CircassianCenter
sitesinde, Sakarya Üniversitesi, İİBF, Uluslararası İlişkiler
Bölümü öğretim üyesi olduğu anlaşılan Doç. Dr. Alaeddin
Yalçınkaya'nın ‘Kafkaslarda "Türki" Kavimler'
başlıklı bir yazısı yayında. Yazıda Kafkas halkları üzerine
bazı kısa ve etnik kimlik anlamında bazı tanıtıcı bilgiler
sunulmuştur. Buna göre, özetle
"Atlı göçebe kültür ve geleneklerini Kıpçak bozkırlarından
getirerek Kafkaslara yerleşmiş savaşçı kavimlerden olan
Karaçaylar ve Balkarlar bin yedi yüzyıldan beri Kafkas
kültürünün gelişmesinde önemli roller üstlenmişlerdir"
biçiminde ifadeler kullanılmaktadır.
Buna göre Karaçay ve Balkarların MS 3’ncü ya da
4’ncü yüzyılda Kafkasya'ya yerleşmiş olmaları gerekir. Peki,
bu görüş bilimsel bir belge ya da kaynağa mı dayanıyor?
Yanıtsız, belirtilmemiş. Belki Ufuk Tavkul’dan alınmış
olabilir…
Kafkasya'da Karaçay ve Balkarlar dışında, Nogay, Kumuk ve
Azeriler gibi daha başka Türk halkları da var. Müslüman
Kafkaslı nüfus içinde Türkler çoğunlukta imiş. Çok sayıda
karmaşık rakam sunuluyor.
Bunun dışında köken olarak Türk soylu olmasalar da "Müslüman
olan, gelecek umudunu (güvencesini), Kafkaslardaki Türk
kökenli halklardan daha fazla olarak Türkiye ile birlikte
olmaya bağlayan halklar da vardır" deniyor. Çerkes, Abhaz,
Çeçen ve Dağıstanlılar bunların başlıcaları.
Makale devam ediyor:19. yüzyılın ikinci yarısından sonra, yani
1850'lerden sonra Osmanlı Devleti "Kafkaslardan çekilirken,
oralarda Türk olmadığı halde Müslüman olan topluluklar
yaşıyorlardı, bunların önemli bir bölümü kimliğini ve dinini
koruma, daha güvenli bir yaşam amacıyla" Türkiye'ye göç
etmişlerdir, denmektedir.
Burada yanlış bir değerlendirme vardır: Osmanlı Devleti 1829
Edirne Antlaşmasıyla ve esas olarak Kafkaslardan/Çerkesya’dan
çekilmiştir. 1812 Bükreş Antlaşmasına göre, 1812-1829 yılları
arasında, Osmanlı Devleti, kuzeydeki Kuban ırmağı ağzı ile
daha güneyde Bzıb ırmağı (şimdi Abhazya’da) ağzı arasındaki
Karadeniz kıyılarının denetimini ve Anapa kalesini elde
bulunduruyordu. Ruslar da Bzıb ırmağı ağzı ile daha güneydeki
Poti kalesi (Rioni ırmağı) arasındaki kıyıları
denetliyorlardı.
Yani Osmanlı Devleti, sınırlarını 1829'da Poti limanı ve
güneyine çekmişti, Kuzey Kafkasya ile bir bağlantısı
kalmamıştı.
Çerkesler "Türki" bir halk mıdır?
Makalede söylendiğine göre, "Çerkes, Çeçen ve Dağıstanlı
gibi halklar, kendilerini, sözgelişi Kafkaslardaki Türk
kökenli halklara değil de Türkiye Türklerine daha yakın olarak
görmekte" imişler.
Herhalde 'sempati' yerine 'yakın' deyimi
kullanılmış olmalı. Kafkasya'dan ve Balkanlardan yapılmış olan
göçler nedeniyle, Türkiye’de yaşayan Kafkaslı -yani Çerkes,
Abaza, vb- sayısı Kafkasya'da kalmış olan soydaşlarından daha
fazladır, anlamına gelen sözler söyleniyor. Bu insanların
-diaspora’daki ve anayurttakilerin- Türkiye'ye ilişkin
ilgilerinin sürmesi, Türkiye'dekilerin de anayurttaki
yakınları ile olan anılarını yaşatmakta olmaları, ilginin bir
başka nedenidir, deniyor.
Burada yazarın saptamaları, kanımca yerindedir.
