SUNUŞ
Son yıllarda, dünya
genelinde toplum bilimleri ile ilgili alanlarda sıkça
karşımıza çıkmaya başlayan etnisite, etnik gruplar,
etnik kimlik, azınlıklar, azınlık
diller ve kültürler gibi kavramlar, Türkiye-Avrupa Birliği
ilişkileri sürecinde Türkiye’de de konuşulmaya ve tartışılmaya
başlanmıştır. Türkiye Cumhuriyeti
sınırları içinde etnik kimlik, azınlık diller ve kültürler
gibi tartışmalara konu olan unsurlardan biri de, Çarlık
Rusyası tarafından 19. yüzyıl ortalarında başlayıp 20. yüzyıl
başlarına kadar devam eden bir süreçte Osmanlı
İmparatorluğu’na sürgün edilerek, Anadolu’ya, Balkanlara ve
Orta Doğu’ya yerleştirilen Kafkasya göçmenleridir.
Kesintisiz olarak 270 yıl
süren ve 1864 yılında Rusya’nın Kafkasya’yı işgali ve Kafkasya
halklarının hürriyetlerini ellerinden almasıyla sonuçlanan
Kafkas-Rus savaşlarının ardından, değişik kabilelere mensup
bir buçuk milyondan fazla Kafkasyalı göç yollarına düşmüş ve
âdeta bir soykırım halini alan bu sürgün hareketi neticesinde
Osmanlı İmparatorluğu topraklarına sığınmıştır.
Farklı etnik kökenlere ve
farklı dillere sahip olan Kafkasya göçmenleri, gerek Osmanlı
İmparatorluğu’nun resmî kayıtlarında, gerekse onları
aralarında misafir eden Anadolu halkının dilinde Çerkesler
adıyla tanınmış; dış görünüm, giyim-kuşam, âdet-gelenek
yönünden birbirine çok benzeyen Kafkas göçmenleri, Çerkes
adı altında tek bir halk veya etnik grup gibi kabul
edilmiştir.
Aslında birbirinden son
derece farklı, çeşitli dillerde konuşan ve Abhaz,
Adige, Karaçay-Malkar, Oset, Çeçen-İnguş ve
Dağıstan etnik alt kimliklerini taşıyan Kafkasya
göçmenlerinin tek bir halkmış gibi algılanmalarına sebep olan
etken, onların ortak değerleri olan kültürleridir.
Asırlar boyunca
kahramanca savaşarak, Rusya İmparatorluğu’nun sıcak denizlere
inmesini ve Osmanlı İmparatorluğu için bir tehdit
oluşturmasını engelleyen Kafkasyalılar, Sovyet ihtilaliyle
birlikte kurulan yeni düzen içersinde küçük etnik gruplara,
sözde özerk bölgelere ve cumhuriyetlere bölünerek,
aralarındaki birlik ve dayanışma duygusu zayıflatılmıştır.
Dünya üzerinde son
yıllarda meydana gelen siyasî ve ekonomik gelişmeler,
Kafkasya’yı Türkiye açısından son derece önemli stratejik bir
bölge haline getirmiş, ancak siyasî ve ekonomik kararlara
temel oluşturacak tarihî ve sosyolojik bilgi ve tahlillerin
eksikliği yüzünden, Türkiye Kafkasya’daki gelişmeleri
anlamakta güçlük çekerek, sağlıklı bir biçimde
değerlendirememiştir.
Gerek Türkiye’nin Orta
Asya pazarlarına ve Hazar bölgesi enerji kaynaklarına
açılabilmesi, gerekse Kafkasya’da yaşamakta olan çok çeşitli
etnik gruplarla arasında mevcut olan tarihî ilişkiler ve
sınırları içinde Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak
yaşamakta olan Kafkas kökenli nüfus açısından, Türkiye’nin
Kafkasya’ya ve orada meydana gelen olaylara ilgisiz kalması
düşünülemez. Bu sebeplerden dolayı, Türkiye’nin kalıcı ve
gerçekçi bir ‘Kafkasya Politikası’ belirlemesi zorunludur.
21. yüzyılda, toplumlar
arasındaki siyasî ve ekonomik farklılıkları açıklamada ve
anlamada kültür giderek daha fazla başvurulan bir
faktör olmaktadır.
Kafkasya’nın etnik ve
sosyal yapısını, Kafkas halklarının özgürlük ve bağımsızlık
ideallerini karakterize eden kültürlerini derinlemesine analiz
ve idrak etmeden, Kafkasya’yı ve Kafkas halklarını anlamak
mümkün değildir. Dolayısıyla, Kafkasya hakkında strateji ve
politika üreteceklerin öncelikle bunu göz önünde
bulundurmaları kaçınılmazdır.
Prof. Dr. Ufuk TAVKUL
ANKARA 2009
İÇİNDEKİLER
Sunuş
GİRİŞ
BÖLÜM I
TEORİK ÇERÇEVE
BÖLÜM II
COĞRAFİ YAPI-NÜFUS
Kafkasya’nın Fizikî
Coğrafyası ve Nüfus Kompozisyonu
Abhazya
Adigey-Kabardey
Karaçay-Malkar
Osetya
Çeçen-İnguş
Dağıstan
Kafkasya Halklarının
Nüfusları
Kafkasya Adının Kökeni
Kafkasya’nın Jeopolitik
Önemi
BÖLÜM III
TARİHÎ PERSPEKTİF İÇİNDE
KAFKASYA
Tarih ve Sosyoloji
Tarih Öncesi
Anadolu-Kafkasya Kültürel İlişkileri
Andronova Kültürü
Kimmerler
İskitler
Kafkasya’da Yunan-Roma
Kolonileri
Hunlar-Bulgarlar
Alanlar
Hazarlar
Kıpçaklar
Kafkas-Rus Savaşları
BÖLÜM IV
KAFKASYA’DAKİ ETNİK
TOPLULUKLAR
Abhazlar-Abazalar
Adigeler
Abzehler
Şapsığlar
Bjeduğlar
Natuhaylar
Janeler
Temirgoylar
Besleneyler
Kabardeyler
Karaçay-Malkarlılar
Osetler
Çeçen-İnguşlar
Dağıstan Halkları
Lezgiler
Dargılar
Laklar
Avarlar
Kumuklar
BÖLÜM V
KAFKASYA HALKLARI
ARASINDA ETNİK İLİŞKİLER
Kafkasya Halkları
Arasında Etno-Linguistik Etkileşim
Kafkasya Halkları
Arasında Etnik Bütünleşme
Bazı Kafkas Soylarının
Etnik Kökenleri
Etnik İlişkiler Açısından
Kafkasya’da Soy-Klan Örgütlenmesi
Ataerkil Toplumlarda Soy
Örgütlenmesi
Kafkasya Toplumlarında
Soy Örgütlenmesi
Kafkasya Toplumlarında
Soy Adları ve Soy Damgaları
Etnik İlişkiler Açısından
Kafkasya’da ‘Atalık’ Geleneği
BÖLÜM VI
SOSYAL YAPI
Toplumsal Sınıfların
Ortaya Çıkışı
Kafkasya Toplumlarında
Sosyal Tabakalaşma
Kabardey ve Adigey’de
