Karaciğerin pek bilinmeyen yönleri
ile alkolle olan ilişkisini, kendimce anlatılmaya en değer
konulardan sayarım. Öyle ki karaciğerimiz soluduğumuz havayla,
yiyip içtiklerimizle vücudumuza giren toksik* maddelerle
uğraşadursun, biz bunun üzerine onu bir de alkolle sınamaya
kalkarız. Hiç merak edip alkolün vücudumuzda izlediği yolu
araştırdınız mı? İşte size fırsat! Gelin, hep birlikte alkol
alımından sonra vücudumuzda yaşananlara bir göz atalım:
Halk arasında alkollü içki olarak bilinen içeceklerin alkol
oranını, içindeki etil alkol (etanol) miktarı belirler. Diğer
bir deyişle, içinde %0,5’ten fazla alkol (etanol) bulunan ve
keyif veren içkilere “Alkollü içkiler” diyebiliriz. Etil alkol
ayrıca vücudumuzda ayrıştırılarak kullanılabilen, dolayısıyla
toksik etkisini azaltabildiğimiz, tek alkol türüdür. Diğer
alkol türleri vücudumuzda parçalandıklarında zehir etkisi
yaratan kimyasallar açığa çıkarır ve sonuç ölümcül olabilir(1).
Karaciğerin yapısı (Kaynak: Türk Karaciğer Vakfı web
sayfası)
Vücudumuzun en büyük iç organı olan karaciğer, oniki parmak
bağırsağına salgıladığı safra ile yediklerimizin
hazmedilmesini kolaylaştırır. Karnımızın sağ üst bölgesinde
bulunur. Esas görevi, sindirim sisteminden gelen kan içindeki
karmaşık molekülleri parçalayarak kullanılabilir ve
depolanabilir hale getirmektir. Bir nevi süzgeç görevi görür.
Örnek verecek olursak, yediğimiz proteinlerin parçalanması
sırasında açığa çıkan amonyak, toksik etkisi çok yüksek bir
maddedir. Karaciğer, amonyağı daha az toksik etkiye sahip
üreye dönüştürür. Açığa çıkan üre, kan yoluyla böbreklere
iletilir ve oradan da idrarla vücuttan atılır. Büyük ölçüde
sindirimde görev alan karaciğer, bu yönüyle boşaltım sistemine
de yardımcı olur. Karaciğerin diğer görevlerine buradan
ulaşabilirsiniz(2).
Karaciğerimiz birkaç ilginç özelliğe de sahip: Mesela kendi
kendini onarabiliyor ve %70’i alınsa dahi metabolizma hızına
bağlı olarak 6 ay ila 1 yıl gibi bir zamanda kendini
yenileyebiliyor. Kötü sayabileceğimiz bir özelliği ise
görevini yapamayacak derecede yıpranana kadar göze çarpan bir
belirti göstermemesi. %80’lere varan işlev bozukluğunda ancak
anlayabiliyoruz karaciğerimizin artık işlevini yerine
getirmediğini, fakat düzenli kan testleri yaptırarak ve
dengeli beslenerek karaciğer sorunlarımızı kökünden
çözebiliriz(3).
Alkol almak bir bakıma kendimizi zehirlemek sayılabilir mi?
Aslına bakarsak belirli bir limite kadar içilen alkollü
içeceklerin damarları genişletip kan akışını kolaylaştırdığı
için koroner kalp hastalıkları riskini azaltığı belirtiliyor,
ancak çoğu insan bu limitle sınırlı kalmıyor. Dahası, kalp
hastalıkları riskini azalttığı öne sürülen bu alkol limiti de
hala tartışma konusu. Diğer etkileri de dikkate alan daha
kapsamlı çalışmalarda, riskteki azalmanın düşük miktarlarda
alkol tüketimine bağlı olarak oluştuğu bulunmuştur. Riskteki
en büyük azalma her gün ortalama 10 gr alkol (bir içki)
alınmasıyla gerçekleşmektedir. Günde 20 gr alkolün üzerinde –
en düşük riskli alkol tüketim miktarı– alkol alımı koroner
kalp hastalığı riskini artırmaktadır. Çok ileri yaşlarda
riskte azalma görülmemektedir. Kalp hastalığı riskini azaltan
ana neden içilen içki çeşidinden çok, alkolün kendisidir(4).
Bahsi geçen miktardan fazla alkollü içecek tüketimi
karaciğerin aşırı çalışıp yorulmasına, yağlanmasına ve
sonrasında işlevini yerine getirememesine neden olmaktadır. Bu
bağlamda, alkolün vücudumuza vereceği etkinin boyutu birkaç
faktöre bağlıdır: Alındığı miktar, içilme şekli, içildiği
şartlar (psikolojik bozukluk sonrası, sosyal ortamda, sabah,
akşam vb.), kişisel özellikler (vücut ölçüsü, cinsiyet, vücut
yapısı, metabolizma hızı) ve midenin durumu (boş veya dolu
olması).
