BAHÇE ÜRÜNLERİ YETİŞTİRİLİYOR  
  L’EHUSEJ Haceretbıy
Adige Mak,  25 Şubat 2009
Çeviri: HAPİ Cevdet Yıldız
 
   
 

Adigey’in Koşhabl rayonunda ev ekonomisi önem taşıyor, çok kişi hayvancılık ve bahçecilik ile geçimini sağlıyor. Çok sayıda büyükbaş hayvan, domuz, koyun, at ve tavuk besleyen ve turfanda sebzecilikle uğraşan aile var. Bu yakınlarda tanıştığımız bir aile ilgimizi çekti. Dmitriyevski mezrası (kutır; küçük Rus yerleşimi) merkezinde, asfalt kıyısında bir evin önünde durduk. Ailenin varlıklı olduğu anlaşılıyordu. Bahçeyi çevreleyen çitler bile boyalıydı. Geniş bahçenin içinde büyük bir betonarme ev ile işlikler (псэолъэ) ve tesisler sıralanıyordu.

Adım Nikolay Mironenko , 62 yaşındayım, dört yıl önce bu evi satın aldım ve içini istediğim gibi döşedim. Marangoz ve mobilyacıyım, yani elimden birçok iş geliyor’’

“Evin kocaman, bahçen de geniş, köyün merkezi bir yerinde oturuyorsun”, diyor ve gördüklerimizi değerlendirmeye çalışıyoruz.

“Ailemiz büyük, bu bakımdan bunların hepsi gerekli bize”.

“Büyük demekle ne demek istiyorsunuz?”

“12 çocuğum var”, diyor gururla.
“Ruslar arasında 13 uğurlu bir sayı, niye 13 sayısına ulaşmadınız ki” diyerek biraz takılmak istedik.

“Ulaştım”, diyor gülümseyerek Nikolay. ”İlk eşimden bir çocuğum daha var”.

“Maşallah, gerçekten zengin sayılırsınız o zaman. Bu kadar çok çocuğa bakmak kolay  olmamalı”.

“Kolay olmasa da, onların verdiği mutluluk bize yetiyor. Büyük kızım 33 yaşında, yanımızda, evlenmiş çocuklarım da var, torunların verdiği mutluluğu anlatamam. En küçük çocuğum 7’nci sınıf öğrencisi. Bugünlerde en büyük yardımcılarım da 9’uncu sınıfta okuyan ikizlerim Aleksey ile Andrey.’’

“Bu kadar kalabalık bir aileye bakmak ve onları geçindirmek kolay bir şey olmasa gerek. Bu işin altından nasıl kalkıyorsunuz?

“İnek, domuz, tavuk, kaz ve tavşan, bu gibi hayvanları besliyoruz” diyor Nikolay. ”En çok da birkaç yıldır yaptığımız turfanda sebzecilikten (хэтэ­рыкI) kazanıyoruz.”

Gördüğümüz büyük bahçesini satın almış, kocaman seraları da kendisi yapmış. Az parayla olacak şeyler değil bu gördüklerimiz. ”Parayı nereden buldunuz?” diye sorduk ve şu yanıtı aldık:

“Tabii para bulmadan bütün bu işleri yapamazdım. Koşhabl rayonu ve mezramız yönetimi yardımcı oldular, sağolsunlar. Bu merkezlerin yazdığı bir yazı üzerine Adige Cumhuriyeti Devlet Başkanı Aslan Thak’uşın 350 bin Ruble verdi bana. Bu parayla evi ve bahçeyi satın aldım, Devlet Başkanımıza ve yardımcı olan diğer ilgililere de teşekkür ediyorum. Seraları çocuklarımın yardımıyla kendim yaptım.

Ailenin bahçesi 3 sotıh (сотых, üç dönüm olmalı) kadar. Bahçenin her bir yüz metrekarelik bölümünde birer adet olmak üzere 7 adet sera var. Seralarda en çok Bulgar biberi, domates ve patlıcan yetiştiriliyor. Girdiğimiz bir serada henüz bir aylık kırmızıturplar vardı, çok güzel büyümekte olduklarını gördük. Nikolay, turpların Mart ayı ortalarında satışa hazır hale geleceklerini söyledi.

“Bir seranın bir dönem geliri yeterli oluyor mu, sera başına ne kazanıyorsunuz?’’

“Her şey yolunda gider ve ürünümüzü satarsak; fide, tohum, gübre ve ısıtma gibi girdileri düştüğümüzde, sera başına 12 bin Ruble kadar bir para kalıyor bize.”

“Sebzenizi nasıl satıyorsunuz?

“Büyük Pazar yerlerine gidecek gücümüz yok, oralarda tezgah açıp bekleyecek vaktimiz de yok. Serada yetiştirmekte olduğumuz sebzeleri sulamak, seyreltmek, toprağı kabarık tutmak gibi birçok iş bekliyor bizi. Bütün bu işler zaman alıyor. Bu nedenle ürünümüzü toplayıp komşu Kurganinsk kentine götürüyor, oradaki tanıdık tüccarlara pazarlık usulü satıyoruz, alıcılar bazen mezramıza kadar da geliyorlar. Şu ya da bu yolla ünümüzü elden çıkarmamız gerekiyor.”

“Peki fiyatlardan memnun musunuz?”

“Değiliz. Bahçe ürünü bekletilemez, hemen satmak gerekiyor, yoksa çürür, bunu herkes bilir. Bu bakımdan fiyatı daha çok alıcı belirliyor, bekletme şansımız olmadığından, düşük fiyatı kabul etmek zorunda kalıyoruz, pazarlık şansımız yok gibi, çok az. Yani bin bir zorlukla yetiştirdiğimiz ürünler bizi değil, birilerini zengin ediyor olmalı. Eskiden ürünü köy yerinden alırlardı, şimdi kalmadı, yeniden örgütlenmeye gidilecek olursa, tabii ki ferahlamış olacağız”

Aile yaşamını bu minval sürdürüp gidiyor, karnını doyuruyor, ev ve bahçelerini de elden geldiğince düzenli tutmaya çalışıyor.