Sosyal Tabakalaşma
Karaçay-Malkar’da Sosyal
Tabakalaşma
Abhaz ve Abazalarda
Sosyal Tabakalaşma
Osetlerde Sosyal
Tabakalaşma
Diğer Kafkas
Toplumlarında Sosyal Tabakalaşma
Kafkasya’daki Sosyal
Tabakalaşma Sisteminin Analizi
BÖLÜM VII
GELENEKSEL HUKUK
Sosyolojik Yönden
Geleneksel Hukuk
Kafkasya Toplumlarında
Geleneksel Hukuk
Karaçay-Malkar’da
Geleneksel Hukuk
Adige, Abhaz, Çeçen-İnguş
ve Dağıstan Toplumlarında
Geleneksel Hukuk
BÖLÜM VIII
AİLE
Aile Kavramı
Kafkasya Toplumlarında
Aile
Abhazlarda Aile Yapısı
Adigelerde Aile Yapısı
Karaçay-Malkarlılarda
Aile Yapısı
Aile İçi İlişkilerde
Sakınma Gelenekleri
Evlenme Düğün
Törenlerindeki Gizlenme Geleneği
Eşler Arasında Sakınma
Geleneği
Anne-Baba İle Çocukları
Arasındaki Sakınma Gelenekleri
Kadın İle Eşinin
Akrabaları Arasındaki Sakınma Gelenekleri
Erkek İle Eşinin
Akrabaları Arasındaki Sakınma Gelenekleri
Sakınma Geleneğinin
Ortaya Çıkışı ve Fonksiyonları
BÖLÜM IX
DİN VE ESKİ İNANÇLAR
İlkel Toplumda Dinî
İnançların Doğuşu
Totemizm
Kafkasya’da Eski İnançlar
ve Din
Karaçay-Malkar’da Eski
İnançlar
Adigelerde Eski İnançlar
Abhazlarda Eski İnançlar
Osetlerde Eski İnançlar
Çeçen-İnguş ve
Dağıstan’da Eski İnançlar
Kafkasya’da Eski
İnançlarla Semavî Dinler Arasındaki Çatışma
SONUÇ
KAYNAKÇA
DİZİN
SÖZLÜK
SOY DAMGALARI
Abaza
Soy Damgaları
Abhaz
Soy Damgaları
Adige
Soy Damgaları
Abzeh Soy Damgaları
Besleney Soy
Damgaları
Bjeduğ Soy Damgaları
Hatukay Soy
Damgaları
Mehoş Soy Damgaları
Ubıh Soy Damgaları
Kabardey Soy
Damgaları
Şapsığ Soy Damgaları
Temirgoy Soy
Damgaları
Karaçay-Malkar
Soy Damgaları
Oset
Soy Damgaları
GİRİŞ
(11-14.
sayfalar)
KAFKASYA NERESİDİR?
Karadeniz ile Hazar Denizi arasında Doğu-Batı
paralelinde uzanan ve yüksekliği orta kısımlarında beş bin
metreyi aşan sıradağlar günümüzde Kafkaslar adıyla
tanınmaktadır.
Bugün siyasî, coğrafî,
etnik ya da kültürel sınırlar açısından ele alındığında,
karşımıza birbirinden farklı sınırlara sahip bir kaç Kafkasya
tanımı çıkmaktadır. Coğrafyacılar Kafkasya’yı Kuzey ve Güney
olmak üzere ikiye bölmüşler; bölgenin tarihî, etnik,
sosyolojik yapısını derinlemesine bilmeyen siyaset bilimcileri
de bu bölünmeyi kabul ederek, Kuzey Kafkasya - Güney
Kafkasya isimlerini literatüre sokmuşlardır. Bu tarife
göre Kuzey Kafkasya denildiğinde, bugün Rusya Federasyonu
sınırları içinde kalan sözde özerk Adige, Karaçay-Çerkes,
Kabardin-Balkar, Kuzey Osetya, Çeçenistan, İnguşetya ve
Dağıstan Cumhuriyetleri akla gelmektedir. Yine bu tarife göre,
Güney Kafkasya ise Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan
Cumhuriyetleri ile Abhazya, Acara, Dağlık Karabağ, Nahçivan
Özerk Cumhuriyetleri ve Güney Osetya bölgesinden oluşmaktadır.
Ancak masa başında
uydurulmuş olan Kuzey Kafkasya - Güney Kafkasya isimleri o
bölgenin tarihî, etnik, sosyolojik ve kültürel gerçeklerine
uymamaktadır. Bilimsel açıdan gerçekte tek bir Kafkasya
vardır, o da bugün pek çok çevre tarafından Kuzey Kafkasya
olarak adlandırılan bölgedir. Fakat bu sınırlandırma da eksik
kalmaktadır, çünkü bugün siyasî açıdan Gürcistan’a bağlı olan
Abhazya ve Güney Osetya da etnik ve kültürel açıdan
Kafkasya’nın bir parçasıdır ve tarih itibariyle de Kafkasya’ya
dahildir. Güney Kafkasya tabiri ise tamamen uydurmadır.
Bu bölgenin literatürdeki asıl adı Kafkas Ötesi’dir.
Rusların bu bölgeye verdikleri Zakavkaz, İngilizlerin
verdikleri Transcaucasus, Osmanlı ve Arapların
verdikleri Mavera-i Kafkasya adları Güney Kafkasya
değil, Kafkas Ötesi anlamındadır (Tavkul 1997: 11).
Dolayısıyla Kafkasya,
Kafkas Halkları adı verilen Adige, Abhaz-Abazin,
Kabardey, Karaçay-Malkar, Oset, Çeçen-İnguş
ve Dağıstan halklarının yaşadığı etnik ve kültürel
coğrafyanın adıdır. Kafkas halkları yüzyıllar boyunca aynı
coğrafyada benzer tarihî, etnik ve sosyo-kültürel şartlar
altında birbirlerinden etkilenmişler ve birbirleriyle
karışarak akraba topluluklar haline gelirken, ortak bir Kafkas
kültürü etrafında birleşmişlerdir. Bu bakımdan, Kafkasya
halkları toplumsal yapı ve kültür açısından Kafkas Ötesi’ndeki
milletlerden oldukça farklı özellikler taşımaktadırlar.
Tarihî, etnik ve sosyo-kültürel sınırlar açısından ele
aldığımızda bu bölgeyi Kuzey Kafkasya-Güney Kafkasya biçiminde
değil, Kafkasya - Kafkas Ötesi biçiminde tanımlamak ve
değerlendirmek doğru olacaktır.
Jeopolitik ve
jeostratejik konumuyla Kafkasya, her dönemde uluslararası
siyaset alanında önemini ve değerini korumuştur. Tarihî,
siyasî, kültürel ve ekonomik açılardan Türkiye ile yakın
ilişki içinde olan ve Türkiye için büyük önem taşıyan Kafkasya
konusunda siyasî, sosyal, ekonomik, stratejik politikalar
üretebilmek için Kafkasya’yı ve Kafkas halklarını yakından
tanımak gerekir. Özellikle, Kafkasya’nın etnik ve sosyo-kültürel
yapısındaki Türk unsurları dikkate alınmadan, Türkiye’nin
yararına bir Kafkasya politikası oluşturmak mümkün değildir.
