocuğa ellerindeki
imkanları kullanarak yapabildiği uygun faaliyetleri yaptırmaları ,
yeterince vakit ayırmaları ,ince ve kaba motor becerileri artırmak
açısından uygulama yapmaları , onun için uygun arkadaş ortamı
hazırlamaları ,onun hayat aşamalarını dolu dolu yaşamasını sağlamaları,
çocuğun kabiliyetleri ve kapasitesi ölçüsünde ona görevler vermeleri ,
onun psikososyal stres faktörlerinden korunmasını sağlamaları , ona çok
farklı ve sıra dışı olarak davranmamaları , zamanı geldiğinde uygun bir
okula göndermeleri ve öğretmenleri ile sıkı bir diyalog içerisinde
olmaları, çocuk konusunda yönlendirme ve uygun ortam hazırlama konusunda
zorlandıklarını hissettikleri zaman bir uzmana başvurmaları tavsiye
edilmektedir.

Normalden daha zeki çocuk nasıl belli olur? şeklinde anne babaların
kafasında soru işareti olabilir. Bu konuda genel belirti çocuğun yaşından
daha büyük faaliyet ve aşamaları bulunduğu yaşta yapabilmesi şeklindedir .
Ama bunun istisnaları olabilir . Ek olarak çocuğun anlama , algılama ,
kavrama , organize etme , problem çözme , sosyal uyum , olayların
gidişatını tahmin etme , işlevsellik olarak yaşıtlarına oran ile daha
ileride olması da çocuğun normalden daha zeki olduğunun göstergesidir.
Genelde çocuğun kapasitesini ortaya koymasına negatif bir etken yok ise
( tıbbi bir hastalık , psikiyatrik bir sorun ) çocuklar yaşıtlarından
kolaylıkla ayırt edilir. Baskılanmış , depresif , stres altındaki çocuklar
kapasitelerini tam ortaya koyamadıkları için normalden daha zeki
oldukları halde kapasite olarak son derece yetersizmiş gibi görülebilir
Bu durumda çocuğun yukarıda bahsedilen nedenlerden dolayı çocuğun
kapasitesini ortaya koyması zorlaşır.

Normalden daha zeki çocuklar sıradan okullara gitmeli mi yoksa farklı
bir okul gerekli mi diye sorular da anne babalardan gelebilmektedir. Bu
konuda çocukları izole hale getirip diğer çocuklardan belli ölçüde
soyutlamanın avantajları ve dezavantajları vardır. Çocuğu
yönlendirebilecek ilgili ve uygun yaklaşımı olan bir öğretmenin olması
ile çocuğun normal okula gitmesi ile çok ciddi anlamda kaybı
olmamaktadır. Bu konuda çocuğu çok profesyonel anlamda yönlendirebilecek
okulların olmadığı Türkiye açısından önemli bir gerçektir. Burada hemen
şunu da belirtelim ki çocuk için Türkiye'de mevcut olan imkanlar
kullanıldığında , ailenin ve çevrenin tutumları uygun olduğunda
,çocukların kapasitelerinin açığa çıkarılması ve kabiliyetlerinin
geliştirilmesi açısından çok önemli bir sorun olmayacaktır. Bazı ailelerin
yurt dışındaki arayışları ise avantaj ve dezavantajları açısından kişiye
özel değerlendirilmelidir.

............

............


............

.................