|
|
................... |
|
................... |
TANRI HALDI VE
URARTU DEVLETİ |
Charles
Burney
Çeviri: İlker Fıçıcılar |
|
|
................... |
|
................... |
Anadolu prehistoryası alanındaki
hünerli çalışmaları ve tabii ki uzun suredir yaptığı
Acemhöyük’teki kazılarıyla tanıdığımız Profesör Nimet Özgüç’ün
onuruna, benden de bir konuşma istenmesi benim için bir
ayrıcalık. Profesör Nimet ve Tahsin Özgüç’ün
birlikte yaptıkları son İngiltere turlarının bir bölümünde
gerçekleştirdikleri Manchester ziyaretinde sırasıyla Acemhöyük
ve Masathöyük hakkında verdikleri konuşma sırasında tüm
bunların daha çok farkına büyük bir zevkle vardım. Her ne
kadar Altıntepe (1) ile ilintili olsa da, bu M.Ö. ikinci bin
yıllardaki orta Anadolu’yla hiçbir ilgisi olmayan kısa bir
makale kabul edilmelidir.
Geçmiş dönemde Türkiye’nin içindeki ve ötesindeki çoğu Urartu
sitelerinde bulunanlar, önemlerine ve verilerin
etkileyiciliklerine rağmen, belki de kaçınılmaz olarak, benzer
nitelik gösteriyorlardı. Bildiklerimizdeki boşlukların çoğu
hala duruyor. Örneğin, Rusa II'nin zamanında neler yaşandığını
kim söyleyebilir? M.Ö. yedinci yüzyılın tamamı hakkındaki
yazıtların eksikliğinden daha hayal kırıklığı yaratacak bir
şey de olamaz.
Yine de bu tartışmanın odak noktası Urartu krallar
mezarlığının önde gelen tanrısı Haldi hakkında olacak. Urartu
yazıtlarının dilinin toplamına (Konig'in adlandırdığı gibi)
Haldice ("Chaldian") demek gerçekten kafa karıştırıcı (2).
Belki de Urartu'yu "Haldistan" ismiyle anmak daha iyi olurdu!
Bu göründüğü kadar saçma değil, hem Haldi savaş gemileri ve
kendi savaş standartlarıyla Urartu ordusunu savaşa sürmemiş
miydi ve bu Ashur'un bundaki rolüyle kıyaslanamaz mi? Sargon
II'nin tanrı Ashur'a sekizinci seferindeki olaylara dair unlu
mektubunda Haldi icin gösterdiği özel nefret ve küçümsemeyi
unutmamakta yarar var (3).
Sennacherib'in Malta'deki kaya rölyeflerinde, Ashur'un, eski
Sümer tanrısı Enlil'in üçüncü sıraya düşürüldüğü kutsal
törenlere refakatçisi Ninlil ile birlikte önderlik ettiği
görülür. Bu Thureau-Dangin tarafından yayınlanmıştır (4). Son
zamanlarda Ashur ve Shamash tanrılarının ikonografilerinin
benzer olduğu öne sürüldü, böylece geç Asur sanatının,
niteliklerinden ötürü Ashur'a atfedilen figürlerinin doğru
olmayabileceğini anlıyoruz (5). Mehr kapısında ve Musasir'de
(6) kanıtlandığı üzere Urartu krallar mezarlığında eski Hurri
hava tanrısı Tesheba, Adilcevaz'daki (7) Van gölü kıyısındaki
tapınaktan anlaşıldığına göre M.Ö. yedinci yüzyılda önceki
prestijinin bir kısmına sahip olmasına karşın, ikinci
sıradadır ve tabii ki orada dahi Haldi rölyeflerde diğer
tanrılardan daha çok görülmektedir (bunlardan biri 1957'de Kef
kalesinde yazara da gösterilmiştir). Bunlar Profesör Baki Ogün
tarafından yapılan kazılarda, yedinci yüzyılın bu önemli ve
Van gölüne hatırı sayılır bir yükseklikten bakan Urartu
kalesinde bulunmuştur (8).
