...................
...................
FİKRÎ VE SINAİ MÜLKİYET HAKLARI VE SÖZLEŞME YÖNETİMİ
Ankara Sanayi Odası
                         
...................
 
...................
Giriş

Bu bölüm, Anvers/Belçika’da uluslararası bir avukatlık firması olan A-Law ekibinde yer alan hukukçulardan Sayın Patricia Leers, Sayın Kutluhan Bozkurt ve Sayın Joost Roelens tarafından yazılmıştır. Bu çalışma ile; Türk girişimci ve yatırımcılarının fikrî mülkiyet hakları kapsamında, sözleşmeler ve bu sözleşmelerin yönetimi ve bu hususların fikri mülkiyet haklarına
olan yansımaları ile ilgili olarak, kendi stratejilerini oluşturabilmeleri amacı ile teşvik edilmesi -uyarılması- hedeflenmektedir.

Bu ise iyi bir sözleşmenin hazırlanması yöntemlerinin anlatılması ve fikrî mülkiyet bağlantılı, farklı sözleşmelerin karakteristik özelliklerinin açıklanması ile yapılmaktadır.

3.1.Türk Hukuk Sitemi ile AB-Belçika Hukuk Sistemlerinin Benzerlik ve Farklılıkları
3.1.1. Kıta Avrupa'sı Hukuku ile Anglosakson Hukuku

Bugün dünya üzerinde geçerli olan hukuk sistemleri olarak, Sivil Hukuk (Kıta Avrupa'sı -Roma Hukuku-) Sistemi veya Anglosakson Sistemi ülkelerce benimsenmiştir. Anglosakson Hukuku, Anglosakson topluluğun bulunduğu, yaşadığı ülkelerde, özellikle İngiltere ve Amerika Birleşik Devletleri’nde gelişim göstermiştir. İki sistem (Kıta Avrupası-Anglosakson) arasındaki tarihsel temel ayrım, Anglosakson sistemin sözlü kurallara (yazılı olmayan kurallara) bağlı olması ve bu sistemin diğer yazılı hukuk kurallarından –sistemlerinden- önce başlamış olmasıdır. Yazılı hukuk
kuralları, sözlü hukuk kurallarından sonra mahkemeler aracılığı-kararları- ile gelişim göstermiştir. Kıta Avrupa'sı sistemi temel olarak Roma Hukukuna ve onun sistemine dayanmaktadır.

Zamanla bazı ülkeler Kıta Avrupa'sı Hukuk sistemine ait kuralları bir araya getirerek bugün halen kullanılmakta olan yasalarını yürürlüğe sokmuşlardır. Bugün Belçika’da geçerli yasa olan “Burgerlijk Wetboek- (Medeni Kanun), Türkiye’de yürürlükte olan “Medeni ve Borçlar Kanunu” da bu sürecin bir sonucudur. Kanunlaştırma (Kodifikasyon), salt Kıta Avrupası Hukuk sisteminin bir karakteristik özelliği olmayıp, Anglosakson hukuk sistemlerine sahip ülkelerde de kendi hukuk sistemlerinin gelişiminde sıklıkla kullanılabilmektedir, örneğin Amerika Birleşik Devletleri’nde tek bir ticaret yasasının varlığı gibi.

Kıta Avrupa'sı Hukuk Sistemi ile Anglosakson Hukuk sistemi arasındaki farklılık sadece kodifikasyon ile sınırlı değildir, kanunlar ve statüler ile ilgili metedolojik yaklaşım -yöntem de- bu farklılıklar içine girmektedir. Kıta Avrupa'sı sisteminde “yasama” organı hukukun birincil kaynağı olarak görünmektedir. Mahkemeler düzenli olarak kendi kararlarında; olay hukuku  uygulamalarında ve mevcut hukuki ihtilafların çözümünde bu kanun ve statülere dayanmaktadırlar. Mahkemeler zorunlu olarak genel kurallara-prensiplere-, kanunların genel kural ve  içerikleri ile ilgili ilkelerine riayet etmek ve onları uygulamakla yükümlü kılınmışlardır, çünkü; yasaların
standart uygulanması, benzerlikler yaratma (analoji), yasal boşlukların doldurulması ve tutarlılık gibi gerekli unsurları sağlamak, Kıta Avrupa'sı sistemi için önemlidir.

Buna karşılık, Anglosakson Sisteminde, olaylar bu hukuk sisteminin birincil hukuk kaynağıdır, statüler -yazılı kurallar/tüzükler- mevcut hukuk sistemine etki etmeye çalışan dış faktörler olarak görülmekle ve bu nedenle dar yorumlanmaktadır. Anılan sebeple mahkemeler, önceki mahkeme içtihatlarını mevcut olaylara uygulamayı tercih etmektedirler.

Türk ve Belçika hukuk sistemlerinin Kıta Avrupa'sı Hukukunun birer unsuru –üyesi olması gerçekliğinden dolayı, her iki hukuk sisteminde (Türk ve Belçika), benzerlikler bulunmaktadır. 6 Türk Medeni Kanunu ile Borçlar Kanunu Kıta Avrupa'sı Hukukuna dahil olan İsviçre sistemine dayanmaktaydı. Medeni Kanun 2001 yılında güncelenmiştir.

3 .1.2. Türk Hukuk Sistemi

Türkiye’nin hukuk sistemi, Kıta Avrupa'sı hukuk sisteminde yer alan farklı ülkelerin farklı yasalarının “Rezeption-Adoption” -alınma- yöntemi ile oluşturulan bir sistemdir ve Cumhuriyet sonrası batılı ülkelerin yasalarının Türkiye’de geçerli olması, 1926 yılında Medeni ve Borçlar Kanunlarının İsviçre’den alınması ile başlamaktadır. Türk hukuk sistemi, Avrupa ülkelerinden alınan farklı elementlerin  oluşturduğu karma bir sistemdir ve bu sistem, farklı Avrupa ülkelerinin farklı hukuk  uygulamalarına ve
pratiklerine dayanmaktadır. Türkiye’deki ticaret hukuku ve medeni hukuk, Almanya ve İsviçre  hukuklarında yer alan yasalardan esinlenerek oluşturulmuştur. İdare sistemi ile idare hukuku ise Fransız idari
sistemine ve hukukuna dayanmaktadır. Eski ceza yasası, İtalyan ceza  yasası, yeni ceza yasası ise Avusturya kaynaklıdır.

1992 Anayasası “yargı bağımsızlığı” ilkesini içermekte ve bu bağlamda, herhangi bir idare organının, ajanının veya personelin veya özel kurumların ve  personellerinin yargı organı olarak yargıçlar ve mahkemeler üzerinde tesir ve etki yaratacak her türlü eylemlerde bulunmalarını yasaklamaktadır.
Türk hukuk sisteminde yargı ergi, “Adli”, “İdari” ve “Askeri Yargı” alanlarında kullanılmak üzere dağıtılmıştır. Bunun dışında “Yüksek Yargı” organları da (Anayasa  Mahkemesi, Sayıştay, Yargıtay, Danıştay gibi) aynı ergi kullanmaktadırlar. Bkz. Kutluhan Bozkurt, “Die Beziehungen der Türkei zur EU, rechtliche Prozesse und rechtliche Einflüsse”, Dissertation, Universität Wien, 2004, s. 15-16.

Türk hukuk sisteminin esin kaynağını, bugün Avrupa Birliği (AB) içinde yer alan Almanya, İsviçre (AB içinde değildir), Fransa, İtalya, Avusturya gibi ülkelerden bazılarının hukukları ve yasaları oluşturmakta ve bu husus ise Türkiye ile anılan bu ülkeler/AB arasında ortak bir hukuki zemin yaratmaktadır.

3.1.3. Hukuksal Bir Kaynak Olarak AB Hukuku

AB hukuku, Birlik/Topluluk kurucu antlaşmaları ile AB kurumları tarafından uygulamaya sokulan ve daha sonra üye ülkelerce Kabul edilerek kendi iç hukuklarında geçerli hale getirilen kurallara dayanmaktadır. Bütün AB mevzuatı – hukuku, kurucu antlaşmanın özel bir maddesine  dayanmak
zorundadır, ki bu hüküm AB yasama ve yasal sisteminin özünü  oluşturmaktadır. Avrupa yasaları ve düzenlemeleri, AB kurumları tarafından usul olarak bir  numara ile numaralandırılır. Hemen hemen bütün olay ve hususlarda, AB Komisyonun “yasama  yetkisi” alanında tam bir yetki tekeli bulunmaktadır. Avrupa Parlamentosu, Komisyon ve Avrupa Bakanlar Konseyi’nin, kurucu antlaşmaların uygulanması kapsamında, AB’nin yetkisine giren tüm alanlarla ilgili  hususlarda, yetkileri ve inisiyatifleri-görevleri- bulunmaktadır. Bu ikincil mevzuat örnekleri ise tüzükler, yönetmelikler, kararlar, tavsiyeler ve görüş’ten oluşmaktadır.

