|
|
................... |
|
................... |
HASTA HAKLARI ALANINDAKİ
GELİŞMELER VE DEĞİŞEN DEĞERLER |
Dr. N. Yasemin
Oğuz
Ankara
Üniversitesi Tıp Fakültesi Deontoloji AD T Klin Tıbbi Etik
1997. 5 |
|
|
................... |
|
................... |
Çağımızın en önemli düşünsel dönüm
noktalarından biri, Birleşmiş Milletler'in 1948'de İnsan
Haklan Evrensel Bildirgesi'ni yayınlaması ve böylece insanın
"insan olarak doğmaktan gelen, vazgeçilemez ve devredilemez"
olarak nitelenen haklarını tanımlamasıdır. Bu haklar içinde en
başta gelen yaşam hakkıdır. Ancak Bildirge'de söz konusu
edilen yaşamın, yalnızca canlılıktan ibaret olmadığı;
sağlıklı, varlıklı ve eğitimli, kısacası nitelikli bir yaşam
olduğu vurgulanmaktadır (1).
Bu noktada sağlık hakkı ikinci kuşak bir hak olarak ortaya
çıkmaktadır. Ancak "sağlık" kavramının tanımı kesin bir
biçimde yapılamadığından, bu hakkın sınırları da yoruma açık
kalmaktadır. Dünya Sağlık örgütü'nün sağlığı "fiziksel, ruhsal
ve sosyal olarak tam bir iyilik hali" olarak tanımlaması,
konuya yeterince açıklık getirmemektedir.
Bu yazının konusunu oluşturan hasta hakkı ise, insan olmanın
özel durumları ile ilgili haklar bağlamında üçüncü kuşak
haklar arasında sayılmaktadır. Bu haklar insanın "hasta"
olması özel durumunda ortaya çıkmaktadır. Tüketici haklan,
çocuk hakları gibi başka bazı haklarla ortak bir felsefi
temele dayanmaktadır (2).
Son yıllarda hasta haklan konusunda giderek artan ilgi ve buna
bağlı olarak tıp uygulamasında yapılan değişiklikler dikkat
çekicidir. Tıp uygulayıcıları, uygulamaları sırasında
hastaların haklarını korumaya giderek daha çok özen
göstermektedirler. Bunun en önemli nedenlerinden birisi de
hastaların "sağlık hakkı" konusunda artan oranlarda
bilgilenmeleri ve bilinçlenmeleridir. Hastalar bilinçlenip
hakları konusunda daha duyarlı ve direngen oldukça, hekimlerin
de haklan ihlal etme ve bu nedenle kovuşturmaya uğrama kaygısı
artmaktadır.
Bu haklı ve çoğunlukla yararlı kaygı hekimleri uygulamalarına
dayanak oluşturacak ve haklılıklarını güvence altına alacak
ilkeleri aramaya ve oluşturmaya zorlamaktadır. Bu nedenle
hasta haklan konusunda yol gösterici belgeler oluşturmaya
yönelik çalışmalar son yıllarda hız kazanmıştır. Ülkemizde de
bu yönde çalışmalar yapılmaktadır. Bu çabalara bir örnek
olarak, çevirisini Doç. Dr. Şükrü Harun'un yaptığı, Türk
Tabipleri Birliği (TTB) tarafından yayınlanan "Hasta Haklan El
Kitabı" verilebilir (3). Bu el kitabında yer alan ve Dünya
Sağlık Örgütü'nün Avrupa Bürosu tarafından 28-30 Mart 1994
tarihleri arasında Amsterdam'da düzenlenen toplantıda
"Avrupa'da Hasta Haklarının Geliştirilmesi Bildirgesi" olarak
kabul edilen metin konuyla ilgili önemli çalışmalardan
biridir. Bu bildirgenin yayınlanması tetikleyici bir etken
olmuştur. Dünya Hekimler Birliği 1981 tarihli Lizbon
Bildirgesi'ni, Eylül 1995'de Bali'de yapılan toplantıda gözden
geçirerek genişletmiş ve güncelleştirmiştir. Bu iki
bildirgenin karşılaştırılması hem hasta haklan konusundaki
değerlerin değişme yönünü, hem de her iki örgütün
yaklaşımlarını göstermesi bakımından ilginçtir. Bu yazıda bu
ayrım vurgulanmaya çalışılacaktır.
