|
|
................... |
|
................... |
EVRİMSEL
TİPOLOJİLER VE KÜLTÜREL KARMAŞIKLIK
|
Mitchell
S. Rothman
"Yakın Doğuda Kabileler(chiefdom) ve Erken Devletler"
"Chiefdoms and Early States in Near East: The Organizational
Dynamics of Complexity." - Edited by Gill Stein - Prehistory
Press. Monographs in World Archeology. No 18 - 1994
Çeviri: İlker Fıçıcılar |
|
|
................... |
|
................... |
* Evrimsel Analiz ve
Karmaşıklık
Antropolojik arkeolojide "kabile" ve "erken devlet"
kavramlarından daha tartışmalı yalnızca birkaç kavram daha
vardır. Bu terimlerin, bu yazının başlığında kullanılması bazı
okuyucuların, bizim karmaşıklık evriminin analizi için
adım-tipolojilerini kullandığımızı sanmasına yol açabilir.
Bu böyle değildir. Aslında biz,
karmaşıklıktan bahsederken kullanılabilen bir yapı olarak,
özellikle de kültürler arası karşılaştırmalı yöntem daha uygun
olduğunda, tanımı iyi yapılmamış "kabile" ve "devletler" 'in
yararlı kullanımının sürdürüldüğü pragmatik yaklaşımı
savunuyoruz. Yine de bizim asıl üzerinde duracağımız
organizasyonel dinamiklerdir. Bu, toplumun farklı gruplarının
ve bölümlerinin, formal yapısal özelliklerinin açıklanıp
anlatılmasından ziyade gerçekte ne işe yaradığı ve nasıl
değiştiğidir. Bu son araştırma stratejisi, son yüzyılın hemen
hemen bütün evrimsel yaklaşımlarını cendereye alan bir
problemle başa çıkmanın bir yolunu temsil ediyor.: Evrimsel
modelin savunucularının süreci anlama çalışmalarına karşın,
sarfedilen çabalar sürekli olarak, sosyo-kültürel değişimi
tanımlamak için seçilen değişkenlere ilişkin terminolojik
tartışmalarla tıkanıyor.
19. yüzyıldaki (örneğin Morgan 1877, H. Spence 1900) evrimsel
antropologlar ile 20. yüzyıldaki (ör. White 1949, Stewart
1955, Servie 1962, Fried 1960) yeni-evrimciler denilenlerin
temel amaçları şu soru ile ifade edilebilir: "Bağımsız, özde
homejen insan toplumlarının geç-Pleistosen dünyasını,
birbirine bağımlı, özde heterojen endüstriyel ulusların modern
dünyasından ayıran değişimin süreci" nedir? (McGuire 1983:
91). Bir başka deyişle, niçin geçmiş insan toplumsal
oluşumlarında ve şimdikinde gözlemlenmiş çok büyük bir değişim
vardır? Farklı değişim süreçlerinin ve yollarının sonucu mu?
Bu bağlamda, az çok gelişmiş görünen toplumların bu gelişimi
neyi gösterir?
Burada oluşumların ve oluşumların dönüşümleri üzerinde durmak,
analitik yöntemleri eleştiren eski ve yeni evrimciler için
dahi anahtar rolü oynuyor. Örneğin, White ve Steward'ın
açıklamacı yöntemlerini sorgulayan bir makalesinde, Plog şöyle
diyor:
"Bana göre oluşumsal değişim kavramının önemli noktası oluşum
(organizasyon) teriminin kendisidir. Oluşum terimi, bir
sistemin parçalarına ve bu parçaların birbiri arasındaki
etkileşime denk düşer. Buna göre, her düzeydeki -bireysel,
grup ve toplum içinde- insan davranışı oluşumsaldır, organize
olmuştur. [ Plog (1977: 24) ] "
Antropolojik arkeologların büyük çoğunluğu, insan
organizasyonlarının işlev ve dönüşümünün -dinamiğinin-
açıklanmasının araştırma çabalarımızın anahtarı olduğuna
olasılıkla katılacaklardır. Ayrıca, "kültür" ve "toplum"
dediğimiz bireysel ve toplu organize insan davranışlarının
tamamen gelişigüzel olmadığı konusunda da olasılıkla aynı
fikirdedirler. Organizasyonda, toplumlar hem yapı hem de
gelişim yolunda gelişigüzel olmayan önemli benzerlikler
gösterir.