Gerçekten de Rusa I Sarduhini'nin (M.Ö. 735 - 714)
hükümdarlığından sonraki yazıtlardan yetersiz de olsa
kurtulanlar, Haldi'nin tamamen kaybolan prestiji ve konumu ile
Sargon II, ve olasılıkla krallık üzerindeki etkileri ile daha
zarar verici olan Cimmeryanlar tarafından dağıtılan
krallığının kültü hakkında az bir kanıt sunuyor.
Shalmaneser III tarafından Arzashkun'un sürülmesi ve Tuspa'nin
başkent ilan edilmesi ile hanedanlıkta önemli bir değişikliğin
olmuş olabileceğini birkaç yıl önce öne sürmüştüm (9).
Elimizde, Arzashkun veya Musasir'den kanıt olabilecek materyal
olsaydı bu şüpheli bir soruşturma olmaz ve sınırlı kalmazdı.
Yine de iki şey çürütülemez: Son kanıtlarda belli olan,
Sardursburg da denilen Madir-Burc'taki, Sarduri I tarafından
Van Kalesi’nin batı ucunun ayaklarındaki çiviyazılarının ilk
kez Urartu krallığında kullanılmış olması; diğeri de
Musasir'deki krallar mezarlığında Haldi'nin başı çekiyor
olmasıdır. Dahası, bu şehir Nemrut'taki Assurnasirpal II'nin (M.Ö.
879) 'mezar taşı yazıtında' yer alacak denli önemliydi (10).
Bu yüzden, Urartu monarşisinin merkez yönetim yeri olarak
Tuspa'nin kurulmasından önce merkezdi. Haldi'nin (Sargon
II'den) Musasir'deki refakatçisi ve eski ismi İranlı
özellikler taşıyan Bagbartu adlı bir tanrıcaydı. Halkın
tümünde veya en azından Musasir'deki yönetim merkezinde İranlı
etmeni olası görünüyor ve Hasanlu IV'un (11) yanmış kalesinden
elde edilen verilere de uyuyor. Belki de bu tur bir Indo-Aryan
(Indo-European) öznesinin yerli Hurri halkına baskın
çıkmasının en iyi bilinen yönetim merkezi örneği Mitanni'dir.
Bir Urartu tapınağının girişinde kaya üzerine islenen (12),
uzun Mehr kapısı yazıtının filolojik özelliği Musasir'le olan
bağlarına ihanet ediyor denilebilir (13). Her ikisi de Ardini/Musasir'den
bahseden ve sehirden pek uzak olmayan yerde bulunan, Kelishin
(Ishpuini) ve Topzaua (Rusa I) uzun ve çift dilli yazıtlarının
varlığı kesinlikle, Musasir'in Urartu uygarlığının kurulma
aşamalarındaki belli belirsiz ama önemli rolüne işaret ediyor
(14).
Her ne kadar kolay anlaşılmaz olsa da, Musasir'deki İranlı
varlığı açısından Haldi'nin Urartu'daki rolüne ilişkin
herhangi bir belirti var mı? İlk bakışta yok gibi. Yine de
büyük Hasanlu IVB kalesinin yıkımı sırasında katledilen, aslan
başlı bronz ve demir çubukları kavramış genç kadın
iskeletlerinin keşfi ile bir kaç yıl sonra Profesör Kemal
Balkan’ın, Aznavur (Patnos) yakınlarındaki önemli ama çok az
bilinen Urartu sitesi Giriktepe'de yaptığı kazılardaki
esrarengiz paralellik hatırlanmalıdır (15). Aznavur gibi
Giriktepe de Urartu hanedanlığının hala en büyük mimar ve
mühendisi kabul edilebilecek Menua'nin (M.Ö. c. 810 - 786)
hükümdarlığı zamanına denk düşer. Hasanlu IVB'nin yanışı
hakkında yapılan çoğu radyo-karbon tarihlemesi, sorumlunun
Menua olduğunu kesinleştirmiştir (16). Karagündüz mezar taşı,
babası Ishpuini'nin zaten güney-doğuyu Parshua/Barshua
topraklarının üstüne ya da en azından karşına sürdüğünü
gösteriyor.
