V
AFŞİN ÇERKES FESTİVALİ
Kahramanmaraş/Afşin festivali Türkiye’de düzenlenen en büyük
festivallerden biri. Çocuk topluluğumuz “NEF” de bu
festivale katılacak ekiplerden.
Akşam üzeri gittiğimiz büyük meydanda mahşeri bir kalabalığın
birikmiş olduğunu görüyoruz. Sayı bin ya da iki bin gibi bir
sayı değil, en az 15 bin kişi toplanmış durumda. Aracımız ağır
ağır topluluğu yarıp geçiyor, yavaş yavaş görünmeye başlayan
yüksek sahneye doğru ilerliyoruz. Sol yanımızda, kısa sürede
ortaya çıkıp yayılmış olan satış yerleri de seçilebilecek bir
biçimde düzenlenmişler, Adige kimliğini vurgulayan eşyalar,
hatıra eşyaları, su, yiyecek ve tatlılar satılıyor. Sağ
yanımız ise ayakta durmaya izin vermeyecek denli tıklım
tıklım insanla dolmuş. Her taraftan dumanlar tütüyor,
sivrisinek istilasının önlenmeye çalışıldığını söylüyorlar.
Sahneye biraz yaklaştığımızda televizyon çekim ekiplerini,
Adige giysileri içindeki sanatçıları ve oradaki Kafkas
Derneklerinin başkan ve yöneticilerini (Адыгэ Хасэмэ япащэхэp)
görüyoruz. Uydudan Adigece yayın yapan “Nart Tv”
kanalının canlı yayın yapacağı da bize söylendi.
Birçok değişikliklere gidilmiş olsa da festival programı
öncesinden belirlenmiş ve iyi bir düzene sokulmuştu. Çocuklar
gösteriye hazırlanırlarken biz de soydaşlarla söyleşilerde
bulunmaya başlıyoruz. Benim için asıl sürpriz 15 bin Adige’nin
bir araya gelmiş olduğunu ilk kez görmüş olmamdı, bu beni
coşturmuş ve yüreklendirmişti. Hangi yana dönsem Adige/Çerkes
müziği ve makamları ile karşılaşmakta olmam bana doyumsuz bir
zevk ve güven aşılıyordu. Türkiye’deki Göksun ve
Reyhanlı gibi kentlerin, Kahramanmaraş’ın Anzurey
köyü Adige dans toplulukları, ayrıca Adigey, Suriye ve
Ürdün’den gelen dans toplulukları Afşin Festivali’nde
buluşmuşlardı. Ç’ERMIT Muhdin ve GUĞEJ Cihan
Candemir gibi, Adige sorunlarıyla yakından ilgilenen
tanınmış kişiler yerlerine alındılar (*). Festival de başladı.
“NEF” ekibi çocukları dur durak bilmeden hemen otobüsten inip
Adige giysilerini kuşandılar ve birkaç dakika içinde sahneye
hazır hale geldiler. Sadece Afşin’de değil, her nereye gitmiş
olursak olalım çocuklarımızın geciktiklerini ve birilerini
beklettiklerini hiç görmedim. Soydaşlarımızın alkış ve yaşasın
haykırışlarıyla koca meydan çınlıyordu. Topluluk VISTEKO
Nuh ile KUŞ’EKO Sim’in söylediği Adigece şarkılara
eşlik ediyor ve onları alkışlarla bir daha, bir daha sahneye
alıyorlar, yine alkışlarla sahneden uğurluyorlardı.
Şarkıcılarımız da soydaşlarımızın bu coşku dolu sevincini
paylaşıyor, şarkılarının beğenilmiş olması şarkıcılarımızı
ayrıca sevindiriyordu.
Sahne gerisinde ise farklı bir olay yaşanıyordu: ST’AŞU
Safiyet çocukları hazırlamaya çalışıyordu. Gösteri sona
erene değin, dört beş kez çocukların kostümlerini
değiştirtmiş, bazı çocukların kemerlerini düzeltmiş, çizme
bağları çözülenleri uyarmış, taşmış gömlek eteklerini yerine
sokturmuş, yarışmacasına her şeyi yoluna koymaya çabalamıştı,
çünkü birkaç dakika kalmıştı çocukların sahne almasına,
şarkıcılar sahneden iner inmez çocukların sahneye çıkması
gerekiyordu. Safiyet’in işi hiç de kolay değildi, az şey
değildi onun bu yaptıkları, Türkiye’de bulunduğumuz sürece tek
bir çocuğun eksiği kalmış olarak sahneye çıktığına tanık
olmadık.
