...................
...................
“NEF” İN TÜRKİYE GEZİSİ ARDINDAN:
BİRLİĞE DOĞRU UZANAN YOL   -5

DERBE Timur
Adige Mak, 8 Eylül 2009
Çeviri: HAPİ Cevdet Yıldız

                         
...................
 
...................

V

 

AFŞİN ÇERKES FESTİVALİ


Kahramanmaraş/Afşin festivali Türkiye’de  düzenlenen en büyük festivallerden biri. Çocuk topluluğumuz “NEF” de bu festivale katılacak ekiplerden.

Akşam üzeri gittiğimiz büyük meydanda mahşeri bir kalabalığın birikmiş olduğunu görüyoruz. Sayı bin ya da iki bin gibi bir sayı değil, en az 15 bin kişi toplanmış durumda. Aracımız ağır ağır topluluğu yarıp geçiyor, yavaş yavaş görünmeye başlayan yüksek sahneye doğru ilerliyoruz. Sol yanımızda, kısa sürede ortaya çıkıp  yayılmış olan satış yerleri de seçilebilecek bir biçimde düzenlenmişler, Adige kimliğini vurgulayan eşyalar, hatıra eşyaları, su, yiyecek ve tatlılar satılıyor. Sağ yanımız ise ayakta durmaya izin vermeyecek denli   tıklım tıklım insanla dolmuş. Her taraftan dumanlar tütüyor, sivrisinek istilasının önlenmeye çalışıldığını söylüyorlar. Sahneye biraz yaklaştığımızda televizyon çekim ekiplerini, Adige giysileri içindeki sanatçıları ve oradaki Kafkas Derneklerinin başkan ve yöneticilerini (Адыгэ Хасэмэ япащэхэp) görüyoruz. Uydudan Adigece yayın yapan “Nart Tv” kanalının canlı yayın yapacağı da bize söylendi.

 

Birçok değişikliklere gidilmiş olsa da festival programı öncesinden belirlenmiş ve iyi bir düzene sokulmuştu. Çocuklar gösteriye hazırlanırlarken biz de soydaşlarla söyleşilerde bulunmaya başlıyoruz. Benim için asıl sürpriz 15 bin Adige’nin bir araya gelmiş olduğunu ilk kez görmüş olmamdı, bu beni coşturmuş ve yüreklendirmişti. Hangi yana dönsem Adige/Çerkes müziği ve makamları ile karşılaşmakta olmam bana doyumsuz bir zevk ve güven aşılıyordu. Türkiye’deki Göksun ve Reyhanlı gibi kentlerin,  Kahramanmaraş’ın Anzurey  köyü Adige dans toplulukları, ayrıca Adigey, Suriye ve Ürdün’den gelen dans toplulukları Afşin Festivali’nde buluşmuşlardı. Ç’ERMIT Muhdin ve GUĞEJ Cihan Candemir gibi, Adige sorunlarıyla yakından ilgilenen tanınmış kişiler yerlerine alındılar (*). Festival de başladı. “NEF” ekibi çocukları dur durak bilmeden hemen otobüsten inip Adige giysilerini kuşandılar ve birkaç dakika içinde sahneye hazır hale geldiler. Sadece Afşin’de değil, her nereye gitmiş olursak olalım çocuklarımızın geciktiklerini ve birilerini beklettiklerini hiç görmedim. Soydaşlarımızın alkış ve yaşasın haykırışlarıyla koca meydan çınlıyordu. Topluluk VISTEKO Nuh ile KUŞ’EKO Sim’in söylediği Adigece şarkılara eşlik ediyor ve onları alkışlarla bir daha, bir daha sahneye alıyorlar,  yine alkışlarla sahneden uğurluyorlardı. Şarkıcılarımız da soydaşlarımızın bu coşku dolu sevincini paylaşıyor, şarkılarının beğenilmiş olması şarkıcılarımızı ayrıca sevindiriyordu.

 

Sahne gerisinde ise farklı bir olay yaşanıyordu: ST’AŞU Safiyet çocukları hazırlamaya çalışıyordu. Gösteri sona erene değin, dört beş kez çocukların kostümlerini değiştirtmiş, bazı çocukların kemerlerini düzeltmiş, çizme bağları çözülenleri uyarmış, taşmış gömlek eteklerini yerine sokturmuş, yarışmacasına her şeyi yoluna koymaya çabalamıştı, çünkü birkaç dakika kalmıştı çocukların sahne almasına, şarkıcılar sahneden iner inmez çocukların sahneye çıkması gerekiyordu. Safiyet’in işi hiç de kolay değildi, az şey değildi onun bu yaptıkları, Türkiye’de bulunduğumuz sürece tek bir çocuğun eksiği kalmış olarak sahneye çıktığına tanık olmadık.  

