İNSANİYYET VE KAVMİYYET
Kudret Emiroğlu
Tarih ve Toplum Nisan 1992, s: 100
                         
...................
 
...................

Çerkesler kendilerine Adıghe der. "Adıghe sözcüğü, babanın sulbundan gelen anlamında birleşik bir sözcüktür, AD-I-GHE sözcüklerinden oluşur, A'D, A'DE, A’T, DI, Tl Adıghece baba, GHE erkek cinsel organları demektir. Yani Adıgheler kendilerine (Adem) Babanın çocukları demektedirler". (1)

Sözcüklerin Dilinden Adıgheler adlı kitabında Ali Keskin (Çurey) Adem ve Adıghe sözcüklerinin etimolojik kökenlerini açıkladıktan sonra, Nisa (Havva değil?) sözcüğünün de Adıghe dilinde 'eğitilmiş anne' anlamına geldiğini ortaya koyup, Adıghece 'insan' sözcüğünün etimolojisine geçiyor: "TSVIXU: bu sözcük TSVIN defihacet, XUJ, FIJ beyaz olmak üzere iki sözcükten oluşmaktadır. İlk insanın 'doğum' olayına bakışını açık ve seçik bir sese dönüştüren bu sözcük insanın yaradılışındaki gizi de günümüze taşımıştır". (2) Adem'le Havva'nın Sami geleneğine ait oluşuna da karşı çıkılmaktadır: "Yani Adem ile Nisa'nın Adıghe olduğunu mu iddia ediyorum... neden olmasın. Bunun aksi bir belge mi mevcuttur? Kaldı ki Adıgheler de insandır. Bunun tersini söyleyebilir miyiz? O halde ilk insan Adem neden Adıghece konuşmamış olsun. Bizce Adem'in kullandığı dil Adıghece idi. Aksi kanıtlanana kadar bu tez doğrudur." (3)

Claude Levi-Strauss, ırkçı önyargıya karşı mücadele amacıyla hazırlanan UNESCO broşüründe şunları söylemektedir: "İnsanlık kavramı çok geç ortaya çıkmıştır ve yayılması sınırlıdır. İnsanlık on binlerce yıl boyunca kabilenin, dil birliğinin hatta bazen köyün sınırlarında biter; ilkel diye adlandırılan büyük toplulukların çoğu, kendilerine göre, tümüyle 'kötüler', 'reziller', 'yer maymunları' ya da ''bit yumurtaları''ndan oluşan diğer kabile, topluluk ve köylerin, insanlığın -ya da doğanın- erdemlerini paylaşmadıklarını varsayarken, kendilerini 'insanlar' (hatta bazen -hafifçe fısıldayalım- iyiler, mükemmeller, kusursuzlar) anlamına gelen bir adla tanımlamışlardı, işi çok kez yabancıyı, artık bu en alt gerçeklikten de yoksun bırakıp, bir 'hortlak', bir 'hayalet' gibi görmeye kadar vardırırlar.

Büyük Antiller'de, Amerika'nın bulunmasından bir kaç yıl sonra İspanyollar, yerlilerin bir ruh taşıyıp taşımadıklarını anlamak için araştırma ekipleri yollarlarken, yerliler, beyaz tutsakların ölülerini, çürüyüp çürümediklerini anlamak için sürekli gözetim altında, suda tutuyorlardı." (4)

Adıghelerin kendilerini 'Babanın sulbundan gelen' olarak tanımlamalarıyla; öteki uluslar tarafından Çerkes diye adlandırılmaları (5), dil topluluklarının kendilerini 'insan' olarak tanımlamaları ve ulusal adlarını başkalarından almaları genel kuralına uyum gösteriyor.



İnsan-insanlar-halk-ulus sözcükleri, etimolojik saydamlığını birçok dilde yitirmeye başlamışsa da hakların ayrıştırılması zor olduğuna, gerçekte yalnızca bir topluluğu ifade etmektedir; 'insanlık' kavramı ise henüz çok yenidir. 'Ulusal devlet' belki daha da yenidir, insan hakları ile ulusal hakların ayrıştırılması zor olduğuna göre, insanlığın ulusçuluktan daha çok çekeceği var demektir.


DİPNOTLAR:
1
) Ali Keskin (Çurey), Sözcüklerin Dilinden Adıgheler, İstanbul 1989, s: 21-22
2) a.g.e., s: 23
3) a.g.e., s. 22. B. Ömer Büyüka'ya göre 'Adem baş ata, Havva-Hvı, Hüi ilk dönen ilk cayan, bayan Abhazcadır... Ası-Ase-As terimi Abhazcada (üstün-dikey, üstün-vurucu, üstün-hareketli, üstün-canlı, üstün-canlı yaratık, üstün-yaratık) anlamlarında kuruludur. İlkin insan anlamında kullanılırken, insanlar ırklara ve uluslara ayrılarak, ayrılanlar başka isimler ala ala bu kelime de değişmeyen öz sahiplerine kala kala zamanla Kafkas otohtonlannın ortak adı haline gelmiş ve onlar da zamanla bölünerek ayrı ayrı adlar almışlarsa da, aldıkları bu adlar As kelimesinden türemiş olması nedeniyle onların As'lığı hatırası korunmuş bulunmaktadır ve As'ın en son kendisine kaldığı ulus, kendisini dillerinde Abhaz (Apsu)lardır” Bknz. Abhaz Mitolojisi Anaç mı?, İstanbul, 1971
4) Claude Levi-Starauss, Irk ve Tarih, Metis Y., İstanbul 1985, s. 40. 'Bazı Malenezyalılara ilk kez kim oldukları sorulduğunda ‘insan' diye yanıt verdiler; cin veya hayalet olmadıklarını belirtiyorlardı çünkü ziyaretçilerinin insan değil hayalet veya denize ait ruhlar olduklarını düşünüyorlardı' C. Levi-Strauss, The Elementary Structures of Kinship, Beacon Press, Boston 1969, s. 46 Yani 'in misin cin misin?'
5) Çerkeslere Meot, Sind, Dzikh, Dzig adlar verilmişti; Eski Rus kaynaklarında Kosog olarak geçerler.