...................
...................
KARACİĞERİN ALKOLLE İMTİHANI
Murat Pınar
AçıkBilim.Com
                         
...................
 
...................
Karaciğerin pek bilinmeyen yönleri ile alkolle olan ilişkisini, kendimce anlatılmaya en değer konulardan sayarım. Öyle ki karaciğerimiz soluduğumuz havayla, yiyip içtiklerimizle vücudumuza giren toksik* maddelerle uğraşadursun, biz bunun üzerine onu bir de alkolle sınamaya kalkarız. Hiç merak edip alkolün vücudumuzda izlediği yolu araştırdınız mı? İşte size fırsat! Gelin, hep birlikte alkol alımından sonra vücudumuzda yaşananlara bir göz atalım:

Halk arasında alkollü içki olarak bilinen içeceklerin alkol oranını, içindeki etil alkol (etanol) miktarı belirler. Diğer bir deyişle, içinde %0,5’ten fazla alkol (etanol) bulunan ve keyif veren içkilere “Alkollü içkiler” diyebiliriz. Etil alkol ayrıca vücudumuzda ayrıştırılarak kullanılabilen, dolayısıyla toksik etkisini azaltabildiğimiz, tek alkol türüdür. Diğer alkol türleri vücudumuzda parçalandıklarında zehir etkisi yaratan kimyasallar açığa çıkarır ve sonuç ölümcül olabilir (1).

Alkolün vücudumuzdaki yolculuğuna geçmeden önce başrol oyuncumuzu tanımakta yarar var: Karaciğer.
 
Karaciğerin yapısı (Kaynak: Türk Karaciğer Vakfı web sayfası)

Vücudumuzun en büyük iç organı olan karaciğer, oniki parmak bağırsağına salgıladığı safra ile yediklerimizin hazmedilmesini kolaylaştırır. Karnımızın sağ üst bölgesinde bulunur. Esas görevi, sindirim sisteminden gelen kan içindeki karmaşık molekülleri parçalayarak kullanılabilir ve depolanabilir hale getirmektir. Bir nevi süzgeç görevi görür. Örnek verecek olursak, yediğimiz proteinlerin parçalanması sırasında açığa çıkan amonyak, toksik etkisi çok yüksek bir maddedir. Karaciğer, amonyağı daha az toksik etkiye sahip üreye dönüştürür. Açığa çıkan üre, kan yoluyla böbreklere iletilir ve oradan da idrarla vücuttan atılır. Büyük ölçüde sindirimde görev alan karaciğer, bu yönüyle boşaltım sistemine de yardımcı olur. Karaciğerin diğer görevlerine buradan ulaşabilirsiniz (2).

Karaciğerimiz birkaç ilginç özelliğe de sahip: Mesela kendi kendini onarabiliyor ve %70’i alınsa dahi metabolizma hızına bağlı olarak 6 ay ila 1 yıl gibi bir zamanda kendini yenileyebiliyor. Kötü sayabileceğimiz bir özelliği ise görevini yapamayacak derecede yıpranana kadar göze çarpan bir belirti göstermemesi. %80’lere varan işlev bozukluğunda ancak anlayabiliyoruz karaciğerimizin artık işlevini yerine getirmediğini, fakat düzenli kan testleri yaptırarak ve dengeli beslenerek karaciğer sorunlarımızı kökünden çözebiliriz (3).

Alkol almak bir bakıma kendimizi zehirlemek sayılabilir mi?

Aslına bakarsak belirli bir limite kadar içilen alkollü içeceklerin damarları genişletip kan akışını kolaylaştırdığı için koroner kalp hastalıkları riskini azaltığı belirtiliyor, ancak çoğu insan bu limitle sınırlı kalmıyor. Dahası, kalp hastalıkları riskini azalttığı öne sürülen bu alkol limiti de hala tartışma konusu. Diğer etkileri de dikkate alan daha kapsamlı çalışmalarda, riskteki azalmanın düşük miktarlarda alkol tüketimine bağlı olarak oluştuğu bulunmuştur. Riskteki en büyük azalma her gün ortalama 10 gr alkol (bir içki) alınmasıyla gerçekleşmektedir. Günde 20 gr alkolün üzerinde – en düşük riskli alkol tüketim miktarı– alkol alımı koroner kalp hastalığı riskini artırmaktadır. Çok ileri yaşlarda riskte azalma görülmemektedir. Kalp hastalığı riskini azaltan ana neden içilen içki çeşidinden çok, alkolün kendisidir (4).

Bahsi geçen miktardan fazla alkollü içecek tüketimi karaciğerin aşırı çalışıp yorulmasına, yağlanmasına ve sonrasında işlevini yerine getirememesine neden olmaktadır. Bu bağlamda, alkolün vücudumuza vereceği etkinin boyutu birkaç faktöre bağlıdır: Alındığı miktar, içilme şekli, içildiği şartlar (psikolojik bozukluk sonrası, sosyal ortamda, sabah, akşam vb.), kişisel özellikler (vücut ölçüsü, cinsiyet, vücut yapısı, metabolizma hızı) ve midenin durumu (boş veya dolu olması).

Alkol vücuda alındıktan sonra hangi yolları izler?

