..........

 
 
TERÖRE ve SİLAHA HAYIR
Akcakent.Org
..............

TERÖRİZMİN TÜRKİYE’NİN KALKINMASINA ETKİLERİ

21. yüzyılda, bir çok ülkenin ulusal bütünlüklerini hedef alan ve bir çok ülkedeki demokratik sistemin karşı karşıya bulunduğu en önemli sorunlardan birisi terördür. Terör, aynı zamanda demokratik sistemler açısından da önemli bir tehdit unsurudur. Devlete ve demokratik sisteme karşı bir meydan okuma olan terörün, hangi türü olursa olsun, başta yaşama hakkı olmak üzere, temel insan hak ve özgürlüklerini ortadan kaldıran eylemlerdir.

Her geçen gün biraz daha küçülen ve globalleşen dünyamızda terörizm, sadece muhatap aldığı ülkeleri değil, ortaya çıkan sonuçları itibariyle tüm dünyayı yakından ilgilendiren bir sorun haline gelmiş, 11 Eylül saldırıları sonrasında ise bir çok ülkenin ekonomik, ticari ve sosyal hayatını olumsuz yönde etkileyen evrensel değerleri yok eden “Küresel” bir
nitelik kazanmıştır.

30 yılı aşkın bir süredir Türkiye de bir kaosun yaşanmasına neden olan ekonomik, sosyal ve kültürel hayatı olumsuz yönde etkileyen terör olayları, ülkenin kalkınmasını da olumsuz yönde etkilemiştir.

1. Kalkınma Terör İlişkisi

Kalkınma (gelişme) ulusal gelirin ve üretimin belli bir süreç içerisinde sayısal olarak artmasını, kurumlarda köklü değişikliklerin meydana gelmesini, ekonomik ve toplumsal yapının yeniden düzenlenmesini, halkın değer yargılarında, dünya görüşünde ve davranış kalıplarında meydana gelen değişmeleri de içeren çok geniş kapsamlı bir süreçtir.
Kalkınmanın amacı, halkın uzun, sağlıklı ve mutlu, bir yaşam sürmesini sağlamak için gerekli ortamı sağlayarak, tek tek bireyleri ve bireylerden oluşan toplumları insan hak ve özgürlüklerine saygı göstererek kalkındırmak, ülkelerin iktisadi olarak büyümelerini sağlamaktır.Toplumun en küçük parçası olan, bireylere kadar inen, bütün ekonomik
sorunları çözmeyi çalışan, insanın refahını ve toplumun gelişmesini hedef alan kalkınma hakkı, evrensel, devredilemez bir haktır ve temel insan haklarının ayrılmaz bir parçasıdır.

Birey, kalkınmanın temel konusudur. Ayrıca, kalkınma, insan haklarını kullanmayı kolaylaştırmaktadır. Bu nedenle, ekonomik kalkınmanın ardında, insan öğesine yapılan yatırımlar ve genel olarak yaşam standartlarının yükseltilmesi vardır.

Bu amaçla sürdürülen çalışmalar sonucunda, ülkenin artan ekonomik imkanları, eğitim, sağlık, okul, yol gibi hizmetler ile toplumdaki gelir dağılımı eşitsizliğini ve sosyal adaleti sağlamada kullanılmaktadır. Ancak bazen beklenmeyen, arzu edilmeyen olaylar ülkenin kalkınmasını engelleyebilmektedir. Bir ülkenin kalkınmasını yavaşlatan olayları komşu
ülkelerde yaşanan savaşlar, ülkede çıkan isyan ve karışıklıklar, terör olaylarının yaygın hale gelmesi, düzenin bozulması, deprem, yangın, sel vb. doğal afetlerin ülkeye verdiği zararlar şeklinde sıralamak mümkündür.

