Bu
araştırma, 1999-2003 Yılı içinde yapılmıştır.
Hazırladığımız "Diyarbakır
Kalesi" isimli kitabın bir bölümünü oluşturmaktadır. Bu
çalışmamız yakın zamanda yayın öncesi kısmen sitemizde yer
alacaktır.
M. Ali Abakay
Surlarda
yapılan araştırmada tespitine çalışılan motiflerle
kabartmalar, sınıflandırılmıştır. Farkında olunmayan
motiflerle kabartmalar olabilir. Geniş, oldukça
büyük bir alanı içine alan surlarda, burçlarda saptanan
motifler ve kabartmaların sınıflandırılmış şekli:
Akrep:
Sonradan açılan Tek Kapı yanındaki Eyyubi Burcu’nda akrebi
elinde tutan bağdaş kurmuş insan kabartması akrebe ilişkin tek
örnektir.
Aslan:
Burçlarda oldukça rastlanan arslan kabartması, insan
başlı, kanatlı, ejder kuyruklu olmak üzere farklı biçimlerde
yer almaktadır. Ulu Beden, Yedi Kardeş, Nur Burcu, Melikşah
Burcu, İç Kale Saray Girişi, Eyyubi Burcu(Akrep Burcu
yanı), Dağ Kapı, Mardin Kapı, Urfa Kapı değişik kabartmaların
bulunduğu burçlardır. Nur Burcu ve Melikşah Burcu’ndaki arslan
kabartmaları, kompozisyon olarak farklılık arzeder. Arslanlar,
gülen simaya sahiptir. Ulu Beden’deki iki arslan kabartması
insan başlıdır.
Boğa-Öküz: Burç dışındaki yapılarda sıklıkla rastlanan
kabartmalar, genelde arslanın avı biçimlidir. Ulu Camii ana
kapısında karşılıklı yer alan arslan-boğa mücadelesine,
kiliselerde de rastlanır. İç Kale Saray Girişi’nde aynı
kabartmalar görülür. Dağ Kapı ve Mardin Kapı kabartmaları
genel kabartmalardan estetik olarak farklıdır. Kaplan
kabartması şeklinde düşünülecek biçimler, kimi
araştırmacılarca’’Dicle Kaplanı’’ismiyle adlandırılmıştır.
Yırtıcı
Kuşlar: Urfa Kapı, Melikşah Burcu, Nur Burcu, Ulu Beden,
Yedi Kardeş, Dağ Kapı yırtıcı kuşların bulunduğu burçlardır.
Çift başlı kartal, Urfa Kapı, Ulu Beden ve Yedi Kardeş’te
egemen kabartmadır. Kartal beraberinde Şahin’i anımsatan
yırtıcı kuş kabartması yanında güvercin kabartması görülür.
Melikşah ve Nur Burcu’ndaki Kuş tasvirlerinde kuyruk ve
kanatlar açıktır. Bu, güç gösterisini andırmaktadır.
Hayvan
Figürleri: Mardin kapı ve Dağ Kapı’da Abbasilere ait kabul
edilen boynuzlu hayvan (Keçi, öküz) figürleri bulunmaktadır.
Selçuklu (Melikşah) Burcu’nda mücadele eden iki keçi
kabartması, burcun kitabesinin birinci satırının altında
orantılı yer almıştır. Nur Burcu’nun kitabesinin son satırının
üstünde iki dağ keçisi kabartması, Melikşah Burcu’ndaki
kabartmalardan daha ustalıklı işlenmiştir.
Kadın
Figürü: Giyinik olmayan iki kadın figürü, Kitabenin son
satırının sağında ve solunda yer alır.
El
Figürü: Dağ Kapı burcunda el figürü işlenmiştir. Bu figür,
el içinden oluşmuştur.
At Figürü: Nur Burcu’nda eğerli fakat binicisiz iki at
hareketli biçimde yer alır. At figürü sadece Nur Burcu’nda
görülür.
Konsollar: Ulu Beden Burcu’ndaki konsollar, tarzıyla Yedi
Kardeş’teki konsollardan ayrılır. Ulu Beden konsolları
görülmeye değer biçimiyle orijinalliğini korumaktadır.
Nişler-Çıkmalar: Dağ Kapı’da ana kapı yanlarında işlenmiş,
mini sütunlu iki niş bulunur. Bu nişlere diğer kapılarda
rastlanmaz. Sadece Yedi Kardeş Burcu’nun Alt Kısmında küçük
bir niş bulunmaktadır.
Geometrik Şekiller: Dağ Kapı’da, Mardin Kapı’da
bu tarz şekillere rastlanır.
Anlamlandırılamayan Şekiller: Kalenin ilk yapılışına ait
düşünülebilir. Çünkü bu şekiller inançla ilgili olabilme
ihtimali yüksektir: Gamalı haçlar, güneş kursları, çok köşeli
yıldızlar ve diğer çizimler. Mardin Kapı surlarında bu tarz
geometrik şekiller yaygındır.
Okunamayan Kitabeler: Dağ Kapı’daki Roma ve Mardin Kapı
Kitabeleri tümüyle okunmuş kitabeler değildir. Dağ Kapı’daki
bir kitabenin yazı karakterinin hangi dile ait olduğu
bilinmemektedir. Hilar Kitabeleri’ndeki yazıların
çözümlenmeyişi gibi okunması gereken kitabelerden bazıları da
Küfi yazılardır. Bu tarz yazıların beyaz taşa (Malta
taşı)yazılanları, zaman içinde bozulmuştur.
Bitki
Figürü: Dağ Kapı’da yer almaktadır.
SURLARDA KİTABELERİ BULUNAN DEVLETLER BEYLİKLER
Surlarda
kitabeleri incelerken Diyarbakır’da egemenlik kuran
devletleri, beylikleri hükümranlık yıllarına göre
belirtmek lazımdır. Şehre hakim olan birçok beylik, kitabe
bırakmazken bazı devletlerin de kitabelerine rastlama söz
konusu değildir.
Yengi-yenilgi durumlarında mevcut kitabelerin ortadan
kaldırılması, tahribe uğrayan burçlarda kitabelerin
kaybolması mümkündür. Birçok kitabe onarım sürecinde yapı
malzemesi olarak kullanılmıştır. Burçlarda kitabelerin,
figürlerin çeşitliliği bunu gösterir. Dağ Kapı onarım bu
husustaki varsayım güçlenmektedir.
Diyarbakır’a Egemen olan Devletler ve Beylikler: Sümerler,
Akadlar; Babiller, Etiler, Mittaniler, Komuklar
(Kumuklar), Asurlular, Tiglat Plasar ve Mildişler,
Kurhiler, Urartular, Medler, İskitler, Kımriler, Medyalılar,
Elamlılar, Lidyalılar, Persler, İskender Dönemi, Selösitler,
Partlar, Trajan Dönemi, Sasaniler, Roma Dönemi, Doğu
Romalılar, İran-Doğu Roma Ara Dönemi, Dört Halife Dönemi,
Emevi-Abbasi Dönemi, Şeyhoğulları, Handanoğulları,
Büveyhoğulları, Mervaniler, Selçuklular, Yınaloğulları,
Nisanoğulları, Artuklular, Cengiz Ara Dönemi, Eyyubiler,
Anadolu Selçukluları, İlhanlılar, Timur Ara Dönemi,
Akkoyunlular, Karakoyunlular, Safeviler, Osmanlılar.