 

Gittiğimiz yerlerde “NEF” dans topluluğunun özgeçmişini Adige (Çerkes)  Televizyonu sunucularından ve Adigey Cumhuriyeti kıdemli gazetecilerinden bayan T’EŞU Svetlana özetleyerek anlatıyordu. Afşin festivalinde de çok güzel konuşmayı ve hararetle alkışlanmayı başardı. Sahne süresini aşmıyor, ayrılacağı vakti ayarlıyor, bu arada televizyon yayın programını da hazırlıyordu. Onun bu yorulmak bilmez çalışması ve başarılı yöntemleri gerçekten “takdire” değer.


Anzureyli ŞEVGEN Adnan


Kahramanmaraş’ın Anzurey köyünden ŞEVGEN Adnan bize eşlik ediyor.

 

“Her şey, çocukların programları ve sanatçılarımızın şarkıları mükemmel, kitleyi coşturmuş durumda” diyor festivale ilişkin olarak Afşin Kafkas Derneği Başkanı ŞEVGEN Adnan. Köyü Anzurey’de hepimizi karşılayan ve sofra kuran kişi de o. Adnan birkaç gün bize eşlik edeceğini, sonra da uğurlayacağını söylemişti. Ancak bir eksiğimiz olmasın, bir durumla karşılaşmayalım diyerek bir hafta boyunca bize yardımcı oldu ve eşlik etti. Onun mert, yiğit biri, gerçek bir Adige, bir Çerkes olduğuna birkaç kez tanık olduk. ŞEVGEN’in bize olan bu yakınlığı Adigey’den gelen hepimiz için bir sevgi kaynağı oldu.  

 

“Ben de Ç’ERMIT Muhdin gibi yapmak, çocukları bir araya getirip bir dans topluluğu kurmak istiyorum. Tanrı yol verirse, onları Adigey’e de getiririm. Muhdin’in burada yaptığı gibi ben de  kendi çocuklarımızı Adigey’deki Adige ailelerine dağıtır, dillerini ilerletmelerini, Adige geleneği ile daha yakından tanışmalarını sağlamış olurum. Bunun önemi yadsınamaz” diyor ŞEVGEN Adnan.

 

ŞEVGEN Adnan 58 yaşında biri, kendi işyeri var. Köyünde ona çok değer veriyorlar, çünkü işi devlet yardımına bırakmadan kendi köylülerine kendi yardım ediyor, işlerini çözmeye çalışıyor.

 

Doğrusunu söylememiz gerekirse, Türkiye’de bulunduğumuz sürece ilginç kişilerle tanıştık, onların dünyalarına ortak olduk ve onlarla görüştük. Bunlar arasında HAPİ Cevdet (Хьапый Джавдет) ile JADE Wumar (Жэдэ Умар) da bulunuyor. Her ikisi de “Adige Mak” gazetesinin dostları. Onlar “Adige Mak”ın internet sitesine konan yazılardan ilginç bulduklarını Türkçe’ye çevirip Türkiye’deki internet sitelerine dağıtıyorlar.  “Adige Mak” gazetesini Adigey’de 5 bin kişiden biraz daha fazla kişi okuyor ama Türkiye’de gazetemizi internet yoluyla  7 binden çok kişi izliyor. Bu gelişimi öğrenmek bizi son derece sevindirdi. Bunu biliyorduk, ancak şimdi duruma bizzat tanık da olmuş olduk.

 
İzmir Arıkbaşılı Şhalaho Yaşar ve PETWEŞE Osman


İlginç kişilerden biri de İzmir Bayındır ilçesi Arıkbaşı köyünden Ş’HALAHO Yaşar, kendi köyünde bizi ağırladı. İlkin, çocukluğunda ağız mızıkası ile Adige şarkıları çalarak  işe başladı, ardından akordeon (pşıne) ustası oldu. Elli yıldan beri köyünde yapılan düğün ve eğlencelerde çalgı çalarak bugünlere geldi.

