Kafkasya’nın onurlu
thamadeleri ;
Geçmişte kaldınız biliyorum, bizim için savaştınız, bizim için
öldünüz ve siz artık toprak oldunuz, sağ kalanlarınız yollara düşüp,
cefa dolu bir yolculuk sonrası bizim geleceğimiz için bu topraklara
geldiniz. Yaşamın her anını disiplinli ve onurlu yaşadınız, dur
durak bilmeden yeni yurdunuzda zor koşullarda tutunmasını bildiniz.
Bilmem insan toprağa karıştıktan sonra ruhu ile bu dünyaya nasıl
bakar ve neler görür. Belki de her gün bizi izliyor ve gurur
duyuyorsunuz ya da utancınızdan kahroluyorsunuz.
Kafkasya’dan bu topraklara geldiğinizde, adalet ve cesaret dolu
yaşam anlayışınız, siz thamadelerimize, buradaki insanlar tarafından
sınırsız bir saygı ve sevgi kredisi kazandırdı, biz bugünün kuşağı
olarak maalesef size özel bu kredileri tükettik.
Ben ki, şu Kafkas ruhunu üzerine bulaştıramamış bir birey olarak,
siz öbür dünyalı thamadelerimize, bizi izlemediğinizi ve
görmediğinizi düşünerek şikayetlerime başlayacağım. Biliyorum size
ulaşmayacak şikayetlerim, belki bu seda hiç duyulmayacak ama olsun,
bu kendimle ilgili bir sorun olsun, iç dünyamda sürekli
hesaplaştığım duyguların, utanmışlığın ve serzenişin bir küçük
başkaldırısı olsun.
Bu dünyadan göçüp giden thamadeler, bilin ki ;
Biz bugünün yaşayan kuşakları olarak, günümüz popüler kültürünün
yapı taşları misali, hayatın çirkinliklerini, bir güzellik ve lütuf
olarak algılamakta, yaşamımızın tüm karelerini buna göre
şekillendirmekteyiz.
Dilimiz ; olabildiğince kem sözler konuşur oldu, kalbimiz bir
başkası için hep kötü şeyler düşünür ve ister oldu.
Mizanımız; mutluluk ve saadet adına çalışmaz, yalanı kendine
referans alarak, yaşamın acımasız ve hırs dolu okyanusunda yelken
açar oldu.
Toplum ilişkilerinde ve sosyal statüleri belirlemede xabzeyi
unutup, yoz kültürel anlayıştan aldığımız değerleri egemen kılarak,
yeni bir toplumsal anlayışı benimser olduk.
Sizin döneminizde toplumsal sorunlar ile ilgili olarak yaptığınız
toplantılar yapılmaz oldu, thamade ne demek? diye soran gençler
ortaya çıktı.
Biliyorum thamadeler, dilinizi konuşamıyorsanız, o zaman xabzeyi
yaşayın diyorsunuz bize, biz de o da kalmadı artık.
Artık ;
NİSE’ler thamadeler yanında konuşur oldu, hem de bunlar “geri
kalmış görüşler “ der misali ukalaca. GUAŞE’ler artık her konuya
karışıp, yol üzerinde thamadelerin geçişini beklemeden onların
önünden geçer oldular.
CALE’ler olabildiğince özgür, artık thamadeleri isimleri ile
çağırıp, onların yanında ayak ayak üstüne atarak sigaralarını içer
oldular.
THAMADELER, “ adam şimdi xabzemi kaldı “ diyerek
kendilerinden küçükle birlikte karşılıklı sigara ve alkol içer
oldular, sonra bunun adına medeniyet dediler, saygının şu yukarıda
örneklemesi yapılan davranışlarla gösterilmesinin anlamsızlığına dem
vurdular, böyle olunca kurallar kalkmaya başladı ve bir süre sonra
zavallı bir toplumun değer yargılarından mahrum kalmış fertleri
misali susup kaldılar, hep birlikte mahcubiyet duyguları ile
donanarak sosyolojik bir depresyona girdiler, sanki bu süreçte hiç
rol almamış vakur edalarıyla, yaşamın kurallarından şikayet etmeye
başladılar.