Yazar şöyle devam ediyor: T. C. yurttaşı Kafkas kökenliler
"kendi etnik kimlik ve geleneklerini koruyorlar (…) ancak
temel kimlik olarak 'Türk' kimliğini de bütünüyle
benimsemişlerdir". Bu benimsemede bir başkalaşma, bir
asimilasyon dayatmasının olduğu belirtilmemiş. Irkçı/Kemalist
uygulamalara değinilmemiş.
Peki, biz de soralım:"Temel kimlik" ne demektir?
Bilimsel literatürde böyle bir terim var mıdır? Aydınlatan
biri çıkarsa, şahsen memnun kalırım.
Bildiğim kadarıyla bilimsel terminolojide alt kimlik-üst
kimlik terimleri kullanılmaktadır. Örneğin, Rusya'da üst
kimlik, Rusya ya da daha geniş bir ifadeyle Rusya Federasyonu
yurttaşı olanların tümünü kapsayan bir terimdir. Kanada'da
Kanada, İsviçre'de İsviçre yurttaşı olmaktır. Alt kimlik ise,
o ülke yurttaşlarının kimliğini, daha açık ifadeyle bir
yurttaşın mensup olduğu etnik kimliği belirtir. Rusya
açısından Rus, Tatar, Çerkes, Çeçen, vb alt kimliklerin
hepsinin üstünde olan bir terimdir, bir etnik kimlik değildir.
Yani sadece Rus etnik topluluğu karşılığı bir terim de
değildir, Rusya'da yaşayan değişik alt kimliklerin üstünde yer
alan bir etnik kimlikler üstü politik ve hukuki kimliktir ve
etnik anlam içermez. Kanadalı deyimi de İngiliz, Fransız,
yerli Kanadalılar, vb alt kimliklerin üstünde olan bir ortak
kimliği ifade eder. Türkiye’de ise bir Arap saçı durumu
vardır.
Sayın yazar burada bilimsel terminoloji dışına çıkmıştır.
“Göç”, Şeyh Şamil ile mi başlamıştır?
Şeyh Şamil
6 Eylül
1859'da (eski Rus takvimine göre 25 Ağustos’ta) Dağıstan'ın
Gunib kalesinde kendisini kuşatmış olan Rus birlikleri
komutanı Baryatinski'ye anlaşmalı olarak teslim oldu.
Yazar Şeyh Şamil için iki kez "yakalanma", bir kez de "teslim
olma" deyimlerini kullanıyor.
Şöyle denmektedir: Şeyh Şamil'in yenilmesi üzerine (…)
Kuzey Kafkasya halklarının çoğunluğu Türkiye'ye göç etmek
zorunda bırakılmıştır.
Burada da bir zaman ve mekan yanılması vardır: Şeyh Şamil'in
yenilmiş olmasını "göç" olayına direkt olarak bağlayamayız,
ancak dolaylı bir etkisi de olmamıştır, diyemeyiz. Şamil'in
yenilmiş olması, Kafkaslardaki direnişin zayıflamasına,
Çerkesya ya da Adigeler cephesi ile sınırlanmasına yol
açmıştır. Rus'a direniş, 1859 sonrasında Adigelerce
sürdürülmüş ve bu direniş karşılığında, bir ceza olarak bu
insanlar, bütünüyle topraklarından sürülmüşlerdir. Diğer
topluluklara (Abhaz, Karaçay, Kabardey, Oset, İnguş, Çeçen ve
Dağıstanlara) karşı uygulanmış ve Rus hükümetince yürürlüğe
konmuş resmi tehcir/dış sürgün kararları yoktur. Sadece
hoşnutsuzluklar ve baskılar nedeniyle, Türkiye’ye yapılmış
kısmi ve daha küçük çaplı göçler söz konusudur.
Çerkes/Adige göç/dış sürgün kararı, alt yapıları
hazırlandıktan sonra 1861 yılında Rus hükümetince prensip
olarak alınmış, 10 Mayıs 1862 tarihli bir hükümet kararıyla da
uygulamaya konmuştur.
Sayın yazar bir yerde de, özetle, "Benzeri görülmeyen, yani
henüz işgal edilmeyen bir ülkenin halkı" olan Çerkeslere
yönelik bir sürgün kararının alınmış ve uygulanmış olması,
Rusların o ülkeyi –Çerkesya’yı- Ruşlaştırmak gibi bir politika
izlemiş olduklarını göstermektedir” diyor. Bu saptamaya
aynen katılıyorum. Rus'un amacı, Çerkesya'yı insansız bir
toprak olarak ele geçirmek, o ülkeyi etnik halkından tamamıyla
temizlemek/etnik temizlik ve orayı bir Rus toprağına
dönüştürmek idi (Daha geniş bilgi için Bkz. "Gerçekçi
Olmalıyız" köşe yazımız; ayrıca "Çerkes Anayurduna Dönüş" ve
"Adigey Cumhuriyeti" başlıklı yazılarımız, CircassianCanada,
Kafkas Diasporası).
