SUNUM:
Çerkeslerin gündemi çok yüklü...:! Bir önceki yazıda
“Bilinç ve Aranın ne olduğu” konusunda devam etmeyi vaat ederek
yazıyı bitirmiştim. Gündem yüklü olunca, zaruretler isteğin önüne
geçiyor. Eğer yayın
kurulu bana tahammülünü devam ettirirse, gelecek sayılarda bu
konuya devam etmek istediğimi not ederek, Abhazya da
03.Ekim.04’de yapılan seçimi bu çalışmamda işlemeye gayret
edeceğim. Evet, Çerkeslerin gündemi çok yüklü...!SEÇİM ÖNCESİ!
Yaklaşık üç ay kadar önce, “Dünya Abhaz-Abaza Birliği
Genişletilmiş Yönetim Kurulu Toplantısı”nın 28.Ekim.2004
tarihinde Abhazya’da-Başkent Sohum'da yapılacağı duyurulmuş,
Türkiye’den gidecek delegelerden biri de benim olmam
istenmiş-ben de kabul etmiştim.
Toplantının ilk gündem maddesi: “Abhaz dilinin,
Abhazya’da ve diasporada yaygınlaştırılması, yaşatılması,
korunması ve dil
sorunlarımızın irdelenmesi çözüm yollarının aranması” diye
belirlenmişti. Çok önemsediğim; “var olabilme”nin
olmazsa-olmaz koşulu gördüğüm “dil” konusunda Abhazya’da bir
toplantıya katılımcı olmak beni de çok sevindirmişti.
Heyetimizin Abhaz’da olacağı devrede-03 Ekimde,
Cumhurbaşkanlığı Seçimi’nin de yapılacak olması bizleri hem
çok sevindirmiş hem de çok heyecanlandırmıştı. Üstelik ilk
defa çok adaylı bir seçim devresinde Abhazya da olmak, hayal
gibi bir şeydi.
Ayrıca, önümüzdeki çalışmalarda işlemeyi istediğim ve büyük
bir merak ile anlamaya-öğrenmeye çalıştığım “ANIKHA/ANIXA” (Abhazların
kutsal yerleri-Abhazya’da 7 adet Anıxa varmış) konusunda
da biraz mesafe alabileceğimi ümit etmiştim.
Sonradan katılanlar ile birlikte 60 kişiye yakın bir heyet
ile gittik Abhazya’ya: 26 Eylül’de Trabzon da buluşarak, deniz
otobüsü ile Soçi’ye gittik. Rusya-Abhazya sınırına kadar
yolculuğumuz iyi geçtiyse de, Pso/Rusya-Abhazya sınır
kapısında Rusya Görevlileri, her zaman olduğu gibi yine
yapacağını yaptı. İki ay önceden gidişimiz ile ilgili resmi
başvuru işlemleri yapılmasına, her birimizin Rusya’ya ve
oradan Abhazya’ya geçişimize dair vizeler verilmiş olmasına
rağmen sınırda 7 saat bekledikten sonra Abhazya’ya geçebildik.
İronik olan, gurubun yarısına yakınının sınır geçiş işlemleri
tamamlanıp Abhazya’ya geçmişken, kalanlarımızın sınır geçiş
işlemlerinin durdurulması idi. Gaipten! bir telefon gelmiş ve
Rus görevliler işlem yapmayı durdurmuştu. Ne diyelim! 7 saat
sonra-nihayetinde Abhazya’ya ayak bastık...
RUS ZİHNİYETİ HAKKINDA KISA YORUM-SAMİMİ DİLEK!