3.1.3.1. AB Hukukunun Supranasyonellik Özelliği

Avrupa Toplulukları Adalet Divanı’nın pek çok kereler kararlarında uyguladığı ve vurguladığı üzere AT (Avrupa Topluluğu- ilk sütunda yer almaktadır) hukuku ulusal hukuka nazaran supranasyonel karaktere sahiptir. Bunun anlamı ise AT Hukuku ile üye ülkelerden birinin hukuku arasında bir çatışma olduğunda, AT hukukunun önceliği ve üstünlüğü sözkonusu olmaktadır, bu nedenle üye ülkenin ulusal hukuku AT hukukuna uymak durumundadır.

Kurucu antlaşmaların hükümleri ile AB tüzüklerinin üye ülkelerin ulusal hukukları üzerinde doğrudan etkili oldukları, -yatay etki-, söylenmek zorundadır. Bunun anlamı ise özel kişiler (gerçek veya tüzel), onlara AB tarafından verilen bu haklardan doğrudan yararlanmaktadırlar ve bu hakları, özel kişiler birbirlerine karşı da kullanabilmektedirler. AB’nin bir diğer temel hukuki mevzuatlarından birisi olan AB yönergeleri de ulusal hukuklar üzerinde doğrudan etkilidirler, ancak bu yetki sadece –dikey yetki- olarak
adlandırılmaktadır. Bunun anlamı ise özel kişiler (gerçek veya tüzel), AB yönergeleri ile verilen haklara dayanarak birbirlerine karşı hak iddia edemezler, zira bu yönergelerin muhatabı özel kişiler değil, üye ülkelerdir.

Yönergeler yanı zamanda hem sert-katı, hem de esnek olabilmektedirler.
Yönergeler, üye ülkelerin düzenlemeyi yerine getirmeleri ve takip edebilmeleri için örnek bir model-şablon hazırlamaktadırlar ve aynı zamanda yönergeler, üye ülkelere bu düzenlemenin çerçevesini – sınırlarını- da göstermektedir, bununla beraber, yönergeler üye ülkelere söz konusu düzenlemeyi kendi iç hukuklarına uygun hale getirme yöntemi
konusunda seçimlik haklar da (iç hukukuna uygun olarak tercüme etme veya aktarma) vermektedirler.

Bir AB tüzüğü ile bir AB yönergesi arasındaki temel fark uygulamada ortaya çıkmaktadır, buna göre AB tüzüğü çıktığı anda derhal ve doğrudan üye ülkelerin yasal sistemlerinin bir parçası-unsuru- olmakta iken, AB yönergesi çıktığında ise üye ülkelerin, ulusal hukuklarına uygun olarak aktarılabilmesi (ulusal hukuk dinamikleri gözetilmektedir) ve iç
hukuklardaki gerekli düzenlemelerin yapılabilmesi için bir süre gerekli olmaktadır.

3.1.3.2. Yer İtibariyle Geçerlilik

Genel olarak, AB hukuku AB’ne üye 27 ülkede geçerli olan hukuku ve sistemi ifade etmektedir. Bununla beraber, zaman zaman bazı AB üye ülkeleri, AB’nin yasal  sisteminden veya kurucu antlaşmalarından doğan müzekkerelere-uygulamalara katılmamayı tercih ettikleri durumlar da sözkonusu olmaktadır. Bunun anlamı ise bu üye ülkeler, müzakereler uygulamalar ile ilgili alanlardaki genel yapılanmaya dahil olmadıkları sonucunu doğurmaktadır. Halen dört ülke, AB’nin bazı uygulama ve geçerlilik alanlarına dahil  değildirler, ki bu ülkeler Danimarka, İrlanda, İsveç ve Birleşik Krallıktır.

3.1.3.3. Fikrî Haklar Kapsamında AB Düzenlemeleri

Fikrî Haklar (FH) ile bağlantılı olarak çok sayıda AT/AB düzenlemeleri kapsamında, yönergeler ve tüzükler çıkarılmış, bunların bir kısmı mevcut, -bugünkü- uygulama durumunu göstermemektedir. Bununla beraber özellikle şu AB yönergesi özellikle vurgulanmalıdır:
2004/48/EC sayılı Avrupa Parlamentosu ve Konseyi’nin Fikrî Haklara ilişkin yasal düzenlemeleri. FH’a ilişkin olarak yeni düzenlemeleri, çoğaltma (telif) ve ilgili diğer haklar, ticari markalar, tasarım veya patentleri içerir AB yönergesi Nisan 2004 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Yönerge ile üye ülkeler, taklit ve korsan ürünlere karşı etkili,  caydırıcı, orantılı yasal düzenleme ve cezalar getirilmesi ve yarıca; AB içinde Fikrî Hak Sahipleri için bir
geçerlilik alanı oluşturma ile yükümlü kılınmışlardır.

3.2. Fikrî Haklar Sözleşme Yönetimi
3.2.1. Sözleşme Hukukunun Temel Prensipleri

Yukarıda daha önce açıklandığı üzere, Kıta Avrupa'sı ile Anglosakson Hukuk sistemleri arasındaki farklılık, sözleşmenin şekli ve içeriği açısından, seçilen hukuk sistemine göre de geçerli olmaktadır, bir başka ifade ile geçerliliğini korumaktadır:Anglosakson ülkelerinde genel olarak sözleşme hukukunun temel prensiplerine ilişkin herhangi bir yazılı düzenleme veya norm bulunmamaktadır. Örneğin sözleşme
hukukunda yer alan “icap ve kabul” ile veya mülkiyet hakkının nasıl devredildiği kazanıldığı ile ilgili herhangi bir yazılı düzenleme yoktur. Buna karşılık Kıta Avrupa'sı Hukuk sisteminde temel prensipleri belirleyen çok sayıda hüküm bulunmaktadır.

Eğer sözleşme taraflarının her ikisi de Kıta Avrupa'sı Hukuk sistemine dahil olan ülkelerden iseler (örneğin Türkiye ve Belçika) ve taraflar sözleşmenin tabi olacağı hukuk ile veya herhangi bir konu ile ilgili, herhangi bir düzenleme yapmamış iseler veya hüküm yoksa, bu durumda bile yazılı olarak belirlenmiş normlar- düzenlemeler yasalarda yer
almaktadır. Taraflardan biri Kıta Avrupa'sı sistemi, diğeri ise Anglosakson  sistemlerinden geliyorlarsa ve seçilen hukuk Anglosakson Hukuku ise o zaman, yazılı hükümlere değil de, mahkemelerin vermiş olduğu kararlara-içtihatlar ile geliştirilen yazılı olmayan temel prensiplere bakılarak bir değerlendirme yapmak gerekecektir. Bu nedenden dolayı karşı taraf Amerikalı veya İngiliz ise size çok uzun bir sözleşme sunacaktır. Eğer sözleşmede tarafların seçtiği herhangi bir hukuk yok ise bu durumda,
Milletlerarası Özel Hukuk Yasaları hangi hukukun uygulanacağını belirleyecektir. Farklı hukuk sistemlerinden dolayı, sözleşmenizde uygulanacak hukukun dikkatlice seçimi oldukça önemli olmaktadır.

Uluslararası sözleşme yönetimi, dikkatlice uygulanacak hukukun seçilmesi ile başlar (geçersizlik hallerinden sakınmak gereklidir) ve seçilen hukuk sistemi hakkında tam bilgilenmekle devam eder, bu noktada Milletlerarası Özel Hukuk Düzenlemeleri ayrı tutulmalıdır. Bu söylenen hususlarla beraber, sözleşme hukukunun bazı prensipleri  evrenseldir,
örneğin mahkeme sözleşmenin içeriğine her zaman bakacaktır, sözleşmenin başlığı ile yetinmeyecektir, sözleşmenin türünü ve hukuksal tanımını ona göre  yapacaktır.

Sözleşmenin hukuksal tanımı ya da ne tür bir sözleşme olduğu,  sözleşmenin başlığından değil, sözleşme taraflarının yükümlülüklerinden ve  sözleşmenin içeriğinden anlaşılır. Bu hususu hatırlamak önemlidir.

3.2.2. Sözleşme Öncesi Süreç

Sözleşme öncesi süreçte gizli bilgilerin verilmesini-paylaşılmasını engellemek mümkün değildir, hele de taraflar birbirleri ile lisans veya franchising için görüşmeler yapıyorlarsa! Bundan dolayı, gizlilik anlaşmasını imzalamak, diğer tarafın sözleşme öncesi -görüşmeler sırasında- aldığı bilgileri farklı amaçlar için kullanmasını engellemek için önemle tavsiye edilmektedir.

