Tarihçi, gazeteci, Rusya ve Uluslar Arası Gazeteciler
Federasyonu üyesi, Rusça www.kurdist.ru sitesinin genel yayın
yönetmeni Letif Memmed Bruki ile Kafkasya’daki son gelişmeler
ve bu bölgede yaşayan Kürtlerin tarihiyle ilgili konuları ele
aldık.
Hejarê Şamil:
Kek Letif, tarihçisiniz ve yaşamınızı Kürtlerin, özellikle
Kafkasya Kürdistan’ı tarihinin araştırılmasına adamışsınız.
Ancak güncel bir soru ile başlamak istiyorum: Rusya
cumhurbaşkanı Dmitriy Medvedyev’in çabaları ile Ermenistan ve
Azerbaycan cumhurbaşkanlarının 2 Kasım buluşmasını ve
imzalanan “Moskova deklarasyonu”nu nasıl değerlendirdiğinizi
merak ettim.
Letif Memmed Bruki:
2 Kasım 2008’de Dağlık Karabağ münakaşasının çözümüne dönük
Azerbaycan, Ermenistan ve Rusya cumhurbaşkanları tarafından
imzalanan “Moskova deklarasyonu”nu her taraf kendi
prizmasından bakarak, kendi bakış açısı ile değerlendiriyor.
Anımsayalım; Ağustos ayındaki Güney Osetya ve Abazya
olaylarından, “beş günlük savaş”tan sonra Kremlin, ABD ve
Batı’nın “yeni imparatorluk iddiaları” suçlaması altındaydı.
Ciddi baskı ve eleştiriler yapılmaktaydı. Gerek dünya çapında,
gerekse de Kafkasya’da Rusya’nın güvenirliği darbelenmişti.
Deklarasyonun imzalatılması Moskova’nın kendini aklaması,
barışseverliğini göstermesi için zorunlu bir adım idi.
“Moskova Deklarasyonu” Çözümsüzlük Belgesidir
Hejarê Şamil: Deklarasyonda üç prensip üzerinde
anlaşılmıştır. Öncelikle savaşan taraflar Ermenistan ve
Azerbaycan olarak gösterilmiş. Daha önceki süreçte Ermeniler,
sorunlu tarafların Azerbaycan ve Dağlık Karabağ olduğunu
ısrarla vurguluyorlardı. İkinci prensipte; sorunun uluslar
arası hukuk normları ve prensipleri çerçevesinde çözülmesi
dile getirilmiş. Üçüncü prensip olarak; sorunun merhalelerle
çözümü ön görülmüş…
Letif Memmed Bruki: Bazı iyimser özgünlükler taşımasına
rağmen “Moskova Deklarasyonu”, sorunun çözümüne yol açmaktan
ziyade, çözümü daha da zorlaştırıyor. İlk kez sorunun
tarafları olarak Azerbaycan ve Ermenistan gösterilmiştir.
Ayrıca Dağlık Karabağ’ın Azeri ve Ermeni sakinleri arasında
referanduma gidilebilir. Ama bin yıllar boyunca bu topraklarda
yaşayan, Azeri ve Ermenilerden daha önce burada yer edinmiş
Kürtler hakkına küçük bir ima bile yoktur deklarasyonda.
Kürtlerin yasal hakları dikkate alınmadan Karabağ sorunu
barışçıl yollarla halledilemez. Bu açıdan “Moskova
Deklarasyonu” illüzyon ve kendini kandırmadan öte bir anlam
taşımaz.
Güney Kafkasya Tarih Boyunca Kürtlerin Etki Alanı Olmuştur
Hejarê Şamil: İfade ettiğiniz görüşlerin tarihi
dayanakları nedir?
Letif Memmed Bruki: En başta şunu belirtmek gerekir ki,
en az 2 bin 500 yıl boyunca Güney Kafkasya, Kürt aşiretlerinin
etnik ve askeri-siyasal etkinlik alanı olmuştur. Kürtler
burada Ermeni ve Türklerden çok önceleri belirginleşmiş,
etkinliklerini 19. yy’ın sonlarına kadar korumuşlardır.
