Özet:
Kafkasya’ya dışarıdan
gelen bütün etnik ve kültürel unsurlar Kafkasya’nın yerli
kavimlerinin etnik ve kültürel yapıları ile birleşerek ortaya
yeni bir sosyo-kültür kalıbı çıkarmıştır.
Bunda, Kafkasya’daki
çeşitli halkların etnik yönden birbirleri ile karışarak akraba
etnik gruplar haline gelmelerinin yani amalgamasyon sürecinin
büyük rolü olmuştur. Bir etnik gruptan diğerine geçerek
bir-iki kuşak içinde asimile olan fert ya da aileler,
beraberlerinde getirdikleri kültürel unsurların yeni
katıldıkları gruba benimsetilmesinde önemli rol oynamışlar ve
böylece Kafkasya halkları etnik yönden birbirleri ile
karışırlarken, kültürel yönden de benzer yapılar oluşturmaya
başlamışlar ve ortak bir Kafkasyalı kimliği altında
toplanmışlardır.
Abstract:
All foreign ethnic and cultural
elements that originated from outside of the Caucasus have
been mixed with ethnic and cultural elements of the native
tribes thus a new socio-cultural pattern has been accomplished.
Amalgamation of different ethnic groups have been played a
great role in this phenomenon. Individuals or families who
have passed into an other ethnic group and have been
assimilated in this new ethnic group have brought their own
cultural elements together. By admission of those new cultural
elements, Caucasian peoples have accomplished similar
structures while they have being mixed with each other
ethnically and have become together under a common Caucasian
identity.
“Kafkasyalı Kimliği”nin tarihi ve sosyo-kültürel temellerini ele alıp, tartışmaya açmadan önce,
sosyolojik bir kavram olan “kimlik” kavramı ile tanımlamaya
çalıştığımız “Kafkasyalılığın” etnik bir temele mi, yoksa
tarihi süreç içinden süzülüp gelen sosyo-kültürel bir temele
mi dayandığı konusuna açıklık getirmek gerekmektedir.
Kimi sosyologlar “etnik grubu”,
daha büyük bir toplum içinde ırk, dil, milliyet veya kültür
gibi unsurlarla birbirine bağlı ve içinde bulundukları geniş
toplumdan ayrı olan bir sosyal grup olarak tanımlarlar (1).
Kimileri ise kültürel farklılığı ön plana çıkararak, bir etnik
grubu içinde bulunduğu daha büyük bir toplumun kültüründen
farklı bir kültüre sahip olan müstakil bir nüfus kategorisi
olarak açıklarlar (2).
Bir etnik grup, diğer etnik
grupların üyeleri tarafından paylaşılmayan bir takım farklı
özelliklere sahip olabilir. Sözgelimi biyolojik
farklılık bunlardan biridir. Bir etnik grubun üyeleri belirli
bir genetik kökene dayanabilir ve böylece bazı ortak fiziksel
özellikleri paylaşabilirler. Ya da, bu farklılık kültürel
bir farklılık olabilir ve bir etnik grubun üyeleri farklı
fiziksel özellikler taşısalar da bazı ortak davranış
tarzlarını paylaşabilirler. Linguistik farklılık da
etnik grupları diğerlerinden ayıran önemli bir sosyolojik
kriterdir (3).
Etnik bir gruba mensubiyet hissi
bir insana diğerlerinden farklı olduğu hissini verir. Öyle ki,
günümüzde bile toplumlar arasında insan örgütlenmesinin temel
ilkelerini kan bağı, coğrafi yakınlık, ortak gelenek ve
inançlar gibi unsurlar oluşturmaktadır (4)
Etnik grupların “azınlık”
kavramıyla ilişkisini dikkatle değerlendirmek gerekir. Etnik
gruplar mutlaka azınlık gruplar değildir ancak bir çok durumda
bu yine de böyledir. Daha çok kültürel farklılıklar üzerinde
duran etnisite (ethnicity) kavramı, etnik grubu ortak
kökenden geldikleri ve ortak bir kültürün önemli kısımlarını
paylaştıkları düşünülen ve daha büyük bir toplumun bir
parçasını teşkil eden grup biçiminde açıklar (5)
Kafkasyalı Kimliği’nin etnik grup
temeline dayanmadığının bir göstergesi, Kafkasya’yı oluşturan
halkların bir mozaik görünümü arz eden çeşitliliğidir.
