.

..............................
..



.................
............
............
............
GEÇMİŞE MEKTUP
BELCETUQUE Gürbüz Yalçınkaya
........................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................

............

............

Kafkasya’nın onurlu thamadeleri ;

Geçmişte kaldınız biliyorum, bizim için savaştınız, bizim için öldünüz ve siz artık toprak oldunuz, sağ kalanlarınız yollara düşüp, cefa dolu bir yolculuk sonrası bizim geleceğimiz için bu topraklara geldiniz. Yaşamın her anını disiplinli ve onurlu yaşadınız, dur durak bilmeden yeni yurdunuzda zor koşullarda tutunmasını bildiniz. Bilmem insan toprağa karıştıktan sonra ruhu ile bu dünyaya nasıl bakar ve neler görür. Belki de her gün bizi izliyor ve gurur duyuyorsunuz ya da utancınızdan kahroluyorsunuz.

Kafkasya’dan bu topraklara geldiğinizde, adalet ve cesaret dolu yaşam anlayışınız, siz thamadelerimize, buradaki insanlar tarafından sınırsız bir saygı ve sevgi kredisi kazandırdı, biz bugünün kuşağı olarak maalesef size özel bu kredileri tükettik.

Ben ki, şu Kafkas ruhunu üzerine bulaştıramamış bir birey olarak, siz öbür dünyalı thamadelerimize, bizi izlemediğinizi ve görmediğinizi düşünerek şikayetlerime başlayacağım. Biliyorum size ulaşmayacak şikayetlerim, belki bu seda hiç duyulmayacak ama olsun, bu kendimle ilgili bir sorun olsun, iç dünyamda sürekli hesaplaştığım duyguların, utanmışlığın ve serzenişin bir küçük başkaldırısı olsun.

Bu dünyadan göçüp giden thamadeler, bilin ki ;


Biz bugünün yaşayan kuşakları olarak, günümüz popüler kültürünün yapı taşları misali, hayatın çirkinliklerini, bir güzellik ve lütuf olarak algılamakta, yaşamımızın tüm karelerini buna göre şekillendirmekteyiz.

Dilimiz ; olabildiğince kem sözler konuşur oldu, kalbimiz bir başkası için hep kötü şeyler düşünür ve ister oldu.

Mizanımız; mutluluk ve saadet adına çalışmaz, yalanı kendine referans alarak, yaşamın acımasız ve hırs dolu okyanusunda yelken açar oldu.

Toplum ilişkilerinde ve sosyal statüleri belirlemede xabzeyi unutup, yoz kültürel anlayıştan aldığımız değerleri egemen kılarak, yeni bir toplumsal anlayışı benimser olduk.

Sizin döneminizde toplumsal sorunlar ile ilgili olarak yaptığınız toplantılar yapılmaz oldu, thamade ne demek? diye soran gençler ortaya çıktı. 

Biliyorum thamadeler, dilinizi konuşamıyorsanız, o zaman xabzeyi yaşayın diyorsunuz bize, biz de o da kalmadı artık.

Artık ;


NİSE’ler thamadeler yanında konuşur oldu, hem de bunlar “geri kalmış görüşler “ der misali ukalaca. GUAŞE’ler artık her konuya karışıp, yol üzerinde thamadelerin geçişini beklemeden onların önünden geçer oldular.

CALE’ler olabildiğince özgür, artık thamadeleri isimleri ile çağırıp, onların yanında ayak ayak üstüne atarak sigaralarını içer oldular.

THAMADELER, “ adam şimdi xabzemi kaldı “ diyerek kendilerinden  küçükle birlikte karşılıklı sigara ve alkol içer oldular, sonra bunun adına medeniyet dediler, saygının şu yukarıda örneklemesi yapılan davranışlarla gösterilmesinin anlamsızlığına dem vurdular, böyle olunca kurallar kalkmaya başladı ve bir süre sonra zavallı bir toplumun değer yargılarından mahrum kalmış fertleri misali susup kaldılar, hep birlikte mahcubiyet duyguları ile donanarak sosyolojik bir depresyona girdiler, sanki bu süreçte hiç rol almamış vakur edalarıyla, yaşamın kurallarından şikayet etmeye başladılar.

