Çerkes
halklarının sorunları anavatan Kafkasya’da ve 19.yy sonlarında
acımasızca sürüldükleri diaspora ayağında, tüm yakıcılığıyla devam
etmektedir. Yok oluş gerçeğine direnmeye çalışırken, varlığımızı sonsuza dek
sürdürebileceğimiz anavatanımızdaki mevcut ve artan sorunları,
yükselen ‘’anti-demokratik, uniter Rus devleti" politikalarını yok
sayarak; pasif ve gerçekçi olmayan, dünya dengelerinden habersiz,
altyapısı kasıtlı olarak tamamlatılmayan; içinde yer aldığımız
ülkelerdeki demokratik sivil yapılarla dayanışmayı yok sayan,
sözde "dönüş" propagandalarıyla çözebileceğimiz yanılsamasına bir
an önce son verilmelidir.
Çünkü bu tarz bir "dönüşçülük" sadece Rusya’nın emperyal
politikalarına, Türkiye’nin anti-demokratik yapısının devamına
hizmet ediyor ve ne yazıktır ki, ek olarak, Kuzey-Batı
Çerkeslerini diğer Kafkasyalılardan ayıran yapı önerisi, direk
olarak, en büyük diasporik güce sahip olan Adige-Abhaz halkının
pasifizasyonuna ve kardeş halklarla dayanışmasının engellenmesine
yol açmaktadır.
Bu durum, Rusya’nın uniter yapıya bürünmesi, Rus olmayan halkların
yavaş yavaş yok sayılması; haksız savaşlar ve soykırımların
süregelmesi vs. olumsuzluklarda, gerek anavatandaki bir avuç
kalmış ve parçalanmış Adige'nin, gerek sayıları milyonlarla ifade
edilmesine karşın, nüfusuyla orantılı bir eylemi asla olamayan
diaspora Adigelerinin, Rusya ve içinde bulunduğumuz ülkelerin
demokratik sivil güçleriyle dayanışmasının, baskı unsuru
olmalarının onunu kesmelerinde, uniter Rusya ideologlarının
ekmeğine yağ sürmektedir.
Bu, aynı zamanda anti-demokratik yasalarla idare edilen ve
asimilasyonu hızla yaşayan Türkiye’deki Çerkesleri
pasifleştirmekte, körü körüne devletçi kılmakta ve hiçbir
ayrıcalık görmeden, başka kesimlerce "devletin işbirlikçileri"
etiketini yememize, hedef gösterilmemize neden olmaktadır.
Artık bu tarz dönüşçülüğün ulusal bir halk hareketi ve hak alma
hareketi değil, işbirlikçi, pasifist, hiçbir karşılık almadan,
körü körüne Rusya ve Türkiye’nin bekasına hizmet eden bir
ideolojiye dönüşmekte olduğu görülmelidir...
Bir "dönüşçü" olarak, bir "demokrat" olarak, dinlere ve tüm
kültürlere saygılı bir "aydın adayı" olarak, bu propagandaları
yapanlara itiraz ediyorum.
- Halk (yönetimler değil; halk) öyle istiyor diye -ki öyle
istemediği de açık-, ulusal demokratik tüm haklardan yoksun
olarak,
- Halk öyle istiyor diye, ilelebet Rusya içinde,
- Ve yine halk öyle istiyor diye, üçe-beşe bölünmüş sözde
cumhuriyetler halinde,
- Halk öyle istiyor diye şu anki belirsiz halimizle, hiçbir
ulusal-demokratik hakkımız
olmadan, hızla asimile olarak Türkiye’ye hizmet etmeye, bir
aydının evet demesi, yanlışlara göz yumması mümkün mu?
Böyle yaşamak isteyenler varsa, yanlışlara sessizce destek
verenler aydınsa, buna sözümüz olamaz.
Ancak, ne verilirse onunla yetinilen bir anlayıştan uzaklaşılarak;
"ulusal demokratik haklar için barışçı mücadele" ve "kardeş
halkların katline seyirci kalmadan", ateist bile olsak
atalarımızın, insanlarımızın dinine sövdürmeden, ülkenin
ekonomisinde en diplerde yer almadan, "insanca" yaşamak
istiyorsak, muhalefeti geliştirmeli, birlik ruhunu yükseltmeli,
demokrat güçlerle işbirliği yapmalı ve inadına "anavatan-diaspora
ilişkilerini en üst düzeye" çıkartmalıyız.
Anavatan dışından eleştirileri "hariçten gazel okuyanlar" ve
"savaş kışkırtıcıları" diye dezenforme edenlere ve bugüne kadar
kendimiz de dönüşçü olmamıza karşın, kafalara sokulan bu "yanlış
tanımlanan dönüş" fikrine yıllar önce itiraz etmemize neden olan
bu "pasifist", "işbirlikçi" ve yine de belki "safça bir iyi
niyet”le yaklaşan dönüşçü aydınlarımıza da "demokratım" diyen,
"dindarım" diyen ya da hiçbir şeyi adının önüne koymayan halkımın
aydınlarına ve aydın adaylarına bu açık bir çağrıdır.
Bu sayfalarda da başka ortamlarda da "düşünenlerin çözüm
önerilerini" beklemek en doğal hakkımız.
Akın akın sevinçle özgür ve demokratik anavatanlarına dönenlere, o
güzel günlere kim itiraz edebilir ki?
Kaç kişi dönerse dönsün, diaspora gerçeğinde hep varlığı sürecek
olan insanlarımızın ulusal-demokratik haklarını elde edebilmek
adına da kimlerin projeleri varsa, doğruysa desteklemeye kendi
adıma söz veriyorum.
Diyalog ve dayanışmadan sürekli kaçanlar; varları yok sayanlar,
siz de bizi anlayın ve başka noktalardan hareketle de aynı
noktaya, belki daha çabuk, daha acısız ulaşılabileceğini artık
kabul edin. |