2. Terörizmin Türkiye’nin Kalkınmasına Etkisi

Dünya tarihinde, terörden en fazla etkilenen, jeostratejik, jeopolitik ve jeoekonomik açılardan önemli bir konuma sahip olan Türkiye, yıllarca ülkede yaşanan terör olayları istikrarsızlıklar, üretimin artırılmasına yönelik yatırımlara ağırlık verilememesi ve bütçesinin önemli bir bölümünün terör olaylarının önlenmesi amacıyla harcanması sonucunda
kalkınmasını tamamlayamamıştır.

Nüfus büyüklüğü olarak dünyada 16’ncı, toprak büyüklüğü bakımından dünyada 32’ci ve Avrupa’nın yüzölçümü itibariyle en büyük ülkesi konumundaki Türkiye’nin, Atlantik, Avrupa ve Avrasya kuşakları içinde özel bir konumu vardır.Türkiye aynı zamanda Batı camiası ile bütünleşen, İslam aleminin demokratik, laik ve çağdaş bir üyesi, az gelişmiş bir çok ülkenin örnek aldıkları bir model olup, zengin ve fakir ülkeler arasındaki farklılığın
hızla büyüdüğü dünyamızda, BM’e üye 185 ülke içerisinde 1997 satın alma gücü paritesine göre GSMH (Gayri Safi Milli Hasıla)’sı ile dünyanın 16.büyük ekonomisine sahiptir.

Bu durum, bütün dünya uluslarının dikkatini çekmekte ve bu coğrafya üzerinde emelleri olan milletlerin iştahlarını kabartmaktadır. Her geçen gün, gelişmekte ve kalkınmakta olan Türkiye, yıllarca terörün her çeşidiyle son olarak da PKK/KONGRA GEL gibi sivil insanları ve küçük çocukları dahi katleden bir terör örgütü ile mücadele etmek zorunda kalmıştır.

Türkiye, geçmişte olduğu gibi günümüzde de üzerinde ve yakın çevresinde dünya güç dengesini etkileyecek tarzda, sürekli ve çok yönlü olarak çıkar-güç çatışmalarına sahne olan, hassas bir bölgede bulunmaktadır. Bu nedenle Osmanlıdan itibaren tarihi süreç içerisinde “değişik isimlerle” Türkiye üstünde çeşitli oyunlar, oynanmış ve oynanmaya devam etmektedir. Türkiye’nin kalkınmasını istemeyen güçler, sürekli olarak onu siyasi,
ekonomik, sosyal, politik ve kültürel yönlerden baskı altında tutmanın yollarını aramaktadırlar.

1950’li yıllarda, ihracatının % 90’ı tarım ürünlerine dayanan Türkiye sanayisini geliştirmek ve sanayi ürünleri ihracatını gelişmiş ülkelerdeki % 90’lar seviyesine çıkarabilmek, o yıllardaki yoksulluğu, fakirliği ortadan kaldırabilmek, zenginleşmek ve kalkınmada daha ileri gidebilmek için önemli adımlar atmıştır.

1950’li yıllardan itibaren kalkınma yolunda atılan ciddi adımlar Türkiye’de bazı değişimlerin yaşanmasına neden olmuş, ekonomik ve toplumsal alanlarda yaşanan bu değişimlerin ülkedeki siyasal şiddet olaylarını artırmıştır. 1950’li yıllardan itibaren hızla artan nüfus ülkede işsizliği, büyük şehirlerde ise gecekondulaşmayı ve çarpık kentleşmeyi beraberinde getirmiştir. Büyük şehirlerde giderek ağırlaşan geçim koşulları ile işsizliği propagandalarına malzeme yaparak istismar eden terör örgütleri, çevrelerine topladıkları işsiz ve üniversiteli gençlerle terör eylemlerine yöneldikleri görülmüştür.

