..........

 
 
TERÖR ÖRGÜTLERİNİN FİNANS KAYNAKLARI
Akcakent.Org
..............

Giriş
Günümüzde terörizm, bütün dünyayı ekonomik, siyasi, kültürel ve psikolojik açıdan etkileyen en önemli sorunlardan biri haline gelmiştir. Bu sorun, 11 Eylül terör saldırılarından sonra ABD’nin Afganistan’a ve Irak’a askeri harekat düzenlemesi, İsrail-Filistin sorununun halen çözülememiş olması gibi nedenlerden dolayı önümüzdeki günlerde de bütün dünyanın güvenliğini derinden etkilemeye devam edecektir.

Ülkemiz sahip olduğu jeopolitik ve jeostratejik konumu nedeniyle, dünyanın en sorunlu bölgesi haline gelen Ortadoğu bölgesinde yaşanan terör olaylarından etkilenmektedir. Nitekim, 1970’li yıllardaki Ermeni terör örgütlerinin dış konsolosluklarımıza düzenledikleri eylemlerden, 2003 yılına kadar uluslararası terör örgütlerinin hedefi olmayan ülkemiz, 15-20 Kasım 2003 tarihlerinde El Kaide terör örgütünün Türkiye yapılanmasının İstanbul’da düzenlediği intihar saldırılarıyla tekrar uluslararası terörizm faaliyetlerinin hedefi konumuna gelmiştir.

Terör örgütlerini ayakta tutan bazı unsurlar vardır. Bunlar ideoloji, iç ve dış destek, finansal kaynaklar ve insandır. Bu bağlamda, dünya genelinde faaliyet gösteren terör örgütlerinin eylem ve faaliyetleri için ihtiyaç duydukları ana unsurların başında finansman ihtiyacı gelmektedir.

Örgüt militanlarının, illegal alanda faaliyet yürütmelerinden dolayı bir işte çalışıp gelir temin etmeleri mümkün görülmemektedir. Bazı örgütler de büyüyüp geliştikçe, şirket ve işyeri yapılanması içerisinde olsalar dahi, ticari faaliyetlerin deşifre olma ve zarar riski düşünüldüğünde yeterli finans sağlamaları mümkün olmayacaktır. Bununla birlikte örgütlerin yaşamlarını sürdürebilmeleri için barınma, beslenme, giyecek, tedavi,
ulaşım ihtiyaçlarını giderebilmesi; yayın ve propaganda materyallerini hazırlayabilmesi; silah, mühimmat ve haberleşme ihtiyaçlarını karşılayabilmeleri gerekmektedir. Yasal yollardan finans ihtiyacını gideremeyen örgütler, yasadışı yollarla bu ihtiyaçlarını gidermeye çalışmaktadırlar.

Bu makalede, önce terör örgütlerinin finans kaynakları ortaya konulacak, daha sonra terör örgütlerinin finans temin etme yöntemlerinin karşılaştırmalı analizi yapılacaktır. Ardından da ülkemizin, terör örgütlerinin finans kaynaklarını önlemeye yönelik uluslararası çabaları
açıklanmaya çalışılacaktır. Sonuç kısmında da bazı önerilerde bulunulacaktır.

1. Terör Örgütlerinin Finans Kaynakları

Terör örgütlerinin finans temin etmek için başvurdukları yöntemler genel olarak benzerlik göstermektedir. Ancak bazı örgütlerin, ideolojik, faaliyet yürüttüğü bölge ve coğrafi yapıdan kaynaklanan nedenlerden dolayı finans temin etmede bazı farklılıkları vardır.

Terör örgütlerinin başlıca finans temin etme yöntemleri şöyle açıklanabilir:

1.1. Gasp, Hırsızlık
Örgütlerin özellikle kuruluş aşamasında gelir temin etmek için kullandıkları yöntemlerden biridir. Ülkemizde THKP/C, THKO gibi terör örgütleri kuruluş aşamalarında bu yöntemi kullanmışlardır. Gerçekleştirdikleri banka soygunları örgüte belirli bir gelir sağladığı
gibi aynı zamanda kamuoyu tarafından tanınmalarını sağlamıştır. İran’daki dini rejimden etkilenen bir grup tarafından 1987 yılında Batman’da kurulan İslami Hareket Örgütü (İHÖ) de, faaliyetlerini sürdürebilmek için her yolu kendisine meşru gören bir zihniyete sahipti. Bu nedenle gerçekleştirdiği banka soygunları, otomobil ve eşya hırsızlıklarını gelir temin etme yöntemi olarak kullanmıştır. [3] Paranın sürekli kullanıldığı bankalar, işyerleri, para nakliye araçları, mutemetler, toplu para bulunduran yer ve şahıslar bu tür örgütlerin hedefidir.

Günümüzde teknolojinin gelişmesiyle birlikte başta finans kurumları olmak üzere, büyük işyerleri özel güvenlik sistemleri kurarak terör örgütlerinin bu türden faaliyetlerine karşı gerekli tedbirleri almaktadırlar. Güvenlik sistemlerinin yanında polisin de sürekli kendini yenileyerek örgütlerin bu türden faaliyetlerine karşı bilinçlenmesi, gasp, soygun ve hırsızlık türü faaliyetlerin azalmasına neden olmuştur.

Artan önlemlere rağmen örgütlerin bu tür finans temin etme yöntemini mali açıdan sıkıştıkları zamanlarda kullanabilecekleri söylenebilir.

1.2. Aidat ve Bağışlar
Terör örgütlerinin diğer bir gelir kaynağı da üyelerinden aidat adı altında topladığı paralardır. Ekonomik durumuna göre her örgüt üyesi, örgütün belirlediği miktardaki aidatı ödemektedir. Yazılı tüzükleri bulunan örgütler, aidatını düzenli olarak ödemeyi, üye olmanın en önemli şartlarından biri olarak belirlemişlerdir. Örneğin Hizbullah terör örgütü
“infak” adı altında kendi militanlarının gelirlerinden her ay %10 oranında para alıyordu.