Halkımız “Kızıl Kürdistan” ismi ile bilinen araziler de dahil
Güney Kafkasya’da bin yıllar boyunca yaşamış ve burada birçok
devlet oluşumunun kuruyucuları olmuştur; Medya
imparatorluğunun bir bölümü burada bulunmuş, Aran şahlar,
Sasaniler, Mehraniler, Şirvan Şahlar, Desem El-Kürdi,
Revvadiler, Şeddadiler, Penahiler devlet kurmuştur... 18.
yy’ın başlarında Kürtlerin Güney Kafkasya’da yaşadığı
toprakların bir kısmı Kürdistan adlandırılmıştır.
İskoçyalı hekim, Rusya’daki İngiliz misyonunun sekreteri Bel,
kendi yol günlüklerinde Persiya’ya gezisini şöyle kaleme
almıştır: (Aralık 1716’da) Rusyalılar tarafından Muğan
bozkırı, Farslar tarafından Kürdistan adlanan boş bir araziye
girdik. Şimdi Arras adlanan Araks nehri, üzerindeki köprüden
yarım mil yukarıda Kura nehrine karışıyor. Kura Kürdistan
eyaletini bölerek akıp gidiyor. Kürtler isimlerini bu nehirden
almıştır. Bu halk oldukça kadimdir ve kanımca Ksenofon’un
“Kardux” olarak anlattığı, Grek akınlarına karşı direnç
gösterenlerin ta kendisidir. Şimdi de onlar pek cesur
sayılmaktadırlar.
Onların atları gerek güzel görünüşleri, gerekse de güçlü oluşu
ile Persiya’da çok övülmektedir. Burada meskun olan Kürtler
yıl boyuca göçebe yaşam sürdürmektedir. (“Seyyahlar Azerbaycan
hakkında”. Bakû, 1961, say. 397)
Kızıl Kürdistan Milli Bir Otonomiydi
Hejarê Şamil: Çokça tartışılan “Kızıl Kürdistan”
sorununa dönersek… Kürt basınında bu konuda bölük pörçük
bilgiler yer alsa da, kanımca, gereken düzeyde detaylı
araştırmalar yürütülmemiştir.
Letif Memmed Bruki: Biraz önce notlarına başvurduğumuz
Bel tarafından tarif edilen, Muğan bozkırından Aras ve Kura
nehirlerinin kavuştuğu yere kadar (bu yerin yakınlığında
Şeddadi hükümdarlarının yaptırdığı, Kürt mimariliğinin ve
mimari düşüncesinin eşsiz eseri olan Xudaferin köprüsü
bulunmaktadır), oradan Kelbecer’e (“Kızıl Kürdistan’ın bir ili
– H.Ş) kadar uzanan arazi, geçen yy’ın 20-30’lu yıllarında
daha çok “Kızıl Kürdistan” ismi ile bilinen Kürt milli
bölgesinin içerisinde yer almıştır.
1923 yılında Azerbaycan merkezi yürütme komitesinin kararı ile
Kürdistan inzibati birim olarak belirlenmiştir. 1932’de A.
Bukşpan “Azerbaycan Kürtleri” kitabında bu birimin sınırlarını
şöyle tarif etmiştir:
“Eski Kürdistan kazasının Kuzey sınırlarını Gence kazasına
kadar uzanan Murovdağ sıradağlarından akan su belirlemekteydi.
Kürdistan, Kangur-Alangez (Doğru ismi Gonur-Elegez’dir. -HŞ)
sıradağlarından geçen nehir boyunca Ermenistan SSC'nin Nor-Beyazit
(şimdi Kamo-red) kazasıyla sınırdaştı. Güney Doğu'da ise
Ermenistan SSC'nin Dereleyez ve Zengezur illerine kadar
uzanmaktaydı.
