Yaşadığımız çağın öne çıkan en önemli kavramları hiç kuşkusuz
insan hakları ve demokrasi kavramlarıdır. Irk,
renk, cinsiyet, dil, din ulusal köken farklılığı gözetilmeden
düşünülen insan, en değerli varlık olarak uluslararası
sözleşmelerde yerini almış, güvence altına alınmış ve
uluslarüstü hukukun korumasına girmiştir. İnsanın hak ve özgürlüklerine yönelik bu
kavramların/anlayışların yerleşmesi için insanlık tarihi
boyunca çok büyük kayıplar vererek bu aşamaya ulaşılmıştır.
İnsan haklarındaki gelişmeler, yüzyıllara yayılan çetin ve
zorlu mücadeleler sonunda elde edilebilmiştir.
İnsan hakları; “insanın salt insan olmakla kazandığı
haklardır”. Bireye, insan olarak sahip olduğu ortak değerlerin
sömürü, baskı, şiddet, saldırı ve her türlü olumsuz dış
etkiler karşısında korunmasını isteyebilmesi yetkisini verir,
evrensel niteliklidir. İnsanın yüzyıllar boyunca önce düşünsel
alanda, daha sonra, sırasıyla, anayasal belge ve bildirilerde,
anayasalarda ve uluslararası sözleşmelerde yer alan ve
korunması gerektiği konusunda ortak kanıya dayanan değerler
bütünüdür.
İnsan haklarının kaynağı insan doğasına dayandığı için,
insanın bulunduğu her alan insan haklarının kapsamındadır, bu
anlamda da insan hakları evrenseldir. “Evrensellik, tüm
insanlar için, her zaman ve her yerde geçerli olma
özelliğidir”. (1) Bir kişi hangi ülke, coğrafya ve toplumda
yaşarsa yaşasın, hangi cins, ırk ve inançtan olursa olsun bu
özelliklerinden kaynaklanan bir ayrıma uğramadan bu haklardan
yararlanabilmelidir. İnsan olmak, bu hakların kullanımında/
gerçekleştirilmesinde tek ölçüttür.
İnsan haklarının doğuşu ve gelişimi sürecinde; “evrensel
bildiriler dönemine geçilmeden önce ilan edilen bağımsızlık ve
özgürlük bildirgeleri ile bazı önemli düşünürlerin
açıkladıkları temel metinler, tüm insanlığa özgürlükler ve
haklar konusunda yeni ışıklar saçarken aynı zamanda da, dünya
üzerinde bu özgürlükler ve hakların kültürünü de
oluşturuyordu. Bağımsızlık ve özgürlük bildirgeleri ile
düşünürlerin açıkladıkları düşünsel ağırlıklı metinler,
siyasal ve toplumsal platformda evrensel insan hakları
metinlerine giden yolu açmıştır”. (2)
İnsan haklarının düşünsel temellerinin çok eskilere
dayanmasına karşın, bu hakların bir kavram olarak biçimlenmesi
17. ve 18. yüzyıllarda Avrupa’da başlamıştır. (3)
Düşünsel alanda gelişen ve oluşan "insan hakkı"nın, ulusal ve
uluslararası düzeyde korunması ve yaşatılması için kullanılan
ilk araç anayasal belgeler ve anayasalar olmuştur.
İnsan haklarının uluslararası güvenceye kavuşturulmasına
yönelik ilk uygulama, 1948 tarihli BM, İnsan Hakları Evrensel
Bildirgesi’dir.
Günümüzde İnsan haklarına ilişkin kavramların evrenselliği
konusundaki anlayış birliğinin giderek güçlendiği ve
demokratik toplumların temelini oluşturduğu görülmektedir.
İnsan haklarının uygulanma alanının siyasi boyutu aşarak,
ekonomik, toplumsal ve kültürel boyutlarda da yaygınlaşması
sözkonusudur.
Kültür; en genel anlamıyla insanların yaratmış olduğu maddi ve
maddi olmayan şeylerin toplamını ifade eder. İnsan bir kültür
ortamının içinde doğar ve bu ortamdan
edindiklerinin/kazandıklarının taşıyıcılığını yapar. Kültür
böylece kuşaklar boyu çoğalarak/zenginleşerek devam eder. Aynı
zamanda kültür bir arada yaşayan insan topluluklarının ortak
ürünü olduğu gibi, geri dönerek insanların toplum içerisinde
bir arada yaşama kurallarını/koşullarını düzenler.
Kültür, çalışan insanın yapıtı olarak ve amaçlarını
gerçekleştirdiği araç olarak -yaşamasını, bir güvenlik, konfor
ve gönenç standardı yaratmasını sağlayan bir araç olarak,
kendisine hayvansal, organik yeteneklerini aşan bir güç veren,
mallar ve değerler yaratmasını sağlayan bir araç olarak- bütün
bunların içinde ve bütün bunların yardımıyla, insanı bir
sonuca götüren bir araç olarak anlaşılmalı, yani yararlılık
yada işlevsellik açısından ele alınmalıdır. (4)
Toplumlarda varolan kurallar dizgesi toplumsal yaşamı ve insan
ilişkilerini düzenlemeye yöneliktir, bu kurallar dizgesi aynı
zamanda hukuk kurumunca düzenlenip kontrol edilir. Toplumsal
yasalar, nelerin nasıl yapılacağından çok, nelerin
yapılamayacağını, ne tür cezalar verileceğini dile getirir, bu
yasaların tümünde toplum üyesi bireylerin tümüne eşit şekilde
uygulanması yönünde evrensel bir ilke geçerlidir.
Yasaların toplumdan topluma ve zaman içinde büyük farklar
gösterdiğini gözlemleyen toplum ve insanbilimciler,
doğabilimleri alanında olduğu gibi, bütün toplumlarda, her
zaman geçerli olmuş büyük/evrensel yasalar olup olmadığını
araştırmışlardır. (5)
Toplumların çağdaş ve evrensel yaşama uymaları, onun onurlu
bir üyesi olarak varlıklarını sürdürmeleri, kendi içlerine
kapanmasıyla değil bir yandan ulusal kültürlerini
değerlendirip çağdaş bir açıdan özümlerken, diğer yandan başka
kültürlerle ilişki kurarak, değişik kaynaklardan beslenmeleri,
çağdaş dünyanın, insanlık evreninin üretimini ve
zenginliklerini paylaşmalarıyla mümkündür.
Bu anlamda “ülkemizin başka ülkelerle birlikte varolduğu,
ulusal kültürümüzün evrensel kültüre katıldığında
yetkinleşeceği unutulmamalı”dır. (6)
İnsan hakları, insanın doğal ve kültürel varlığının özgürce
ifadesine olanak hazırlaması yönüyle anlamlıdır. Bu anlamda
insan hakları kişi, grup, toplum ya da kültürlere göre
farklılık göstermez, insana ilişkin etik değerler içermesi
yönüyle evrenseldir.
Bu açıdan baktığımızda, günümüzde uluslararası İnsan Hakları
normları, bütün çağdaş demokratik toplumların anayasa ve
yasalarının temel değeri haline gelmiştir.
Kültürel haklar kapsamlarına ve boyutlarına göre, genel ve
özel olarak ayrıldığında, düşünme, konuşma, yazma, yayın,
eğitim ve örgütlenme hakları genel kapsamlı temel kültürel
haklar olarak sayılabilirler. Özel kültürel haklar ise;
kültürü istemek hakkı, katılma, gelişme, özerklik, korunma
hakları şeklinde olabilir. (6)
Kültürel haklar, yirminci yüzyılda yeni yeni ortaya çıkmaya
başlayan bir haklar grubudur. İnsan hakları uğruna verilen
savaşlar ile beraber, siyasal ve toplumsal gelişmelerin bir
arada etkileri böylesine bir sonucu hazırlamıştır. Toplumsal
ve kültürel gelişmelerle beraber yeni yeni kültürel hakların
da gündeme gelmesi beklenmelidir. Son gelişmelere bakılarak
kültürel alanda kurumlaşma, özgünlük, ulusallık, evrensellik,
süreklilik, çoğulculuk ve bütünleşme gibi olguların zamanla
yeni kültürel haklar olarak ortaya çıkmaları beklenebilir. (8)
İnsan haklarının kültürel boyutuna, tarih sıralamasını esas
alarak bakacak olursak, uluslararası kuruluşların
sözleşmelerinde ve bildirgelerinde şunları görmekteyiz:
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin
26. maddesi eğitim hakkına aşağıdaki biçimde yer vermektedir;
1.