 

“Düğün ve eğlencelerimiz Türk usulüne dönüştürülmeye başlanınca” diye anlatıyor Ş'HALAHO Yaşar,  “Kırk kadar genci bir araya toplayıp Adige müziği çalınmayan bir düğüne katılmama kararı aldırdım. Bu yüzden çok kişi bana gücendi, açıktan karşıma dikilenler de oldu, ancak ben ve benimle birlikte olacaklarına söz verenler sözlerinin arkasında durdular, Türk usulü düğün ve eğlenceleri terk etmeye başladık. Gençlerin katılmadıkları eğlence ve düğünler birşeye benzemiyordu ve köylülerinin sevinci yarım kalıyordu, sonunda, ister istemez herkes bizimle birlik oldu. Yirmi yıldan beri Adige dansları benim akordeonum eşliğinde oynanıyor, ancak artık yaşlandım, gücüm yetmiyor, köylülerim yeniden Türk düğünlerini canlandırmaya başladılar. Ancak ben, bugüne değin sözümün arkasında durdum, Türk düğünlerine katılmıyorum, çağırsalar bile gitmiyorum, gitmem de.

 

Yaşar bizim için pşıne (mızıka) çaldı. Sunduğu ezgilerden şunu anladık: Maalesef köylüleri güzelim Adige müziğinden çok şeyi yitirmişler gibi. Birkaç yıl önce sülaleden (l’ako) akrabaları Ş’HALAHO Sveta’nın konukları olarak kendilerinde kaldığını bize söyledi Yaşar. Sveta o sıralar Adige Televizyonu’nda çalışıyordu, şimdi Adigey Cumhuriyeti Kültür Bakanlığın’da  çalışıyor. Sveta, Yaşar ve eşi Ayşe ile yeniden  buluşmuş oldu. Başka bir çalgıcı/pşınave ile de tanıştık. O kişi aktif bir dernekçi olan PETWEŞE Osman’dır (ПIэтыощэ Осмэн). Osman küçük çocuklara Adigece’yi ve Adige danslarını öğretme, bunlarla birlikte  çocuklara Adige geleneklerini özümsetme uğraşıları içinde olan biri. Osman ile uzun uzadıya görüşme olanağı buldum, düşünce derinliği olan, yüzü Kafkasya’ya dönük  biri, ülkesi ile buluşma özlemini yaşayan bir yurtsever. Birgün babası, “Osman, yangın çıkmış, ev yanıyor, annen içeride kalmış, bu durumda içeri dalıp  anneni kurtarman gerekmez  mi? ” diye sormuş, Osman da “Kurtarırım tabii” demiş. “Anneni kurtaracaksan, Adige anayurdu da senin bir annen gibidir, iyi de kötü de olsa oraya, anne kucağına dönmemiz gerekir!” demiş babası. Bu sözleri nicedir unutamıyor. Eninde sonunda, ikisi de, Adigelerin ergeç  ata toprağına döneceklerine, yeniden bir araya geleceğimize ve  bütünleşeceğimize inanıyor.


Susurluk Demirkapı köylü Hafız GUSER Fahrettin Abatay


Bu arada İslam dini ile ilgili eğitim almış olan ve din ile ilgilenen biri olan GUSER Fahrettin ile  karşılaşmış olduğumu özellikle belirtmek isterim. Fahrettin daha 15 yaşında iken Kuran’ı ezber okumaya başlamış, ancak bunun yeterli olmadığı sonucuna varmış. Kuran dilini öğrenmesi ve Kuran’ın ne dediğini anlaması gerektiğini kavramış, bunun üzerine 5 yıl  daha Arapça okumuş. Medrese eğitimini İstanbul’da tamamlamış, yine bunu yeterli bulmayıp iki yıl daha okumuş. Ardından Türkiye’deki en büyük camilerde görev almış, en büyük İstanbul camiinde 15 yıl imamlık yapmış.

 

