CHP’nin tek parti yönetiminin şekillendirdiği resmi ideoloji
ve resmi tarih tezleri, Türkçe dışındaki anadilleri yıllar
boyunca yok saydı. Bazı dönemlerde bu anadillerin
konuşulmaları bile çeşitli baskı yöntemleriyle yasaklandı.
Böyle olunca da bu anadiller, doğal kullanım alanlarında bile
gerilemeye başladı, kullanıcılarının sayısı azaldı.
Uygulanan baskıcı politikalar, bu anadilleri ölüme hazırladı.
Bu asimilasyoncu politikalar bütün şiddetiyle günümüze kadar
sürdü. Bu zaman zarfında Wubıhca öldü. Lazca ölümün eşiğine
geldi. Konuşanlarının sayısı nispeten daha fazla olan “Kürtçe”
ise ancak gelişemeyerek günümüze ulaştı.
Resmi ideoloji ve resmi tarih tezleri, yalnızca Türkçe
dışındaki anadilleri yok etmek için elinden geleni yapmadı,
Türkçe’yi de şekillendirmeye çalıştı, deforme etti. Bugün
baktığımızda, ortak anlaşma dilimiz Türkçe’yi de kendi
anadilini de düzgün konuşamayan ve yazamayan, ancak 200
kelimelik arabesk Türkçe dağarcığıyla günlük ilişkilerini
sürdürmeye çalışan, düşünemeyen, üretemeyen ve birbirleriyle
anlaşamayan geniş insan kitlelerini görüyoruz. Böyle bir
durumda bugünkü MEB ders programlarıyla bile Türkçe eğitim-
öğretimden söz edilebilir mi ki?
SÜRPRİZ: CHP’DEN İNGİLİZCE KURSU
Geçtiğimiz günlerde İngilizce kursu açan CHP’nin, İstanbul İl
Başkanın düzenlediği basın toplantısında “İngilizce açılımımız
hayırlı olsun. Biz dolu açılımlar yapıyoruz. Altı da dolu
üstü de dolu.” diyebilmesi, “Milli Şef” CHP’si ile hâlâ aynı
paralellikte durduklarını açıkça gösteriyor. CHP’nin tek parti
yönetiminin şekillendirdiği resmi ideoloji ve resmi tarih
tezleriyle oluşan siyasal yapı; Türkiye’nin diğer anadillerini
yok etmeye çalışmakla, Türkçe’yi deforme ederek konuşanlarının
anlaşamaz hale gelmesini sağlayıp ikinci plana itmekle
kalmamış, İngilizce ile eğitimin de yolunu açmıştır. Bugünkü
CHP’nin Türkiye’nin diğer anadillerinde kurslar değil de,
İngilizce kursu açması, bu anadillere karşı vaktiyle işlediği
suçlardan nedamet duymadığını göstermektedir. Günümüzde mağaza
ve dükkânların tabelalarının İngilizce ve benzeri yabancı
kelimelerle donatılmış olmasından ilk elden müsebbibinin de
CHP olduğunu kim inkâr edebilir ki?
Oysa; “Millet Mektepleri” ve “Köy Enstitüleri”nin
eğitim-öğretim programları çerçevesinde ve Sovyet ülkesinin bu
alandaki tecrübelerinden de yararlanılarak Türkiye’nin diğer
anadilleri için çözümler üretilebilirdi. Hem kendi anadilini
hem de Türkçe’yi çok iyi bilen, üreten ve kullanabilen
bireyler yetiştirilebilirdi.
DSP-MHP-ANAP Hükümetinin hazırladığı “Çeşitli Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun”un (Kanun no: 4771; Kabul
tarihi: 03.08.2002- Resmi Gazete: 09.08.2002- 24841) yürürlüğe
girmesinin ardından, “Türk Vatandaşlarının Günlük Yaşamlarında
Geleneksel Olarak Kullandıkları Farklı Dil ve Lehçelerin
Öğrenilmesi Hakkındaki Yönetmelik” (Resmi Gazete: 20.09.2002-
24882) ve “Türk Vatandaşlarının Günlük Yaşamlarında Geleneksel
Olarak Kullandıkları Farklı Dil ve Lehçelerde Yapılacak Radyo
ve Televizyon Yayınları Hakkındaki Yönetmelik” (25.01.2004
-25357) de yürürlüğe girdi. Bu çerçevede de TRT’nin radyo ve
televizyon yayınları ise, 7 Haziran 2004 Pazartesi günü
Boşnakça ile başladı. Boşnakça, Arapça, Kırmançi, “Çerkezce”
ve Zazaca TRT’nin sırasıyla yayın yapacağı anadillerdi.
Anadillere ilişkin sorular en son 1985 nüfus sayımlarında
sorulduğuna ve DİE’nin anadil sonuçlarını açıkladığı en son
nüfus sayımı ise 1965’teki olduğuna göre TRT’nin kıstası neydi
acaba!? Bu hiç öğrenilemedi.
TRT NEDEN LAZCA YAYIN YAPMIYOR?
Lazca, TRT’nin yayın yaptığı diller arasında yoktu! Lazca'yı
çeşitli zeminlerde savunan insanlar, TRT’ye farklı zamanlarda
çeşitli şekillerde başvurarak, TRT’nin Lazca yayınlara ne
zaman başlayacağını, TRT Lazca yayın yapamayacaksa sebebini
soran ve TRT’nin Lazca yayın yapması konusunda yardım, öneri
ve ortak projeleri aktaran dilekçe ve makalelerine rağmen,
TRT’den hiç ses çıkmadı. 9 Temmuz 2009 tarihli basına yansıyan
habere göre; TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin, 2004
Haziran’ından beri TRT’ye Lazca yayın konusunda yapılan
başvurulara neredeyse beş yıl sonra cevap veriyor ve şöyle
diyordu: ”Lazlar için kanal açmaya gerek duymuyoruz.
