Hayat yüksek zekalı ama başarısız
insanlarla doludur. Bu kişiler zekaları yüksek olmasına
rağmen, gerektiği yerde gerektiği gibi davranmamış ve hayatta
kaybetmişlerdir. Örneğin, zekalarını sadece toplumu yermek
için kullanmış veya her şeyi küçümsediklerinden ya da basit
gördüklerinden, uğraşmaya değer bulmamışlar, böylece sıradan
insanların vardıkları beceri ve başarı düzeyine
ulaşamamışlardır. İnsanlarla iyi ilişki
kuramamışlar, belirli bir hedefe doğru gidememişlerdir.
Tembelliklerini yenememiş veya zekalarını kötü amaçlar ve
uğraşlar için kullanmışlardır. Zeka bir güçtür, kullanılmaz ya
da iyi bir amaç için kullanılmazsa, hiç bir işe yaramaz ya da
sadece yıkıcı olur.
Hayatta başarılı olmak için zeki olmak yetmez, duygusal
zekanın da yüksek olması gerekir. Duygusal zeka son yıllarda
yeni bir kavram olarak ileri sürülmüş olmakla beraber, eskiden
beri bilinen akıllı ve uyumlu davranış özelliklerinden başka
bir şey değildir. İnsanlarla iyi iletişim kurmak, ne zaman ne
yapacağını bilmek, fırsatları iyi değerlendirmek, belirli
olumlu bir amaca doğru ilerleyebilmek, kararlı olmak, gelip
geçici esintilerden etkilenmemek gibi nitelik ve becerileri
içerir.
Duygusal zekanın belli başlı özellikleri şunlardır:
• Kendini tanıma: Duygusal zekası yüksek olan kişi,
duygu ve düşüncelerinin, tercihlerinin, eğilimlerinin, zayıf
ve kuvvetli yanlarının farkındadır Yeteneklerini, eğitimin ona
sağladığı donanımı bilir. Bunlara dayanarak kararlar alır,
kendine hedefler seçer, yani seçimleri ve amaçları kendiyle
ilgili gerçeklerle uyumludur.
• Duygularını kontrol edebilme: Anlık başarılardan,
hazlardan uzak durmayı bilir. Sonradan pişman olacağı duygu
patlamalarına kapılmaz, gereksiz atılganlıklar yapmaz.
Karamsar ya da endişeli duygulara kapılmaz, bunların kendisini
yapmayı planladığı işerden uzaklaştırmasına izin vermez.
Bunları yatıştırmak ve özümsemek için bir yol bulabilir.
Düşüncelerini ve eylemlerini belirli bir hedefe odaklayabilir
• Kendiliğinden güdülenme: Kendi hedeflerini kendisi
belirler, başkalarının zorlaması olmaksızın, bunları
gerçekleştirmek için tüm çabasını ve yeteneklerini ortaya
koyar, hedefine kilitlenebilir, bundan heyecan ve zevk duyar.
Hedeflerin peşinden giderken geçici hazlarını erteleyebilir.
Bir sınava girerken ya da bir çalışmayı yürütürken, heyecanını
başarıyı artıracak şekilde kullanabilir. Başarısızlığa
uğradığında umut ve iyimserliğini korur, yeniden deneyebilir.
• Başkalarının duygularını paylaşma: Diğerlerinin
hissettiklerine karşı duyarlıdır. Kendini onların yerine
koyabilir. Böylece karşı tarafın duygularını kavrar ve
derinliği olan, uyumlu bireysel ilişkiler geliştirebilir.
• Toplumsal etkinlik: Kişiler arası çatışmaları
çözmekte başarılıdır. Bir ilişkinin ve grubun nabzını tutar.
Dile getirilmemiş paylaşılan duyguları ifade edebilir. Bir
grubun organizasyonunda liderlik nitelikleri sergiler ve
kişiler bunu doğallıkla kabul eder.