1960’lı yılların ikinci yarısından itibaren belirli aralıklarla ülke gündemini işgal eden terör olaylarının yarattığı istikrarsızlık veya çekingenlik, bir çok yabancı firmanın Türkiye’ye yatırım yapmasını önlemiştir. Yine terörün yarattığı bütçe açıklarının enflasyona yaptığı
etkiler bir noktada, hem doğrudan yabancı yatırımların Türkiye’ye gelmesini engellemiş, hem de Türkiye’deki yerli sanayiinin yeterli finansman kaynağı bulmasını ve düşük faizlerle yatırım yapma imkanını ortadan kaldırmıştır. Oysa bir ülkeye yabancı yatırımın girmesi, üretimin, yatırımın, ihracatın yani reel sektörün gelişmesi, ekonomik-sosyal yapının ve toplumsal barışın teminatıdır.

Ülkede sağlanan güvenli ortam ekonomik kalkınmanın ana koşuludur. Sermaye sahipleri bir ülkeye yatırım yapmadan önce o ülkenin güvenli bir ülke olup olmadığını yatırımları için herhangi bir riskin bulunup bulunmadığını araştırmaktadır. Bu nedenle bir ülkede kendini güvende hissetmeyen sermayenin o ülkeye yatırım yapması beklenemez. Ülkede güvenli ortamın tesis edilmesi amacıyla yürütülün faaliyetler ise savunma harcamalarını artırmaktadır. Savunma harcamalarının aşırı derecede artması ise ekonomik ve sosyal olumsuzlukları da beraberinde getirmektedir.

Türkiye’nin 1950’li yılların ikinci yarısından sonra başlattığı kalkınma hamlelerinden en önemlisi Güneydoğu Anadolu Projesidir. Dünyanın en büyük dokuz projesinden birisi olan GAP büyük bir kalkınma ve değiştirme projesidir. Türkiye’nin en verimli toprakları olan Çukurova’nın 4 kat büyüklüğünde olan GAP projesi gerçekleştiğinde bölgenin doğası, insanların yaşantıları değişecek, gelir düzeyleri artacak ve bölgeye huzur ve mutluluk gelecektir.

32 milyar dolarlık bir entegre kalkınma projesi olan GAP’ın bitirilmesi ile 17 milyar hektarlık bir arazinin sulanması, Türkiye’nin tüm barajlarından elde edeceği elektrik enerjinin % 21’ine tekabül eden 27 milyar kilovat saatlik bir elektrik enerjisinin üretilmesi hedeflenmiştir. Ancak GAP projesinin başlaması ile birlikte Türkiye’deki terör olayları da
artmaya başlamış ülkede giderek artan terör olayları nedeniyle Türkiye bu kadar büyük bir projeye yıllarca yeterli kaynağı aktaramamış bu yüzdende proje halen bitirilememiştir. Oysa Türkiye’nin sadece PKK terörü ile mücadele etmek için harcadığı 120-130 milyar dolarla 4 tane GAP’ın bitirilmesi mümkün olabilirdi.

Bu devasa projenin iç finans kaynaklarıyla gerçekleştirilmesi oldukça zor görülmektedir. GAP projesine 2001 yılına kadar yaklaşık 16 milyar dolar harcanmış, tamamlanması için de ayrıca bir 16 milyar dolara daha ihtiyaç vardır. Günümüze kadar bir yandan terörle, iç ve dış borçlarla uğraşırken diğer taraftan bu borçları kapatmak için ciddi faiz yükü altına giren Türkiye GAP’a gerektiği kadar ödenek ayıramamıştır. Terör olaylarının ülkede oluşturduğu kaos ve tedirginlik yüzünden yerli ve yabancı yatırımcılar, finans çevreleri Türkiye’ye ve GAP’a yatırım yapmaktan kaçınmışlardır.

Türkiye, dünyanın en büyük projelerinden biri olan bölge ve ülkenin kalkınmasında önemli bir yeri bulunan GAP’a ayırdığı ekonomik kaynaktan daha fazlasını GAP projesinin uygulamaya başlamasıyla ortaya çıkan ve artarak devam eden terör olaylarının önlenmesi için harcamıştır. Her yıl milli gelirinin önemli bir bölümünü terörle mücadele etmek için harcamak zorunda kalmıştır.