Bunun yanında örgüt sempatizanlarının ayni ve nakdi olarak yaptıkları bağış ve yardımlar da örgütlere büyük paralar sağlamaktadır. Hizbullah terör örgütünün birçok mensubunun ev, işyeri ve tarlasını örgüte bağışladığı 17 Ocak 2000 tarihinde İstanbul Beykoz’da yapılan operasyondan sonra ortaya çıkmıştır. Yurtdışında faaliyette bulunan PKK/KONGRA GEL terör örgütünün sempatizanlarından aidat ve bağış adı altında bugüne kadar topladığı paraların miktarı ise tam olarak bilinmemektedir. Öcalan, Almanya’da düzenlenen bir kampanyada örgüte 2 milyon marka yakın para toplandığını ifade etmektedir. Örgüt, bu yardım kampanyalarını 7. Kongresi’ne kadar propaganda kanadı olan ERNK aracılığıyla topluyordu, 7. Kongreden sonra ise ERNK’nin yerine kurulan YDK (Kürt Demokratik Halk Birlikleri) aracılığıyla toplamaktadır. Örgütün Cephe yapılanması olarak adlandırılan bu kanadı, yurtiçi ve yurtdışında oluşturduğu legal kuruluşlar (şirket,
sivil toplum örgütleri, dernek, vakıf, kültür merkezi vs.) vasıtasıyla özellikle Kürt kökenli vatandaşlarımızdan büyük paralar toplamıştır.

Günümüzde faaliyet yürüten terör örgütlerinin, güvenlik güçlerinin operasyonlarıyla büyük darbeler aldıkları dönemlerde, bu para temin etme yöntemiyle ayakta kalabildikleri söylenebilir.

1.3. Fidye
Fidye, “Bir kimsenin esirlikten veya başına gelen herhangi bir beladan kurtulmak için kendisinin veya kendi adına bir başkasının ödemesi gereken para, kurtulmalık” olarak tanımlanmaktadır. Terör örgütleri açısından fidye, “İşadamı, tanınmış bürokrat, devlet adamı vb. şahısların kaçırılarak karşılığında para talebinde bulunulması” şeklinde
tanımlanabilir.

Dünyada birçok terör örgütü, özellikle işadamlarını kaçırarak karşılığında fidye almış ve finans kaynaklarını geliştirmeye çalışmış/çalışmaktadır. ETA terör örgütü, dünyadaki terör örgütleriyle kıyaslandığında en büyük geliri fidye amaçlı adam kaçırmalardan sağlamıştır. Örneğin, Katalan işadamı Jesus Serra Santamans Nisan 1980’de kaçırılmış ve 1,5 milyon dolar karşılığında serbest bırakılmıştır. Sanayici Adolfo V. Martin yaklaşık 3 ay bir kaçırılma döneminden sonra 24 Şubat 1990’da 2.8 milyon dolar fidye karşılığında serbest bırakılmıştır. Temmuz 1993’te kaçırılan barış hareketinin önemli isimlerinden Zamona kaçırıldıktan sonra serbest bırakılması için büyük miktarda fidye ödemek zorunda kalmıştır.

Ülkemizde terör örgütleri tarafından soyulan bankaların çoğalması üzerine bankalar ve emniyet güçleri tarafından yeni güvenlik tedbirleri geliştirilmiştir. Barınma, beslenme, giyecek, tedavi, ulaşım, haberleşme, silah, mühimmat vb. ihtiyaçlarını karşılayamayacak düzeye gelen örgütler, hem bu ihtiyaçlarını giderebilmek, hem de propaganda yaparak örgütlerinin isimlerini duyurabilmek için zengin iş adamları ve tanınmış bürokrat ve
devlet adamlarını kaçırarak fidye almaya başlamışlardır. Örneğin, THKP/C örgüt elemanları, 4 Nisan 1971 günü Mete Has ve Kadir Aksoy’u kaçırarak karşılığında 400 bin lira fidye almışlardır.

İş adamlarının teknolojinin sunduğu yeni güvenlik araçlarından faydalanarak özel güvenlik teşkilatları kurmaları ve güvenlik güçlerinin yeni mücadele yöntemleri geliştirmelerinden dolayı örgütler, geçmiş yıllarda olduğu düzeyde adam kaçırarak fidye alamamaktadırlar.

1.4. Haraç Toplama
Haraç, “Bir yerden, bir kimseden zorbalıkla alınan para” olarak tanımlanmaktadır. Terör örgütleri bağlamında haraç ise, “vergilendirme” adı altında özellikle işadamları ve ticari faaliyet yürüten kişilerden baskı, tehdit ve korkutma yöntemleri kullanılarak toplanan para olarak tanımlanabilir.

Örgütlerce haraç toplama, “koruma, zarar vermeme, korkutma, adam kaçırma, bir suçu veya durumu yetkili mercilere bildirme tehdidi şeklindeki metotlarla” gerçekleştirilebilmektedir.

Ülkemizde faaliyet yürüten sol, sağ ve bölücü terör örgütleri son yıllara kadar “vergilendirme, fitre ve zekat” adı altında zorla vatandaşlarımızdan para toplamaya çalışmışlardır. Özellikle yurtdışında yaşayan vatandaşlarımız, terör örgütlerinin haraç yoluyla para toplamada en büyük hedefi olmuştur.

Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde PKK/KONGRA GEL ve Hizbullah terör örgütü
1995’li yıllara kadar vatandaşlarımızdan zorla çok büyük paralar toplamıştır. Haraç vermek istemeyen kimi vatandaşlarımızı kaçırmış, kimi vatandaşlarımızın iş yerlerini bombalamış, kimi iş adamlarımıza da suikastlar düzenlemişlerdir. Sol terör örgütleri aynı yöntemi büyük şehirlerde kullanmaya çalışmış, ancak güvenlik güçlerinin bilgi birikimi, tecrübesi ve teknolojiyi üst düzeyde kullanabilmesinden dolayı başarılı olamamış/olamamaktadırlar.
Son yıllarda güvenlik güçlerinin aldığı tedbirler, iş adamları ve esnafın bilinçlenmesiyle birlikte terör örgütleri “haraç” yoluyla para toplayamamaktadırlar.