Alkol vücuda alındıktan sonra hangi yolları izler?
Her besin gibi alkol de öncelikle midemize gelir. Mideye
gelene kadar ağız ve yemek borusundan da eser miktarlarda
emilim gerçekleşebilir. Alkol molekülleri çok küçük olduğu
için mide yüzeyinden hemen hücrelere geçiş yapabilir. Alkolün
kana karışma süresi midenin boş ya da dolu olmasına göre
değişkenlik gösterir. Alkolün büyük bir kısmı, midede emilmeyi
beklemeden doğrudan ince bağırsağa geçer ve oradan emilerek
kana geçer. Sonraki durak karaciğerimizdir. Karaciğere ulaşan
alkolün bir anda parçalanması mümkün değildir. Bu nedenle
alkol içeren kanımız, yoluna kalp üzerinden devam eder. Kalbe
ulaştıktan sonra akciğerlerimize pompalanan kanımız ve
içindeki alkol, bronşlara ulaştığında bir kısmı kanın
temizlenmesi sırasında kirli havayla birlikte dışarıya atılır.
Ağzımızın alkol kokmasının başlıca nedeni verdiğimiz
nefesimize karışan alkol molekülleridir. Alkolün
akciğerlerimize ulaşmasının akabinde beyne ulaşması çok zaman
almaz. Beyne iletilmesi ve kalp ile tüm vücuda pompalanmasının
ardından alkol, vücuda alındığı ilk andan itibaren sadece 3dk
sonra vücudumuzdaki tüm hücrelere ulaşacaktır.
Vücudumuzda dakikada ortalama 5lt kanın pompalandığını
düşünürsek, alkol içeren kan defalarca karaciğerimiz
tarafından süzülür. Her defasında yakalanan belli bir miktar
alkol, karaciğer bünyesindeki alkol dehidrogenaz enzimleriyle
önce asetaldehite, sonra da aldehid dehidrogenaz enzimleriyle
asetik asite ve sonrasında karbondioksit ile suya
dönüştürülerek parçalanır(5).
Aklınızda daha kalıcı olması açısından aşağıdaki videoyu
izlemenizi tavsiye ederim.
Karaciğerin normal şartlarda önceliği yağ asitleridir, onları
yakarak enerji elde eder. Ancak işin içine alkol girince
öncelik alkole verilir, çünkü kandaki seviyesi arttıkça vücut
alarm vermeye başlayacaktır. Karaciğer sürekli alkolü
parçalamak için vakit harcarsa normal süreçte parçalayacağı
yağ asitleri karaciğer bünyesinde birikmeye başlar ve
karaciğer yağlanır. Alkolü fazlaca tüketenlerin
karaciğerlerindeki yağlanmanın sebebi budur(6).
Alkolün sinir sistemine olan etkisi nedir?
Beyne ulaşan alkol, merkezi sinir sistemi üzerinde de birtakım
değişikliklere yol açar. İlk önce düşünme, duygu ve muhakeme
alanları etkilenir, içmeye devam ettikçe beyindeki hareket
kontrol alanları da etkilenerek konuşma ve denge bozukluğu
oluşur, sonrasında tepkiler yavaşlar. Doz arttıkça vücut,
dikkatini toparlayamayacak noktaya ulaşır ve dış tepkilere
duyarsızlaşmaya başlar. Bunun akabinde de halsiz düşerek uyku
haline geçer.
Alkol kullanımından sonraki gün ortaya çıkan baş ağrısı ve
ağız kuruluğunun nedeni pek belli değildir. Olası bir neden,
alkolün idrar söktürücü etkisi nedeniyle oluşan su kaybıdır.
Bu, dehidratasyona (vücuttaki sıvının azalması) neden
olabilir. Bu şikayetlerin ortadan kalkması için dinlenmek, bol
miktarda sıvı ve bir ağrı kesici almak gerekir (mide sorunu
olanlar ağrı kesici kullanırken dikkatli olmalıdır).
(7).
Normal bir bireyin bünyesi bir saatte ortalama 8.5gr
alkolü(bir şişe biranın 2/3’ü) vücuttan uzaklaştırabilir.
Elbette bu miktar yaşa, vücut yapısına, metabolizma hızına vb.
pek çok etmene bağlı olarak değişiklik gösterebilir(8).
Her alkol alımından sonra vücudumuzun dengesi bozulur ve bu
denge alkolün sindirilmesinden sonra yeniden düzene girer. Bu
durumun sık ve artan miktarlarla tekrarlanması, karaciğer
başta olmak üzere vücuttaki tüm işleyişi yavaş yavaş
köreltecek duruma getirir.
Alkolün saydığımız yan etkiler dışında pek çok hastalığı da
tetiklediği bilinen bir gerçektir. Bu nedenle tüketebildiğiniz
kadar az tüketmeniz, hatta hiç tüketmemeniz, sağlığınız
açısından en iyi davranış olacaktır.
*Toksik:
Zehirleyici ve/veya kanserojen
etkisi bulunan.