Kürdistan'ın Güney Doğu hudutları, Hekeri nehri boyunca eski
Cavanşir kazasından geçmekte, Efendiler köyünden başlayarak
Hekeri'nin sol kolu olan Milxelev'e kavuşana kadar devam
etmekteydi.
Nihayet, Kürdistan, Güney Doğu'da Dağlık Karabağ'la sınırdaş
olup bu sınırlar Milxelev suyu Hekeri'ye karıştığı noktadan
Murovdağ sıradağlarına kadar uzanmaktaydı”. (A.Bukşpan.
Azerbayanskiye Kurdı” Baku, 1932, s.10-11. Rusça; A.Bukşpan
“Azerbaycan Kürtleri”. İstanbul, 2007, s. 19. “Pêrî”
yayınları. Türkçe. Çevirmen: Hejarê Şamil)
Kürdistan kazasına Kubatlı kazası, Cavanşir ve Şuşa
kazalarının tüm batı bölümleri ve eski Karyagin kazasının bir
bölümü dahildi. 1921 yılı Azerbaycan ziraatı geliştirme
temelinde yürütülen nüfus sayımına göre Kürdistan kazasını
kapsayan topraklarda 30 bin Kürt yaşamaktaydı. (“Zarya Vostoka”
gazetesi. NO 281 (446), 6 Aralık 1923). Coğrafi Kürdistan
kazası Dağlık Karabağ’ın bir bölümünü oluşturmaktaydı. (“Zarya
Vostoka”, NO 186 (2132), 20 Temmuz 1929)
Kürdistan milli otonomisi olan “Kızıl Kürdistan” aşağıdaki
illerden oluşmaktaydı:
Lacın (Pirican) 1835 metre kare;
Kelbecer (Kevin bajer) 1936 metre kare;
Zengilan 707 metre kare;
Kubadlı 802 metre kare;
Cebrail 1050 metre kare.
Böylece Kürtler 1923’te Kuzey Azerbaycan’ın Güney Batısında
nominal bir devlet yaratabilmişti. 1929’da iptal edildi.
Kürtler Karabağ’da Önemli Nüfus Yoğuluğuna Sahipti
Kürtler haklı olarak Dağlık Karabağ’a dahil olan tüm Zengezur
(1) topraklarını kendi yurtları saymaktadırlar. Kızıl
Kürdistan’ın önemli bir bölümü Zengezur toprakları üzerinde
kurulmuştu.
Tarihe bir göz atarsak;
Kafkasya’nın Rusya tabiliğine geçmesiyle Erivan vilayetinin
sınır bölgelerinde, Kars eyaletinde ve Yelizavetpol
vilayetinde (2) 1898 yılında 100 bine yakın Kürt nüfus
bulunmaktaydı. (Rusya Ansiklopedi sözlüğü. 1991, s. 143-144).
Nahçıvan’da da Kürtlerin önemli bir nüfus yoğunluğuna sahip
olduğu görülmektedir: 19. yy’ın 80’li yıllarında Doğu
Dereleyez’de bulunan 44 yerleşim biriminde 910 aile yaşamış,
bunlardan 663’ü Kürt ve 247’si Ermeni ailesi olmuştur. (“Nahçıvan
eyaletinin istatistik tarifi” Sank-Petersburg, 1833. s., 80).
1893 verilerine göre Karabağ’da 333 Azeri, 69 Kürt ve 49
Ermeni köyü bulunmaktaydı. (“Azerbaycan” gazetesi, Baku, 1,5
Ocak 1992). 1926 yılı nüfus sayımına göre Azerbaycan’ın
Kürdistan kazasında 41.193 Kürt yaşamaktaydı. Şuan Kürtlerin
5,5 bin metre karelik arazisi tümden Ermenistan tarafından
işgal edilmiş, Kürtler Azerbaycan’ın onlarca ilinde mülteci
yaşamı sürdürmektedirler.