3.2.2.1. Genel Kural: İyi Niyet Kuralı

Aklınızda bulunması gereken bir diğer husus ise görüşmelerde bulunduğunuz tarafa karşı sorumluluklarınızın, sözleşmenin imzalanması ile başlamadığı, sözleşme öncesi dönemde de onlara karşı sorumluluklarınızın olduğu hususudur. Çoğu ülkelerde, İngiltere hariç, anlaşma yapan taraflar sözleşme öncesi dönemde, “iyi
niyetle” hareket etmek durumundadırlar. Bundan dolayı sözleşme imzalanmadan önce, eğer karşı tarafın sebepsiz bir eylemi veya fiili sözkonusu olur ve sözleşme imzalanmaz ise genel kural olan, tarafların “iyi niyetli olması” yükümlülüğü, tarafların birbirlerinin çıkarlarını dikkate almak durumunda olmalarının gerekliliğinden dolayı, bir taraf sorumlu
tutulabilir.

Bundan dolayı, eğer karşı tarafı, gerçekte niyetiniz olmadığı halde, sözleşme imzalamak istediği hususunda inandırırsanız, o vakit, ciddi bir tazminat davası ile karşı karşı karşıya kalabilirsiniz. Bundan dolayı, bu talep sadece sözleşmenin  imzalanmaması ile sınırlı olmayacağı gibi, başka taraflarla da yapılacak olası sözleşmeleri engelleyeceğinden
dolayı, olası zararın kapsamı geniş olabilecektir. Genel iyi niyet kuralına ilave olarak, sözleşme öncesi dönem için özellikle Belçika’da ticari ortaklık sözleşmelerinde sözleşme öncesi yükümlülükleri  düzenleyen bir yasa
çıkarılmıştır.

3.2.2.2. Ticari Ortaklık Anlaşmalarında Sözleşme Öncesi Ön Bilgilendirme Yasası

Belçika, ticari bir formül veren tarafın uyması gereken zorunlu kuralları içeren bir yasayı kabul etmiştir, (sözleşme öncesi bilgilendirme yasası). Bu yeni yasanın kapsamı oldukça geniştir. Eğer sözleşmede belirtilen aktiviteler, öncelikle Belçika’da yapılacak ise o zaman, sizin bu yasanın kapsamına girip girmediğinizi belirlemek çok önemli olacaktır. Eğer bu yasa kapsamına giriyorsanız, karşı tarafa açıklamanız gereken –vermek
zorunda olduğunuz- kesin hususlar bulunmaktadır. Bu yasanın getirdiği zorunluluklara uymazsanız, sözleşmeniz iptal olabilir!

Bu Yasa Ne Zaman Uygulanır?

Bu yasa, franchising ve lisans anlaşmalarına kesinlikle uygulanır, fakat bunun yanısıra, eğer aşağıdaki koşullar yerine getirilmişse onlara da uygulanır. Bu şartlar nelerdir?
(i) Sözleşme bir “ticari ortaklık sözleşmesi” olmalı
(ii) Bu sözleşme iki taraf arasında, kendi adlarına ve kendilerini temsil eden kişiler (gerçek veya tüzel kişiler) aracılığıyla yapılmalı
(iii) Bir taraf diğer tarafa, ticari ürün formlarını kullanma hakkını, ürünlerini
satarken veya hizmet sunarken, vermektedir, (buna karşılık, malların
üretimine-imalatına dahil olan teknik ticari ortaklıklar, bu yasanın kapsamına girmemektedir)
(iv) Diğer taraf bu ticari formülün kullanımı için doğrudan veya dolaylı bir bedel ödemeli
(v) Ticari formülün kullanımı aşağıdakilerden birinin kullanımı ile bağlantılı
olmalıdır:
- ortak amblem veya sembollerin kullanımı
- ortak ticari adların –unvanların- kullanımı
- know-how –teknik bilginin transferi
- ticari veya teknik destek.

Yukarıdaki şartlar okunduğunda, fiili durumlar dikkate alınarak, her çeşit ticari ilişki kapsamındaki görüşmeler bu yasanın kapsamına girebilir, örneğin franchise, distribütörlük, joint-venture –ortak girişim sözleşmeleri-, intra-grup sözleşmeleri, lisans sözleşmeleri vs. Olaydan olaya bir değerlendirme gerekli olacaktır. Şartlar yerine getirilmiş ise sözleşmenin adı ne olursa olsun bu yasa uygulanacaktır.

Eğer Yasa Uygulanır Ise Ne Yapılmalı?

Eğer sözleşme öncesi bilgilendirme yasası uygulanabilir ise ticari formülü kullanma hakkını veren taraf, karşı tarafa sözleşme imzalanmadan ya da ödeme yapılmadan en az 30 gün önce bir bilgilendirme dokümanı göndermek zorundadır. Bu bilgilendirme dokümanı iki bölümden oluşmalıdır. İlk bölümde kısaca, ticari ortaklık sözleşmesinin esas koşulları  belirtilmelidir, örneğin telif haklarının hesaplanması, ticari formülün verildiği tarafın sorumluluklarını yerine getirmediği zaman doğacak sonuçlar, yenilenmenin şartları, ticari formül veren tarafın kendisine ayırdığı-sakladığı haklar, rekabet yasakları vs. İkinci bölümde, detaylı olarak ticari ortaklık değerlendirilmelidir. Bu husus, diğerleri ile birlikte aşağıdaki bilgilerin verilmesini gerektirmektedir:
Tarihçesi, durumu ve “piyasa-pazar- beklentileri”, buna bölgesel ve genel
bakış açıları ile piyasayla ilgili bilgi paylaşımları da dahil olmak üzere,
(piyasa fizibilite raporu gerekli degil)
Verilen FMH ile FM’e dahil olan daha önceki ticari deneyimler Ticari kullanım hakkını verdiğiniz tarafa bir aylık bir süre içinde hiçbir şekilde borç/ödeme zorunluluğu uygulanamaz. Bu süre, ilgili dokümanın/ bilginin verildiği tarihten itibaren geçerlidir.

Yaptırımlar

Yasada ticari formülün verildiği taraf, yasanın belirlediği şekilde bu bilgileri alamaz ise esas sözleşme geçerli olduğu tarihten itibaren iki yıllık süreç içinde her zaman ticari ortaklık anlaşmasını geçersiz saydırabilir, (en kötü durum senaryosu). Yasaya göre ayrıca, sözleşme şartları uygun şekilde bilgilendirme dokümanında yer almıyor veya tanımlanmıyorsa, bu şartların ticari formülü alan tarafa karşı kullanılması engellenmiştir. Yasa bu bilgilendirme dokümanın, açık ve anlaşılır bir şekilde verilmesinin sağlanmasını öngörmektedir ve eğer bu bilgilendirmede bir muallaklık var ise ticari formülün verildiği tarafın lehine değerlendirilecektir.

Belçikalı şirketler ile yapılan ticari ortaklık anlaşmalarında bu sözleşme öncesi bilgilendirme zorunluluğu yasası dikkate alınmalıdır, aksi takdirde ağır yaptırımları bulunmaktadır. Esas sözleşme geçerli olduktan sonraki iki (2) yıllık süreç içinde bu ön şarta uyulmadığı için sözleşmenin iptali istenebilir.

Gizlilik

Eğer yasa uygulanıyor veya uygulanacak ise bu yasada, ticari ortaklık anlaşması ile ilgili olarak gizlilik anlaşmaları hakkında hükümler de yer almaktadır. Bu gizlilik hükümleri, taraflara ticari ortaklık anlaşması öncesi verilen bilgileri de kapsamaktadır. Ayrı bir gizlilik anlaşmasının yapılması yine de tavsiye edilmektedir, (bkz. Bölüm 3).

3.2.3. İyi Bir Anlaşma Nasıl Hazırlanır?

İyi bir sözleşme taslağı için KISS (“Keep it simple and easy”) presibini dikkate almanızda yarar vardır. Bunun anlamı ise sözleşmeyi basit ve tutarlı yapmaktır.  Tavsiye edilen sözleşmenin uygun ve anlaşılır bir dilde ve ayrıca, aynı zamanda sözleşme için hukuk dilini ve terminolojisini de dikkate almak gereklidir. Bunun için bir  hukukçuya- avukata başvurmak önemlidir. Sözleşmeler doğru hukuksal terminolojiyi içermeli, açık, anlaşılır ve somut olmalıdır! Uluslararası sözleşme yönetiminde, uygulanacak hukuka göre  sözleşmenin dili seçilmelidir ve bu hususta sözleşmede belirtilmelidir.

