Davutoğlu patentli aktif dış politika Ermeni hamlesinde
sendelerken, sıra Gürcistan ve Abhazya’ya gelince tuhaf bir
sıkışmışlık yaşıyor. Türkiye desteklediği Gürcistan’ın
2008’deki savaş çılgınlığının getirdiği mahcubiyetle Kafkasya
politikasını gözden geçirme gereği hissetti. Kafkasya İstikrar
ve İşbirliği Platformu bu ihtiyacın dayattığı bir açılımdı.
Lakin Davutoğlu’nun eylülde Soh yolcusu Türk gemilerine atılan
düğümü çözmek için Tiflis’e giderken, Müsteşar Yardımcısı Ünal
Çeviköz’ü Sohum’a göndermesi dışında bir yere açılamadı. Ki
ziyaret dönüm noktasıydı.
Kafkasya Dairesi Başkanı Nurdan Bayraktar ve Tiflis
Büyükelçisi Levent Murat Burhan’ın 19 Nisan’daki ziyaretiyle
bu ilişkiye ikinci ilmek atılacağı sanılırken ilk bağı da
çözen nahoş bir netice çıktı.
2008’de Rusya’dan tanınma öpücüğünü aldıktan sonra Abhazya’nın
kapısı Tiflis üzerinden diplomatik ziyaretlere kapalı. Yani
Gürcistan’daki elçiler Sohum’da ağırlanmıyor. Amaç
Gürcistan’ın bir parçası olmadıklarını vurgulamak. Türk elçisi
de istisna değil. Zira Tiflis’in ‘İşgal altındaki topraklara
yönelik devlet stratejisi’ni sunmak için Sohum’a gitmek
isteyen Burhan reddedilmişti. Peki ne değişti de elçi kabul
gördü? Abhazya’daki kaynaklarıma göre, ziyaret, ‘Burhan,
Bayraktar’a refakatçi’; gündem de ‘Türkiye-Abhazya ve
diaspora-anavatan ilişkileri’ diye formüle edilmişti. Abhaz
tarafı bunu, Bayraktar’ın bayrağı devraldığına yormuştu.
Sohum’da konuşmaya Burhan başlayınca Başbakan Sergey Şamba
sözünü kesti: “Sayın elçi, önce Türkiye Dışişleri temsilcisini
dinlemek isteriz. Burada Türk elçiliği olmadıkça
görüşmelerimizi Gürcistan’daki akredite diplomatlarla değil
Türkiye Dışişleri temsilcileri ile yapacağız.” Ortam gerildi.
15 yıl önce tartışılan meselelere girip bugüne gelemeyen
Bayraktar da “Sohum ile Tiflis arasındaki sorunların çözümü
için ortak zemin oluşturmaya hazırız” mesajı verdi. Mesele
anlaşıldı, amaç ilişki tesisinden öte Tiflis’in projesine
ortam hazırlamaktı. Şamba “Yeni bir projeniz varsa altına imza
atarım” deyip arabuluculuğa ihtiyaç olmadığını yineledi.
Bayraktar yeni proje yerine Abhazya’ya gidecek gemilere
Trabzon’da Gürcü konsolosluğuna onay yetkisi veren bir
komisyondan bahsetti. Abhazya’nın yanıtı: “Türkiye
limanlarında başka bir ülkeye söz hakkı vermek istiyorsa kendi
bileceği iş, bu nihayetinde egemenlik meselesi!”
Devlet Başkanı Sergey Bagapş da heyetle planlanmış görüşmeyi
iptal etti. Tatsızlığı Abhaz Dışişleri Bakanı Maksim Guncia’ya
sordum, şunları söyledi: “Türkiye’ye açığız, Gürcistan’a
kapalı. Türkiye ve diasporamızla doğrudan ilişki istiyoruz ve
Türkiye bunu yapabilir.”
Çeviköz’ün ziyaretinde ‘İlişkilerde cami inşası anahtar’
mesajıyla Tiflis’in ses çıkarmayacağı ‘dinsel’ bir başlangıç
önerilmişti. Sohum ise önceliğini sıralamıştı: Sohum-Trabzon
seferleri başlasın, hava köprüsü kurulsun. Daha önce ilk
camiyi Türkiye’nin yapması girişimleri Tiflis’ten izin
‘titizliği’ yüzünden akim kalmıştı.
Anlaşıldı ki Tiflis, Stalin’in Gürcistan’a bağladığı Abhazya
için anavatandakinden
5-6 katı Abhaz’ı barındıran Türkiye’den medet umuyor. Peki
şans var mı, bakalım:
* Abhazya, zaten hem Cenevre hem de Gal’de Gürcü tarafıyla
masada.
* 1992-1993 savaşı sonrası BDT ambargosuyla Abhazya
döndürülemedi.
* Türkiye ambargoya taraf olup Trabzon-Sohum seferlerini
kesti.
* Türkiye, Gürcistan’ın toprak bütünlüğü tezini savunmakla
kalmayıp Kafkasya’da NATO’ya Truva atı oldu. Vaziyani üssünü
onarıp Gürcistan’ı ordu sahibi yaptı. 2008’deki savaşa bu
orduyla girildi.
* 1992’de önce Türkiye’nin kapısını çalan Abhaz lider
Vladislav Arzdınba’ya randevu vermeyen Süleyman Demirel,
Tiflis’e uçup altı anlaşma yaptı. 2007’de halefi Bagapş’ın
gezisi de iptal ettirildi.
