Çerkesler
kendilerine Adıghe der. "Adıghe
sözcüğü, babanın sulbundan gelen
anlamında birleşik bir sözcüktür,
AD-I-GHE sözcüklerinden oluşur, A'D,
A'DE, A’T, DI, Tl Adıghece baba, GHE
erkek cinsel organları demektir. Yani
Adıgheler kendilerine (Adem) Babanın
çocukları demektedirler".
(1)
Sözcüklerin Dilinden
Adıgheler adlı kitabında Ali
Keskin (Çurey) Adem ve Adıghe
sözcüklerinin etimolojik kökenlerini
açıkladıktan sonra, Nisa (Havva
değil?) sözcüğünün de Adıghe dilinde
'eğitilmiş anne' anlamına geldiğini
ortaya koyup, Adıghece 'insan'
sözcüğünün etimolojisine geçiyor:
"TSVIXU: bu sözcük TSVIN defihacet,
XUJ, FIJ beyaz olmak üzere iki
sözcükten oluşmaktadır. İlk insanın
'doğum' olayına bakışını açık ve seçik
bir sese dönüştüren bu sözcük insanın
yaradılışındaki gizi de günümüze
taşımıştır". (2)
Adem'le Havva'nın Sami geleneğine ait
oluşuna da karşı çıkılmaktadır: "Yani
Adem ile Nisa'nın Adıghe olduğunu mu
iddia ediyorum... neden olmasın. Bunun
aksi bir belge mi mevcuttur? Kaldı ki
Adıgheler de insandır. Bunun tersini
söyleyebilir miyiz? O halde ilk insan
Adem neden Adıghece konuşmamış olsun.
Bizce Adem'in kullandığı dil Adıghece
idi. Aksi kanıtlanana kadar bu tez
doğrudur." (3)
Claude Levi-Strauss, ırkçı
önyargıya karşı mücadele amacıyla
hazırlanan UNESCO broşüründe şunları
söylemektedir: "İnsanlık kavramı çok
geç ortaya çıkmıştır ve yayılması
sınırlıdır. İnsanlık on binlerce yıl
boyunca kabilenin, dil birliğinin
hatta bazen köyün sınırlarında biter;
ilkel diye adlandırılan büyük
toplulukların çoğu, kendilerine göre,
tümüyle 'kötüler', 'reziller', 'yer
maymunları' ya da ''bit
yumurtaları''ndan
oluşan diğer kabile, topluluk ve
köylerin, insanlığın -ya da doğanın-
erdemlerini paylaşmadıklarını
varsayarken, kendilerini 'insanlar'
(hatta bazen -hafifçe fısıldayalım-
iyiler, mükemmeller, kusursuzlar)
anlamına gelen bir adla
tanımlamışlardı, işi çok kez
yabancıyı, artık bu en alt
gerçeklikten de yoksun bırakıp, bir
'hortlak', bir 'hayalet' gibi görmeye
kadar vardırırlar.
Büyük
Antiller'de, Amerika'nın bulunmasından
bir kaç yıl sonra İspanyollar,
yerlilerin bir ruh taşıyıp
taşımadıklarını anlamak için araştırma
ekipleri yollarlarken, yerliler, beyaz
tutsakların ölülerini, çürüyüp
çürümediklerini anlamak için sürekli
gözetim altında, suda tutuyorlardı."
(4)
Adıghelerin kendilerini
'Babanın sulbundan gelen' olarak
tanımlamalarıyla; öteki uluslar
tarafından Çerkes diye
adlandırılmaları (5),
dil topluluklarının kendilerini
'insan' olarak tanımlamaları ve ulusal
adlarını başkalarından almaları genel
kuralına uyum gösteriyor.
İnsan-insanlar-halk-ulus
sözcükleri, etimolojik saydamlığını
birçok dilde yitirmeye başlamışsa da
hakların ayrıştırılması zor olduğuna,
gerçekte yalnızca bir topluluğu ifade
etmektedir; 'insanlık' kavramı ise
henüz çok yenidir. 'Ulusal devlet'
belki daha da yenidir, insan hakları
ile ulusal hakların ayrıştırılması zor
olduğuna göre, insanlığın ulusçuluktan
daha çok çekeceği var demektir.
DİPNOTLAR:
1)
Ali Keskin (Çurey), Sözcüklerin
Dilinden Adıgheler, İstanbul 1989, s:
21-22 2)
a.g.e., s: 23 3)
a.g.e., s. 22. B. Ömer
Büyüka'ya göre 'Adem baş ata,
Havva-Hvı, Hüi ilk dönen ilk cayan,
bayan Abhazcadır... Ası-Ase-As terimi
Abhazcada (üstün-dikey, üstün-vurucu,
üstün-hareketli, üstün-canlı,
üstün-canlı yaratık, üstün-yaratık)
anlamlarında kuruludur. İlkin insan
anlamında kullanılırken, insanlar
ırklara ve uluslara ayrılarak,
ayrılanlar başka isimler ala ala bu
kelime de değişmeyen öz sahiplerine
kala kala zamanla Kafkas otohtonlannın
ortak adı haline gelmiş ve onlar da
zamanla bölünerek ayrı ayrı adlar
almışlarsa da, aldıkları bu adlar As
kelimesinden türemiş olması nedeniyle
onların As'lığı hatırası korunmuş
bulunmaktadır ve As'ın en son
kendisine kaldığı ulus, kendisini
dillerinde Abhaz (Apsu)lardır” Bknz.
Abhaz Mitolojisi Anaç mı?, İstanbul,
1971 4)
Claude Levi-Starauss, Irk ve
Tarih, Metis Y., İstanbul 1985, s. 40.
'Bazı Malenezyalılara ilk kez kim
oldukları sorulduğunda ‘insan' diye
yanıt verdiler; cin veya hayalet
olmadıklarını belirtiyorlardı çünkü
ziyaretçilerinin insan değil hayalet
veya denize ait ruhlar olduklarını
düşünüyorlardı' C. Levi-Strauss, The
Elementary Structures of Kinship,
Beacon Press, Boston 1969, s. 46 Yani
'in misin cin misin?' 5)
Çerkeslere Meot, Sind, Dzikh,
Dzig adlar verilmişti; Eski Rus
kaynaklarında Kosog olarak geçerler.
|