Herkes eğitim hakkına sahiptir. Eğitim, en azından ilk ve
temel eğitim aşamasında parasızdır. İlköğretim zorunludur.
Teknik ve mesleksel eğitim herkese açıktır. Yüksek öğretim,
yeteneklerine göre herkese tam bir eşitlikle açık olmalıdır.
2.
Eğitim insan kişiliğini tam geliştirmeye ve insan haklarıyla
temel özgürlüklere saygıyı güçlendirmeye yönelik olmalıdır.
Eğitim, bütün uluslar, ırklar ve dinsel topluluklar arasında
anlayış, hoşgörü ve dostluğu özendirmeli ve Birleşmiş
Milletlerin barışı koruma yolundaki çalışmalarını
geliştirmelidir.
3.
Çocuklara verilecek eğitimin türünü seçmek, öncelikle ana ve
babanın hakkıdır.
27. Madde ise kültürel haklara yönelik olarak düzenlenmiştir.
1.
Herkes toplumun kültürel yaşamına serbestçe katılma, güzel
sanatlardan yararlanma, bilimsel gelişmeye katılma ve bundan
yararlanma hakkına sahiptir.
2.
Herkesin yaratıcısı olduğu bilim, edebiyat ve sanat
ürünlerinden doğan maddi ve manevi çıkarlarının korunmasına
hakkı vardır.
BM üye
olan devletler tarafından imzalanarak 1945 yılında kurulan
UNESCO ise, bir uluslar arası eğitim, bilim ve kültür
örgütüdür. UNESCO sözleşmesinde kültür ve kültürel haklar ile
ilgili olarak, Kültürün geniş ölçüde yayılması ve insanlığın
gelenekleri, özgürlük ve barış içinde gerekli olduğu gibi, tüm
ulusların karşılıklı yardım ve ilgi anlayışı ile yerine
getirmeleri gereken kutsal bir ödevdir. (9)
UNESCO
sözleşmesi dünya uluslarına kültürel haklar konusunda
güvenceler getirmiş ve yol göstermiştir. Nitekim yeni
uyanmakta olan üçüncü dünya ülkelerinin büyük çoğunluğu bu
örgüte üye olarak sıkı bir dayanışma içine girmişler ve büyük
devletlerin sürdürdükleri kültür emperyalizmine karşı uluslar
arası alanda ortak bir savaşım başlatmışlardır. UNESCO
sözleşmesinin getirdiği ilkeler, yeni kurulan devletlerin
kültür haklarına ışık tutmuş ve insanlığın diğer kesimlerine
de kültürel haklarına sahip olabilmeleri sürecinde olumlu bir
katkı getirmiştir. (10)
Avrupa Konseyi ve İnsan Hakları
(11)
Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) 4 Kasım 1950 yılında Roma’da
imzalanmış ve 1953 yılında yürürlüğe girmiştir. Antlaşma,
sözleşme ile güvence altına alınan hakların uygulanmasını
denetleyecek iki ayrı bağımsız organ kurulmuştur: Bu organlar,
Avrupa İnsan Hakları Komisyonu (1954) ve Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi’dir ( 1959).
Konsey, İnsan Haklarını: Etkili denetim ve koruma
mekanizmaları ile bireylerin sivil ve siyasal özgürlükleri,
sosyal, ekonomik ve kültürel haklarına saygıyı güvence altına
alarak Avrupa Birliği’ni güçlendirmeyi amaçlamaktadır. AİHS,
aynı zamanda,1948 yılında Birleşmiş Milletler (BM) tarafından
kabul edilen Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi’nde ifadesini
bulan hak ve özgürlüklerin bir bölümünü korumak için atılan
ilk başarılı girişimdir.
Avrupa Konseyi’nin insan haklarının kültürel boyutuna ilişkin
diğer temel belgeler ise, şunlardır;
Ulusal
Azınlıkları Koruma Çerçeve Sözleşmesi,
ulusal azınlıkların haklarını koruyan ve yasal olarak
bağlayıcılığı olan çok taraflı ilk belgedir. Sözleşme, ulusal
kurumlar ve politikalar yoluyla uygulanır. Sözleşme, imzacı
devletlerin saygı göstermeleri gereken prensipleri
belirlemektedir. Kanun önünde eşitlik, kültür, dil, din,
gelenek ve kimliklerini koruma ve geliştirmek için uygun
koşulların teşvik edilmesi, medyaya ulaşmalarını sağlamak,
diğer ülkelerde meşru olarak ikamet edenlerle sınır ötesi
serbest ve barışçı temasın kurulması alınan ilke kararları
arasındadır.
Irkçılık ve Hoşgörüsüzlüğe Karşı Avrupa Komisyonu,
Avrupa Konseyi’ne üye bütün ülkelerde ırkçılık, ayrımcılık,
Yahudi düşmanlığı ve hoşgörüsüzlükle mücadele etmeye öncülük
etmekte ve bunlara karşı yasal ve siyasal korumayı
güçlendirmek için çalışmaktadır. Bu çerçevede mevcut ulusal ve
uluslararası önlemlerin etkinliğini değerlendirmekte ve
bunların güçlendirilmesi için öneriler sunmaktadır. İfade
özgürlüğü, demokratik toplumun temel taşıdır. AİHS‘nin
belirlediği temel hak ve özgürlüklere yasal koruma sağlamanın
yanında Avrupa Konseyi’nin medya ile ilgili çalışmaları, ifade
ve enformasyon özgürlüğünü genişletmek ve bu özgürlüklerden
yararlanmak için yasal uyum ve siyasi araçları geliştirme
amacına yöneliktir. Medya ve kamu çalışanları için enformasyon
ve eğitim faaliyetlerini sağlamak bu çalışmanın bir
parçasıdır.
Avrupa Antlaşmaları
Avrupa Kültür Antlaşması,
Avrupa Konseyi üye ülkeleri tarafından 19 Aralık 1954
tarihinde Paris’te imzalanmıştır. Kültür konusundaki
maddelerin içerikleri şu şekildedir;
Madde 1
Her Akit Taraf Avrupa’nın müşterek kültür mamelekindeki
milli payını idame ettirmek ve bunun inkişafını teşvik
etmek için kendisine has tedbirleri alacaktır.
Madde 2
Her Akit Taraf, imkan nispetinde.
a
Vatandaşlarını diğer Akit Tarafların medeniyet, tarih ve
dillerini tetkik etmeye teşvik edecek, diğer Akitlere de kendi
ülkesinde bu gibi tetkiklerde bulunmak hususunda kolaylık
gösterecek, ve
b
Diğer Akit Taraflar ülkesinde kendi medeniyet, tarih, dil veya
dillerinin tetkikine gelişmesine ve bu Akit Tarafların
vatandaşlarına da kendi ülkesi üzerinde bu kabul tetkikleri
yapmaları imkanının bahsedilmesine gayret sarf edecektir.
Madde 3
Akit Taraflar Avrupa menfaatine olan kültürel faaliyetlerinin
inkişafını temine matuf müşterek hareketlerini hem ahenk
kılmak gayesiyle Avrupa Konseyi çerçevesi dahilinde
istişarelerde bulunacaklardır.