1960’lı yılların sonundan itibaren Son 35 yılını sağ-sol ideolojik çatışmaları, Ermeni terörü, Bölücü terör ve Dini motifli terörle mücadele ederek geçiren Türkiye, 1984 yılından günümüze kadar PKK terör örgütüne karşı yürüttüğü mücadelede sonucunda 30-35 bin insanını ve kalkınma için kullanabileceği 120-130 milyar dolarını kaybetmiştir. Bu nakdi
harcamaların sosyo-ekonomik ve kültürel yan etkileri de dikkate alındığında bu rakamları ikiye katlamak mümkündür. Yapılan mücadelenin Türk ekonomisine getirdiği maliyet ülkenin bugün içinde bulunduğu iç ve dış borç sarmalının başlıca nedenlerinden birisi olduğu söylenebilir.

2000’li yılların başında, Türkiye’nin dış borcu yaklaşık 120 milyar dolara, iç borcu ise 100 katrilyona ulaşmıştır. Son 20 yılda PKK terör örgütünün bitirilmesi için yaklaşık olarak Türkiye’nin dış borcu kadar bir para harcanmıştır. Ancak bu rakamlara PKK terörünün ekonomik ve sosyal hayata olan etkileri dahil değildir. Bir başka ifadeyle 30 yıldan bu yana ülkede değişik isimler altında ortaya çıkan terör olaylarının Türkiye’yi ekonomik, sosyal, kültürel, psikolojik ve siyasi açıdan istikrarsızlaştırarak yıprattığını söylemek mümkündür.

PKK terör örgütü ile yıllardır devam eden mücadele, Türkiye’nin bütçesine yılda ortalama 6 milyar dolarlık ek bir yük getirmiştir. Ülkedeki terör olaylarının önlenmesi amacıyla yapılan askeri harcamalar genel anlamda Türk ekonomisi üzerinde kamu harcamalarının artması şeklinde kendisini göstermiştir.

Türkiye bir taraftan yıllarca terörün her türü ile mücadele ederken diğer yandan da bölgedeki stratejik konumu ve çevresinde yaşanan istikrarsızlıklar (Kafkaslar, Balkanlar ) nedeniyle bu harcamaları yapmak zorunda kalmıştır. Terörle mücadele etmek amacıyla yapılan harcamalar başta sanayi, turizm ve tarım sektörleri olmak üzere bir çok sektörümüzü ciddi biçimde etkilemiş ve Türk ekonomisi üzerine ek maliyetler-yükler
getirmiştir.

Terör olgusunun Türk ekonomisine getirdiği bu ek maliyetler Türkiye’nin gelişmesini olumsuz yönde etkilemiş, uygulanan dışa açık sanayileşme politikaları ise özellikle sanayi sektörümüzü durma noktasına getirmiştir.Ancak, tüm olumsuzluklara rağmen Türkiye 30 senede % 5 kalkınma hızını sağlayabilen güçlü bir ülkedir. Türkiye yer aldığı stratejik konum ve coğrafya nedeniyle belirli dönemlerde sürekli terör olaylarına maruz
kalmış bir ülkedir. Ülkedeki terör olaylarının önlenmesi amacıyla yürütülün çalışmalar Türkiye’de savunma harcamalarını önemli oranda artırmıştır.

Diğer yandan Türkiye’de terör olaylarının sektörel bazda ciddi biçimde katkı yaptığı tek sektörün savunma sektörü olduğu söylenebilir. Türkiye de terör olaylarının önlenmesi amacıyla savunma sektörüne ciddi miktarlarda kaynak aktarılmıştır. Aktarılan kaynaklar nedeniyle savunma sektörü kendini geliştirmiş, bu alanda faaliyet gösteren firmalar üretim ve teknolojilerini yenileyip geliştirerek Ortadoğu’ya ve diğer gelişmekte olan ülkelere savunma sanayi ürünlerini ihraç etmeye başlamışlardır. Dolayısıyla terör olaylarının sektörel bazdaki tek olumlu gelişmesini savunma sektöründe görmek mümkündür.