Ermenistan Kürt Özerkliğine Sıcak Yaklaşmadı
Hejarê Şamil: Kuşkusuz, Kızıl Kürdistan’ın ortadan
kaldırılmasında Moskova’nın diktesi ile hareket eden Baku
yönetiminin payı fazlasıyladır. Ne var ki, Ermeni
yönetimlerinin Kürt özerkliğine karşı hasımca yaklaşımları göz
ardı ediliyor. Bir çok yazıda, araştırma-incelemede Ermeniler
neredeyse Kürtlerin hamisi olarak kaleme veriliyor…
Letif Memmed Bruki: Bu yaklaşım, yıllar boyunca
Moskova’nın tercihiyle Erivan’da Kürt radyosunun faaliyet
göstermesi, Kürt gazetesinin basılması, diğer kültürel
faaliyetlerin gerçekleşmesi nedeniyle oluşmuştur. Kürtlerin
özerklik elde etmesine Ermeni yönetimlerinin sıcak yaklaştığı
bir efsanedir.
Aleksandr Mixayloviç Skibitski’nin “Karabağ krizi: çıkmazdan
kurtulmak için geçmişi bilmek gerekir” makalesinde (“Soyuz”
haftalığı NO 7, 1991) Güney Kafkasya Kürtlerine karşı Ermeni
siyasetinin örtülü yanlarını su yüzüne çıkarmıştır. Yazar,
dönemin Azerbaycan başkanı Neriman Nerimanov’un imzaladığı
Deklarasyon uyarınca “Dağlık Karabağ” sınırları içerisinde
bulunan Zengezur kazasının tümden Ermenistan’a verilmesinin ön
görüldüğünü kaydediyor. A.M. Skibitski yazıyor: “Bugün N.Nerimanov’un
Deklarasyon’unu takip eden bu önemli koşulu dikkatten
kaçırmamalıyız; deklarasyonda Zengezur kazası “Ermenistan’ın
ayrılmaz hissesi” olarak belirtilmiş, özellikle Azerbaycan
hükümeti “Dağlık Karabağ’ın emekçi köylülerine tümden kendi
kaderini tayin hakkı” vermiştir. Bu gün söz konusu belirleme
yalnız Dağlık Karabağ özerk bölgesine şamil edilmektedir.
Fakat o günlerde Dağlık Karabağ topraklarının tamamından
bahsedilmekteydi ve yalnız Azerbaycan sınırları içerisindeki
Ermeni otonomisi değil, Ermenistan’a verilmesi önerilen
Zengezur kazasında Kürt otonomisinin oluşturulması ön
görülmüştü. Bu kazadaki “emekçi köylülerin” 117 binini oturak
yaşam sürdüren Müslümanlar (Kürtler), 90 binini Ermeniler
oluşturmaktaydı. S.İ.Kasyan (Ermenistan başkanı-red) Zengezur
kazasının tümüyle Ermenistan’a verilmesi ve burada Kürt
otonomisi oluşturulmasını uygun görmemiş, kazanın Kürtlerin
meskun olduğu Doğu kesiminin Azerbaycan sınırları içerisinde
kalmasını istemiştir. Böylelikle, Zengezur kazasının Kürtler
yaşayan Doğu bölümünde, Azerbaycan sınırları içerisinde
Kürdistan kazası ortaya çıkmıştır” (A. M. Skibitski).
Dağlık Karabağ’ın Ermenistan’a Birleştirilmesi Planları
Eskidir
Hejarê Şamil: Anlaşıldığı kadarıyla, Azerbaycan
Zengezur kazasının tümden Ermenistan’a verilmesini ve
planlanan Kürt özerkliğinin burada oluşturulmasını istemiştir.