Madde 4
Her Akit Taraf, imkan nispetinde, ikinci ve üçüncü maddenin
tatbiki gayesiyle kültürel kıymeti haiz eşyanın olduğu gibi
şahısların da tedavül ve mübadelesini kolaylaştıracaktır.
Madde 5
Her Akit Taraf, Avrupa kültürü için bir kıymet ifade edip
kendi kontrolü altında bulunan eşyaları Avrupa'nın müşterek
kültür mamelekinin ayrılmaz bir cüzü olarak telakki edecek,
onları korumak için lüzumlu tedbirleri alacak ve bu eşyaların
tetkik edilebilmelerini kolaylaştıracaktır.
BM
“Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesi”
3 Ocak 1966 New York, Türkiye sözleşmeyi 15 Ağustos
2000 tarihinde imzalamıştır. Ekonomik, sosyal ve kültürel
haklar sözleşmesinin birinci bölümü, Ulusların Kendi
Kaderini Tayin Hakkı başlığı altında birinci maddesinde
şunlardan söz etmektedir;
1. Bütün
halklar kendi kaderlerini tayin hakkına sahiptir. Bu hak
vasıtasıyla halklar kendi siyasal statülerini serbestçe tayin
edebilir ve ekonomik, sosyal ve siyasal gelişmelerini
serbestçe sürdürebilirler.
2. Bütün
halklar uluslararası hukuka ve karşılıklı menfaat ilkesine
dayanan uluslararası ekonomik işbirliği yükümlülüklerine zarar
vermemek koşuluyla, doğal kaynakları ve zenginlikleri üzerinde
kendi yararına serbestçe tasarrufta bulunabilir. Bir halk
sahip olduğu maddi kaynaklardan hiç bir koşulda yoksun
bırakılamaz.
3. Kendini
Yönetemeyen ve vesayet altındaki ülkelerden sorumlu olan
devletler de dahil bu sözleşmeye taraf bütün devletler, kendi
kaderini tayin hakkının gerçekleştirilmesi için çaba gösterir
ve Birleşmiş Milletler şartının hükümlerine uygun olarak bu
hakka saygı gösterir.
BM
Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi’nin 15.
Madde’sinde ifade edilen, Kültürel Yaşama Katılma Hakkı
şunları içermektedir;
1. Bu
sözleşmeye taraf devletler, herkese aşağıdaki hakları
tanırlar:
a)
Kültürel yaşama katılmak;
b)
Bilimsel gelişmelerin nimetlerinden ve sonuçlarından
yararlanmak;
c)
Kendisinin yaratıcısı olduğu bilimsel, edebi ve sanatsal
ürünlerden kaynaklanan maddi ve manevi menfaatlerin
korunmasından yararlanmak.
2. Bu
hakkın tam olarak gerçekleştirilmesi için sözleşmeye taraf
olan devletler tarafından alınacak önlemler, bilimin ve
kültürün korunması, gelişmesi ve yayılması için gerekli
tedbirleri de içerir.
3. Bu
sözleşmeye taraf devletler, bilimsel araştırma ve yaratıcı
faaliyetler için zorunlu olan özgürlüğe saygı göstermeyi
taahhüt ederler.
4. Bu
sözleşmeye taraf devletler, bilimsel ve kültürel alanlarda
uluslararası ilişkilerin ve işbirliğinin teşvik edilmesinden
ve geliştirilmesinden türetilecek menfaatleri tanımayı kabul
ederler.
Yeni Bir
Avrupa İçin Paris Şartı,
Paris 21
Kasım 1990. Yani Bir Demokrasi, Barış ve Birlik Çağı.
Paris
Şartının İnsan Hakları, Demokrasi ve Hukukun Üstünlüğü başlığı
altında; “Bir ulus içindeki azınlıkların soy, kültür, dil ve
din yönünden sahip oldukları kimliğin korunacağını ve
azınlıklara mensup kişilerin hiçbir ayrım yapılmaksızın kanun
önünde tam bir eşitlik içinde bu kimliği serbestçe dile
getirmek, korumak ve geliştirmek hakkına sahip olduklarını
belirtiriz” denmektedir. (12)
Yine Paris Şartında Kültür başlığı altında şunlar
vurgulanmaktadır; “Kıtanın bölünmüşlüğünü ortadan kaldırmak
için ortak Avrupa Kültürümüzün ve paylaştığımız değerlerin çok
önemli katkısı olduğunu kabul ediyoruz. Bu yüzden yaratıcı
özgürlüğe olan, tüm zenginliği ve çeşitliliği ile kültürel ve
manevi mirasımızın korunması ve geliştirilmesine olan
bağlılığımızı vurguluyoruz… Halklarımız arasında daha fazla
tanışıklık olması için öteki katılan devletlerin kentlerinde
kültür merkezleri kurulmasını, işitsel-görsel alanda daha
fazla işbirliğini ve müzik, tiyatro, edebiyat ve sanat
alanında daha geniş değişimleri destekliyoruz. Özellikle
gençler arasında, kültürel değişimleri, eğitimin tüm
dallarında işbirliği, daha açık olarak diğer kıtaların
devletlerin dillerinde öğretim ve eğitim yolu ile insanların
birbirlerini daha iyi anlamasını geliştirmek üzere ulusal
politikalarımızda özel çaba harcamaya kararlıyız” denmektedir.
(13)
Kopenhag Kriterleri
22 Haziran 1993 tarihinde yapılan Kopenhag Zirvesi'nde,
adaylık için başvuruda bulunan ülkelerin tam üyeliğe kabul
edilmeden önce karşılaması gereken kriterleri belirtmiştir. Bu
kriterler siyasi, ekonomik ve topluluk mevzuatının
benimsenmesi olmak üzere üç grupta toplanmıştır. Konumuzla
ilgili olarak kültürel boyutuyla ilgili olanlara baktığımızda
Siyasi Kriterler içerisinde; ülkede demokrasi, hukukun
üstünlüğü, insan haklarına ve azınlık haklarına saygıyı
teminat altına alan istikrarlı kurumların varlığına
değinilmektedir.
Avrupa Antlaşmaları
Ulusal
Azınlıkların Korunması için Çerçeve Sözleşme
Strasbourg, 01.02.1995
9 Ekim 1993 tarihinde Viyana'da Avrupa Konseyi'ne üye
Devletlerin Devlet Başkanları ve Başbakanları tarafından kabul
edilen bildirinin devamını arzulayarak;
Kendi
topraklarında, ulusal azınlıkların mevcudiyetini korumaya
kararlı olarak; ulusal azınlıkların korunmasının istikrar,
demokratik güvence ve bu kıtadaki barış için gerekli olduğunu,
Avrupa tarihindeki kargaşaların ortaya koyduğunu dikkate
alarak;
Çoğulcu ve
gerçekten demokratik bir toplumun, sadece ulusal azınlığa
mensup her ferdin etnik, kültürel, dilbilimsel ve dinsel
kimliğine saygı göstermekle kalmayıp bu kimliğin dile
getirilmesi, korunması ve geliştirilmesi için elverişli
şartları oluşturmasını da sağlaması gerektiğini dikkate
alarak;
Bir
hoşgörü ve diyalog ortamı oluşturulmasının, kültürel
çeşitliliğin, bir toplumun bölünmesinin değil, bölünme için
değil, zenginleşmenin kaynağı ve etkeni olmasını sağlamak
için gerekli olduğunu dikkate alarak;
Hoşgörülü
ve müreffeh bir Avrupa yaratılmasının, yalnızca devletler
arasında işbirliğine dayanmadığını, her Devletin anayasa ve
bütünlüğüne zarar vermemek kaydı ile bölgesel ve yerel
yönetimler arasındaki sınır ötesi işbirliğini gerektirdiğini
de dikkate alarak;
İnsan
Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunması Sözleşmesi’ni ve
protokollerini göz önünde bulundurarak denerek; birinci
bölümden başlayarak üç bölümde ve yirmi iki maddede ulusal
azınlıkların korunmasına ilişkin ilkeleri belirlemektedir.
