Rusya'nın 2010 yılı başında oluşturduğu Kuzey Kafkasya Federal
Bölgesi'nde kısa zamanda pek çok ilerlemenin kaydedildiğini
söyleyebiliriz. Daha önceden Güney Rusya Bölgesi olan bu yeni
idari yapılanma, Kuzey Kafkasya'daki işsizlik, yolsuzluk,
yoksulluk ve terör olaylarını bitirmeyi ve bunun akabinde
bölgede Rusya'nın birliğini bozacak her türlü kontrol dışı
unsurun ortadan kaldırılmasını amaçlamaktadır.
Kuzey Kafkasya'nın kronikleşmiş sorunu olan şiddet olayları,
özellikle Çeçenistan savaşının bitiminden sonra bölgeye
yayılan direniş şekline bölünmüş, bu da Kafkasya Emirliği
tarafından yönlendirilmiştir. Silahlı cemaatlerin çoğalması,
bölgedeki diğer sorunların da çözümünü zorlaştırmış ve şiddet
olaylarıyla birlikte pek çok konuda önü alınamaz meselelerin
doğmasına sebep olmuştur.
Dimitri Medvedev, İnguşetya'dan düzenli rapor isteğinde
bulunmuş, sorunların çözümü ile ilgili yol haritasının
oluşturulması inisiyatifini İnguşetya'ya bırakmıştı. Her
alanda oluşturulacak önlemler dizisi elbette kamuoyunu
yönlendirecek olan kitle iletişim araçlarıyla da ilgilidir.
Geçtiğimiz ay Rusya'da Şeffaflığı Savunma Derneği, Rusya'daki
basının durumunu inceledikten sonra yayın organlarının tamamen
yönetimin elinde olduğu İnguşetya'da basının oldukça kötü bir
durumda olduğunu ve gerekli özgürlüğün bulunmadığını
belirtmiştir. Buna paralel olarak bölgede yakın dönemde
zararlı yayınların önlenmesi amacıyla bir Ahlak Komisyonu
kurulmuştur. Yayınlarda halkı olumsuz yönde etkileyecek olan
zararlı bilgilendirmenin olup olmadığını denetleyecek olan
komisyon, çeşitli yönetim mekanizmaları tarafından
oluşturulmuştur.
Kuzey Kafkasya'daki idari bölümlenmenin bir diğer ilginç
tarafının da, Rusya'nın aşamalı olarak Güney Kafkasya'ya
müdahalesinin kolaylaşacağı olduğunu belirtmiştik. Özellikle
Gürcistan'daki Abhazya ve Güney Osetya bölgelerine yönelik
Rusya müdahalesi, kuzeyde sağlamlaştırılan otoriteyle
kolaylaşacaktır. Nitekim yine geçtiğimiz ay Güney ve Kuzey
Osetya yöneticilerinin Şinvali'de düzenlediği toplantıda, iki
bölgenin gerçekleştirmesi gereken işbirliği ve entegrasyon
sürecinin hızlandırılması gerektiği konularına değinilmiştir.
Kendilerini ifade etme konusunda sıkıntı yaşamayan bölgelerin,
öz denetim ve komşularla olan ilişkilerinde görülen ilerleme
kısa vadede önemli gelişmelerin sağlandığını göstermektedir.
Bu konu bağlamında Karaçay-Çerkes bölgesindeki son gelişmelere
göz atarsak, vardığımız sonucun doğruluğu hakkında şüpheye
düşmemiş oluruz. Şimdiye dek her konuda istikrarsızlaşan
Karaçay-Çerkes yönetiminin içinde bulunduğu gerilim bir
ölçüde, 1999 yılında devlet başkanının Karaçay, başbakanın
Çerkes ve parlamento başkanının da Rus olması gerektiği
yönündeki düzenlemenin farklılaştırılmasından
kaynaklanmaktadır. 2008 yılında bu kurala uyulmadan Yunan
asıllı Vladimir Kayşev'in başbakanlığa atanmasıyla oluşan
gerilim, yakın zamanda hükümetin istifasıyla son bulmuştur.
Hakkında türlü söylentiler bulunan ve bölgedeki kilit
görevlere yakınlarını getirdiği belirtilen devlet başkanı
Boris Ebzeyev bu kuralı bozarak Vladimir Kayşev'i göreve
getirmişti. Federal bölge valisi Aleksandr Hloponin de yakın
zamanda başbakanlık görevini bir Çerkes'in yürütmesi
gerektiğini belirtmişti. Hloponin'in vurguladığı esas noktalar
gelecekteki muhtemel değişimlerin de habercisi niteliğindedir.
Hloponin, Çerkes bir başbakanla beraber, profesyonel bir
kadronun kurulması ve bölgedeki sorunların çözümü için bir
koordinasyon kurulunun oluşturulması gerektiğini söylemiştir.
Yaşanan idari değişimler gösteriyor ki, yenilikler zincirleme
şeklinde devam edecek ve Kuzey Kafkasya'da istenen ortam
oluşturulabilecektir. İçeride olduğu kadar dışarıyı da
etkileyecek olan bu gelişmeler dikkatle takip edildiği
taktirde gelecek ile ilgili sağlıklı tahminler yapmak
kolaylaşacaktır. |