Gittiğimiz yerlerde “NEF” dans topluluğunun özgeçmişini
Adige (Çerkes) Televizyonu sunucularından ve Adigey
Cumhuriyeti kıdemli gazetecilerinden bayan T’EŞU Svetlana
özetleyerek anlatıyordu. Afşin festivalinde de çok güzel
konuşmayı ve hararetle alkışlanmayı başardı. Sahne süresini
aşmıyor, ayrılacağı vakti ayarlıyor, bu arada televizyon yayın
programını da hazırlıyordu. Onun bu yorulmak bilmez çalışması
ve başarılı yöntemleri gerçekten “takdire” değer.
Anzureyli ŞEVGEN Adnan
Kahramanmaraş’ın Anzurey köyünden ŞEVGEN Adnan bize
eşlik ediyor.
“Her şey, çocukların programları ve sanatçılarımızın şarkıları
mükemmel, kitleyi coşturmuş durumda” diyor festivale ilişkin
olarak Afşin Kafkas Derneği Başkanı ŞEVGEN Adnan. Köyü
Anzurey’de hepimizi karşılayan ve sofra kuran kişi de o. Adnan
birkaç gün bize eşlik edeceğini, sonra da uğurlayacağını
söylemişti. Ancak bir eksiğimiz olmasın, bir durumla
karşılaşmayalım diyerek bir hafta boyunca bize yardımcı oldu
ve eşlik etti. Onun mert, yiğit biri, gerçek bir Adige, bir
Çerkes olduğuna birkaç kez tanık olduk. ŞEVGEN’in bize olan bu
yakınlığı Adigey’den gelen hepimiz için bir sevgi kaynağı
oldu.
“Ben de Ç’ERMIT Muhdin gibi yapmak, çocukları bir araya
getirip bir dans topluluğu kurmak istiyorum. Tanrı yol
verirse, onları Adigey’e de getiririm. Muhdin’in burada
yaptığı gibi ben de kendi çocuklarımızı Adigey’deki Adige
ailelerine dağıtır, dillerini ilerletmelerini, Adige geleneği
ile daha yakından tanışmalarını sağlamış olurum. Bunun önemi
yadsınamaz”
diyor ŞEVGEN Adnan.
ŞEVGEN Adnan 58 yaşında biri, kendi işyeri var. Köyünde ona
çok değer veriyorlar, çünkü işi devlet yardımına bırakmadan
kendi köylülerine kendi yardım ediyor, işlerini çözmeye
çalışıyor.
Doğrusunu söylememiz gerekirse, Türkiye’de bulunduğumuz sürece
ilginç kişilerle tanıştık, onların dünyalarına ortak olduk ve
onlarla görüştük. Bunlar arasında HAPİ Cevdet (Хьапый
Джавдет) ile JADE Wumar (Жэдэ Умар) da bulunuyor. Her
ikisi de “Adige Mak” gazetesinin dostları. Onlar “Adige
Mak”ın internet sitesine konan yazılardan ilginç bulduklarını
Türkçe’ye çevirip Türkiye’deki internet sitelerine
dağıtıyorlar. “Adige Mak” gazetesini Adigey’de 5 bin kişiden
biraz daha fazla kişi okuyor ama Türkiye’de gazetemizi
internet yoluyla 7 binden çok kişi izliyor. Bu gelişimi
öğrenmek bizi son derece sevindirdi. Bunu biliyorduk, ancak
şimdi duruma bizzat tanık da olmuş olduk.
İzmir Arıkbaşılı Şhalaho Yaşar ve PETWEŞE Osman
İlginç kişilerden biri de İzmir Bayındır ilçesi Arıkbaşı
köyünden Ş’HALAHO Yaşar, kendi köyünde bizi
ağırladı. İlkin, çocukluğunda ağız mızıkası ile Adige
şarkıları çalarak işe başladı, ardından akordeon (pşıne)
ustası oldu. Elli yıldan beri köyünde yapılan düğün ve
eğlencelerde çalgı çalarak bugünlere geldi.