Bölüm I
Madde 1
Ulusal
azınlıklar ve bu azınlıklara mensup fertlerin hak ve
özgürlüklerinin korunması, insan haklarının uluslararası
korunmasının ayrılmaz bir parçasıdır ve böylelikle
uluslararası işbirliği alanında yer alır.
Madde 2
İşbu Çerçeve Sözleşmesi’nin hükümleri, anlayış ve hoşgörü
temeliyle iyi komşuluk, dostane ilişkiler ve devletler
arasında işbirliği ilkelerine uyum içinde, iyi niyetle
uygulanacaktır.
Madde 3
1
Ulusal azınlığa mensup her fert, böyle bir muamele görme veya
görmemeyi özgürce seçme hakkına sahip olacaktır ve böyle bir
seçimden ya da bu seçimle bağlantılı hakların kullanılmasından
hiçbir sakınca ortaya çıkmayacaktır.
2
Ulusal azınlıklara mensup fertler, bireysel olduğu gibi
başkalarıyla topluca, işbu Çerçeve Sözleşmesinde belirtilen
ilkelerden doğan hak ve özgürlükleri kullanabilirler.
Bölüm
II Madde 4
1
Taraflar
ulusal azınlıklara mensup her ferde kanun önünde eşitlik
hakkını ve kanunlarca eşit olarak korunma hakkını güvence
altına almayı taahhüt ederler. Bu bakımdan, ulusal azınlığa
mensupluk üzerine kurulu her ayrımcılık yasaklanacaktır.
2
Taraflar,
bir ulusal azınlığa mensup fertler ile çoğunluğa mensup
olanlar arasında, ekonomik, sosyal, politik ve kültürel
yaşamın tüm alanlarında, tam ve etkin bir eşitlik sağlamak
amacıyla, gerektiği yerde, uygun tedbirleri almayı taahhüt
ederler. Bu bakımdan, Taraflar ulusal azınlığa mensup
fertlerin özel koşullarını dikkate alacaklardır.
3
2.fıkra çerçevesinde alınan tedbirler ayrımcılık olarak kabul
edilmeyecektir.
Madde
5-
1 Taraflar, ulusal azınlıklara mensup fertlere
kültürlerini sürdürme ve geliştirmenin yanında, kimliklerinin
temel unsurlarını; dil, din, gelenekler ve kültürel
miraslarını korumak için gerekli şartları teşvik etmeyi
taahhüt ederler.
2
Bütünleşme ile ilgili genel politikaları çerçevesinde alınan
tedbirlere zarar vermemek kaydıyla, taraflar, ulusal
azınlıklara mensup fertlerin istekleri dışında, sindirmeye
yönelik her politika veya uygulamadan sakınacaklar ve bu
fertleri, bu tür sindirmeye yönelik her faaliyete karşı
koruyacaklardır.
Madde
6-
1 Taraflar, toprakları üzerinde yaşayan tüm fertler
arasında etnik, kültürel, dilbilimsel veya dinsel kimliklerine
bakılmaksızın hoşgörü ve kültürler arası diyalogu teşvik
edecekler ve karşılıklı saygı ve anlayışı ve işbirliğini
teşvik etmek için özellikle eğitim, kültür ve medya
alanlarında etkili tedbirler alacaklardır.
2
Taraflar,
etnik, kültürel, dilbilimsel veya dinsel kimlikleri nedeniyle
tehdit veya ayrımcılık, düşmanlık veya şiddet eylemlerine
maruz kalabilecek herhangi bir ulusal azınlığa mensup fertleri
korumak için uygun tedbirler almayı taahhüt ederler.
Madde 7
Taraflar, ulusal bir azınlığa mensup her ferdin, barışçıl
olarak toplanma özgürlüğü, dernek kurma özgürlüğü, ifade
özgürlüğü ve düşünce, vicdan ve din özgürlüğü haklarına saygı
gösterilmesini temin edeceklerdir.
Madde 8
Taraflar, ulusal bir azınlığa mensup her ferde, dinini ve
inancını uygulama hakkını ve dini kurum, örgüt ve dernekler
kurma haklarını tanımayı taahhüt ederler.
Madde
9-
1 Taraflar, ulusal bir azınlığa mensup her ferdin,
ifade özgürlüğü hakkının, görüş sahibi olma özgürlüğü ve kamu
yetkililerinin müdahalesi olmadan ve sınırlara bakılmaksızın
azınlık dilinde bilgi veya düşünceleri alma ve iletme
özgürlüğünü kapsadığını tanımay1 taahhüt ederler.
Taraflar,
kendi yasal sistemleri çerçevesinde ulusal bir azınlığa mensup
fertlerin medya organlarına ulaşımda ayrımcılığa maruz
bırakılmamalarını sağlayacaklardır.
2
Birinci fıkra, Tarafların, radyo, televizyon yayınları
yapılması veya sinema şirketlerinin kurulmasını, ayrımcılık
yapmadan ve nesnel kriterlere dayanarak izne bağlamalarını
engellemez.
3
Taraflar, ulusal azınlığa mensup fertlerin, yazılı basın
organları kurma ve bunları kullanmasını engellemeyeceklerdir.
Radyo ve televizyon yayıncılığının yasal çerçevesi içinde,
Taraflar, ulusal azınlığa mensup fertlere kendi medya
organlarını kurma ve kullanma olanağını mümkün olduğu ölçüde
ve 1.fıkranın hükümleri göz önünde bulundurarak
sağlayacaklardır.
4
Taraflar,
ulusal azınlığa mensup fertlerin medya organlarına ulaşımını
kolaylaştırmak ve hoşgörüyü teşvik etmek ve kültürel
çoğulculuğu sağlamak için, kendi yasal sistemleri çerçevesinde
uygun tedbirler alacaklardır.
Madde
10-
1 Taraflar, ulusal azınlığa mensup her ferdin, azınlık
dilini, serbestçe ve engelsiz olduğu gibi topluluk önünde de
sözlü ve yazılı olarak kullanma hakkını tanımayı taahhüt
ederler.
2
Geleneksel olarak veya sayılarının çokluğu bakımından ulusal
azınlıklar tarafından iskan edilmiş bulunan bölgelerde, bu
kişiler tarafından talep edilmiş ise ve bu talebin gerçek bir
ihtiyaca dayandığı yerlerde, Taraflar, mümkün olduğu ölçüde,
azınlık dillerinin bu kimseler arasında ve idari makamlarca
kullanılmasını sağlamaya çalışacaklardır.
3
Taraflar,
ulusal bir azınlığa mensup her ferdin, en kısa zamanda
anladığı dilde, tutuklanma nedenleri kendisine yöneltilen
suçun cinsi ve nedeni konusunda bilgi verilmesi ve bu dilde,
gerekirse bir tercümanın parasız yardımıyla kendini savunma
hakkını garanti etmeyi taahhüt ederler.
Madde
11-
1 Taraflar, ulusal bir azınlığa mensup her ferde,
azınlık dilindeki soyadını (aile adını) ve adını kullanma
hakkını ve bunların resmen tanınması hakkını kendi yasal
sistemlerindeki yöntemlere göre sağlamayı taahhüt ederler.
2
Taraflar, ulusal bir azınlığa mensup her ferdin kendi azınlık
dilindeki işaretleri, yazıları ve özel nitelikteki her türlü
bilgiyi kamuya açık bir şekilde teşhir etme hakkını tanımayı
taahhüt ederler.
3
Geleneksel olarak veya sayılarının çokluğu bakımından ulusal
azınlıklar tarafından iskan edilmiş bölgelerde, Taraflar,
kendi yasal sistemleri çerçevesinde, uygun yerlerde diğer
Devletlerle anlaşma halleri dahil olmak üzere ve kendi özel
koşullarını da dikkate alarak, yeteri kadar talep olduğu
zaman, kamuya açık geleneksel, yöresel isimleri, sokak
isimleri ve diğer topografik işaretleri azınlık dilinde de
belirtmek hususunda gayret göstereceklerdir.