Kafkasyalı Kimliği’ne sahip bu Kafkasya halklarını
Karadeniz’den Hazar Denizi’ne doğru şöyle sıralayabiliriz:
1- Kafkas Dağları’nın güney
eteklerinden Karadeniz sahillerine uzanan bölgede yaşayan
Abhazlar ve onların Kafkas Dağları’nın kuzey eteklerinde
yaşayan akrabaları Abazalar.
2- Nüfuslarının tamamına
yakını Türkiye topraklarına sürülen, Kafkasya’da kalan çok
küçük bazı grupları da Abhazlar ve Adigeler arasında eriyerek
yok olan Ubıhlar.
3- Karadeniz kıyılarından
Orta Kafkasların düzlüklerine kadar yayılmış olan ve Abzeh,
Şapsığ, Hatkoy, Natuhay, Bjeduğ, Temirgoy, Jane, Besleney ve
Kabardey gibi kabilelere ayrılmış olan Adigeler.
4- Orta Kafkaslarda Elbruz
Dağı’nın çevresindeki yüksek dağlık arazide yaşamakta olan
Karaçay-Malkarlılar.
5- Orta Kafkaslarda Daryal
Geçidi’nin kuzeyinde ve güneyindeki dağlık bölgede yaşamakta
olan Osetler.
6- Doğu Kafkaslarda Terek
Irmağı havzasında yaşamakta olan Çeçen-İnguşlar.
7- Doğu Kafkasların dağlık
kısımları ile Hazar Denizi kıyılarına kadar uzanan Dağıstan
bölgesinde yaşamakta olan Avar, Lezgi, Dargı, Kumuk, Lak,
Tabasaran, Rutul, Tsahur halkları.
Konuştukları diller açısından ele
alındığında, Kafkasya halklarının üç farklı dil grubuna mensup
oldukları görülmektedir:
I-KAFKAS DİLLERİ
1-Abhaz-Adige Dilleri (Batı
Kafkaslarda)
Abhaz, Abaza, Şapsığ, Bjeduğ,
Jane, Besleney, Abzeh, Hatkoy, Temirgoy (Kemirguey), Natuhay,
Kabardey halkları tarafından konuşulur.
2-Çeçen-Lezgi Dilleri (Doğu
Kafkaslarda)
Çeçen-İnguş, Lezgi, Avar, Lak,
Dargı, Tabasaran, Rutul, Tsahur, Agul halkları tarafından
konuşulur.
II- TÜRK DİLLERİ
1-Karaçay-Malkar (Orta
Kafkaslarda)
2-Kumuk (Dağıstan’da)
III- İRAN DİLLERİ
1-Oset (Orta Kafkaslarda)
2-Tat (Dağıstan’da)
Kafkasya halklarının sosyo-kültürel
yapısındaki farklılaşmayı tayin eden etno-sosyal olaylar
çeşitli olmakla birlikte, bu sürecin teşekkülünde coğrafya,
değişik kültür kalıplarıyla çatışma, ekoloji gibi unsurlar rol
oynamıştır.
Coğrafi faktörler insan
faaliyetini sınırlayıcı faktörlerdir. Coğrafi şartlar bir
dereceye kadar toplumsal oluşumları ve toplumsal örgütleri
tayin eder. Coğrafi faktörlerin çeşitli toplumsal olaylara
olan belirleyici etkileri aynı kesinlikte değildir. Kimi
toplumsal olaylarla coğrafi faktörler arasında çok yakın ve
çok kesin bir ilişki olduğu halde kimileri arasında da çok
uzak bir ilişki vardır.
Kültür ve kültürün içinde meydana
geldiği çevre arasında değişmez bir sınır çizmek mümkün
değildir. Çevre ve kültür fonksiyonel bir birlik gösterirler.
Bir alandaki değişme, diğer alandakini de etkiler ve bu
etkileşme süreklidir.
Kafkasya halklarının sosyo-kültürel
yapılarının da belirli bir ölçüde coğrafi şartlar altında
şekillendiği düşünülebilir. Kafkasya’nın sarp dağlarla, sık
ormanlarla, geniş düzlüklerle kaplı bölgeleri Kafkas
halklarının hayat tarzlarını etkilemiş ve buna bağlı olarak sosyo-kültürel yapılarını şekillendirmiştir.