1.5. Örgütsel Yayınlardan Elde Edilen Gelirler
Ülkemizde faaliyet yürüten sağ, sol ve bölücü terör örgütlerinin kuruluş aşamalarına baktığımızda bir yayınevi etrafında toplanan gençlerin zaman içerisinde örgütlenerek faaliyetlerine başladıkları gözlenmektedir.

Örneğin, THKP/C terör örgütünün kurucusu Mahir Çayan ve grubu “Kurtuluş” isimli gazeteyle görüşlerini yaymaya başlamıştır. Hizbullah terör örgütü “Vahdet Kitapevi” etrafında bir araya gelen gençler vasıtasıyla kurulmuş, ilerleyen zaman içerisinde görüş ayrılıklarından dolayı örgüt “Menzil” ve “İlim Grubu” olarak ikiye ayrılmıştır. Her iki grup da ismini Diyarbakır’da kurduğu “Menzil Kitapevi” ve “İlim Kitapevi”nden almıştır. Terör örgütü
PKK/KONGRA GEL ise her ne kadar ilk yıllarda faaliyetlerine bir dergi ya da gazete çıkararak başlamayıp, ev toplantıları aracılığıyla görüşlerini taraftarlarına aktarmaya çalışmışsa da örgütlenme ve kuruluş aşamasında kitapların, gazetelerin ve dergilerin gücünden faydalanmayı ihmal etmemiştir. Partinin programını belirleyen “Kürdistan Devriminin Yolu, Manifesto” isimli broşür ile, bağımsızlık anlamına gelen “Serxwebun
Dergisi” bunun en önemi göstergesidir.

Terör örgütleri, yayınladıkları gazete, dergi ve kitapları ideolojilerini yaymak ve teorik eğitimlerde taraftarlarını eğitmek amacıyla kullanmanın yanında, aynı zamanda bu yayınları sempatizan ve militanlarına satarak mali kaynak sağlamaktadırlar.

Örgütlerin bu bağlamda, bir diğer gelir kaynağı da örgüt mensuplarını ajite etmek ve örgüte bağlılıklarını pekiştirmek için hazırlanan teyip ve video kasetleridir. Örgütler bu kasetler aracılığıyla mensuplarını davalarına motive etmek istemektedirler. Sol, sağ ve bölücü tüm örgütler, hazırlanan bu kasetlerde “şehitliği” yücelterek bir motivasyon aracı olarak kullanmaktadırlar.

1.6. Kurban Derileri
Kurban, “İbadet niyeti ile belirli vakitte, belirli nitelikleri taşıyan hayvanı kesmektir. ”Hanefilere göre Vacip olan bu ibadet, Şafii, Hanbeli ve Maliki’lere göre Sünnettir. İnsanın Allah’a yaklaşmasına vesile olan Kurban, aynı zamanda İslam’daki sosyal yardımlaşma ve dayanışmanın başka bir örneğidir. Yeryüzünde her gün binlerce hayvan kesilir ve bundan çoğunlukla hali vakti yerinde olan insanlar faydalanır. Kurban Bayramı’nda
ise, bir dini görevi yerine getirmek niyetiyle kesilen kurbanlardan, daha çok yoksullar ve hayır kurumları istifade ederler.

Bunun yanında kesilen kurban ve özellikle derilerinden dini motifli terör örgütlerinin de faydalandığı görülmektedir. Örneğin, Hizbullah terör örgütü faaliyetlerinin yoğun olduğu dönemlerde Diyarbakır, Batman, Mardin ve Bingöl İlleri ve kırsal kesiminde kurban derilerinden örgüte gelir temin ettiği bilinmektedir.

Ancak, Doğu ve Güneydoğu Bölgelerindeki vatandaşların çoğunun mezhep olarak “Şafi” olmalarından dolayı kurban kesimi, çoğunluğun “Hanefi” olduğu Batı illerinde olduğu kadar yaygın değildir. Çünkü Şafii mezhebine göre kurban kesmek “Sünnet”, Hanefi mezhebine göre ise maddi olarak hali vakti yerinde olan herkese “Vacip”tir. Bu nedenle, Hizbullah’ın kurban derilerinden büyük çapta gelir temin etmesi mümkün görülmemektedir.

1.7. Ticari Faaliyetler
Bazı örgütler, gasp, soygun, hırsızlık, haraç toplama, işçi simsarlığı ve uyuşturucu kaçakçılığından elde ettiği paraları ticari faaliyetlere girişerek değerlendirmeye çalışmaktadır. Ticari faaliyetleri ise, kafetarya, dönerci dükkanları, ithalat-ihracat şirketleri vb. işletmeler aracılığıyla gerçekleştirdikleri görülmektedir.

Genelde örgütler bu tür işletmeleri yurtdışında, özellikle de Almanya başta olmak üzere bütün Avrupa ülkelerinde açtıkları gözlenmektedir. Yurtiçinde ise, deşifre olma riski nedeniyle açamamakta, bunun yerine faaliyette olan işletmelerden haraç almaktadırlar.
Örneğin, terör örgütü PKK’nın, ulusal ve uluslararası düzeyde silahlı ve siyasi faaliyetleri geliştikçe mali yükü artmış ve bu yükü küçük miktarlardaki para transferleriyle karşılayamaz hale gelmiştir. Örgüt yalnızca binlerle ifade edilen militanlarını beslemekle kalmıyor, bunların bakılması gereken aileleri varsa eğer, onlara da mali destek sağlıyordu.
Bu nedenle PKK, Kürt kökenli vatandaşlarımızdan topladığı paraları Londra, Paris ve Berlin gibi şehirlerde şirketler kurarak yatırıma dönüştürmeye çalışmıştır.

Pek çok ülke 11 Eylül terör saldırılarından sonra terör örgütlerinin faaliyetlerine karşı daha duyarlı davranmaya başlamış, bu çerçevede örgütlerle iltisaklı olduğu tespit edilen işyerlerinin faaliyetlerine son vermiştir. Dolayısıyla örgütler, deşifre olma riskinden dolayı geçmiş yıllarda olduğu gibi ticari faaliyetlerde bulunamamaktadırlar.