Yani Türkiye, Abhazya’yı Rusya’ya mahkûm eden politikadan
şaşmadı. Abhazlar, Ermenistan’la normalleşmenin Türkiye’yi
Gürcistan’a mahkûmiyetten kurtaracağını, tanıma olmasa da
ekonomik ilişkilerin tesisini ummuştu. Olmadı. Erivan
yolundaki çuvallamanın ‘collateral damage’ı bu olsa gerek.
Değişti denilen dış politika, hala İngur’u aşamıyor. Çay
dediğime bakmayın İngur tarihi sınırı belirleyen nehir.
Kuzey’in dağarcığı: Abhazya lideri Nestor Lakoba 1922’de
Türkiye’ye gelip Atatürk ve Rauf Orbay’la Abhazların
vatanlarına dönüşünü müzakere etmiş. Hemşerisi Orbay’la
dostluğunun anısına oğlunun adını Rauf koymuş.
|
Çeçence için bonkör
Çeçen lider Ramzan Kadirov, 25 Nisan Çeçence Günü’nde
anadile katkı sunan 6 yazara 100 bin ruble, 4’üne daire,
3’üne otomobil verdi.
FOTOĞRAF: REUTERS |
Kazaklaşmak
Kremlin Kuzey Kafkasya Federal Bölgesi’ni kurup başına ‘mahir’
vali Aleksardr Hloponin’i atayınca reçeteyi artık asker değil
sivillerin yazacağı umuldu. Ama işsizlik ve yolsuzlukla
savaşla başlayan reçetenin sonunda postallar çıktı. Çare
niyetine her bir Kafkas’a 19. yüzyıldaki ‘kanlı işgal’i
anımsatan Kazak birlikleri çıktı. Vladimir Putin, 2005’te
Çarların Kafkasya’nın işini bitirmek için öncü kuvvet olarak
kullandığı ama Sovyetlerin ardiyeye attığı Kazak postallarını
cilalamaya koyulmuştu. Son Moskova’daki saldırılarla Kazaklar
birden kıymete bindi. Halefi Medvedev, Kazak birliklerinin
diriltilmesini emretti, ‘yüce sivil’ Hloponin de 18 Nisan’da
Essentuki’de atamanlara Dağıstan, Çeçenya ve İnguşetya’da
Kazak kılıçlarının parlamasının ne menem çare olduğunu
anlattı. Canlarına minnet, onlar da halihazırda sayıları 35
bini bulmuş birlikler için toprak istedi. Bir karış arazinin
savaş çıkarttığı Kafkasya’nın her bir cumhuriyetinde Kazaklar
için hektarlarca toprak! Şaka gibi! Stavropol’da 20 bin
hektara çöreklenmiş Kazaklar ‘toprak şart’ diyor. Zaten
Krasnodar ve Adıgey’de polisle birlikte devriye geziyorlar.
Dertleri İçişleri’nin vazifesini hepten sırtlanmak. Yereller
istemese de Kazak rolü kallavileşiyor. Daha geçenlerde Gürcü
sınırında ‘sınır eri’ oluverdiler. Kazaklaşmanın öteki nedeni;
Rus nüfusun kaçışını frenlemek. Tarihi hafızada ‘Kafkas
giysisi içinde cani Rus’ silueti bakiyken istikrarı Kazakların
sırtına vurmak akıl karı mı?
Adıgey yolcusuna
Adigey turiste yol haritası çıkardı. Doğal cazibeye
rehberlik eden harita kayakçının yeri Oşten ve Lago-Naki’ye
uzananlar dahil altı yolu anlatıyor. Adigey’e varmanın yolu
uçakla Krasnodar’a uçup Maykop’a taksi kiralamak.
Tarih geri yürürse...
Kırgız isyanında Ahıskalıların tarlalarının işgali bir sürgün
denemesiydi. Bir nevi Stalin’in 1944’te sürdüğü Ahıskalılara,
1989’da Fergana’daki gibi ‘dönün’ dendi. Peki döndürelim!
Nereye? Vatana, yani Gürcistan’daki Cevahati’ye. Ama eski
toprak Ermenilerin elinde. Onlara da ‘siz de sürüldüğünüz
yere’ denilecek. İş Kars’a uzanacak! Nüfus hareketi çetrefilli
bir iş. Evvel zaman içinde Oset bölgesi Prigorodni İnguşlara
verilmişti. Stalin 1944’te İnguşları sürdüğünde oraya Osetler
yerleşti. İnguşlar 1957’de döndüğünde Osetlere ‘Bas geri’
denemedi. 1989’da İnguşlar bölgeyi geri istediğinde çatışma
çıktı, İnguşlar kovuldu. 1992’de Oset-Gürcü savaşında
Gürcistan’dan sürülen Osetler de İnguşların evlerine
yerleştirildi. 16 bin İnguş dönmeyi bekliyor. Bir halk
sürülmeye dursun. Üç yol var; ya olduğu yerde barışçıl
yaşayacaklar, ya tarih geri yürütülecek ki bu savaş demek, ya
da Amerikan formülüne eyvallah denilecek; 1967’de İsrail’e
karşı Golan’da destan yazan Çerkesler ABD’ye taşınmıştı. ABD,
Tiflis’i rahatlatmak için Ahıskalılara da davetiye çıkardı.
Ama mesele çözülmedi. Zira Türkiye’de 70 bin Ahıskalı ‘ah
vatan vah vatan’ diyor. |