Hasta haklan ile ilgili ilk çalışmalardan biri, Dünya Hekimler
Birliği'nin 1981 yılında Lizbon'da düzenlediği toplantıda,
hasta hakları konusunda alınan kararları kapsayan Lizbon
Bildirgesi'dir. Bu bildirge hasta haklarını altı temel nokta
olarak belirlemektedir. Bu altı ilke şöylece sıralanabilir;
- Hastanın hekimini özgürce seçme hakkı vardır.
- Hastanın dışarıdan herhangi bir karışma olmaksızın, klinik
veya ahlaki yargılara özgürce varabilen bir hekim tarafından
bakılmaya hakkı vardır.
- Hastanın, yeterli bilgileri aldıktan sonra tedaviyi kabul ya
da reddetmeye hakkı vardır.
- Hastanın, kendisiyle ilgili tıbbi ve kişisel bilgilerin
gizliliğine gereken saygıyı göstermesini hekimden beklemeye
hakkı vardır.
- Hastanın, saygın bir biçimde ölmeye hakkı vardır.
- Hastanın, uygun bir dine bağlı bir din adamının yardımı da
içinde olmak üzere, ruhsal ve ahlaki teselliyi istemeye ya da
reddetmeye hakkı vardır (4).
Lizbon Bildirgesi'nin çizdiği bu genel çerçeve hasta haklan
açısından önemli bir adımdır. Ancak tıbbın, teknolojinin de
desteğiyle hızla ilerlemesi ve gelişen iletişim olanaklarıyla
tıp bilgisinin yaygınlaşması bu bildirgenin kısa zamanda
geliştirilmesi gereğini ortaya çıkarmıştır. Bu gereksinim
sonucu Lizbon Bildirgesi, Eylül 1995 tarihinde Bali
toplantısında gözden geçirilmiş ve daha kapsamlı bir metne
dönüştürülmüştür. Lizbon Bildirgesi'nin Bali'de genişletilmiş
biçimi "Bali Bildirgesi" altı öğeden oluşan Lizbon
Bildirgesi'ni onbir öğeye çıkarmakta ve her ilke için ek
açıklamalar getirmektedir. Daha önce dilimize çevrilmediği
için, aşağıda "Bali Bildirgesi"nin bu satırların yazan
tarafından yapılmış tam bir çevirisi sunulmaktadır. "Bali
Bildirgesi" (1995)
1) Kaliteli tıbbi bakıra alma hakkı
a) Ayırım yapılmaksızın her birey, uygun tıbbi bakım alma
hakkına sahiptir.
b) Hastanın dışarıdan herhangi bir karışma olmaksızın,
klinik veya ahlaki yargılara özgürce varabilen bir hekim
tarafından bakılmaya hakkı vardır.
c) Hasta her zaman en iyi yaran gözetilerek tedavi
edilmelidir. Uygulanan tedavi, genel kabul gören tıbbi
ilkelere uygun olmalıdır.
d) Kalite denetimi her zaman tıp hizmetinin bir parçası
olmalıdır, özellikle hekimler, tıp hizmetinin niteliğinin
denetleyicisi olma sorumluluğunu üstlenmelidirler.
e) Kısıtlı kaynaklar nedeniyle belirli bir tedavi için
hastalar arasında seçim yapmak gerektiğinde, hastaların
hepsinin adil bir seçme yöntemi istemeye hakkı vardır. Bu
seçim kesinlikle tıbbi ölçütlere dayanmalı ve ayrımcılık söz
konusu olmamalıdır.
f) Hastalar tıbbi bakımın sürekliliğini talep etme
hakkına sahiptirler. Hekim, hastanın tıp tarafından öngörülen
tedavisini öteki sağlık çalışanları ile işbirliği içinde
düzenlemekle yükümlüdür. Tedavinin sürmesi gereken durumlarda
hekim, hastaya yeterince yardımcı olmadan ve ona, bakım için
seçenek olabilecek düzenlemeleri yapması için yeterince olanak
sağlamadan tedaviyi bırakamaz.