Ne güzel olurdu değil mi yaşamı sil baştan düzenlemek? “ Ah
keşkeleri “ tekrar ederek zamanı tekrar geriye çevirmek. Şimdi
bir hayal kuralım hep birlikte, farz edin ki, kafkasyanın henüz bu
topraklara yeni gelmiş onurlu thamadeleri siz olun, Akçakent’ten
daha kalabalık hemşerimizin yaşadığı yer olan Ankara’da yaşayın ve
sitemiz muhabiri buradan bildirsin;
Sevgili site katılımcıları ;
Thamade Cengiz ÇELEN ve Guaşe Fatma AKGÜN vefat etti, Ankara’da
bulunan Akçakentliler ve ilçeden gelen Çerkezler yoğun kalabalıklar
halinde taziye için evlere akın ediyorlar, Ankara’da evi olanlar
gelen misafirleri sen-ben götüreceğim diyerek, heyecan içerisinde
konuşuyorlar, taziye evindeki hizmetleri ve sunumları adet olduğu
üzere eş dost yürütüyor.
HAJEMİGO Emine ERDEM’in düğün merasimine akrabaları dışında katılan
pek çok Akçakentli doya doya eğlendikten sonra, birbirlerini uzun
yıllardır göremeyen Akçakentliler uzun uzun hasret giderdiler vs...
Örnekler uzar gider ama ne hoş bir haber olurdu değil mi?
Sayın Akçakentli adigelerin Ankara’da ikamet eden insanları ;
Birbirinizi ne kadar çok görüyorsunuz? Görüp ne kadar hasbıhal
ediyorsunuz? Daha da ilginci 10 yılda bir bile göremediğiniz kaç
kişi var? Size yardımcı olması için şu sülale kayıtlarına bir bakın,
şu yayınlanan meçhul sülaleler kim cevaplayabilir misiniz? Ben dahil
hepimizin vereceği cevaplar “ aslında ben …..” diyerek
başlar, kendimize toz kondurmadan devam eder, bu Akçakent’te ve
diğer yerlerde yaşayan tüm hemşerilerimiz için geçerli.
Hiç yalnızlık duygusunu hissettiğiniz zamanlar olmuyor mu? Hadi
kendinize itiraf edin, mutlaka oluyor değil mi? Hep akraba
bekliyorsunuz ama Akçakentli beklemeye alışmadınız, çünkü davet
edeceğiniz ve bekleyeceğiniz zamanlar hep akrabalarınızı öngördünüz,
onların ilgisi üzerine olumlu veya olumsuz yorumlar yaptınız.
Aklınızda, hani o eski thamadelerimizin hıdrellezde yaptıkları gibi
topyekun bir Akçakentli birlikteliği diye hayal kurmayı bile
unuttunuz… Öyle ya, çok uzun yıllar geçti aradan, bırakılan o ulvi
manevi mirasları, yarınınızı zehir edeceğini hesaplayamadığınız
sözde medeni dünyanın anlam! yüklü değerlerine değişme gafletini
gösterdiniz.
Mangalda kül bırakmadan attık misali olmasın…Şöyle bir hafızanızı
yoklayın, son yıllarda rahmetli olan insanlarımızı gözünüzün önüne
getirin, ne zaman ve ne kadar ziyaret ettiniz, acaba tesadüfen
karşılaşılan birlikteliklerin dışında, bu insanlara ne kadar zaman
ayırdınız?
İşte thamadelerim…Bizler böylesine duygusuz adigeler olduk, sizin
anılarınızdan ve hatıralarınızdan bir şeyler anlatarak kendimize
pay çıkarmaya çalışan, kültürel özgüvenden yoksun birer kişilik
olduk. Hep ikrar ettik kültürümüzün büyüklüğünü ama kalpte tasdik
etmekte hep zorlandık, halen de böyle sürer gider.
Değerli Guaşeler, Thamadeler ve Sigojlar ;
Hayata dair güzellikler adına sizlere ahkam kesmek haddimize düşmez,
sizlerin geniş hoşgörüsüne atfen ; insan olarak yaşamın zorlukları
içerisinde unuttuğumuz ama kalbimizin derinliklerinde yatan muhabbet
dolu duyguları bir nebzede olsa hatırlatabilmek adına bir küçük
dokundurma yapmaktı amacımız sadece.
Haydi gençler ;
Sizler daha sınır koymadan düşünebilen yarınlarımızsınız, biz
büyüklerinizi daha az dinleyin!, ön yargısız birbiriniz ile
kenetlenin, geçmiş atalarımıza karşı bizim duyduğumuz mahcubiyeti
sizler duymayın, yanlışa yanlış ile değil, hoşgörü ile gidin,
seyirci kalmayın, sorunlara veya birlikteliklere katılımcı olun,
Engin bir hoşgörü hamlesi ile birlikteliğimizi perçinleştireceğimiz
mutlu yarınlarda görüşmek dileği ile hoşcakalın.
* Vefat ve Düğün için kullandığım isimler güncel olmasından
dolayıdır, anılan şahsiyetlerin tarafıma hoşgörü göstereceklerine
olan inancımla.... |