|
|
................... |
|
................... |
KUZEY
KAFKASYA’DAKİ ETNİK SORUN ALANLARI |
Habip Yıldırım |
|
|
................... |
|
................... |
Rusya Federasyonu’na bağlı Kuzey
Kafkasya’daki Kafkas Cumhuriyetleri’ndeki etnik ve demografik
yapının ne kadar karmaşık olduğunu birinci bölümde verdik. Bu
bölümde genel olarak Kuzey Kafkasya’daki çatışma potansiyeli
olan sorunlardan bahsedeceğiz. Burada Dağıstan Federe
Cumhuriyeti, Oset-İnguş mücadelesi, Adigey’in Özerkliğinin RF
tarafından kaldırılma projesi ve bölgedeki radikal dini
eylemlerden kısaca bahsedeceğim. Bölgedeki sorunların sebeplerinden
ve bunların çözüm yollarından bahsedeceğim. Çeçenistan sorunu
Kuzey Kafkasya’daki en önemli problem sahası olmasından dolayı
sorunun gelişimi ve Rus-Çeçen savasından ayrıntılı olarak
Çeçenistan Sorunu alt baslığı altında bahsedeceğim.
SSCB’nin dağılması sonucu ortaya çıkan ortam Kafkasyalıların
tarihlerine ve kültürlerine yeniden sahip çıkmalarına ve
geçmişlerini keşfetmelerine imkân sağlarken her etnik grubun
ayrı bir dili, kökeni ve geçmişinin olması, bu etnik gruplar
arasında çatışmalara sebep olmuştur. Oluşan etnik çatışmaların
en büyük sebebi Çarlık Rusya’sının ve müteakiben SSCB’nin
Kafkasya Bölgesinde uyguladığı ‘’böl ve yönet” politikası
olmuştur.
Rusya toplumları birbirine düşürmek için etnik yapı
farklılıklarına dayanan özerk ve sözüm ona federe devletçikler
kurmuş, bunların aralarında suni sınırlar ve toprak
ihtilafları çıkartmış, husumet ortamı yaratmıştır.
Kuzey Kafkasya’nın mevcut etnopolitik durumu neredeyse ortak
ulus manasını taşıyan "Dağlılar" ortak düşüncesinin oluşmasına
sebebiyet vermiştir. Ulusçuluğun ve ulusal bilincin
alternatifi gibi kabul edebileceğimiz bu düşünce maalesef dış
baskılardan korunmak, bölge halklarının bağımsız ve güvenli
bir şekilde yaşamalarını sağlamak için yeterli olamamıştır.
Günümüzde Kuzey Kafkasya bölgesinde yaşanan etnik gerilim ve
çatışmaların sebeplerini şu şekilde sıralamak mümkündür.
1) Bölgedeki en büyük sorun kaynağı Rusya
Federasyonudur. Deli Petro’dan günümüze kadar olan süreçte
Rusya’nın daimi ve değişmeyen hedefi sıcak denizlere inmek
olmuş ve bu hedefin gerçekleşmesi için en kısa yolun
Kafkasya’dan geçmesi dolayısıyla bölgenin huzur bulabilmesi
için Rusya’nın bu emelinden vazgeçmesi gerekmektedir.
2) Kuzey Kafkasya bölgesi ekonomik olarak çok kötü bir
durumdadır. Bu da sorunların temelini oluşturan bir diğer
sebeptir. Zayıflamış ve geri kalmış Sovyet sonrası ekonomik
yapı içerisinde mahalli makamların
ekonomilerini uygun bir şekilde yönetmelerine izin verilmemiş
bu da ekonomik anlamda bir gerilemeye sebep olmuştur. Etnik
çekişmelerin savaşa dönüştüğü bölgede enerji, gıda, ilaç gibi
zaruri ihtiyaçların karşılanamaz hale gelmesi sonucu
gerginlikler daha da artmış ve sürekli hale gelmiştir. Kıt
olan ekonomik kaynakların ve gelirin paylaşımında siyasi çıkar
kavgalarıyla iç içe geçmiş bir çekişme yaşanmaktadır.