Surlarda kitabeleri günümüze ulaşan egemenlikler :
Çözülemeyen
kitabeler (kabartmalar-şekiller), Roma, Doğu Roma,
Abbasi, Mervaniler, Büyük Selçuklu, Suriye Selçukluları,
Yınaloğulları, Nisanoğulları, Artuklular, Eyyübiler,
Akkoyunlu, Osmanlı.
SURLAR HAKKINDA ÇÖZÜME İLİŞKİN GÖRÜŞLER
Osmanlı’ya
kadar bu kitabelerin ortadan kaldırılması, kitabelerin yer
değişimi olmuştur. Osmanlı’dan Cumhuriyet’e kadar kitabelerle
ilgili değişikliklerin yapıldığına dair kayıtlarda bilgi
mevcut değildir. Kanuni’nin Saray Kapı, Arbedaş Kitabesi
dışında Osmanlı Kitabelerine rastlanmamıştır. (Diğer yapılarda
bulunan kitabeler de Ulu Camii ile sınırlıdır. Valilerin
adlarına yaptırdıkları yapılar, konumuz dışıdır.)
Diyarbakır’ın sur içindeki yapılaşmanın önüne geçmek, sur
dışındaki yapılaşmayı teşvik eden Vali Karslı Hatunoğlu İsmail
Paşa’dır. Paşa’nın girişimleri sonucu şehirdeki yeni yapılaşma
için hükümet konağı olmak üzere resmi daireler şehir dışına
çıkartılmıştır. İlk şehir dışı camii de Paşa’nın kardeşi Meded
Bey adına yaptırdığı camiidir. Paşa’dan sonra gelen Vali’ye
ulaşımın zorluğu ve havaların sıcak oluşuna dair itirazlar, bu
olumlu gelişmeyi durdurtmuştur. 1930’dan sonrası yerleşim
planı yapılmamış, tarihi doku bu yüzden zarar görmüştür.
Özellikle Harput ve Mardin Kapı Surlarının yıkımı yerel
yönetimin bilgisi dahilinde olmuştur. Vali İsmail Paşa’nın
başlattığı girişim devam ettirilmiş olsaydı, Diyarbakır Kalesi
Surlarıyla bu denli tahribata, yıkıma maruz kalmaz,
bırakılmazdı.
Cumhuriyet Dönemi’nde surlarla ilgili kitabeler söz konusu
değildir. Dağ Kapı, Mardin Kapı bölümlerinin
yıktırılmasını dönemin belediye başkanı Nazım Önen tarafından
gerçekleştirildiği bilinmektedir. Bazı kaynaklarda da bu
yıkımın valilerce yapıldığı yer alır. Bu dönem valileri olarak
Nizamettin ve Faiz Ergün gösterilir. Cumhuriyet Dönemi’nde
meydana gelen yıkıma karşı tepkiler, yıkımı durdurtur ve
Cumhurbaşkanı, aynı zamanda bu şehrin fahri hemşehrisi Mustafa
Kemal Paşa, tarihi surların korunmasına yönelik
tedbirlerin alınmasını ister.
1960’lı
yıllara kadar Şehir dışı yapılaşma görülmez. 1970’lerden sonra
İç Kale Surlarının yapılan evler sebebiyle birer taş kaynağına
dönüşmesi söz konusudur. Çarpık yapılaşmayı teşvik eden
anlayış, imara açık tutulmayan alanlarda çalışmalar
başlatmayınca ilçelerden, köylerden şehre göç eden ailelerin
gecekondulaşmaya gitmesine zemin hazırlamıştır. İç Kale’den
Keçi Burcu’na kadar iç kısımlarda tamamıyla oluşan
gecekondulaşma, zamanla Mardin Kapı’nın üç-dört burç üstünden
Melikşah Burcu’na oradan da Urfa Kapı civarına ulaşmıştır. İç
Kale'nin Dicle’ye bakan yönündeki gecekondulaşma, Yeni Kapı’ya
kadar olan bölümde küme evlerini oluşturmuştur.
Gecekondulaşmayla yapılan evlerin büyük bir bölümünde yer yer
sur taşlarının kullanımı, tahribatı artırmıştır.
Oy kaygısı, nazım planından yoksun şehrin gerek yerel gerek
diğer idarecilerin çarpık kentleşmeye göz yummasını sağlamış,
surların bir bölümünün asliyetini kaybetmesine yol açmıştır.
Gabriel’in 1932’deki gözleminde Ulu Beden için taş ocağı
saptaması, tarihi eserlere duyarsızlığın işaretidir.
1980 sonrası artan göçler, gecekondulaşmayı artırmış,
dolayısıyla surlarda olumsuzluklar artmıştır. Sadece Turistik
Cadde ve kısmen Keçi Burcu iç bölümü, yerleşime açılmamıştır.
1990 sonrası surların onarımının gündeme gelişiyle yeni
yapılaşmaların önüne kısmen geçilerek, onarımların yer yer
yapılmasına başlanmıştır.
Onarımlar daha çok merkezi alanlarda başlatılmıştır. Yapılan
onarımların tarihi dokuya ne kadar uygun olduğu
tartışılmamıştır. Dağ Kapı‘daki burcun onarımı yıllarca
sürmüştür. Ortaya çıkan sonuç, yerel ve ulusal basında bir
ucube olarak eleştirilmiştir.
2000’li yıllarda yapılan onarımlarda ise asıl yapıya uymayan,
plan dışına çıkan, onarımdan çok ihale şartlarını yerine
getirme amaçlı görünen üslûp ile davranış görülmektedir.
Kullanılan ana malzeme olan Bazalt’ın fabrikasyon imalat ile
üretimi, surlardaki orijinal biçime uyum sağlamaktan uzaktır.
İnşaatvari anlayış, onarımlar sonrası’’Keşke eski-yıkık hali
devam etseydi de’’eleştirisine dayalı sonuca götürmüş, birçok
insanı, konuya duyarlı olanları.
Surların onarımının durdurulmasına yönelik kararın alınmasıyla
birlikte çalışmalar durmuştur. Birer tarihi zenginlik olan
burçların İç Kale’yle bir arada onarımının yapılması,
beklenen en önemli husustur. Çünkü bu çalışmanın devamı
ile bir çok çalışacak olana iş kapısını açacaktır. Bunun
yanında turizme kazandırılacak burçlar, aynı zamanda ekonomiye
sürekli bir canlılık getirecektir.
Diyarbakır burçlarından sadece Dağ Kapı ile Tek Beden kültürel
açıdan kullanılmaktadır. Bu iki burcun, diğer burçlardaki
onarımların tamamlanmasıyla özel kuruluşlara kiralanması
gerekir.
İç Kale Kültür Merkezi bir kaç yıl içinde faaliyete geçtiği
zaman, özellikle merkezi alanda bulunan bu iki burç, ticari
amaçları ön planda bulunmayan, kültürel çalışmalara yönelik
faaliyet gösteren vakıf ve derneklere tahsis edilebilir. Cafe-Restaurant
gibi istihdam sağlayacak işletmelere tahsis edilecek burçlar,
el sanatlarının, küçük çaplı işletmelerin de yer alacağı Urfa
Kapı’dan Tek Kapı’ya ve Mardin Kapı’dan -Yedi Kardeş ile Ulu
Beden Burcu hariç- Urfa Kapı’ya kadar burçlar gereken şartlar
hazırlanarak, turizme kazandırılmalıdır. Kitabe taşıyan
burçların kullanımına dair özel şartlar konulmalıdır;Fındık,
Eyyûbi ve Mervani Burcu gibi. Bu tarz burçların daha çok
görselliği ön plana çıkartılması gerekir.
Burçların kullanımına dair çalışmalar yapılırken, projelerin
istihdama yönelik oluşuna önem verilmelidir.