Madde
12-
1 Taraflar, uygun olan hallerde, ulusal azınlıkların ve
çoğunluk kültürünün, tarihinin, dilinin ve dininin
tanıtılmasını sağlamak için, eğitim ve araştırma alanlarında
önlemler alacaklardır.
2
Bu bağlamda, Taraflar, diğer tedbirler yanında öğretmen
yetiştirilmesi ve okul kitaplarına ulaşım için yeterince imkan
yaratacaklar ve değişik toplumlar arasında öğretmen ve öğrenci
temasını kolaylaştıracaklardır. .
3
Taraflar, ulusal azınlıklara mensup fertler için her düzeyde
eğitime girişte şans eşitliğini teşvik etmeyi taahhüt
ederler.
Madde
13- 1
Taraflar, kendi eğitim sistemleri çerçevesinde, ulusal
azınlıklara mensup fertlere kendilerine özgü özel eğitim ve
yetiştirme kurumlarını kurma ve yönetme hakkını
tanıyacaklardır.
2
Bu hakkın kullanılması Taraflar için herhangi bir mali
yükümlülük getirmeyecektir.
Madde
14- 1
Taraflar, ulusal bir azınlığa mensup her ferde azınlık dilini
öğrenme hakkını tanımayı taahhüt ederler.
2
Geleneksel olarak veya sayılarının çokluğu bakımından ulusal
azınlıklar tarafından iskan edilmiş bölgelerde, Taraflar,
mümkün olduğu ölçüde ve kendi eğitim sistemleri çerçevesinde,
yeterli talep olduğu takdirde, azınlıklara mensup kimselerin,
azınlık dilini öğrenmeleri veya bu dilde ders almaları için
uygun imkanlar yaratmaya çalışacaklardır.
3
İşbu maddenin 2.fıkrası resmi dilin öğrenilmesine veya bu
dilde eğitime zarar vermeden uygulanacaktır.
Madde
15
Taraflar, ulusal azınlıklara mensup şahısların kültürel,
sosyal ve ekonomik hayat ile kamu işlerine, özellikle
kendilerini etkileyenlere fiili katılımları için gerekli
şartları yaratacaklardır.
Madde
16
Taraflar, ulusal azınlıklara mensup şahısların ikamet ettiği
coğrafi alanda nüfus oranlarını değiştiren ve işbu Çerçeve
Sözleşmesinde belirtilen ilkelerden doğan hak ve özgürlüklere
zarar verme amacı güden tedbirler almaktan kaçınacaklardır.
Madde
17-
1 Taraflar, ulusal azınlıklara mensup şahısların başka
devletlerde yasal olarak bulunan, özellikle etnik, kültürel,
dilbilimsel veya dinsel kimliği paylaştıkları veya ortak
kültürel mirasa sahip olan şahıslarla, özgür ve barışçıl
ilişki kurma ve devam ettirme hakkını engellememeyi taahhüt
ederler.
2
Taraflar, ulusal azınlıklara mensup fertlerin sivil örgütlerin
hem ulusal hem de uluslararası düzeydeki çalışmalarına katılma
hakkını engellememeyi taahhüt ederler.
Madde
18-
1 Taraflar, gereken hallerde, ilgili ulusal azınlıklara
mensup şahısların korunmasını sağlamak için başka Devletlerle,
özellikle komşu Devletlerle, çift taraflı ve çok taraflı
Sözleşmeler yapmaya gayret edeceklerdir.
2
Uygun olan hallerde, Taraflar, sınır ötesi işbirliğini teşvik
etmeyi amaçlayan önlemler alacaklardır.
Madde19
Taraflar, işbu Çerçeve Sözleşmesinin içerdiği ilkelere saygı
göstermeyi ve gerektiği hallerde, uluslararası hukuki
belgelerde, özellikle İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin
Korunması Sözleşmesi ve Protokollerinde, öngörülen sınırlama,
kısıtlama veya ayrılmaları, bu prensiplerden doğan hak ve
özgürlüklere uygun olduğu ölçüde uygulamayı taahhüt ederler.
Bölüm
III Madde 20
İşbu
Çerçeve Sözleşmesinde öngörülen ilkelerden doğan hak ve
özgürlüklerin uygulamasında, ulusal azınlıklara mensup
herhangi bir kişi, ulusal mevzuata ve başkasının haklarına,
özellikle çoğunluğa veya diğer ulusal azınlıklara mensup
fertlerin haklarına saygı gösterecektir.
Madde
21
İşbu Çerçeve Sözleşmesinin hiçbir hükmü, uluslararası hukukun
temel ilkelerine ve özellikle, Devletlerin egemen eşitliği,
toprak bütünlüğü ve siyasal bağımsızlığı ile ters düşen bir
eylem yapmak veya bu tür bir faaliyete girişmek hakkının
mevcut olduğunu ima edecek şekilde yorumlanamaz.
Madde
22
İşbu Çerçeve Sözleşmesinin hiç bir hükmü Akit bir Tarafın
kanunları ile veya Taraf olduğu anlaşmalar ile sağlanan insan
hakları ve temel özgürlükleri kısıtlayacak veya onlarla ters
düşecek bir şekilde yorumlanamaz.
Avrupa
Antlaşmaları
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin 7 Aralık 2000 tarihli
toplantısında kabul edilen
Kültürel
Çeşitlilik Deklarasyonu;
Avrupa
Konseyi Bakanlar Komitesi, Kültür çeşitliliğinin insan toplumu
için temel bir koşul olduğunu, Yeni iletişim teknolojileri,
küreselleşme ve gelişen çok taraflı ticaret politikalarının,
kültürel çeşitliliği üzerinde etkisi olduğunu,
Avrupa
toplumlarında kültür işbirliğinin ve demokratik norm ve
yapıların sürdürülmesi, korunması ve teşvikinin Avrupa
Komisyonu’nun temel görevi olduğunu,
Kültür
çeşitliliğinin Avrupa’nın temel bir niteliği olduğunu ve
Avrupa’nın yapılaşma sürecinin başlıca siyasi hedefini teşkil
ettiğini, ve 21 .YY’ da bunun enformasyon ve bilgiye dayalı
toplum yapısında özel bir önemi olduğunu,
Yasa
düzenine dayalı bütün demokratik toplumların geçmişte, kendi
kültür ve medya politikalarında kültürel çoğulculuğu
sürdürecek ve koruyacak önlemler geliştirmiş olduğunu,
Avrupa
Konseyi’nin kültür çeşitliliğini korumak ye güçlendirmek
geleneğini dikkate alarak ve bu çerçevede teşkilatın Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesi ve Avrupa Kültür Sözleşmesi
esaslarına göre gerekli araçları geliştirmiş olduğunu,
Küresel
pazarın, kültürler ve kültür alışverişi üzerindeki etkileri
çerçevesi içerisinde modern, demokratik ülkelerin yeni bir
görev olarak, kendi hükümranlık bölgeleri içerisinde bir
arada yaşayan her şekildeki kültür çeşitliliğinin tanınması ve
iade edilmesini sağlayacak politikalar geliştirmeleri zorunda
olduklarını, Avrupa Komisyonu üye devletlerinin medya
özgürlüklerine ve medya çoğulculuğunu kültür değişimleri için
bir ön şart olarak savunma ve geliştirme yükümlülüğünü kabul
ettiklerini hatırlatarak ve medya çoğulculuğunun demokrasi ve
kültür çeşitliliği için şart olduğunu,
Bu
bakımdan kamu hizmetleri yayıncılarının önemli katkıları
olacağını hatırlatarak üye devletlerle Avrupa Kültür
Sözleşmesi’ne taraf diğer devletlerin bu görevi kültürel
olarak belirgin bir açıdan yerine getireceklerine, fakat ortak
küresel bir yapı içerisinde gelişme için her düzeyde kültür
çeşitliliğinin sürdürülmesi ve uygulanması için tutarlı bir
çerçeve oluşturacak prensipler dizisinin hazırlanmasının
gerektiğine, üye devletlerin kültür çeşitliliğini teşvik
edecek uluslararası kültürel işbirliği anlaşmalarım
geliştirmek konusundaki meşru amaçlarına saygı duyulması
gerektiğini belirterek bu konuları aşağıdaki başlıklar şekilde
ifade etmiştir:
Birinci
madde de Kültür Çeşitliliği başlığı altında, “kültür
bakımından farklı uygulamaların bir arada varoluşlarından ve
mübadelesinden ve kültür bakımından farklı hizmet ve ürünlerin
sağlanması ve tüketilmesinde ifadesini bulur.