3) Kafkasya'daki en köklü problem, mevcut etnik ve
demografik yapıdır. Rusya’nın Kafkasya’yı işgalinden itibaren
bölge halkı hep sürgünler ve katliamlarla karsı karşıya
kalmıştır. Sürgün edilen halkın boşalttığı topraklara Ruslar
ve diğer milletler yerleştirilerek Kafkasya Ruslaştırılmaya
çalışılmıştır. Özellikle Stalin’in uyguladığı iskan
politikaları ve oluşturulan suni cumhuriyetlerde adeta “etnik
mayın tarlaları” oluşturulmuştur. Stalin’in sürgüne
gönderdiğin halkların topraklarına başka topluluklar
yerleştirilmiş, oluşturulan cumhuriyetlerde etnik, tarihi ve
kültürel yapı gözönüne
alınmamış ilerde sorunlara sebebiyet verecek şekilde sınırlar
çizilmiştir.
4) Burada bir diğer sebep olarak Stalin döneminde
sürgüne gönderilen halkların daha sonra affedilerek
dönmelerini sayabiliriz. Çünkü bu halklar vatanlarına
döndüğünde topraklarında başka toplulukların yasadığını görmüş
aralarında toprak ihtilafları doğmuştur.
5) SSCB’nin dağılması sonrası bölgede oluşan otorite
boşluğu yüzünden iktidarı kimin kullanacağı, nasıl
kullanacağı, siyasal yapıda ne gibi değişiklikler olacağı
tamamen belirsiz durumda kalmış, bu da bölgenin hızla
militarize olmasına sebebiyet vermiştir. Hukuk düzeninin
yokluğu suç oranlarının hızla artmasına ve bölgede yerel
silahlı güçlerin ortaya çıkmasını sağlamıştır.
6) Bölge yöneticilerin birçoğu eski komünist
kadrolardan oluşmakta, Rusya yanlısı politikalar izlemekte ve
bu durum RF’nun bölgeye müdahalesini kolaylaştırmaktadır.
Kafkasya'nın Rus nüfuz bölgesi olmaktan çıkarılmasıyla
Kafkasya’daki problemler çözüm yoluna girecektir.
7) Merkezi yönetimin amacı ne olursa olsun, bölge
özelinde çatışma ve
anlaşmazlıklara sebep olan dağılma-ayrışma ve birleşme
mücadeleleri söz konusudur. Örneğin, Rusya'nın itirazlarına
rağmen, Kabardey-Balkar’da ve Karaçay-Çerkes'de ayrılma
talepleri söz konusuyken diğer taraftan Çeçenistan ve Karaçay-Çerkes'deki
Kazakların, Stavropol ile birleşme çabaları söz konusudur
8) Bölgede genç nesillerin siyasallaşmasında etkili
olan siyasal İslam hareketlerinin de incelenmesi
gerekmektedir. SSCB’nin dağılmasını müteakip siyasal İslam'ın,
bölgede oluşan boşluğa paralel bir biçimde etkinliğini
arttırdığını söyleyebiliriz. Kafkasya’da ılımlısından en
radikaline tüm eğilimlere rastlanmaktadır (Çelikpala, 2006:
49).
Kuzey Kafkasya coğrafyasındaki sorunların sebeplerini genel
olarak ele aldıktan sonra bölgedeki cumhuriyetlerin
sorunlarına bir bakalım.
Dağıstan Federe Cumhuriyeti’ne baktığımızda, XX. yüzyıl
öncesinde bu coğrafyada herhangi bir etnik sorun yaşanmamış
olmasına rağmen Sovyetler Birliği zamanında uygulanan yanlış
göç ve toprak politikaları sonucu Dağıstan, Sovyetler
Birliğinin dağılmasını müteakip bir etnik çatışma tehlikesi
içine girmiştir (Tavkul, 2002: 150; Kumuk, 2004: 300).
Doğalgaz zengini olan Dağıstan'da patlak vermiş bir etnik olay
olmamasına rağmen bu potansiyel günümüzde daima mevcuttur
(...,1998).
1950’lerde Rusya’nın uyguladığı politikalar sonucu dağlık
bölgelerde yasayan halklar (Avarlar, Dargılar, Laklar ve
diğerleri) düzlüklere göç ettirilmiş ve böylece verimli
ovalarda yasayan Nogaylar ve Kumukların topraklarına
yerleştirilmişlerdir.