Bu tarz çalışmalarda kullanım alanı büyük olan burçlar,
birden çok küçük iş yerlerine dönüştürülmelidir. Kitapçılara,
zücaciyecilere, hediyelik eşya satıcılarına yönelik burçların
da sınıflandırılması gerekir. Zamanla her iş kolunun yer
aldığı alanlar belirginleşir. Surların Dünyaca kültür mirası
kabul edilmesi, bu alandaki çalışmalar ancak düzenli ve
programlı çalışmayla mümkündür. Bu sebeple çok katılımlı
komisyonlar oluşturulmalıdır. Sadece mimari alanlardaki
oluşumlarla yetinilmemeli, konuyla ilgili çalışmaları bulunan
araştırmacılar da komisyonlarda görev almalıdır. Bu güne kadar
surlarla ilgili kitaplar, makaleler, eski
fotoğraflar bir araya getirilmeli, kitabeler yayınlardan
araştırılarak tercüme yapabilecek kurul oluşturulmalıdır.
Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın ülke tanıtımında surlara da yer
verilmelidir.
Öncelikle yapılan çalışmalar ve devam eden hazırlıklar
olumludur. Her ne kadar halkta tarihi eserleri koruma bilinci
söz konusu ise de bu bilinç, yerel basında ve yerel
televizyon ile radyolarda yapılacak çalışmalarla
pekiştirilmelidir.
Surlarda çevre düzenlenmesi yapılmış ise de iç mekânların
temizliği sağlanmamıştır. Bu temizliğin yapılarak, halka
özellikle surlara yakın olan mahallelerdeki sakinlerle
görüşülmelidir.
Kitabelerin ve sur alanlarının tarihi eser kaçakçılarına karşı
korunması, tedbirlerin alınması, var olan tedbirlerin
gözden geçirilmesi şarttır. Birçok kitabenin tahrip edildiği,
bazılarının olmadığı, onarımlar esnasında kayıpların olduğu
söylenenler arasındadır. Yapılacak bir çalışma ile mevcut
bütün kitabeler, figürler envanter çalışması ile tespit
edilmeli, önceki yayınlardan bu konuyla ilgili bilgiler
bütünleştirilmelidir.
İl Milli Eğitim Müdürlüğü ile ortak bir çalışmaya yönelerek
okullarda tarihi eserlerin önemi vurgulanmalı, konferanslar
verilmeli, surların okul gezi planlarında yer alması
sağlanmalıdır. Bu amaç doğrultusunda şehrin diğer tarihi
eserlerini, şairlerini, yazarlarını tanıtmayı içine alan
özellikle ilköğretim-lise öğrencilerine, halka yönelik kitap,
broşür yayınlarında bulunulmalıdır.
Sivil toplum kuruluşlarının bu çalışmalar esnasında fikirleri
raporlar şeklinde alınmasına, yerel yönetimlerle konu
uzmanları arasında iş birliği kurulmasına dair toplantılar
yapılmasına rağmen ödenek olmadığı için çalışmaların
devamlılığının sağlanmadığı söylenmektedir. Bizce yapılan
çalışmaların verimli olmayışı, onarımlara düşen güvensizlik
gölgesi bu alanda yapılması düşünülen, yapılacak çalışmaları
etkilememelidir. Surların bir gün şehrin dünyaya
tanıtımını diğer eserlerle bütünlük içinde yapacağını
anlamanın şevkiyle hareket edebilir, çalışır, emek sarf
edersek...
Objektif anlatımdan ayrılmadığımızı gösterdiğimiz olumsuz
tablolarla yansıttık. Unutulmamalıdır ki, Diyarbakır Kalesi,
burçlarıyla eşsiz yapıdadır. Bu güne kadar yapılan onarımlar
yine koruma amaçlıdır, öyle düşünülebilir. Bundan
sonraki çalışmalarla hakkı olan konuma gelerek,
yıllardır onarımsız kaldığı halde bulunduğu şehrin
ekonomik-sosyal canlanmasında katkı sağlayacağını umduğumuz
Diyarbakır Kalesi ve Surları, şehrin dünyaya açılan penceresi
olduğu zaman, dünden bugüne miras gelen Kale’yle Surlar’ın
yarına miras kalacağından kimsenin şüphesi olmasın. Tüm mesele
budur, dünden bu güne uzayıp çözülemeyen bilmece.
SURLARLA
İLGİLİ YAYINLAR
Yaptığımız
incelemede surlarla ilgili oldukça önemli gördüğümüz,
araştırmamızın bu bölümünde surları sekiz başlık altında
toplayarak yapılmış olanları, yapılması gerekli olanları ve
acil yapılması gereken çalışmaları yetkililerin dikkatine
sunmak istiyoruz. (‘’Diyarbakır Kalesi ve Surlarının
Günümüzdeki Durumu‘’ bölümünde konu ele alınmıştır.)
Surlarla ilgili günümüze kadar konu bütünlüğüne sahip bir
araştırma ve inceleme çalışması yapılmadığı için anlatılanlar
daima makalelerde kalmış, hazırlanan raporlar yayınlanmamış,
yapılan onarımlarla ilgili bilgiler paylaşılmamıştır.
Sadece basında yer alan kimi açıklamalar, haberler
dışında gerektiği gibi konuya açıklık getirilmediğinden
yapılanların ne olduğuna dair kamuoyu yeteri oranda
bilgilendirilmemiştir. Surlara ilişkin medyatik hale getirilen
Keçi Burcu, yapılan sergiler, daima basında ve televizyonlarda
gösterilen surların orijinal kalmış burçlarıdır. Bazı kitap ve
katalog ile broşürlerde Yedi Kardeş, Ulu Beden gibi sağlamlığı
dış görünümüyle sınırlı burçlarla Urfa Kapı, Dağ Kapı yer
almıştır. Aysberg gibi sadece gösterilen bu görüntü, surların
sağlam olduğunu ve onarımların yapılmasıyla, birkaç
gecekondunun yıkımıyla işlerin bitirilerek surların
kurtarılacağı, ’’Dünya Kültür Mirası’’olarak, dünyanın
sekizinci harikası seçileceği belirtilse de çalışmalar
yapılmadıkça sonuca ulaşılamaz...
Duyulanla görünenin, okunanla bilinenin oldukça farklı
olduğunu açıklamaya gerek var mı? Basında yer alan kupürlere
bakıldığında birkaçı hariç diğerleri surlardaki yıpranmanın
çok boyutlu olduğunu göstermemektedir.
Yapılan açıklamalar, basın boyutuyla tatmin olunmaktan
uzaktır. Çünkü surlardaki ve burçlardaki son yirmi yılda artan
tahribat oldukça fazladır. Basındaki haberler, tarafsız
gözle ele alındığında muhabirlerin bir kısmının surlar
hakkında bilgi sahibi olmadığı görülür. Yeteri kadar araştırma
yapılmadığı, var olan makalelere ulaşılmadaki zorluk ve
sınırlı sayıdaki eserlere müracaat, yapılanın yetersizliğine
işarettir. Daha çok başvurulan sayın Beysanoğlu’nun eserleri
de konuyu geniş biçimde ele almaktan uzaktır. O halde
yapılanların çoğu, çalışmaların yansıtılmasıyla surlarla
ilgilenenlerin demeçleri içerir. Bu, yerel basının yaptırım
gücünün sınırlı olmaktan öte yeteri kadar bilgi sahibi olmayan
çalışanlarının önemli bölümünün haber sıkıntısını surlarla
gidermesi şeklinde düşünülmelidir. Diyarbakır ile ilgili
derneklerin, vakıfların sayıca az oluşu, var olanlarının
çoğunun Anadolu’da ve İstanbul’da bulunanların hemşehrilik
bağını kuvvetlendirme amaçlı kurulması, surlarla ilgili
çalışmalarda Ankara merkezli şubesi Diyarbakır’da bulunan
Diyarbakır Tanıtma Kültür ve Yardımlaşma Vakfı’nın
etkinlikleriyle sınırlı kalmıştır. Vakıf, bu alanda üçü Prof.