Coğrafik anlamda hangi yönde olursa olsun -Louis Levine
tarafından önerilen tarihsel coğrafyanın geniş açıda kabul
veya reddine bağlı olarak (18)- Urartu denetiminin genişlemesi
İranlı Zagros'un alanına doğru olmuş. Kuşku bırakmayacak
şekilde, bunun Urartu krallığının ilk genişleme ve
işgallerinin genel doğrultusu olduğu görülüyor. Kuzeye ve
batıya doğru gelişmeler daha sonra. Van’ın yeni hanedanlığının
büyük olasılıkla çıkış kaynağı olan Musasir ile olan bağlar,
Urmia bölgesi ve ötesindeki genişlemeler arasındaki birleşmede
köprü görevi yapmış olmalı.
Shalmaneser III'un ölümünden sonra dahi Asur tehdidi, diğer
cephelere nazaran burada güçlüce surdu (19). Krallık gücünü
birleştirmek için bundan daha doğal sebep var mı? Bir olasılık
ile de M.Ö. dokuzuncu yüzyılda Barshua/Parsua, Hasanlu'nun da
içinde yer aldığı Solduz düzlüğünü içeriyordu ki, işte bu
noktada Urartu'nun ilk yükselişi ve genişlemesinin arkasında
yer alan, küçük ama hayati etkisi olan İran öğesi gündeme
geliyor. Bu öğe zamanla, Urartu uygarlığında baskın bir
şekilde yer aldığı görülen yaygın ve eski Hurri geleneklerinin
içinde eriyip, yitip gitmişse de önemli değil.
Bu İranlı varlığı teorisi yalnızca, açıkça sezilebilen bir
Urartu mimarisinin sonraki devletlerinde zayıf bir yankı
bulur. Bu Persepolis yakınlarında kraliyet defin yeri
Achaemenid, Naks-i Rüstem’deki Kabar-i Zerdust'tur. (Cube of
Zoroaster). Bu alışılmadık yapı, defin amaçlı özelliklerine
karşın, bir mezar yeri değil kesinlikle bir tapınak veya türbe
olarak tanımlanabilir. Aslında biraz da uzaktan Urartu
tapınak-kulelerini çağrıştırır (20).
Tanrı Haldi'nin birliği/tekliği kesin görünüyor ve belki de
devletin dağınık karakterdeki yapısını diğer öğelerden daha
çok bir araya getiriyor. 'Susi' denilen tapınak tasarımı
kanıtlandığı üzere Urartulularca, özellikle de ilk sütun
ayaklarında, E- denilen yapıların inşasında uygulanıyordu.
Bunlar Urartu krallığının ilk aşamalarında Van’ın birkaç
kilometre doğusunda, örneğin küçük Aşağı Anzaf kalesi
yakınlarında görülüyordu (21).
Urartu güneş tanrısı Shivini -daha olası olan Tesheba değil de
Adilcevaz'dan gelen büyük rölyeflerin konusunu oluşturan-
Haldi'yle birlikte, Mezopotamya yazısı ve yaptırımlarının
toptan kabulüne karşı çıkıyor ve tabii ki onun krallar
mezarlığında üçüncülük konumunda olduğu Mehr Kapısı’ndan
açıkça anlaşılıyor (22).
Urartu yazıtlarındaki yetersiz kaynaklardan, Haldi kültüne
bağlı olan ve rahiplerin geçimini sağlayan şehirlerin, giderek
artan kaynakların, toprakların ve ele gecen yerlerin
ürettikleri ile metal, canlı mal ve diğer ganimetlerle
haraçların keyfini sürdükleri görülüyor.