Ayrıca Çeçenlerin sürgüne gönderilmesinden sonra onlardan
boşalan yerlere Kumuklar yerleştirilmiş, Kumukların boşalttığı
alanlara da Avarlar
konuşlandırılmıştı. Çeçenlerin sürgünden dönüsü ve SSCB'nin
dağılması bu ekilebilir alanların paylaşımında sorun
yaşanmasına ortam yaratmıştır (Kumuk, 2004: 300; Falkowski,
2007:48). Bu durum ovalarda yasayan Kumuklarla dağlardan göç
eden Avar, Dargı, Lak ve Lezgiler arasında toprak paylaşımı
yüzünden problem ve çatışmaların ortaya çıkmasına sebep
olmuştur.
Ayrıca Dağıstan’ın başkenti Mahaçkala'da Avarların ve
Dargıların baskın nüfus olması idari konularda onları
avantajlı konuma getirmiştir. Laklarında onlarla birleşmesi
sonucu oluşturdukları etno-politik birlik Dağıstan'da egemen
bir tabaka oluşturmuş bu da Kumuk, Lezgi ve Avar-Dargi-Lak
koalisyonu arasında ciddi etnik çatışma potansiyeli
doğurmuştur
(Kumuk, 2004: 300; Tavkul, 2002: 152).
Ayrıca doğalgaz kaynaklarından faydalanma konusunda da bölge
halkları arasında sorun çıkma potansiyeli mevcuttur (Kumuk,
2004: 301).
8. yüzyıldan beri güçlü bir şekilde kök salmış İslam ve bunun
bütünleştirici gücü şimdilik daha kötü olayların meydana
gelmesini engellemektedir (Tavkul, 2002:150;..., 1998).
Oset-İngus çatışmasının tarihine baktığımızda, eski
tarihlerden beri Terek nehrinin sağ tarafında İnguşlar’ın, sol
tarafında ise Osetlerin yasadığını görmekteyiz (...,1998).
1936 yılında Vladikavkaz şehrinin ortasından geçen Terek
ırmağının sol tarafı Kuzey Osetya’ya, sağ tarafı da İnguşlara
ait olacak şekilde şehir ikiye bölünmüştür (Tavkul,2002: 85).
İnguşların yaşadığı Prigorodniy Rayon adını taşıyan bu bölge,
İnguşların 1944 yılında, Sibirya'ya sürülmeleri üzerine Kuzey
Osetlere verilerek (..., 1998) buraya genelde Güney Osetya’dan
getirilen Osetler yerleştirildi (Tavkul, 2002: 85). İnguşlar
1957 yılında Kurusçev tarafından affedilerek vatanlarına
döndüklerinde, Prigorodniy Rayon'u ve ayrıca üzerinde hak
iddia ettikleri 7 eski İnguş köyünü resmi olarak geri
alamadılar (Tavkul, 2002: 85; ..., 1998). İnguşlar, 40 yıl
boyunca resmi veya gayri resmi yollardan Prigarodni'ye dönmek
için her türlü yolu denediler (Kumuk, 2004: 293). Komünist
dönem de dahil olmak üzere Osetler'le İnguşlar arasında
sürekli çatışmalar çıktı, katliamlar meydana geldi (...,
1998). 4 Haziran 1992 tarihinde İnguşetya kuruldu ve bu
cumhuriyetin Kuzey Osetya ile
sınırının henüz belli olmaması İnguşlar ve Osetler arasındaki
siyasi ve etnik gerilimi arttırdı (Tavkul, 2002: 86). Bu durum
sonunda Ekim 1992'de çıkan çatışmalarda 600 civarında İnguş
hayatını kaybederken nüfusun geriye kalanı, yaklaşık 35 bin
kişi evsiz kalarak Ingusetya sınırlarının gerisine kaçmak
zorunda kaldı (Kumuk, 2004: 294). Çatışmalarda 3 bin kisilik
bir Rus askeri birliği Osetlerin etnik temizlik yapmasına
yardımcı olmuştur (Tavkul, 2002: 87).
Osetler Bolşevik yönetimi tarafından hediye edilen bu
topraklardan, İnguşlar ise tarihi vatanlarından
vazgeçmeyeceklerdir. Bu toprakların geleceği ticari
antlaşmalarla veya bugüne kadar olduğu gibi etnik çatışmalarla
belirlenecektir (Kumuk, 2004: 297).