Dr. Halil Değertekin imzalı biri çeviri olmak üzere dört kitap
yayınlamıştır:
Değertekin’in Diyarbakır Kitabeleri, surlardaki yazıtlarla
figürlerin bir bölümünü içine alan fotoğrafik çalışmadır.
Diğer eserleri surlara ilişkin kitapçık ebatında önemli
bilgiler içeren çalışmalardır. Araştırmamızda Gabriel’in
surlarla ilgili görüşleri, Özsezgin’in çevirisinden
alınmıştır. Vakfın surlarla ilgili fotoğraf arşivi de
bulunmaktadır. Bir kısım makalelerde surlarla ilgili atıflar
yapılmış ise de alıntılar genelde aynı kaynaklardandır. Kısır
bir döngü içerisinde surları anlatan yazılarda sebep-sonuç
ilişkisi irdelenmeden, surların korunması gerektiği üzerinde
durulmuştur. Dicle Üniversitesi'nin bu hususta ne gibi
çalışmalar yürüttüğü surları ana konu alan yayınlar olmadığı
için bilinmemektedir.
Prof. Dr. Zülküf Güneli’nin araştırmalarının bir bölümünde
surlar ele alınmıştır. Ayrıca Prof. Dr. Orhan Cezmi Tuncer’in
kimi eserlerinde surlar ele alınmış ise de müstakil manada bir
kitap çalışması yayınlanmamıştır. Dicle Üniversitesi’nde
tez amaçlı hazırlanan çalışmalar bulunmakta ise de bu tezleri
incelememiz mümkün olmamıştır.
Ulusal yayında bulunan gezi-seyahat dergileri hakkında
düşüncelerimiz sınırlı biçimde yapıcı bir eleştiriyle ayrı
bölümde ele alındığı için Surlar Hakkında Yayınlar’a
alınmamıştır.
DİYARBAKIR KALESİ VE SURLARI İLE İLGİLİ GÖRSEL MALZEME
’Diyarbakır Kalesi ve Surları ile İlgili Görsel
Malzeme’’başlığı altında konuyla ilgili fotoğraf çeken
isimler ele alınacaktır. Bu çalışmalarda bulunarak ‘’Kale ve
Surlar’’hakkında önemli etkiler bırakan isimler az olmasına
rağmen çalışmaları bu gün de yer yer kitaplarda
değerlendirilmektedir.
Fotoğraf arşivimizde çalışmaları bulunan isimler-kitaplar:
1- Amida:
Fransız Generali Beyliye’nin çektiği, çektirdiği,
Diyarbakırlı fotoğraf çekenlerden temin ettiği fotoğraflar,
ilk kez bu kitapta bir araya getirilmiştir. Kitapta yer alan
bazı fotoğrafların orijinalinin de arşivimizde bulunduğu tüm
fotoğraflar, şehre ilişkin önemli birer belgedir. Amida’dan
bir bölüm fotoğraf, araştırmamızda yer almaktadır.
2-
Voyage archeolojik dans la Turquie Oriental: Gabriel’in bu
eserinin ikinci cildini oluşturan fotoğrafların bir bölümü
Diyarbakır’la ilgili tarihi eserler oluşturmaktadır. Bu
fotoğraflardan araştırmamıza örnekler alınmıştır.
3-
Süleyman Sezgin: Ziya Gökalp Lisesi Resim Öğretmeni
Sezgin’in Prof. Dr. Selahattin Yazıcıoğlu’na verdiği
fotoğraflar, ’’Dünden Bugüne Diyarbakır Fotoğrafları’’ismiyle
1995’te yayınladığımız ‘’Diyarbakır Folklorundan Kesitler,
’’Kitabımızda ilk kez yer almıştı. Bu fotoğrafların surlarla
ilgili olanları, araştırmamız içinde değerlendirilmiştir.
4- Adil
Tekin: Yerel alanda Diyarbakır ile ilgili Kale ve Sur
konulu fotoğraflarıyla sergiler açan, fotoğrafları
albümleştiren Tekin’in surların tanıtımında önemli etkisi
vardır. Fotoğraflarından yaptığı son kitap albümü ‘’Tarihin
Taşlara Yazıldığı Kent’’ adıyla vefatından önce
yayınlanmıştır.
5-
Abdulkadir Çetin: Çalışmaları kitaplaşmamış olsa da son
dönemde çektiği kareler önemlidir.
6- Bir
Zamanlar Diyarbakır: Kentbank’ın yayınladığı
fotoğraf albümünde arşivlerde kalan önemli fotoğraflar yer
almaktadır.
7- Bir
Zamanlar Diyarbekir: Şefik Korkusuz’un yayınladığı
karma fotoğraflar arasında Sezgin’in daha önce yayınladığımız
fotoğrafları da bulunmaktadır.
8- Müze
Şehir Diyarbakır: YKY’nin yayınladığı şehri farklı
açılardan ele alan akademik eserde arşiv fotoğrafları
kullanılmıştır.
9- Atatürk Diyarbakır’da: K. Kadri Kop’un
yayınladığı eser, Atatürk’ün 1937’de Diyarbakır’ı ziyaret konu
almaktadır. Bu eserde Mehmet Danyal Tuncer’in, Adil Tekin’in
Atatürk ve dolayısıyla surlarla ilgili fotoğraflar
bulunmaktadır.
10-
Karacadağ: Diyarbakır Halkevi’nin yayın organı olan
Karacadağ’da yer alan fotoğraflar, baskı kalitesi düşük
olmasına rağmen önemlidir.
11-
Anadolu Türk İslam Mimarisinde Sanatçılar: Zeki
Sönmez’in önemli araştırmasında Kale ve Surlarla ilgili
fotoğrafları yer almaktadır.
12-
Anadolu Artuklu Devri Türk Mimarisinin Gelişmesi: Ara
Altun’un Diyarbakır’ı da içine alan araştırmasında İç Kale,
Ulu Beden ve Yedi Kardeş Burcu fotoğrafları, konumuz açısından
açıklamalarıyla önem kazanmaktadır.
13- G.
Bel: İngiliz Görevli. 1900’lü yıllarda İngiltere
adına sık sık bölgeye gelip fotoğraflar çekmiştir. Arşivimizde
kendisine ait oldukça zengin kareler bulunmaktadır.
Görsel
yönden mevcut bulunan fotoğraflar, sürekli kullanıldığı için
araştırmamızda gerekmedikçe arşive dayalı çalışmalara yer
verilmemiştir. Belirtilen eserlerle, fotoğraf
sanatçıları, konu hakkında araştırma yapacak olanlar için ön
bilgi olmak üzere ele alınmıştır.