Bu bakımdan, Kafkasya’nın etnik yapısının oluşumu ayrıntılı
bir biçimde tahlil edilerek, sosyo-kültürel yapısının etnik ve
tarihî kökenleri ortaya çıkarılmalıdır.
Sovyetler Birliği’nin
dağılmasıyla birlikte Kafkasya’da başgösteren etnik çatışmalar
bu bölgeyi dünyanın gündemine sokmuştur. Önce Güney Osetya ve
Abhazya’da meydana gelen bağımsızlık hareketlerini Oset -
İnguş etnik çatışması izlemiş, bu arada Karaçay-Malkarlılar
ile Kabardeyler ve Rus Kazakları arasındaki küçük çatışma ve
gerginlikler de her an patlayabilecek büyük bir etnik
çatışmanın habercisi olmuştur. Dağıstan’da Kumuklarla Avarlar
arasındaki etnik çatışmaları Lezgilerin Azerbaycan’dan toprak
talep etmeleri izlemiş ve nihayet Çeçenlerin Rusya’dan
bağımsızlıklarını ilan etmeleriyle, Kafkasya’da kanlı savaşlar
baş göstermiştir.
Gerek Abhaz - Gürcü
savaşına, gerekse Çeçen - Rus savaşına Kafkasya’nın her
tarafından gönüllü savaşçıların katılması, Kafkasya halkları
arasındaki Birleşik Kafkasya idealinin
yaşadığını göstermesi açısından önemlidir. Ancak bu birliğin
sağlanması engellenmek istenmekte, Kafkasya halkları
arasındaki ayrılıkçı hareketler desteklenmekte ve Kafkasya
halkları farklı etnik gruplara bölünerek her biri diğerine
karşı kışkırtılmaktadır.
Kafkasya’daki
istikrarsızlık Türkiye’yi ekonomik ve siyasî açılardan olumsuz
yönde etkilemektedir. Bu bakımdan Türkiye’nin Kafkasya’daki
halkların birliğini destekleyici yönde politikalar üreterek,
bölgedeki etnik grupların tarih, etnik ve sosyo- kültürel yapı
açısından birbirleri ile akraba milletler olduklarını
belgeleyecek araştırmalar yapması gerekmektedir.
Kafkasya halkları
arasındaki etnik ve kültürel birliğin vurgulanması ve Kafkasya
halklarının yüzlerce yıllık bir tarihî süreç sonunda akraba
milliyetler haline geldiklerinin belirlenmesi Türkiye ile
Kafkasya halkları arasında daha rahat iletişim kurulmasını
sağlayacak ve bazı dış güçlerin bölgede yaratmaya çalıştıkları
etnik ayrılık ve çatışmaların son bulmasına yardımcı
olacaktır.
Bir ‘Etnik ve Sosyo-Kültürel
Yapı’ araştırması olan çalışmamız, tarihî süreç içinde
Kafkasya’da ortaya çıkan etnik grup ve milliyetlerin meydana
getirdikleri sosyo-kültürel yapının kökenlerini ve gelişimini
inceleme gayesini gütmektedir. Konuya tarihî perspektiften
yaklaşılarak, Kafkasya’da etkili olan çeşitli kavim ve
medeniyetlerin buradaki etnik grupların oluşumundaki
rollerinin belirlenmesi amaçlanmakta ve sosyal tabakalaşma,
geleneksel hukuk, aile, din ve eski inançlar gibi kurumlar ele
alınarak, sosyo-kültürel yapının tarihî kökenlerinin ortaya
konması düşünülmektedir.
Kafkasya yüzyıllar
boyunca pek çok kavim ve medeniyetin göç ve istilâ
hareketlerine maruz kalmıştır. Birbirinden farklı elliden
fazla dil ve lehçenin konuşulduğu Kafkasya’da, her dil
grubunun çevresinde bir etnik kimlik oluşmuş ve kendilerini
komşularından ayıran farklı etnik gruplar ortaya çıkmıştır.
Her grup kendine özgü bir sosyo-kültürel yapı geliştirmiştir.
Ancak yüzyıllar boyunca bir arada yaşayan bu etnik gruplar
arasında etnik ve kültürel temasların gerçekleşmemesi
imkânsızdır. Kültürel yayılma (difüzyon) ve kültürleşme
sonucunda Kafkasya halklarında benzer sosyo-kültürel yapılar
gelişirken, göç, savaşlar, kan davaları, ekonomik zorluklar,
sosyal baskılar sebebiyle etnik gruplar arasında da bir
hareketlilik yaşanmış ve asimilasyon ve amalgamasyon yoluyla
Kafkasya halkları büyük ölçüde birbirleriyle karışmışlardır.
Araştırmamızda ileri
sürdüğümüz varsayım, Kafkasya halklarının etnik açıdan
birbirleri ile karışarak akraba milliyetler haline geldikleri
ve birbirlerinden etkilenerek benzer sosyo-kültürel yapılar
oluşturdukları yönündedir.
Kafkasya’nın etnik ve
sosyo-kültürel yapısının kökenlerine yönelik olan
araştırmamız, öncelikle tarih, etnik yapı, kültür teorileri
üzerine oturtulmuştur. Bu amaçla, önce geniş bir literatür
taraması yapılarak konu ile ilgili teoriler ve bilgiler
toplanmıştır. 1990-2000 yılları arasında Kafkasya’ya
yaptığımız inceleme-araştırma gezilerimizde elde ettiğimiz
doküman ve kaynaklar, araştırmamızda geniş ölçüde
değerlendirilmiştir.
Tarihî bir süreç içinde
ele alınan etnik yapı ve sosyo-kültürel yapı, sosyal olaylar
arasındaki karşılıklı ilişkiler açısından incelenmiştir.
Sosyal hayatın evrensel kalıpları olarak adlandırılan sosyal
organizasyon, hukuk kalıpları, aile, din gibi kurumlar ele
alınarak, Kafkasya halkları arasında benzer bir sosyo-kültürel
yapının olup olmadığını araştırılmıştır. Bir toplumla ilgili
kültür kalıpları her şeyden önce o toplumun değer ve
normlarının damgasını taşır gerçeğinden hareketle, Kafkasya
halklarının sosyo-kültürel yapılarında, özellikle aile içi
ilişkilerde ve eski inançlara dayalı toplumsal norm ve
davranışlarda dikkati çeken kültür kalıplarının kökeni ve
Kafkasya halkları arasındaki yayılışı araştırılmıştır.
TEORİK ÇERÇEVE
(17-22. sayfalar)
Araştırmamıza konu olan
Kafkasya halklarının bugün sahip oldukları sosyo-kültürel ve
etno-sosyolojik yapıyı iyi anlamak ve açıklayabilmek için,
onların tarihî geçmişlerini ve eski tarihî devirlerden
günümüze kadar geçirdikleri dönemleri ve gelişmeleri bilmek
gerekir. Kafkasya halklarının sosyo-kültürel yapılarının tarih
perspektifi içinde değerlendirilmesi bu sosyo-kültürel yapının
etnik kökenlerinin ortaya çıkarılması açısından da önemlidir.