“Düğün ve eğlencelerimiz Türk usulüne dönüştürülmeye
başlanınca”
diye anlatıyor Ş'HALAHO Yaşar, “Kırk kadar genci bir araya
toplayıp Adige müziği çalınmayan bir düğüne katılmama kararı
aldırdım. Bu yüzden çok kişi bana gücendi, açıktan karşıma
dikilenler de oldu, ancak ben ve benimle birlikte olacaklarına
söz verenler sözlerinin arkasında durdular, Türk usulü düğün
ve eğlenceleri terk etmeye başladık. Gençlerin katılmadıkları
eğlence ve düğünler birşeye benzemiyordu ve köylülerinin
sevinci yarım kalıyordu, sonunda, ister istemez herkes bizimle
birlik oldu. Yirmi yıldan beri Adige dansları benim akordeonum
eşliğinde oynanıyor, ancak artık yaşlandım, gücüm yetmiyor,
köylülerim yeniden Türk düğünlerini canlandırmaya başladılar.
Ancak ben, bugüne değin sözümün arkasında durdum, Türk
düğünlerine katılmıyorum, çağırsalar bile gitmiyorum, gitmem
de.
Yaşar bizim için pşıne (mızıka) çaldı. Sunduğu ezgilerden şunu
anladık: Maalesef köylüleri güzelim Adige müziğinden çok şeyi
yitirmişler gibi. Birkaç yıl önce sülaleden (l’ako) akrabaları
Ş’HALAHO Sveta’nın konukları olarak kendilerinde
kaldığını bize söyledi Yaşar. Sveta o sıralar Adige
Televizyonu’nda çalışıyordu, şimdi Adigey Cumhuriyeti Kültür
Bakanlığın’da çalışıyor. Sveta, Yaşar ve eşi Ayşe ile
yeniden buluşmuş oldu. Başka bir çalgıcı/pşınave ile de
tanıştık. O kişi aktif bir dernekçi olan PETWEŞE Osman’dır
(ПIэтыощэ Осмэн). Osman küçük çocuklara Adigece’yi ve Adige
danslarını öğretme, bunlarla birlikte çocuklara Adige
geleneklerini özümsetme uğraşıları içinde olan biri. Osman ile
uzun uzadıya görüşme olanağı buldum, düşünce derinliği olan,
yüzü Kafkasya’ya dönük biri, ülkesi ile buluşma özlemini
yaşayan bir yurtsever. Birgün babası, “Osman, yangın
çıkmış, ev yanıyor, annen içeride kalmış, bu durumda içeri
dalıp anneni kurtarman gerekmez mi? ” diye sormuş, Osman
da “Kurtarırım tabii” demiş. “Anneni kurtaracaksan,
Adige anayurdu da senin bir annen gibidir, iyi de kötü de olsa
oraya, anne kucağına dönmemiz gerekir!” demiş babası. Bu
sözleri nicedir unutamıyor. Eninde sonunda, ikisi de,
Adigelerin ergeç ata toprağına döneceklerine, yeniden bir
araya geleceğimize ve bütünleşeceğimize inanıyor.
Susurluk Demirkapı köylü Hafız GUSER Fahrettin Abatay
Bu arada İslam dini ile ilgili eğitim almış olan ve din ile
ilgilenen biri olan GUSER Fahrettin ile karşılaşmış
olduğumu özellikle belirtmek isterim. Fahrettin daha 15
yaşında iken Kuran’ı ezber okumaya başlamış, ancak bunun
yeterli olmadığı sonucuna varmış. Kuran dilini öğrenmesi ve
Kuran’ın ne dediğini anlaması gerektiğini kavramış, bunun
üzerine 5 yıl daha Arapça okumuş. Medrese eğitimini
İstanbul’da tamamlamış, yine bunu yeterli bulmayıp iki yıl
daha okumuş. Ardından Türkiye’deki en büyük camilerde görev
almış, en büyük İstanbul camiinde 15 yıl imamlık yapmış.
“Adigeler/Çerkesler Kafkasya’dan ayrıldıklarında Türkçe
bilmiyorlardı, ilkin dil yüzünden çok sıkıntı çektiler”
diye anlatıyor GUSER Fahrettin. “Türklerin kendi
dillerinde Kuran okuduklarını gördüler, kendileri de
Adigece/Çerkesce Kuran okuma gereğini duydular. Düzceli
hocalar Yakub, Yusuf ve Zekeriya efendiler Kuran’ı Arap harfli
Adige alfabesiyle Adigece’ye çevirdiler. Çerkesce Kuran’ı 500
nüsha olmak üzere 1919 yılında bastırdılar (1). Adigece Kuran
Adigelerin yaşadıkları bölgelere dağıtıldı. On yıl kadar önce
böyle bir eski Kuran kitabı elime geçti. İlginç buldum ama
uzun süre onun yazısını çözemedim. İki yıl içinde okumayı
başardım, Kuran’ı güzel bir Adigece ile okumak için 20 üzeri
makamdan 13’ünü uyguladım (2). Kuran’ı bu 13 makama göre
okuyor ve CD’lere alıyorum. Diskler Adigece olduğu için, ilkin
yasal engellemelerle karşılaştım, kasetler İstanbul
Müftülüğü’nde görevli Adige din görevlilerine dinletildi ve
sakıncalı olmadıkları anlaşıldı, sonunda bana CD’leri
bastırma ve dağıtma izin belgesi verildi”.