DİYARBAKIR KALESİ VE SURLARININ GÜNÜMÜZDEKİ DURUMU
Diyarbakır Kalesi ve Surlar , bu bölümde aşağıdaki çerçevede
ele alınmıştır:
1- Urfa Kapı-Ulu Beden Sur dizisi
2- Ulu Beden-Yedi Kardeş Sur Dizisi
3- Yedi Kardeş-Mardin Kapı Sur Dizisi
4- Keçi Burcu-Leblebikıran Burcu Sur Dizisi
5- Fındık Burcu-Yeni Kapı Sur Dizisi
6- Yeni Kapı-İç Kale Sur Dizisi
7- İç Kale-Dağ Kapı Sur Dizisi
8- Dağ Kapı-Urfa
Kapı Sur Dizisi
Adlandırdığımız bölümler, yapılan incelemenin, belirtilenlerin
okuyucu ve araştırmacı tarafından sağlıklı biçimde
değerlendirilmesi amaçlıdır. Amida’da, Gabriel’de,
Savcı’da, Sönmez’de verilen burç numaralandırılma sistemi ile
burçlar ancak yakından bilen, konu uzmanı olanların
anlayabileceği sistematik tarzda ele alınmıştır.
URFA KAPI - ULU BEDEN SUR DİZİSİ
Urfa Kapı’da yapılan iş yerleri ve barakalar kaldırıldıktan
sonra çevre düzenlemesine gidilmiştir. Düzenleme,
gecekondulaşmanın başladığı alana kadar devam etmektedir.
Yapılaşmanın başladığı alandan Ulu Beden’e kadar olan dizide
surlardaki onarımlar dış cephede Ulu Beden ile Selçuklu Burcu
hariç, kısmen-tamamen yapılmış durumdadır. Urfa Kapı arasında
yer alan sur duvarı ile dizi boyunca devam eden onarımlarda
duvarlar üzerindeki ‘’dendam’’olarak adlandırılan, kale
savunmasında önemli olan orijinal şekil yerine düz biçimde taş
döşeme yapılmıştır. Dendamlar, sadece bazı burçlarda
yapılmış, surların diğer bölümlerinde de bu uygulanmamıştır.
Dizide yapılan onarımlarda kullanılan taşlarla orijinal taşlar
arasında uyum sağlanmadığı gibi simetrik uyum da
gözetilmemiştir. Diğer onarım alanlarında da bazı çıkmalar
beraberinde estetik şekli bozan görünümler mevcuttur.
Surlar arasındaki payandalar ile burçların altındaki
payandaların onarımına yeteri oranda önem gösterilmemiştir.
Bazı onarımlarda kaldırım taşlarının bile kullanıldığı
fotoğraflanmıştır.
Dizinin içe dönük onarımı, Turistik Cadde’den başlatılmamış,
bir ara fidanlık olarak kullanılan bölümden başlatılarak Ulu
Beden’e kadar olan kesimde çalışılmıştır. Ulu Beden’in rolüve
ve restorasyon projesi, kabul edilmemesine rağmen içe
bakan yüzü aynı biçimde yapılmıştır. Burcun dayanıklılığını
artırma amaçlı , sadece Ulu Beden’de görülen temelden iki
metreyi aşan eğik düzenlemenin üst taşları ve dolgu kısmı
tamamıyla alınmıştır. Öncelikle burcun mukavemetini sağlayan
destek alanın yapılması gerekmektedir. Tahribata uğrayan
alanda yer alan kitabenin kalan kısmının korunması şarttır.
Burcun içinin dolaşılmayacak kadar harap olması,
temizlenmesinin önünde engel değildir. Burçta yer alan iç
kısım kitabelerin tahribi, bir bölümünün sökülmek istenmesi ve
kaçak kazıların yapılması koruma tedbirlerinin sağlanmasını
gerekli kılmaktadır. Burcun üst katında yapılmış bulunan kaçak
kazılardan alt katın tavanı diğer burçlarda olduğu gibi zarar
görmüştür.
Gecekondulaşmanın 1930’lu yıllarda yıkımın başlamasıyla
özellikle -Urfa Kapı hariç- bu dizide oldukça tahribatlar
yapılmıştır. Gabriel, Ulu Beden’i taş çıkartılan ocak
biçiminde yansıtır, araştırmasına.
Urfa Kapı’dan sonra gelen dizi başlangıcının içe dönük kısmı
onarılmadığı için her an çökme tehlikesiyle baş başadır. Bu
kısım onarılmadığı için çevre düzenlemesi de
gerçekleştirilmemiştir. Oldukça sağlıksız, bakımsız görüntü
arz eden dizinin başlangıç noktasında Sarı Sadık Mescidi (Gülşeni
Tekkesi) karşısında da ticari bir kuruluş bulunmaktadır.
Yapılan genel düzenlemede sadece bu özel işletmenin tahliyesi
kalmıştır.
Ulu Beden’e varılan noktaya kadar birçok gecekonduda ve ara
yollarda kullanılmış sur taşlarının ana malzeme olarak
kullanıldığı görülür.
ULU BEDEN-YEDİ KARDEŞ SUR DİZİSİ
Ulu Beden’den Yedi Kardeş’e uzayan alanda gecekonduların arka
duvarlarını surlar ve burçlar oluşturur. Ulu Beden’den dizi
sonuna kadar gidebilmek mümkün değildir. Nur Burcu ile Yedi
Kardeş Burcu’nun fotoğraf çekimleri, gecekonduların burçlara
bitişik oluşu sebebiyle genel olarak alınamamıştır.
Gecekondularda kalanların açıklamalarına göre, kaldıkları
evler en az (40) yıllık yapılardır. Gecekonduların ikinci ve
diğer sıraları 70’li, 80’li ve 90’lı yıllarda yapılmıştır.
Kimi yapıların iki katlı oldukları görülür.
Titizlikle yaptığımız çekimlerde bu burçların görünümlerini
alamadığımız için, arşiv fotoğraflarını kullanma
zorunluluğunda kaldık. Kitabelerle figürleri kullanırken
burçların aşağı kısmında yer alan bölümlerdeki küçük bir
mihrap ile diğer işaretleri incelememiz mümkün olmadı. Birinci
dizide de belirttiğimiz gibi onarımlar, sur duvarlarının üstü
ile içe bakan yüzde yaygındır. Ulu Beden’in doğuda kalan
duvarla belirgin biçimde ayrıldığı gözlemlenmiştir. Bu duvarda
geçişi sağlamak için açılan kapı , burç için tehlike ar ettiği
gibi, burçtan düşebilecek konsol ve taşlar yayalar için de
tehlikelidir. Gecekondu alanında 1970’lerde ve birinci dizide
ilçe minibüs durağı olarak kullanılmış alanda surlardan düşen
taşların birçok vatandaşın hayatını kaybettiği
unutulmamalıdır.
Bu dizide düzenlemeler, Mardin Kapı’da bulunan Ömer Şeddad
Camii noktasına kadar yapılmıştır. Görülen birçok burçtaki taş
basamak düzeneği, kalbi çağrıştıran oval biçimde onarım
sonrası şekillenme kazanmıştır. Bazı basamak düzenekleri de
birinci dizide görülmektedir. Bir kısmı tamamlanmayan
düzenekler, estetizmi bozmaktadır.
Dış kısımda hendek duvarlarının temelleri ve bir kısım duvar
yükseltileri korumasız biçimdedir ki asıl onarımlar dururken
bu duvar kalıntıları ile temeller ikinci planda kalsalar bile
önem arz etmektedir.
Yedi Kardeş
Burcu’nda farklı zamanlarda yaptığımız incelemelerde ikinci
katta var olan kitabelerin tahrip edildiği, bazı kitabelerin
yerinden söküldüğü fotoğraflanmıştır. Mevcut olan durum
yazdığım bir yazı ile bir bölge gazetesinde haber konusu
olmuştur. Ulu Beden gibi Yedi Kardeş Burcu da Kültür ve Tabiat
Varlıklarını Koruma Kurulu Bölge Müdürlüğü’nün projeyi kabul
etmemesi sebebiyle onarım dışı tutulmuştur. (Dikkat çeken bir
husus, Ulu Beden ile Yedi Kardeş için verilmeyen iznin, diğer
sur bölümleri için hangi ölçüler uygulanarak verildiğidir.