Türkiye’de terörizmle yapılan mücadelenin başarıya ulaşabilmesi için aktarılan kaynaklar, savunma harcamalarının ciddi biçimde artmasına neden olmuş artan harcamalar ise Türkiye’de bütçe açıklarının ve kamu kesimi açıklarının temel nedenlerini oluşturmuştur. Bütçe açıklarının yarattığı enflasyonist baskının bir kaç yönden sanayii olumsuz yönde etkilediğini, oluşan baskı nedeniyle sanayii yatırımlarının maliyetinin arttığını, maliyet artışlarının Türkiye’nin rekabet gücünü ve sanayiideki etkinliğini sınırladığı ve dışa açılma sürecini engellediğini söyleyebiliriz.Savunmaya yönelik yapılan harcamalar personel, ekipman, altyapı ve operasyonel harcamalar şeklinde dörtlü bir sınıflandırmaya tabii
tutulmaktadır. Altyapı ve personel harcamalarının özellikle gelişmekte olan ülkelerde ülkenin kalkınmasına yardımcı olabileceği, ancak ekipman ve operasyonel harcamaların ülkenin kalkınmasını olumsuz etkileyeceği söylenebilir.

PKK/KONGRA GEL terör olaylarının başladığı, 1984 sonrası dönemi içerisine alan 1985-1989 tarihleri arasında Türk Savunma Harcamaları içerisinde, ekipman harcamalarının 18,2’ye, operasyonel harcamaların ise aynı dönemde 38,4’ e çıkarak cumhuriyet tarihindeki en üst seviyelere ulaştığı daha sonra giderek düştüğü görülmektedir. [26] Harcamalardaki bu artışın 1984’lü yıllardan itibaren PKK terör örgütüne karşı yürütülen karalı mücadele esnasında ihtiyaç duyulan ekipmanların alımında ve operasyonel
faaliyetlerde kullanıldığı açıktır.

Diğer taraftan Türkiye 1990 yılında yine terörizmin bahane edildiği Körfez Krizi’nin patlak vermesiyle birlikte Irak’ta yoğunlaşan savaş ortamından olumsuz yönde etkilenmiş, dış ticari gelirleri yıllık bazda 3 milyar dolar azalmıştır. Körfez Savaşı’nın Türkiye’ye maliyetinin 80 milyar doları [27] bulduğu ifade edilmektedir. Bu nedenle dünyanın her hangi bir ülkesinde yaşanan terör olayları veya terör bahanesiyle ortaya çıkan karışıklıkların, ülke dışında bile olsa, diğer ülkelerin ekonomisini olumsuz yönde etkileyebilmektedir.

Sonuç ve Öneriler

11 Eylül saldırıları ABD’de meydana gelmiş, ancak terörizmin küresel etkisi bir çok ülkeyi olduğu gibi Türkiye’yi de etkilenmiştir. Terörizm konusunda büyük acılar yaşayan Türkiye, jeopolitiği gereği geçmişte olduğu gibi günümüzde de önemli ekonomik fırsatlara sahiptir. Küreselleşme olgusunun son derece dinamik bir biçimde yaşandığı dünyada, Türkiye’nin
milli güç unsurlarıyla çok güçlü bir bütün oluşturması, bir işletme anlayış ve verimliliğiyle yönetilmesi, topyekün kalkınmanın gereklerinin makro düzeyde gerçekleştirilmesi halinde iktisadi açıdan pazarlanabilir değerleri nitelik ve nicelik yönünden artacaktır.

Türkiye, teröre karşı gösterdiği yüksek duyarlılıklarla ve tüm milli güç unsurlarıyla yaklaşık 35 yıldır sürdürdüğü mücadeleyi kazanmış ve ülkedeki terör örgütlerini marjinalleştirmeyi başarmıştır.