Kafkasya halklarının tarihlerini
incelediğimizde, Kafkasya halklarını oluşturan çeşitli soy ve
klanların çok eski dönemlerden itibaren birbirleriyle ilişki
içine girdiklerini, nüfuslarını komşu Kafkas halklarından
gelen unsurlarla beslediklerini görmekteyiz. Nüfus ve ırk
yönünden Kafkasya halklarının birbirleriyle karışmalarının
izleri Kafkas sosyo-kültürel yapısında kendini göstermektedir.
Ancak bu karışma tek yönlü değil, karşılıklıdır. Dolayısı ile
bütün Kafkas halklarının sosyo-kültürel yapıları da bu
karşılıklı nüfus ve ırk karışımının etkisinde şekillenmiştir.
Bugün Kafkasya halkları arasında kesin fiziki-antropolojik
sınırların olmayışı ve dillerin farklılığına rağmen ulaşılan
kültür birliği, tarihin çok eski dönemlerinden itibaren
Kafkasya halkları arasında süre gelen nüfus ve ırk karışımını
belgelemektedir.
Sosyal yapılar son derece
heterojendir. İnsanların yaş, cins, ferdiyet, şahsiyet
farklılıklarının kompozisyonu, ayrı ayrı sosyal ve etnik
grupları sosyal yapıların içinde yer alan sosyo-kültürel
çevreye özellik kazandırırken, başka sosyal yapıların sosyo-kültürel
çevrelerinden de onları ayırmış olur. Her toplum, kendi özel
kültür çevresini ve dolayısı ile sosyo-kültür çevresini özel
şartları içinde yaratır ve geliştirir.
Sosyo-kültür çevresi unsurları
arasında âdetler, örfler, gelenekler ve görenekler
sayılabilir. Kafkasya halklarını birbirlerine yaklaştıran ve
ortak bir Kafkasyalı kimliği etrafında toplayan, onların sahip
oldukları ve nesiller boyunca birbirlerine aktardıkları ortak
âdetler-gelenekler ve hayat tarzı ve dünya görüşleridir.
Kafkasya halklarının bugün sahip
oldukları sosyo-kültürel ve etno-sosyolojik yapıyı iyi anlamak
ve açıklayabilmek için, onların tarihi geçmişlerini ve eski
tarihi devirlerden günümüze kadar geçirdikleri dönemleri ve
gelişmeleri bilmek gerekir. Kafkasya halklarının sosyo-kültürel
yapılarının tarih perspektifi içinde değerlendirilmesi bu
sosyo-kültürel yapının etnik kökenlerinin ortaya çıkarılması
açısından da önemlidir.
Kafkasya halklarının etno-sosyolojik
yönden tarihi geçmişlerinin araştırılmasında öncelikle
Kafkasya ve çevresinde yüzyıllar boyunca hâkimiyet kurmuş olan
kavim, devlet ve boyların tarihlerinin ele alınması
gereklidir.
Kafkasya halklarının sosyo-kültürel
yapılarının tarihi ve etnik kökenleri Kafkasya’yı dışarıdan
etkileyen çeşitli medeniyet ve kavimlerle yakından
ilişkilidir. Tarihin çeşitli dönemlerinde, gerek Sibirya-Orta
Asya-Güney Rusya bozkırları yolu ile kuzeyden, gerek
Anadolu-Ön Asya-Mezopotamya yolu ile güneyden, gerekse
Karadeniz yolu ile batıdan Kafkasya’ya gelen çok çeşitli kavim
ve medeniyetler, beraberlerinde getirdikleri pek çok kültürel
özellikleri ve etnik unsurları Kafkasya’da bırakmışlar ve
Kafkasya’nın yerli unsurları ile karışan bu sosyo-kültürel
özellikler, Kafkasya halklarının sosyo-kültürel yapılarının
ortaya çıkmasında ve gelişmesinde son derece etkili
olmuşlardır.