Adigey Cumhuriyeti üzerinde oynanan oyunlarda başrolde RF
Devlet Başkanı V. Putin bulunmaktadır. V. Putin, 1916 yılında
oluşturulmuş olan bir plan dahilinde etnik cumhuriyetleri
ortadan kaldırmaya çalışmaktadır (Yasmann, 2006: 78). Bu
planın yürürlüğe girmesi Perm Vilayeti ve Komi-Permyak Özerk
Bölgesinin 1 Aralık 2005'den itibaren Perm-Krai Vilayeti
olarak birleştirilmesi, Evenk ve Taymir Özerk Bölgelerinin 1
Ocak 2007'den itibaren "Krasnoyarsk Krai" ile birleştirilmesi,
2005'de Kamchatka bölgesi ve Koryak Otonom bölgesinin 1 Ocak
2007 itibari ile birleştirilmeleriyle sonuçlanacak bir
referanduma kabul oyu vermeleriyle başlamıştır (Yasmann, 2006:
78; ..., 2006: 16; Kanbolat, 2005b: 199).
Moskova tarafından ekonomik sebepler öne sürülerek
birleştirmelerin yapıldığı söyleniyor olmasına rağmen asıl
sebep Kuzey Kafkasya ve Volga'daki sorunlu etnik
cumhuriyetlerin ortadan kaldırılmasıdır, Kafkas halklarının
Rus ve Kazak nüfusun yoğunlukta olduğu Krasnodar ve Stavropol
bölgeleri içinde eritmektir. Birleştirilen bölgelere bakacak
olursak buralarda Rus nüfusun yoğun olduğu yani "etnik bir
muhalefetin oluşmayacağı" bölgeler olduğu görülmektedir (...,
2006: 16). Adigey Cumhuriyeti'ndeki 450 bin nüfusun sadece %
27'si Adige olduğu çoğunluğun Ruslardan oluştuğu ve yasal
düzenlemelerin yapılıp, birleşmenin bir referandumla halka
sorulması halinde cumhuriyette Adige nüfusun oylarıyla
birleşme karşıtı bir sonucun çıkma ihtimali sıfırdır.
Putin tarafından amaçlarının birleştirmeler ile güçlü bölgeler
oluşturmak olmadığını, söz konusu birleşmenin halkın ekonomik
durumunun düzeltilmesine yardımcı olmak için yapıldığını
savunuluyor olmasına rağmen asıl niyetinin bu olmadığı
aşikardır. Şayet böyle olsaydı Adigey Cumhuriyeti'ni Krasnodar
gibi içinde kaybolacakları bir federal yapıyla değil,
öncelikle Adigelerin yasadığı Kabardey-Balkar ve Karaçay
Çerkes Cumhuriyetleri ile birleştirmeye çalışmaları gerekirdi.
Hayata geçirilen plana göre Rusya Federasyonu mevcut 88 bölge
yerine 28 bölgeden oluşacak ve tüm etnik otonom bölgeler
komşuları olan Slav nüfusun yoğun olduğu bölgelerle
birleştirilerek yeni vilayetler oluşturulacaktır. Ayrıca yeni
oluşturulacak bölgelerin isimlerinde etnik çağrışım yapacak
kelimelerin kullanılmamasına dikkat edilmesi planlanmaktadır.
Bu plana göre Kuzey Kafkasya bölgesi su şekilde
şekillendirilmek istenmektedir: Çeçenistan, Ingusetya,
Dağıstan, Kabardey-Balkar ve Kuzey Osetya cumhuriyetlerinin
Stavropol Krai ile birleştirilerek Kuzey Kafkasya vilayetinin
oluşturulması, Adigey ve Karaçay-Çerkes Cumhuriyetleri'nin
Krasnodar Krai ile birleştirilip Prichenornormskaya
vilayetinin oluşturulması (Yasmann,2006:78).
RF’nun Karadeniz'e tek çıkış kapısı olan Kuzeybatı Kafkasya
ile Türkiye arasında tarihi, kültürel ve etnik bağlar
bulunmakta buda bölgeyi Türkiye’ye doğru yakınlaştırmaktadır.
Bu da RF’nu endişelendirmekte, Türkiye ile bölgenin uzun
vadede ilişkilerini koparmak istemektedir. Türkiye’nin RF’nun
uygulamaya çalıştığı bu plana seyirci kalmamalıdır (Kanbolat,
2005b: 202).