Sözleşmenin genel şekli aşağıdaki gibidir:
Akit tarafların tanımlanması ile sıfatlarının (unvanları) yazılması ile başlar, (bu bile başlı başına hukuki bir alıştırmadır!) ve giriş hükümleri ile devam eder. FM ile ilgili sözleşmelerin giriş bölümünde özellikle FMH’na ilişkin, haklar/buluş patent veya ticari marka sahipliğini belirtmek mümkün ve karşı taraf açısından, FMH’nın ilk tarafta kalacağı hususu yer alabilir.

Tarafların hak ve yükümlülükleri ayrı ayrı açıklanır, beyan edilir, (bu bölümde en önemli ve temel unsur, ekonomik ilişkinin hukuksal tercümesi- nitelendirilmesidir). Daha sonra standart 4 temel unsur (“boiler plate clauses”) takip etmelidir. Bu standart şartların önemi gözardı edilmemelidir.

3.2.3.1. Sözleşme Bütünlüğü

“(…) Bu anlaşma ve eklerinde belirtilen terimler ve koşullar, taraflar arasındaki tüm sözleşmeyi oluşturmaktadır ve taraflar arasındaki yazılı veya sözlü daha önceki taahhütler, temsilcilik ilişkileri veya diğer anlaşmalar, yaklaşımlar da bu sözleşmenin konusuna dahil olmaktadır. (…)”

3.2.3.2. Feragat

“(…) Bu anlaşmanın hükümlerinin hiçbirinden, taraflardan birinin yazılı izni olmadan feragat edilemez. Hiçbir feragat, bu sözleşmenin şartlarının değiştirilmesi olarak görülemez ya da hiçbir hatadan (şu an ve gelecekte) feragat ya da sözleşmenin ihlalinden feragat olarak algılanamaz, istisnai olarak feragatın kendisinde özellikle belirtilmemişse (…)”

3.2.3.3. Öncelik Sıralaması Hükümü

(…) Herhangi bir taraf ya da taraflara yüklenen özel zorunluluk sözleşmeye bağlı çizelgenin-eklerinin- hükümlerine uygun olarak okunup yorumlanacaktır,  bununla ilgili düzenlemelere uygun olarak, sözleşmenin ve eklerinin hükümleri,  arasındaki herhangi bir belirsizlikte, uyuşmazlıkta ya da tutarsızlıkta, bu sözleşmenin hükümlerinin sözleşmeye bağlı çizelgelere-eklere- göre önceliği vardır (…)”

3.2.3.4. Uygulanacak Hukuk ve Yer Itibariyle Yetki Şartı

“(…) Bu anlaşmanın hem uygulanmasında hem de yorumlanmasında Belçika hukuku uygulanacaktır, Milletlerarası Özel Hukuk Mevzuatı devre dışıdır. (...)”
- Tahkim – Hakem şartı
“(…) doğrudan veya dolaylı bu anlaşmaya bağlı olarak doğan tüm  anlaşmazlıklar, Uluslararası Ticaret Organizasyonu-Odasının tahkim-hakem kurallılarına göre çözülecektir. Tahkim Anvers’te olacaktır ve Tahkim sürecinde dil olarak İngilizce kullanılacaktır (...)” Tahkimin yanı sıra daha önce uzlaşma usulünü ve teklifini öngörebilirsiniz.
- Mahkemeler
“ (…) Bu anlaşmanın içeriği, geçerlilik performansı- koşulları ile ilgili tüm
anlaşmazlıklarda sadece Anvers mahkemeleri yetkilidir. (…)”

3.3. Fikrî Haklar ile Bağlantılı Sözleşme Çeşitleri
3.3.1. Gizlilik Anlaşmaları

AB içinde patent tescili için yapılan patent başvurularında, buluşun, patent
başvurusunun gönderilmesine Kadar gizli tutulması çok önemlidir; eğer buluş, patent başvurusu yapılmadan önce açıklanır ise bu husus patent başvurusunu olumsuz etkileyebilecektir. Gizlilik anlaşmaları (şu tanımlamalar da kullanılmaktadır: Gizli Tutma Anlaşması -GTA
(“Non-Disclosure Agreement NDA”) ya da (Confidential Disclosure Agreements)” ya da “CDA’lar”, ya da (Secrecy Agreements) (Gizlilik Sözleşmesi) ve sözleşmedeki diğer gizlilik koşulları, buluşların patent başvurusu gönderilinceye Kadar gizli kalmalarını sağlayan anahtar unsurlardır.

Gizlilik anlaşmaları ve gizlilik koşulları farklı anlaşma türlerinde –durumlarında da hem yararlı hem de önemlidirler, örneğin:
Ticari sırların korunması (pazar stratejileri, finans stratejileri, müşteri bilgileri…);
Şirket bilgilerinin korunması (imalat yöntemleri, ürün içeriği…);
Gizli bilgilerin korunması, fikir ya da daha buluş olarak nitelendirilmeyen bilgilerin korunması (örneğin araştırma bilgilerinin ön safhasına ilişkin bilgiler);
Gönderilen patent başvurusundaki (Teknik Bilgi) know-how’ın korunması
Gizlilik anlaşması ile değerli ve önemli gizli bilgilerinizi koruma altına alabilirsiniz.

Gizli (Teknik Bilgi) Know-how’a ilişkin güzel bir örnek olarak McLaren olayı, Formula 1 yarış ekiplerinden, Ferrari’ye ait gizli bilgileri illegal şekilde ele geçirmelerinden dolayı 100 milyon doları (!!) ödemek zorunda kalması, gösterilebilir.

3.3.1.1. Gizlilik Anlaşmaları ya da Gizlilik Hükümlerine Kimler Uymalıdır?

İki farklı grup, şirket ile ilgili gizli bilgilere ulaşabilir: Bunlardan ilki, şirket personeli veya çalışanı, ikincisi ise şirketin gizli bilgileri açıklaması gereken ya da açıklamak istediği üçüncü şahıslardır.

1. Şirket Elemanları- Personeli

Şirket elemanları, bir tarafta şirket çalışanları ile diğer taraftan ise şirkete hizmet veren serbest meslek sahipleridir, (örneğin şirketle herhangi bir iş sözleşmesi olmayan idareciler). Şirket elemanları, Belçika’da iş sözleşmeleri yasasına göre zaten şirket çalışanları, belirli bir şekilde işverenle ve işle ilgili olarak gizlilik yükümlülüklerine tabidirler. Fakat bu yasal zorunluluklar, süre ve kapsam olarak sınırlı olduklarından dolayı, şirketin elemanlarının, iş sözleşmelerinde belirli işlemleri yapmama taahhüdünü içerir hükümler zaten yer almakta, bu ise şirketin gizlilik bilgilerinin korumasında yüksek derecede bir koruma sağlamaktadır.

Bu konuları, çalışmanın başlangıcında (iş sözleşmesinde) düzenlemek, çalışan ile daha sonraki bir zamanda gizlilik anlaşmasına yeğlenmelidir, (örneğin çalışana daha sonra şirket içinde aldığı promosyondan dolayı gizli bilgilere daha geniş erişim verilirse, ya da çalışan sözleşmesini bitirdiği zaman). Şirkete hizmet veren serbest meslek sahipleri ile şirket arasında herhangi bir iş sözleşmesi olmadığından dolayı iş sözleşmeleri yasasında yer alan gizlilik anlaşmaları bu grubu bağlamaz. Bundan dolayı gizlilik hükümlerini onların hizmet veya servis yönetim-anlaşmalarına dahil etmek, ya da bunlar yok ise bu kişiler ile şirketin gizli bilgilerini koruyan ayrı bir gizlilik anlaşması yapılması çok önemlidir.

2. Harici Şahıslar- Üçüncü Şahıslar

İkinci grup (gizlilik bilgilerini alan) ise harici kişilerden – taraflardan - oluşmaktadır. Bunlar, danışmanlar, araştırma kurumları, taşeronlar (örneğin ürünü-imalatı yapanlar, pazarlama şirketleri), dağıtıcılar, eser sahipleri, müşteriler, araştırmacılar, şirket ile ilgilenen alıcı adayları vb. Bu kişilerin, şirketlerin her biri, şirket ile ilgili özel gizli bilgilere ulaşma imkanı olabilecektir, ki bunların bazılarının rakip (olası) firmalar içinde çalışması
mümkündür. Gizlilik koşullarını içeren özel bir anlaşma yok ise (örneğin dağıtım, imalat veya lisans anlaşmaları gibi) o zaman, o şirket veya şahıs ile hizmet ilişkisine  başlamadan veya hizmet almaya başlamadan gizlilik anlaşmasının imzalanması önemlidir.