Şu Rus dostlarımıza bir türlü akıl erdiremiyorum: Biz
düşman ol-ma-mak için çırpınıyoruz. Onlar, düşman olabilmemiz
için ellerinden geleni esirgemiyorlar. Akıllarınca Ana
Vatanlarımız ile ilişkimizi-ilgimizi bu yolla; sınırda eziyet
ederek ya da benzeri cinlikler ile zayıflatabilecekler. “Yeminle söylüyorum Rus
dostlarımız, bizden size zarar gelmez. Bizi zorla kendinize
düşman etmeyin. Bize ne kadar rahatlık verirseniz, size
sevgimiz o kadar artacak. Ne kadar zorluk çıkarırsanız o kadar
kinimiz artacak. Tüm formaliteleri basitleştirin-çıkardığınız
engelleri kaldırın; Ata-Ana Vatanlarımıza rahat
gidelim-gelelim. İsteyenler hiçbir güçlük ile karşılaşmadan
Ata-Ana Vatanları’nda kalabilsinler. Göreceksiniz her iki
taraf için çok iyi sonuçlar doğacak...”.
Ancak, ne yaparlarsa yapsınlar düşman olmayacağız Ruslara.
Düşmanlıktan
hiç kimsenin kazançlı çıkmadığını bildiğimiz için
düşmanlık-kin gütmeyeceğiz. İnanıyoruz ki makul sürede onlar
da bunu iyi anlayacaklar. Yüzyıllardır başkalarına verdikleri
zararın yanında kendi-kendilerine verdikleri zararı da fark
edecekler.
İRONİK Avrupa örneği: Avrupa devletleri yüzyıllarca
savaştı. Birbirlerine zarar vermenin ötesinde sürekli bir
galibiyet; en azından galip gelen ülkenin kendi insanlarına
mutluluk getirici bir ortam olamadığını algılayınca, birlikte;
ortak fayda-paylaşımla yaşamanın daha akılcı-insancıl olduğunu
anladılar.
Koskoca imparatorluğun neden yerde sürünür hale geldiğini;
yüz yıllardır kaybettikleri yüz binlerce insanın kaybediliş
sebebini ve günümüzde kendi vatandaşlarının sefaletinin hangi
yanlış-sapık zihniyetin ürünü olduğunu er-geç anlayacaklar...
“Biz sabırlıyız, bir gün uyanacağınıza güveniyoruz. Ama,
elinizi çabuk tutun Rus dostlarımız: Atalarımıza acımadınız.
Bizlere de acıma duygunuz yoksa bile, kendi insanlarınıza da
yazık; yüzyıllardır kendi insanlarınız da ölüyorlar,
yaşayanlar da acı ve sefalet içindeler. Bari kendi
vatandaşlarınıza acıyın. Gelin ortak fayda-mutluluk için el
ele verelim. Gelecek tüm taraflar için mutluluk dolu olsun”.
Küçük bir hatırlatma: Çabuk uyanamazsanız ve “Kafkasya’da ki soydaşlarımızı
tümden yok etseniz bile “Çerkeslik-Çerkesler” bitmeyecek.
Çerkeslerin Ana Vatanları ilelebet sizin kalamayacak.
Atalarınız dünyanın dört bir tarafına bizi yaydılar... Tek-tek
hepimizi bulup öldüremeyeceğinize göre gelin el-ele olalım. Bu bir tehdit değil;
akılcılığa-insanlığa davettir”.
Araya zaman sokar-nesil değişmeleri olur ve diaspora
Çerkesliği diye bir şey kalmaz diye düşünüyorsanız,
yanılıyorsunuz: Özellikle elli yaş altı Çerkesler; hele otuz
yaş altı Çerkesler çok daha bilinçle ‘kültürlerini; Ata-Ana
Vatanlarını’ seviyor-ilgi duyuyorlar. Nesil değişmeleri,
beklentiler doğrultusunda değil tam tersi bir sonuca doğru
koşuyor. Bu durumu göz ardı etmeyin. Evet, bu notlar tehdit
değil-uyanışa davettir. İnanmazsanız-giderek güçlenen;
bilinçlenen; süreç içinde daha da bilinçlenerek bir çığ olacak
olan genç potansiyeli internet ortamında görebilirsiniz:
Çerkes, Çerkez, Circassian, Abhaz, Abaza, Apsuwa ve benzeri
kelimeler ile bir araştırma yapabilirsiniz...