Duygusal zeka kalıtsal özellikler, çocukluk deneyimleri ve
öğrenme sonucu oluşur. Bir diğer deyişle, duygusal zekayla
ilgili becerilerin çoğu öğrenme ve alıştırmayla
geliştirilebilir. İleri yaşlarda davranış kalıplarının
değiştirilmesi zor ya da imkansızdır. Mümkün olsa bile, kişi
becerilerini kullanacağı alanı ve zamanı yitirmiştir. Buna
karşılık çocukluk ve ilk gençlikte kazanılan tepki biçimleri
ve beceriler yaşam boyu sürer, bu nedenle duygusal zekanın
geliştirilmesi en iyi fırsatın çocuklu dönemi olduğu
söylenebilir.
Türkiye Ruh Sağlığı Profili Araştırması
Çocuklardaki davranış ve duygusal sorunlar ile yetişkinlerdeki
ruhsal bozukluklar toplumda yaygın olarak görülmelerine karşın
yeterince tanınmamaktadır. Yapılan epidemiyolojik çalışmalar,
yetişkinlerde her 4-5 kişiden birinde tedavi gerektirecek
düzeyde ruhsal hastalık bulunduğunu, çocuk ve gençlerde ise
davranış ve duygusal sorunların yaygın olduğunu
göstermektedir. Toplumda bir ruhsal hastalığı olan bireylerin
ya da sorunlu çocuğu olan ailelerin pek azı tedavi için
başvurmakta, başvuranların büyük çoğunluğuna tanı konamamakta,
tanı konanların ise küçük bir grubu etkili tedavi
alabilmektedir. Ruhsal hastalıkların eskiden çok iyi
bilinmeyen bir yönü de yol açtıkları ''yeti-yitimi''dir
Sadece ağır akıl hastalıkları değil, depresyon ve bunaltı
bozuklukları gibi sık görülen ruhsal rahatsızlıklar da kişinin
iş, eğitim ve sosyal yaşantısında ciddi sorunlar yaşamasına,
belirgin iş gücü kaybına yol açmaktadır. Ruhsal hastalıkların
neden olduğu yeti-yitiminin bedensel hastalıkların neden
olduğundan daha az olmadığı bilinmektedir. Bu da ruhsal
hastalıkların önlenmesi ve tedavisinin ne denli önemli
olduğunu göstermektedir.
Standart değerlendirme araçlarının kullanımının yaygınlaşması
kültürler arası karşılaştırmaları mümkün kılarak çocuk ve
erişkin ruh sağlığı sorunlarının daha iyi anlaşılmasını
sağlamaktadır. Ruh sağlığı hizmetlerinin planlanmasında ruhsal
sorunların yaygınlığı ve ilişkili faktörlerin iyi bilinmesi
temel önem taşır. Bu bilgiler ise geçerliliği ve güvenilirliği
sınanmış değerlendirme ölçeklerinin kullanıldığı, iyi
düzenlenmiş epidemiyolojik araştırmalarla elde edilebilir.
Sağlık Bakanlığı Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün
başlattığı “Türkiye Ruh Sağlığı Profili” araştırması yukarıda
sözü edilen nedenlerle erişkinlerde sık görülen ruhsal
hastalıkların, çocuk ve gençlerde davranışsal ve duygusal
sorunların yaygınlığı, demografik değişkenlerle ilişkisi,
ruhsal ve bedensel sorunların neden olduğu yeti-yitimi ve
bireylerin ruh sağlığı hizmetini kullanımlarıyla ilgili bilgi
toplamayı amaçlamıştır.
Türkiye Ruh Sağlığı Profili Araştırması tabakalı, çok aşamalı,
kümeli, olasılık örneklemesidir. Son aşamada seçilen birim
olan kümenin her tabakada seçilme olasılığı eşit olduğu için
araştırma kendinden ağırlıklıdır. Tabakalar Türkiye’nin 5
demografik bölgesi ve 3 yerleşim yeri tipinin (il, ilçe, köy)
çaprazlanmasıyla oluşturulmuştur Araştırmanın bulguları 15
tabaka ve 4 büyük kentimiz ile bunların herhangi bir şekilde
birleştirilmesiyle elde edilen toplum kesimlerine
genellenebilir.