Her besin gibi alkol de öncelikle midemize gelir. Mideye gelene kadar ağız ve yemek borusundan da eser miktarlarda emilim gerçekleşebilir. Alkol molekülleri çok küçük olduğu için mide yüzeyinden hemen hücrelere geçiş yapabilir. Alkolün kana karışma süresi midenin boş ya da dolu olmasına göre değişkenlik gösterir. Alkolün büyük bir kısmı, midede emilmeyi beklemeden doğrudan ince bağırsağa geçer ve oradan emilerek kana geçer. Sonraki durak karaciğerimizdir. Karaciğere ulaşan alkolün bir anda parçalanması mümkün değildir. Bu nedenle alkol içeren kanımız, yoluna kalp üzerinden devam eder. Kalbe ulaştıktan sonra akciğerlerimize pompalanan kanımız ve içindeki alkol, bronşlara ulaştığında bir kısmı kanın temizlenmesi sırasında kirli havayla birlikte dışarıya atılır. Ağzımızın alkol kokmasının başlıca nedeni verdiğimiz nefesimize karışan alkol molekülleridir. Alkolün akciğerlerimize ulaşmasının akabinde beyne ulaşması çok zaman almaz. Beyne iletilmesi ve kalp ile tüm vücuda pompalanmasının ardından alkol, vücuda alındığı ilk andan itibaren sadece 3dk sonra vücudumuzdaki tüm hücrelere ulaşacaktır.
 

Vücudumuzda dakikada ortalama 5lt kanın pompalandığını düşünürsek, alkol içeren kan defalarca karaciğerimiz tarafından süzülür. Her defasında yakalanan belli bir miktar alkol, karaciğer bünyesindeki alkol dehidrogenaz enzimleriyle önce asetaldehite, sonra da aldehid dehidrogenaz enzimleriyle asetik asite ve sonrasında karbondioksit ile suya dönüştürülerek parçalanır (5). Aklınızda daha kalıcı olması açısından aşağıdaki videoyu izlemenizi tavsiye ederim.



Karaciğerin normal şartlarda önceliği yağ asitleridir, onları yakarak enerji elde eder. Ancak işin içine alkol girince öncelik alkole verilir, çünkü kandaki seviyesi arttıkça vücut alarm vermeye başlayacaktır. Karaciğer sürekli alkolü parçalamak için vakit harcarsa normal süreçte parçalayacağı yağ asitleri karaciğer bünyesinde birikmeye başlar ve karaciğer yağlanır. Alkolü fazlaca tüketenlerin karaciğerlerindeki yağlanmanın sebebi budur (6).


Alkolün sinir sistemine olan etkisi nedir?

Beyne ulaşan alkol, merkezi sinir sistemi üzerinde de birtakım değişikliklere yol açar. İlk önce düşünme, duygu ve muhakeme alanları etkilenir, içmeye devam ettikçe beyindeki hareket kontrol alanları da etkilenerek konuşma ve denge bozukluğu oluşur, sonrasında tepkiler yavaşlar. Doz arttıkça vücut, dikkatini toparlayamayacak noktaya ulaşır ve dış tepkilere duyarsızlaşmaya başlar. Bunun akabinde de halsiz düşerek uyku haline geçer.

Alkol kullanımından sonraki gün ortaya çıkan baş ağrısı ve ağız kuruluğunun nedeni pek belli değildir. Olası bir neden, alkolün idrar söktürücü etkisi nedeniyle oluşan su kaybıdır. Bu, dehidratasyona (vücuttaki sıvının azalması) neden olabilir. Bu şikayetlerin ortadan kalkması için dinlenmek, bol miktarda sıvı ve bir ağrı kesici almak gerekir (mide sorunu olanlar ağrı kesici kullanırken dikkatli olmalıdır). (7).

Normal bir bireyin bünyesi bir saatte ortalama 8.5gr alkolü(bir şişe biranın 2/3’ü) vücuttan uzaklaştırabilir. Elbette bu miktar yaşa, vücut yapısına, metabolizma hızına vb. pek çok etmene bağlı olarak değişiklik gösterebilir (8).

Her alkol alımından sonra vücudumuzun dengesi bozulur ve bu denge alkolün sindirilmesinden sonra yeniden düzene girer. Bu durumun sık ve artan miktarlarla tekrarlanması, karaciğer başta olmak üzere vücuttaki tüm işleyişi yavaş yavaş köreltecek duruma getirir.

Alkolün saydığımız yan etkiler dışında pek çok hastalığı da tetiklediği bilinen bir gerçektir. Bu nedenle tüketebildiğiniz kadar az tüketmeniz, hatta hiç tüketmemeniz, sağlığınız açısından en iyi davranış olacaktır.


*Toksik: Zehirleyici ve/veya kanserojen etkisi bulunan.


KAYNAKCA:
1) Alkol – web.itu.edu.tr/~ozcanm/kim/ALKOL%20itu(S0N).ppt
2) http://www.turkkaracigervakfi.org
3) http://www.florence.com.tr/saglik-rehberi/karaciger-nakli.html
4) Avrupa’da alkol kullanımı – ec.europa.eu/health-eu/doc/alcoholineu_sum_tr_en.pdf
5) http://www.healthchecksy
stems.com/alcohol.htm
6) http://www.ncadd.org/index.php/learn-about-alcohol/overview
7) http://www.nuveforum.net/1425-beslenme/209994-alkol-beslenme/
8) http://www.alkol.gen.tr