.

..............................
..



.................
............
............
............
GOLAGE
BELCETUQUE Gürbüz Yalçınkaya
........................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................

............

............

GOLAGE… Köyümüzün doğusunda kalan ve thamadelerimizin emek vererek ıslah ettiği “Dere İçi“… O dere içeresin de emeğin ve alın terinin, bir zamanlar, nasıl bir ahenk içerisinde toprağı dize getirerek rızkları temin ettiklerine şahit olduk.

Bizim Akçakentli thamadeler ekmeklerini kolayından kazanmadılar. Bilmediler, şu çirkin dünyanın pekte kolay olan para kazanma metotlarını. Saf ve temiz insanlardı, bu coğrafyaya geldiklerinde açlıktan ve hastalıktan ölüyorlardı, çare olarak, ahlaksız yaşamın kirli getirilerinin arkasına düşmediler.

Bir avuç toprak için, engebeli, kayalık ve ormanlık sarp arazinin kuytularından bir avuç topraktan tarla yaparak, toprağın vereceği bir lokma helalinden rızk için, buğday, nohut, fasulye vs. aşkına çalışmaya koyuldular.

GOLAGE... Şimdi dere boyunca uzanan çayırlıkların iki yakasında bir tutam tarlacıklar misali gibi uzanan, taşlı ve kıraç tarlalar. Karasaban ile yoğruldunuz, atalarımın çapa ile seni ıslah etmek için döverken, direnişiniz boşunaydı. Her yıl sizden bir tutam rızk için geldiler. GOLAGE’nin kalbindeki varlığınız ve verdiğiniz ürünler, dillerimizde adeta bir kutsiyet kazanmış olan GOLAGE’nin büyüklüğüne eşdeğerdi.

Golage boyunca az ama sürekli akan dere! Bu küçük tarlaların vereceği ürünü sulamak adına öylesine kesintisiz ve durmadan aktın adeta.

Sabahın erken saatlerinde, güneşin Yağmur Dede Dağı'ndan henüz çıkmak üzere olduğu bir saatte, sanki yarışırcasına güneşe koşan insanlar misali GOLAGE’ye giden eli nasır bağlamış helal lokma savaşçıları atalarım, akşama kadar sürecek rızk savaşını kazanmak adına donandıkları tırpan, kürek, kazma, çapa vs alet ve edevatla toprak ile buluşurlar; kimi tarla, kimi bahçe dur durak bilmeden bir avuç helalinden rızk kazanırlardı. Öğlen olduğunda kimi kavurucu sıcaktan evine tekrar döner, adeta güç kazanmış savaşçı misali öğleden sonra tekrar GOLAGE yollarına düşerlerdi.

Çalışmak... Vücutta adeta terden su kalmayıncaya kadar çalışmak. Bir haramzadenin bir saatlik şeytanlığına tekamül etmeyen bir kazanç karşılığında, sabahın erken saatinden, akşama kadar çalışmak. İsyan etmeden, GOLAGE’nin toprağına sadık kalarak; ne verdi ise şükrederek, böyle bir metanet ile çalışmak...

Bazen tarlalar arası jestlerde yapılırdı, termos ile çay getiren, sosyete çiftçi sayılırdı ve tarlada misafiri daha fazla olurdu. Bazıları da romantizm takılırdı, eşinin kendisine getirdiği yemeği, birlikte yerlerdi. GOLAGE’de bir başka romantik olurdu sanırım, eşi ile baş başa birlikte yemek yemek!

GOLAGE’nin akan deresi sonlara geldikçe, dik vadi içerisine girer ve tam o mevkide SİYUGH Bekir thamadenin tarlasının ve çayırlığının uzantıları bulunurdu ve bu kendisi için hep dezavantaj oldu. Ancak, bizim gibi çocuk çobanlar için tabi olarak bir avantajdı, Nasıl mı? Derenin vadi içerisine girdiği mıntıkada selden dolayı çukurlar bulunur ve derenin akmasından dolayı doğal göletler oluşurdu, hani gölet deyince 70-80 cm derinliğinde minik göletler ve biz tüm çocuk çobanlar bu göletlerde yüzerdik. Sanki bir denizde yüzer misali, değişik atlama metotları bile geliştirmiştik. Hatta çim üzerinde güneşlenirken, biz farz ediyorduk ki Didim Altınkum'da idik. Çamurlu suyun içerisinden çıktıktan sonra, İzmir ilinde görmüş geçirmiş olan thamademiz JANBEY Yaşar Savaş, cepte taşınan arkası metal ve işlemeli aynasını çıkarır, şöyle bir saçlarını taradıktan sonra güneşlenmek için
çimlere uzanırdı, bizde ayna ve tarak için sıra beklerdik. Tabi bu arada bunca kalabalık olan biz çocuk çobanların otlattıkları hayvanlar neredeydi? Bu göletlerin yerini tarif ederken dedim ya SİYUGH Bekir thamadenin tarla ve çayırının uzantıları da buradaydı, onun içindir ki hayvanlarımız onun çayır ve ekinleri üzerindeydi. Yine böylesi bir günde thamademiz; aldığı istihbaratlar doğrultusunda radarlarımıza yakalanmadan  ani bir şekilde bizi suçüstü yaptığında, tüm elbiselerimizi bırakarak kaçmak zorunda kalmıştık ve saatlerce ormanın koynunda elbisesiz gezen çocuklar olmuştuk, sanki bir film gibi...