Kafkasya tarihi, genel
Türk tarihinden ayrı düşünülemez. Sistemli bir biçimde
incelendiğinde Türk tarihinin bir bütünlük arz ettiği
görülmektedir. Kafkasya halklarının etno-sosyolojik yönden
tarihî geçmişlerinin araştırılmasında öncelikle Kafkasya ve
çevresinde yüzyıllar boyunca hâkimiyet kurmuş olan Türk kavim,
devlet ve boylarının tarihlerinin ele alınması gereklidir.
Kimilerine göre Hint-Avrupa, kimilerine göre ise Proto-Türk
kavimlerinden olan Kimmerler ve İskitlerden sonra M.Ö. 120’li
yıllardan itibaren Kafkasya’da egemen olan Hun Türkleri ve
onların Kafkasya’da yerleşen bir kolu olan Kuban Bulgarları,
bu araştırmanın ilk basamağını oluşturmaktadır. Daha sonraki
yüzyıllarda Kafkasya’da hâkimiyet kuran Hazarların, Alanların
ve Kıpçakların tarihleri de Kafkasya halklarının etnik ve
sosyo-kültürel yapısının kökenine yönelik araştırmalarda en ön
sırada yer almaktadır.
Kafkas halklarının
tarihleri bir arada düşünülmeli ve gözden geçirilmelidir.
Yüzyıllar boyunca aynı coğrafyada yaşayan çeşitli Kafkas
halkları arasında etnik ve kültürel yönden büyük bir karışma
ve bütünleşme meydana gelmiştir. Özellikle Kabardey, Abhaz,
Abaza, Karaçay-Malkar, Oset ve Gürcü-Svan halkları arasında
etnik ve kültürel yönlerden büyük ölçüde bir karışma
mevcuttur. Kumuk, Avar, Lezgi, Çeçen halkları arasında da bu
tür etnik karışmaların ileri derecede olduğu görülmektedir.
Araştırmamızın önemli bir bölümünü teşkil eden, Kafkas
halkları arasındaki kültürleşme hadisesinin tespiti ve
açıklanması yönünden Kafkas halklarının tarihlerinin de
incelenmesi büyük önem taşımaktadır.
Kafkasya halklarının
sosyo-kültürel yapısındaki farklılaşmayı tayin eden etno-sosyal
olaylar çeşitli olmakla birlikte, bu sürecin teşekkülünde
coğrafya, değişik kültür kalıplarıyla çatışma, ekoloji gibi
unsurlar rol oynamıştır.
Coğrafya faktörleri göz
önüne alınmaksızın sosyal olaylar analiz edilmeye kalkışılırsa
eksik bir iş yapılmış olur. Sosyal hayat alanı ile coğrafî
çevre arasındaki ilişki şekilleri coğrafî faktörlerin etkisi
altında çevresel özellikler gösterir. Çevre şartları bazı
sosyal faaliyetleri ve ilişkileri gerektirir ve hatta sosyal
davranışları belirtir. Coğrafî çevrelerinin imkânlarını
değiştirmeye çalışan insan toplulukları, değiştiremedikleri
hususlarda kendi hayat tarzlarını ona uydurmaya çalışmışlardır
(Nirun 1991:10).
Kafkasya halklarının
sosyo-kültürel yapılarının da belirli bir ölçüde coğrafî
şartlar altında şekillendiği düşünülebilir. Kafkasya’nın sarp
dağlarla, sık ormanlarla, geniş düzlüklerle kaplı bölgeleri
Kafkas halklarının hayat tarzlarını etkilemiş ve buna bağlı
olarak sosyo-kültürel yapılarını şekillendirmiştir.
İnsan grupları arasındaki
fizikî türden farklılıklar, farklı toplumsal ya da kültürel
grupların birbirleriyle bir araya gelme derecelerine bağlı
olan nüfusun karışmasıyla ortaya çıkarlar. İnsan nüfus
grupları bir süreklilik gösterir. Nüfus içindeki, görünür
fizikî özellik farklılıkları, bunlar arasındaki çeşitlilik
kadar fazladır. Bu olgular yüzünden pek çok biyolog,
antropolog ve sosyolog ırk kavramının tamamen bırakılması
gerektiğine inanmaktadır (Giddens 2000: 226).
Biyo-sosyal yapı yönünden
ele aldığımızda Kafkas sosyo-kültürel yapısının kökeninde,
oluşumunda ve gelişmesinde nüfus ve ırk faktörlerinin önemli
derecede rol oynadıkları görülmektedir. Kafkasya halklarının
tarihlerini incelediğimizde, Kafkasya halklarını oluşturan
çeşitli soy ve klanların çok eski dönemlerden itibaren
birbirleriyle ilişki içine girdiklerini, nüfuslarını komşu
Kafkas halklarından gelen unsurlarla beslediklerini
görmekteyiz. Nüfus ve ırk yönünden komşu Kafkas halklarıyla
karışmanın izleri Kafkas sosyo-kültürel yapısında kendini
göstermektedir. Ancak bu karışma tek yönlü değil,
karşılıklıdır. Dolayısı ile bütün Kafkas halklarının sosyo-kültürel
yapıları da bu karşılıklı nüfus ve ırk karışımının etkisinde
şekillenmiştir. Bugün Kafkasya halkları arasında kesin
fizikî-antropolojik sınırların olmayışı ve dillerin
farklılığına rağmen ulaşılan kültür birliği, tarihin çok eski
dönemlerinden itibaren Kafkasya halkları arasında süre gelen
nüfus ve ırk karışımını belgelemektedir.
Bir kültür içinde her
zaman var olduğuna inanılan, sosyal olarak bir nesilden
diğerine sözlü anlatma yollarıyla aktarılan alışkanlıkların,
normların toplamı gelenek adını alır. Gelenekler bir
insanın bütün davranışlarını düzenlerler. İnsan beşikten
mezara eski alışkanlıklarının esiridir. Hayatında hiç birşey
özgün ve orjinal değildir (Park-Bourgness 1969:100).
Âdetler, örfler,
görenekler ve gelenekler sosyal grupların dinamik merkezler
olmalarına hizmet ederlerken, sosyal organizasyonların
teşekkülüne de yardım ederler. Âdetler, örfler, görenekler ve
gelenekler bireyleri sosyal hayat alanına ve sosyal yapının
gruplarına intibak ettirmede çok önemli bir yer tutarlar (Nirun
1981:153).
Kafkasya halkları
arasında yüzlerce yıllık tarihî süreç içinde meydana gelen
kültürleşme ve kültürel yayılma, Kafkasya halklarının sosyo-kültürel
yapısının oluşmasında ve şekillenmesinde son derece etkili
olmuştur.