Elbette, araştırmacılar teknik-mimari alanda uzmanların
uyguladıkları kriterlerin ne olduğunu, nelerin olması
gerektiğini bilmeleri oldukça zordur. Fakat daha önce onarımı
yapılan Dağ Kapı’da PTT karşısındaki burcun onarımı yıllar
sürmüş, ihaleyi alan firma yasaklı listesine alınmıştı. Mardin
Kapı’nın onarımı da yasaklı olan firmanın sahibi tarafından
Ankara merkezli bir firma vasıtasıyla gerçekleştirilmiş olduğu
bilinmektedir. İhalelerde belirtilen sözleşme maddelerinin
dışına çıkma durumlarında ne gibi bir işlem yapıldığı
konusunda bilgi sahibi değiliz.) Dizide ambar-depo olarak
kullanılan bazı burçların önünde demir aksamların olduğu
görülür.
YEDİ KARDEŞ-MARDİN KAPI SUR DİZİSİ
Bu dizinin dışa bakan bölümü gecekondulaşmaya uğramamış ise de
alınan taşlar sebebiyle tahribata uğramıştır. Belediyelerin
araç parkı ile diğer işler için hala kullanılmaya devam edilen
alana yakın oluşu, gecekondulaşmayı önlemiştir.
Alanın Mardin Kapı Asri Mezarlığı’nın yolu önünde oluşu,
taşların zaman zaman mezar yapımında kullanılmasına sebep
olmuştur. Bu hususu açıklayan dönemin Sur içi Belediye
Başkanı, bunu medyaya açıklamış, haber kupürlerini de
başkanlık sonrasında yazdığı kitabına almıştır.
Yedi Kardeş’ten geçtikten sonra Mardin Kapı’ya yakın, sur üstü
galerisi dikkat çekicidir. Kuşatmaların sık sık eksik olmadığı
alanlardan biri olan bu sur dizisinde askerin zayiat vermemesi
için yapılan galeri, diğer bölümlerde bulunmakta mıydı? Bunu
bilmiyoruz. Ancak, Keçi Burcu’nun batı bölümünde daha itinalı
görünen ikinci bir galeri mevcudiyeti, surlarda galerilerin
varlığı hakkında kanıt sayılabilir. İleri sürdüğümüz bu
görüşün yaptığımız araştırmalarda yer almadığını da
belirtelim.
Galeride bazı bozulmalar olmuşsa da yapısını korumaktadır. İki
kişinin rahat şekilde geçebileceği geçiş yolunun yüksekliği
dikkat çekicidir. Keçi Burcu’ndaki galerinin yüksekliği,
Mardin Kapı’da son bulan galeriden düşüktür. Galerinin
Mervanlılardan ya da şehrin imarına önem veren Eyyûbilerden
kaldığını söylemek mümkündür. Mardin Kapı’nın onarımı yapılmış
olsa da doğu kesimindeki tek burcun iç yüzdeki onarımsızlığı,
dikkat çekmektedir.
Turistlerin yoğun şekilde odaklandığı Keçi Burcu hizasında ki
burcun onarımda öncelikli burçlar arasında olması gerekir.
Burcun önündeki basamaklardan oluşan burçtan ayrı olan kısmın
burca çıkmak amacıyla mı yoksa kuşatma ve tehlikeli zamanlarda
komutanların askerlere hitap etmek üzere yapılmış yükselti
olduğu hakkında bir bilgiye ulaşılamamıştır.
KEÇİ BURCU-LEBLEBİKIRAN SUR DİZİSİ
Keçi Burcu’na varmadan sıralanan burçların dış biçimi tahribe
maruz kalmamıştır. Bunun sebebi, gecekondulaşmanın
olmayışı ile akarsuların toplanma noktası oluşudur.
Değirmenlerin sıra sıra kümelendiği, Keçi Burcu’nun
kuzeydoğusunda da değirmenlerin varlığı, bizi tahribatın neden
az olduğuna dair sonuca götürmektedir.
Keçi Burcu’na kadar olan burçlar, 1900’lü yıllara kadar
değirmenlere yakınlığı sebebiyle zahire ambarı olarak
kullanılmıştır. Yakın zamana kadar da depo olarak
kullanılmıştı. Bu burçlarda kitabelere onarımlara ihtiyaç
duyulmadığı için -kendi tespitimiz- rastlanılmamaktadır. Daha
çok kuşatmaların eksik olmadığı, savaşların sonrası
tahribatların oluştuğu düzlük alanlarda kitabe yoğunluğu
artar; Dağ Kapı, Urfa Kapı, Yedi Kardeş ve Esfel’e bakan burç
dizisi. Dicle’ye bakan cephe, yüksek olduğu için surların
mukavemetinin fazlaca önemsenmediği, hendek duvar
kalıntılarının çok olmadığı görülmektedir.
Keçi Burcu’nun kitabesi hakkında ileriki karşılaştırmalı
bölümde bilgi verilmiştir. Burcun onarımı üzerinde çok
durulmuş, sanat aktivitelerine uygun genişliği ile üst
kısmının şehre ve Dicle’ye, Esfel Bahçelerine hâkimiyeti
’’Surlar ‘’denince Keçi Burcu’nu çağrıştırır hale getirmiştir.
Burcun üstünün onarımında kullanılan malzemenin
ağırlığını kaldırması için iç kısımlarda kullanılan çelik
konstrüksiyonlar, olabilecek çökmeler için düşünülmüştür. İç
kısmın nemden dolayı olabilecek olumsuzluklar için tedbir
alınmadığı, yağışlarda artan rutubetin yapıda onarım sonrası
ne gibi değişiklikler oluşturacağı hususunda cevap bekleyen
sorular bulunmaktadır. Onarım sonrası, yapı Kültür ve Turizm
Bakanlığı'nca halen teslim alınmamıştır.
Sur dizisindeki Keçi Burcu’ndan sonra gelen ilk burçta kitabe
bulunmaktadır. Burcun kitabe üstünde küçük bir mihrap yer
alırken iki satırlık kitabe sonunda iki mihrabın simetrik
olarak sıralandığı, burcun ön kısmının alt köşe ilk temel taş
dizi başlarında birer işlemeli taşın yerleştirildiği görülür.
İkinci burçta da bazalt taş üzerinde iki satırlık kitabe
mevcuttur. Üçüncü burcun dışındaki taşların söküldüğü,
taşların gecekondu yapımında kullanıldığı çevre sakinlerince
belirtilmiş, yapılardan burca yakın olanlarda taşların
kullanılmış olduğu görülmüştür. Dördüncü burç
üzerinde kitabe bulunmamaktadır. Burç, diş yapısıyla sağlam
iken, içe dönük kısmının taşları çoğunlukla alınmıştır.