Ayrıca Zengezur’un da dahil olduğu tüm Karabağ topraklarında
halkların kendi kaderini tayin hakkını kullanması
önerilmiştir. Ermeniler kendi arazilerinde Kürt özerkliği
istememiştir. Sonuçta Zengezur’un Kürler yaşayan Doğu kesimi
Azerbaycan’a bağlanmış, burası Kızıl Kürdistan kazası
arazilerine dahil edilmiştir. Ermenilerin neden böyle
davrandığı nasıl izah edilebilir?
Letif Memmed Bruki: Ermenistan politikacıları uzun
vadeli plan çerçevesinde aşağıdaki nedenlerden dolayı
Ermenistan sınırları içerisinde Kürt otonom biriminin
oluşmasına razılık verememişlerdir:
1) 1920 yılında artık Ermenistan’ın kendi topraklarında
50 binden fazla Kürt yaşamaktaydı ve ülke yönetimi dar milli
çıkar hesaplarından dolayı ülkedeki Kürtlerin 200 bine
ulaşmasını istememiştir.
2) Bilindiği gibi Kürlerin yoğun yaşadığı araziler
Ermenistan’la Dağlık Karabağ özerk cumhuriyeti arasında
yerleşmektedir. Ermenilerin hesaplamalarına göre, bu
arazilerde Ermenistan sınırları içerinde kurulacak olan Kürt
otonomisi ileriki süreçte Dağlık Karabağ’ın Ermenistan’a
birleştirilmesi için ciddi engel olabilirdi.
3) Ermenistan’da Kürt otonomisinin oluşması sonucunda
yıllardan beri Müslüman ve Yezdi Kürtler arasında
(Ermenistan’da yaşayan Kürtlerin ağırlıklı kesimi Yezdi
Kürtlerdi. -HŞ) yaşanan ayrışmalar tersi bir gelişme
gösterebilir, ulusal düşünce pekişebilir ve ciddi bütünleşme
yaşanabilirdi. Ne var ki, Ermenistan’ın amacı bunu engellemeye
yönelikti ve bu politika bugün de sürdürülmektedir.
Kürdistan Kazasının Ortadan Kaldırılmasının Sorumluları;
Stalin Rejimi, Azeri Milliyetçi Çevreleri, Ermeni Lobisi ve
Türkiye Devleti’dir
Hejarê Şamil: Gerçekten de Kızıl Kürdistan kazasının
kuruluş aşamasındaki gelişmelerin incelenmesi, bir çok
nüansları gözler önüne seriyor. Kazanın kuruluş nedenlerinin
ve bunun için neden Azerbaycan’ın tercih edildiğinin birden
çok nedeni vardır. 1929’da Kürdistan kazasının ortadan
kaldırılması da çeşitli nedenlerle izah ediliyor…
Letif Memmed Bruki: 1920-1930 yıllarında Azerbaycan
yönetiminin başında S.M.Kirov, L.Mirzoyan, N. Kikalo, V.Polonski
vb. vardı. Moskova’da ise yöneticilik yapan A.Nazaretyan’dan,
A.Mikoyan’dan günümüze kadar Ermeni lobisi Güney Kafkasya
halklarının kaderinin belirlemesinde belirleyici yol
oynamıştır. Azerbaycan’da “Müslüman” Kürdistanının” ortadan
kaldırılmasının ve Ermeni Dağlık Karabağ otonomisinin
geliştirilmesinin esas bir nedeni Moskova’daki Ermeni
lobisinin gücü sayesinde olmuştur. Diğer bir belirleyici neden
de şudur; Stalin rejimi Azerbaycan’ın milliyetçi çevreleri ile
birlikte hareket etmiş ve Türkiye’nin tahriklerinden de
etkilenerek Kürt otonomisine son vermiştir. Son Ermeni-Azeri
çatışmasının faturası da Kürtlere çıkmış; halkımız yüzyıllar
boyunca yaşadığı topraklarından sürülmüştür.