2) Seçme özgürlüğü hakkı
a) Hastanın, özel sektörde ya da devlet sektöründe
çalışıyor olmasına bakmaksızın hekimini, hastanesini ve tıbbi
bakım kurumunu özgürce seçme ve değiştirme hakkı vardır.
b) Hastanın her aşamada bir başka hekimin görüşünü
almaya hakkı vardır.
3) Kendi yazgısını saptama hakkı
a) Hastanın kendi yazgısını saptama, kendisiyle ilgili
özgürce karar verme hakkı vardır. Hekim, hastaya verdiği
kararların sonuçları konusunda bilgilendirecektir.
b) Mental olarak yeterliği olan erişkin hastaların tanı
ve tedavi yöntemlerini kabul ya da reddetmeye haklan vardır.
Hastanın bu karan vermek için gerekli olan bilgileri alma
hakkı vardır. Hastanın, incelemelerin ve tedavinin amacını,
olası sonuçlarını ve eğer onam vermezse bunun etkilerinin
neler olacağını açıkça anlaması gerekir.
c) Hasta, tıbbi araştırmalara ya da eğitim
çalışmalarına katılmayı reddetme hakkına sahiptir.
4) Bilinci kapalı hasta
a) Hastanın bilinci kapalı ise ya da başka bir nedenle
isteklerini belirtemiyorsa, yasal açıdan gerekli olduğu zaman
aydınlatılmış onam,
olanaklar ölçüsünde yasal olarak saptanan temsilci den
alınmalıdır.
b) Yasal temsilci bulunamıyorsa ve tıbbi girişimin acil
olarak yapılması gerekiyorsa, hastanın onamı varsayılabilir.
Böyle bir durumda onamı varsayabilmek için, hastanın içinde
bulunulan durumu öngörerek, düşünülen tedaviye onam
vermeyeceğini açıkça ve kesin olarak bildirmemiş olması
gerekir.
c. Bunlara karşın hekim, bir özkıyım girişimi nedeniyle
bilinci kapanmış olan hastanın yaşamını her zaman kurtarmaya
çalışmalıdır.
5) Yasal olarak yeterliği olmayan hasta
a) Eğer hasta reşit değilse ya da herhangi bir nedenle
yasal olarak yeterliği olmadığına karar verilmişse,
gerektiğinde yasal temsilcisinden onam alınmalıdır.
b) Eğer hasta yasal olarak yeterliği olmadığı halde
akılcı kararlar verebiliyorsa, onun kararlarına saygı
gösterilmelidir. Bu durumda hastanın, kendi sine ait
bilgilerin yasal temsilcisinden gizlenmesini isteme hakkı
vardır.
c) Eğer hekim, bir tedavinin hastanın yararına olduğunu
düşünüyor, ancak hastanın yasal temsilcisi veya hastanın
yetkilendirdiği kişi bu tedaviyi
reddediyorsa, hekim bu karan ilgili yasal kurumlara ve öteki
ilgili kurullara götürerek tartışılmasını sağlamalıdır.
Acil durumlarda hekim, hastanın
yararına olduğunu düşündüğü biçimde davranır.
6) Hastanın istemine karşı uygulamalar
Hastanın istemine karşın tanı ve tedavi yöntemlerinin
uygulanması ancak, yasaların özel olarak izin verdiği ve tıp
eriğinin kurallarına uyan çok ender durumlarda söz konusu
olabilir.
7) Bilgilenme hakka
a) Hastanın kendi tıbbi kayıtlarında yer alan bilgileri
almaya, tıbbi durumu ve bu duruma ilişkin tıbbi gerçeklerle
ilgili tümüyle bilgilendirilmeye
hakkı vardır. Ancak hastanın gizli kayıtlarında yer alan
üçüncü kişilere ait bilgiler, bu kişilerin onamı olmaksızın
hastaya verilmemelidir.
b) Bazı ayrıcalıklı durumlarda, eğer bilginin
açıklanmasının hastanın yaşamına veya sağlığına ciddi biçimde
zarar vereceğine inanmak için güçlü nedenler varsa, bilgi
gizlenebilir.
c) Bilgi, yerel kültüre uygun ve hastanın
anlayabileceği bir biçimde verilmelidir.
d) Başka bir kişinin yaşamını korumak için zorunlu
olmadıkça, hastanın açıkça istemesi durumunda
bilgilendirilmemeye de hakkı vardır.
e) Eğer isterse hasta, kendisinin yerine
bilgilendirilmesini uygun gördüğü kişiyi seçme hakkına
sahiptir.