1.8. Sahtecilik
Günümüzün baskı teknolojisi, ihtiyaç duyulan her türlü baskı araç, gereç ve malzemesinin kolaylıkla bulunabilmesi örgütleri sahtecilikte adeta uzmanlaştırmıştır. Örgütler sahte para basmanın yanı sıra, sahte pasaport basmada da uzmanlaşmışlardır. Başta kendi mensuplarına sahte pasaport ve kimlik basan örgütler, talep halinde organize suç örgütlerine de sahte pasaport ve kimlik basarak gelir temin edebilmektedirler.

Sahtecilik önemli bir gelir kaynağı olmakla birlikte, yakalanma riski yüksek olduğundan dolayı, örgütler tarafından sürekli bir gelir kaynağı olarak kullanılma yerine kısa vadeli sıcak para için uygun görülmektedir.

PKK/KONGRA GEL’in dünyada sahtecilik konusunda uzmanlaşmış en önemli örgütlerden biri olduğu söylenebilir. Örgüt, yurtdışına legal ve illegal yollardan çıkış yapan şahısların, iltica taleplerinin kabul görmesi için her türlü sahte belgeyi düzenleyebilmektedir. Örgüt sahte belgeleri iki şekilde düzenlemektedir:

1. İltica, ikamet, seyahat gibi nedenlerle kullanılacak olan belgeler, yeni baştan düzenlenmektedir. Kullanılacak belgenin, çeşitli şekillerde elde edilmiş imzalı-mühürlü nüshalarına sadece kimlik bilgileri eklenmek suretiyle, her defasında başka biri adına düzenlenmesi mümkün olabilmektedir. Ayrıca, belge komple sahte olarak basılıp sahte kaşe, mühür, kayıt ve imzalarla tanzim edilebilmektedir.

2. Yurtdışında bulunan vatandaşlarımızdan veya yabancılardan, zorla veya gönüllü olarak, ya da hırsızlık yoluyla elde edilmiş belgeler (pasaport, kimlik belgesi vs.) üzerinde tahrifat yapılmak suretiyle, sahte belge yapılması mümkün olabilmektedir.”

Düzenlenen sahte belgelerle Avrupa ülkelerine götürülen kaçak şahıslar, gönderildikleri ülkelerde örgüt tarafından takip edilerek, barınma ve iş bulma vaadi ile PKK/KONGRA GEL yanlısı derneklere üye olarak kaydedilmektedir. İş bulmaları halinde ise anılan şahıslardan, örgüte yardım amacıyla aidat adı altında paralar alınmaktadır. Örgüt, yurtdışına çıkardığı bu şahısları ideolojik eğitimden de geçirerek, PKK/KONGRA GEL
adına vatandaşlarımızdan zorla para toplama, örgütün yayın organlarını dağıtma, uyuşturucu işlerinde kurye olarak çalışma vb. faaliyetlerde kullanmaktadır.

1.9. İnsan Kaçakçılığı
Terör örgütleri insan kaçakçılığı vasıtasıyla hem kendilerine maddi gelir sağlamakta, hem de eleman temin etmektedirler. Yasadışı göç organizasyonları ile iç içe olan terör örgütleri;

“1. Sınırdan geçişe göz yumma ve güvenlik sağlama karşılığında vergi adı altında komisyon alma,
2. Yasadışı göçmenlerin sınırdan illegal yöntemlerle geçirilerek Avrupa ülkelerine götürülmesi,
3. Avrupa ülkelerinin iltica politikalarını istismar ederek ve çeşitli sahtecilik yöntemleri kullanılarak iltica başvurusu yaptırılması,
4. Avrupa ülkelerinde mültecilere sağlanan maddi yardımlardan pay alınması,
5. İkamet hakkı elde eden şahısların örgütün Avrupa ülkelerindeki her türlü illegal faaliyetinde kullanılması” aşamalarında rol almaktadırlar. Örneğin, PKK/KONGRA GEL terör örgütü kurulduğu tarihten günümüze pek çok yasadışı faaliyete el atmıştır. Örgütün, ya militan ve sempatizanlarını eğitmek için, ya da maddi kaynak temin etmek için insan kaçakçılığı olaylarında etkin rol oynadığı görülmektedir. Başlangıçta uyuşturucu ve
insan kaçakçılığı faaliyetlerine göz yumma ve güvenlik sağlama karşılığında bu tür organizasyonlardan komisyon alan örgüt, sağladığı kazanç ve diğer kazanımlar nedeniyle bizzat içinde yer almaya başlamıştır.

Örgütün yurtdışı teşkilatlanması, Ortadoğu ülkelerinden Batı Avrupa ülkelerine kadar uzanmaktadır. Bu alan, dünyanın en önemli uyuşturucu madde kaçakçılığı güzergahlarından birisi olan Balkan rotasını tam olarak kapsamaktadır. Bu rota aynı zamanda yasadışı göç güzergahıyla da çakışmaktadır. Bu rota üzerindeki ülkelerde odaklanan örgüt mensupları ve örgüt adına çalışan dernekler, ya taşeronları aracılığıyla veya bizzat kendileri yasadışı geçişlerde yardım ve yataklık yapmaktadırlar.
Örgütün bu tür faaliyetleri, son yıllarda uluslararası işbirliği sayesinde önemli ölçüde kontrol altına alınmıştır. Ülkemizdeki diğer terör örgütlerinin PKK/KONGRA GEL düzeyinde insan kaçakçılığı faaliyeti olmamıştır.

1.10. Uyuşturucu Madde Kaçakçılığı
Terör örgütleri büyüyüp geliştikçe barınma, beslenme, giyecek, tedavi, ulaşım, haberleşme, silah ve mühimmat ihtiyaçları alabildiğine artmaktadır. Artan bu ihtiyaçlar, sürekli karşılanması gereken ihtiyaçlardır. Güvenlik güçlerinin teknolojiyi en iyi şekilde kullanmaları ve denetimlerini artırmalarından dolayı, örgütlerin ticari faaliyetlerle
bu ihtiyaçları gidermeleri mümkün görülmemektedir. Gelir temin etmek için yapılan gasp, soygun, hırsızlık, aidat, haraç toplama vb. faaliyetler de örgütlerin artan ihtiyaçlarını karşılamaya yetmemektedir.