Tarih öncesi devirlerden Orta
Çağ’a kadar, gerek ticaret amacıyla, gerekse savaşlar ve fetih
yoluyla Kafkasya’ya giren eski Anadolu ve Mezopotamya
kabileleri, Yunan, Roma ve Ceneviz ticaret kolonileri, Kimmer-İskit
gibi Proto-Türk kavimleri ile Hun-Bulgar, Alan, Hazar, Kıpçak
gibi Türk kavimleri, Sarmat gibi İran kavimleri Kafkas sosyo-kültürel
yapısının temel taşlarını oluşturan medeniyet unsurlarını da
beraberlerinde Kafkasya’ya getirmişler ve Kafkasya halklarının
sosyo-kültürel yapılarının şekillenmesinde en önemli rolü
oynamışlardır.
M.Ö. 3 bin yılının ikinci yarısına
ait olduğu tespit edilen Maykop medeniyetinin Anadolu ve
Mezopotamya medeniyetleri ile sıkı bir ilişki içinde olduğu
anlaşılmaktadır. Truva II medeniyeti ile olan ilişkinin
yanında, Alacahöyük kraliyet mezarlarının ve bu mezarlarda
bulunan hayvan biçimli ölü armağanlarının Maykop medeniyeti
ile çok yakın bir ilişkiyi yansıttığı görülmektedir. Aynı
şekilde, ele geçen mâdeni bıçak ve kılıçlar,
Ege-Anadolu-Mezopotamya dünyası ile yakın ilişkileri
açıklayacak benzerliktedir (6).
Kafkasya’nın Kuban-Terek ve Maykop
medeniyet sahalarında ortaya çıkarılan arkeolojik buluntular,
Kafkasya’nın kuzey düzlüklerinin tarih öncesi sakinlerinin
Anadolu ve Mezopotamya-Ön Asya medeniyetlerinin önemli
derecede kültürel etkilerine maruz kaldıklarını
belgelemektedir.
M.Ö. 5. yüzyıla kadar Kafkasya’nın
yerli halklarının kültürlerinde, sosyal ve etnik yapılarında
önemli izler bırakan Proto-Türk kavimlerinden Kimmerler kuzey
bozkırlarının kurgan kültürü ve medeniyetini de Kafkasya’ya
taşıyarak buradaki Maykop ve Koban kültürlerinin gelişmesine
önemli katkılarda bulunmuşlardır. Çeşitli Kafkas halklarına
karışarak etnik yönden tarih sahnesinden çekilirken bunları
yine Proto-Türk kavimlerinden İskitler takip etmiştir.
İskitlerin de Kafkasya’nın etnik yapısının oluşumunda ve
şekillenmesinde, Kafkas kültürünün ortaya çıkmasında önemli
payları olduğu tarihi bir gerçektir.
M.Ö. 8-6. yüzyıllarda Karadeniz’in
Kafkasya kıyılarında Yunan ticaret kolonileri ortaya çıkmış ve
bu tarihten sonra Kafkasya uluslararası ticaret
ilişkilerindeki mevkiini güçlendirmiştir (7).
Karadeniz kıyılarında bugünkü Sohum kenti yakınlarında
kurulmuş olan Dioscurias şehri Yunanlılarla Kafkasya
kabileleri arasında mühim bir rol oynamakta idi. Tarihçi
Strabon’un kaydettiğine göre, Dioscurias’ya çeşitli dillerde
konuşan 70 kadar millet toplanırdı. Yerliler Dioscurias
Irmağına ya karadan veya deniz kıyısıyla ve Kafkas Dağları’nı
aşarak gelirler ve getirdikleri mallar da özellikle tunç ve
bakırdan mamül mâdeni eşya, bal, deri ve ziraat ürünlerinden
ibaret olurdu. Satılan bütün bu mallara karşılık, dağlarda her
zaman yokluğu duyulan tuz alınırdı. Yunanlılar tuzu Kırım’dan
getirirlerdi (8).
Kafkasya’nın Karadeniz
sahillerinde Yunan ve Roma kolonileri ile bu bölgede yaşayan
yerli halk arasında kurulan ticari ilişkiler, yerli halkın
sosyal yapısında ve kültüründe de önemli izler bırakmıştır.
Özellikle eski Yunan ve Roma mitolojilerindeki tanrılar ve
kahramanlar Kafkasya kıyı bölgesi halklarının kültürlerine
yerleşmiş ve yerli motiflerle birleşmiştir. Bugün Adige ve
Abhaz halklarının mitolojilerinde, eski inanç ve
geleneklerinin bir kısmında eski Yunan-Roma kültürünün
izlerini görmek mümkündür.
