...................
...................
MOSKOVA’DA SAHNELENEN TİYATRO

Mehdi Çetinbaş

                         
...................
 
...................

Moskova metrosunda patlama haberleri ajanslara düşünce, oturup beklemeye başladım. Böyle durumlarda biliyorum ve tecrübeyle sabittir ki, çeşitli yayın kuruluşları arayıp görüş alacaklar. Nitekim öyle oldu. Ancak bir farkla. Hemen hemen hiçbiri söylediklerimi yayınlamadılar. Arayanlar zaten hükümlerini vermiş olarak arıyorlardı. Çeçen eylemcilerin kadınlardan oluşan “Kara Dullar” örgütü bu eylemi gerçekleştirmişler, bizden de bu konu ile ilgili görüş soruyorlardı. Ben öncelikle böyle bir örgütün kesinlikle var olmadığını söyleyerek söze başlıyor ve bir çok örnek veriyordum.

Rusya, dört yüz yıllık bir geçmişi olan Rus–Kafkas savaşlarını, çok başarılı bir dezenformasyon çalışmasıyla dünyaya Çeçen terörü (!) olarak tanıtmaya muvaffak olmuştur. Yüzlerce yıla dayanan bir geçmişi olan Kafkas halklarının bağımsızlık savaşı, bütün dünyanın gözleri önünde terörize edilmiştir.

Kafkasya’da cereyan eden olaylar ve Çeçen savaşı hakkında kalem oynatanların, kaç tanesi bu olayların geçmişi hakkında bilgi sahibidir? İddia ediyorum, Avrupalılar da dahil olmak üzere stratejist unvanını kullanan bir çok kişi bu konudan bi haberdir.

1991 yılında Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından bağımsızlık iradesini ortaya koyan, yaptığı referandum ile bunu ifade eden Çeçenistan’ın başına gelenler tüm dünyanın gözü önünde yaşandı. Bağımsız olma konusundaki statüsü, Kosova’nın çok çok üstünde olan Çeçenistan’ın başına gelenleri nedense hiç kimse sorgulamıyor.
Çeçenistan meselesi, iki yüzlü dünya siyasetinin iğrenç bir yüzüdür. Çeçenlerin tek suçu, Rusya Federasyonu gibi, BM’de veto hakkı bulunan bir süper güç ile kavgalı olmaktır. Rusya’nın dünya üzerinde oluşturduğu; ekonomik, sosyal ve siyasi güç, Çeçen halkının haklı isteklerinin göz ardı edilmesine sebep olmuştur. Çeçen davasını demokratik yollardan savunan Rus aydınları bile,değişik yollarla ortadan kaldırılmıştır. Çeçenistan, Rusya tarafından planlı bir şekilde dünya kamuoyu nezdinde terörist konumuna düşürülmüştür.


ABD kökenli James Town Vakfı'nın Kafkasya sevgisini anlamakta zorlanıyorum

Başlangıçta tamamen bir bağımsızlık savaşı olarak ortaya çıkan Çeçen direnişi, büyük bir kısmı halen aynı duyguları taşıyan savaşçılarına sahip olmasına rağmen, hedefinden saptırılmıştır. ABD ve batılı istihbarat örgütleri, Rusya ile hesaplarının olduğu her zaman, Çeçenistan kartını sorumsuzca ve acımasızca kullanmışlardır.

Kuzey Kafkasya’da son yıllarda ortaya çıkan, rejim muhalifi ve demokrasi yanlısı güçlerin, gördükleri baskılar sonucu ABD’ye kapak atmaları ve mücadelelerini buradan sürdürmeleri benim çok ilgimi çekiyor. Kabartay-Balkar’lı gazeteci Fatima Tlisova,bundan birkaç yıl evvel, özgürlük ve demokrasi mücadelesi verdiği için her zaman desteklediğimiz, hakkında sayısız methiyeler düzdüğümüz önemli bir yazardı.