8) Gizlilik hakkı
a) Hastanın sağlık durumu, tıbbi durumu, tanısı, tedavisi
ve sonlanımı ve kişisel nitelikli tüm öteki bilgiler ölümden
sonra bile gizli tutulmalıdır.
Bazı ayrıcalıklı durumlarda hastanın mirasçıları, kendi
sağlıklarıyla ilgili riskler açısından onları uyarabilecek
bilgilere ulaşma hakkına sahip ola
bilirler.
b) Gizli bilgiler ancak hastanın açık onamının olması
veya yasada açıkça belirtilmesi durumunda açıklanabilir.
Hastanın açık onamı olmadıkça öteki
sağlık çalışanlarına bilgiler, bilmeleri zorunlu olduğunda ve
gerektiği kadar açıklanır.
c) Hastanın kimliğini ele verebilecek tüm veriler
korunmalıdır. Bu koruma, verilerin saklanma biçimine uygun
olarak düzenlenmelidir. Kimliği
belli edebilecek (tanımlanabilir) veri niteliğindeki vücut
yapılan da benzer biçimde korunmalıdır.
9) Sağlık eğitimi hakkı
Her birey, kişisel sağlığı ve ulaşılabilecek sağlık
hizmetleri konusunda aydınlatılmış seçimler yapmasına yardımcı
olacak sağlık eğitimini alma hakkına sahiptir. Bu eğitim
sağlıklı yaşam biçimleri, hastalıklardan korunma ve erken tanı
yöntemleri gibi bilgileri de içermelidir. Herkesin kendi
sağlığı konusundaki kişisel sorumluluğu vurgulanmalıdır.
Hekimlerin eğitim çabalarına etkin bir biçimde katılmaları bir
ödevdir.
10) Onurunu koruma hakkı
a) Hastanın onuruna ve özel yaşam hakkına, kültürüne ve
değerlerine, tıbbi bakımın ve eğitimin her aşamasında saygı
gösterilmelidir.
b) Son bilgilerin ışığında ve eldeki olanaklar
ölçüsünde, hastanın ıstırabı giderilmelidir.
c) İnsanca bir son dönem bakımı ve ölümün olabildiğince
onurlu ve rahat gerçekleşmesi için gerekli tüm yardımın
sağlanması hastanın hakkıdır.
11) Dini yardım alma hakkı
Hastanın, seçtiği dinin din adamı tarafından yapılacak
yardımı da kapsayacak biçimde, dinsel ve ahlaki teselliyi
kabul ya da reddetme hakkı vardır (5).
Lizbon Bildirgesinin gözden geçirilmesinin nedenlerinden biri
de, Dünya Sağlık Örgütü'nün Avrupa Bürosu'nun 28–30 Mart 1994
tarihleri arasında Amsterdam'da toplanarak "Avrupa'da Hasta
Haklarının Geliştirilmesi Bildirgesi"ni oluşturmasıdır. Bu
bildirge Lizbon Bildirgesi’nden çok daha geniş kapsamlı ve
ayrıntılara inen bir metin olarak ortaya konmuştur. Hasta
haklarını altı temel başlıkta toplayan bildirge dilimize de
çevrilmiş olarak bulunduğundan burada ayrıntılarına yer
verilmeyecek, yalnızca karşılaştırma için gereken öğeleri
vurgulanacaktır.
Hasta Hakları Açısından İki Temel Metin: Amsterdam ve "Bali"
Bildirgeleri
Hasta hakları konusundaki çalışmaların ulaştığı son noktayı
vurgulamak açısından Amsterdam ve "Bali" bildirgelerini ele
alıp karşılaştıracak olursak, en temel ayrımın hastaya
yüklenen anlam bakımından olduğunu söyleyebiliriz. Genel
olarak Amsterdam Bildirgesi'nin hastaya daha geniş haklar
tanıyan, sağlık ekibinin yükümlülüklerini arttıran bir metin
olduğu savunulabilir. Buna karşın "Bali Bildirgesi'nde
hastanın haklan daha sınırlıdır; bir bakıma bu bildirgenin
daha gerçekçi ve uygulanabilir ilkeler içerdiği söylenebilir.