Evrimsel analizde araştırıcılar en çok evrimsel analizin
hedefleri, yöntemi, ve anahtar değişkenleri konusunda
tartışıyor ayrı fikirlere sahip oluyorlar. Bu temel fikir
ayrılıklarından biri de özel (spesifik) evrimi araştırıp
açıklayıp genel evrimin yerine önerenler arasındadır (bkz.
Farklılığın betimlemesi için: Sahlins ve Service 1960:12f.)
Özel (spesifik) ve genel evrimin ayrımı tartışmalarında,
Flannery ve Marcus özel evrim çalışmalarını bölge içinde
ayrılmıs evrim olarak tanımlıyor. Bunu şu şekilde dile
getirmişler:
" Ortak bir atadan ayrılmak biyolojik evrimin temel
noktalarındandır. Ve tartışmasız, antropologların
karşılaştıkları insan kültürlerinin büyüleyici çeşitliliğinin
evriminde en önemli rolü oynamıştır. Ayrıca bu kültürlerin
herbiri evrimsel geçmişlerinden gelme, belki de uyarlama yollu
buluşlarla yeniden yorumlanan ve entegre olan, pek çok mirasa
sahiptirler. [ Flannery ve Marcus 1983: 2f. ] "
Özel evrimsel çalışma için, evrimsel gelişim yolunda
gözlemlenmiş ola gelenlerin açıklanması amacıyla, hipotez
olarak öne sürülen, genellikle farkedilmesi zor zaman içindeki
değişikliklerin görülmesi için büyük çapta ayrıntıya gerek
var. Bu ayrıntıya olan ihtiyaç, özel evrimcilerin
soruşturmalarını yalnızca bir bölgedeki tek bir evrimsel kol
ile sınırlandırmalarını gerektirir.
Neyi soruşturacakları adım-tipolojisi fikrinden ortaya çıkan
genel evrimciler, tek bir bölgenin bir evrim kolundaki
toplumların ayrılmasını bölünmesini değil, farklı bölgelerin
paralel kollarında görülen ortaklıkların ve farklılıkların
sebebini açıklamayı amaç edinmiştir. Yani, toplumsal
(oluşumsal / organizasyonel) evrimin gelişigüzel olmayan
evrensel noktalarına bakarlar. Eğer ayrımın belli bir sayıda
farklı kolunun sonucu oldukça benzer görülürse, değişimin
çeşitli durumlarda görülen benzer süreç veya ortak sebepleri
mi vardır, ve bu genel olarak insan evrimine teoride
uygulanabilecek bir takım değişkenlere mi işaret eder? Genel
evrim çalışmaları için özel kültürel geleneklerin veya
gelişimsel yolların tarihsel benzersizliği bilinmelidir (bkz.
örn. C. Spencer 1983), ama insan sosyal evriminin genel
ilkelerinin araştırılmasında farklı bir strateji gereklidir.
Yöntem yine, evrim sürecinin kendisini açıklayabilecek
sonuçlara veya evrimsel yollardaki kültürler arası
benzerliklere bakmaktır. Kültürler arası etkileşimden türemiş
yanıtlar, özel bölgesel durumlara ve daha genel bir teorinin
kurulmasına kullanılabilir. Özel ve genel evrim çalışmaları
bir diğerinin vargısının onaylanması veya çürütülmesine yardım
edecek şekilde birbirlerine bağlıdır.
Ama, özel evrimsel çalışmalardan farklı olarak, genel evrimsel
yöntembilim için süreci anlamanın yolu ayrıntıların bir
kısmını azaltmak, ve genel evrimcilerin gözledikleri kültürler
arası benzerlik ve farklılıkları açıklayan sınırlı sayıda
değişken bulmaktır. Karşılaştırmaların kontrollü olması için
ölçümlerde tek bir kıstas gereklidir. Kullanılmakta olan
terimlerden "güruh" "aşiret" "kabile" "devlet" ("band" "tribe"
"chiefdom" ve "state") (Service 1962) kontrollü karşılaştırma
için belli aralıklarla bir skala oluşturmuştur. Bu aralıklar,
sosyo-kültürel içiçe geçmiş yapının kültürler arası geçerli
evrimsel basamağının her seviyesini veya sonraki adımını
tanımlayan sosyal oluşumların biçimini betimlemeye yarayan
oldukça sınırlı sayıdaki değişkenleri temel almıştır. Bu genel
evrimsel yöntemde önerilen ana değişkenler şunlardan oluşur:
- Toplumsal oluşumun harcayabileceği enerjinin miktarı (White
1949).
