Cemiyet kan birliğine dayanan, binaenaleyh tabii olan bir
topluluktur. Bu sebepten bu topluluğu vücuda getiren
insanlarda ve topluluğun bünyesinde, hususi ve müşterek
vasıflar görülür.
Sosyoloji ise bu topluluğun tabi olduğu kanunlardan ve
taşıdığı vasıflardan bahseden ilmi bir anlayıştır. Şu halde
toplum objektif, toplum bilimi ise sübjektiftir.
Bir cemiyetteki hususi ve müşterek vasıfların kaynakları:
1) Irki özellikler,
2) Tabii ve coğrafi çevreler,
3) Tarihi faktörlerdir.
1) Kafkas ırkı camiasından olan muhtelif branşların (Alpin,
Nordik ve Mediteraneen’lerin) karışıp kaynaşmaları neticesi
olarak vücut bulan milletlerin büyük yaptırım gücüne sahip
oldukları tarih boyunca sabit olmuş bir hakikattir. Şu halde
aynı tarzda teşekkül etmiş olan Kafkas cemiyetinin de aynı
kudreti kazanmış olacağı tabiidir. Bugün Kafkaslılarda böyle
bir kudretin varlığını gösteren bir eser görülmüyor. Çünkü
daha yukarılarda anlatılmıştır ki asıl Kafkaslılar esas olarak
tarih öncesi (Prehistorik) bir cemiyettir ve enerjisinin büyük
bir kısmını, o devirlerde harcamıştır. Bundan sonra da enerji
ve hayatiyetinin kayıplarını tekrar kazanarak yani baştan
canlanmak için müsait zaman ve imkânlar bulamamıştır. Malumdur
ki gerek fert ve gerekse cemiyetlerdeki vasıf ve kıymetlerin
işleme ve verim temin etmeleri, olumlu ve uygun bir takım
şartların varlığı ile mümkündür.
Nitekim nice kıymetler vardır ki, böyle uygun ortam ve şartlar
bulamamaları yüzünden gelişemeyerek pasif vaziyette
kalmaktadırlar. Kafkaslıların da tarih boyunca böyle
imkânsızlıklar karşısında kaldıkları şüphesizdir. Bu eseri(*)
dikkatle okuyanlar, bu imkânsızlıkların vücudunu görecekler ve
tasdik edeceklerdir.
2) Coğrafi ve tabii şartlar Kafkaslıların bireysel ve
toplumsal bünyesine çok etkili olmuştur. Bu hususlar
“Kafkaslıların psikolojisi” başlıklı bahiste izah edilmiştir.
Burada bu izahlara umumi surette temas edilmekle iktifa
olunacaktır.
Coğrafi ve tabii şartların Kafkaslılara kazandırdığı
vasıfları:
a)
Muhariplik, vatanperverlik,
b)
Ferdiyetçilik, yabancılarla karışmaktan çekinme
olmak üzere iki grup halinde ifade edebiliriz.
Fert için kıymetli ve yüksek olan bu vasıfların aşırıya
vardırılmış şekilleri, cemiyetin gelişimi ve devletleşmesi
bakımından olumsuz tesirler yaparlar. Kafkaslılar işte böyle
menfi tesirlerle karşılaşmışlardır.
Coğrafi ve tabii ortamların, milletlerin karakterlerine
tesirleri şu şekillerde görülür:
Haiz olduğu hayati şartlar bakımından elverişsiz hayat
şartlarına sahip memleket ahalisi kendileri için müsait bir
hayat sahası bulmak üzere istila teşebbüslerine girişmek
mecburiyetindedirler. İşte bu gibi cemiyetlerde yaptırım
kudreti daha taşkın ve daha aktif bir mahiyet kazanır,
dolayısıyla daha çabuk gelişir, fakat buna mukabil hisler
sertleşir ve haşin bir karakter hâsıl olur.
Yurtları maddi ve manevi bütün ihtiyaçlarını karşılayacak
vaziyette bulunan cemiyetler ise saldırgan eylemlere girişmek
lüzumunu hissetmezler. Tesadüfi vaziyette kalmayı tercih
ederler. Bu gibi cemiyetlerde yaptırım kudreti daha pasif ve
sakin olur. Hisler yumuşak, vasıflar ise daha ziyade fazilete
yöneliktir.
İşte Kafkasya dışında yaşayan Kaslar birinci vaziyette idiler,
Kafkasya’da yaşayan veya Kafkasya’ya çekilen Kaslar ise ikinci
vaziyete düşmüşlerdir.
Çünkü Kafkasya o kadar güzel, hayat ihtiyaçlarını karşılamak
bakımından o kadar müsait bir memleket idi ki, bu memleketin
evlatları zorlayıcı sebepler olmadıkça memleketlerini terk
etmemiş ve başka yerlerde hayat sahası aramağa mecbur
olmamışlardır. Netice olarak Kafkaslılar vatanlarına kuvvetli
bir aşk ile bağlanmışlardır.
