...................
...................
DIŞLANMA KORKUSU, GÜÇLÜDEN YANA TAVIR ALMA
Nizamettin Biber
İkizdere.Net
                         
...................
 
...................

Özellikle ülkemiz insanları veya seçmenleri psikolojik olarak tek başına haklı olmaktansa pek çok kişi ile birlikte yanılmayı tercih ediyorlar. Çünkü soyutlanma korkusu gerçeği savunmaktan çok daha büyük bir ağırlık taşımakta, bu korku herkes için benzer derecede etki yaratmamaktadır. Dolayısı ile Toplumdaki farklı kişiliklerin bu konudaki tavırları da farklı olmaktadır. Genellikle eğitim seviyesi düşük olanlar ile kendilerine güvenleri az olanlar ve konu ile bilgisi yetersiz olanların etkilenme dereceleri daha yüksek olmaktadır. İnsanlar bilmedikleri konularda çevrelerine daha fazla kulak kabartmakta ve çoğunlukla birlikte hareket etmeyi tercih etmektedir. Genellikle öz güveni az ve politika ile ilgisiz olan insanlar son anda bile olsa güçlüden yana tavrını değiştirmektedir.

Sosyolojik araştırmalar göstermiştir ki bireylerin çevrelerine uyma, çoğunlukla hareket etme tavrı toplumsal kültüre göre farklılıklar göstermekte, ABD, Avrupa gibi bireyciliğe önem veren kültürlerde uyma eylemi toplumcu kültüre sahip Doğu ülkelerine göre daha düşük düzeyde seyretmektedir. Çünkü doğu ülkelerinde topluma uyma konusunda küçük yaştan beri insanlara telkin yapılmakta, bireysellik ise toplumun çoğulları tarafından hoş karşılanmamaktadır.

Ülkemizde baskın kültür toplumsallık olduğu için bireylerin çevrelerine uyma eğilimi de batı ülkelerine göre yüksektir. Ancak ülkemiz içinde de bölgesel farklılıklar gözlenmektedir. Büyük kentlerimizde de durum bu menhalde olup kent merkezine gidildikçe bireysellik, kenar mahallelere, varoşlara gidildikçe toplumcu kültür etkisini göstermektedir. Doğuya gittikçe toplumsal, batıya gittikçe bireysel kültür baskındır. Bireyin bu davranış şekli hem eğitimi ve hem de ekonomik düzeyiyle doğrudan ilişkilidir.

Çoğunluğun yanında olmayı artıran nedenlerden birisi de dışlanma korkusudur. İnsan veya seçmen tercihte bulunurken aynı zamanda psikolojik olarak ta baskı altındadır. Bilindiği üzere genelde insan kabul edilmek ister, dışlanmaktan korkar. Bu nedenle çevresindeki değerlendirmelere kulak kabartırlar ve karar verirken çevrelerindeki hâkim olan kanaati paylaşma gereği hissederler. “Suskunluk sarmalı” olarak adlandırılan bu olguya göre seçmen güçlü olan tarafta olmak istemekte ve bu nedenle de güçlü olanı tercih etmektedir. Hemen belirtmek gerekir ki bu değerlendirme tüm bireyleri elbette kapsamamakta ama hâkim olan olgunun bu olduğunu iddia edilebilir. “Suskunluk sarmalı” olarak adlandırılan kuram; toplumun ortak uzlaşmasının dışına çıkan bireyleri dışlamak ve toplumdan ihraç etmekle tehdit ettiği, öte yandan bireylerinde bilinçsiz, muhtemelen genetik bir dışlanma korkusuna sahip olduğu görüşünden hareket eder. Bu dışlanma korkusu, bireylerin çevrelerinde hangi düşünce ve davranışların onaylandığı, hangilerinin kınandığını öğrenmek amacı ile sürekli olarak insanları ve olayları değerlendirmesine neden olur. Bu nedenledir ki, propaganda da diğer insanların da bizimle aynı şeyi düşündüğünü, savunduğu iddia etmek önem taşır. “Birlikte yayılma” ilkesi denilen bu ilke, kişilerin dışlanma zafiyetini kullanmayı amaçlamaktadır. Seçmen kitlesinin güçlüden yana tavır alması için desteklediği güçlü partinin kazanacağına inanması ön koşuldur.

Herhangi bir yerde güçlü diye tanımlanan parti miting düzenliyor, meydanlar doluyor ve insanlar gerek miting öncesi gerekse miting sonrası sürekli mitingi konuşuyor, mitingin ne kadar kalabalık olduğunu ifade ediyorsa, seçmende çevresinde hep bu partinin adını duyuyor ve diğer yandan medyada bunu sürekli destekler halde bombardıman yayınlar yapıyorsa; işte burada mitinglerin yeni seçmen kazandırmadığını düşünenler yanılmaktadır. Çünkü o mitinglerin misyonları söz konusu; a-Partinin yandaşlarına ne kadar güçlü olduklarını, kendisinin ne kadar güçlü bir partinin destekçisi olduğunu göstermekte ve böylece onları inandırmakta motive etmektedirler. b- Mitinglerde Kalabalığı gören ve bunu diğer parti mitingleri ile karşılaştıran seçmen daha güçlü gördüğü partiye meyledebilmektedir. c- Her miting gerek genel medya gerekse yerel medyada haber niteliği taşımakta, böylece partinin ve söylemlerinin gündeme taşınmasına yol açmaktadır.

İnsanların güçlü olandan yana olma isteğini yapılan kamuoyu araştırmaları da desteklemekte, teyit etmektedir. Güçlüden yana olma sadece suskunluk sarmalı ile büyük grupta yer alma isteği ile açıklanamaz tabii. Çok güçlü merkez iktidar olgusu karşısında, kitlesel ve cemaatik tarikat oluşumları içinde kişiliği yok olmuş, zayıf ve istençsiz, özerk olmayan hiçsiz bireylerin varlığı ile Toplumun tarihsel hafızasına kazınmış olaylar da azınlıkta kalıp risk almamak için güçlüden yana tavır almaya neden olmaktadır. Bunun toplumsal yılgınlık psikolojisi ile doğrudan ilgisi de vardır. Özellikle merkez partilerin desteklenmesi, buna karşılık radikal olarak değerlendirilen ve uç söylemlere kayan partilere destek verilmesinin ardında bu neden de bulunmaktadır. Çünkü hâkim iktidarın radikal partiye iktidarı devretmeyeceği, ülkenin kargaşaya sürükleneceği ve sonuçta da ekonomik kriz ile halka çıkacağı endişesi toplumun hafızasında yer almaktadır. Çıkarcı, oportünist bireylerden oluşmuş bir toplumun, toplumsal faydacılık sağlayamacağı aşikardır, halk deyimi ile tarlasını sürekli sırtında yağmur yağan bölgeye taşımak deyimi bu davranışı açıklamaktadır.

Tüm bunlar, önümüzdeki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de seçmenin davranışında dışlanma korkusu ile güçlüden yana tavır alma eğilimi, seçim sonucunu doğrudan etkileyecektir diye düşünüyorum. Yanlış mı düşünüyorum?