KAFKAS-RUS MÜCADELESİ VE
DARGO MEYDAN MUHAREBELERİ
Haber Merkezi
Hayat Tarihi, Ocak 1970, S. 12
Çeviren: Adli Eğiter
                         
...................
 
...................
Türk harp tarihinin şanlı sayfaları arasına gömülmüş en kanlı savaşlarından birisi de muhakkak ki Dargo meydan muharebesidir.

Bu savaş, muazzam Çar ordularına ve Rus generallerine, Dağıstan ve Çeçenistan'ı tam otuz beş yıldar getiren İmam Şâmil'in en büyük zaferiydi...

1809'da aktedilen Osmanlı-Rus Bükreş muahedesi, Kafkasya'yı bir pazarlık konusu yapmıştı.

Bu konu 1813 yılına, yani Napolyon'un Moskova'dan ric'atına kadar sükûnetle devam etti. Ondan sonra fırsat bulan Ruslar, emperyalist emellerini tahakkuk ettirmek için Kafkasya'ya saldırılara başladılar. 1829 yılına kadar karşılıklı muharebelerle devam eden Kafkas-Rus mücadeleleri, 1829 Osmanlı-Rus Edirne muahedesi ile iyice gergin bir safhaya girdi. Zira bu muahede ile Osmanlı hükümeti 400 yıllık Türk yurdu ve en kıymetli eyaleti Kafkasya'yı Ruslar'a terk ediyordu. Bu hal böylece bu tarihten 48 yıl sonra vukubulan ve Türk halkının 93 Harbi diye adlandırdığı 1877-1878 felâketini, Osmanlı hükümeti kendi eliyle hazırlamış oluyordu.

Kafkas Türkleri için çok onur ve haysiyet kırıcı bir durum yaratan bu hal, Kafkasya'da bir milli mücadelenin başlamasına da vesile olmuştu. Kafkas halkı, Moskof sürüleri karşısında kendi kaderiyle başbaşa kaldığı zaman, yediden yetmişe silâha sarılarak, vatan ve hürriyetleri uğrunda ölünceye kadar savaşmaya and içtiler. Bir yandan dahili kuvvetlerin takviyesiyle uğraşırlarken, Kafkasya'nın vaziyet ve niyetini izah için de bütün medeni dünyaya hitaben bir beyanname neşrettiler. Bu beyannamede:

"Bugün bizimle harp etmekte ve memleketimizi abluka altında bulundurmakta olan yüz binlerce Moskof askeri, bilâhare sizinle harbedecektir! Bugün sarp dağlarımızda bizimle çarpışmakta olan yüz binlerce Moskof, yarın sizin zergin ovalarınızı istilâ ve ahalinizi esir edecektir!"

"Bizim dağlarımız, İran ve Türkiye'nin istihkâmları, kapıları ve bu memleketlerin müdafileri mesabesindedir. Biz mahvolunca, bu memleketler müdafaasız kalacaklardır! Ocak başı, kapı kapanarak temin edilir..."

"Sultan, Moskoflar'la dost olmaktan feragat ettiği takdirde, kalbimiz ve kılıcımıza ne kadar hâkim olacağını bilseydi, topraklarımızı Rusya'ya hediye etmezdi.."

Bu ifadelerle Rusluğun bugün tahakkuk eden tehlikelerine işaret ediliyor ve:

"Fakat biz yine müstakiliz, Ruslar'la hal-i harpteyiz ve muzafferiz!" sözleriyle teslim olmadıklarını ve azimlerini dünya efkârına anlatıyorlardı.

Kafkasya'daki devamlı mücadeleler ve bu mücadelelerde gösterilen azim ve irade halkı uyandırmış, bu uyanıklık neticesinde Dağıstan ve Çeçenistan'da büyük bir kuvvet doğmaya başlamıştı. Doğan bu kuvvet, dini bir teşkilâttı. Nakşibendi tarikatının bir teşkilâtıydı.

Bu tarikat aynı zamanda milli irade ve milli mücadele kaynağı oluyordu. Teşkilâtın nüvesi ve esası, Hunzah mıntıkasındaki Gimri köyünde kuruldu ve teşkilâta burada siyasi, idari ve askeri bir mahiyet verilerek, bir inkılâp ve ihtilâl mekanizması haline getirildi. Bu teşebbüsün ilk öncüleri üç kişi idi: Gazi Muhammed, Hamzat ve İmam Şâmil...