- Bireyler ve gruplar arasındaki güçlü bağlar: eşitlikçi,
sıralanmış, ve sınıflandırılmış aile sistemleri ve akrabalık
harici temele sahip önderlik (Murdock 1919, Service 1962),
Adams 1966);
- Bir toplumun ekonomik çevriminin temel yolu -alışveriş,
aracılık, pazarlama- her biri yiyecek üretiminin özel
teknolojilerine bağlı olarak (Fried 1960, Steward 1955);
- Bir toplumun büyüklüğü: popülasyon veya diğer bir çokluk
ölçümü (Carneiro 1970); ve:
- Bir toplumun artan bir hiyerarşik yapıdaki bilgi işleme ve
denetim mekanizmaları (Johnson 1973, Wright and Johnson 1975,
Wright 1977, Johnson 1980).
Genellikle evrimsel yolların belirlenmesinde bu etmenlerin
çeşitli kombinasyonlarının kritik bir rol oynadığı kabul
edilmiştir. Tanım ve ortaya çıkan toplumsal oluşum adımları
için önemli olarak seçilen ölçütlerden çoğu, bütün davranış ve
oluşum (organizasyon) sistemlerinin gözlenebildiği etnografik
olaylardan elde edilmiştir. Dolayısıyla, genel evrimci
çalışmaların gerçek amacı kendi iyilikleri için benzerlik ve
farklılıkların kısaca sınıflandırılması değildir. Gerçek amaç,
sosyo-kültürel kompleksin, iç içe geçmiş yapının, zaman
içindeki evrim yollarının ve mekana bağlı kültürel
değişimlerinin sürecini tanımlamak ve açıklamaktır.
Yine de son zamanlarda, antropologlar geleneksel evrimsel
tipolojilerin gelişmiş toplumların ortaya çıkışı ve gelişimi
çalışmalarındaki yararlılığını sorgulamışlardır -özellikle sık
kullanılan "güruh", "aşiret", "kabile" ve "devlet"
sınıflandırmalarını-. Düzey veya adım tipolojileri birkaç
yönden eleştirilmiştir. Eleştirilerden bir kısmı, arkeolog ve
etnograflarca belgelenmiş, pek çok toplumda görülen büyük
ayrılıklara / değişikliklere dikkat çekiyor. Toplumlar
arasındaki bu değişkenlik, tartışmalı olarak, bölgeler
arasında bir adım modeline kolayca indirgenemez (Feinman ve
Neitzel 1984), veya bölgeden bölgeye bir modele (bkz. Earle
1987: 279f). Ne de, değişkenliğin ortak bir ayrılıklar listesi
yoluyla etkin bir şekilde sınıflandırılabileceği öne
sürülebilir. Hem, eğer bir ayrılık varsa -önderliğin işlev
açısından epey fark edilebilir olması gibi- başka
ayrılıkların, ayırıcı özelliklerin olduğu da kabul edilebilir
-sosyal sınıflar, kaba kuvvet, özelleşmiş üretim, ve pazarlama
ekonomileri gibi-. McGuire (1983) adım tipolojilerinde
kullanılan değişkenlerin çok genel olduğunu, ve bunun oluşum
tiplerinin(aşağıya bakın) dönüşümünün açıklanmasında temel
olan ince ayarlanmış değişkenlerin arasındaki etkileşimi
sakladığını öne sürüyor. Bu eleştiriler grupların tanımlama
ölçütlerinin veya yeniden adlandırılmalarının gözden
geçirilmesine yol açtı. Örneğin, Steponaitis (1978:420) üç
aşamalı yönetimsel hiyerarşiye sahip toplumları, mallara
farklı kademelerde erişimi ve önderlik örgütlenmesi üyelerinin
hizmeti için azalan görevleri temel alarak, kabileler (chiefdom)
olarak tanımladı. Steponatis'in sınıflandırması, merkezi
yönetiminde üç aşamalı bir hiyerarşi bulunan herhangi bir
topluluğu devlet "state" olarak tanımlayan Wright ve
Johnson'un sınıflandırmasıyla çatışır.
Wright (1984, yenibasımı bu kitapta) ve Earle (1978), mevcut
tipolojiyi kullanırken, bir yandan da kabileler arasındaki
değişikliği hesaba katmak için kabile tipini basit ve karmaşık
diye iki altgruba ayırdılar. Kohl (1987) ve Earle (1987)
endüstriyel devletlerin, veya ikincil devletlerin, aynı ırktan
oluşmuş basit kabileler sayılabilecek ana devletlerden farklı
olup olmadığını sorguluyor. Ana ve ikincil devlet terimleri de
sorgulanmıştır, alternatif terimler ortaya çıkararak, "erken"
ve "olgun" devletler (Claessen ve Skalnik 1978).