Tlisova ülkesini terk ederek ABD’ye yerleşti. Burada James Town vakfının şemsiyesi altında faaliyetlere başladı. James Town vakfının nereden geldiğini bilmediğimiz Kuzey Kafkasya sevgisi sayesinde, geçmişte Kafkasya ile ilgili bir çok toplantılar yapıldı. Bu toplantılara hem Kafkasya, hem de Türkiye’den araştırmacılar katıldı.

James Town vakfı en son 20-21 mart 2010 tarihlerinde Gürcistan’ın başkenti Tiflis’te bir Kafkas konferansı tertip etti. Burada Ruslar tarafından yapılan Çerkes soy kırımının tanınması dahil, bir çok konunun tartışıldığını ifade etmeliyim. Bu konferansın önemli aktivistlerinden birinin Tlisova olduğunu söylememize gerek yoktur sanırım.

Amerikan kökenli bu vakfın Kuzey Kafkasya’da, bilhassa Çeçenistan özelinde, Kafkasya Emirliği’ni ilan eden Dokka Umarov ve Çeçen mücahitlerine duyduğu sempati benim kafamda sürekli soru işaretleri oluşturmuştur.

Rusya’da eylem yapanlardan, bu güne kadar sağ yakalanan birinin olmaması ilginç değil mi?

Konferans için ABD’den günler öncesi gelen Fatima Tlisova’nın, rahatlıkla Rusya içinde seyahat etmesi, duyumlarıma göre Dokka Umarov’un adamları ile gizli görüşmeler yapabilmesi bana çok ilginç geldi. Yine duyumlarıma göre Tlisova ile gizli bir yerde görüşen, hakkında vur emri bulunan Kafkasya Emirliği kadısı Anzor Astemirov’un, bu görüşmeden birkaç gün sonra 24 Mart günü Nalçik’te öldürülmesi bir başka soru işaretini oluşturuyor.

ABD ile Rusya Kafkasya üzerinden satranç oynamaktadırlar. Rusya’nın Gürcistan’a müdahalesi ile büyük bir prestij kaybeden ABD, konumunu yeniden düzeltme ihtiyacı duymaktadır. Sovyetlerden kopan cumhuriyetler içinde, yönünü açıkça batıya ve Nato’ya çeviren tek ülke Gürcistan’dır. Gürcistan bu yolda yalnız kalmıştır.

ABD, sivil toplum kuruluşları kanalıyla Kuzey Kafkasya üzerinde büyük oyunlar oynamaya karar vermiştir. Bunun işaretlerini konunun uzmanı olanlar ve bölgeyi yakından tanıyanlar çok rahat görebilmektedirler. Rusya, ABD’nin bölgedeki faaliyetlerini muhtemeldir ki yakından takip etmektedir.
Moskova’daki son patlamaları yukarıdaki analizler çerçevesinde değerlendirmek gerekir. Moskova’da cereyan eden her terör eylemine ben şüphe ile bakarım. Daha önce, ikinci Çeçen savaşına zemin hazırlamak için Moskova ‘daki binalara bomba koyan FSB elemanları suçüstü yakalandılar. Rusya bunu bile geçiştirmeyi başardı.

Nort-Ost tiyatrosu baskınını gerçekleştirenlerden hiç biri sağ bırakılmadı. Bu eylemcilerin sağ olarak yakalanma ihtimalleri çok yüksek olmasına rağmen, Rus yetkililer binanın içine zehirli gaz salarak otuz Çeçen eylemci ile birlikte, yüzlerce Rus sivilin ölümüne sebep oldular. Bu eylem kasıtlı bir şekilde karanlıkta bırakıldı. Hiç kimse, hiçbir uluslar arası örgüt bunun hesabını sormadı.

Daha sonra yaşanan Beslan trajedisi de dahil olmak üzere, Çeçenlere mal edilen bütün eylemler, aslında hep şaibeli olarak kalmıştır. Moskova metrosuna düzenlenen intihar saldırısının Çeçenistan savaşına bu tür eylemlerin ne tür katkısı olabilir. Bu eylemlerin, Rus kamu oyunu ajite etme noktasında, çok daha etkili sonuçlar vermeye müsait mesajlar içerdiğini söylemeliyim.