Şimdi Vahabilik ve Radikal İslam'ın, Kuzey Kafkasya’daki
boyutunu kısaca ele alacağım. Kuzey Kafkasya’da radikal İslami
düşünceler daha çok Vahabilik şeklinde yayılmaktadır (Yarlıkapov,
2001: 204). 1920 yılından beri Kafkasya’da varlığını sürdüren
Vahabizm, Stalin ve onun politikaları tarafından varlık
gösterememiş, ancak 1980’lerdeki Glasnost politikaları ve
1990’larda bölge üzerindeki Sovyetlerin etkinliğinin azalması
sonucu yeniden canlanmıştır. Günümüzde nispeten az bir grup
tarafından öğretilerine çok bağlı olarak Kuzey Kafkasya'da
yaşamaktadır. Dağıstan
nüfusunun %10’luk kesimi Vahabizm'e inanmakta olup Karaçay-Çerkes’te
bu sayı 300 kişiyi geçmemektedir (Dzutsev ve diğ., 2002).
1998 yılında Buynak rayonuna bağlı Karamani, Çobanmani ve
Kadar köyleri Dağıstan yönetimini tanımayarak şeriat yönetimi
kurduklarını ilan etmişlerdir. Bu durum Vahabiliğin Kuzey
Kafkasya’da ne kadar etkili propaganda yaptığını göstermek
için yeterlidir (Yarlıkapov, 2001: 208).
Son birkaç senedir Kuzey Kafkasya’da Radikal İslami
hareketlerde artış görülmektedir.
Bunun sebebi Rusya’nın 2002’den beri uyguladığı aşırı
merkeziyetçi politikalar ve bölgenin sosyo-ekonomik sorunları
çözememesinden kaynaklanmaktadır. Ayrıca Rus yanlısı
yöneticilerin iş basına getirilmesi de bu durumun
kötüleşmesine sebep olmaktadır (Baran ve diğ., 2006: 41).
İslami grupların Kuzey Kafkasya’da radikalleşmesi bölgenin
kanseri konumundaki Çeçenistan’dan kaynaklanmaktadır (Baran ve
diğ., 2006: 41). Çeçen mücadelesinin radikalleşmesi ilk Çeçen
savaşından sonra gerçekleşmiştir. İlk Çeçen-Rus savasının
milliyetçi olmasına rağmen ikinci savaştan sonra radikal dini
gruplar gelişmek için fırsat bulmuşlardır (Baran ve diğ.,
2006: 29). Çeçenler savaş sırasında İslâm faktörünü
sistemsiz biçimde kullansalar da Hasavyurt Antlaşması'nın
ardından oluşan barış döneminde dini, ideolojik açıdan
sistemli biçimde değerlendirme çabalarına girişmişlerdir. Bu
gün Çeçenistan'da (aynı zamanda Dağıstan'da), ulusal kurtuluş
mücadelesi onu başarıya ulaştıracak dinî düşünce ve değerler
sistemine dayanma çabası
içerisindedir (İbrahimli, 2001: 56). Çeçenistan, giderek Kuzey
Kafkasya'da dinî ideoloji merkezi haline gelmekte ve Rusya'nın
baskıları arttıkça bölgede İslâm radikalleşmektedir
(İbrahimli, 2001: 57).
Kuzey Kafkasya’daki İslami hareketler bariz organize
örgütlerden ziyade bireysel ve değişik isimlerden oluşan alt
gruplar seklinde oluşmaktadır. 2002 yılında Moskova’daki
tiyatronun kuşatılması olayındaki Riyazüs Salihin grubu
bunlardan birisidir (Baran ve diğ., 2006: 30).
Kuzey Kafkasya’da sadece RF’ndan kaynaklanan sorunlar yoktur.
Gerçekte radikal İslamcılığın Kuzey Kafkasya’da yayılması
durumu daha da kötüleştirmektedir ve bu durumun dışarıdan
bağlantıları vardır (Baran ve diğ., 2006: 32; Cornell ve Starr,
2006: 65). Bastırılmış duygular bölgede ters etki yapmakta
işsiz ya da herhangi bir mal varlığı olmayan gençler
ülkelerinin liderleri tarafından değiştirilmekte ve bu yolla
lokal olarak
militanların sayıları arttırılmaktadır. Açıkçası su anda hala
azınlık bir grup olarak duruyor olmalarına rağmen ülke
liderlerinin yanlış yönlendirmesiyle hükümetlere karsı olan bu
insanların sayıları artmaktadır (Cornell ve Starr, 2006: 66).
