...................
...................
EKİM  (ЧЪЭПЫОГЪУ)

XHUAJ Yergun

                         
...................
 
...................

En hareketli, en bereketli aylardan biridir Чъэпыогъу. (Ekim ayı). Tarihi değeri de belleklerde... Yeniliklere imza atmasını sever, yol gösterir, örnek olanları içinde barındırır. Savaşkandır adı üstünde... Bu yıl da geleneği bozmadı, dolu dolu geçti Ekim ayı. Maykop'taki festival, Amman'daki dil kurultayı ve Nalçik'teki kardiyologlar toplantısı. Etkinliklere katılanlar, kimselere ihale olmadan kendi emeklerinin verilerini sergilediler. Takdir etmemek elde değil. Saygıyla selamlıyor, varolun diyorum...

Kardiyologların Nalçik’te toplanmasının fikir babası Dr.Ihsan Saleh, bir ilke imza atmış oldu. Gelecekteki ilklere örnek olur umarım. Kim bilir! Diğer mesleklerden olanlar da bu düşüncelerle yatıp kalkıyordur belki...

Kişisel olarak ben çok yararlı ve önemli olduğuna inanıyorum böylesi etkinliklerin. Örneğin hukukçuların gerçekleştirebileceği bir toplantı, sizce de yarar sağlamaz mı?

Hem ''İnsan Hakları, Kültürel Haklar, Hukukun Üstünlüğü, Avrupa İnsan Hakları v.s'' gibi konularda, hukukçularımızın öncümüz olmaları gerekmez mi? Özellikle, Lozan antlaşmasının imzalandığı masanın, TC’ne hediye edildiği şu günlerde. Bu olay Lozan antlaşmasındaki ustaca gizlenmiş maddeleri akla getirmez mi? Bu kadar süre susan ve susmuş olan hukukçulara ne demeli bilmem ki. Sayın Erhan Hapae’nin “Yamçı”da yayımlanan kısacık ama anlamı derin şiiri, sanırım kendi haklarından habersiz görünen hukukçularımızın, özellikle ''Aktivist Avukat'' bilinenlerin en özlü tanımı:

“bazen
öyle durumlarla karşılaşır ki insan
             susarsa;
                          Yalan söylemiş olur şüphesiz.
koca bir asrı yalan söylemekle geçirdik
                                                      demek biz”

Kimileriniz de “sağır mısın, kör müsün be kardeşim” diyeceksinizdir. Her gün televizyonlarda
tartışmalarda, oturumlarda; ''Biz de Çerkesler olarak bu ülkede varız'' diyen hukukçuları duymuyor, görmüyor musun” da diyebilirsiniz.

Dahası: ''Çerkesler Osmanlılara yük oldu, Çerkesler Osmanlı döneminde önemli mevkilere geldiler, Cumhuriyet döneminde de...'' diyen ‘’Aktivist Avukat’’ı örnek gösterebilirsiniz.

Yine de ben; Osmanlı döneminin, Viyana kapılarından başlayarak, Arap toprakları dahil olmak üzere, egemenliğine geçirdiği her karış toprağı kanı ile sulamış Çerkesler için, “Osmanlılara yük oldu'' diyen avukatlara değil.

Ben; İnsan Haklarını savunamayan, hukuksuzluğu, adaletsizliği; ''Her mevkide yer aldık'' diyerek haklarımızı peşkeş çeken avukatlara değil.

Ben;
''Ya sev ya terk et'' faşist sloganına karşın susabilen avukatlara da değil.

Evrensel hukuku özümsemiş, adalet adına çelikleşmiş, insan hakları olmasa olmazı olmuş, her türlü haksızlığa karşı koyabilecek, demokrasinin yüceliğine yücelik katabilecek...

Midesi ile değil beyni ile düşünebilen, benliği ile övünen, kimliğini inkar etmeyen, ettirmeyen, varolmayı ilke bilen.

''Çerkes’i, Türk’ü, Kürt’ü Sarıkamış’ta, Çanakkale’de vurulmuş yan yana yatabildiğine göre, neden yan yana okulları olmasın”ı sorgulayabilecek gerçek hukukçulara sesleniyorum.

Özüne yabancılaşmış avukatlara değil...