Ruslar'ın 1826'da Gimri'ye saldırmaları sırasında şehit düşen Gazi Muhammed'ten sonra liderlik Hamzat’a intikal etti. O da 18 eylül 1834 tarihinde. Rus casusları vasıtasıyle Hunzah camiinde namaz kılarken şehit edilince, Emir Şâmil imamlığa getirildi.


İmam Şamil Devri (1834-1859)

Şâmil ilk olarak Andi (Aşilete köyü) de âlimler kongresini toplayarak; Kafkasya'da bundan böyle Ruslar'a karşı tutulacak ve takip edilecek hareket tarzının tesbitini kararlaştırdı. Bu kurultayda hazır bulunmuş olan İngiliz edibi Sir Edmont Spencer, kurultay hakkında şu hükmü veriyor:

"Hiç bir millet, vatan müdafaası hususunda bu kadar kat'i karar vermiş değildir. Bu millet vaziyeti anlamıştır! Hiç bir vakit teslim olmayacaktır!"

Nihayet uzun bir hazırlık devresinden sonra Ruslar. Dağıstan'da Ahulgoh mıntıkasında Şâmil üzerine taarruza geçtiler. 21 mayıs- 29 ağustos 1839 tarihleri arasında cereyan eden bu savaş, 80 gün devam ederek, Ruslar'ın galibiyetiyle sona erdi. Bu galibiyet Ruslara 215 subay ve 5.000 ere malomuştu. İki taraf arasındaki kuvvet farkı, ölçüye sığamayacak kadar büyüktü. Zira, bir tarafta 50 dağ topu ile takviye edilmiş 25.000 kişi, diğer tarafta topsuz ve tüfeksiz 3.800 kişi!...

Dargo meydan muharebesi, Şâmil'in cihana sığmayan büyük askeri kudret dehâsını, şöhretin arşına çıkaran en mühim zaferidir. Dargo, düşmanlara değil, dostlara dahi yol vermeyen Kafdağıyle efsane ormanlarının bağrında gizlenmiş büyük bir sır ve müthiş bir muammadır. Kafkas dağlarının sarp yamaçları ve uçurumlar üzerine kurulmuş olan Dargo, kırk, elli hanelik bir köy olup; çok sarp ve dar bir dağ yolu ile Veden ve Andi'ye bağlı bulunuyordu. "Dargo" diye anılan kanlı savaş, 1845 yılı yazında Çeçenistan'da cereyan etmiştir.

25 mayıs 1845'te Dargo'ya hücuma hazırlanan Rus Genelkurmay Başkanı General Kont Vorontsov, Dağıstan'da bugün Vnezapnaya denilen yerde karargâhını kurdu. Haziranın üçüncü günü 34 tabur piyade, 5 istihkâm bölüğü, 8 bin Kazak süvarisi, 2 bin milis kuvveti ve elli adet dağ topuyle kat'i harekât başladı. Aynı zamanda Çar'ın damadı olan Kont Vorontsov'un emrinde, 8 general, 3 prens vardı.


Vorontsov'la Karşı Karşıya

Napoleon'u dize getiren meşhur generaller ve başkumandan Vorontsov'a orijinal bir sürpriz hazırlayan Şâmil, generalin harp planlarını altüst eden o meşhur zekâ oyunlarından birini daha sahneye koymuş ve Andi köyünü korkunç bir şekilde tahkim ettirerek, bu tahkimat arasında Ruslar'la kat'i boğuşmaya girişeceğinin şayialarını baş döndürücü bir casus faaliyetiyle her tarafa yaydırmıştı.