Kuzey Kafkasya’da İslam'ın radikalleşmesinin son örneği 13
Ekim 2005 tarihinde 250 kadar silahlı radikal Müslüman gencin
Nalçik’e girerek başta FSB merkezi ve karakollar olmak üzere
ordu ve polis merkezlerinin bulunduğu on beş ayrı noktaya
saldırıda bulunmasıdır. Bu gençlerin mensup olduğu “Cemaat”,
Kuzey Kafkasya’da özellikle Karaçay-Çerkes, Kabardey-Balkar,
Çeçenistan, İnguşetya ve Dağıstan’da gerçekleştirdiği
örgütlenmelerde başarılı olmuştur (Kanbolat, 2006b:88-89).
Çeçenistan Sorunu
Çeçenistan bir Kuzey Kafkasya ülkesi olup (Berzeg, 2007)
RF’nun güneybatısında, Büyük Kafkas Dağları’nın kuzeyindedir (Yalçınkaya,
2006:79). 2002 yılı RF nüfus sayımı verilerine göre Çeçenistan
halkının %93’ünü Çeçenler, %4’ünü Ruslar ve %3’ünü diğer
halklar oluşturmaktadır (Gcpp, 2005: 42). Çeçenistan sorunu,
Rus Çarlık ordularının Şeyh Şamil liderliğindeki Çeçen
güçlerini 1859 yılında yenerek Çeçenistan’ı güç yoluyla Rus
Ğmparatorluğu bünyesine katması (Tanrısever, 2001:182),
Kuzey Kafkasya'nın binlerce yıllık bu otokton halkının bir
milyon kadarını Osmanlı ülkesine zorla sürmesi (Berzeg, 2007)
ve müteakiben İkinci Dünya Savasının sonlarında Moskova’nın,
tekrar Çeçen halkının önemli bir kısmını sürgün etmesi
sonucunda derin bir tarihsel boyut kazanmıştır (Tanrısever,
2001:182).
SSCB’nin dağılmasından sonra RF’nun girdiği demokrasi, serbest
pazar ekonomisi ve ulusal devlet yapısına geçisi sürecinde
Kafkasya bölgesindeki eski SSCB ülkeleri ve özerk/otonom
yönetimler, RF’nun egemenliğinden kurtulmak için zaman zaman
çatışmalara yol açan girişimlerde bulunmuştur (Gür,2001:3-39).
1990’dan itibaren bağımsızlık talepleri olan Çeçenler, 1991
yılı içinde yerel Sovyet hükümetini devirerek
bağımsızlıklarını ilan .. 27 Ekim 1991’de yapılan seçimler
sonucunda C. Dudayev Cumhurbaşkanı seçildi. Moskova’daki Rus
yöneticiler, bu durumu ülkenin toprak bütünlüğüne yönelmiş bir
tehdit olarak algılamış ve kuvvet kullanarak ayrılıkçıların
Çeçenistan’daki iktidarına son verme politikası izlemişlerdir.
1992 yılında İnguşlar, Çeçenlerin bağımsızlık hareketine
katılmayarak Çeçen-İnguş Cumhuriyetinden ayrılarak RF’na bağlı
İnguşetya Federe Cumhuriyetini kurdular. RF bünyesindeki 89
federe birimden sadece Çeçenistan, Moskova’nın egemenliğini
tanımazken; Moskova, Çeçenistan’a askeri olarak müdahale etmek
için tam 3 yıl beklemiştir. Stratejik konumunun yanı sıra
askeri, ekonomik ve diğerlerine “kötü
örnek” teşkil etmesi nedenlerinden ötürü RF, 1991-1993
döneminde ekonomik ambargo ve muhaliflerin desteklenmesi
politikası yürütmüş
başarısız olunca da fiili müdahalede bulunmuştur. Aralık
1994’de
başlayan çatışmalar tam 21 ay sürmüş Aslan Mashadov ve
Aleksander Lebed tarafından 31 Ağustos 1996'da imzalanan
Hasavyurt Ateskes Antlaşması ile Rusya Federasyonu ile
Çeçenistan Cumhuriyeti arasındaki meselelerin 31 Aralık 2001
tarihine kadar uluslar arası kurallar çerçevesinde karara
bağlanması kabul edilmiştir .