(Гъэутэрэзыгъэу пыдзэ, Гусэр Фахьрэттин зэзгъэлъэгъугъ
ик1и къызэри1уагъэ тетэу:
Адыгэхэр Кавказым къызекIыжьхэм тыркубзэр тыдэ щашIэни,
апэрэ уахътэм къин алъэгъущтыгъэ, - къытфеIуатэ Фахрэдин,
-тыркухэр тыркубзэкIэ мэулыдым (**) къызэреджэхэрэм
фэдэу, ежьхэри къеджэнхэу фэягъэх. Дюзджэ щыпсэущтыгъэхэ
адыгэ ефэндхэу Абдуррахьан, Юсыф ыкIи Хьаджэ
Зэкэриер зэгуахьэхи, мэулыдыр адыгабзэкIэ
зэрадзэкIыжьыгъ. Ар зыхъугъагъэр 1906-рэ илъэсыр ары.
Араб хьарыфкIэ ар хэхыгъэу щытыгъ, зэкIэмкIи экземпляр 500
къытырадзэгъагъэр. Адыгэхэр зыщыпсэурэ чIыпIэхэм ар
ащагощыгъагъ. ИлъэсипшIыкIэ узэкIэIэбэжьмэ ащ фэдэ тхылъ сэри
къысIэкIэфагъ. СшIогъэшIэгъонэу, ау сыкъемыджэшъоу бэрэ
сыхэтыгъ. ИлъэситIум къыкIоцI къеджакIи зэзгъэшIагъэ, дахэу
сыкъеджэным фэшI ащ мэкъэмэ тIокIым къехъу фэстхыгъ,
тефэжьыгъэр пшIыкIупл1. А мэкъамэхэр кIэлъхэу ар
къэсэIо ыкIи кассетэмэ атестхагъ, джы дискмэ атесыдзэжьынэу
ыуж сит. Адыгабзэу зэрэщытым фэшI, ахэм ягощын хабзэм
къысфидэгъагъэп, ау Стамбул дэт мэщытышхом/ муфты унэм
адыгэ ефэндхэр щаугъоихи зырагъэдэIухэм ыуж, ащкIэ фитыныгъэ
къысатыгъ.)
Düzeltilmiş, doğru biçim ve ek (GUSER Fahrettin’in de
görüşüyle): “Adigeler/Çerkesler
Kafkasya’dan ayrıldıklarında Türkçe bilmiyorlardı, ilkin dil
yüzünden çok sıkıntı çektiler”
diye anlatıyor GUSER Fahrettin. “Türklerin kendi
dillerinde mevlit okuduklarını gördüler, kendileri de
Adigece/Çerkesce mevlit okuma gereğini duydular. Düzceli
hocalar Abdurrahman, Yusuf ve Hacı Zekeriya efendiler mevlidi
Arap harfli Adige alfabesiyle Adigece’ye çevirdiler. Çerkesce
mevlidi 500 nüsha olmak üzere 1906 yılında bastırdılar.
Adigece mevlit Adigelerin yaşadıkları bölgelere dağıtıldı. On
yıl kadar önce böyle bir eski mevlit kitabı elime geçti.
İlginç buldum ama uzun süre onun yazısını çözemedim. İki yıl
içinde okumayı başardım, mevlidi güzel bir Adigece ile okumak
için 20 üzeri makamdan 14’ünü uyguladım . Mevlidi bu 14 makama
göre okuyor ve CD’lere alıyorum. Diskler Adigece olduğu için,
ilkin yasal engellemelerle karşılaştım, kasetler İstanbul
Müftülüğü’nde görevli Adige din görevlilerine dinletildi ve
sakıncalı olmadıkları anlaşıldı, sonunda bana CD’leri
bastırma ve dağıtma izin belgesi verildi”).