Yunan ve Roma kolonileri Hun
Türklerinin Kafkasya’ya akınları neticesinde ortadan
kalkmıştır. Hunların Orta Asya’dan batıya göç ederek M.S.
370-375 yıllarında Volga Irmağı’nı geçip, Kafkasların
kuzeyinde yaşayan Kuban Alanlarını boyundurukları altına
aldıkları bilinmektedir (9). Hunların Bulgar adı verilen boyları Kuban Irmağı kıyılarına
yerleşerek burada yaşamakta olan Alanlar ve Adige halkının
ataları olan yerli kabilelerle etnik ve sosyo-kültürel ilişki
içine girdiler. Bu dönemden Adige diline geçen Hun-Bulgar
Türkçesine ait kültür kelimeleri bu ilişkiyi belgelemektedir.
Alanların, Hazarların ve
Kıpçakların Orta Çağ boyunca Kafkasya’da etkili oldukları, bu
dönemde Kafkasya halkları ile etnik bakımdan karışırlarken,
kültürel açıdan da kaynaşıp bütünleştikleri görülmektedir.
Kafkasya halkları arasında ortak bir hayat tarzının doğmasına,
benzer âdet ve geleneklerin ortaya çıkmasına Kafkasya’yı
binlerce yıl boyunca etkisi altında tutan bu tarihi süreç yol
açmıştır. Bu bakımdan Kafkas halklarının tarihleri bir arada
düşünülmeli ve gözden geçirilmelidir.
Kafkasyalı kimliğini oluşturan bu
tarihi temelin yanı sıra, Kafkas sosyo-kültürel yapısının en
önemli unsurları olan âdetler ve gelenekler de Kafkasya
halklarını birbirlerine yakınlaştıran temel unsurlardandır.
Doğum, evlilik, ölüm gibi hayatın her safhasında karşımıza
çıkan toplumsal olayların gerektirdiği davranış biçimleri olan
âdet ve geleneklerdeki benzerlik ve yakınlık, Kafkasya
halklarının ortak bir kimlik etrafında kendilerini ifade
etmelerini kolaylaştırmıştır. Bir düğün töreni sırasında
Karadeniz kıyısındaki bir Abhaz ile Elbruz Dağı’ndaki bir
Karaçaylının, veya bir cenaze töreni sırasında Kuban Irmağı
kıyısındaki bir Adige ile Terek Irmağı kıyısındaki bir
Çeçen’in benzer âdet ve gelenekleri uygulaması onlar
arasındaki sosyo-kültürel akrabalığın temelinin çok daha
derinlerde aranması gerektiğini akla getirmektedir. Bu da bizi
Kafkasya halkları arasındaki etnik ilişkileri ve etnik
akrabalıkları incelemeye ve ortaya çıkarmaya sevk etmektedir.
Gerçekten de, bugün birbirinden
tamamen farklı dillerde konuşan Kafkasya halkları, benzer âdet
ve geleneklere, benzer toplumsal yapılara, benzer giyim-kuşam
kültürüne sahip iseler, acaba etnik yapılarında da benzer
unsurlar var mıdır, aralarında Kafkasyalı kimliğinin güçlü bir
biçimde yaşamasında, aslında birbirleriyle akraba toplumlar
haline gelmiş olmalarının rolü nedir gibi sorular akla
gelmektedir.
Eğer Karadeniz’den Hazar Denizi’ne
kadar bin 100 kilometre boyunca uzanan Kafkas Dağları üzerinde
ortak bir kültür ve kimlik meydana getirilmişse, bu kültürü
oluşturan ve bu kimliği paylaşan unsurların etnik yönden de
birbirleriyle karışmamalarına ve aralarında akrabalıkların
kurulmamasına imkân yoktur.
