Büyüklerin yanında oturmanız, konuşmanız, eşinize ismiyle
hitap etmeniz bunlardan yalnızca birkaçı... Bu adetlere farklı
toplumlar ayak uyduramayacağından genellikle kendi içlerinde
evlilik yapan Çerkeslerde, 40'ından önce evlenenine de çok az
rastlanıyor.
İşte bu nedenle Sakarya'nın önde gelen işadamlarından Nahit
Serbes, Çerkeslerin daha erken evlenebilmelerini sağlamak için
www.nahitserbes.com adlı bir evlilik sitesi kurdu. Amacıysa
'Xabze' olarak tanımladığı, saygıyı esas alan
evliliklerin
gerçekleşmesi. Siteye Çerkes olsun olmasın bu kültürü devam
ettirmek isteyen, 18 yaşını doldurmuş herkes üye olabiliyor ve
kayıt ücreti olarak 15 TL ödemesi gerekiyor. Bu
ücretin alınması ciddi
olmayan kişilerin siteye üye olmasını engellemek içinmiş.
Zaten kayıt ücretleri Sakarya Kafkas Kültür Derneği adına
açılmış hesapta toplanıyor ve evlenmek isteyip de maddi durumu
yeterli olmayan kişiler için harcanıyor.
Siteye girdiğiniz bilgileri site yönetimi hariç kimse
göremiyor. Size uygun eş adayı olduğunda telefonla
bilgilendiriliyorsunuz. Fakat burada bayana öncelik tanınıyor.
Erkeğin vesikalık fotoğrafı bayana gönderiliyor ve
bilgilerinden bahsediliyor. Bayan eş adayı görüşmek isterse,
erkeğin numarası
veriliyor. Daha sonra ise eş adaylarına görüşmelerinin ne
aşamada olduğu soruluyor. Nahit Serbes'in kızı Esra Serbes,
"Görüşmeler olumsuz sonuçlansa bile Çerkeslerde saygı esas
olduğundan erkek, bayanı bir daha rahatsız etmez." diyor.
Serbes, eş adaylarının uyumunda uzaktan bile olsa akrabalık
ilişkisinin, soy bağının olmamasına çok dikkat ettiklerini
söylüyor.
Çerkeslerin bekar kalmasının en büyük nedeni uzaktan bile olsa
akraba evliliği yapamamaları. Bu kişiyi hiç tanımasanız bile,
Çerkes olduğunuz için ona kardeş
gözüyle bakmak
zorundasınız. Üstelik kardeş gözüyle bakmanız gerekenler
yalnız soy bağınız olan kişilerle de sınırlı değil. Aynı
köyden bir kızla evlenmeniz de çok büyük ayıp sayılıyor.
Kafkas Kültür Derneği görevlisi Cihan Dilber, "Ben 40
yaşındayım, bu yaşıma kadar, aynı köyden evlenen yalnız bir
çift tanıyorum. Onlar da 5-6 yıl kendilerini kabul
ettirebilmek için uğraştılar." diyor. Ayrıca yakın
tanıştıkları, aile dostu olarak nitelendirilen ailelerin
kızları da evlenilemeyecekler listesindeymiş. Liste bu kadar
kabarık olduğundan bekarlık Çerkeslerin kaderi haline geliyor.
Çerkeslerin evlilik yaşı 40-45
Ancak Serbes ailesi Çerkes olmasına rağmen aynı köyden eş
adaylarını görüştürmekten yana. Esra Serbes, "İnsanlar
komşusunun kızıyla neden evlenemesin? Bunda bir sakınca yok
ki. Birtakım ahlak kuralları devreye girmiş ve bu yüzden
Çerkes kızları ve erkekleri bekar kalmış. Yaş ortalamalarına
bir bakın, ancak 40�45
yaşlarında evlenebiliyorlar. Biz, kurduğumuz site ile
Çerkeslerin daha erken evlenmelerini sağlayıp yeni nesillerin
yetişmesini istiyoruz." diyor. Bunun yanında sosyal
aktivitelere katılmaktan evlenmeyi unutan Çerkesler de varmış.
Çerkes kızı Tuğba Nartop, "Çerkesler eğlenmeyi çok sever.
Sıklıkla bir araya gelir, muhabbet eder, dans eder ve
sıkıntılarını giderirler. Babam her zaman eğlenmekten
evlenmeyi düşünemediğini söyler." diyor.
Babasının 35 yaşında evlendiğini söyleyen Nartop, "Babam erken
evlenmiş. Hala bekar olan 50'li yaşlarda iki halam, 70 yaşında
bir amcam var." diye ekliyor. Aslında Çerkes geleneklerinde
büyüklerinden önce evlenmek de ayıp sayılıyor. Cihan Dilber,
kendinden önce 3 büyüğün varsa evde kalmanın kaçınılmaz son
olduğunu söylüyor. Evde kalmamak için ise geriye birkaç
seçenek kalıyor. Ya Çerkes olmayanlarla evleniliyor ya da 'mazırgama'
denilen bilinçli kız kaçırmalar gerçekleşiyor...