Kafkasya Kürdistanı İdeası Ulusal Birliğin Adresi Olabilir
Hejarê Şamil: Bu süreçte Kürtlerin ne yapması gerekir?
Letif Memmed Bruki: Bugün Ermeniler işgal altında
tuttukları Kafkasya Kürdistanı topraklarında bütün toponimleri
(coğrafi isimler) Ermenileştirmektedir. “Özgürleştirilmiş
toprakları vatana katmak”, “Dağlık Karabağ çevresinde güvenlik
çemberi oluşturmak” sloganları ve siyaseti ile ezeli Kürt
topraklarını ebediyen elde tutmayı planlamaktadırlar.
Kafkasya’da Kürtlerin hakları konusunda Kürt toplumsal örgüt
ve hareketlerinin ilgisizliği üzüntü yaratmaktadır. Dağlık
Karabağ etrafındaki Ermeni-Azeri sorunun çözümü sürecinde
Kürtler, çıkarlarını savunacak hiçbir toplumsal-siyasal
örgütlenmeye sahip değildir BDT çapında. Bu açıdan Kürtlerin
haklarını savunan, Ermeni otonomisi ile birlikte Azerbaycan’da
Kürt otonomisi oluşturmayı hedefleyen bir örgütlenmeye
gidilmesi ihtiyacı her zamankinden daha yakıcıdır. Kafkasya
Kürdistanı hakkında tüm bilgileri merkezileştirmek ve onları
hem Kürtler arasında, hem de uluslar arası çapta yaymak icap
etmektedir. Kürt basın yayın kuruluşları bu konuda rolünü
oynayabilmelidir. Kızıl Kürdistan (Kafkasya Kürdistanı),
ayrıksı duran Kürt örgütleri arasında bir “ulusal idea” olarak
bütünleştirici rol da oynayabilir.
Kürt otonomisinin oluşturulması, yalnız tarihsel adaletin
tecelli etmesi değil, aynı zamanda Karabağ etrafındaki
çelişkilerin çözümünde önemli bir faktör olacaktır. Kürdistan
bölge hükümetinin ve Kürt oluşumlarının bu konuya eğilmesinin,
Kürt ulusal çıkarlarına büyük bir hizmet olacağını
düşünüyorum. Öte yandan böylesi bir adım atan Kürdistan bölge
hükümeti Kürt haklarının uluslar arası çapta savunucusu olarak
otoritesini daha da artıracaktır. Hükümetimizin böylesi bir
misyon üstleneceğine inanmak istiyorum.
DİPNOTLAR
1) Zengezur kazası, 1923’te oluşturulan Kızıl Kürdistan
arazilerinin ağırlıklı bölümünü kapsamaktaydı. Bu kaza 1868’de
kurulan Yelizavetpol eyaleti içerisine alınmış, 1921’de
ağırlıklı kesimi Azerbaycan’a, diğer bir kısmı ise
Ermenistan’a dahil edilmiştir. “Zengi” bir Kürd aşiretinin
ismi, “zur” Kürtçe taşlık, cıngıllı yer, çıngırak, çıngırdak
demektir. “Zengezur” toponimi, “zur”da, yani taşlık, arazide
yaşayan Zengiler anlamını taşımaktadır.
2) Yelizavetpol guberniyası (eyalet, valilik) 1868
yılında oluşturulmuş, bu dönemde Kafkasya’da Kürtlerin
yaşadığı temel bölgeler, Kızıl Kürdistan toprakları dahil, bu
inzibatı arazi bölümü içerisine alınmıştır. 1921 yılında
valilik 8 kazaya ayrılmış, bunlardan 6’sı Azerbaycan SSC
dahilinde kalmıştır. Esasta Kürtlerin yaşadığı Zengezur
kazasının bir kısmı Ermenistan’a tabi edilmiştir. (Daniel
Müler “1920-1991 yıllarında Sovyet Azerbaycan’ında Kürtler”
Cantral Asian Survey, 2000, s., 41-77) |