3.3.1.2. Gizlilik Anlaşması veya Gizlilik Şartındaki Temel Yükümlülükler Nelerdir?

Temelde gizlilik anlaşması veya gizlilik şartı hükümlerinin amacı, gizli bilgilerin verildiği tarafın, (genelde bu tarafa “alıcı” denilmektedir), bu gizli bilgileri başkaları ile paylaşımı ve bu bilgileri anlaşmanın kapsamı dışında kullanılmasını  engelleyebilmektir.

Alıcı tarafın aldığı gizli bilgilerden dolayı şu sorumlulukları bulunmaktadır:
(a) Gizli bilgiyi, gizli ve saklı tutmak ve bu bilgiyi veren tarafın önceden yazılı izini olmaksızın bu gizli bilgileri herhangi bir üçüncü şahıs veya tarafa açıklamamak;
(b) Gizli bilgileri anlaşmanın kapsamı dışında, herhangi bir servis ve hizmette kullanmamak. Eğer bilgi, sadece düşük seviyede korunması haricinde ise diğer zorunluluklarda, yukarıda açıklanan esas sorumluluklara göre kullanılabilir. Örneğin;
1) Bilgiyi alan taraf bunları –gizli bilgileri- sadece çalışanlarına bilmelerini
gerektirecek ölçüde –aralarındaki iş sözleşmeleri ile yükümlülüklerine uygun olarak- açıklayabilir ve verebilir. Şirket elemanlarına gizli bilgileri verecek olan alıcı taraf, bu gizli bilgileri sadece mevcut çalışanlarına, bu bilgiyi yapacağı iş veya hizmet –servisler için kullanması gereken personellerine, vereceğini kabul etmiştir.
2) Bilgiyi alan çalışanlarını, verilen bu bilginin gizlilik karakteri hakkında
bilgilendirmelidir. Şirket elemanları-personeli gizli bilginin bir gizlilik karakterinin olduğu hakkında bilgilendirileceklerdir.
3) Alıcı taraf, elamanlarını bu gizlilik hükümlerini içeren sözleşmedeki kısıtlılığı sınırlılığı- Kadar, bu bilgiler ile ilgili olarak kısıtlamalıdır –sınırlamalıdır. Şirket elemanları önceden, gizlilik anlaşmasının, tanımlama ve şartlarının onlar içinde aynı şekilde geçerli olacağını Kabul ederler.
4) Alıcı taraf gizli bilgileri, hizmeti vermek için anlaşmada öngörülen yükümlülüklerini yerine getirme haricinde, kopyasını yapamaz, çoğaltamaz. Alıcı taraf bu gizli bilgileri, sadece vereceği hizmet için gerekli olacak sayı kadar çoğaltabilecektir- kopyalayabilecektir, daha fazlasını değil. Gizlilik anlaşmaları, alıcı tarafın sözleşmenin sona ermesinde, (ya da diğer tarafın önceden yaptığı talep üzerine), bu gizli bilgileri geri vermesini ya da bu bilgileri yok etmesini gerektirmektedir. Bilgiyi veren tarafın her zaman yazılı talebi ile ya da anlaşmanın bitiminde alıcı taraf
derhal bilgiyi veren tarafa gizlilik bilgileri ile ilgili tüm bilgileri ve dokümanları geri vermek durumundadır.

3.3.1.3. Gizlilik Anlaşmalarının İçerdiği Diğer Genel Hükümler

Gizlilik anlaşmaları genelde karşı tarafa verilen bilginin, karşı tarafa aynı şekilde verilmesi ile, “oldugu gibi olarak”, düzenlenir. Gizli bilginin kullanım riski alıcı tarafın kendi riskine dahil olmaktadır. Karşı tarafa verilen tüm gizli bilgiler, “OLDUĞU GİBİ” verilmiştir ve herhangi bir şekilde doğruluğu, performansı ya da bir amaç için uygunluğu hakkında açık yada örtülü bir
teminat içermez. Bu gizli bilginin kullanım riski tamamen alıcı tarafın kendisine aittir. Bunun yanısıra, bu anlaşmalar, gizli bilgilerin verilmesinin karşı tarafa FH’dan doğan lisansın devredilmediğini de belirler.

Ne gizlilik anlaşması ile ne de alıcı tarafa bilgi veren tarafın verdiği gizli bilgilerin açıklanması ile alıcı tarafa, herhangi bir şekilde patent, çoğaltma (telif) hakları, ticari sır ya da diğer FH’a ilişkin herhangi bir lisans yetkisi verilmemektedir. Eğer yüksek derecede gizli şirket bilgilerini açıklamayı düşünüyorsanız, karşı taraf, gizlilik ile ilgili zorunluluklarına saygı göstermez veya gizliliği ihlal ederse yaptırımlar öngörülmesini isteyebilirsiniz ve/ya da bu hususta ispat yükünü karşı tarafa yükleyebilirsiniz. Ayrıca alıcı taraftan, böyle bir yaptırım ile karşılaşması durumunda, bilgiyi veren tarafa bir ödeme yapılmasını garanti altına almak için bir Banka teminat mektubu vermesi istenebilir.

Eğer alıcı taraf ihmal sonucu bile olsa bu anlaşmayı ihlal ederse, diğer tarafa 25.000-Avroluk bir tazminat –yaptırım- ödemek zorundadır. Bununla birlikte, bilgiyi veren tarafın daha fazla tazminat isteme hakkı ayrıca saklıdır-bulunmaktadır. Bu anlaşmanın bir ihmal sonucu bitebilmesi için zarar gören tarafın, bu bilgilerin üçüncü şahıslara ulaştığını ispat etmesi gereklidir. Diğer taraf ise bunun aksini ispatlayabilir.

3.3.1.4. Şirket İştirakleri - Şubeleri

Bazı gizlilik anlaşmaları, bilgiyi alan şirketin bu bilgiyi şubeleri veya iştirakleri ile paylaşmasını öngörebilir. Her gizlilik anlaşması için gizli bilginin böyle daha geniş bir şekilde dağıtılıp dağıtılmayacağının istenmesi gereklidir.

Bir taraftan şube ve iştiraklerin, anlaşmada kendilerine verilen bilgiler ile kendi görevlerini, hizmetlerini yerine getirmeleri gerekli olabilir, (bu bilgilerin verilmesi artı bir değer getirebilir). Fakat diğer taraftan da bilgiyi veren tarafın, gizli bilgilerin kime ulaştığını kontrol etmesi güçleşecektir ve bu bilginin suiistimali veya bu bilgilerin ifşası ihtimali yükseltecektir. Bunun yanı sıra olabilir ki, bu alıcı tarafın şube veya iştiraklerinden bazıları bilgiyi veren tarafın rakiplerinden biri olması da mümkündür. Son olarak da anlaşma yapılan taraf, gerçekten etkili bir şekilde bu gizlilik hükümlerini, bilgiye erişebilen  şubesine uygulatıp uygulatamayacağı –denetleme yapıp yapamayacağı tartışmalı kalacaktır. Alıcı taraf gizli bilgileri herhangi bir şubesi ve onların personeli ile  paylaşabilir, şu şartla ki, bu şube veya iştirak, bu anlaşmadaki alıcı tarafın bağlı olduğu  kapsamda kendinin
de bağlı olduğunu kabul ederse ve alıcı taraf, bu şube veya iştiraklerin  personellerinin yapabileceği ihlallerin sorumluluğunu üstlenir ise.

3.3.1.5. Tek Taraflı ve Iki Taraflı Gizlilik Anlaşmaları

İki taraflı gizlilik anlaşması, iki tarafında açıkladığı bilgileri korur. Tek taraflı gizlilik anlaşması ise sadece bir taraf tarafından açıklanan bilgiyi korur. Diğer tarafların gönderdiği gizlilik anlaşmalarının dikkatlice kontrolü gerekli ve önemlidir. Bilgiyi veren tarafın verdiği bilgilerin korunup korunmadığını görebilmek için gizlilik anlaşmalarının kontrolü önemlidir. (Eğer gizli bilgi paylaşılmak isteniyor ise). Eğer tek taraflı gizlilik anlaşmasının imzalanmasına karar verilmiş ise ve eğer daha ileri bir tarihte gizlilik
bilgilerinin paylaşılması düşünülüyor ise bu durumda, iki taraflı gizlilik anlaşmasının imzalanması gereklidir.