Kafkasya Birleşik Cumhuriyeti" olayı ve Adigey
Yazar, Adige Özerk Oblastı'nın (il/bölge), "Kuzey Kafkasya
Birleşik Cumhuriyeti"nin parçalanması sonucu 1922'de
kurulduğunu yazıyor.
Adigece’de "bıtı" ("kambur, beli bükülmüş") ve "şhavbate/шъхьаубатэ"
("kafa ütüleyen, geveze") anlamlarında iki sözcük vardır. Bu
iki sözcükte anlatılan tipe uygun düşecek hayli kişimiz de
vardır. Ancak sayın yazarı onların dışında tutuyorum, onun
yanılmasını, bir “bıtı” olma durumuna değil, sağlamlığı
tartışmalı kaynakları, sanırım ciddiye almış olmasına
bağlıdır. Sanırım bir yanılma durumu vardır.
Sözü edilen cumhuriyetin doğru adı "Kuzey Kafkasya
Dağlıları Cumhuriyeti"dir, kısa adı ile de "Dağlı
Cumhuriyeti" idi (Bkz. "Mountainous Republic of the
Nortern Caucasus", -Wikipedia). Bu kuruluşun ilk biçimi, Şubat
1917 Devrimi üzerine Rusya'ya bağlı olmak ve merkezi
Vladikavkaz olmak üzere 1917'de kuruldu ve Rusya içinde
bir yerel özerk birim idi, ilk adı “Terek-Dağıstan hükümeti”
biçimindeydi, kısaca “Dağlı hükümeti” adını taşıyordu. Ekim
devriminin ardından, bu hükümet Sovyet karşıtı blokta yer
aldı. Vladikavkaz'ın Bolşeviklerin eline geçmesi üzerine,
merkez İnguşya'daki Nazran'a, en son olarak da
Dağıstan'daki Temir Han Şura'ya taşınmıştı. Bu hükümet,
11 Mayıs 1918’de Sovyet yayılmasına karşı , sürgünde ve
yukarıdaki adla bağımsızlık ilan ettiyse de, sonunda
Sovyetlerle çarpışan General Denikin önderliğindeki
Güney Rusya yönetimine katıldı, bu cumhuriyetin 70 bin km
kare kadar bir arazisi ve 1 milyon kadar da bir nüfusu vardı,
Rusya'nın Terek ve Dağıstan oblastları üzerinde kurulmuştu.
Bu iki oblastı kapsamak üzere, Mart 1920'de bölgede Sovyet
iktidarının kurulması üzerine, Rusya SFS Cumhuriyeti’ne
bağlı "Kuzey Kafkasya Özerk Sovyet Sosyalist
Cumhuriyeti" ilan edildi, bu cumhuriyet Kasım 1920'de
"Dağlı" ve "Dağıstan" biçiminde ikiye bölündü.
Dağıstan bir cumhuriyet olarak varlığını hala sürdürmektedir.
Eski Dağlı Özerk SS Cumhriyeti’nin yerinde bugün
Kabardey-Balkar, Kuzey Osetya, İnguşya ve Çeçenya
cumhuriyetleri ile Karaçay-Çerkesya Cumhuriyeti’nin (Karaçay
okrugu) bir bölümü bulunmaktadır.
Adige Özerk Oblastı ise, 27 Temmuz 1922'de daha batıda ve
nüfus çoğunluğu Rus olan
Kuban-Karadeniz oblastı toprakları
içinde kuruldu, dolayısıyla Dağlı Cumhuriyeti ile hiçbir
ilgisi yoktur. Bu bilgi de yanlış bir enformasyona/kaynağa
dayanmaktadır. Ayrıca Adige ÖO ve Karaçay-Çerkes ÖO,
halihazırda birer özerk oblast değil, 3 Temmuz 1991
tarihinden beri birer cumhuriyettir. Bu iki olgu da
vurgulanmalıydı.
1940'larda hangi Sovyet halkları sürüldüler?