Bugün Kafkasya halklarını
oluşturan soyların etnik kökenleri incelendiğinde pek çok
soyun komşu kabilelerden diğer kabileye geçtiği ve burada
asimile olarak o kabileye karıştığı görülmektedir. Kafkas
halkları arasında bölgeden bölgeye olan göçler neticesinde
halklar karışıyor ve başka bölgeye göç eden bir soyun üyeleri
bir-iki kuşak sonra orada tamamen asimile olarak önceki etnik
özelliklerini büyük ölçüde kaybediyordu. Ancak bu gibi soylar
etnik kökenlerini biliyorlar ve ona ait hatıraları koruyarak
nesilden nesile aktarıyorlardı. 19. yüzyılda Kafkasya’da pek
çok etnik gruba mensup soy, ekonomik ve dini sebepler, atalık
müessesesi, kültür akrabalığı, kültür temasları neticesinde
etnik yönden birbirleriyle karışmışlardı.
18.-19. yüzyıllarda Osetler
Kabardey prenslerinin hâkimiyeti altında yaşamakta ve onlara
vergi ödemek zorunda olsalar bile, Oset ve Kabardey halkları
arasında güçlü bir birlik oluşmuş ve aralarında akrabalık
ilişkileri kurulmuştu. Aynı dönemde Osetlerin Malkarlılar ile
de ilişkileri güçlüydü. Pek çok Oset ailesi çeşitli
sebeplerden dolayı Malkar bölgesine göç ederek orada yerleşip
asimile olurlarken, bir çok Malkar ailesi de Osetya’nın Digor
bölgesine yerleşerek orada eriyip kaynaşmışlardı. Osetler ile
İnguşlar arasında da benzer şekilde ilişkiler mevcuttu. Pek
çok Oset ailesi İnguş bölgesine göç ederek orada asimile
olurlarken, yine pek çok İnguş ailesinin de Osetya’ya göç edip
yerleşerek Osetleştikleri tarihi bir gerçekti.
Osetler arasındaki Malkar kökenli
bazı soylar Asan, Bay, Tsala, Bazi, Gatsi, Nafi, Guldi,
Gatsila, Ortabay, Mistul adlarını taşıyordu (10).
Malkarlılar arasında asimile olan
bazı Oset kökenli soylar şu adları taşıyorlardı: Gaza,
Kemren, Atabiy, Koban, Guze, Kunduh, Glaş, Gasi, Musuka, Çora,
Çoçay, Mizi (11).
Kabardeyler arasında da farklı
etnik kökenlerden gelen pek çok soy yaşamaktaydı. Söz gelimi
Kabardeyler arasındaki Karaçay-Malkar kökenli soylara örnek
olarak Abay, Baysı, Bolat, Botaş, Bözü, Buday,
Kuday, Kerti, Küçmez, Maşuk, Meçuka, Misak, Sokur, Ogurlu,
Ulbaş, Şava soylarını verebiliriz.
18.-19. yüzyıllarda Kabardey’e göç
eden Oset soylarından Tugan, Kubatiy, Bituv, Dudar, Çegem,
Slon, Hosto, Tazi, Tavkel, Dadım gibi soylar burada
asimile olarak Kabardeyleştiler (12)
Kabardeyleşen bazı Abaza
soyları ise şunlardı:
Abaze, Bag, Cantemir, Nır, Dıce,
Tram, Kılıç, Mid, Marşanuk, Şikharo, Şadz, Şaçe, Ortan (13)
18. yüzyıl sonlarındaki Kafkas-Rus
savaşları sırasında Dağıstan’dan Kabardey bölgesine gelip
yerleşen pek çok aile burada Kabardeyleştiler. Bunlar Kumık,
Gubaçik, Mahatay, Endi, Haci, Şamhal, İraz, Kazançı gibi
soylardı. Aynı dönemde işgale uğrayan Kabardey topraklarından
kaçarak Dağıstan’a sığınan bazı sülaleler de burada asimile
olarak çeşitli Dağıstan etnik kimliklerini benimsediler.
Dağıstan’daki Kabardey kökenli bazı soylar şunlardır:
Çerkes, Çegem, Aznavur, Botaş, Tambiy, Kabardı.
Kafkas-Rus savaşları sırasında
yaşadıkları bölgelerden kaçmak zorunda kalan önemli miktarda
Çeçen ve İnguş aileleri Kabardey köylerine dağılarak
yerleşmişler ve buralarda asimile olarak yaşamaya
başlamışlardı. Sözgelimi, 19. yüzyıl başlarında Küçük Kabardey
bölgesindeki Psıdahe köyünde 664 Çeçen (166 aile), Gayti ve
Elceruko köylerinde 416 İnguş (164 aile) yerleşip yaşamaya
başlamıştı. Bunlar zamanla asimile olarak Kabardey etnik
kimliğine dahil oldular (14).