Ne güzel olurdu değil mi yaşamı sil baştan düzenlemek? “ Ah keşkeleri “ tekrar ederek zamanı tekrar geriye çevirmek. Şimdi bir hayal kuralım hep birlikte, farz edin ki, kafkasyanın henüz bu topraklara yeni gelmiş onurlu thamadeleri siz olun, Akçakent’ten daha kalabalık hemşerimizin yaşadığı yer olan Ankara’da yaşayın ve  sitemiz muhabiri buradan bildirsin;

Sevgili site katılımcıları ;


Thamade Cengiz ÇELEN ve Guaşe Fatma AKGÜN vefat etti, Ankara’da bulunan Akçakentliler ve ilçeden gelen Çerkezler yoğun kalabalıklar halinde taziye için evlere akın ediyorlar, Ankara’da evi olanlar gelen misafirleri sen-ben götüreceğim diyerek, heyecan içerisinde konuşuyorlar, taziye evindeki hizmetleri ve sunumları adet olduğu üzere eş dost yürütüyor.

HAJEMİGO Emine ERDEM’in düğün merasimine akrabaları dışında  katılan pek çok Akçakentli doya doya eğlendikten sonra, birbirlerini uzun yıllardır göremeyen Akçakentliler uzun uzun hasret giderdiler vs...

Örnekler uzar gider ama ne hoş bir haber olurdu değil mi?

Sayın Akçakentli adigelerin Ankara’da ikamet eden insanları ;


Birbirinizi ne kadar çok görüyorsunuz? Görüp ne kadar hasbıhal ediyorsunuz? Daha da ilginci 10 yılda bir bile göremediğiniz kaç kişi var? Size yardımcı olması için şu sülale kayıtlarına bir bakın, şu yayınlanan meçhul sülaleler kim cevaplayabilir misiniz? Ben dahil hepimizin vereceği cevaplar “ aslında ben …..” diyerek başlar, kendimize toz kondurmadan devam eder, bu Akçakent’te ve diğer yerlerde yaşayan tüm hemşerilerimiz için geçerli.

Hiç yalnızlık duygusunu hissettiğiniz zamanlar olmuyor mu? Hadi kendinize itiraf edin, mutlaka oluyor değil mi? Hep akraba bekliyorsunuz ama Akçakentli beklemeye alışmadınız, çünkü davet edeceğiniz ve bekleyeceğiniz zamanlar hep akrabalarınızı öngördünüz, onların ilgisi üzerine olumlu veya olumsuz yorumlar yaptınız. Aklınızda, hani o eski thamadelerimizin hıdrellezde yaptıkları gibi topyekun bir Akçakentli birlikteliği diye hayal kurmayı bile unuttunuz… Öyle ya, çok uzun yıllar geçti aradan, bırakılan o ulvi manevi mirasları, yarınınızı zehir edeceğini hesaplayamadığınız  sözde medeni dünyanın anlam! yüklü değerlerine değişme gafletini gösterdiniz.

Mangalda kül bırakmadan attık misali olmasın…Şöyle bir hafızanızı yoklayın, son yıllarda rahmetli olan insanlarımızı gözünüzün önüne getirin, ne zaman ve ne kadar ziyaret ettiniz, acaba tesadüfen karşılaşılan birlikteliklerin dışında, bu insanlara ne kadar zaman ayırdınız?

İşte thamadelerim…Bizler böylesine duygusuz adigeler olduk, sizin anılarınızdan ve hatıralarınızdan bir şeyler  anlatarak kendimize pay çıkarmaya çalışan, kültürel özgüvenden yoksun birer kişilik olduk. Hep ikrar ettik kültürümüzün büyüklüğünü ama kalpte tasdik etmekte hep zorlandık, halen de böyle sürer gider.

Değerli Guaşeler, Thamadeler ve Sigojlar ;


Hayata dair güzellikler adına sizlere ahkam kesmek haddimize düşmez, sizlerin geniş hoşgörüsüne atfen ; insan olarak yaşamın zorlukları içerisinde unuttuğumuz ama kalbimizin derinliklerinde yatan muhabbet dolu duyguları bir nebzede olsa hatırlatabilmek adına bir küçük dokundurma yapmaktı amacımız sadece.

Haydi gençler ;


Sizler daha sınır koymadan düşünebilen yarınlarımızsınız, biz büyüklerinizi daha az dinleyin!, ön yargısız birbiriniz ile kenetlenin, geçmiş atalarımıza karşı bizim duyduğumuz mahcubiyeti sizler duymayın, yanlışa yanlış ile değil, hoşgörü ile gidin, seyirci kalmayın, sorunlara veya birlikteliklere katılımcı olun,

Engin bir hoşgörü hamlesi ile birlikteliğimizi perçinleştireceğimiz mutlu yarınlarda görüşmek dileği ile hoşcakalın.

*  Vefat ve Düğün için kullandığım isimler güncel olmasından dolayıdır, anılan şahsiyetlerin tarafıma hoşgörü göstereceklerine olan  inancımla....

............

BELCETUQUE Gürbüz Yalçınkaya'nın Diğer Makaleleri >>>

............


............

.................