Çar orduları 4 haziran günü bütün hiddet ve şiddetiyle bu tahkimata saldırdı. 20.000 kişilik kuvvetin hücum edip, sayısız gülle ve barut israfı yapılarak elde edilmeye çalışılan Andı tahkimatının bomboş ve sahte bir tahkimat olduğu anlaşılınca Ruslar hayretten donakaldılar. Şâmil'in bu harp hilesi karşısında mahcubiyetinden ne yapacağını şaşıran Vorontsov, dudaklarını kanatıncaya kadar ısırmıştı. Şâmil bu türlü zekâ oyunlarıyla büyük Rus ordusunu, Çeçen ormanlarının içine doğru çekiyor, bir sinir ve propaganda harbi yapıyordu. 16 haziran günü Çeçenistan içlerine 25 km. kadar sokulan Çar orduları, Aval denilen yerde, Şâmil'in kuvvetlerine rastlamak bahtsızlığına uğradı. Bütün cephe boyunca iki günlük hazırlıktan sonra topçu ateşiyle taarruza kalkan Kont Vorontsov, Şâmil'in şiddetli bir piyade ateşiyle karşılaşmışsa da, İmam'ın bu kuvvetleri, seri bir çekilme manevrasıyle ormanın derinliklerinde kaybolmuştu. Bunun üzerine takibi hızlandıran General Vorontsov, bir kısım kuvvetlerini orman içinde kaybolan 6.000 kişilik Çeçen müfrezesinin takibine memur ederek, kendisi de bütün ağır, kuvvetleriyle İçkeri ormanları istikametinde yürüdü. İki kolorduya yakın kuvvet her türlü ihtimali düşünerek ormanda temkinle ilerliyordu.

Başkumandan, Şâmil'in her türlü tuzağını nazarı itibare alarak General Lüders komutasındaki Çar Litovski alayını önce keşif kolu göreviyle vazifelendirdi. Bu alay süratle seda çıkmayan Kafdağı ormanlarından çıkıp da iki dağ arasındaki bir vadiye geldikleri zaman Şâmil'in büyük ve kahraman naibi Taşo Hacı, iki bin intikam kılıcıyle, Vorontsov ordusunu öncülerinden ayırmış ve o talihsiz ve gafil Litovski alayını, destursuz ilerlediği vatan topraklarında irtibatsız ve imdatsız bırakarak, Litovski müfrezesini eritmişti.

Şâmil'in bu hesaba kitaba uymayan müthiş harp hilesi karşısında Ruslar, neye uğradıklarını şaşırmışlardı. General Vorontsov bütün bu felâketlerden sonra nihayet Dargo önlerine geldiğinde, gene hiç bir mukavemet görmeyip, Dargo'ya hücum emrini vermişti. Çok geçmeden yerden bitercesine türeyen Taşo Hacı'nın iki bin kılıcı, Kont Vorontsov'un fedailerini arkadan sararak mahvetmişti.

Şâmil, Dargo'da birkaç yüz kişilik bir kuvvet bırakarak süratle kuvvetlerini geri çekmiş ve 7 temmuz sabahı Dargo'ya giren Rus orduları, müstahkem bir kale yerine dumanları tüten boş ve küçük bir köy harabesi bularak, hiddetten çatlamışlardı. Dargo zaferi!... Kont Vorontsov'un en meşhur generallerinden General Fok ile, 2.000 ölü, 3.000 yaralı ve üç batarya top kaybetmesiyle elde edilmişti...

Bütün dağınıklık ve perişanlığına rağmen Şâmil'i takipten bir türlü vazgeçmeyen Rus ordusunun ihtiyat erzakı da bitip yenisinin tedariki icabedince, General Vorontsov "Gerzel ve Grozni" şehirlerinden bu ihtiyacı gidermeyi düşündü. Orduyu tehdit eden açlık felâketini önlemek için Şâmil'in elinde tuttuğu Gerzel ve Grozni yollarını ne pahasına olursa olsun geçmeye karar verdi. Bir kolordu kadar kuvvetini ayırarak, bu mühim görevi üç generale verdi. Ama Ruslar, Şâmil'in dahiyane taktiği karşısında yine hezimete uğradılar.

Bu muharebelerde dağlıların eline geçen ganimetler, külliyetli miktarda çok ve zengindi. Bunların en kıymetlisi ise, Ruslar'ın kullanmaya bile vakit bulamadıkları altı dağ topu idi.