Kültürleşme için iki ya
da daha çok kültürün birbirleriyle uzun süreli temas ve
etkileşimde bulunmaları gerekmektedir. Kültürleşme sürecinde,
temas içinde bulunan kültür gruplarından biri diğerine oranla
baskın olsa bile neticede her iki sistem de bu kültür
ilişkisinden etkilenmekte ve değişmektedir. Dolayısıyla
Kafkasya halklarının birbirleriyle giriştikleri kültürel
temaslardan tek yönlü etkilendikleri düşünülemez. Her etnik
grup ya da halk çevrelerindeki halkların sosyo-kültürel
yapılarının değişmesinde ve şekillenmesinde etkili
olmuşlardır. Bu kültürleşme süreci sonunda Kafkasya halkları
arasında benzer sosyal ve kültürel yapılar oluşmuştur.
Kültürel yayılma yolu ile
Kafkasya halkları arasında yayılan kültürel özellikler her
halkın kendi coğrafî çevresi ve sosyal yapısı içinde yeniden
biçimlendirilmiş ve kendi kültürlerine uyarlanmıştır. Böylece
dış görünüşte aynı, ancak bölgelere ve halklara göre küçük
nüanslar arz eden bir ‘Kafkas kültürü’ meydana
gelmiştir. Bu kültürün oluşumunda Kafkasya’yı yüzyıllar
boyunca hâkimiyetleri altında tutan eski Türk ve Hint-Avrupa
kavimleri ile Kafkasya’nın yerli halklarının kültürel payları
vardır.
Bir sosyo-kültürel
yapının etnik kökenleri ile ilgili olarak asimilasyon bir
süreç olarak ele alınmalıdır. Asimilasyon sürecinde karşı
karşıya gelen her iki grubun da sosyal yapıları bir bütün
olarak incelenmelidir.
Bugün Kafkasya’da yaşayan
Abhaz-Abaza, Adige- Kabardey, Karaçay- Malkar, Oset, Çeçen-
İnguş ve Dağıstan halklarının dahil oldukları Kafkas Kültür
Alanı’nın oluşumunda, Kafkasya halkları arasındaki
etnik ilişkilerin ve asimilasyonun son derece önemli rolü
olmuştur.
Başlangıçta, Kafkasya’nın
farklı coğrafî şartlarında kendi kendilerine yetecek bir
konumda, diğer gruplardan izole edilmiş bir biçimde yaşayan
ethnoslar, birbirleri ile girdikleri etnik ilişkiler, göç,
asimilasyon gibi sosyal süreçler sonucunda birer etnik grup
görünümü kazanmışlardır.
Aralarında kimi zaman
dostça, kimi zaman da ekonomik ve siyasî sebeplerden dolayı
düşmanca ilişkilerin hüküm sürdüğü Kafkasya halkları, bu
ilişkiler neticesinde önce birbirleri ile ekonomik ve siyasî
rekabet içine girmişler, bunu aralarında bir uyum süreci
izlemiş ve Kafkasya halkları arasındaki etnik ilişkiler
asimilasyonla sonuçlanmıştır.
Bir etnik gruptan
diğerine geçen fertler, aileler ya da soylar bu etnik grup
içinde asimile olurlarken, beraberlerinde getirdikleri
kültürel unsurların bir bölümünü de yeni katıldıkları etnik
grubun kültürüne taşımışlardır. Böylece Kafkasya halkları
arasındaki etnik ilişkiler, asimilasyonla birlikte
kültürleşmeyi de beraberinde getirmiştir.
Araştırmamızın Kafkasya
halkları arasındaki etnik ilişkilerle ilgili bölümlerinde
verilen bilgiler ve elde edilen bulgular bu konuya açıklık
getirmektedir. Ayrıca, Kafkasya halklarının sosyal tabakalaşma
sistemleri, geleneksel hukukları, aile yapıları, dinî
inançları incelenerek, aralarındaki benzer sosyal yapılar ele
alınmakta ve etnik ilişkilerin sonucunda meydana gelen
asimilasyonun sosyo- kültürel yapı üzerindeki etkileri
belirlenmeye çalışılmaktadır.
KAFKASYA HALKLARI
ARASINDA ETNİK BÜTÜNLEŞME
(206-214. sayfalar)
Toplum kavramı ortak
maddî hayatın belirli tarihî şartlarının bir araya getirdiği
ve birleştirdiği insan topluluklarını belirtir (Gumilev
1991:57). Bir toplum içinde ırk farklılıklarının olması ya da
aynı ırka mensup grupların kendi aralarındaki farklılıkları
ırka dayalı terimlerle ifade etmeleri görülebilmektedir. Ancak
bugün Kafkasya’daki çeşitli toplum ve etnik grupları ırk
gruplarına göre ayırmak sosyolojik açıdan doğru değildir.
Çünkü bugün Kafkasya’da binlerce yıllık tarihî süreç,
savaşlar, istilâlar, etnik ilişkiler sonucunda ırk saflığını
koruyabilmiş tek bir etnik grup yoktur. Bu bakımdan bugün
Kafkasya’da farklı ırklardan değil, tarihî sürecin oluşturduğu
tek bir Kafkas ırkından ya da daha doğru bir ifade ile ‘Kafkas
Kültür Alanı’ndan söz etmek mümkündür. Kafkas ırkının
özellikleri ‘Büyük Sovyet Ansiklopedisi’nde (Great Soviet
Encyclopedia) şöyle tarif edilmektedir:
‘Kafkas ırkının
karakteristik özellikleri brekisefal kafa, geniş yüz, düz ya
da dalgalı koyu renk saç, koyu renk gözler, çok gelişmiş sakal
ve vücut tüyleridir. Bu ırk, yerli nüfusun büyük kısmını
oluşturacak şekilde Kafkasya’da dağılmıştır’
(‘Caucasian
Race’. Great Soviet Encyclopedia, 1973, 2: 585.)
Ancak bugün Kafkasya
toplumları arasında sarışın, açık renk gözlülere ve Mongoloid
tipli çekik gözlülere de rastlanmaktadır. Bu durum Kafkasya
halkları ile dışarıdan gelen yabancı etnik gruplar arasındaki
karışımın bir sonucudur.
Günümüzdeki ırk
sınıflandırmasına göre Kafkasya’nın yerli nüfusu, Büyük Avrupa
ırkının Güney Akdeniz koluna dahil edilir. Antropolojik
araştırmalara göre günümüzdeki Kafkasya halkları üç farklı
antropolojik tip grubuna dahildirler. Bunlar:
1- Orta Kafkaslardaki
Kafkasion (Kafkaslı) antropolojik tipi.
2- Batı Kafkaslardaki
Pontus (Karadeniz) antropolojik tipi.
3- Doğu Kafkaslardaki
Kaspi (Hazar) antropolojik tipi.
Orta Kafkaslardaki
Kafkasion antropolojik tipi uzun boy, büyük kafatası, geniş
yüz, genelde kemerli burun, daha gür sakal gibi özelliklere
sahiptir. Bu gruba Karaçay-Malkar, Oset, Çeçen-İnguş, Avar,
Lak, Dargı, Rutul gibi Kafkasya halklarının yanı sıra, Kafkas
Ötesinin Raça, Hevsur, Pşav, Tuş gibi dağlı Gürcü kabileleri
de girerler (Betrozov 2009: 38).