Diğer eleştiriler, evrimsel tipolojinin temeli olarak
kullanılan etnografik ve etnohistorik olayların kullanımını
hedef almıştır. Yoffee (1993) ve Kohl (1987), kabile tanımında
kullanılan çoğu ölçütün elde edildiği Polenezya'da kabile
olmadığını öne sürüyor. Evrimsel adımların her birini gerçekte
olmayan, sanal, idealleştirilmiş tipler olarak görüyorlar.
Yoffe (1993), Weber (Weber 1947) analizi yararına bütün
tipolojik sistemin atılmasını öneriyor. Burada analistler üç
tür gücün dağılımını incelerler: üretimin ve üretim mallarının
(özellikle yiyecekler) kaynaklarının denetimi, onur ve prestij
elde etme yollarının denetimi, ve anlaşmazlıkları çözüp ana
grubu savunmada kullanılan fiziksel yolların denetimi.
Toplumsal evrimin, yeni-Darwinci evrim modelinin
uygulanmasından yararlananlar da evrimsel adım tipolojilerini
eleştirirler. Onlar da kademeli modellerin, kültür
değişimindeki küçük değişkenlikleri göz ardı etmesinden ve
toplumların niye değiştiğini (Dunnell 1980) açıklayan
mekanizmaların yalıtımına karşı etki kaybettirici şekilde
çalışmasından, ve dolayısıyla bir toplumun gelişimsel
kademelerinin (Wenke 1981:86) sınırlarını saklamasından
yakınıyorlar. Dinamik ve işleyen toplulukların ve değişimin
sürekli yollarının, durağan, ayrık indirgemelere dönüştürülmüş
olduğunu ortaya koyuyorlar. McGuire'a Göre (1983:93), eğer bir
"ya / ya da" yaklaşımı (ya bir devlettir ya da bir kabile)
kullanılırsa, toplulukların kendisi değil, kategoriler
çalışmanın konusu olacaktır.
Daha eski adım tipolojilerinin eleştirileri, doğruca bu
modellerin sosyal yapıdaki sürekli değişimi, ayrık, durağan
kutular gibi zorlama eğilimini hedef alır. Yine de, adım
tipolojilerine alternatif olarak sunulanlar ya analitik öze
inmede tıkanırlar ya da yalnızca sınırlı sayıda karmaşık
topluluklara uygulanabilirler. Adams (1966, 1981), örneğin,
toplumsal yapının neye dönüştüğünün sürecini belirtmeden,
değişinin hangi koşullarda oluştuğunu belirtir. Benzer
şekilde, Yeni-Darwinci evrimsel yaklaşımlar, Dunnell'inki
gibi, seçim biriminin (topluluğun türleri) ne olduğunu
belirtemezler ve böylece sosyal oluşumun öğelerinin nasıl
seçildiğini de belirtemezler. Aynı kanıt, "güç", devlet veya
karmaşık kabilelerin analizinde ana değişken olarak
kullanılabilir, ama oluşumsal, organizasyonel değişimlerin tüm
kapsamını ve insan topluluklarının Üst Paleolitik
avcı/toplayıcılıktan endüstriyel konuma dönüşümünü açıklama ve
betimlemede bu değişkenin değeri pek açık değildir.
Bu kitapta, sıkı sıkı tanımlanmış yapısal tipler yerine
oluşumsal değişimin esnek değerleri olarak "kabile" ve
"devlet" gibi analitik terimlerin kullanılması ile geleneksel
evrim tipolojilerinin en iyi eleştirisinin yapılabildiği
tartışılmıştır. Kabile ve devletleri, tek tip, yapısal olarak
değişmez sosyal tipler yerine açıkça politik oluşumun değişken
biçimleri olarak görerek, ayırdedici nitelikler listesini
temel alan katı tipolojilerin ötesine geçilebilir. Biz,
birleşme ve kendi dahili grupları arasındaki çekişme süreci
sonucu dinamik olarak ortaya çıkan devletler, ve bunların
harici doğal kuvvetler ve sosyopolitik kuvvetler ile
birleşmeleri yolundaki farklılıkları konu ediniyoruz. Kabile
ve devlet gibi terimler, oluşumsal biçim ve gelişimsel değişim
yolundaki değişmeler için kullanışlı bir sözlük sağlıyor.