3.3.1.6. Gizlilik Anlaşmaları ve Gizlilik Hükümleri Ne Zaman ve Kimler Tarafından İmzalanmalıdır?

Gizlilik anlaşmaları (ya da gizlilik hükümleri içeren diğer anlaşmalar) herhangi bir buluşu (Teknik Bilgi) know-how’ı, ticari sırları ya da diğer gizli bilgileri açıklamadan önce imzalanmalıdır. Karşı tarafı, şirket ile gizlilik anlaşmasının imzalanacağı hususunda zamanında ve doğru şekilde bildirmek gereklidir. Hiç bir zaman, karşı tarafın, imzalanan gizlilik anlaşmasının toplantıdan kısa bir süre sonra verileceği sözüne inanılmamalıdır. (Çünkü bu süre zarfında karşı tarafın herhangi yazılı bir zorunluluğu olmayacaktır). Dikkat edilmesi gereken diğer bir husus ise irtibata geçilen kişinin genelde anlaşma imzalama yetkisinin olmayacağıdır ve bundan dolayı da, şirketin yetkili ve yasal temsilcisi tarafından imzalanabilmesi için ilave süreye ihtiyacının  olabileceğidir.

3.3.1.7. Son Hususlar

Gizlilik anlaşmasını güvendiğiniz ortaklarla yapılması önemlidir! Aksi takdirde gizli bilgilerin açıklanması ya da ihlal edilmesinden sonra, şirketin gerçek zararlarının ispatlanması oldukça zor olabilir. Ayrıca karşı tarafı dava edebilmek, eğer siz bir küçük şirket iseniz (hele bir KOBİ iseniz ve karşı tarafta uluslararası bir şirket ise), bu süreç zor olabilecektir.
Açıklanacak gizli bilgiler her zaman, karşı tarafın sözleşmenin hükümlerini yerine getirmesi için gerekecek kadar, -olabildiğince en az- bilgi ile  sınırlanmalıdır. Gizli bilgiler verilirken ne kadar kısıtlayıcı olursa, gizli bilgilerin saklı kalma şansı, olasılığı artacağı gibi, olay yargıya taşınırsa önemli bir tazminat verilmesini sağlayabilecektir.

3.3.2. Patent Lisans Anlaşmaları

Patent lisans anlaşmaları, patentin lisans hakkına sahip olan kişinin (paten sahibi) diğer tarafa, paten hakkı kapsamına giren bazı aktiviteleri gerçekleştirmesi için hak ve yetki devrini veren anlaşmalardır. Bu bölümün amacı patent lisans anlaşmasının anahtar unsurlarını  vurgulamaktadır,
(hukuki detaylara girmeden). Bu unsurların çoğu lisans anlaşması için  görüşmelerde Bu kişi patent hakları sahibi olabileceği gibi, lisans kullanma hakkına sahip alt lisans kullanıcısı da olabilir. Yapılacak işlemelerin temelini oluşturacaktır ve bu temeli anlamak, görüşmelerde iyi bir sonuca varmak için yararlı olacaktır. Aşağıdaki bölümlerde örnek olarak bir şirketin yeni bir sprey ile boyama teknolojisinin patent haklarına sahip olduğu varsayılmaktadır ve şirketin bu teknolojinin lisansını taraf A ve/veya taraf B’ye, vermek istediği varsayılmaktadır. Aşağıda ürünler terimi yeni
patent alınan teknoloji ile üretilen ürünleri ifade etmektedir.

3.3.2.1. Münhasır ve Münhasır Olmayan Lisanslar

Taraf A’ya patentli üretim teknolojisini kullanması için münhasır olmayan lisans yetkisi verir iseniz, taraf B’e bu üretim teknolojisini kullanma hakkını verme  özgürlüğünüz muhafaza edilmektedir. Ne taraf A ve ne de taraf B, birbirlerine karşı o yeni üretim teknolojisini kullanmayı yasaklama hakları olacaktır. Lakin, ilk münhasır olmayan lisans taraf A’ya veriliyor ise taraf B’ye, bir münhasır lisans verme hakkı  kaybedilmektedir.

Şirket taraf A’ya, bu vesile ile patent hakları kapsamında (…) münhasır olmayan lisans (…) bahşetmektedir (…) Patenti alınan üretim teknolojisinin kullanımıyla ilgili münhasır lisans taraf A’ya verilmek
istenirse, netice itibariyle; patenti alınan başka bir üretim teknolojisinin kullanma lisansı taraf B’ye verilemeyecektir. Dahası anlaşmada başka türlü yazılmamış veya farklı bir şey öngörülmemişse kendi şirketinizin de, patent üretim teknolojisi taraf A’ya verildiği için,  kullanma izni-lisansı olmayacaktır. Şirket bu anlaşma ile taraf A’ya patent hakları kapsamında (…) münhasır haklar (…) vermektedir.

3.3.2.2. Lisansın Kapsamı

Patent lisansı, verilecek patent lisansı –ruhsatı-, ilgilenen tarafın gerçekten aktif olduğu ya da aktivitelerin geliştirilmesinin taahhüt edildiği ve böyle bir izlenimin verildiği alanlarla (teknolojik) sınırlamak iyi bir uygulamadır. Özellikle münhasır  lisans verilmek isteniyorsa bu lisansın özel bir alanla sınırlanması önemli olabilir.  Böylelikle diğer alanlarda diğer taraflara münhasır lisans verme özgürlüğü elde  tutulmaktadır ve böylelikle lisans gelirleri azami seviyede arttırılabilecektir. Patenti alınan üretim teknolojisinin münhasır lisansı, farklı alanlarda yer alan sektörlere,
örneğin tren üretimi yapan A’ya ve buna karşılık farklı bir sektörde, örneğin otomotiv sektöründe üretim yapan B’ye verilebilmektedir.

Şirket taraf A’ya patent hakları (…) kapsamında tren üretimi alanınında (…) lisans vermektedir. Eğer başka bir alanda münhasır lisans verilmek isteniyor ise münhasır  olmayan lisanslar belirli bir alan ile de sınırlanmalıdır. Örneğin ilk başta taraf A’ya, patenti  alınan üretim
teknolojisi ile ilgili münhasır olmayan patent lisansı, tren üretimi alanında  verilirse daha sonra, taraf B’ye patenti alınan üretim teknolojisinin münhasır lisansını  (taraf B’ye) otomotiv alanında verebilirsiniz.

3.3.2.3. Geçerlilik Sahası (bölgesi)

Lisansı belirli bir saha –alan- ile sınıflamanız mümkündür. Örneğin AB ülkeleri gibi. Böylece taraf A’nın teknolojisi Amerika Birleşik Devletleri’inde (ABD) pazarlamasını sınırlamak mümkün olabilecektir. Böylelikle taraf B’ye, ABD’de (münhasır) lisans verebilirsiniz. Lisansı belirli bir saha-bölge- ile sınırlamak, eğer lisans-ruhsat-verilen taraf, patenti alınan teknolojiyi, dünya bazında pazarlayacak kapasitesi yok ise önerilir. Şirket taraf A’ya (…) patent hakları kapsamında Belçika, Fransa ve  Almanya’da
kullanılmak üzere (…) lisans –ruhsat vermektedir.

3.3.2.4. Telif Ücreti İçermeyen ve İçeren Lisanslar

Patenti alınan sprey ile boyama teknolojisinin taraf A’ya verilen lisansı –ruhsatı, telif – ruhsat ücreti içermeyen lisans olabilir. Bunun anlamı, taraf A’nın teknolojiyi kullandığı için herhangi bir ödeme yapmasına gerek olmadığıdır. Şirket böylelikle taraf A’ya patent hakları çerçevesinde (…) lisans telif ücreti içermeyen (…) lisansı vermektedir. Taraf B’ye telif ücreti içeren lisans verebilirsiniz, böylelikle onları patentli teknolojinin kullanımı hususunda bir ödeme yapmaya zorlamanız mümkündür. Bu ödeme şunlardan hasıl olabilir: Telif hakkı ücretinden oluşabilir, bu ise genelde taraf B’nin teknolojiyi kullanarak ürettiği ürünlerin satışından alınan belirli bir yüzdeyi ifade etmektedir; sabit bir meblağ, örneğin, bir kerelik ödenen –tekrarlanmayan- lisans ücreti ya da yıllık bir ödeme; ya da aşama aşama –kısım kısım- ödeme; örneğin ürünün  pazarlanmasında belirli bir
aşamaya gelinmesinde, (100.000 Avro’yu sprey teknolojisini otomotiv sektöründe ilk başarılı kullanma halinde, 100. 000 Avro’yu sprey teknolojisini bu kere de tren parçalarında başarılı kullanma halinde, veya sprey teknolojisi kullanılarak üretilen ilk otonun ticari satışında vb. ).

Şirket, taraf A’ya patentin kullanım hakklarını (…) telif- ruhsat ücretli (…) olarak verir. Taraf A, şirkete, ürünün net satış gelirlerinin % 5’ni ödeyecektir. Şirket taraf B’den ayrıca asgari telif –ruhsat ücreti ödenmesini isteyebilir. Asgari ruhsat ücret hakkı adından da anlaşılacağı gibi taraf B’yi, patenti alınan  teknolojinin, ürünlerin üretiminde kullanılması için her yıl en azından belirli bir meblağ ödemeye mecbur etmektedir. Eğer ürünlerin gerçek satış cirosu, alınan telif –ruhsat  ücretlerinden daha yüksek olursa taraf B, aradaki farkı ödemek durumunda kalabilecektir.