Türkiye gibi gelişmekte olan bir çok ülkede, sürekli var olan terör tehdidi nedeniyle insanların refah ve mutluluğu ve ülkenin kalkınması için kullanılması gereken mali kaynakların önemli bir bölümü ne yazık ki terörle mücadelede kullanılmıştır. Terörizm halen, ülkelerin ekonomik dengelerini bozan, yönetimlerini istikrarsızlaştıran, sosyal - kültürel hayatlarını ve kalkınmalarını da olumsuz yönde etkileyen önemli bir sorundur. [29]

Son yıllarda dünya konjonktüründe yaşanan bazı gelişmeler, sanıldığı gibi Türkiye’in jeopolitik ve stratejik önemini azaltmamış, aksine bölgesel güç olma, ve bölgede model ülke konumuna gelebilme ihtimalini daha da kuvvetlendirmiştir. Türkiye’nin coğrafi konumu, sahip olduğu deneyim ve birikimler onun bölgede vazgeçilmez bir ülke olduğunu ortaya koymaktadır. Son zamanlarda dünyada gelişen olaylar ve ABD ile Irak arasında yaşanan savaş Türkiye’nin Ortadoğu da kilit ülke olduğunu bir kez daha gözler önüne sermiştir.

Bölgede kilit ülke konumunda bulunan Türkiye’nin kalkınabilmesi ve yıllardır en önemli sorunlarından biri olan Terörizm tehdidini ortadan kaldırabilmesi için;

1- Terör örgütlerinin hedef kitlesi durumunda bulunan gençleri örgütlerin propagandalarına karşı korumak için ülkedeki eğitim düzeyinin yükseltilmesi ve terör örgütlerinin zararlı faaliyetlerine karşı gençlerin bilinçlendirilmesi,

2- Terör örgütlerinin istismar ettiği önemli konulardan birisi de ülkedeki işsizlik oranının yüksekliğidir. Ülkedeki işsizliğin azaltılması için yatırımlara ağırlık verilerek üniversite mezunu olan çalışma çağındaki gençlere yeni istihdam sahalarının açılarak işsizliğin azaltılması,

3- Ülkedeki sanayii yatırımlarının geliştirilmesi, sanayiinin gelişimine bağlı olarak yan sanayii de gelişecek ve yeni istihdam sahaları açılacaktır. Yeni istihdamla birlikte insanların gelir seviyelerinin ve yaşam şartlarının yükseltilmesi,

4- Türkiye’nin gelişmesinin önündeki önemli engellerden birisi de sermaye yetersizliğidir. Sermaye yetersizliği sorunu yabancı yatırımcıların ülkeye çekilmesi ile aşılabilir ancak Türkiye de kendini güvende hissetmeyen yabacı yatırımcılar Türkiye’ye yatırım yapmaktan kaçınmaktadırlar. Bu nedenle ülkede güvenli bir ortamın tesis edilerek, Türkiye’nin güvenli bir ülke olduğu sürekli vurgulanarak yabancı yatırımcıların Türkiye’ye yatırım yapmaları konusunda teşvik edilmesi,

5- Ülkedeki gelir dağılımı adaletinin sağlanması, büyük Şehirlerdeki gecekondulaşma ve çarpık kentleşmenin önlenmesi, eğitim ve sağlık hizmetlerinin yaygınlaştırılması,

Bireylerin insan haklarından ve özgürlüklerden tam olarak yararlanmasının sağlanarak terör örgütlerinin istismarına açık olan konular gündemden düşürülmesi, ülkenin kalkınmasında, demokratikleşmesinde ve terör olaylarının önlenmesinde son derece etkili olacaktır.

Yazar: Kasım VAROL’dan alıntı…

    Düşüncelerinizi Yazmak İsterseniz Tıklayınız   

 
 

iletisim@akcakent.org