Earle'nin dediği gibi:
" Bir evrimsel tipoloji kültürler-arası karşılaştırmanın
denetimi için gerekli görünüyor, ve kabile tip[ler]i [ve
devletler] genelde benzer ölçü ve organizasyondaki
toplulukları betimlemede yararlıdır. Çünkü değişik
boyutlardaki topluluklar farklı oluşumsal / organizasyonel
sorunlar doğurur ve farklı özelliklerle dinamiklere sahiptir.
Bu tipolojiler karşılaştırma için uygun durumları seçmek için
oldukça gereklidir. Bunun gibi, arkeolojik yorumlamada
kullanılan benzetimler, benzerliklerin birçok farklı boyutuna
uyacak şekilde değerlendirilmelidir; evrimsel düzeyde
karşılaştırma bu boyutlardan birisi olmalıdır. (Earle
1987:280) "
Bir yandan var olduğu görülen sosyal yaşamın işlev ve
dinamiklerindeki değişimin menzilini, evrimsel tipolojilerin
gereğinden çok düşürdüğünü söyleyen eleştirilere yer verirken,
kültürler arası karşılaştırma için kullanılan terimsel
değerlerini koruma yolunda, kabile ve devletlerin
oluşumsal dinamikleri üzerinde durduk.
* Karmaşıklığın Tanımı
Flannery'nin (1972) öne sürdüğü gibi, değişimin sebep ve
süreçleri üzerine konuşmadan önce, değişenin ne olduğunu
tanımlamalıyız. Bizim amacımız için, ilkin "karmaşıklığın" ne
olduğunu tanımlamamız gerek demek oluyor bu. Her şeyden önce
"karmaşıklık" ile biz toplumsal oluşumdaki, organizasyondaki
karmaşıklığı kastediyoruz. Oluşum, organizasyon ile de
ekonomik, sosyal, siyasi ve fikri/ideolojik gereksinimlerini
karşılamaya ve kültürsel geleneklerini (bu oluşum her grubun
ihtiyaçlarını eşit bir şekilde karşılamayabilir) sürdürmeye
çalışan birey ve grupların işlevlerini yapılandıran
düzenlemelerden bahsediyoruz. Evvela evrim, birey ve grupların
etkileşim ve işlevlerini biçimlendiren önceki sosyal, fikri,
ekonomik ve politik düzenlemelerin bir dönüşümüdür. Bu
dönüşümler sürekli ve hızlı veya ani ortaya cıkışlar şeklinde
meydana gelebilirler (Gould ve Eldrige'in [1967] biyolojik
evrimi için tanımlanan kesik kesik eşitlik/denge gibi).
Topluluğun kendi öz yapısından doğanlar da dahil olmak üzere,
dönüşümler pek çok çeşitteki zorlamalardan ortaya çıkabilir.
En göze batan değişimler bir bölümde veya sınırlı sayıdaki
birkaç grup arasında ortaya çıkar, ama toplulukların kültürel
sistemler olmasından ötürü, bir bölüm veya alt-sistemdeki
önemli bir değişiklik diğer alt-sistemleri de etkiler. Bir
alt-sistemin diğerleri üzerindeki değişikliğinin etkisinin
doğası ve derecesi, araştırmacıların bulması gerekenlerin bir
bölümüdür, karmaşıklığın oluşumsal dinamikleri tanımımızda
varsayılmış veya önceden tanımlanmış bir şey değildir.
Öyleyse karmaşıklık, topluluk birimleri veya alt-sistemler
arasındaki işlevsel farklılığın derecesidir (Flannery
1972:409, Blanton ve diğ. 1993:17, Paynter 1989:369,
Kowalewski 1990). Olası işlevsel birimlere haneler, ekonomik
atılımlar, siyasi birliktelikler, köyler, veya varoş bölgeleri
örnek verilebilir. Karmaşıklık benzer işlevsel tipteki
birimlerden oluşmuş yatay bir eksene ve hiyerarşik düzeylerden
oluşmuş dikey bir eksene sahiptir. Karmaşıklığın bu eksenleri,
birleşme ve merkezileşme dereceleri diye bir başka şekilde de
betimlenebilir. Birleşme derken, işlevsel birimlerin
arasındaki birbirine bağımlılığın derecesinden bahsediyoruz.
Flannery (1972:409) aynı fikri "sistemin işlevindeki
alt-sistemler arasındaki bağın derecesi" diye betimliyor.