SEÇİME DOĞRU!
26 Ekim’de yola çıkmış, 27 Ekim sabahı saat 06.00 civarı
başkent Sohum’da olabilmiştik. Kimimiz uyumadı, kimimiz birkaç
saat uyudu ve Türkiye’den göç eden kardeşimiz Celal’in
kafesinde bir araya geldik. Geldiğimizi duyanlar ile hasret
gidermeye başladık.
Seçim stresi derhal üzerimize çöktü: Gitmeden önce
alabildiğimiz haberlerden
5 adaylı kıran-kırana bir seçim sürecinin yaşandığını
biliyorduk ve stresli bir ortama varacağımızı bilmemize
rağmen, üzerimize çöken stres ağır geldi. Tek konuşma konumuz,
“acaba olaysız bir seçim yaşanabilir mi”! idi.
Her neyse! Öğleden sonra-akşama doğru, asıl Abhazya’ya
gidiş konumuz ile ilgili bir ön toplantı yaptık ve toplantının
verimli olması için, Türkiye delegasyonu olarak
düşüncelerimizi yetkililere aktardık. Ertesi günü-28 Ekim’de
mevzubahis toplantı yapıldı. Katılan delegeler düşüncelerini
yazılı-sözlü ifade ettiler. Toplantı ‘sonuç bildirisi’ne
çeşitli kararlar yansıdı; çağrı kararları alındı. Bana göre en
önemli karar ‘Abhazca’nın resmiyette ve pratikte birinci dil
haline getirilmesi çağrısı idi.
Toplantının bitiminden sonra, Kongre İcra Kurulu Başkanı
Taras Şhamba, doğduğu köy olan ‘Abgarkhuk’da misafir delegeler
ve davetli yerli misafirlere büyük bir yemek ziyafeti verdi.
Doğal olarak bu yemekli şölenin gündemi de seçim idi.
SEÇİM DEDİKODULARI ve ZAFERİN 11. YIL DÖNÜMÜ KUTLAMALARI!
Adaylar ile ilgili çok değişik iddialar-karalama balonları
uçuşurken, 30 Eylülde zaferin 11. yıldönümü kutlamalarına
vardık. Öğlene doğru, Dünya Abhaz-Abaza Birliği Delegasyonu
şehitlikte saygı duruşunda bulundu. Tabii, tüm diğer
katılımcılar-zevat, cumhurbaşkanı adayları ve halk da
şehitlere saygılarını huşu içinde sundular.
Öğleden sonra stadyumda, kutlama şenlikleri vardı. Bizim
delegasyondan bazıları stadyumda ki kutlamalara katıldı.
Bazıları akrabaları ile birlikte oldular. Bazılarımız
delegasyonu temsilen, seçime katılma hakkını kazanan
Cumhurbaşkanı adaylarını ziyaret ettik. Diaspora adına başarı
dileklerimizin yanında, şu mesajı ilettik (mealen): “Bu bir
hizmet yarışıdır. Herkesin bir numara olması mümkün
olamayacağına göre, seçim sonucu alınır alınmaz tüm adaylar,
kazanın adayı kutlamalı ve her tür yardım-hizmet için hazır
olunduğu kendisine ifade edilmelidir. Örflerimiz ve demokrasi
geleneği böyle davranmayı gerektirir. Halkın karşı-karşıya
gelmesini sağlayabilecek her tür davranış-sözden
kaçınılmalıdır”. Diasporanın selamları ve iyi dilekleri
yanında getirdiğimiz mesaj budur! Dedik.
Akşama doğru, uçuşan tüm balonları patlatan bir haber
aldık: Rus Duması'nın (Meclis) ikinci başkanı Jirinowski ve
diğer yüksek Rus zevat, Stadyumda ki kutlamalara katılmışlar.
Mevcut iktidar ve Rusya’nın desteklediği aday olan eski
başbakana açıktan destek vermişlerdi. Ve bu destek, canlı
yayın-televizyondan da yayınlanmıştı. Çevredeki insanlar,
isyan halinde “bu kadar da olmaz!” diyorlardı.