Rusya iç politikada sıkıntılar yaşadığında sık sık Çeçen kartını oynamaktadır. Büyük bir kriz yaşayan Rusya’da hükümete duyulan güven, neredeyse dip yapar hale gelmiştir. Moskova metrosuna düzenlenen bombalı saldırıdan en fazla kazanç sağlayacak olan Putin hükümetidir.
2014 Soçi kış olimpiyatları için bölgede uygulanacak olan abluka, şimdiden başlatılmıştır.

Halk arasında yükselen memnuniyetsizlik ifade eden söylemler, bir anda dikkatleri başka yöne çekecektir. Rusya federasyonu yönetimi Çeçen kartını başı sıkıştığı her an kullanmak üzere açık tutmaktadır. Kafkaslardaki huzursuzluk,Çeçenistan sınırlarının dışına taşarak bütün bölgeyi etkiler hale gelmiştir. Adigey, Karaçay-Çerkes, Kabardey-Balkar cumhuriyetlerinde gittikçe yükselen İslami bilinç ve halkın dindarlaşma süreci Moskova‘yı müthiş şekilde rahatsız etmektedir.

Geçmişte pek sorun yaşamadığını ifade edebileceğimiz Çerkes(Adıge) halkı ile Rusların arası bu günlerde hiç de iyi değildir. 2014 yılında Soçi şehrinde yapılacak olan Kış olimpiyatlarının ev sahibi Rusya’nın başı bu sıralar Çerkes halkı ilebeladadır. Soçi bundan 150 yıl önce milyonlarca Çerkesin soy kırıma tabi tutulduğu bir yerdir.

Olimpiyatların yapılacağı bölgede, Kabaade yaylasında, toprak altında yatan binlerce şehit Çerkes savaşçısının mezarı vardır. Ruslar olimpiyat tertipledikleri bu bölgede, sanki daha önceleri hiç Çerkes yaşamamış gibi bir davranış içinde hareket etmektedirler.

Bunlardan daha da ilginci, olimpiyat meş’alesini teslim almak üzere Kanada’ya giden heyetin içine Çerkeslere inat, yüz elli yıl önce bölgede Ruslar adına katliam yapan Rus Kazaklarının alınması bardağı taşıran son nokta olmuştur. Kuzey Kafkasya şu anda kaynayan bir kazan misali fokurdamaktadır.

Rusya dünya kamu oyununun hafızası ile alay edercesine, aynı senaryoyu defalarca sahneye koymaya devam etmektedir. ABD ve batı ittifakının Kafkasya’daki faaliyetlerini engellemek isteyen Rusya bilinen Çeçen kartını yeniden masaya sürmüştür.

Bölgede tertip edilecek olan Soçi Kış Olimpiyatlarına doğru ilerleyen süreç devam etmektedir. Önümüzdeki günlerde bölgede önemli yatırımlar için düğmeye basılacaktır. Bölge bir şantiye haline gelecektir. Bu çalışmaların yapılması sırasında,meydana gelebilecek olan hareket serbestliğini kısıtlamanın bir yolunun bulunması gerekir.

Moskova’da ve son olarak Dağıstan’da patlayan bombaların gerçek sebebi, Kafkasya’daki özgürlük alanlarının daraltılmasına yönelik bir çabadır. Önümüzdeki günlerde yine Kafkasyalıların kullanıldığı başka eylemlere de şahit olursak şaşırmamız gerekir.

Kafkasya, Rusya’nın yumuşak karnıdır. Rusya’yı tedirgin etmek isteyenler, işe mutlaka buradan başlarlar. Tarih boyunca defalarca sahnelenen, oyuncu değişikliğiyle yeniden görücüye çıkan tiyatroyu hep birlikte seyretmeye hazırlanıyoruz.