3.3.2.5. Devredilebilen ve Devredilemeyen Lisanslar

Patenti alınan sprey boyama teknolojisine ait patent lisans hakkı taraf A’ya, bu hakkı üçüncü şahıslara devretmek için verilebilir. Bu üçüncü şahıslar alt lisans-ruhsat sahibi olarak adlandırılır. Alt lisans sahipleri taraf A’nın şubeleri – iştirakleri ya da bağımsız üçüncü kişiler olabilir. Devredilebilen (alt lisanslı) telif ücretli lisanslarda, dikkatlice, taraf
A’nın patentli teknolojinin alt lisans kullanıcıları tarafından kullanılmasında telif hakları ya da diğer bedellerin ödenmesi zorunluluğunun kontrol edilmesi gerekmektedir. Şirket taraf A‘ya (…) patent hakları kapsamında bir (…) devredilebilen bir lisans vermektedir.

Devredilemeyen bir lisansta taraf B’nin, teknoloji kullanım lisansını alması, bu lisansı üçüncü şahıslara devretme hakkı vermez. Böyle bir durumda lisans anlaşmasında taraf B tarafından tanıştırılan üçüncü kişiler ile iyi niyetli görşmeleri yapmaya çalışacağını yazabilirsiniz. Şirket taraf A’ya patent hakları (…) kapsamında devredilmeyen (…) bir lisans hakkı
vermektedir.

3.3.2.6. Lisans Kapsamında Izin Verilen Aktiviteler

Taraf A’ya verilen lisans ile patenti alınan spreyle boyama teknolojisini geliştirme,kullanma, satışa sunma, satış, dağıtım ve ürünleri ihraç konularında yetki ve izin verilebilinir. Şirket taraf A’ya verdiği lisans ile patent hakları kapsamında ürünü geliştirme, kullanma, satışa sunma, satış, dağıtım ve ihraç etme haklarını verebilir. Eğer patent lisansını, bir imalat anlaşması kapsamında taraf B’ye vermek isterseniz, teknolojinizi sadece imalat ürünleri için taraf B’ye lisans vermiş olursunuz. Şirket patent hakları (…) kapsamında taraf A’ya (…) ürünlerin imalatı için lisans hakkı vermektedir.

3.3.2.7. Rapor Verme- Bilgilendirme

Taraf A, düzenli olarak, örneğin her yıl sonunda ürünler ve satışlar ile ilgili olarak raporlar düzenlemek durumundadır. Bu raporlar, satılan ürünlerin miktarını, bu satışların toplam ederini-gelirini-, taraf A’nın yapmış olduğu diğer masrafları (örneğin vergiler ve nakliye sigortaları gibi) ve toplam net kazanca ilişkin bilgileri içermelidir. Eğer taraf B, bir kerelik lisans bedeli ödemiş ise bu raporu göndermek zorunda değildir. Eğer lisans ücreti ürünlerin devrine dayanmıyorsa, bu takdirde, küçük bir ihtimal karşılığı
olarak, taraf B yıllık bir rapor düzenleyebilir. Lisans sözleşmesinde bir denetleme-denetim şartı yer almalıdır ki, böylelikle taraf A’nın size göndermiş olduğu raporları denetleyebilirsiniz.

Taraf A, şirkete her takvim yılını takip eden 60 gün içinde, telif hakları raporu, taraf A tarafından o takvim yılı içinde her bir ülkeye satılan ürünlerin miktarı, net satışı ve buna göre vadesi gelmiş telif-ruhsat ücretini içermelidir. Bu telif ücretleri raporu ayrıca indirimlerin detaylı bir listesini de kapsayacaktır. Ürünlerin satış kayıtları, normal çalışma saatlerinde şirket tarafından kontrol amaçlı, raporların doğruluğunu ve ödemelerin kontrolü için atanan müfettiş veya kontrol memuru tarafından incelenebilmelidir. Mali müşavir veya müfettiş, şirkete sadece bu anlaşmada öngörülen raporların ve telif ücretinin doğruluğu hakkında bilgi verecektir. Eğer bu kontrol sonucu yetersiz –az bilgi ve eksik ödeme ortaya çıkar ise taraf A
raporuna eklemediği telif ücretlerini ayrıca ödeyecektir.

3.3.2.8. Patentler, Patent Takibi ve Masrafları

Her patent lisans anlaşması detaylı olarak, patent başvurusunu ya da lisansın kapsadığı patentleri tanımlamak durumundadır. Eğer bu, farklı patent başvurularını ve/veya farklı yargısal alanları kapsıyor ise lisans anlaşmasına ek olarak da, ekte her böyle patent için detaylı referans içermesi önemlidir. Paten hakkı, ek A’da listelenen ya da gösterilen patent başvuruları ya da patentlerin bütün bölümleri, bu başvuruların takibini, bu başvurulardan alınan tüm patentleri, bölümleri ve devamını, (eğer buluş ile ilgili ise) ve patentin her yenilenmesi, her incelenmesini ve genişletilmesini kapsar. Patent korumasını farklı ülkelerde muhafaza etmek istiyorsanız, bununla patent başvurusunda bulunmak, takibi, muhafazası, masraflı olabilir. Bundan dolayı verilen lisansın, patent alım masraflarına dahil olup (bir kısmına) olmayacağını düşünmek gerekli olabilecektir. Patent lisans anlaşmalarının müzakerelerinde önemli patent masrafları göz önünde bulundurulmazsa- öngörülemez ise farklı ülkelerde pahalı patentleri koruma zorunluluğu doğabilir, hele ki bu patentle ilgili bu masrafları kapatmak
için daha telif hakları-ücretleri alınmıyor ise.

Genelde taraf A’ya geniş kapsamlı münhasır lisans verildiğinde patent masraflarının da ödenmesini isteyebilirsiniz. Münhasır olmayan patent lisans hakkını alan taraf B’nin patent masraflarını ödemesine gerek yoktur ve görüşmeler sırasında münhasır olmayan lisansların sayısı, telif-ruhsat haklarının miktarı ve diğer bedellerin patent masraflarını kapatıp kapatmayacağını göz önünde bulundurmak yararlı olacaktır.

3.3.2.9. Tazminat

Taraf A ve B sizin patent teknolojinizi kullanarak ürünler imal edecek ve bu ürünleri pazarlarda satacaklardır. Onların sizin teknolojinizin kullanımı hakkında, sizin hiçbir kontrolünüz olmadığı için, ürünlere bağlı tüm riskleri onların taşıması gereklidir. Bundan dolayı, onlara ürünler ile ilgili üçüncü şahısların talep ve tazminatlarına karşı zarar görmeyeceğinizi sormalısınız. Çoğunlukla taraf A ve B, size onları, sizin teknolojinizin onların haklarını ihlal ettiğini iddia eden 3. Şahıslara karşı kefil olmalarını isteyebilirsiniz. (Eğer hakkınızda onların teknolojisini çaldığınız suçlaması veya onların almış olduğu patent hakları sizin patent teknolojinize nazaran daha üstün-baskın iddiaları var ise.)

3.3.2.10. Belçika Vergi Sisteminin Avantajları

2007 yılında Belçika yasa koyucusu, patent ve patent işletmelerine bağlı şirket gelirlerindeki vergi oranını % 34’den % 6,8’e indirilmesini düzenleyen yasayı hazırlamış ve bu yasa kabul edilmiştir.

Bunun için aşağıdaki koşullar yerine getirilmelidir:
1) Şirketinizin araştırması ve geliştirmesi ile elde edilmiş tam bir patentiniz var olması (patent basvurusu kabul edilmemektedir) veya başka şirketten alınanlisansı devredilen ve geliştirilen bir patent olması;
2) Yeni bir patent olması, üretilen ürünler veya servislerin kullanımının henüz bu patent kaynaklı olmamış olması;
3) Kazanılan gelir, üçüncü şahıslarla yapılan lisans anlaşmasından ya da
patentinizin sizin tarafınızdan satılan ürünlere ya da hizmetlere getirdiği ek
değerden oluşmalıdır.