Malkarlılar ve Kabardeyler arasında Çeçen adını taşıyan
soyların kökeni de Çeçenlere dayanıyordu.
Kabardey’de kökenleri Nogay
Tatarlarına dayanan bazı soylar da şunlardı: Yeseney,
Kandavur, Kılıç, Navruz, Yeştrek, Canhot, Canbek, Nayman,
Tsey, Şorokada, Tamaz, Altıyak, Karamırza, Negoy.
Karaçaylılar arasında da değişik
etnik kökenlere sahip soyların sayısı oldukça fazlaydı.
Örneğin Karaçay’ın Kart Curt köyünde Gürcü-Svan, Megrel,
Abhaz, Dağıstan, Kabardey bölgelerinden kan davası ya da başka
sebeplerden dolayı, tek başlarına ya da aileleri ile kaçıp
gelerek yerleşen pek çok soy vardı (15).
Karaçay’da Abhaz kökenli olarak
bilinen bazı soylar şunlardı: Catdo, Koban, Bagatır, Hosu,
Albot, Bostan, Karaköt, Kipke, Kayıt, Geben, Dotdu.
Karaçay’da büyük bir klan oluşturarak Semen, Korkmaz, Albot,
Bostan, Canıbek soylarına ayrılan Tramlar da Abaza
kökenliydi.
Karaçay’daki Tambiy soyu
Kabardeylerin Tambiy soyundan idi. Karaçay’daki
Tohçuk soyunun kökeni de Kabardeylerin Kaytuk
sülalesinin Dohşuk soyuna dayanıyordu.
Karaçaylıların Aliy soyu
Dağıstan’dan Karaçay’a gelip yerleşmişti. Şaman soyunun
kökeni ise Bjeduğlara dayanıyordu. Goçiya soyu Gürcü-Svanlardan
gelen bir aileye mensup iken, Appo soyunun kökeni de
Kabardeylerin Temirkan soyundan geliyordu.
Yukarıda verdiğimiz örneklerden de
anlaşılmaktadır ki, Kafkasya halkları yüzyıllar boyunca
birbirleri ile karışıp, birbirlerinin içinde asimile
olurlarken, beraberlerinde taşıdıkları kültürel unsurların da
değişik Kafkas toplumları arasında yayılıp benimsenmesinde
önemli rol oynamışlardır. Böylece Kafkasya halklarının kanları
birbirine karışırken, artık onları ırk bakımından birbirinden
ayırma imkânı ortadan kalkmış, Kafkasya halkları etnik yönden
birbirleriyle akraba toplumlar haline gelirlerken,
geliştirdikleri ortak sosyo-kültürel yapı da onların bir milli
kimlik altında toplanmalarını kolaylaştırmıştır. Günümüzde
Kafkasyalı kimliğini oluşturan unsurlar tarih boyunca
Kafkasya’da etnik yapıyı ve kültürü ortaya çıkarıp
şekillendiren bu karmaşık sosyolojik süreçtir.
Kafkasya halkları günümüzde
Abhazca, Adigece, Çeçence, Avarca, Lezgice gibi Kafkas
dillerinin değişik gruplarında, Karaçay-Malkar ve Kumukça gibi
Türk dillerinin çeşitli lehçelerinde veya Osetçe gibi
Hint-Avrupa dillerinin İran grubuna mensup bir dilde konuşuyor
olabilirler. Ancak bugün onlar için etnik bir gruba aidiyetin
göstergesi sayılan bu farklı diller, onların ortak bir kültür
ve kimlik altında toplanmalarını engelleyememiştir. Kafkasyalı
kimliğinin temelini oluşturan etnik akrabalık ve ortak sosyo-kültürel
değerler dil farklılığının üzerindedir.
Linguistik farklılık etnik gruplar
arasındaki farklılığın önemli bir göstergesidir. Ancak dil
akrabalığının ırk akrabalığını gerektirmediği de sosyolojik
bir gerçektir. Kafkasya’da konuşulan farklı dil grupları
burada farklı etnik grupların varlığını ortaya koyarken,
Kafkasyalı kimliğini oluşturan ve etkileyen değişik kültürlere
mensup kavimlerin tarih boyunca Kafkasya’da var olduklarını da
belgelemektedir.
