Bu yaz
Ortadoğu'da yeni savaşlar yaşanacağı konuşuluyor ve bu yeni
bir şey değil. Yeni olan, ABD'nin Arap dünyasındaki en yakın
müttefiklerinin, son dönemde tekrar ayyuka çıkan savaşkan
söyleme tepkisi. Suudi Arabistan, Körfez ülkeleri ve Mısır'ın
başını çektiği Arap ülkeleri, ABD Başkan Yardımcısı Cheney ve
ekibinin savaş laflarından hoşlanmadıklarının işaretini
veriyor. Dahası, sağlamcı bir tavırla önlem alıyorlar.
Moskova'yla tam anlamıyla gülüm balım olmasalar da bölgesel
güvenlikten nükleer teknoloji ve Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ)
üyeliğine dek bir dizi konuda yeni bağlantılar kuruyorlar.
Yetkililerin bu yaz Suriye, Lübnan ve Filistin'den eş zamanlı
saldırılar düzenlenebileceği uyarısı üzerine İsrail, acil
sivil savunma tatbikatları düzenliyor. Geçen ayki Ortadoğu
turunda Cheney'nin Ortadoğu'daki fesatlıkların ana kaynağı
olarak Suriye ve İran'ı suçladığı belirtiliyor. İki ülke de
Hamas ve Hizbullah'ın sponsorları sayılıyor. Şam, Irak'ta
faaliyet gösteren Sünni aşırılıkçıların ana üssü. Tahran'ınsa
Şii topluluklar içindeki sorunların ana sponsoru olduğu
söyleniyor.
Hala daha önemli olanı, İran'ın nükleer arzuları, birkaç gün
önce nükleer enerji idaresinin 6 bin santrifüje daha sahip
olduğu ve uranyum zenginleştirme çabalarının sürdüğü
açıklandı. Cheney'nin ‘’İran'ın göz göre göre nükleer güç
olmasına izin vermeme’' hikayesi, ABD'nin son yıllarda İran'la
sessiz sedasız görüştüğünün açığa çıkmasıyla elde patladı.
Önerilerden biri, İran'ın ülke dışında uranyum
zenginleştirmesi ama bu uranyumun sadece bir miktarının
uluslararası gözetim altında İran'a sokulabilmesi. Hatta
görünen o ki, bu görüşmeler uluslararası onaya ve İran'ın
Amerikalı bir üyenin yer almasına izin vereceğini söylediği
bir gözetim komitesine sahip.
ABD'yle İran arasında öyle ya da böyle kurulan bir diyalogun
sonuç verebileceği ihtimalini göz önüne alan Araplar,
Cheney'nin son ziyaretindeki söyleminin savaşkanlığı
karşısında alarma geçti. Cheney'nin sözlerinden, İran veya
Suriye, ya da her ikisine saldırmayı çok istediği sonucunu
çıkardılar. Mısır Devlet Başkanı Mübarek, Cheney ayrıldıktan
hemen sonra Rusya'ya uçup, nükleer enerji konusunda
işbirliğini ve diğer ortak programları görüştü. Birkaç gün
sonra da Suudi Arabistan ve Körfez İşbirliği Konseyi ülkeleri,
DTÖ üyeliği konusunda Rusya'yla görüşmeler başlatacaklarını
açıkladılar.
Muhafazakar Arap devletleri, en azından kısa veya orta vadede
Şii İran'ın arzularını dizginlemek açısından Rusya'nın, en az
Cumhuriyetçi bir ABD yönetimi kadar iyi bir bahis olduğuna
inanıyor. ABD düşünce kuruluşu çevrelerinin en İran düşmanı
şahsiyetlerinden bazılarının Bush ekibini terk edip McCain
ekibine geçtiği dikkatlerinden kaçmamış olmalı.
Yani Rusya Ortadoğu ve Akdeniz'deki güvenlik oyununa muhteşem
bir dönüş yapıyor. Petrol güvenliği oyununa dönüşü de aynı
muhteşemlikte. Geçenlerde, kendi Gazprom'uyla İtalyan ENI
ortaklığı üzerinden Libya doğalgazının ihracını öngören büyük
bir doğalgaz ihracatı anlaşması yaptı.
Göründüğü kadarıyla Cheney ve şürekası, yanlış yöndeki savaş
naralarıyla kahramanları Reagan'ın Soğuk Savaş sonrası
Rusya'yı tecrid eden mirasını altüstü etti. Söylentilere göre,
Riyad'daki prensler Rusya'yla silah anlaşması ve savunma paktı
imzalamak istiyor. Rusya Ortadoğu'da, Abdülnasır ve onun Pan-Arap
sosyalizminin revaçta olduğu günlerden beri elde edemediği bir
ihtişamla boy gösteriyor. Cheney'nin de son haftalarda sesi
soluğu pek çıkmıyor. |