Kültür
çeşitliliği serbest yaratıcı ifade koşulu, özellikle
audiovisuel hizmetler bakımından olmak üzere her türlü kültür
alışverişinin serbestliği olmadan ifade edilemez.
Kültür
çeşitliliğinin sürekli olarak geliştirilmesi kavramı günümüzün
ihtiyaçlarını karşılayacak olan teknolojik ve diğer
gelişmelerin gelecek nesillerin kültür bakımından farklı
hizmet, ürün ve uygulamaları üretmek, sağlamak ve mübadele
etmek bakımından olanaklarını kısıtlamamalıdır” denilerek,
ikinci olarak Küreselleşmiş dünyada sürdürülebilir kültür
çeşitliliği için kültürel ve audiovisuel politikalar
başlığı altında, “Kültür çeşitliliğini geliştirecek ve
saygınlaştıracak kültürel ve audiovisuel politikalar ticaret
politikalarının gerekli bir tamamlayıcısıdır.
Kültür
çeşitliliği bilişim ekonomisinin gelişmesinde esaslı bir
ekonomik rol oynayacaktır. Dil çeşitliliği, artistik ifade,
gerçek çeşitliliği aksettirdikleri takdirde güçlü kültür
sanayileri tarafından teşvik edildikleri takdirde, çoğulculuk,
yaratıcılık, rekabet ve istihdam üzerine olumlu etki
yapacaktır.
Kültür
bakımından farklı yapım ve uygulama şekilleri teknolojik
gelişmeler tarafından kısıtlandırılmamalı aksine
güçlendirilmelidir.
Farklı
kültür ürün ve hizmetlerinin geniş bir biçimde dağıtımı ve
kültürel uygulamaların genel olarak mübadelesi yaratıcılığı
arttırabilir ve bu tür ürün ve hizmetlere ulaşımı ve geniş
ölçüde sağlamayı teşvik eder.
Kamu
hizmeti yayıncılığı kültür farklılığını korumada önemli bir
rol oynar.
Yeni
hizmetlerde çalışacak olan meslek elemanlarının ve
kullanıcılarının eğitim ve yetiştirilmesi ve kültür ve
audiovisuel üretimlerin güçlendirilmesi kültür çeşitliliğini
arttıracak önemli etkenlerdir” derken,
Kültür
çeşitliliğinin sürdürülmesi ve uygulanması
başlığında ise; “üye devletler yeni global çevrede ve her
düzeyde kültür ve dil farklılığını sürdürme ve teşvik etmenin
yollarını araştırmaya,
Üye
devletler Avrupa Konseyi’nin ilgili belgeleri doğrultusunda,
bu belgeleri zedeleyecek yükümlülükleri benimsemeye davet
edildikleri diğer uluslararası alanlarda kültür çeşitliliğini
sürdürme ve teşvik etme gereksinimine özel dikkat göstermeye,
Avrupa
Konseyi’nin ilgili organları yeni küresel ekonomi çerçevesi
içerisinde özel bir dikkat gerektiren kültür politikası
konularını belirlemeye ve üye ülkelere kültür çeşitliliğini
sürdürme ve uygulama gayretlerinde faydalı olacak önlemleri
tasnif etmeye davet edilirler”.
İnsan
haklarına ilişkin sorunların bir iç hukuk sorunu olmaktan
çıktığı günümüzde, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin
getirdiği düzenlemeler ve organlarının içtihatları
doğrultusunda taraf devletler iç hukuklarını Sözleşme ile
uyumlu kılma yükümlülüğü altındadır. Bu doğrultuda, iç hukukta
düzenlenen hak ve özgürlüklere getirilen sınırlamaların da
uluslar arası normlara uygun olması gerekir. (14)
23 Mart
1976 tarihinde yürürlüğe giren ve Türkiye tarafından 15
Ağustos 2000 tarihinde imzalanan “BM Siyasi ve Medeni
Haklar Uluslararası Sözleşmesi” ise insan hakları ve
demokratikleşme konusunda evrensel normları belirleyen en
önemli uluslararası belgelerden biri olarak kabul edilir.
Sözleşmenin başlangıç kısmında;
“Bu
sözleşmeye taraf devletler, Birleşmiş Milletler Şartı'nda ilan
edilen prensiplere göre insanlık ailesinin bütün üyelerinin
doğuştan sahip oldukları insanlık onurunu ve eşit ve
vazgeçilmez haklarını tanımanın, yeryüzündeki özgürlük, adalet
ve barışın temeli olduğunu dikkate alarak,
Bu
hakların insanın doğuştan sahip olduğu insanlık onurundan
türediğini kabul ederek,
İnsan
Hakları Evrensel Bildirisi'ne uygun bir biçimde, korkudan ve
yoksulluktan kurtulma özgürlüğünü kullanabilen özgür insan
idealinin ekonomik ve sosyal ve kültürel hakları ile birlikte
kişisel ve siyasal haklarını da kullanabildiği şartların
yaratılması halinde gerçekleştirilebileceğini kabul ederek,
Birleşmiş
Milletler Şartı'na göre devletlerin insan haklarına ve
özgürlüklerine her yerde saygı gösterilmesini sağlama ve bu
haklara ve özgürlüklere uygun davranma yükümlülüğünü dikkate
alarak,
İçinde
yaşadıkları topluma ve diğer bireylere karşı ödevleri bulunan
bireylerin, bu sözleşmede tanınmış olan hakları ilerletme ve
bu haklara uyulmasını sağlamak için çaba gösterme sorumluluğu
bulunduğunun farkında olarak, belirtilen hükümlerde
anlaşmışlardır” denmektedir.
Bu
hükümlerden birinci bölümde “ Halkların Kendi Kaderini
Tayin Hakkı” başlığı altında, şunlardan söz eder;
1. Bütün halklar kendi kaderlerini tayin hakkına sahiptir. Bu
hak vasıtasıyla halklar kendi siyasal statülerini serbestçe
tayin edebilir ve ekonomik, sosyal ve siyasal gelişmelerini
serbestçe sürdürebilirler.
2. Bütün
halklar uluslararası hukuka ve karşılıklı menfaat ilkesine
dayanan uluslararası ekonomik işbirliği yükümlülüklerine zarar
vermemek koşuluyla, doğal kaynakları ve zenginlikleri üzerinde
kendi yararına serbestçe tasarrufta bulunabilir. Bir halk
sahip olduğu maddi kaynaklardan hiç bir koşulda yoksun
bırakılamaz.
3. Kendini
yönetemeyen ve vesayet altındaki ülkelerden sorumlu olan
devletler de dahil bu sözleşmeye taraf bütün devletler, kendi
kaderini tayin hakkının gerçekleştirilmesi için çaba gösterir
ve Birleşmiş Milletler Şartı’nın hükümlerine uygun olarak bu
hakka saygı gösterir.
Aynı
sözleşmenin 27. maddesinde ise, Azınlıkların Korunması
başlığı altında;
“Etnik,
dinsel veya dilsel azınlıkların bulunduğu bir devlette, böyle
bir azınlığa mensup bulunan kişiler grubun diğer üyeleri ile
birlikte toplu olarak kendi kültürel haklarını kullanma, kendi
dinlerinin gereği ibadeti etme ve uygulama veya kendi
dillerini kullanma hakları engellenmez” denmektedir.