KAYNAKÇA
ALİYEV, Umar
Karaçay, İstoriko-etnologiçeskiy i Kulturno-ekonomiçeskiy
Oçerk.-Rostov-na-Donu:Kraynatsizdat, 1927.
CANBEK, Ahmet
Kafkasyanın Ticaret Tarihi-Eski Çağlardan XVII. Yüzyıla Kadar.-İstanbul:
Kuzey Kafkasyalılar Kültür ve Yardım Derneği Yayınları, 1978.
FISHMAN, Joshua A.
Language in Sociocultural Change.-California: Stanford
University Press, 1972.
FOLTZ, William J.
“Ethnicity, Status and Conflict.” Ethnicity and Nation-Building:Comparative,
International and Historical Perspectives:103-106. Wendell
Bell-Walter E. Freeman (Ed.).-London, 1974: Sage Publications.
GROUSSET, Rene,
Bozkır İmparatorluğu.-İstanbul, 1980: Ötüken Neşriyat.
MORRIS, H.S. “Ethnic
Groups.” International Encyclopedia of the Social Sciences.
V :167-172 .-New York: The MacMillan Company & The Free Press,
1968.
SIMPSON, G.E. ve J.M.YINGER.
Racial and Cultural Minorities. An Analysis of Prejudice
and Discrimination.-New York: Plenum Press, 1985.
WARE, Caroline F.
“Ethnic Communities.” Encyclopaedia of the Social Sciences,
V: 607-613. Edwin R.A. Seligman (Ed.).-New York: The Macmillan
Company,1948.
YAHTANİGOV, Hasan.
Severokavkazskie Tamgi.-Nalçik, 1993.
ZOROĞLU, K. Levent.
“Kafkasya Uygarlığı.” Kuzey Kafkasya (İstanbul), 1975,
V (30).
SON NOTLAR
1)
WARE, Caroline F. “Ethnic Communities.” Encyclopaedia
of the Social Sciences, V: 607-613. Edwin R.A.
Seligman (Ed.).-New York: The Macmillan Company,1948:
607.s.
2) MORRIS, H.S. “Ethnic Groups.” International
Encyclopedia of the Social Sciences. V :167-172 .-New
York: The MacMillan Company & The Free Press, 1968: 167.s.
3) FOLTZ, William J. “Ethnicity, Status and Conflict.”
Ethnicity and Nation-Building:Comparative, International
and Historical Perspectives:103-106. Wendell Bell-Walter
E. Freeman (Ed.).-London, 1974: Sage Publications: 103.s.
4)
FISHMAN, Joshua A. Language in Sociocultural Change.-California:
Stanford University Press, 1972: 62.s.
5)
SIMPSON, G.E. ve J.M.YINGER. Racial and Cultural
Minorities. An Analysis of Prejudice and Discrimination.-New
York: Plenum Press, 1985. 11.s.
6)
ZOROĞLU, K. Levent. “Kafkasya Uygarlığı.” Kuzey
Kafkasya (İstanbul), 1975, V (30): 23.s.
7) CANBEK, Ahmet Kafkasyanın Ticaret Tarihi-Eski Çağlardan
XVII. Yüzyıla Kadar.-İstanbul: Kuzey Kafkasyalılar
Kültür ve Yardım Derneği Yayınları, 1978, 21.s.
8)
CANBEK, a.g.e. 27.s.
9) GROUSSET, Rene, Bozkır İmparatorluğu.-İstanbul,
1980: Ötüken Neşriyat, 88.s.
10)
YAHTANİGOV, Hasan. Severokavkazskie Tamgi.-Nalçik,
1993. 28.s.
11)
YAHTANİGOV, a.g.e. 28.s.
12)
YAHTANİGOV, a.g.e. 49.s.
13) YAHTANİGOV, a.g.e. 16-17.ss.
14) YAHTANİGOV, a.g.e. 98.s.
15)
ALİYEV, Umar Karaçay, İstoriko-etnologiçeskiy i
Kulturno-ekonomiçeskiy Oçerk.-Rostov-na-Donu:Kraynatsizdat,
1927. 52.s.
|