Blanton ve diğerleri (1993:17) "malların ve servislerin
takasında birbirine bağlı olan hane ve diğer birimlere
gönderme yaparak" ekonomik birleşmeyi ve "güçte ve
kararvermede özgür birimlere göndermede bulunarak" siyasi
birleşmeyi birbirinden ayırıyor. Bu iki tür birleşme olumlu
şekilde uyuşmak zorunda değil. Siyasi bölünme beraberinde
ekonomik artan ekonomik birleşmeyi getirebilir. Üçüncü tür bir
birleşmeden de bahsetmeliyiz: kültürel veya
fikirsel/ideolojik. Bir din, örneğin İslamiyet, veya
paylaşılan bir başka kültürel gelenek, siyasi ve ekonomik
birleşmeleri az olsa dahi, grupları işlevsel birimler şeklinde
birleştirebilir.
Birleşme ile örtüşen ama aynı olmayan merkezileşme ise, sosyal
oluşum terimleri ile şu şekilde tanımlanıyor: "çeşitli
alt-sistemler ile topluluğun en yüksek sıradaki denetimleri
arasındaki bağın derecesi" (Flannery 1972:409).
Merkezileşmenin derecesi ise (Lloyd 1965) topluluğun
işleyişinde önderlik oluşumlarının doğasını tanımlar.
Merkezileşme, yerleşik bir sistemin "[malların, bilginin veya
insanların veya yapı ve denetim mekanizmalarının yoğunlaştığı
yerlerin] tek bir nokta/birim/nod için göreceli akışı" (Kowalawski
ve diğ. 1983:35) şeklinde öznel terimlerle tanımlanmasına
karşın, hala akışın merkeze doğru olduğu organizasyonların,
oluşumların varlığını kabul eder. (Rothman 1988:9-10).
Son zamanlarda, literatürde karmaşıklık kavramına ilişkin
eleştiriler belirmeye başladı. Örneğin, McGuire (1983:92)
"karmaşıklık kavramı sınıflara-ayırma ve bölme, gibi bağımsız
olabilen çeşitli değişkenleri içerir." der. Benzer şekilde,
Paynter (1989:370), karmaşıklık kavramını kullananların
çoğunun, karmaşıklıktaki artışın sınıflara-ayırmada ve ölçekte
doğrusal bir artışa denk düştüğünü varsaydıklarını, söyler.
Yine de Blanton'un (ve diğ. 1993) parmak bastığı gibi bu
değişkenler arasındaki bağların varsayımı gerekli değildir, ve
doğrusu karmaşıklığın tanımını zorlaştırır.
Karmaşıklığın oluşumsal dinamikleri dediğimiz yaklaşımı
kullanmadaki amacımız, toplulukların gerçekte nasıl
işlediklerini ortaya çıkaran analitik bir yapı
oluşturmak/kurmaktır. Amacımız artan karmaşıklığın, ölçekteki
eşitsizlik, üretken stratejiler, veya çevresel bağlamla nasıl
başat veya karşıt gittiğini açıklarken, öte yandan artan
karmaşıklığın birleşme ve merkezileşme derecelerinde ne
şekilde yansıtıldığını varsaymak değil keşfetmektir. Bunu
yaparken, kontrollü kültürlerarası karşılaştırma için
kullanılan bir tipolojik şemayı bir kenara fırlatıp atmadan
sürekli değişimin kendi kendine yeteceği gerçeğinin, ve
topluluklar arasındaki gerçek bir değişkenliğin
kullanılabileceğini umut ediyoruz. "Büyük Mezopotamya" olarak
bilinen Yakın Doğudaki erken karmaşık toplulukları, bu
yaklaşımın kullanımını göstermede ideal bir çalışma konusu
sağlıyor.
Not:
Organization sözcüğüne karşılık olarak oluşum kullanıldı.
Sözlük karşılığı örgüt veya organizasyon olmasına karşın
makalenin bütünü için ve makalede yapılan oluşum tanımı için
bu çeviri daha uygun gibi görünüyor. Benzer şekilde state için
devlet ve chiefdom için kabile sözcüklerini kullandım. Aslında
insan gruplarından bahsedilmeyen yerlerde chiefdom karşılığı
olarak yerleşke de kullanılabilir. Metnin başka yerlerinde de
literatürde alışılagelen kullanımlara karşıt sözcük atamaları
var. Fazla karışıklığa yol açmaması umuduyla... |
|
|
|
|
|
|
|