***
Kız, nasıl kaçırılıyor?
Çerkeslerde zorla kız kaçırma geleneği yokmuş. Kız,
bahsettiğimiz sebeplerden dolayı evlenmesi ayıp sayılacağından
kaçmayı tercih ediyormuş. Kaçacağını genellikle anne ve baba
da biliyor fakat kızın kaçmasına göz yumuyormuş. Kaçırma olayı
ise şöyle gerçekleşiyor: Oğlan, kızı evinden alıyor fakat
gelinin yanında çok güvendiği ve 'eyuza' dediği bir erkek
arkadaşı oluyor. Gelin, eyuza ile her iki ailenin de
güvenebileceği bir ailenin evinde misafir ediliyor. Eyuza
düğüne kadar bu evde gelinle kalıyor ve ona göz kulak oluyor.
Gelini misafir eden aile, acilen kızın ailesine, "Kızınız
bizimle ve güvendedir." diye haber ulaştırıyor. Daha sonra
aileler anlaşmaya çalışıyor ve düğün hazırlıkları başlıyor.
Gelin alması da, gelinin misafir edildiği evden oluyor. Ve
eyuza için 'aşta' denilen bir kurban kesiliyor. Büyükbaş
hayvanın kafası eyuzaya servis ediliyor ve afiyetle yeniyor.
Gelin için ise asıl zor günler bu aşamadan sonra başlıyor.
Gelin, kayınpederi ile konuşamıyor
Günümüzde eskisi kadar olmasa da devam eden Çerkes
geleneklerinde gelinin en çok zorlandığı şeylerden biri
kayınpederi ile hiç konuşamaması. Gelin evlendikten sonra
adeta dilsiz hale geliyor. Sesini kayınpederinin duyması çok
büyük ayıp sayılıyor. Kayınpeder gelininin sesini duymak
istediğinde ki bu genellikle 10 yıl sonra oluyormuş, herkese
haber verip gelini için kurban kestirmek zorundaymış.
Büyüklerin toplandığı bir ortamda "Gelinimin sesini duymak
istiyorum." diye ilan eder ve kurbanı kesermiş. Ancak o günden
sonra gelin, kayınpederi ile konuşmaya başlayabilirmiş.
Gelin ve damadı zorlayan bir diğer gelenek ise kayınvalide ve
kayınpederin yanına beraber çıkamamaları. Evli çiftler
büyüklerin yanında beraber oturamayacakları gibi, bir odada
yalnız da kalamazmış. Çiftlerin beraber görünmesi yalnız ev
içinde değil, dışarıda da ayıp karşılanırmış. Bu yüzden Cihan
Dilber, "Köyümde eşimle asla yan yana yürümem. Ya o bir adım
önden gider ya da ben." diyor. Dilber'in babası vefat
ettiğinden evin büyüğü ağabeyi sayılıyormuş. Bu sefer de çift,
ağabeye beraber görünemiyormuş. Dilber, eşi ile balkonda
otururken ağabeyinin geldiğini görürse, eşi hemen içeriye
giriyormuş. Dilber'e "Zorlanmıyor musunuz?" diye sorduğumuzda
"Hayır, biz böyle yetiştik, bunlar büyüğe saygıdan ileri
geliyor ve bize zevk veriyor." cevabını alıyoruz.
Eşini adıyla çağıramıyor
Çerkeslerin ilginç bir adeti de gelinin kayınpederinden eşine
varıncaya kadar herkese takma isim bulmak zorunda kalması.
Gelin, eşine yalnızca büyüklerin yanında ismi ile hitap
edemezken, kayınvalidesi, kayınpederi, görümcesi ve kaynını
hiçbir zaman ismi ile çağıramıyor. "Kayınvalide de ismi ile
çağırılır mı hiç, anne demesi gerekiyor." diye düşünmeyin.
Bahsettiğimiz şey gelinin, kayınvalide ve kayınpederin ismini
ağzına alamaması. Örneğin kayınvalidenizin ismi 'Ayşe' olsun.
Komşunuzun isminin de Ayşe olması halinde ona da Ayşe diye
seslenemiyorsunuz. Yani komşunuza da takma bir isim bulmak
zorundasınız. Mesela 'Ayşe' artık sizin için 'Fatma' haline
geliyor. Aynı şekilde görümce ve kaynınıza da takma adla
sesleniyorsunuz. Dilber, "Başkalarına saçma gelebilir ama
bizde büyüğüne saygı böyle ölçülüyor." diyor. |