Yazar makalesinde 1944'te "Çeçen-İnguş halkı, Kabardin,
Balkar ve Kalmıklarla birlikte Sibirya ve Kazakistan'a
sürülmüştür" diyor. Bu da hatalı, eksik ve yanlışlık
içeren bir durum:Kabardey-Balkarya'nın Kabardey (Kabardin)
halkı değil, sadece Balkar halkı ile o zamanki Karaçay
Özerk Oblastı’nın Karaçay halkı sürülmüştür. Genel
olarak ele alırsak, 1940'larda toplam 10 Sovyet halkı bir
cezai yaptırım olarak sürülmüştür:Volga Almanları, Kırım
Tatarları, Çeçen, İnguş, Balkar, Karaçay, Kalmık, Ahıska
Türkleri, Baltık Germenleri ve Sovyet Korelileri.
Sürgün olayları sadece bu halklarla sınırlıdır.
30 yıllık nüfus
verileri ve sonuç
Kuzey Kafkasya'daki cumhuriyetler ve bunlara ilişkin veriler
de 30 yıllık 1979 Sovyet nüfus sayımı rakamlarına
dayanmaktadır. Oysa 2002 yılına ait , daha taze resmi rakamlar
vardır. Wikipedia'da "Russia" maddesinden
girilerek internet yoluyla yeni rakamlara ve bilgilere her
zaman için ulaşılabilir. Geçerliğini yitirmiş ve eskimiş
rakamlara takılı kalmayı anlayamıyoruz. Burada acaba bir
“bıtı”lık mı vardır, demekten kendimizi alıkoyamıyoruz. Çünkü
bir ihmal durumu olabilir…Sözkonusu olanı bilimsel bir makale
yazmak ise, en yeni verilere ulaşmak, bunları araştırmak ve
karşılaştırmak gerekmez mi?
30 yıl içinde köprülerin altından çok su
geçmiştir:Sözgelişi 1979’da Kabardey-Balkarya'da % 45 olan
Kabardey oranı 2002'de % 55.3'e, Balkarlar % 8.7'den % 11,6'ya
yükselmiş, Ruslar % 37.2'den % 25.1'e düşmüştür.
Karaçay-Çerkesya'da da sırasıyla Karaçaylar % 29. 7'den %
38.5'e, Çerkesler % 9.4'ten % 11.3'e, Abazalar % 6.6'dan %
7.4'e, Nogaylar % 3.2'den % 3.4'e yükselmiş, Rus oranı ise %
45.1'den % 33.6'ya düşmüştür.
7 Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti'nin hepsinde yerel halkların
nüfus yüzdeleri yükselmiş, Ruslarınki düşmüştür. Yazar bu tür
oluşumların dışında kalmaktadır. Oysa bütün bu bilgilere
internet yoluyla ulaşılabilir. Yeter ki istensin…
Kuzey Kafkas uluslarının/topluluklarının nüfusları da eskimiş
1979 rakamlarına göre bildiriliyor, örneğin Kabardeyler
322 bin olarak gösteriliyorlar, oysa sayı 2002'de 520 bine
ulaşmış durumda. Bütün yerli halkların sayısında genel bir
artış var.
Yazının sonuç bölümünde, “Kafkas halklarının Türkiye’ye
ilgisi, Çarlık döneminde çok yönlü dayanışma ile kendisini
göstermiş, vatanlarını kaybeden birçok Kafkasyalı yeni vatan
olarak Türkiye'yi seçmiştir. Anadolu'ya göç edenler tam
anlamıyla Türkleşirken, Kafkasya'da yaşayanlar da 'Türki'leşmiştir"
denmektedir.
Anadolu'ya göç edenler içinde kuşkusuz Türkleşmiş olanlar
vardır, ama "tam anlamıyla bir Türkleşme" demek, abartı
olur, ancak bir Türkleşme süreci içine girmiş oldukları da
kuşkusuz, ayrıca bu sadece bir gözlemdir ve bilimsel
kanıtları sunulmuş değildir.
Kafkasya'da yaşayan Adige/Çerkes, Oset, İnguş ve Çeçen gibi
Türkleri seven ve kardeş olarak gören halklara, tüm Kafkasya
Müslümanları adına "Türki" deyimini kullanmayı uygun görmek,
sanırım bilimsel bir görüş ve saptama olamaz, ideolojik bir
yaklaşım olabilir. Bu da bilimsellikle bağdaşmaz.
Sempati, yakınlık duyma ve kardeşlik bağları gibi dostane ve
insani ilişki ve duygularla etnik aidiyet gibi terimleri
karıştırmamak gerekir. |