Araştırmada saha çalışması için il denetçileri örnekleme çıkan
illerde görev yapan Ruh sağlığı Şube Müdürleri ya da Ruh
Sağlığı Şubesinden sorumlu Sağlık Müdür yardımcısından,
görüşmeciler ise sağlık ocaklarında görev yapan doktor, ebe,
hemşire ve devlet hastanelerinde çalışan psikolog ve sosyal
hizmet uzmanlarından oluşmuştur. İl denetçisi ve
görüşmecilerin eğitimi iki aşamada iki ayrı grup halinde
yapılmıştır. Alan çalışması da iki aşamada
gerçekleştirilmiştir. Birinci aşamada Aralık 1995 - Ocak 1996
tarihleri arasında İç Anadolu ve Güney Anadolu bölgeleri,
ikinci aşamada ise Nisan-Mayıs 1996 tarihleri arasında Batı,
Kuzey ve Doğu Anadolu bölgelerinden örnekleme çıkan illerde
alan çalışması yapılmıştır.
Annelerden elde edilen bilgilere göre 2-3 yaş grubu çocuklarda
sorun davranışların görülme sıklığı %109, 4-18 yaş grubunda
%113 olarak bulunmuştur. Öğretmenlerden elde edilen bilgilere
göre 5-18 yaş grubunda sorun davranış oranı %116, gençlerin
kendilerinden elde edilen sonuçlara göre ise %119’dur Her üç
bilgi kaynağından elde edilen bilgiler doğrultusunda
toplumumuzda İçe Yönelim sorunlarının Dışa Yönelim
sorunlarından daha fazla olduğu görülmektedir. Şehirlerde
ruhsal hastalık görülme oranı, kasaba ve köylerden yüksektir
Coğrafi bölgelere göre ruhsal hastalık dağılımı farklılık
göstermektedir. Genel olarak çocuk ve gençlerde sorun
davranışların yaklaşık %11 olarak bildirilmesine karşın, 2-3
yaş grubu çocuğu olan ailelerde ruh sağlığı hizmetine başvuru
hiç yoktur; 4-18 yaş grubunda bu oran % 02 olarak bulunmuştur
11-18 yaş grubundaki gençlerin %5’i davranış ya da duygusal
sorunlarından dolayı yardıma ihtiyaç duyduklarını
belirtmelerine karşın, başvuru oranı % 03 olarak bulunmuştur.
Erişkinlerle ilgili verilere göre son 12 ayda herhangi bir
ruhsal rahatsızlığı olan kişi oranı %172’dir. Kadınlarda
ruhsal rahatsızlık görülme oranı erkeklerin iki katı fazladır.
Eğitim, medeni durum gibi değişkenler ruhsal hastalık
yaygınlığını etkilemektedir. Şehirlerde ruhsal hastalık
görülme oranı, kasaba ve köylerden daha fazladır. Coğrafi
bölgelere göre ruhsal hastalık dağılımı da farklılık
göstermektedir. Batı bölgesinde oranlar en yüksektir. Ruhsal
hastalık varlığının belirgin olarak iş gücü kaybına, işe
gidememeye yol açtığı ve bu kaybın bedensel hastalığı olanlara
göre daha fazla olduğu görülmüştür. Deneklerin son bir yıl
içinde ruhsal şikayetlerle tedavi başvurusu yapma oranı
%47’dir. Başvuru oranları kadınlarda erkeklere göre iki kat
daha fazladır. Ruhsal nedenle ilk başvurulan kişi sıklık
sırasına göre psikiyatri uzmanı (%39), psikiyatri dışı uzman
(%33), pratisyen (%21) ve hocadır (%36). Araştırma anında
psikotrop ilaç kullanma sıklığı %5’tir. İlaç kullanım oranı
kadınlarda erkeklere göre iki kat daha fazladır. Araştırma
anında kullanılan ilaçların üçte ikisi antidepresanlar, dörtte
biri sedatif/hipnotiklerdir
Türkiye Ruh Sağlığı Profili bulguları ruhsal hastalıkların
yaygınlığı ve sonuçlarıyla ilgili önemli bilgiler
sağlamaktadır. Araştırma ruhsal hastalıklarla ilgili Türkiye
nüfusunu temsil eden ilk çalışma olması, çok sayıda ruhsal
sorunun taranmış olması, hem çocuk hem erişkin örneklemini
içermesi gibi nedenlerle önemlidir. |