Bütün bu savaşlarda Şamil’in büyük yardımcıları ve sihirli kılıçların en meşhurları: Hacı Murad, Kabet Muhammed, Hacı Taşo, Ahverdil Muhammed, Muhammed Emin, Şuayıp Molla, Nur Muhammed, Akuşinli Mehmed Ali, Şahmerdan Hacı, Murtaza Ali, Ulubi Molla, Hitinov Musa, Yuhlu Zekeriya ve Hacı İdris gibi kahramanlardı.

Bazı ecnebi tarihçilerin iddialarına göre bu savaşta ölen Rus generallerinin cesetleri, harpten sonra büyük ücretler karşılığı Ruslar'a teslim edilmiştir.
Hiddetten ne yapacağını şaşıran Genaral Vorontsov, Çeçenistan'a doğru tekrar ileri harekâta başlamıştı. Arzusu, bir an önce ovaya inmek ve elinde kalan ordusunu, bir açlık felâketinden kurtarmaktı.


Ruslar Kuşatılıyor

14 temmuz 1845 günü sabahın erken saatlerinde bütün cephe boyunca faaliyete geçen Şâmil'in kuvvetleri, bir nümayiş taarruzuna kalktılar. Vorontsov, sağ cenahını kurtarmak için General Lüders kolordusunu derhal hücum kollarının geçtiği Akçay nehri istikametine sürdü. General Kulugvon Kulugenav da sol genahı destekliyerek ileri atıldı. Şâmil, bütün gece hummalı bir faaliyetten sonra 4.000 atlı ve 1.000 piyadeden mürekkep kuvvetli bir müfrezeyi nehrin ilerisine geçirip, Dargo'nun karşısındaki ormanlara yerleştirmişti. Bu kuvvetlere Hacı İdris kumanda ediyordu. Ertesi sabah ismi Rus ordusunda bir dev efsanesi gibi dehşet uyandıran bu yırtıcı kartal, yalın kılıç ve dolu dizgin ileri atılarak, General Vorontsov'un sağ kanadına çullandı. Nehrin ön sahilinde sessiz pusuda bekleyen Hacı Taşo, başkumandanın hücum cephesini takviyeye koşan General Lüders'in beşinci kolordusunun tam göbeğine dalmış, kolorduyu ikiye bölmüştü. Vorontsov ve kurmay başkanı Gurko büyük bir şaşkınlıkla Şâmil'in o meşhur çevirme, kuşatma ve çemberleme manevralarının başladığını hayretle görmüşlerdi.

Bu esnada Şâmil, yedek kuvvetlerini de hücuma geçirmiş, bin atlıyı Dargo cephesini tutan Kulugenav tümeninin üzerine sürerek, bu kuvvetin her tarafla irtibatını kesmişti. Şâmil'in dört bin atlısı ve alt bin süvarisi bu taarruz halindeki dört Rus tümeni arasında âdeta mekik dokurcasına hareket ediyorlardı. Rus tümenleri idareyi kaybetmiş, çemberler içinden kurtulabilmek için sağa, sola çırpınıp duruyor, neye saldıracaklarını, nereye sığınacaklarını bir türlü kestiremiyorlardı. Tam bu sırada Rus borazanları tarafından bir toplanma borusu çalmaya başlamıştı. Bu ferahlık verici, tatlı musikiyi duyan ve kıtalarını kaybetmiş irtibatsız, orman içinde serseri kafileler halinde dolaşan Rus kıtaları büyük bir sevinçle, o tatlı sesin geldiği yöne sel gibi aktılar. Dağlıların elinde bulunan Polonyalı ve Rus borazanları vasıtasıyle çalınan bu musiki, eşsiz Dağıstan mücahidi Şâmil'in huzurunda bulunuyor ve başbuğun hazırladığı müthiş tuzağa av çekiyorlardı. Rus kıtaları bu noktaya gelince, derhal esir edildiler. Böylece Şâmil, başkumandan Vorontsov'un da ipliğini pazara çıkarmış, askeri şöhretini ayaklar altına almıştı.

Vorontsov, son ve nihâi kararını vermiş. Şâmil ile bir ölüm-kalım savaşına girmeyi kararlaştırmıştı. 16 temmuz 1845 günü Dargo harbinin en kanlı meydan kavgası bir lahza içinde patladı.