Kimi yaya, kimi hayvanıyla akşama kadar süren yaşamı dize getirme ve tok yaşama mücadelesinden mağrur edalarla ayrılarak, sanki uzun bir ayrılığın sonuymuş gibi avlusunda o yorgunluğa rağmen çocukları ile akşamüstü sohbetinden geri kalmazdı. Henüz elektriğin olmadığı zamanlarda benim saygıdeğer thamadeler 19:00 ajansına yetişmek adına, toprakla vedalaşma zamanını ona göre ayarlarlardı. Öyle ya Kıbrıs Barış Harekatı ne oldu, AP hükümet kurdu mu, Komünistler ülkeyi böldü mü, Yunan'a savaş açtık mı? Vs... Radyo açılan pencerenin önüne konularak pür dikkat çoluk-çocuk, hatta komşular hep birlikte dinlenirdi ve bir bilen olarak thamadenin yaptığı yorum, o günün haberlerinden ne anlaşılması gerektiği üzerine bağlayıcı bir sonuç olurdu. Büyüklerimizin dediği gibi “AJANS“ dinlenilmeli idi hem de aksatmadan. Hatta GOLAGE’de yorulan bedenler “AJANS“ dinleyerek adeta dinlenirdi, o kadar önemliydi.

GOLAGE’nin müdavimleri vardı, Thamadeler BELCETUQE Turhan Yalçınkaya,
GHOGUKE Feyzullah Aytekin, SİYUGH Bekir İlhan, MELBEY Hasan Şahin, MELBEY Arif Şahin, ÇORUQE Kemal Özgül, GHOGUKE Hayrullah Aytekin, GENDU Sait Dağ, BORANBEY Ramazan Boran, HOŞOĞLAN Mustafa Öztürk bunlardan bir kaçı…

2007 yılı yazında uzun yıllardır köyüme/ilçeme gelememiştim ve bir özlem ateşi ile heyecan içerisinde geldiğim memleketimde ilk uğrak yeri benim için GOLAGE olmuştu. O dereye inen yoldan heyecan dolu duygularla ilerlerken, bir taraftan nostaljiyi yaşıyordum. Sanki o günler gözümün önündeydi. GOLAGE’nin sonuna kadar bir tek insana rastlamadım. Nereye gitti bu insanlar, diye hayıflandım. Yoksa GOLAGE ile insanlarımız birbirine mi küsmüştü?

Hani olur ya bir insana rastlarım diye çok bakındım ve JANBEYlere ait  bahçenin üzerinden ormanın derinliklerine girdim. Orada da her şey tuhaftı. Kuşlar azalmış ve bizlerin GUGUK kuşu dediği ve ormanın derinliklerinden gelen o bir hoş seda misali öten kuşlar yoktu. Bizim ormana mahsus ve “kargadan da kuş olurmuş“ dedirten o güzel renkli sevimli kargalarda yoktu etrafta. Tekrar o Altınkum olarak farz ederek yüzdüğümüz dereye geldim ama bizim gölette yoktu artık, akan deremizde…

Akşam üstü olduğunda binlercesi gökyüzünde alçaktan uçarak çıkardıkları seslerle büyülü bir ortam yaratan ebabil kuşları da görünmez olmuştu, yoksa burası GARMIZEY değil miydi?

Sonra düşündüm ve en aşağıda bulunan thamademiz SİYUGH Bekir İlhan’ın tarlasından başlayarak, tarla ve bahçe sahiplerini gözümün önüne getirdim. ''Tabi ya!'' dedim. Hepsi rahmetli olmuştu ve GOLAGE can emekçilerini, kendisi için her gün alın terini akıtan toprak dostu yoldaşlarını kaybetmişti. Onun için hüzünlüydü, onun için sessizdi! Gidenlerin yerine gelenleri olmadı GOLAGE’nin. Bir süre sonra suyu çekti gitti, ardından kuşları, bahçeleri, çocukları vs…

Öyle ya! Bunca bağrına aldığı dostlarını kaybetti GOLAGE.

Şimdi, sessiz ve mahzun, dokunsalar ağlayacak misali durgun.

Bugünün çocukları olarak, belki sana emeğimizle ve alın terimizle dönemeyeceğiz GOLAGE.

Büyüklerimizin onurlu ve emekçi duruşlarını istersin sen bizden. Biz öyle değiliz GOLAGE. Biz sana, atalarımızın hatıralarını yaşatmak adına yılda bir kez olsa bile dönüp dönemeyeceğimizi bilmeyen nesiller olduk artık.

Hoşcakal, atalarımın kazma, kürek ve kara sapan ile vahşi bir atı terbiye edercesine ıslah edip, toprağına tohumunu atıp, rızk vermesi için yıl boyunca toprağını dövdüğü güzel GOLAGE'M…

............

BELCETUQUE Gürbüz Yalçınkaya'nın Diğer Makaleleri >>>

............


............

.................