Bildirgeleri özellikle ayrım gösteren maddeleri açısından ele
aldığımızda, bazı temel noktalar ve birkaç ayrıntı dışında her
ikisinde de benzer konulara vurgu yapıldığını söyleyebiliriz.
1) Amsterdam Bildirgesi'nde sağlık hizmetlerinin
niteliksel açıdan denetiminin hasta tarafından yapılması
öngörülürken, "Bali Bildirgesi"nde
bu görev hekime verilmektedir. Bu ayrıma dayanılarak Amsterdam
Bildirgesi'nde hastayı da ha ön planda gören bir yaklaşımın
benimsendiği
düşünülebilir, ancak uygulama alanı düşünüldüğünde bu seçimin
hem gerçekçi olmadığı, hem de birçok soruna yol
açabileceği savunulabilir.
2) Her iki bildirgede de hastanın kendisi ile ilgili
kayıtlara ulaşma hakkı vurgulanmaktadır. Bu hak, hastanın
kayıtlarında bulunan, ancak üçüncü
kişilere ait bilgileri kapsam dışı bırakmaktadır. Amsterdam
Bildirgesi'nde "Bali Bildirgesinden farklı olarak hastaya,
"kendisi ile ilgili tıbbi ve kişisel bilgileri uygunsuz,
eksik, çift anlamlı, eski bulması ya da tanı, tedavi ve
bakım amacıyla ilgili bulmaması durumunda bu bilgileri
yenileme, daha açık hale getirme, bazı bölümlerini çıkarma,
tamamlama ve düzeltme hakkı" verilmektedir. Bu da iki bildirge
arasında yukarıda vurguladığımız ayrımı destekler
niteliktedir.
Amsterdam Bildirgesi'ne göre hasta, sağlık ekibinin kimliği,
mesleki durumu, o kurumda kaldığı sürece uyacağı kurallar ve
gündelik işlemler
konusunda bilgilendirilmelidir. Hastanın kuruma kabul edildiği
anda verilen bu bilgilere ek olarak, kurumdan ayrılırken de
tanı, tedavi ve bakım ile ilgili bilgileri içeren bir yazılı
belge isteme ve alma olanağı sağlanmalıdır. Genel olarak
değerlendirildiğinde Amsterdam Bildirgesi'nde hastanın
bilgilendirilmesi konusunun daha ayrıntılı olarak düzenlendiği
söylenebilir.
Hastadan onam alınması ile ilgili bölüm, Amsterdam
Bildirgesi'nde oldukça karışıktır ve iyi
sınıflandırılmamıştır. Bu bakımdan "Bali Bildirgesi" daha
ayrıntılıdır. Bu bildirgedeki onam bölümü sağlık çalışanlarını
karşılaşabilecekleri her durumda benimseyecekleri etik
davranış biçiminin
ilkelerini ortaya koymayı amaçlamaktadır. "Bali
Bildirgesi"ndeki yaklaşım, hastaya tıp açısından bakılmasının
izlerini taşımaktadır. Tıp açısından
hasta, aynı zamanda bir değerlendirme nesnesidir. Bildirge
ilkeleri bu değerlendirmeyi önemli ölçüde göz önünde tutarak
belirlemektedir. İlkelerin dile getiriliş ve sınıflandırılış
biçimi de bu eğilimi yansıtmaktadır.
5) Hastanın seçme özgürlüğüyle ilgili en önemli etik
ikilemlerden birini içeren özkıyım durumu "Bali Bildirgesi"nde
özellikle vurgulanmaktadır. Bu konuda Amsterdam Bildirgesi'nde
her hangi bir ilke bulunmamaktadır.
6) Amsterdam Bildirgesi hasta hakları ile ilgili ilkeleri
klinik araştırmalarda denek olarak yer alan hastalara dek
genişletmektedir. "Bali Bildirge
sinde ise bu konuda herhangi bir ilkeye yer verilmemiştir.