Bu çerçevede örgütler, az emekle büyük para kazanabilecekleri finans kaynaklarına ihtiyaç duymaktadırlar. Uyuşturucu madde kaçakçılığı bu açıdan örgütlerin ihtiyaçlarını fazlasıyla karşılamaktadır.

Uyuşturucu madde kaçakçılığı örgütlere birçok kolaylıklar sağlamaktadır.

Bunlar şöyle ifade edilebilir:

Uyuşturucu maddelerin bir yerden bir yere taşınması, depolanması ve saklanması kolaydır.

Her zaman çok kısa sürede nakit paraya çevrilebilir.

Üretimi kolay, kar oranı yüksektir.

Pazarlama ağı uluslararası bağlantıları olan örgütler açısından çok kolaydır.

Büyük paraların döndüğü bu pazarda örgütlerin, yüksek teknolojiden faydalanarak kendilerini gizlemeleri ve güvenlik güçlerinin operasyonlarına, karşı önlemler geliştirmeleri mümkündür.

Örgütler uyuşturucu madde kaçakçılığı ile ilgili faaliyetlerini; kaynağından uyuşturucu temini, kaçakçılığı ve dağıtım safhalarında aktif rol alarak yürütmektedirler.

Ülkemizde başta terör örgütü PKK/KONGRA GEL olmak üzere, sol terör örgütlerinin de uyuşturucu madde kaçakçılığı yaptığı gözlenmektedir. Dini motifli terör örgütlerinin uyuşturucu madde kaçakçılığına ise bugüne kadar rastlanmamıştır.

Türkiye coğrafi konum olarak uyuşturucu madde kaçakçılığının üretildiği, taşındığı ve pazarlandığı altın hilal bölgesine (Pakistan, Afganistan, İran) komşu bir ülkedir. Avrupa pazarlarına ulaşan uyuşturucu maddelerin %80’nin Türkiye üzerinden intikal ettiği ifade edilmektedir. Bu çerçevede, uyuşturucu maddelerin geçiş güzergahında faaliyet yürüten terör örgütü PKK/KONGRA GEL mevcut pazardan nasibini fazlasıyla almaktadır. Özellikle
Türkiye üzerinden Balkan rotasını izleyen örgüt, uyuşturucu maddelerin Avrupa pazarlarına ulaşmasına büyük katkı sağlamaktadır.

Örgütün uyuşturucu ticaretinin yurtiçi ve K.Irak’taki sorumluluğunu, örgüt başı Öcalan’ın kardeşi Osman Öcalan’ın yürüttüğü bilinmektedir.

Yurtiçindeki uyuşturucu kaçakçılığı, deşifre olmamış, işçi ve gençlik kesimi ile köylü ve esnaflardan oluşan örgüt mensupları vasıtasıyla yürütülmektedir. Yurtdışı bölümü ise, örgütün yurtdışında kurmuş olduğu dernekler ve bunlara bağlı paravan şirketler ve irtibatta olduğu yasadışı uyuşturucu ticareti yapan kuruluşlar ve kişiler vasıtasıyla sürdürülmektedir.

Kısacası, önceleri uyuşturucunun yalnızca pazarlanmasında rol alan örgüt, Avrupa ülkelerinde örgütlenmeye başlamasıyla birlikte, uyuşturucu üretiminden dağıtımına, uyuşturucu ticaretinin her aşamasında rol almış/almaktadır.

1.11. Yandaş Devlet Yardımları
Terörizm, uzun yıllar güçlü devletler tarafından politikalarının işlerliğini kolaylaştırmak ve rakiplerini etkisiz kılabilmek için bir dış politika aracı olarak kullanılmış/kullanılmaktadır. Güçlü devletlerin etkin politikaları karşısında kendileri için bir çıkış noktası bulamayan
ve uluslararası arenada hakkını elde edemeyen bazı devletler de terörü engelleri aşmada bir engel olarak görmektedirler.

Bu çerçevede, aralarında ABD, Sovyetler Birliği (şimdilerde Rusya Fedarasyonu), İngiltere, Fransa, İsrail, İran, Suriye, Küba, Libya, Irak, Kuzey Kore, Belçika, Yunanistan, Güney Kıbrıs Cumhuriyeti, Bulgaristan, Afganistan ve Sudan’ın bulunduğu çok sayıda devletin adına, terörün desteklenmesi ya da bizzat terörün uygulanması olaylarına sıkça
rastlanmaktadır.

Terör örgütlerinin başarısı büyük ölçüde dış desteğe bağlıdır. Dış desteği olmayan bir örgütün başarılı olması mümkün görülmemektedir. Zira örgütlerin, yalnızca yurtiçi kaynaklarla beslenme, barınma, eğitim, silah vb. ihtiyaçlarını karşılamaları çok zordur. Güvenlik güçlerinin sürekli düzenledikleri operasyonlar, örgütlerin bütün faaliyet kanallarını
tıkamaktadır. Bu nedenle dış destek, örgütlerin adeta bir nefes borusudur.

Terör örgütlerine destek veren ülkeler örgütlere, “sığınma hakkı vererek, dernek, yayın organı gibi yan kuruluşlar açmasına göz yumarak, kamp yerleri tahsis ederek, bu kamplarda eğitim vererek, militanları kamplarında ve kırsal alanda ziyaret edip moral vererek, yaralanan teröristlerin tedavilerini yaptırarak, silah, cephane ve mühimmat yardımı
yaparak, teröristlere barınma, giyecek, yiyecek gibi lojistik ihtiyaçlarını temin ederek” destek ve yardımlarda bulunmaktadırlar.