“Adigeler/Çerkesler Kafkasya’dan ayrıldıklarında Türkçe bilmiyorlardı, ilkin dil yüzünden çok sıkıntı çektiler” diye anlatıyor GUSER Fahrettin.  “Türklerin kendi dillerinde Kuran okuduklarını gördüler, kendileri de Adigece/Çerkesce Kuran okuma gereğini duydular. Düzceli hocalar Yakub, Yusuf ve Zekeriya efendiler Kuran’ı Arap harfli Adige alfabesiyle Adigece’ye çevirdiler. Çerkesce Kuran’ı 500 nüsha olmak üzere 1919 yılında bastırdılar (1). Adigece Kuran  Adigelerin yaşadıkları bölgelere dağıtıldı. On yıl kadar önce böyle bir eski Kuran kitabı elime geçti. İlginç buldum ama uzun süre onun yazısını çözemedim. İki yıl içinde okumayı başardım, Kuran’ı güzel bir Adigece ile okumak için 20 üzeri makamdan 13’ünü uyguladım (2). Kuran’ı bu 13 makama göre okuyor ve CD’lere alıyorum. Diskler Adigece olduğu için, ilkin yasal engellemelerle karşılaştım, kasetler İstanbul Müftülüğü’nde görevli Adige din görevlilerine dinletildi ve sakıncalı olmadıkları anlaşıldı, sonunda  bana CD’leri bastırma ve dağıtma izin belgesi verildi”.

(Гъэутэрэзыгъэу пыдзэ, Гусэр Фахьрэттин зэзгъэлъэгъугъ ик1и къызэри1уагъэ тетэу: Адыгэхэр Кавказым къы­зекIыжьхэм тыркубзэр тыдэ щашIэни,  апэрэ уахътэм къин алъэгъущтыгъэ,  - къытфеIуатэ Фахрэдин, -тыркухэр тыр­кубзэкIэ  мэулыдым (**)  къызэре­джэхэрэм фэдэу,  ежьхэри къе­джэнхэу фэягъэх.  Дюзджэ щы­псэущтыгъэхэ адыгэ ефэндхэу Абдуррахьан, Юсыф ыкIи Хьаджэ Зэкэриер зэгуахьэхи,   мэулыдыр адыга­бзэ­кIэ зэрадзэкIыжьыгъ. Ар зы­хъу­гъагъэр 1906-рэ илъэсыр ары.  Араб хьарыфкIэ ар хэхы­гъэу щытыгъ,  зэкIэмкIи экземпляр 500 къытырадзэгъагъэр. Адыгэхэр зыщыпсэурэ чIы­пIэхэм ар ащагощыгъагъ. ИлъэсипшIыкIэ узэкIэIэбэжьмэ ащ фэдэ тхылъ сэри къыс­Iэ­кIэфагъ. СшIогъэшIэгъонэу, ау сыкъемыджэшъоу бэрэ сыхэтыгъ. ИлъэситIум къыкIоцI къе­джакIи зэзгъэшIагъэ,  дахэу сы­къеджэным фэшI ащ мэкъэмэ тIокIым къехъу фэстхыгъ, тефэжьыгъэр пшIыкIупл1. А мэкъамэхэр кIэлъхэу ар къэсэIо ыкIи кассетэмэ атестхагъ, джы диск­мэ атесыдзэжьынэу ыуж сит. Адыгабзэу зэрэщытым фэшI,  ахэм ягощын хабзэм къысфидэгъагъэп,  ау Стамбул дэт мэщытышхом/ муфты унэм  адыгэ ефэндхэр щаугъоихи зырагъэдэIухэм ыуж, ащкIэ фитыныгъэ къысатыгъ.)


Düzeltilmiş, doğru biçim ve ek (GUSER Fahrettin’in de görüşüyle):
“Adigeler/Çerkesler Kafkasya’dan ayrıldıklarında Türkçe bilmiyorlardı, ilkin dil yüzünden çok sıkıntı çektiler” diye anlatıyor GUSER Fahrettin.  “Türklerin kendi dillerinde mevlit okuduklarını gördüler, kendileri de Adigece/Çerkesce mevlit okuma gereğini duydular. Düzceli hocalar Abdurrahman, Yusuf ve Hacı Zekeriya efendiler mevlidi Arap harfli Adige alfabesiyle Adigece’ye çevirdiler. Çerkesce mevlidi 500 nüsha olmak üzere 1906 yılında bastırdılar. Adigece mevlit  Adigelerin yaşadıkları bölgelere dağıtıldı. On yıl kadar önce böyle bir eski mevlit kitabı elime geçti. İlginç buldum ama uzun süre onun yazısını çözemedim. İki yıl içinde okumayı başardım, mevlidi güzel bir Adigece ile okumak için 20 üzeri makamdan 14’ünü uyguladım . Mevlidi bu 14 makama göre okuyor ve CD’lere alıyorum. Diskler Adigece olduğu için, ilkin yasal engellemelerle karşılaştım, kasetler İstanbul Müftülüğü’nde görevli Adige din görevlilerine dinletildi ve sakıncalı olmadıkları anlaşıldı, sonunda  bana CD’leri bastırma ve dağıtma izin belgesi verildi”).
 