Kafkasion tipinin çok
eski olmasını ve morfolojik benzersizliğini, ayrıca bu tipin
Kafkasların merkezinde toplu halde yaşama bölgesi
oluşturmasını esas alan bazı antropologlar, Kafkasion tipinin
yerli kökenden gelen en eski antropolojik tip olduğunu kabul
ederler. Dolayısıyla Kafkasion tipi, belki de erken Paleolitik
Çağ’dan başlayarak Kafkas sıradağlarının orta kısımlarındaki
yamaçlarda yaşamış en eski toplulukların kalıntısıdır (Betrezov
2009: 39).
Pontus (Karadeniz)
antropolojik tipinin günümüzdeki temsilcileri Batı Kafkaslarda
yaşamakta olan Adige ve Abhazlardır. Antropologlara göre
Pontus tipinin başlıca özellikleri elmacık kemiklerinin küçük
çapı, dudakların çok kalın olması, burun ucunun yataylığı veya
hafifçe yukarıya doğru kalkık oluşu ve burnun yüksek olmayışı,
göz oyuğunun darlığı, kafa uzunluk çapının orta ölçüde olması,
bedenin çok uzun oluşu, açık renk göz oranının yüksekliği ile
yüzde ve tende ölçülü gelişmiş tüylerdir. Bunun yanı sıra
Pontus grubu Kafkasion grubundan her şeyden önce dar yüz
şekliyle ayrılırlar (Betrozov 2009: 38).
Kaspi (Hazar)
antropolojik tipine Doğu Kafkaslardaki Dağıstan halklarından
Lezgi, Dargı, Kaytak halkları arasında rastlanır.
Antropologlara göre Kaspi tipinin başlıca özellikleri elmacık
kemiklerinin düşük çapı, sakalın seyrek oluşu, yuvarlak
şekilli burun sırtının düşük yüzdesi, burun yüksekliğinin
fazla olmayışı, bedenin uzun olmayışı, açık renkli göz
oranının düşüklüğüdür (Betrozov 2009: 38).
Kafkasya halkları ırk ve
etnik özellikler bakımından birbirleriyle tamamen
karışmalarına rağmen ‘etnosantrizm’ ve etnik grup bilinci
aralarındaki birleşme ve bütünleşmeyi zorlaştırmaktadır ve
dışarıdan bakıldığında Kafkasya halklarının birbirlerinden
tamamen farklı etnik gruplardan oluştukları izlenimini
vermektedir. Bu durumu etnisitenin subjektif yönü açısından
değerlendirmek gerekir. Subjektif etnik özellik, doğal ve
tarihî yönden grup gururu ve kimliğinin devamlı olması
kuralına dayanır. Bunlara karşı baskı oluştuğunda bir savunma
mekanizması ortaya çıkar.
Etnik topluğun
biçimlenmesinde ve sürekliliğinde savaşların etkisi çok
büyüktür. Etnik toplulukların jeo-politik konumu da önemlidir.
Bir etnik topluluğun mevkii ve siyasî birliklerinin
komşularıyla ilişkileri topluluk üyeleri arasındaki etnisite
duygusunun canlanmasına yardım eder (Smith 2002: 66).
Etnik gruplar arasındaki
çatışma genellikle siyasî ve ekonomik sebeplere dayanan etnik
rekabet sonucunda ortaya çıkmakta ve düşmanlığa dönüşmektedir.
Kafkasya halkları arasında yüzyıllar boyunca süre gelen etnik
çatışma ve savaşların kökeninde de siyasî ve ekonomik sebepler
yatmaktadır. Otlaklar, yaylalar, hayvan sürüleri için
yüzyıllar boyunca birbirleri ile çatışan küçük boy ve
kabileler, ortak düşmanlarına karşı bir güç oluşturabilmek
amacıyla güçlerini birleştirerek daha büyük kabileler haline
gelmişlerdir. Birleşen boy ve kabileler arasındaki sosyal
dayanışma fert ve grupları bir millî kimliği kabul etmeleri
konusunda yönlendirmiştir. Böylece çeşitli dil grupları
etrafında birleşen çeşitli Kafkas kabile ve toplumları ortaya
çıkmıştır.
Homojen bir sosyal yapı
meydana getiren topluluklar kendileri ile ekonomik ve siyasî
rekabet içinde olan toplulukların tehdit ve rekabetleri
sonucunda son derece güçlü bir etnik kimlik kazanmaktadırlar.
Bu sosyal yapıya Kafkasya’da rastlanmaktadır. Kafkasya
halkları içinde aynı dil grubuna dahil olan, aynı etnik
kökenden ve ortak atadan gelen topluluklar bile ekonomik ve
siyasî tehdit sonucunda birbirlerine karşı düşmanca bir tutuma
girebilmektedirler. Bu durum etnik gruplar ve topluluklar
arasındaki etnik kimlik ve bilincin daha da güçlenmesine yol
açmakta ve daha büyük siyasî ve ekonomik tehditler karşısında
birleşmelerini önlemektedir. Yirminci yüzyıl başlarında
Kafkasya’da bulunan R. Hausen Kafkasya halkları arasındaki
etnik çatışmaları gözlemlemiş ve bu durumu şu şekilde ifade
etmiştir:
‘Kendi
ölçüleriyle Alplere benzetilebilen, fakat daha vahşi, daha
heybetli ve daha romantik olan Kafkas Alplerinde hayatı
rahatlaştıran oteller, yapılar, yol işaretleri hatta rahatça
yürünebilecek yollar yoktur. Bu denli geçit vermez bir yerde
kökleri, kültürleri ve örfleriyle apayrı olan sayıları
yaklaşık elliye varan halklar ilkel esaslarını koruya
gelmişlerdir. Yenilmeyen özgürlük arzuları birçok kanlı
savaşlara sebep olmuştur. Rusya’nın Kafkasya’yı egemenliği
altına almasından sonra, ayrı etnik gruplar arasındaki
savaşlar sürmektedir. Karaçaylılar Svanlara, Kabardeyler
Osetlere, Nogaylar Kumuklara, Abhazlar Gürcülere karşı kin
duymaktadırlar’
(Hausen
1977:8).
***
Kafkas halkları arasında
bölgeden bölgeye olan göçler neticesinde halklar karışıyor ve
başka bölgeye göç eden bir soyun üyeleri bir-iki kuşak sonra
orada tamamen asimile olarak önceki etnik özelliklerini büyük
ölçüde kaybediyordu. Ancak bu gibi soylar etnik kökenlerini
biliyorlar ve ona ait hatıraları koruyarak nesilden nesile
aktarıyorlardı (Musukayev 1992:9). Kafkasya halklarının
birbirleriyle karışarak, çeşitli soylara ayrılıp yaşamaya
başlamaları 14-17. yüzyıllar arasındaki toplumsal olaylara
dayanmaktadır (Dzidzoyev 1991: 79).
19. yüzyıl başlarında
Hatkoy kökenli Goago soyu kendilerine zulmeden
prensleri karşısında himaye aramak için Şapsığ kabilesine
sığınmıştı. Abzeh vorklarından (soylularından) Yedige
Hatooko’nun köleleri olan Tlebzu soyu da aynı sebeple
Şapsığ kabilesine geçmişti. 1826 yılında Abzeh soylularından
Cankat Mamehoğ’un kölesi bazı aileler Natuhay soylularından
Tleças ailesine sığınmışlardı. Abzeh kabilesine ise Nogay
kökenli Yedige soyu ile köleleri olan Tseyler
dışarıdan gelip katılmışlardı (Lyulye 1998: 52).