Birleşmiş
Milletler
Ulusal
Veya Etnik, Dinsel Veya Dilsel Azınlıklara Mensup Olan
Kişilerin Haklarına Dair Bildiri
20 Aralık 1993.
Birleşmiş
Milletlerin temel amaçlarından birinin, Birleşmiş Milletler
Şartı'nda ilan edildiği üzere ırk, cinsiyet, dil veya din gibi
bir ayrımcılığa tabi tutmaksızın herkesin insan haklarına ve
temel özgürlüklerine saygıyı teşvik etme ve geliştirme
olduğunu yeniden teyit ederek,
Temel
insan haklarına, insanlık onuruna ve insanın değerine,
erkekler ve kadınlar ile küçük-büyük bütün ulusların eşit
haklara sahip olduklarına dair inancını yeniden teyit ederek,
Birleşmiş
Milletler Şartı’nda, İnsan Hakları Evrensel Bildirisi’nde,
Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi’nde,
Her Türlü Irk Ayrımcılığının Tasfiye edilmesine dair
Uluslararası Sözleşme'de, Kişisel ve Siyasal Haklar
Uluslararası Sözleşmesi’nde, Ekonomik, Sosyal ve Kültürel
Haklar Uluslararası Sözleşmesi’nde, Din veya İnanca Dayanan
Her Türlü Hoşgörüsüzlüğün ve Ayrımcılığın Tasfiye edilmesine
dair Bildiri'de, ve Çocuk Hakları Sözleşmesi’nde ve ayrıca
evrensel veya bölgesel düzeyde kabul edilmiş olan ve Birleşmiş
Milletler Üyesi Devletlerin kendi aralarında meydana getirmiş
oldukları diğer uluslararası belgelerde yer alan prensiplerin
gerçekleştirilmesini sağlamayı arzu ederek,
Kişisel ve
Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi’nin etnik, dinsel veya
dilsel azınlıklara mensup olan kişilerin hakları ile ilgili
Yirmi yedinci maddesindeki hükümlerden esinlenerek,
Ulusal
veya etnik, dinsel veya dilsel azınlıklara mensup kişilerin
haklarının korunmasının ve geliştirilmesinin, içinde
yaşadıkları Devletin siyasal ve sosyal istikrarına katkıda
bulunacağını dikkate alarak,
Bir bütün
olarak toplumsal gelişme içinde ve hukukun üstünlüğüne dayanan
demokratik bir yapıda bütünleyici bir parça olarak ulusal veya
etnik, dinsel veya dilsel azınlıklara mensup olan kişilerin
haklarını sürekli bir biçimde geliştirmenin ve
gerçekleştirmenin halklar ile Devletler arasında dostluğu ve
işbirliğini güçlendirmeye katkıda bulunacağını vurgulayarak,
Azınlıkların korunmasında Birleşmiş Milletlerin önemli bir rol
oynayabileceğini dikkate alarak,
Birleşmiş
Milletler sistemi içinde, özellikle İnsan Hakları
Komisyonu’nun, Azınlıkların Korunması ve Ayrımcılığın
Önlenmesi Altkomisyonu’nun, İnsan Hakları Uluslararası
Sözleşmeleri ve ulusal veya etnik, dinsel veya dilsel
azınlıklara mensup kişilerin haklarının korunması ve
geliştirilmesi ile ilgili diğer uluslararası insan hakları
belgelerine göre kurulmuş olan organların bugüne kadar
yaptıkları işi akılda tutarak,
Azınlıkların korunmasında ve ulusal veya etnik, dinsel veya
dinsel azınlıklara mensup kişilerin haklarının geliştirilmesi
ve korunmasında Hükümetlerarası örgütler ile hükümetlerdışı
örgütlerin önemli işler yapmış olduklarını dikkate alarak,
Ulusal
veya etnik, dinsel veya dilsel azınlıklara mensup kişilerin
hakları konusunda uluslararası insan hakları belgelerinin
etkili bir biçimde uygulanmasını daha fazla güvence altına
alma ihtiyacını kabul ederek,
Ulusal
veya Etnik, Dinsel veya Dilsel Azınlıkların Korunmasına dair
Bildiri’yi
ilan eder:
“Madde 1
1.
Devletler, kendi ülkeleri üzerindeki azınlıkların varlığını ve
ulusal veya etnik, dinsel veya dilsel kimliklerini korur ve bu
kimlikleri geliştirmeleri için gerekli şartların oluşmasını
teşvik eder.
2.
Devletler bu amacın gerçekleştirilmesi için gerekli yasal ve
diğer tedbirleri alır.
Madde 2
1. (Bundan
sonra azınlıklara mensup olan kişiler şeklinde geçecek olan)
ulusal veya etnik, dinsel veya dilsel azınlıklara mensup
kişiler, özel veya kamusal yaşamda hiç bir müdahaleye veya hiç
bir ayrımcılığa maruz kalmadan ve serbestçe kendi kültürlerini
yaşama, kendi dinlerinde ibadet etme ve uygulamada bulunma ve
kendi dillerini kullanma hakkına sahiptir.
2.
Azınlıklara mensup olan kişiler kültürel, dinsel, sosyal,
ekonomik ve kamusal yaşama etkili bir biçimde katılma hakkına
sahiptir.
3.
Azınlıklara mensup olan kişiler ulusal düzeyde ve uygun olduğu
takdirde, mensubu oldukları azınlıklarla veya üzerinde
yaşadıkları bölgelerle ilgili olarak bölgesel düzeyde verilen
kararlara ulusal mevzuata aykırı olmayacak bir tarzda etkili
bir biçimde katılma hakkına sahiptir.
4.
Azınlıklara mensup olan kişiler kendi örgütlerini kurma ve
sürdürme hakkına sahiptir.
5.
Azınlıklara mensup olan kişiler hiç bir ayrımcılığa maruz
kalmadan, kendi grubunun diğer üyeleriyle ve başka azınlıklara
mensup kişilerle, ve ayrıca hudut komşusu diğer Devletlerin
ulusal veya etnik, dinsel veya dilsel bağlarla bağlı oldukları
vatandaşlarıyla serbest ve barışçıl ilişkiler kurma ve bu
ilişkileri sürdürme hakkına sahiptir.
Madde 3
1.
Azınlıklara mensup olan kişiler, bu Bildiri’de yer alan haklar
da dahil sahip oldukları hakları, hiç bir ayrımcılığına maruz
kalmadan kendi başlarına veya mensup oldukları grubun diğer
üyeleri ile birlikte kullanabilirler.
2. Bu
Bildiri’de yer alan hakların kullanılması veya kullanılmaması
bir azınlığa mensup olan her hangi bir kişi için hiç bir
olumsuz sonuç doğurmaz.
Madde 4
1.
Devletler gerektiği takdirde, azınlıklara mensup olan
kişilerin bütün insan haklarını ve temel özgürlükleri hiç bir
ayrımcılığa maruz kalmadan tam ve etkili bir biçimde ve hukuk
önünde tam bir eşitlik içinde kullanabilmelerini sağlayacak
tedbirler alır.
2.
Devletler, azınlıklara mensup kişilerin kendi özelliklerini
ifade edebilmelerini ve ulusal hukuku ihlal eden ve
uluslararası standartlara aykırı bulunan özel bazı uygulamalar
hariç kendi kültürlerini, dillerini, dinlerini, geleneklerini
ve örf ve adetlerini geliştirmeleri için gerekli şartları
yaratmak amacıyla tedbirler alır.
3.
Devletler, mümkün olduğu kadar, azınlıklara mensup kişilerin
ana dillerini öğrenmeleri veya ana dillerinde eğitim almaları
için yeterli imkanlara sahip olabilecekleri gerekli tedbirleri
alır.