Şimdiye değin bu yazdıklarım Düzce’de bizi ağırlayan HAĞUR Naci, akrabaları ve arkadaşları, ticaret işiyle uğraşan gençlerden ŞUACE Cahit (Шъуа­джэ Джахьид), Türkiye’de birkaç fabrikası bulunan DZIBE Muzaffer ve diğer karşılaştığımız kişilere ilişkin görüşme ve izlenimlerimizi bir kitapta toplayıp yayınlamayı düşünüyoruz. Yayınlandığında duyuracağız ve isteyenler kitabı bulabilecekler.
 

BİLGİ NOTLARI:

1) NAWKO Abdullah’ın hazırlayıp 2000 yılında Arap harfleri yanında Latin yazılışını da vererek  yeniden yayınladığı “Çerkesce Mevlid (Adige Mevlid)” kitabı ilk sözünde şu bilgilere yer verilmektedir:  “Çerkes mevlidi Düzceli üç Alim Abdurrahman Efendi, H. Zekeriya Efendi ve Yusuf Efendi tarafından 1906 yılında Adiğe dilinin “Şapsığ” diyalektiyle yazılmıştır”. Sayın DERBE Timur’un, herhalde konuyu ve mevlidi bilmemesi nedeniyle olmalı, metinde Mevlit yerine,  “Kuran” adını  yazdığı  görülüyor. Okuyucunun bunu dikkate alması ve yanlışlığa yer vermemesi yerinde
olur. -HCY

2) Hafız GUSER Fahrettin Abatay, Adigece mevlide 14  makam uygulamıştır. Bkz.  “Bir Adige Mevlithanla Söyleşi, GUSER Fahrettin Abatay-1”, CC, internet. Mevlit ve kasetler, ayrıca Kafkasya’dan ayrılış/sürgün üzerine GUSER Fahrettin’in anı aktarımları söyleşinin devamı olan ikinci bölümde bulunuyor.  
Bkz. “Bir Adige Mevlithanla Söyleşi-2”, internet.

Hızlı bir gezi programı ve bir hengame ortamı içinde bazı yanlışlıklar yapılmış olması anlaşılır ve özür götürür bir şeydir. Örneğin, mevlit, savaş koşullarının sürdüğü 1919 yılı ortamında değil, daha erken ve barışçı bir ortamda, 1906’da yayınlanmıştır, ayrıca Hafız Fahrettin tarafından Adigece mevlide 13 değil, 14 makam uygulanmıştır. Mevlit CD’lerinin, bana göre  önemli bir eksiliği ise, mevlidin Abzegh aksanına kaçan bir  Şapsığca (Shapsughca) ile okunuyor ve orijinal seslerinin tam ve yeterli düzeyde verilememiş olması olabilir. Hafız Fahrettin’in köyünde/Balıkesir Susurluk Demirkapı köyünde, köy halkının yarısı kadarı  Shapsugh, yarısı da Abzegh’tir, her iki kesim de kendi lehçesini konuşur. GUSER Fahrettin’in babası Shapsugh (Шфпсыгъ), annesi Abzegh’tir, bu yüzden dili de Abzegh’tir. İkinci CD basımlarında, Mevlidi Shapsugh seslerine uyarlama konusunda Sayın GUSER Fahrettin Abatay’a yardımcı olma sözünü vermiş olduğumu, ayrıca mevlidin yıllar öncesinde özgün makamıyla  Shapsughca okunmuş bir kasedini bulduğunu ve bunu İsatanbul’da CD olarak bastıracağını bana söylediğini sizlere duyurmak isterim. -HCY

(*) Ç’ERMIT Muhdin, ”NEF” çocuk topluluğu kurucusu, sponsoru, işadamı ve AC Parlamentosu’nda milletvekilidir, GUĞEJ Cihan Candemir ise, Kafkas Dernekleri Federasyonu Genel Başkanıdır. -HCY

(*) Мэулыдыр Пэйгъэмбэр Мыхьамэдым ищытхъу тхылъ. Мэулыдыр Сулэйман Челебим (1351-1422) 1409 илъэсым, илъэс  600 ипэ Тыркубзэу тхыгъэ. 1906 илъэсым шапсыгъабзэм тетэу адыгабзэу зэрадзэк1ыгъ. -Хьапый Джэудэт.

Not: Ara başlıklar ve yazı siyahlaştırmaları çevirmene aittir. -HCY