3) Tarihi faktörler de Kafkasyalıların karakterlerine
büyük tesirler yapmıştır. Kafkasya’nın coğrafi mevkii ve tabii
kıymeti milletlerin ihtiraslarını kamçılıyor ve onları kendine
çekiyordu. Bu vaziyet Kafkasya’nın sürekli saldırılara hedef
olması neticesini vardı. Bu tecavüzler karşısında Kafkaslılar
da çok sevdikleri ve çok bağlı bulundukları vatanlarını
müdafaa için insan üstü sayılacak fedakarlıklar gösterdiler.
Bu sebeptendir ki Kafkaslılar rastladıkları bütün milletleri
düşman olarak gördüler ve düşman olarak tanıdılar, binaenaleyh
dış alemle karışmaktan çekindiler. Bu durum sürekli bir
mücadele vaziyetini doğurdu. Neticede Kafkasya’da yalnız
mücadele şartları ve mücadele eserlerini kapsayan özel bir
ortam meydana geldi. Mücadele normal bir hayat şeklini aldı.
Kuvvetli bir mücadele ruhu doğdu. Bu ruh Kafkaslının
karakteristik bütün vasıflarında hâkim oldu. Bütün kabiliyet
ve yetenekler yalnız mücadele ve muhariplik sahasında inkişaf
etti. Hayatın başka sahalarında kullanılması gereken diğer
kabiliyetler hemen hemen dumura uğradı. Muhariplik vasfının bu
şekildeki gelişmesi neticesinde Kafkaslıda adeta hipertrofik
bir fizyonomi hâsıl oldu. Bu sebeplerdendir ki Kafkaslının
kızgınlık hallerinde bir özellik göze çarpar. Mesela:
Kafkaslılarda üzüntü ile sevinç ve bunun bir belirtisi olan
ağlama ile gülme aynı zamanda yaşar ve aynı zamanda meydana
gelir. Hatta Kafkaslının gülmesinde bir ağlama, ağlamasında
bir gülme sezilir. Binaenaleyh Kafkaslı ağlıyor mu, gülüyor
mu, belli olmaz. Dans ve musiki Kafkaslının bütün hayatında ve
hayatının bütün safhalarında ve faaliyetlerinde daima esas
olmuştur. Bu sebeplerdendir ki, mesela, Kafkasya’da muharebe
cephesinin hemen gerisinde danslar tertiplenir, dans ve
musiki, yaralıları ameliyat ederken anestezi vasıtası olarak
kullanılır.
Kafkaslının muharipliği, varlığını ve mukaddes bildiği
haklarını müdafaa etmek amacına dayanır. Binaenaleyh Kafkaslı
başkalarının varlığına ve haklarına karşı da çok hassas,
müşfik ve merhametlidir. Başkalarının hakkına ve mertliğine
çok hürmetkardır. Dostluk onun için çok kıymetli ve millî bir
ülküdür. İşte bu vasıfları dolayısıyladır ki Kafkaslılar,
düşmanları karşısında aciz vaziyete düşmüş olan birçok insan
zümrelerinin ilticalarını kabul ve hatta onları himaye
etmişlerdir. Bu suretle Kafkasya adeta bir zayıflar sığınağı
ve şefkat yurdu halini almıştır. Kafkasya’da görülen muhtelif
küçük insan grupları işte bu tarzda buralara girmiş ve
yerleşmiş zümrelerdir. Fakat Kafkaslı bütün tarih boyunca
gösterdiği faziletinin karşılığını asla görmemiştir.
Kafkasya tarihte iki sayfa işgal edebilecektir. Fazilet ve
kahramanlık sayfaları.
Bu eseri (*) okuyanlardan biraz dikkat sarf eden ve vicdani
bir ölçü kullananlar, Kafkasyalının, tarihin binlerce senelik
fırtınalarına rağmen varlığını muhafaza etmesini ve en son
olarak zamanın en azametli devleti karşısında üç asır
mukavemet gösterebilmesini, bu ırkın bir harikası ve tarihin
bir mucizesi olarak anlayacaklar ve bu harikanın, fazilet ve
kahramanlığın bir neticesi olduğu hükmüne varacaklardır. İşte
o zaman belki fazilet ve kahramanlığa ve onu sonuna kadar
taşımış ve daha da taşımakta olan Kafkaslılara bir takdir
makamı tahsis edeceklerdir. Milletlerin beşeriyete hizmetleri
muhtelif tarzlarda olur. Kafkaslılar bu hizmeti, fazilet ve
kahramanlığın kıymet ve kuvvetini göstermekle yerine getirmiş
oluyorlar. Acaba bu hizmet herhangi bir takdirle karşılanacak
mı? Heyhat!
Fakat sen, ey mukaddes Kafkas’ın bugünkü sürgün evladı, sen
insanlığın bu nankörlüğünü görüp de imanını sarsma, ezeli ve
millî şiarın olan kahramanlığı ve faziletkarlığı göstermekte
ve yaşatmakta devam et! Çünkü şimdiye kadar gösterdiğin varlık
için nasıl bu iki meziyete borçlu isen, yarında, bugün
sarsılmış görülen varlığın yine o kıymetli meziyetlerle,
kıyamete kadar sürecek ve yükselecektir. (General İsmail
Berkok,Tarihte Kafkasya,sayfa 236-239)
(*) Tarihte Kafkas
- İsmail BERKOK |