|
|
................... |
|
................... |
BU ÜLKEDE NEFES
ALMAK ÜZERİNE |
D. Nefin |
|
|
................... |
|
................... |
Bazen öyle bir an gelir ki, sadece
gitmek istersin, çekip gitmek. Ancak ne kadar başarabilirsin
orası şüpheli. Sanırım gitmeye tecrübeli olanlar
bu konuda daha başarılı olabilirler. Bir de arkasında
bırakacak kimsesi olmayanlar. Benim arkamda bırakacak ve
sevdiğim insanlarım var. Şikayetçi değilim ama gerçekten bazen
bırakıp gitmek istiyorum, onları özlemek için bile olsa
bırakıp gitmek.
Bazen de sırf yaşadıklarıma inanamadığım için bırakıp gitmek
istiyorum. Bazen de turist olmanın, yabancı olmanın verdiği
fütursuzca özgürlük için. ‘‘Yaşamak için dışarıda nefes almam
lazım lütfen beni anla’’ deyip en yakın kız arkadaşımı terk
eden sevgilisini daha iyi anlıyorum böyle zamanlarda...
Bir de ülkeyi terk etmek isteyenleri...
Lisansa başladığım yıl ilk aldığımız derslerden biri Anayasa
Hukuku dersiydi. Bir maliye öğrencisi olarak ne işime
yarayacağını tam olarak kestiremediğim ancak dersi veren
hocanın üslubuna, dikkatine (o kadar ki dönem sonunda bir
öğrencinin kaç derse katılmadığını dahi bilirdi) ve maalesef
bende biraz az bulunan askeri disiplinine olan hayranlığım
sebebiyle dersi dikkatle takip etmiş ve en yüksek notla
geçmiştim. Şu sıralar sıkıntımın temelini Anayasa Hukuku’na
dair olan bilgilerimin oluşturacağını bilseydim bu derse bu
kadar hassasiyet göstermezdim sanırım.
“Halkın yönetim yetkisini devrettiği partinin solukları,
Anayasa Mahkemesi’nin ellerinde.” Güzel bir haber başlığı
olabilir ancak demokrasi için trajik bir durum. İçinde
bulunduğumuz demokratik sistemdeki düğümler halk tarafından
değil Anayasa Mahkemesi tarafından çözülüyor. Adeta ‘halk
iradesi yönetim yetkisini yanlış ellere teslim etti bunu ancak
ben düzeltirim’ diyen bir yargıcın ellerine kalan
demokrasimiz. Zamanın birinde insanları asarak, sürgün ederek
veya yasaklayarak onların fikirlerinin yayılmasını
engellerken, aynı zamanda düşünmeyi bile gerekli görmeyen bir
gençlik oluşumuna sebep oldular. Peki, partileri kapatmakta ki
ikinci amaç ne? Bir komplo teorisi sorusu olarak
düşünebilirsiniz bu soruyu ama yaşananlar ikincil amaçların
gelecek nesiller üzerindeki etkilerinin ‘tsunami’ şiddetinde
olduğunu gösterince, endişelerim bu yönde oldu.
Muhtemeldir ki, internet kullanıma açıldığında özgür
fikriyatın bu kadar rahat nefes alabileceği, isimsizliğin
getirdiği özgürlüğün fikir alanında bu kadar hızlı gelişmelere
sebep olacağı tahmin edilemediği için yasaklanmamıştır.
Türk Anayasa Hukuku’na göre çoğulcu demokrasi ile
yönetiliyoruz. Her demokratik düzende olduğu gibi bizde de
vatandaşlar yönetim yetkilerini yönetime aday olanlara
devrederler. Bizdeki fark şurada başlar, halk bir partiyi
seçer ve bu partiyi Anayasa Mahkemesi kapatır. Hatta öyle
dönemler olmuştur ki, parti yöneticilerini idam etmiştir.
Eminim ki partiye oy verenler hakkında da bir kararları vardır
ama sistem buna müsaade etmeyeceği için bu kadarı yeterlidir.
Ne de olsa her şey halk için değil mi?
Öyleyse niçin burada yaşıyoruz?
Çünkü bu ülkeyi seviyoruz.
Çekip gidersek, bu ülkenin sanki biraz daha yalnız ve mahzun
kalacağını düşünecek kadar.
Ancak neden ülkemizi daha da yaşanılabilir hale getirmek için
yeni fikirlerimiz olmasın ki?
Peki, bu kadar serzeniş ne içindi dersek, demokrasinin
olmadığı her ülkede nefes almak oldukça güç çünkü ağırlıkta
olan görüşler azınlıkta olan görüşler tarafından
yönetilmezler. Bunun tam tersi zaten demokrasinin kendisi
değil midir?
Herkes adına rahat nefes almak dileğiyle… |
|
|
|
|
|
|
|