3.3.3. Ticari Marka Lisansları

Bir ticari marka lisans anlaşması, ticari marka sahibinin (lisansı veren taraf) diğer tarafa (lisansı alan taraf) markasını belirli amaçlar için kullanma hakkını vermesidir. Patent lisanslarından farklı olarak ticari marka lisansları, genelde geniş kapsamlı anlaşmalarda verilir. Ticari marka tarafından belirlenen belirli ürünlerin üreticileri ya da imalatçıları ticari marka lisansını kendi dağıtıcılarına ticari markayı kendi ürünlerini
pazarlarken kullanabilmeleri için verebilirler. Acentelik sözleşmesinde, ürün sahibi acentesine kendi markasını kullanma hakkını, kendi ürünlerini belirleyebilmesi, ayırt edebilmesi için vermektedir. Bir patent lisans anlaşmasında lisansı veren, lisansı alana ürünlerini kendi patent teknolojisi ile üretme hakkı vermekteydi ve üretilen ürünlerin belirlenmesi için markasını kullanma hakkını vermekteydi. Franchising anlaşmalarında,
franchisör olan hemen hemen her zaman, ticari marka lisansını franchis alana verecektir.

Ayrıntıya girmeden, aşağıda sizlere ticari markaların lisansını vermek istediğinizde dikkat edilmesi gereken hususlar anlatılacaktır. Ticari marka lisanslarının münhasır (olmayan), devredilebilen veya (devredilemeyen),
telif ücreti içeren ya da (içermeyen) özelliklerini açıklamak için yukarıdaki yorumlara bakınız. Bölgesel sınırlamalar bu lisans içinde geçerlidir.

3.3.3.1. Ticari Markanın Kullanımı

Taraf A’ya sadece nitelikleri ve özellikleri belli ürünler ve /veya hizmetler için ticari marka lisansı verebilirsiniz. Taraf A ticari markaları başka amaçlar için, anlaşma dışında, kullanamaz. Şirket taraf A’ya münhasır olmayan, devredilemeyen, telif ücretli lisanslarını şirket ticari markalarını, ürünleri tanımlama amacı ile verir.

3.3.3.2. Ticari Markalardaki Değişiklikler

Zaman içinde ticari markayı değiştirebilme hakkının saklı tutulması gereklidir. Pazarlama nedenlerinden dolayı, belirli bir süre sonunda veya üçüncü şahsın, sizin ticari markanızın onun ticari markasını ihlal ettiği iddiası ile doğan zorunluluktan dolayı, değişiklik yapılması gerekebilir.
Bu patent hakkı sahibi veya lisans hakkı sahibi (alt lisansları veren kişi anlamında) Akılda tutulmalıdır ki sizin ticari marka lisansınız, taraf A’ya sizin yeni ticari markanızı kullanma zorunluluğu getirmelidir, eğer siz markanın değiştiği hususunda, makul bir süre içinde, bu hususta bilgilendirme yapar iseniz. Şirket ticari markasını her an değiştirme hakkını saklı tutmaktadır ve taraf A, bu değişikliklere uyacağını ve gerekli masrafları karşılayacağını kabul eder.

3.3.3.3. Ticari Markaları Taşıyan Ürünler

Ticari markanız, bağlı bulunduğunuz ürünlerin kalitesinin referansı olabilir. Ticari markanın korumak istediğiniz bir imajı da vardır. Bu nedenle siz ticari markanızı kullanan tarafa ürünlerin imalatında veya servislerde, en azından aynı kalitede sadece sizin markalarınızı kullanma yükümlülüğü vermelisiniz. Ayrıca siz karşı tarafa, sizin ticari markanızı, size (yüksek) kalitede karşılık verecek pazarlama materyalleri (pazarlama dokümanları, reklam-basım, websiteleri) kullanma yükümlülüğü getirmelisiniz. Eğer sıkı bir kontrol sürdürmek isterseniz, lisansınızı kullanan tarafın, sizin ticari
markanızı kullandığı tüm materyal ve ürünler hakkında bilgilendirilmesini talep edebilirsiniz ve onu, bu malzemeleri sadece sizin verdiğiniz yazılı izin ile bunları kullanması dışında, kullanmasını yasaklayabilirsiniz. Taraf A, şirket ticari markasını sadece kaliteli ürün ile tasarım, el emeği kullanımı,
reklam ve promosyon standartları yaptığı alanda, yaygın ölçülere göre üretilen ürünlerde kullanacaktır.

3.3.3.4. Ticari Markaların Yasaklanan Kullanımları

Lisans verdiğiniz tarafa, nelere izin vermediğinizi açıkça belirtmeniz gereklidir:
ticari markanıza şaşırtıcı ya da karışıklık yaratacak derecede benzeyen bir marka için başvurmak;
benzer ticari markaya, sizin ticari marka için başvurmadığınız ülkelerde
başvurmasını;
ticari markanın başka bir kelime, işaret ile birlikte kullanılmasını;
ticari markanıza benzer markaları internet alan adlarında kullanmasını.

Taraf A, ne dünyanın hiçbir ülkesinde, şirketin ticari markası için herhangi bir başvuruda bulunmayacağını, (ya da herhangi şaşırtıcı ve karışıklığa yol açıcı ticari arkalar) ne de herhangi bir şirket ticari markasını kullanmayacağını kabul eder. Taraf A herhangi bir şirket ticari markasını başka kelimeler, işaretler veya semboller ile kombine edemez, eğer şirketin yazılı bir izni bu konuda yok ise. Taraf A’nın özellikle şirket ticari markasını kısmi olarak internette alan adı olarak kullanma lisansı
bulunmamaktadır.

3.3.4. AR-GE Anlaşmaları

Yeni ürün ve hizmetlerinizin araştırma ve geliştirilme sürecinde, bu alanda tecrübeli bir üniversite ile işbirliğine girmek isteyebilirsiniz. Bir üniversiteyle anlaşma imzalarken organizasyonun özelliklerine dikkat etmelisiniz. Bir üniversitenin öncelikleri bir şirketinkinden farklı olabilir.

3.3.4.1. Araştırma Anlaşmalarının İmzalanması

Bir üniversite ile bir araştırma anlaşmasına (ya da araştırma içeren herhangi başka bir anlaşmaya) girerken sadece araştırmayı yapacak öğretim üyesinin değil, aynı zamanda yetkili üniversite temsilcisinin de imzası gereklidir. Örnek olarak Flamen üniversitelerinde öğretim üyelerinin üniversiteyi sadece kendi imzalarıyla Ar-Ge anlaşmalarına dahil etme
yetkileri yoktur.

3.3.4.2. Üniversitede Gerçekleştirilmiş Ar-Ge Sonuçlarına
İlişkin Hak Sahipliği

Bir üniversiteyle birlikte gerçekleştirilen bir araştırma projesinde, üniversite tarafında farklı kişiler projeye dahil olabilir: Öğretim üyesi (genelde üniversite içinde araştırma projesinin denetim ve idaresinden sorumlu olan ve üniversite içinde projenin mesuliyetini taşıyan kişidir), üniversiteyle iş sözleşmesi olan araştırmacılar, üniversite veya dış bir organizasyondan burslu araştırma asistanı, üniversitenin teknik ekibi (örnek olarak
laboratuardaki teknik işlerin yapılması için) ve bazı durumlarda sıradan öğrenciler ve bedelsiz çalışan personel projeye dahil olabilir.

Üniversite ile imzalayacağınız araştırma sözleşmesinde, ortak yapılan bu araştırmadan doğacak tüm sonuçların ve bulguların mülkiyetinin üniversite tarafından şirketinize devredileceğini madde madde belirtmelisiniz. Bu durumda esas soru ise üniversitenin yukarıda belirtilen tüm kişilerin elde ettikleri sonuçların ve bulguların mülkiyetine kendiliğinden sahip olup olmadığıdır.

Flamen Hukukunun üniversitelerle ilgili maddelerinden öğrenebileceğimiz üzere, üniversitenin ücretli tüm personeli (üniversite tarafından atanmış öğretim üyesi (üniversiteyle resmi bir iş sözleşmesi olmasa dahi), araştırma asistanları (bursu üniversite tarafından ödeniyor olsun veya olmasın) tarafından yapılan araştırmaların tüm sonuçlarının ve bulguların mülkiyeti üniversiteye aittir. Ancak aynı yasal düzenlemelere göre; yazılı bir mülkiyet devri olmadığı sürece araştırma projesine bedelsiz katkıda bulunan kişilerin elde ettikleri sonuçların ve bulguların mülkiyeti yine bu kişilere aittir. Eğer öğrenci veya bedelsiz çalışacak personelin araştırma projesine katılacağını düşünüyorsanız, (eğer araştırma sözleşmesinde açık olarak bedelsiz çalışacak personel yasaklanmadıysa), bu kişilerin
elde ettikleri sonuç ve bulguların mülkiyetini üniversiteye devredeceklerini belgeleyen gerekli dokümanların imzalandığından emin olun. (Böylece bu sonuç ve bulguların mülkiyeti daha sonra üniversiteden şirketinize devredilebilir). Alternatif olarak bu kişilerin üniversiteyle birlikte imzalayacağınız araştırma sözleşmesini imzalamalarını talep edebilirsiniz.