Bazılarına ve bana göre de asıl bomba: Stadyumda gösteriler
devam ederken, çılgın Jirinowski, elinde tuttuğu demetle 100
Rubleleri birer-birer insanlara dağıtmaya başlamış (bizim
sonradan görme zenginlerin Dolar dağıtma gösterisine özenmiş
olsa gerek...!). Gösteriler gölgede kalmış ve insanlar,
100 rubleleri almak için yarışmış. Ah “fakirlik-para” gözün
kör olsun! İnsanlarda ne “kültür kalıtımı” bırakıyorsun ne de
“onur”...!
Delegasyon arasında seçimde oy kullanma hakkını elde
edenler de vardı: Aday seçim bürolarından görevliler, oy
kullanma hakkı olanları, uygun yöntemlerle kendi adaylarına oy
vermeleri için ikna etmeye çalıştı. Özetle, delegasyon bu
açıdan da gözde idi... Anavatan’da seçmen olmanın ve
adaylardan itibar görmenin sevinci yaşandı.
Böylece koşar adım-neşeyle! Seçim gününe-03 Kasım’a
ulaştık...
SEÇİM GÜNÜ:
Sağ salim-olaysız seçim gününe gelince stresimiz normal
seviyeye iner gibi oldu. Çünkü, demokratik bir seçim için
gerekli her tür hazırlık yapılmış ve halk da bunu özümsemiş
görünüyordu. Kolay mı!, savaşın-zaferin ardından; 11 sene
sonra olaysız seçim gününe ulaşmıştık ve gerçek çok adaylı bir
seçim olacaktı.
Seçim günü, Türkiye’den Abhazya’ya göç edenler ile
delegasyon içinden oy kullanabileceklerin oy kullanacağı
sandık mahalline gittik. Gayet düzenli ve bilinçli bir şekilde
oy kullanılıyordu. Çok mutlu olduk. Delegasyondan oy
kullananların resimlerini çektik. Akşama kadar da hiçbir
olayın olmadığı; her yerde oy kullanmanın sükunet içinde
geçtiği haber alınıyordu ve böylece akşam saat 20.00’de oy
verme işlemi bitti. Demokrasiye sorunsuz geçişi
becermiştik-becermiş miydik acaba!.
Gece yarısı bazı sonuçlar alınabileceği ama 04 Kasım sabahı
kesine yakın sonuçların öğrenilebileceği ifade ediliyordu.
Sandıkların kapanmasından bir saat sonra Saat 21.00’de Rus
televizyonları, eski başbakan-yeni devre için cumhurbaşkanı
adayı Hacimba’nın yüzde 56 oy alarak seçildiğini duyurmuş. Tüm
sükunet sona erdi, Ruslar ne yapmak istiyordu...! “Valla-billa
Rus amcalar, gene de düşmanlık duymadık size”.
Azalan stresimiz katlanarak geri geldi. Ruslar, halkı
çatıştırmak mı! istiyordu.
Bir saat içinde kesin sonuç nasıl alınabilmişti!.
Sorular-endişeler sağanak oldu sele dönüştü... Çok şükür bir
olay çıkmamıştı, liderlerin ve thamatelerin
soğukkanlılığı-tavsiyeleri, olay çıkmasını önlemişti.
Gece 24.00 sularında, güçlü üç muhalefet gurubunun ortak
adayı olan
Bagapş’ın önde olduğu haberleri gelmeye başlamıştı.
Sevinenler, üzülenler oldu. Sabahleyin, Bagapş'ın yüzde elli
barajını aştığı, diğer güçlü aday olan Hacimba’nın ise yüzde
otuzun altında kaldığı haberleri geldi. Bagapş taraftarları
seviniyor, Hacimba taraftarları ise ne yapacaklarını
bilemiyorlardı. Görevi sona eren V. Ardzınba ve Rusya’nın
desteklediği aday Hacimba’nın Gal bölgesi
seçim sonuçlarına itiraz ettiği haberleri duyuldu.