Dünyada yerel ve uluslararası düzeyde faaliyet yürüten terör örgütlerinden dış devlet yardımı almayan bulunmamaktadır. Türkiye’deki terör örgütlerinin yıllardan bu yana faaliyetlerini aralıksız sürdürebilmelerinin en önemli nedenlerinin başında da yandaş devlet
yardımları gelmektedir.

Bu çerçevede, 1970’li yıllardan sonra yasadışı faaliyetlere başlayan THKP/C, THKO, TİİKP, TKP/ML vb. sol terör örgütleri başta Rusya olmak üzere, Yunanistan, Suriye, Bulgaristan, Arnavutluk, Çin vb. ülkeler tarafından desteklenmişlerdir. Maddi yardımların yanı sıra, kamp yeri tahsis etme, eğitim verme, silah ve mühimmat sağlama gibi yardımlarda bulunmuşlardır. Halen bu yardımları sürdüren ülkelerin varolduğu
bilinmektedir.

Terör örgütü PKK ise, 12 Eylül askeri darbesinden hemen sonra yurtdışına çıkmış, başta Suriye olmak üzere, Irak, İran, Ermenistan, Libya, Rusya, Yunanistan ve Bulgaristan tarafından desteklenmiştir. PKK’nın en önemli eğitim kamplarından Zeli Kampı Kuzey Irak ile İran sınırında; Bekaa vadisindeki Mahzun Korkmaz Akademisi de Suriye ile Lübnan sınırları arasında kurulmuştur.

PKK terör örgütünde 3,5 yıl faaliyet yürüttükten sonra güvenlik güçlerine teslim olan Demirkıran konuyla ilgili olarak “İhanetler Çemberinden Kurtuluş” adını taşıyan eserinde şunları ifade etmektedir:

“Sık sık Lübnan’da ve Suriye’nin başkenti olan Şam’da özel mersedesiyle geziye çıkan Abdullah Öcalan, yüzlerce örgüt militanının koruması altında bulunmakta ve ayrıca Suriye askerlerinin de Apo’nun Şam’a geldiği zaman özel bir güvenlik birimi oluşturduğu bilinen ayrı bir gerçeklik idi. Bunların yanı sıra Yunanistan’da, Kıbrıs Rum Kesimi’nde ve İsveç’te siyasi eğitim kampları bulunduran PKK, Şam’da, Beyrut’ta, Kuzey Irak’ta Celal
Talabani’ye bağlı olan birçok merkezinde, Erivan’da, Moskova’da, Atina’da, Almanya’nın hemen hemen tüm kentlerinde ve Avrupa’nın birçok ülkesinde siyasi kanadına mensup ERNK’ya bağlı temsilcilikler oluşturmuştu.

Bunların görevleri ise, dünya ülkelerinin Türkiye’yi kınamasını sağlamak ve kendi yaptırdıkları katliamları güvenlik güçlerine mal ederek “insan hakları ihlal ediliyor” propagandası yapıp gerek Avrupa, gerekse de diğer dünya ülkeleri nezdinde Türkiye’yi ekonomik, siyasi ve askeri yönden darboğaza sokmaktı.

Yukarıda adını saymış olduğum, örgüte topraklarında temsilcilik açması gibi imkanlar sağlayan ülkeler, aynı zamanda örgüte büyük maddi yardımlar da vermekteydiler. Fakat örgütün dağ kadrosuna yapılan yardımların %90’lık bölümünün Rus, Yunan ve Suriye üçgeninden sağlandığı ve bu ülkelerle örgüt arasındaki mekiği özel eğitimli yabancı uyruklu militanların dokuduğu kesinlik kazanmıştı.”

Demirkıran’ın bu ifadelerini Abdullah Öcalan, Doğu Perinçek’le yapmış olduğu röportajdaki sözleriyle doğrulamaktadır.

“Bize en büyük dış destek, Suriye’nin desteğidir. Suriye 72 örgüte ne diyorsa, bize de onu diyor: ‘Ülkemizde misafir kalabilirler.’ Misafir kalabilmek en büyük destektir bizim açımızdan. Bunu Avrupa’da da sağlıyoruz.

.Bu anlamda Irak mücadele cephesindedir. İran ve Suriye ise, mücadelemizin cephe gerisi durumundadırlar. Fakat etkileri oluyor. Burada onların çıkarları oluyor. Bu çıkarların sarsıldığı oranda, tavır koyma veya tehdit de oluyor.”

Kısacası Adana Antlaşmasının imzalandığı 20 Ekim 1998 tarihine kadar Suriye PKK’nın en önemli koruyucusu olmuştur. Suriye’nin yanında Yunanistan da terör örgütü PKK’ya hem lojistik destek vermiş, hem de militanlarının eğitiminde yardımcı olmuştur. Bunun en önemli kanıtı, Abdulah Öcalan’ın, Kenya’da yakalanmadan önce Yunanistan Büyükelçiliği’nde saklanmasıdır. Bu dönemde Türkiye üzerinde tarihi bir takım emelleri olan Rusya, İran, Ermenistan ve Bulgaristan gibi komşu ülkelerin de zaman zaman
PKK’ya destek verdiğini Öcalan, tüm dünyaya açık olarak yapılan yargılanmasında ifade etmiştir.

Aynı şekilde Hizbullah terör örgütüne İran, eğitim, lojistik ve para yardımında bulunmuştur. 17 Ocak 2000 İstanbul Beykoz operasyonundan sonra evde ele geçirilen dokümanlar arasında örgütün lideri Hüseyin Velioğlu adına düzenlenmiş bir İran kimlik kartının çıkması bunun en önemli göstergesidir.

Günümüzde tüm dünyaya bulaşıcı bir hastalık gibi yayılan teröre karşı en etkin mücadele yöntemlerinden biri, terör örgütlerinin dış desteğinin kesilmesidir. İspanya ETA’ya karşı mücadelesinde, ancak Fransa’nın dış desteği kesmesiyle başarılı olabilmiştir. Türkiye PKK’yla mücadelesini, özellikle Suriye’nin Abdullah Öcalan’ı ülkesinden çıkararak faaliyetlerine son verdikten sonra belirli aşamaya getirmiştir.