Harp sanatının eşsiz mimarı Şâmil, bu kanlı boğuşma ile Vorontsov’a karşı henüz ilk kozunu oynuyordu. Bu muharebe, harp akademilerinin en büyük asker unvanını verdikleri General Vorontsov'un şöhretini, kumanda kabiliyetini, sevk ve idaredeki maharet ve liyâkatini imtihana çekip, berbat eden bir savaş olmak itibariyle fevkalâde ehemmiyet arzediyordu. Dağlılar bu boğuşmada tamamen yaya çengine inmiş, yakın döğüşmeyi sağlayarak, Rusların o meşhur Apşeron ve Kabarda alaylarını darmadağınık etmiş ve emirle komutadan mahrum bırakarak ters yüz geriye püskürtmüştü. Artık Ruslar'ın bir atımlık barutu kalmadığı için bütün topları susmuş bulunuyordu. Vorontsov'un casusları tarafından haber salabildiği Gerzel ve Grozni'den 18 temmuz günü imdada yetişen kuvvetler, Şâmil'in çemberinde, sahra tahkimatı arkasında sonunu bekleyen Vorontsov'a rahat bir nefes aldırdılar. Bu, Kurin ve Kafkas ismiyle anılan Rus tümenleri sayesinde başkumandan, tek kurtuluş hattı olan Gerzel-İsayurt şosesini takip ederek, dört bin yaralı ve bin kadar hastasını da alarak, yirmi bin kişilik ordusunun başında ric'ata mecbur olmuştu. Rusların bu tantanalı Çeçenistan seferi, arzuları hilafına tecelli ederek, Şâmil'in büyük iradesi önünde dize gelmiş bulunuyordu.

1845 ağustosunun birinci günü, Rus çarının Çeçenistan ormanlarında sönen ümit güneşi Vorontsov, yaralı kafileleri ve panik sürülerinin önünde Gerzel kasabasına kendisini dar atmıştı:

General hiç bir hakikati gizlemeyip, çok açık bir ifade ile kaleme aldığı bu raporunda, Passek, Voktorof ve Fok gibi üç meşhur generalinin Çeçen kılıçları altında telef edildiklerini, General Kulugenav komutasındaki büyük iaşe müfrezesinin uğradığı müthiş yağmayı, orman muharebelerindeki sayısız güçlükleri ve bu seferin sebep olduğu yirmi bin kişilik korkunç Rus zayiatını bildirerek şöyle devam ediyordu:

"Muazzam Rus imparatorluğunun karşısında bir tek adamın, yani Şâmil'in bir avuç insanla nasıl olup da mücadeleye devam ettiğini ve çok kereler teşebbüsü de elden bırakmadığını havsalama sığdıramamaktayım. Bu adamı tanıyan birçok Rus kumandanları gibi bu hususta ben de şu kanaate vasıl olmuş bulunuyorum ki, Şâmil'in o cidden parlak harp talihini temin eden esrarengiz kuvvet, dağların ve ormanların kendisinden esirgemediği lütufkârlıktan gelmektedir."

Gene Dargo savaşına katılmış olan Rus Generali R. A. Fadayev'in harp hatıratında da aynen şöyle geçer: "Artık Kafkasya'ya Şâmil kumanda ediyor ve çok üstün imkanlarla teçhiz edilen ordumuz karşısında fütursuzca dayanıyor. Çar hükümetinin harp teknolojisini hiçe sayıyor. Ordularımızın Kafkasya'da işgal ettiği toprakları Şâmil teker teker elimizden aldı ve dağlara eski hürriyetini iade etti."

"Rus hükümeti, Kafkas harp aynasında kendini çok net teşhis etti. Ordumuzun gerçek kudretinin ne olduğu Şâmil harplerinde belli oldu!...
"Bu harplerde her Kafkaslı Türk, vatanı için ölmekte bir an bile tereddüt etmiyordu. Bu yüzden binlerce askerimiz yok pahasına can verdiler.
"Milli Müdafaa Bakanımız Kinyas (Prens) Çernişov, 1842'de Kafkas harplerini yerinde teftişe geldiğinde, Dağıstan savaşlarını ve ordumuzun perişanlığını görür görmez, derhal mütareke yapılmasına karar verdi. Böylece Şâmil ile mütareke akdedildi. 1845'te Dağıstan'da esirlerin dışında bir tek Rus bile kalmamıştı..."