TRT 6 bir ihtiyacın ürünüdür. Doğu bölgesinde Kürtçe bilmeyen
bir çok insan vardı ve onların böyle bir uygulamaya ihtiyacı
vardı.
Eğer Türkçe bilmeyen Lazlar ya da Çerkesler olsaydı onlar için
de benzer bir çalışma yapılırdı. Ancak Lazların hepsi Türkçe
de bildiği için böyle bir ihtiyaca gerek duymadık. Benden
sonra yerime gelecek olan kişi gerek görürse böyle bir çalışma
yapabilir..."
TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin’in söylediklerinden
öyle anlaşılıyor ki, o kendisine söyleneni yapıyor. Bununla da
yetinmiyor, ayak üstü istatistik sonucu veriyor! Bu
söylediklerinden TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin’in de CHP’nin
tek parti yönetimi bürokratı gibi hareket ettiğini görüyoruz.
TRT’nin Çerkesce radyo ve televizyon yayın yaptığından da
bihaber olduğunu görüyoruz. Konunun bir pedagojik sorun, bir
insan hakkı sorunu, bir sosyal devlet sorunu ve demokrasi
sorunu olduğunu anlamaktan yoksun bir kişinin “Milli Şef”ten
kalan ezberini bozmaya niyetinin olmadığını da böylece
görüyoruz.
KENDİ GÜCÜNE GÜVENMEK VE BAŞKALARINA SIRNAŞMAMAK
Resmi ideoloji ve resmi tarih tezleri, Doğu Karadeniz ve
Güney Batı Kafkasya’nın yerli dili olan Lazca’nın yaşatılması
ve geliştirilmesi ve kurumsal olarak gelecek kuşaklara
aktarılmasını engellemekle kalmadı, Lazca’nın geliştirilip
yaşatılmasına yönelik bilgi ve tecrübe birikiminin ortaya
çıkartılmasını engelledi; korkular oluşturdu. Bunun bir sonucu
da günümüzde anadili Lazca’ya yabancılaşan, onu aşağılayan
insan tiplerinin yanı sıra, emperyalist ABD ve AB'nin
ikiyüzlülüğünün farkına varamayan bir aydın tipi de türedi.
UNESCO ağzıyla konuşmak, AİHS'ne sığınmaya çalışmak Lazca’yı
yaşatmayacaktır.
Türkiye’de, “Sağ” her zaman resmi ideoloji ve resmi tarih
tezlerini savunmuştur. “Sol” eskiden, somut öneri ve projeler
yerine, bu sorunun “Sovyet deneyiminde olduğu gibi, devrim ile
çözümleneceğini” savunurdu. Böylelikle “Sol” da pratikte
tıpkı “Sağ” gibi, CHP’nin tek parti yönetiminin
şekillendirdiği resmi ideoloji ve resmi tarih tezlerinin
pekiştirilmesinden öte bir davranış sergileyemedi. Görülüyor
ki, Lazca ne “iktidar”ın ne de” muhalefet”in umurunda! Üstelik
Lazca’nın devrimi bekleyecek kadar ömrü yok! Açıkça görülen
bir şey var: Lazca ölüyor!
TILSIM KOLEKTİF HAREKETTE
Sovyetler Birliği’nde 1920’li yıllarda başlayan ancak
1940’lara varmadan engellenen, Lazca anadil dersleri ve Lazca
gazete ile temelleri atılmış olan ve Lazca’yı konuşmanın yanı
sıra yazılı edebiyatı da olan bir dil haline getirme tecrübesi
ile birlikte; Lazca şiir, Lazca gramer denemesi, Lazca
tiyatro eseri, Lazca masal, Lazca anı çalışması ve Lazca roman
alanında ilkleri sessizce üreten Munir Yılmaz Avcı, 2006
yılından bu yana internet üzerinden Lazca yazılı yayın yapan
www.kolkhoba.org; Lazca üreten, emperyalist kuruluşlara ve
resmi ideolojilere sırnaşmayan, şımarmayan ve yaptıklarıyla
böbürlenmeyen herkesin bilgi, birikim ve deneyimleri bu alanda
önemli bir başlangıç noktası olacaktır.
Konuyla ilgili insanların söyledikleri hamaset dolu lâflarının
içini bir proje etrafında doldurmak üzere bir araya gelmeleri
ve neyi nasıl yapacakları konusunda işbaşı yapmaları
gereklidir. Öte yandan; bu anadillerinin yaşatılması ve
geliştirilmesine ve gelecek kuşaklara kurumsal olarak
aktarılması noktasından hareket edecek her farklı anadilden
herkes bir araya gelmeli ve bir “Dillerin Kardeşliği”
projesini oluşturmak ve hayata geçirmek için ortak hareket
etmelidir. Lazca gibi anadillerin yaşatılması mücadelesi ve
“Dillerin Kardeşliği” projesinin hayata geçirilmesi; dünyayı
tek dile götürmeye çalışarak robotlaştırıp sömürmek isteyen
emperyalist-kapitalizme karşı da bir duruşun ifadesi
olacaktır. (30 Ekim 2009 )
(*) 28. İstanbul Kitap Fuarı Büyükada Konferans
Salonu’nda Sorun Yayınları Kolektifi tarafından 31 Ekim 2009
tarihinde saat 13:45- 14:45’de düzenlenen “Diller- Halklar-
Ulusal Sorun” başlıklı panel-söyleşideki sunuş bu metne
dayanılarak yapılmıştır. |