2. Finans Kaynakları Açısından Örgütlerin Karşılaştırılması
Tüm dünyada yerel ya da uluslararası düzeyde faaliyet yürüten terör örgütlerinin, “gasp, soygun, hırsızlık; aidat ve bağışlar; haraç toplama; örgütsel yayınlardan elde edilen gelirler; ticari faaliyetler; sahtecilik; insan kaçakçılığı; uyuşturucu madde kaçakçılığı” vb. finans temin etme yöntemlerinden birçoğunu kullandığı görülmektedir. Bazı terör örgütleri,
faaliyet yürüttükleri coğrafya ve sahip oldukları ideolojilerinden dolayı belirli finans temin etme yöntemlerini kullanırken, bazıları da tüm finans temin etme yöntemlerini kullanabilmektedirler.

Örneğin, Almanya’da faaliyet yürüten Kızıl Ordu Fraksiyonu (RAF) mali sorunlarını banka soygunlarıyla çözümlerken, İtalya’da faaliyet yürüten Kızıl Tugaylar 1972 yılına kadar bu yöntemi kullanmamıştır. İspanya’nın Bask bölgesinde faaliyet yürüten ETA, mali kaynaklarının bir kısmını soygun, haraç ve dış yardımlardan sağlarken, büyük çoğunluğunu da fidye amaçlı kaçırdığı işadamlarından sağlamıştır. IRA, ABD’deki “Sinn Fein’in Dostları” adlı kuruluşun oluşturduğu Kuzey İrlanda Yardım Fonu aracılığıyla ve diğer İrlandalılardan temin etmiştir. Lübnan Hizbullah örgütü ise finans kaynaklarının büyük çoğunluğunu, İran’ın yapmış olduğu yardımlardan sağlamıştır.

El Kaide terör örgütünün, dünyanın çok farklı bölgelerinden “cihat” gayesiyle Afganistan’a gelen binlerce gönüllü militanın beslenme, barınma, eğitim, silah vb. ihtiyaçlarını gasp, soygun vb. yöntemlerle karşılayabilmesi mümkün görülmemektedir. Bu bağlamda örgüt finans ihtiyacını, dünyanın birçok bölgesinde İslami yardım kuruluşları aracılığıyla topladığı bağış ve zekat adı altındaki miktarı tam olarak bilinmeyen paralarla gidermeye çalışmıştır. Bunun yanında, özellikle Körfez ülkelerindeki tüccarlar, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistanlı prenslerin yaptığı yardımlar da örgütün finans ihtiyacını gidermede önemli rol oynamıştır. Altın Hilal Bölgesi’nin tam ortasında faaliyet yürüttüğünden dolayı, uyuşturucu kaçakçılığından da büyük gelir temin ettiği bilinmektedir.

Ülkemizdeki terör örgütleri de ideolojileri ve faaliyet yürüttükleri bölgelere göre finans temin etmede farklı yöntemler kullanmaktadırlar. Gasp, soygun, hırsızlık; aidat ve bağışlar; haraç toplama; fidye; ticari faaliyetler sol, dini motifli ve bölücü terör örgütlerin tamamı tarafından finans temin etme yöntemi olarak kullanılmaktadır.

Ancak, sahtecilik, insan ve uyuşturucu kaçakçılığını uluslararası faaliyet ağına sahip olan örgütler finans temin etme yöntemi olarak kullanmaktadırlar. Sahtecilik, örgütsel faaliyetler “gizlilik” esasına dayandığından dolayı, para kazanma amacından daha çok elemanlarını yurtdışına çıkarma ve illegalitede koruma amaçlı kullanılmaktadır.
Bugüne kadar uyuşturucu kaçakçılığını Türkiye’de faaliyet yürüten örgütlerden DHKP/C, TKP/ML ve PKK/KONGRA GEL terör örgütlerinin finans temin etme yöntemi olarak kullandıkları gözlenmektedir. Dini motifli terör örgütleri ise bu yöntemi finans temin etme yöntemi olarak kullanmamaktadırlar.

İnsan kaçakçılığını, uluslararası militan ve sempatizan ağına sahip olduğundan dolayı yalnızca PKK/KONGRA GEL’in gerçekleştirdiği görülmektedir. Camiler aracılığıyla ise Hizbullah başta olmak üzere Hilafet Devleti (İCB-AFİD) terör örgütlerinin “fitre, bağış, zekat” adı altında para temin ettikleri bilinmektedir. Kurban derilerinden ise Hizbullah terör örgütünün finans temin etmede faydalandığı dikkat çekmektedir.

3. Türkiye’nin Terör Örgütlerinin Finans Kaynaklarını Önlemeye İlişkin Çabaları
Günümüzde terör örgütü, uluslararası örgütler ya da devletlerce desteklendiği sürece, o örgütün faaliyetlerini sona erdirmek mümkün görülmemektedir. Bu çerçevede, terörle mücadelede uluslararası ortak bir mücadele anlayışının geliştirilmesi gerekmektedir.

Türkiye, uluslararası toplumun terörle mücadeleyi amaçlayan bütün gayretlerini desteklemiş, katkıda bulunmuş ve terörizmin her çeşidini kınamıştır. Terörizm ve organize suçlarla ilgili 62 ülke ile güvenlik ve işbirliği anlaşması imzalamış, aynı konuları kapsayan 117 ikili ve çok taraflı anlaşmalara aktif taraf olmuştur. 1970’li yıllardan günümüze kadar
da uluslararası alanda terörizmle mücadelede kapsayıcı araçları oluşturan 12 Birleşmiş Milletler Sözleşmesi ve diğer protokolleri imzalayıp onaylayan ilk ülkelerden birisi olmuştur.

Ülkemizin de imzaladığı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 1373 sayılı kararı uluslararası terörizm ve onun finans kaynaklarıyla mücadelede önemli bir yasal çerçeve oluşturmaktadır.