Ardzınba ve Hacimba’ya çok yakın bir hanım ile
görüşmemizde(her an teklifsiz görüşebiliyorlar), Seçimi
Bagap’şın kazandığını ama Bagapş ve taraflarına yönetimin
kesinlikle teslim edilemeyeceğini-teslim edilmeyeceğini
söyledi. Şaşırmıştım. Halkın iradesi dikkate alınmayacak
mıydı!. Halkın iradesini dikkate almayan bir yönetimin,
yönetme becerisini gösteremeyeceğini anlamak için “kahin”
olmaya gerek yoktu. Hele, Sovyetler Birliği zamanında bile,
Gürcü uygulamalarına tepki olarak neredeyse her on sene de bir
ayağa kalkışan Abhazları yönetmek nasıl mümkün olabilir di...!
Yaşayıp göreceğiz, diye düşündüm.
Sonrasını ilgileneler biliyorlar: Önce, Hacimba seçildi
haberleri ajanslara yansıdı. Ardından Bagapş’ın kazandığı
medya da yer aldı. Yüksek Seçim Kurulu açıklaması. Seçim Kurul
Başkanının istifası... Görevden almalar. Yeni atamalar,
açıklamalar...! Mitingler...! Baskı iddiaları, karşılıklı
suçlamalar. Başbakanlığa geçici süre için Nodar Haşba’nın
atanması. Suçlamalar, istifalar, mitingler...!
Şimdilik dizi devam ediyor. Brezilya dizilerinden özenilmiş
olsa gerek!. Tam sonuç alınıyor derken-alınamıyor...
İnternetten takip etmeye devam ediyoruz-bir süre daha takip
etmeye devam edeceğiz. İnşallah mutlu sonu görürüz...!
SONUÇ: BECEREMEDİK AMA!
“Huysuz inek tencere dolusu sütü bir tekme ile devirir-tüm
emekleri heba edermiş” diye bir mesel vardır. Benzetmek gibi
olmasın ama ne güzel koca tencereyi sütle doldurmuşken “küt”
diye...
Allah’tan, aklı selim insanlar atik davrandı; kültürün
kalıntı genleri harekete geçti de sütün tümü dökülmeden
tencereyi ayağa diktiler. Bakalım sütün geri kalanını faydalı
şekilde kullanabilecek miyiz!
Ciddi konuşacak olursak: Savaşı kazan. Savaş sonrasının tüm
olumsuzluklarını aş. Tüm dünya seni nerdeyse her konuda örnek
göstersin. Seçim gününe de sağ-salim gel. Ama seçim sonucunu (bugün
23 Ekim) 20 gün sonra hala açıklama-açıklayama. Ne zaman
açıklanabilir! o da bilinmiyor.
Sonuç, son adımı atıp ‘kara-sahile’ basmayı
be-ce-re-me-dik: El alem demokrasinin “D” sini bilmezken sen,
onlardan-dinlerden binlerce sene önce günümüzde bile
ulaşılamamış-demokratik yapıda bir toplum oluşturmuş bir
‘gen’den geliyorsun. Hem de toplum düzenini, “Din” ya da
“Devlet” gücüne dayandırmadan, sadece “ayıp” ile
özetlenebilecek bir yaptırım ile oluşturmuş bir ‘gen’ bu...
Kültürün kalan küçücük kırıntıları bile övünç kaynağımız iken;
Milattan Önce'den; Heredot’tan-günümüze bu kültürün
gizemi-başarısı batılı araştırmacıların araştırma konusu
iken...
Ve son/The end!: Abhazya’da, bu yazının yazıldığı gün(20.gün)
seçim sonucu henüz açıklanamadı...!
Ancak (Çetin Altan’ın
söylemiyle) enseyi karartmayalım. Mutlaka bir diriliş yolu
bulacağız.
Ança yılapkha hamazayt/Tanrı'nın sıcak bakışları-koruması
bizimle olsun.