Karaçaylılar arasında da
değişik etnik kökenlere sahip soyların sayısı oldukça
fazlaydı. Örneğin Karaçay’ın Kart Curt köyünde Gürcü-Svan,
Megrel, Abhaz, Dağıstan, Kabardey bölgelerinden kan davası ya
da başka sebeplerden dolayı, tek başlarına ya da aileleri ile
kaçıp gelerek yerleşen pek çok soy vardı (Aliyev 1927:52).
Karaçay’da Abhaz kökenli
olarak bilinen bazı soylar şunlardı: Catdo, Koban, Bagatır,
Hosu, Albot, Bostan, Karaköt, Kipke, Kayıt, Geben, Dotdu (Karaketov
1999: 237).
Kabardeyler, Osetler ve
Malkarlılar arasında aynı adı taşıyan pek çok aile vardır.
Öyle ki bu soyadını ilk kullanan kişinin bu halklardan
hangisine mensup olduğunu bulup çıkarmak artık son derece
zordu (Dzidzoev 1992:50).
Kabardeyler arasındaki
Malkar kökenli soylara örnek olarak Baysı, Bözü, Buday,
Kuday, Kerti, Küçmez, Meçuka, Misak, Sokur, Ogurlu, Ulbaş,
Şava soylarını verebiliriz (Gadiylanı 1993:81).
Osetler arasındaki Malkar
kökenli bazı soylar ise Asan, Bay, Tsala, Bazi, Gatsi, Nafi,
Guldi, Gatsila, Ortabay, Mistul adlarını taşıyordu (Yahtanigov
1993: 28).
Malkarlılar arasında
asimile olan bazı Oset kökenli soylar şu adları taşıyorlardı:
Gaza, Kemren, Atabiy, Koban, Guze, Kunduh, Glaş, Gasi,
Musuka, Çora, Çoçay, Mizi (Yahtanigov 1993: 28).
18.-19. yüzyıllarda
Kabardey’e göç eden Oset soylarından Tugan, Kubatiy, Bituv,
Dudar, Çegem, Slon, Hosto, Tazi, Tavkel, Dadım gibi soylar
burada asimile olarak Kabardeyleştiler (Yahtanigov 1993: 49).
Kabardeyleşen bazı Abaza
soyları ise şunlardı: Abaze, Bag, Cantemir, Nır, Dıce, Tram,
Kılıç, Mid, Marşanuk, Şikharo, Şadz, Şaçe, Ortan (Yahtanigov
1993: 16-17).
Kabardey’de kökenleri
Nogay Tatarlarına dayanan bazı soylar da şunlardı: Yeseney,
Kandavur, Kılıç, Navruz, Yeştrek, Canhot, Canbek, Nayman, Tsey,
Şorokada, Tamaz, Altıyak, Karamırza, Negoy (Yahtanigov
1993: 88). Besleneyler arasındaki Taganok ve Altıyak
soylarının kökenleri de Nogay Tatarlarına dayanıyordu.
Bjeduğların Kadban soyunun kökeni de Nogay Tatarları
idi.
Kafkasya halkları
arasında soyların etnik kökenleri ile ilgili soy ve sülâle
adları da yaygındır.
Bu gibi soylara örnek
olarak, Kabardeyler arasında Kumık (Kumuk), Karaşey
(Karaçay), Balkar (Malkar), Kuşha
(Karaçay-Malkar, Oset), Kalmuk, Abaze (Abaza),
Negoy (Nogay) soylarını; Karaçay-Malkarlılar arasında
Abaza, Abazalı, Ebze (Gürcü-Svan),
Çerkes, Gürcü, Orus (Rus), Nogay,
Nogaylı, Kabardok (Kabardey), Abezek (Abzeh),
Kumuklu, Çeçen, Türklü, Kazanlı
soylarını sayabiliriz.
Kafkasya halkları
arasındaki etnik karışımı ve akrabalığı belgeleyecek olan en
önemli bilgiler bir etnik gruptan diğerine geçmek zorunda
kalıp orada asimile olarak yaşamaya devam eden soyların
varlığı ve onların etnik kökenlerine ait hatıralardır.
Bunlardan pek çoğu bugün Kafkasya halkları arasında
korunmaktadır. Aşağıda tespit edebildiğimiz bazı Kafkas
soylarının etnik kökenleri ile ilgili bilgiler Kafkasya
halkları arasındaki etnik birleşmeyi ve bir örgü niteliği
taşıyan etnik ve sosyo-kültürel bütünleşmeyi ortaya
koymaktadır.
SONUÇ
(446-456. sayfalar)
Kafkasya’nın kısaca
Kafkas Kültürü olarak nitelendirebileceğimiz sosyo-kültürel
ve etnik yapısının dört kaynaktan gelen unsurların birleşip;
yayılma, kültürleşme, asimilasyon gibi sosyolojik süreçler
sonunda bütünleşmesiyle oluştuğu anlaşılmaktadır. Bu dört ana
kaynak şunlardır:
*
Tarih öncesi dönemlerden beri
Kafkasya’da yaşadıkları varsayılan yerli Kafkas kavimlerinin
kültürleri.
*
Orta Asya ve Güney Rusya
bozkırlarından gelerek Kafkasya’yı yüzyıllar boyunca istilâ
eden, Kimmer, İskit, Sarmat gibi Hint-Avrupa (İran) ve Proto-Türk
kavimlerinin, Hun-Bulgar, Sabir, Avar, Hazar, Kıpçak gibi Türk
kavimlerinin ve Alan gibi Türk-İran karışımı kavimlerin
kültürleri.
*
Eski Yunan-Roma ticaret kolonileri
ile bunların devamı sayılabilecek Bizans-Ceneviz ticaret
kolonilerinin taşıdığı Avrupa-Lâtin kültürleri.
*
Anadolu ve Ön Asya kavimlerinin
kültürleri.
Bu dört farklı coğrafyaya
ait kültürler Kafkasya’da birleşerek, Kafkasya’nın etnik ve
sosyo-kültürel yapısının oluşmasında değişen oranlarda rol
oynamışlardır.
Coğrafî faktörler
Kafkasya’daki toplumsal oluşumları bir dereceye kadar
etkilemiş ve sarp dağlar, derin vadiler ve geniş düzlüklerle
bölünmüş geniş bir coğrafî sahada birbirlerinden farklı pek
çok etnik grup ortaya çıkmıştır. Farklı diller konuşan bu
etnik gruplar arasındaki ayrılık coğrafî şartların da
etkisiyle gittikçe daha belirgin bir hal almış ve Kafkasya’da
çeşitli dil ve lehçe grupları etrafında birleşmiş pek çok
etnik grup meydana gelmiştir. Ancak, değişik etnik kökenlerden
gelen bu gruplar arasında zamanla göç, kan davası, ekonomik
sıkıntı, sosyal baskılar gibi sebeplerle bir hareketlilik
yaşanmış ve pek çok fert ya da aileler, hatta soylar bir etnik
gruptan diğerine göç ederek ya da sığınarak onlara karışmış ve
o etnik gruplar arasında asimile olmuşlardır. Bu hareketlilik
Kafkasya halkları arasında etnik yönden bir karışıma yol
açarken kültürlerin de birbirine karışmasına ve zamanla
Kafkasya’daki etnik gruplar arasında birbirine benzer sosyo-kültürel
yapıların oluşmasına sebep olmuştur. Neticede,
Kafkasya’daki farklı ırklar ve etnik gruplar birbirleriyle
karışıp kaynaşırken, ortak bir Kafkas Kültürü etrafında
da birleşmişlerdir.