4.
Devletler gerektiği takdirde, kendi ülkelerinde varolan
azınlıkların tarih, gelenekler, dil ve kültürleri ile ilgili
bilgiler almalarını özendirmek için eğitim alanında tedbirler
alır. Azınlıklara mensup olan kişiler, toplumun bütünü
hakkında bilgi edinebilmek için yeterli imkanlara sahip
olurlar.
5.
Devletler, azınlıklara mensup kişilerin ülkenin ekonomik
kalkınmasına ve gelişmesine tam olarak katılabilmelerini
sağlayacak tedbirleri almayı kabul eder.
Madde 5
1. Ulusal
politikalar ve programlar, azınlıklara mensup olan kişilerin
meşru menfaatlerini dikkate alarak planlanır ve uygulanır.
2.
Devletler arasında yapılan işbirliği ve yardım programları
azınlıklara mensup kişilerin meşru menfaatlerini dikkate
alarak planlanır ve uygulanır.
Madde 6
Devletler, karşılıklı anlayış ve güveni geliştirmek amacıyla
bilgi ve tecrübe alış verişi yapmak gibi, azınlıklara mensup
kişilerle ilgili sorunlar hakkında işbirliği yapar.
Madde 7
Devletler
bu Bildiri’de yer alan haklara saygının geliştirilmesi
amacıyla işbirliği yapar.
Madde 8
1. Bu
Bildiri’deki hiç bir hüküm, azınlıklara mensup kişiler
bakımından Devletlerin uluslararası yükümlülüklerini yerine
getirmesini engellemez. Devletler, özellikle taraf oldukları
uluslararası sözleşmelerden ve anlaşmalardan doğan
yükümlülüklerini iyi niyetle yerine getirir.
2. Bu
Bildiri’de yer alan hakların kullanılması, evrensel olarak
tanınmış olan insan hakları ve temel özgürlüklerin herkes
tarafından kullanılmasına engel olamaz.
3. Bu
Bildiri’de yer alan hakların etkili bir biçimde kullanılmasını
sağlamak için Devletler tarafından alınan tedbirler, hemen ilk
bakışta İnsan Hakları Evrensel Bildirisi'nde bulunan eşitlik
prensibine aykırı görülemez.
4. Bu
Bildiri’deki hiç bir hüküm, Devletlerin egemenliği, eşitliği,
ülke bütünlüğü ve siyasal bağımsızlığı şeklindeki Birleşmiş
Milletlerin amaçlarına ve prensiplerine aykırı düşecek
faaliyetlere izin verecek şekilde yorumlanamaz.
Madde 9
Birleşmiş
Milletler içindeki uzman kuruluşlar ve diğer örgütler,
kendilerinin ihtisas alanlarına girdiği ölçüde, bu Bildiri’de
yer alan hakların ve prensiplerin tam olarak
gerçekleştirilmesine katkıda bulunurlar” denmektedir.
Kültür,
insanlığın tarihsel birikiminin, güncel değerler, yaratımlar
ve ürünlerinin, geleceğe ilişkin tasarımlar ve eğilimlerinin
toplamıdır veya anlatımıdır. (15)
Günümüz
dünyasında farklı uluslar ve ülkeler arasındaki işbirliği,
iletişim teknolojilerindeki kullanım ve yaygınlaşma toplumlar
arasındaki etkileşimin önünü açmakta, kültürel kabul ve
karşılıklı aktarımı zorunlu kılmaktadır. Bu gelişmeler
toplumların kültür politikalarını etkilediği gibi, ülkelerin
oluşturdukları üst birliklerde kültüre verilen önemi
arttırmaktadır. Toplumlar ve ülkeler arasındaki karşılıklı
kültürel paylaşım ve aktarım sadece maddi kültür ürünlerinde
değil, kültürün bütün alanlarında gerçekleşmektedir.
Toplumsal
ve siyasal yönden gelecekleri konusunda politikalar üretmek
için ortak çıkarlar adına bir araya gelen farklı toplumlar ve
ülkeler, ortak kültürel değerlerini en doğru biçimde insan
hakları kavramında ifadelendirebilirler.
DİPNOTLAR:
1)
Oktay UYGUN: “İnsan Hakları Kuramı”, İnsan Hakları,
Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2000. s. 25.2) ÇEÇEN: İnsan Hakları, Gündoğan
Yayınları, 2. Baskı, Ankara, 1995. s.194.3) ÇEÇEN: a.g.e., s.11
4) Bronislav MALİNOSKİ: İnsan ve Kültür,
Çev. Fatih Gümüş, Verso Yayıncılık, Ankara, 1990. s.66.
5) Bozkurt GÜVENÇ: Kültürün ABC’si, Yapı Kredi
Yayınları, 1. Baskı, İstanbul, 1997. s.109.6) Nedim GÜRSEL: Yerel Kültürlerden Evrensele,
Cem Yayınevi, İstanbul, 1985. s. 125.7) Anıl ÇEÇEN, İnsan Hakları, Gündoğan
Yayınları, 2. Baskı, Ankara, 1995.s.203-210.8) Anıl ÇEÇEN, a.g.e.,s.214.
9) Anıl ÇEÇEN, a.g.e. s.199.10) Anıl ÇEÇEN, a.g.e. s.201.11) Kaynak: http://www.avrupakonseyi.org.tr/
Avrupa Konseyi Halkla İlişkiler Servisi12) İnsan Hakları ve Özgürlükleri (Derleme),
Petrol-İş Yayınları, İstanbul,1992. s.,522.
13) a.g.e. s. 532.14) Işıl KARAKAŞ: İfade Özgürlüğünün
Boyutları, Türkiye’de Demokrasi (iç.), Yeni Yüzyıl
Kitaplığı Türkiye’nin Sorunları Dizisi 17. (Basım tarihi ve
yeri yok). s. 65.15) Onur Bilge KULA: Demokratikleşme Süreci
ve Eleştirel Kültür Bilinci, Gündoğan Yayınları, Ankara,
1992. s.,27.
KAYNAKÇA
- ALİEFENDİOĞLU, Yılmaz: İnsan Hakları ve Sivil Toplum
Örgütleri, İHV. Kuruluş Etkinlikleri, Ankara, 10 Aralık 1999.
- CAN AKTAN, Coşkun (ed.) vd.: Haklar ve Özgürlükler
Antolojisi, Hak- iş Yayınları, Ankara, 2000.
- ÇEÇEN, Anıl: İnsan Hakları, Gündoğan Yayınları, 2. Baskı,
Ankara, 1995.
- GÜRSEL, Nedim: Yerel Kültürlerden Evrensele, Cem
Yayınevi, İstanbul, 1985.
- KAPANİ, Münci: İnsan Haklarının Uluslararası Boyutları,
Bilgi Yayınevi, 3. Baskı, Ankara, 1996.
- KARAKAŞ, Işıl: İfade Özgürlüğünün Boyutları, Türkiye’de
Demokrasi (iç.), Yeni Yüzyıl Kitaplığı Türkiye’nin Sorunları
Dizisi 17. (Basım tarihi ve yeri yok).
- KULA, Onur Bilge: Demokratikleşme Süreci ve Eleştirel Kültür
Bilinci, Gündoğan Yayınları, Ankara, 1992.
- MALİNOSKİ, Bronislav: İnsan ve Kültür, Çev. Fatih Gümüş,
Verso Yayıncılık, Ankara, 1990.
- TANİLLİ, Server: Yüzyılın Gerçeği ve Mirası, VI. Cilt, Adam
Yayınları, İkinci Baskı, İstanbul, 1999.
- İnsan Hakları ve Özgürlükleri (Derleme), Petrol-İş
Yayınları, İstanbul,1992.
-
http://www.avrupakonseyi.org.tr/ İnsan Hakları/
NOT: Nart İki Aylık Düşün ve Kültür Dergisi, Sayı 41-42,
Ankara 2005. Makalenin metnidir. |