Eğer bu tur bir model uygun bulunuyorsa, aynı şekilde M.Ö.
sekizinci yüzyıldaki bozulmanın ardından, bu şehirlerin vermiş
oldukları destek yüzünden düşüş sürecine girdikleri de öne
sürülebilir. Çünkü antik Yakın Doğu’da devletlerin
hazinelerini arttırmalarının yolu her zaman yabancı devletlere
askeri seferlerdi. Bu açıdan Urartu da farklı değildi.
Çeşitli yasal ve kaçak kazılarda bulunan sikkelerde
resmedilmiş olmasından anlaşıldığına göre, Haldi ulusal
kimliğin sembolü oldu belki (23). Onu bir aslanın ardında
gösteren standart ikonografi tabii ki doğrudan Hurri işi. Van
Kalesi’ndeki Sarduri II'nin Anneli Kız kesme taş bloklardan
açık hava tapınağında ona sunulan büyük miktarlardaki
kurbanlar, mecazi anlamda düşünülmelidir, o denli önemli
miktardaki canlı mal harcanmış olamaz. Haldi kültü, kralların
askeri zaferleri için politik bir amaç güdüyordu; daha çok
toplanan vergilerin düzenlenmesi, kaçınılmaz olarak hazine
görevi gören yerel kalede saklanması gibi ekonomik bir işlevi
vardı.
Sargon II Ulhu gibi bu tur merkezlerden çok bahseder. M.Ö.
714'teki seferin ortaya çıkardığı pek çok bilmeceden biri
olan, Ulhu'nun nerede olduğu tartışmasına, burada kısaca
değinerek yardımcı olamam (24). Her arkeolog, yaptığı bir
kazıyla önemli bir şehri ortaya çıkarmaktan hoşlanır: Benim de
deneme niteliğinde (yalnızca deneme) bir önerim ile Ulhu
Haftavan III'te aranabilir, zamanında sivil bir yönetim
merkezi olan Haftavan Tepesi Urmia gölünün kuzey-batısında yer
alıyor. Yakın zaman önce Oscar Muscarella, Ulhu'nun Ushnu
düzlüğünü Urmia Gölü’nün güney-batısına dek kaplayan Urartu
kalesi Qalatgah'ta olduğu önerisini getirdi. Bu bölgeyi
kazmayı umuyordu.
Haldi kültü ve kimliği Urartu krallığı ile eşanlamlıymışçasına
birlikte anılıyor. Belki Türkiye’nin içinde ve ötesinde
gelecekte yapılacak keşifler bunun niye böyle olduğunu daha
açık hale getirecektir.
DİPNOTLAR:
1) Nimet Özgüç: "The decorated bronze strip and plaques
from Altintepe", "Mansel'e Armagan II (1974)"ten. sayfa 874 ve
sonrasi.
2) F. W. Konig. "Handbuch der Chaldiscen Inschriften I-II"
(Graz, 1955-57). = AFO Beiheft 8, 1.2.
3) (a). D. D. Luckenbill: "Ancient Records of Assyria
and Babylonia (LAR) II" (Chicago, 1927), s. 139-178. (b). F.
Thureau-Dangin: "La Huitieme Campagne de Sargon" (Paris,
1912).
4) F. Thureau-Dangin: "Les reliefs rupestres de Maltai"
(Revue
d'Assyriologie XXI (1924), s. 187-197).
5) Dr. A. R. Green, Asur ve Babil ikonografileri
alanındaki araştırmaları oldukça açık kanıtlar sunuyor
(kişisel konuşmalardan).