Beşinci burcun ortasında iki satırdan oluşan beyaz
taş dizisinde kitabe yer alırken altıncı burçta kitabe
bulunmamaktadır. Altıncı burç ile yedinci burç arasında temel
taş dizgisinden yaklaşık bir metre yükseklikte satır başları
düşmüş ya da sökülen taşlarla birlikte alınmış üç satırlık,
satır sonları toprak yığını altında kalmış Mervani kitabesi
yer alır. İnceleme ve araştırmalarımızda yer mesafesine en
yakın yerleştirilmiş kitabenin bu sur duvarında olduğunu
görmekteyiz. Dizide son burç, ’’Leblebikıran ‘’olarak
adlandırılan burçtur. İsim kaynağını araştırmış olmamıza
rağmen kesinlik arz eden bilgilere ulaşılmamıştır. Burçta
kitabe yer almaktadır. Fakat iç kısmının yarısından çoğu yıkık
durumda bulunmaktadır. Leblebikıran’a kadar olan burç ve sur
dizisinde onarımların yeteri oranda yapılmamış olduğu yerinde
gözlemlenmiştir.
FINDIK BURCU-YENİ KAPI SUR DİZİSİ
Fındık
Burcu, Sultan Melikşah tarafından yapılmıştır. İsmini yapının
yuvarlaklığıyla az yer kaplamasından aldığı söylenen, küçük
oluşu sebebiyle’’Fındık ‘’olarak adlandırılan burç,
kitabelidir. Leblebikıran ile arasındaki on metreye yaklaşan
açıklığın sebebi dereme, duvarların dayanıksızlığına
bağlanmaktadır. 1900’lü yıllara kadar sur duvarının mevcut
olduğu, daha sonra yıktırıldığı söylenmektedir. Fındık’ı takip
eden üç burçta da kitabe yer almamaktadır. Üçüncü burç içinde
ve iç kısımda sur duvarında tandırların olduğu saptanmıştır.
Bu dizide yer alan gecekondulaşma, İç Kale’ye kadar devam
eder. Halkın çoğu, Dicle, Hani, Bingöl
civarındandır.
Üçüncü burçtan sonra iki sur payandası yer alır. Payandalardan
sonrası yıkıklar başlar. Burçlar yer yer evlerin ya duvarları
ya da konduların üzerinde sıralandığı temeller konumundadır.
Görmezlikten gelinen, burçlarla surların esamesinin
okunmadığı, gecekonduların sıra şeklinde yer aldığı bu dizide
onarım söz konusu değildir. İnceleme ve araştırmalarımızda
gecekondulardan içeri girilerek bazı fotoğraflar
çekilebilmiştir. Surların onarımını bekleyen sakinlerin
tedirginliği, kendilerine konut alanlarının verilip
verilmeyeceği hususunda sorularla karşı karşıya kalınmıştır.
Daha çok iki gözden oluşan, küçük avlunun mutfağa, tuvalete
ayrıldığı gecekondularda bazen aynı avluyu iki ailenin
paylaştığı söz konusudur.
YENİ KAPI-İÇ KALE SUR DİZİSİ
Yeni
Kapı’da surları incelemek iç kısımda tümüyle imkânsız
gibidir. Yeni Kapı yanı Direkhane Sokak’ta gecekondular
arasında taşlarının çoğu alınmış, dolgu kısmı kalmış sur
kalıntısı bulunmaktadır. Yeni Kapı’nın onarımı sonrası
halkta surların taşlarını kullanmanın cezai müeyyidelerinin
olduğuna dair çekingenlik görünmektedir. Tapusu bulunmamasına
rağmen elektrik ve su abonmanlığının alıcı adına çevrilerek
1990’lı yıllara kadar yapılmış gecekondu satışları, günümüzde
her an yıktırılabilir endişesiyle durmuştur.
Kral Kızı Burcu’nun iç kısmı kaçak kazılarla harabeye
dönüştürülmüştür. Dış kısmın Yeni Kapı’ya bakan yüzünde
kitabe yer alır. Ayrıca burcun ön yüzü -Dicle’ye bakan-
tarafında ikinci kitabe bulunmaktadır.
Yeni Kapı dizisinin ikinci burcunda kitabe bulunmamaktadır. Bu
burcun yanındaki sur duvarı yerleşim alanına dönüştürülmüş,
surkondudur. Sur duvarının ortasında açılan pencere ile
düzenlenen odaya aydınlatma sağlanmıştır. Surkondunun sokak
dışında bir kapısı da sonradan payanda- burç arası özelliğe
dönüşen duvarın sağında açılmış olduğu görülür.
Üçüncü burcun kitabesiz olduğu dizide gecekondulaşma başlar.
Surları Dicle tarafından takip etme imkânı kalmadığı,
patikanın son bulduğu alanda bir gecekondunun arka kapısından
Direkhane Sokağı'na çıkma zorunluluğu sebebiyle çoğu yıkılmış,
yer yer temelleri bile kalmamış burçlar, ancak aynı sokağın 1.
Çıkmaz’ında bulunan toprak damlı gecekonduya merdivenle
çıkılarak görüntüleme sağlanmıştır.
Elçi Sokak’ta gecekondulaşma devam ederken, ara geçide
dönüştürülmüş sur duvarının iki yanda kalan bölümünden
basmakla inilen Özdemir küme evlerinde dikkatimizi kitabesi
alınarak, kalan boşluğun ustalıkla eski taşlarla örüldüğü burç
çekti veya bu görünüm, bize kitabesi çıkarılmış burç
izlenimini verdi. Küme evlerden Hz. Süleyman (Meşhed) Camii
alanına ulaşan cadde yaya gidildiği zaman yapılaşmanın
surların yer yer önüne geçerek veya surlar üzerine kurularak
tarihi dokuyu ortadan kaldırdığı görülür.
İÇ
KALE-DAĞ KAPI SUR DİZİSİ
Dicle’ye
açılan Yeni Kapı-İç Kale arası sur duvarının yaklaşık 30
metreyi bulduğunu söylemek mümkündür. İç Kale ve Yeni Kapı Sur
Dizisi hakkında konuştuğumuz İç Kale altında kırk yılı aşkın
değirmen işleten bir mahalle sakini ’’Bu bölüm sağlamdı. Geçit
dar olduğu için kelekle odun ve kum taşımacılığı yapanlarla
kerpiç evlerde oturanlar zamanla temel taşlarını sökerek,
kalan bölümün yıkılmasını sağlamıştı. Şehrin
alınışında kullanılan gizli su yolu da Fis Kayası’nda değil
Hz. Süleyman’ın hemen altında komşumuzun evinin arkasındadır.
Bu gizli geçit, Vali İhsan Dede zamanında bulunup kapatıldı.
’’açıklamasında bulununca, geçidin bulunduğu alanın Fis
Kayası’nda olmadığı sonucuna varmış olduk.
İç Kale’de yaptığımız incelemede sur içinde kitabelere
rastlanmadı. Diğer yapılardaki kitabeler
fotoğraflanmasına rağmen surlar hakkında bir ilgi kurulamadı.
Dicle’ye bakan cephede mermere hakk edilmiş kitabe beraberinde
bir satırlık üç bölümden oluşan kitabe tespit edildi.
Daha önce yer alan bir kitabenin sur duvarının yıkılmasıyla
kaybolduğunu belirten mahalle sakinleri Kilise olduğu
kaynaklarda tartışmalı olan yapıdaki kitabenin de bir
bölümünün dökülmesi üzerine yerinin örüldüğünü söyleyince,
mevcut kitabe yerinde görülüp görüntülenmiştir. İç Kale’nin
Fis’te bitimi...
Dağ Kapı’ya kadar uzayan dizinin devamında bazı şekillerle
kitabe taşlarının gelişigüzel burçlarda yerleştirilmesi
herhangi bir açıklama yapmamıza, yorumda bulunmamızı
güçleştirmektedir.