Ayrıca, FAFT (Mali Eylem Görev Gücü) üyesi olarak ülkemiz; FATF’ın 40 ve terörizmin finansmanına ilişkin 8 özel tavsiye kararlarını karşılayabilmek için etkin önlemler almış, kara para aklamaya karşı bir sistem geliştirmiştir. Aynı zamanda Birleşmiş Milletler Yaptırımlar Komitesi tarafından yayımlanan terör örgütlerinin, teröristlerin ve terörist
oluşumların listelerini de dikkate alarak bu tür terörist oluşumların banka ve benzeri yerlerdeki mevcutlarını da kapsayan tüm fonların, mali gelirlerin, ekonomik kaynakların dondurulmasını sağlayan Bakanlar Kurulu Kararnamelerini yayınlamıştır.

Bu çerçevede;
22.12.2001 gün ve 2001/3483 sayılı karar ile 131,
16.05.2002 gün ve 2002/4206 sayılı karar ile 11,
01.10.2002 gün ve 2002/4896 sayılı karar ile 32 kişi ve kuruluşun malvarlıklarının dondurulmasına karar verilmiştir.

Ayrıca, geçmiş kararnamelerde malvarlıkları dondurulanların incelemelerinin tamamlanması sonucunda, şu an için toplam 167 kişi ve kuruluşun malvarlıkları dondurulmuştur.

Ülkemiz 2001 yılı Eylül ayından itibaren bu yöndeki çabalarını özellikle kara para aklama ve terörist faaliyetler arasındaki ilişkilere odaklamıştır.

Malvarlıklarının dondurulması işlemleri ise yürürlükte bulunan;
213 sayılı Vergi Usül Kanunu,
1918 sayılı Kaçakçılığın Men ve Takibi Kanunu,
4208 sayılı Karaparanın Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun,
4422 sayılı Çıkar Amaçlı Suç Örgütlerinin Önlenmesi Hakkında Kanun,
3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu çerçevesinde gerçekleşmektedir.
Yukarıda sayılan kanun hükümlerine göre, şüpheli paranın yasadışı örgütlerle ilişkisini araştırma işlevini kara parayla mücadele görevini yerine getiren MASAK (Mali Suçları Araştırma Kurulu) ile Cumhuriyet Savcılığı tarafından yapılmaktadır.

Sonuç ve Öneriler
Her organizasyon gibi terör örgütlerinin de faaliyetlerini sürdürebilmeleri için maddi kaynağa ihtiyaçları vardır. Örgütler bu ihtiyacını gasp, soygun, hırsızlık; haraç; aidat ve bağışlar; fidye; kurban derileri; yayınlar; ticari faaliyetler; sahtecilik; insan kaçakçılığı; uyuşturucu kaçakçılığı ve yurtdışı ülke yardımları aracılığıyla gidermektedirler.

Yapılan etkin mücadelelerden dolayı, illegal yöntemlerle kaynak temininde zorlanan örgütler, oluşturdukları yandaş kuruluşlar (şirket, dernek, vakıf, kültür merkezi vb.) vasıtasıyla yeni gelir temin etme yöntemleri geliştirmektedirler.

Ülkemizde faaliyet yürüten terör örgütleri, yukarıda sayılan yöntemlerle finans temin etmenin yanı sıra, en büyük gelir kaynağını Avrupa’da yaşayan Türk vatandaşlarından topladığı paralar oluşturmaktadır. Özellikle PKK/KONGRA GEL’in sosyal ve kültürel aktiviteler adı altında topladığı paraların miktarı bugün tam olarak bilinmemektedir.
Legal ve illegal yollardan elde edilen bu paralar, genellikle kuryeler vasıtasıyla örgütlere aktarılmaktadır. Bu paralar, çoğunlukla örgüt tarafından güvenilir ve güvenlik kuvvetleri tarafından tanınmayan şahısların hesaplarında tutulmakta veya örgüt sorumlularının uygun gördüğü şekilde değerlendirilmektedir (Ticari faaliyet, döviz, altın, gayrimenkul vs.).
Ülkemizdeki yapılan operasyonlardan elde edilen bilgilerden, örgütün para kasalarının lider konumundaki örgüt mensupları tarafından tutulması ya da saklanılan yerlerin yalnızca bunlar tarafından bilinmesinden dolayı, para kasaları tamamen ele geçirilememektedir. Yakalanan militanlardan ele geçirilen paralar ise mahkemelerce müsadere edilmektedir.
Ülkemiz 11 Eylül terör saldırıları sonrası, El Kaide terör örgütüyle bağlantıları tespit edilen bazı hesapları dondurarak, uluslararası terör örgütlerinin finans kaynaklarının kurutulmasına yönelik mücadeleye destek vermiştir. Aynı desteği, ülkemiz aleyhinde faaliyet yürüten ve uluslararası finans desteği sağlayan örgütlere, karşı mücadelede
dostlarımızın bize vermesini beklemekteyiz.

Kısacası, günümüzde yerel ve uluslararası ölçekte faaliyet yürüten terör örgütleri bu makalede açıklanmaya çalışılan finans temin etme yöntemlerinin birçoğunu –faaliyet yürüttükleri ülkelere ve bölgelere göre değişkenlik arz etse de- kullanmaktadırlar. Bu bağlamda, terör örgütleriyle mücadelede en önemli unsurlardan birisi, bu örgütlerin finans
kaynaklarının kurutulmasıdır. Çünkü gelir temin edemeyen örgütler, zaman içerisinde marjinalleşip yok olmaya mahkumdurlar.

Teknolojinin, kitle iletişim ve ulaşım araçlarının gelişmesiyle terör örgütleri, uluslararası partnerleriyle faaliyet yürütmektedirler. Bu örgütlerle mücadelede başarının yolu uluslararası işbirliğinden geçmektedir. Ayrıca konuyla ilgili olarak yurtiçi ve yurtdışında yaşayan vatandaşlarımızın konferans, seminer, panel, sempozyum; kitap, kitapçık, broşür; radyo ve tv. programlarıyla bilinçlendirilmesi gerekmektedir.

    Düşüncelerinizi Yazmak İsterseniz Tıklayınız   

 
 

iletisim@akcakent.org