Kanımca bu açıdan "Bali Bildirgesi"nin yaklaşımı daha
tutarlıdır, çünkü denek olmak hasta olmaktan farklı bir
konumdur. Kişi hem hasta, hem de denek olduğu durumlarda hasta
olması ne deniyle hasta haklarından yararlanırken, denek
(özellikle de hasta/denek) olması nedeniyle ayrı bir grup
ilkeyi içeren denek haklarına ilişkin kuralların "hastaya
yarar sağlama" ve "hastayı bireysel düzeyde amaç olarak
görme" ilkelerine dayanmasına karşın, bilimsel araştırmalarda
asıl amacın "bilgi edinme" ve "genel olarak insanlığa
yarar sağlama" olmasıdır. Bu ayrım, iki alanın kurallar
bütününün de ayrı olmasını gerektirmektedir. Ayrıca Helsinki
Bildirgesi'nin özellikle bu konuyu kapsaması ve oldukça
ayrıntılı bir metin olması nedeniyle söz konusu vurgulamaya
gerek duyulmamış da olabilir.
7) Amsterdam Bildirgesi’nde bireye, daha doğrusu
bireyselliğe verilen önemin bir başka gösterisi, hastanın özel
yaşamı ile ilgili kuralların
ayrıntılandırılmasında ortaya çıkmaktadır. "Bali
Bildirgesinden farklı olarak bu bildirgede hastanın özel
yaşamı konusuna özel bir önem verilmiş, bu
açıdan hastanın sağlık hizmetini aldığı mekanın önemi
vurgulanmıştır.
8) Bireyselliğe büyük ölçüde önem verilmesine karşın
Amsterdam Bildirgesi'nde hastanın sağlığıyla ilgili bireysel
sorumluluğundan hiç söz
edilmemektedir. Bu bildirgede bireysellik yalnızca haklar
açısından ele alınmaktadır. "Bali Bildirgesi"nde ise bu konu
ayrı bir başlık altında,
sağlık konusundaki eğitim hakkı ile birlikte ele alınmaktadır.
9) Amsterdam Bildirgesi'nde sağlık hakkı tanımlanmakta ve
bu hak doğrultusunda benimsenecek yönetsel yaklaşımlar
vurgulanmaktadır. Bu
amaçla sağlık politikalarını üretme durumunda olan kurumlara
yönelik önerilere de yer verilmektedir. Sınırlı sağlık
kaynaklarının hakça paylaştırılması da bu bağlamda ele
alınarak vurgulanmaktadır. Bütün bu kaygıları taşıması
nedeniyle Amsterdam Bildirgesi'nin daha sosyal bir yaklaşım
içinde olduğu öne sürülebilir. Ancak burada bildirgeleri
hazırlayan kuruluşların özelliklerini de göz önünde
bulundurmak gerekmektedir. Dünya Sağlık Örgütü devletler
düzeyinde etkinlik gösterdiğinden, bu tür bir yaklaşımı
benimsemesi doğaldır. Dünya
Hekimler Birliği ise, meslek örgütlerinin gönüllü katılımı ile
oluşturulmuş bir örgüt olarak, daha çok sağlık uğraşının
gündelik işleyişinde ve uygulanması sırasında ortaya
çıkan yararsal sorunlara yönelmiştir. Bu nedenle bu örgüt
tarafından hazırlanan bildirgenin içeriği sağlık
çalışanlarının toplumsal gücü ile sınırlandırılmıştır.
10) Amsterdam Bildirgesi'nin "Başvuru" başlıklı bir bölümü
hasta haklarının nasıl korunup gözetileceğine ayrılmıştır.
Bildirgenin içeriğine bakıldığında göreceli olarak oldukça
geniş olduğu görülen bu bölüm, hakların kullanılmasını
sağlayacak düzenekle ilgili önerileri içermektedir. Bali
Bildirgesi'nde bu konuya hiç değinilmemektedir. Bunun
nedenlerine dokuzuncu maddede değindiğim için burada
yinelemeyi gereksiz buluyorum. Ancak önemle vurgulamak
istediğim nokta, her iki bildirgeyi de eleştirel bir
yaklaşımla değerlendirirken onları hazırlayan kuruluşların
özelliklerini ve amaçlarını göz önünde bulundurmanın
gerekliliğidir.