İş yerlerinin yıkımı ve düzenleme sonrası dizide yapılan
onarımlar durdurulmuştur. Diyarbakır Surlar’ında iç alanda
kitabeler sadece İç Kale’de görülür. Kanuni, Arbedaş,
Hastanelere açılan yoldaki eski un fabrikası alanında yer alan
kitabe ve parçaları ile Dağ Kapı’ya varan dizinin küçük kapı
içe dönük alandaki birkaç kitabe, ’’Sadece surların dışında
kitabeler bulunur. ’’iddiasını asılsız kılmaktadır.
DAĞ KAPI-URFA KAPI SUR DİZİSİ
İl Milli
Eğitim Müdürlüğü’nün bulunduğu Fis Kayası’ndan Dağ Kapı’ya
uzanan sur dizisinde burçların bir bölümünün onarımı zamanında
tamamlanmadığı için yarım kalmıştır. Bu alan uzun zaman
lokanta, kahvehane, büfe amaçlı kullanılmıştır.
Büyükşehir Belediyesi’nin Hastaneler Caddesi’nde modern
üslupla iş yerlerine getirdiği yapı değişikliği benimsenmiş,
iş yerleri şekil olarak değişime uğramıştır. 1, derecede sit
alanı olan iş yerlerinin yıkım kararı alınınca bu bölümde
çevre düzenlemeleri yapılmış, günümüzdeki şeklini almıştır.
Dizinin Dağ Kapı’ya kadar olan kısmında 2000’de başlayan
onarımlar kapsamında yer yer küçük çaplı çalışmalar
yapılmıştır. Bu çalışmaların iç cephede yapılmadığı görülür.
Saray Kapı’nın diziyle birleşen bölümünde çevre düzenlemesi
yapılmış ise de sıra boyunca onarımı yapılmamış burç girişleri
dikkat çeker.
Dağ Kapı’nın 1930’lu yıllarda yapılan yıkımdan zarar görmesine
rağmen ana kapının yıktırılmamış olması sevindiricidir. Dağ
Kapı’ya varmadan önce, uzanan dizinin son burcunun dış ve iç
onarımı yapılmıştır. Dağ Kapı’nın 1980’li yıllara kadar atıl
vaziyette durması sonrasında işlev kazanması, sergilere mekân
oluşu, şehrin merkezi alanında kültürel çalışmaların
yansıtılması açısından bir farklılık oluşturmuştur. Dağ
Kapı’nın daha önce itfaiye hizmetlerine mekan oluşu,
bazı tahribata sebebiyet vermiştir. Şehir içi minibüs durağı
olarak kullanılan alt kısmı, durağın kaldırılması ile yeşil
alan ve yaya geçişi şeklinde düzenlenmiştir. Dağ Kapı
Burcu’nun üst katında bulunan Mervani Mescidi, Mervani
hükümdarı Ebû Nasır Muhammed bin Muhammed bin Cehir tarafından
Kitabesine göre hicri 447 yılında yapılmıştır.
Yapının iç giriş yolu değiştirilmiş, giriş yandan verilmiştir.
Kapının iç cephesinde fark edilemeyen katsalı (çeşme) faal
değildir. Kastal yanında bulunan kabirler, eski özelliğini
korumaktadır. Dağ Kapı’nın üç yanının koruma amaçlı demir
parmaklıklarla çevrilmiş olması, ilk etapta gerekli zannedilse
de yapının rahat biçimde gezilmesini engellemekte,
estetik görünümünü bozmaktadır.
Üst kata çıkılan taş basamaklar, asıl biçimi korumak
endişesiyle onarılmamıştır. Girişte sağda kalan basamaklarda
düzenlemeye gidilirken soldaki basamaklardan çıkış oldukça
zordur. Bu ikilemin ortadan kaldırılması gerekir.
Tek Beden, Dağ Kapı ile Urfa Kapı sur dizisi arasındaki
boşlukta yer alır. Bu burç ta resmi amaçlı
kullanılmaktadır. Kültür Bakanlığı-DÖSİM yayınlarının üst
katta satışa sunulduğu burcun alt katı atıl durumdadır. İç
Kale Kültür Merkezi Projesi, uygulamaya geçtiği zaman bu
burçların kültürel amaçlı kullanım hakkı, kültürel çalışmaları
bulunan kuruluşlara verilmelidir. (Bu konu, Surlar Hakkında
Çözüme İlişkin Görüşler’de irdelenmiştir.)
Tek Beden’den Hindli Baba Kapısı’na kadar olan kısmın çevre
düzenlemesi yapılmış ise de onarımın yapılmayışı,
merkezi alanda olması sebebiyle dikkat çekmektedir. Çift
Kapı’ya uzanan ara mesafeden Urfa Kapı dizisine kadar olan
kısımda yeşil alan uygulaması yer alır.
Dağ Kapı-Urfa Kapı sur dizisinde kitabeler, farklı
dönemleri gösterir. Bu çeşitlilik, şehrin tarihi zenginliğinin
ölçüsüdür. Yalnız, Fis’ten Dağ Kapı’ya gelen dizide gerek
surlarda gerek ön yüzü sağlam burçlarda tek yazılı taşlar
dışında kitabelere rastlanmamıştır. Bunun sebebi de
kuşatmaların, savaşların düz olan bu alanda
yoğunlaşmasıdır. Sık sık onarımların yapılması,
kitabelerin kalıcılığını ortadan kaldırmıştır. Tek Kapı (Hindli
Baba )ile başlayan kitabeler, Urfa Kapı’ya kadar
aralıklı yer alır. Şehir ulaşımını oldukça rahatlatan Tek ve
Çift Kapı, sadece otomobil geçişine açık tutulmalıdır. Şehir
içi minibüs ve otobüs geçişleri de Ali Emirî Caddesi-Dağ Kapı
güzergâhında olmalıdır.
Turizme
Yönelik Yayın-Tanıtım Yolları
Diyarbakır Kalesi ile Surları’nın tanıtım levhaları
bulunmamaktadır. Surları, burçları gezen, dolaşan
yabancı-yerli turistlerin bulundukları alanı tanımaları,
dolaştıkları, gezdikleri burçların hangi döneme ait
olduklarını, hangi hükümdar döneminde yapıldıklarını
bilmeleri, bilgi yanlışlıklarına düşmemeleri için bulunan
noktayı tanıtan bilgi levhalarının olmasında yarar vardır.
Şehir içinde önemli burçları gösteren yön işaretlerinin
bulunması zorunluluk haline gelmiştir. Camii, han, hamam ve
kiliseler için de uygulanmalıdır.
Diyarbakır ile ilgili tanıtım broşürlerinin turistik yatırım
yapan kuruluşlarca yeteri kadar hazırlanması dağıtımının
sağlanması gerekir.
Toplu taşımacılığın olduğu alanlarda firma sahiplerinin hem
kendi kuruluşlarının hem de şehrin tanıtımını broşür ve
kitapçıklarla yapmaları şarttır. Gönüllü kuruluşların bunu
yaygınlaştırması gerekmektedir. Kültür-Turizm Müdürlüğünün ve
ilgili birimlerinin tanıtım amaçlı çalışmaları yaygınlaşmalı,
il çapında gezilerin düzenlenmesi sağlanarak, tarihi ve
kültürel değerlerin korunması, tanıtılmasına yönelik
kompozisyon, şiir, makale, fotoğraf yarışmaları
düzenlenmelidir.
Okullar arası bilgi yarışmaları düzenlenerek, tarihi ve
kültürel zenginliklerin öğrencilerce küçük yaşta bilinmesi
hedeflenmelidir.
Sponsor Kuruluşların desteği ile bu çalışmalar
yaygınlaştırılmalı, fuar ve festivaller tanıtım açısından iyi
bir şekilde değerlendirilmelidir. |