6) (a). G. A. Melikishvili: "Urartskiie Klinoobraznye
Nadpisi (UKN)" (Moskova, 1960), no. 27. (b). Bagbartu,
Haldi'nin Musasir'daki refakatçisi / esi, orada ikinci öneme
sahip olarak görülmeli. (LAR II, s. 173-176)
7) C. A. Burney ve G. R. J. Jawson: "Urartian reliefs
at Adilcevaz on Lake Van..." (A. S. VIII (1958), s. 211 ve
devami)
8) Emin Bilgic ve Baki Ogun: "Excavations at Kef Kalesi
of Adilcevaz" (Anotolia 8 (1964/66), s. 93-124 ve 9 (1965/67),
s. 11 ve devami)
9) (a). LAR I, s. 605. (b). yazar tarafından tamamen
kabul edilen bir yoruma göre, H. F. Russell: "Shalmaneser's
campaign to Urartu in 856 B.C. and the historical geography of
eastern Anatolia according to the Assyrian sources" (A. S.
XXXIV (1984), s. 171-201)
10) D. J. Wiseman: "A new stele of Assurnasirpal II" (Iraq
XIV (1952), s. 24-34)
11) P.E. Pecorella ve M. Salvini: Tra lo Zagros e
l'Urmia - Richerche Storiche ed Archeologiche nell Azerbaigian
Iraniano (Rome, 1984), s. 9-51
12) V. Sevin ve T. Tarhan: "The relations between
Urartian temple gates and monumental rock niches" (Belleten
XXXIX (1975), s. 389 ve devami)
13) Marjo Salvini: Van'daki Ucuncu Anadolu Demir Cagi
Sempozyumuna (Agustos 1990) yollanan makalesi.
14) (a) W. C. Benedict: "The Urartian-Assyrian
inscription of Kelishin" (J.A.O.S. LXXXI (1961), s. 359-85).
(b) for the Topzaua inscription, Tra lo Zagros e l'Urmia, s.
79-86
15) K. Balkan: Atatürk Konferansları I (1964), s. 239
ve devamı.
16) R. H. Dyson ve O. W. Muscarella: "constructing the
chronology and historical implications of Hasanlu" (Iran XXVII
(1989), s. 1-28)
17) Tra lo zagros e l'Urmia, s. 57-62
18) Louis D. Levine: "Geographical studies in the Neo-Assyrian
Zagros" (Iran XI (1973), s. 1-27 ve XII (1974), s. 99-124)
19) LAR I, s. 717-722 (Shamshi-Adad V)
20) D. B. Stronach: "Urartian and Achaemenian tower
temples" (J.N.E.S. XXVI) (1967) s. 278-88).
21) (a) C. A. Burney ve G. R. J. Lawson, A. S. VII
(1957), s. 40, 45. (b) Paul E. Zimansky: "Ecology and Empire
--- The Structure of the Urartian State" (Studies in Ancient
Oriental Civilization no:41) (Chicago, 1985) s. 70-75
22) Veli Sevin: "Urartu Krallığı’nın Tarihsel ve
Kültürel Gelişimi", Ph. D. Thesis (Istanbul, 1979).
23) Özellikle Giyimli'den belki. (a) Afif Erzen:
"Giyimli bronz definesi ve Giyimli kazisi" (Belleten XXXVIII
(1974) s. 191-213) (b) O. A. Tasyurek: "the Urartian bronze
hoard from Giyimli" (Expedition 19/4 (1977),
s. 12-20)
24) (a) Ulhu'ya dair kaynak icin: Lar II, s. 160-161.
(b) Sargon II'nin sekizinci seferinin coğrafyası sanılanın
aksine kapanmış bir konu değil, yeni bulguların varlığına
karşın kesin bir sonuca varmak hiçbir zaman mümkün olmayacak.
Son yorumlardan biri için: Paul E. Zimansky: "Urartian
geography and Sargon's eighth campaign" (J.N.E.S. XLIX (1990),
s. 1-21)
25) O. W. Muscarella: "The location of Ulhu and Uise in
Sargon II's eighth campain" (Journal of Field Archaelogy 13
(1986) s. 465-75) |
|
|
|
|
|
|
|