Sonuç olarak; gerek Amsterdam Bildirgesi, gerekse "Bali
Bildirgesi" hasta hakları alanında önemli birer katkı
sağlamaktadır. Amsterdam Bildirgesi'nin yönetsel konulan ele
alışı ve sosyal yaklaşımı açısından daha oylumlu olmasına
karşın, uygulama alanında kimi sınırlılıkları olduğunu
vurgulamak gerekmektedir. Bu bakımdan "Bali Bildirgesi" daha
yararsal ve gerçekçi görünmektedir. Gerçekten de tıp etiği
alanında sıkça gündeme gelen "sarkaç" metaformuna uygun
biçimde belirtirsek bugün, daha dengeli bir bireyselliğe ve
daha gerçekçi bir "özerkliğe saygı ilkesi" uygulamasına
yönelim söz konusudur. Kuşkusuz bu eğilim hasta haklan
alanındaki çalışmalara da yansımaktadır.
Türkiye'de Durum
Ülkemizde hasta haklarını doğrudan belirleyen bir yasa ya da
tüzük bulunmamaktadır. Ancak 1961 yılında çıkarılan "Tıbbi
Deontoloji Nizamnamesi" bu konuda bazı ilkeleri dolaylı olarak
vurgulamaktadır. Bazı yasaların içeriğinde de hasta haklarına
yönelik olarak değerlendirilebilecek kimi ilkeler
bulunmaktadır. Hasta haklan ile ilgili olarak 1996 yılı içinde
yasalara yönelik iki önemli çalışma yapılmıştır. Bunlardan
birincisi, Türk Standarttan
Enstitüsü'nün hazırladığı ve hasta haklan ile sorumluluklarına
ilişkin Türk standardını belirlemeyi amaçlayan çalışmadır.
Türk Standartları Enstitüsü söz konusu çalışmayı bir sonuç
metni hazırlayarak tamamlamış ve bu metni ilgili kurum ve
kuruluşların görüşlerine açmıştır. Yine aynı yıl yapılan
ikinci çalışma, Türk Tabipleri Birliği İstanbul Tabip
Odası'nın "Tıbbi Deontoloji Nizamnamesinin değiştirilmesine,
hatta yeni baştan kaleme alınmasına yönelik olarak yaptığı
tüzük taslağı çalışmasıdır. Bu taslak da tartışmaya
açılmıştır. Her iki çalışma da henüz tartışma aşamasında
olduğundan karşılaştırma kapsamına alınmamıştır.
Kuşkusuz ülkemizde hasta haklan konusundaki çalışmaları
tetikleyen etkenlerin başında yazılı ve görsel basının sağlık
alanındaki olumsuzluklara gösterdiği tepkiler gelmektedir. Bu
tepkiler kimi zaman haksız ve yanıltıcı biçimde olmakla
birlikte, bir tür hasta savunuculuğu işlevini yaşama geçirmesi
açısından önemlidir. Süreci başlatan etkenler ne olursa olsun,
hasta haklan konusunun gündeme gelmiş olması olumlu bir
gelişmedir.
KAYNAKÇA:
Oğuz NY. Psikiyatride Onam ve Aydınlatılmış Onam:
Etik,Hukuk ve Bilim Açısından (Basılmamış doktora tezi).Ankara
Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü. Ankara,1994.
Çeçen A. İnsan Hakları. 2.Basım. Ankara:
GündoğanYayınlan, 1995.
Hatun Ş. Hasta Haklan: Temel Belgeler. 1.Basım.
Ankara:Türk Tabipleri Birliği Yayınları, 1995.
Fidaner C, Fidaner H. Dünya Hekimler Birliği
Bildirgeleri.I.Basım. Ankara: Ankara Tabip Odası Yayınlan
No.3, 1987.5. Revised Declaration of Lisbon on Rights of the
Patient.
Bulletin of Medical Ethics 1996; 114:8-10. |
|
|
|
|
|
|
|