Etno-linguistik
verilere dayanan bulgularımız, Kafkasya’da 3 farklı dil
grubuna mensup pek çok dil ve diyalektin konuşulduğunu
belgelemektedir. Eski Yunan, Roma ve Bizans kaynaklarında
Kafkasya’da 300 kadar dil konuşulduğu, Romalıların
Kafkasyalılarla ticaret yapabilmek için 130 tercüman
kullandıkları, Arap seyyahlarının Kafkasya’ya Diller Dağı
anlamına gelen Cebel-i elsine adını verdikleri
bilinmektedir (Ahmet Cevdet Paşa 1997: 23).
Kafkasya’da ırkların
karışmasına, etnik grupların birbirleri içinde asimile olarak
bütünleşmelerine rağmen, konuşulan dillerin kendi
özelliklerini titizlikle korumaları ilgi çekicidir. Nitekim,
Kafkasya’da etnik kimlik konuşulan dil ile yakından
ilişkilidir ve ferdin veya grubun etnik kimliğini konuştuğu
dil belirlemektedir. Sözgelimi, Kabardeyler arasında asimile
olarak yeni bir etnik kimlik kazanan bir Oset ailesi veya
Karaçaylılar arasında asimile olarak yeni bir etnik kimlik
kazanan bir Abhaz ailesi artık konuştuğu eski dilini bırakmış,
katıldığı yeni kabile içinde geçerli olan dili konuşmaya
başlamış ve dolayısıyla bu dilin ifade ettiği yeni etnik
kimliği benimsemiştir. Artık o bir Oset veya bir Abhaz değil,
bir Kabardey veya bir Karaçaylıdır. Dolayısıyla,
Kafkasya’da etnik kimliği ırk veya soy değil, konuşulan dil ve
yaşanılan kültür belirlemektedir.
‘Sosyal Yapı’,
‘Geleneksel Hukuk’, ‘Aile’, ‘Din ve Eski İnançlar’ başlıklı
bölümlerde elde ettiğimiz bilgiler, Kafkasya halkları arasında
sosyal ve kültürel yönlerden de bir benzerlik ve bütünleşme
olduğunu ortaya koymaktadır. Bu durum Kafkasya halkları
arasında kültürleşme hadisesinin yaşanarak, benzer
sosyo-kültürel yapılar oluşturdukları şeklindeki varsayımımızı
da doğrulamaktadır.
Sosyal yapı içersinde
incelediğimiz ‘Sosyal Tabakalaşma Sistemi’ açısından ele
aldığımızda, Kafkasya halklarının benzer toplumsal tabakalara
bölündükleri dikkati çekmektedir. Sosyal tabakalaşma Kabardey,
Bjeduğ, Abhaz, Karaçay-Malkar, Kumuk gibi kimi toplumlarda
daha katı kurallara bağlı feodal sistem özelliği gösterirken,
Abzeh ve Şapsığ gibi Batı Kafkasya Adige toplumlarında daha
demokratik bir biçim almıştır. Çeçen-İnguşlar arasında ise
soyluluk esasına dayanan böyle bir tabakalaşma sisteminin
bulunmadığı görülmektedir.
Bugün, Kafkas kültürünü
oluşturan Abhaz-Abaza, Adige, Karaçay-Malkar, Oset, Çeçen-İnguş
ve Dağıstan halklarını etnik ve sosyo-kültürel açıdan kesin
çizgilerle birbirlerinden ayırmak mümkün değildir. Bu
halkların sosyal yapılarında ve kültürlerinde küçük nüansların
olması tabiîdir. Ancak, Kafkasya halkları ana hatlarıyla ortak
bir görünüm arz eden ‘Kafkas Kültürü’nün parçalarını
oluşturmakta ve etnik açıdan da farklı ırklara mensup etnik
gruplar değil, birbirine akraba etnik grup ya da milliyetler
tablosu çizmektedirler. Amalgamasyon adını verdiğimiz
ırkların karışması olayı en canlı biçimiyle Kafkasya’da
yaşanmıştır. Özellikle kuzeyden gelen bozkır göçebe kültürüne
mensup atlı-savaşçı kavimlerle Kafkasya’nın yerli halkları
arasında büyük bir etnik karışım olduğu anlaşılmaktadır.
Sosyolojik gerçekler Kafkasya’da büyük bir etnik karışımın ve
kültürel birleşmenin yaşandığını gösterirken, Kafkasya
halklarını çeşitli ırk gruplarına ayırarak, onları ‘otokton
(autochthon~yerli) halklar’ ve ‘dışarıdan gelen
halklar’ biçiminde ayırmak bilimsel açıdan son derece
yanlıştır.
Macar bilim adamı T.
Halasi-Kun, Kafkasya halklarının hiç birinin gerçek anlamda
yerli olmadıklarını, hepsinin tarihin çeşitli dönemlerinde
Kafkasya’ya dışardan geldiklerini şu sözleriyle
vurgulamaktadır:
‘Genellikle gözden
kaçan bir gerçek Kafkas kavimlerinin hiç birinin gerçek
anlamda yerli olmayışlarıdır. Bu kavimleri alışılageldiği
üzere yerliler ve sonradan gelenler olarak ikiye ayırmak çok
yanlış bir yaklaşımdır.’ (T.Halasi-Kun 1991: 45)
Kafkasya’ya dışarıdan
gelmiş halklar olarak, bölgeye 17-19. yüzyıllar arasında
getirilip yerleştirilen Ruslar ve Ukrayna Kazakları,
Nogaylar, Stavropol bölgesi Türkmenleri, çeşitli Rum
(Grek) ve Ermeni kolonileri sayılmalıdır. Bunlar
Kafkasya’nın etnik ve sosyo-kültürel yapısının oluşum
sürecinde rol oynamadıkları gibi, küçük istisnalar dışında
Kafkas kültürü ile de bütünleşmemişlerdir.
Kafkas halklarını ancak
konuştukları dil gruplarına göre sınıflandırmak mümkündür.
Onları ırk ve etnik köken kriterlerine göre değerlendirmek
sosyolojik açıdan da hatalıdır. Yüzlerce yıllık bir tarihî
gelişim ve süreç sonucunda, Kafkasya halkları etnik yönden
birbirleri ile karışarak akraba halklar ve milliyetler haline
gelirken, ortak bir sosyo-kültürel yapı etrafında birleşerek,
Karadeniz’den Hazar Denizi’ne kadar uzanan bir bölgede
Kafkas Kültürü’nün yaratıcıları olmuşlardır. |