Şimdiye değin bu yazdıklarım Düzce’de bizi ağırlayan HAĞUR
Naci, akrabaları ve arkadaşları, ticaret işiyle uğraşan
gençlerden ŞUACE Cahit (Шъуаджэ Джахьид), Türkiye’de
birkaç fabrikası bulunan DZIBE Muzaffer ve diğer
karşılaştığımız kişilere ilişkin görüşme ve izlenimlerimizi
bir kitapta toplayıp yayınlamayı düşünüyoruz. Yayınlandığında
duyuracağız ve isteyenler kitabı bulabilecekler.
BİLGİ NOTLARI:
1) NAWKO Abdullah’ın hazırlayıp 2000 yılında Arap harfleri
yanında Latin yazılışını da vererek yeniden yayınladığı
“Çerkesce Mevlid (Adige Mevlid)” kitabı ilk sözünde şu
bilgilere yer verilmektedir: “Çerkes mevlidi Düzceli üç
Alim Abdurrahman Efendi, H. Zekeriya Efendi ve Yusuf Efendi
tarafından 1906 yılında Adiğe dilinin “Şapsığ” diyalektiyle
yazılmıştır”. Sayın DERBE Timur’un, herhalde konuyu
ve mevlidi bilmemesi nedeniyle olmalı, metinde Mevlit yerine,
“Kuran” adını yazdığı görülüyor. Okuyucunun bunu dikkate
alması ve yanlışlığa yer vermemesi yerinde
olur. -HCY
2) Hafız GUSER Fahrettin Abatay, Adigece mevlide
14 makam uygulamıştır. Bkz. “Bir Adige Mevlithanla
Söyleşi, GUSER Fahrettin Abatay-1”, CC, internet. Mevlit
ve kasetler, ayrıca Kafkasya’dan ayrılış/sürgün üzerine GUSER
Fahrettin’in anı aktarımları söyleşinin devamı olan ikinci
bölümde bulunuyor.
Bkz. “Bir Adige Mevlithanla Söyleşi-2”, internet.
Hızlı bir gezi programı ve bir hengame ortamı içinde bazı
yanlışlıklar yapılmış olması anlaşılır ve özür götürür bir
şeydir. Örneğin, mevlit, savaş koşullarının sürdüğü 1919 yılı
ortamında değil, daha erken ve barışçı bir ortamda, 1906’da
yayınlanmıştır, ayrıca Hafız Fahrettin tarafından Adigece
mevlide 13 değil, 14 makam uygulanmıştır. Mevlit CD’lerinin,
bana göre önemli bir eksiliği ise, mevlidin Abzegh aksanına
kaçan bir Şapsığca (Shapsughca) ile okunuyor ve orijinal
seslerinin tam ve yeterli düzeyde verilememiş olması olabilir.
Hafız Fahrettin’in köyünde/Balıkesir Susurluk Demirkapı
köyünde, köy halkının yarısı kadarı Shapsugh, yarısı da
Abzegh’tir, her iki kesim de kendi lehçesini konuşur. GUSER
Fahrettin’in babası Shapsugh (Шфпсыгъ), annesi Abzegh’tir, bu
yüzden dili de Abzegh’tir. İkinci CD basımlarında, Mevlidi
Shapsugh seslerine uyarlama konusunda Sayın GUSER Fahrettin
Abatay’a yardımcı olma sözünü vermiş olduğumu, ayrıca mevlidin
yıllar öncesinde özgün makamıyla Shapsughca okunmuş bir
kasedini bulduğunu ve bunu İsatanbul’da CD olarak
bastıracağını bana söylediğini sizlere duyurmak isterim. -HCY
(*) Ç’ERMIT Muhdin, ”NEF” çocuk topluluğu kurucusu,
sponsoru, işadamı ve AC Parlamentosu’nda milletvekilidir,
GUĞEJ Cihan Candemir ise, Kafkas Dernekleri Federasyonu
Genel Başkanıdır. -HCY
(*) Мэулыдыр Пэйгъэмбэр Мыхьамэдым ищытхъу тхылъ. Мэулыдыр
Сулэйман Челебим (1351-1422) 1409 илъэсым, илъэс 600 ипэ
Тыркубзэу тхыгъэ. 1906 илъэсым шапсыгъабзэм тетэу адыгабзэу
зэрадзэк1ыгъ. -Хьапый Джэудэт.
Not:
Ara başlıklar ve yazı siyahlaştırmaları çevirmene aittir. -HCY |