Rusya askerlerini bölgeden çekmiş ve yönetim Çeçenlere
bırakılmıştır.
1994 -1996 yılları arasında 250 bin kişi ölmüş, 80 bin kişi
yasadışı toplama kamplarında tutulmuş ve 12 bin kişi
kaybolmuştur. Rus yönetimi, Mashadov’u bir federasyon
anlaşması imzalamaya ikna edemeyince,
Çeçenistan’da istikrarın sağlanması için gerekli olan ekonomik
ve siyasal desteği sağlamamıştır. Böylelikle Moskova,
politikasını Çeçenistan’ın istikrarsızlaştırılması üzerine
bina etmeye başlamıştır.
Bölgede faaliyette bulunan Arap unsurlar, dış yardım almaya ve
Çeçen lider Mashadov üzerinde mücadeleyi sürdürme konusunda
etkili olmaya devam etmişlerdir. Bu dönemde Çeçenistan’da
konuşlanan kökten dinci Vahabi-Arap unsurlar ağırlıklarını
artırmış ve Basayev gibi önde gelen Çeçen liderler üzerinde,
dış malî yardım sağlamak suretiyle ağırlık kazanmışlardır.
Çeçenistan’daki istikrarsızlığı pekiştiren faktörlerleri Çeçen
kabileleri arasında rekabet, ayrılıkçı Çeçen komutanların
Mashadov’un ulusal ordu kurma projesine destek vermeyip kendi
baslarına buyruk bir tavır sergilemeleri, fidye için adam
kaçırma gibi organize suçların artması olarak sıralayabiliriz.
Ayrıca Çeçenler, bir düzen kurarak kendi savaş yaralarını
sarmak yerine, tüm Kafkasya’yı Moskova’ya karşı birleştirmeye
çalışmışlardır. Sonuç olarak Çeçenler, Moskova’nın bölgeden
çekildiği ve
Çeçenistan’ın de facto bağımsızlık kazandığı yılları kendi
siyasal kurumsallaşmasını tamamlamak yerine istikrarsızlık
içine sürüklenerek geçirmişlerdir.
31 Ağustos 1999, 9 Eylül 1999 ve 13 Eylül 1999 tarihlerinde
Moskova'da, 4 Eylül 1999'da Dağıstan'ın Buynaksk bölgesinde ve
16 Eylül 1999'da Volgadonsk kentinde gerçekleştirilen terör
eylemleri RF tarafından kamuoyunun Çeçenistan harekatına hazır
hale getirilmesi için kullanılmıştır. Bu olaylar Rus ordusunun
Çeçenistan'a girmesine
gerekçe olarak gösterilmiştir, dünya kamuoyunun tepkisini
çekmemek içinse "anti-terör operasyonu" adı altında
yürütülmüştür.
Rusya, 11 Eylül’den sonra Batı’nın Çeçenistan konusunda daha
anlayışlı olacağını ve yaratılan havadan nasıl çıkar elde
edeceğinin hesaplarını yapmıştır (Kasım, 2006: 32).
Putin, televizyonda yaptığı bir konuşmasında "Çeçenistan'daki
olayların uluslararası terörizmle mücadelenin dışında olduğu
düşünülemez" diyerek yapılan operasyonlara meşruiyet zemini
bulmaya ve RF’nun askeri birliklerinin yapmış olduğu insan
hakları ihlallerini temize çıkarmaya çalıştığı gözlenmiştir (Tastekin,
2001). Ayrıca RF, Çeçenistan’da yürüttüğü mücadelenin
Gürcistan’a kadar uzandığını ileri sürerek, Çeçen
direnişçilerin Pankisi Vadisi’nde konuşlandığını belirtmiş ve
bu konuda Gürcistan’a da baskı uygulamaya 2. Çeçenistan
savasının en dikkat çekici tarafı Rus Askeri güçlerinin uzun
bir tırmanma döneminin ardından asama asama tam bir işgale
yönelmeleridir. Öncelikle Rus Hava Kuvvetleri, Çeçenistan’ı
havadan bombalamış, ardından Çeçenistan etrafında bir
güvenlik kuşağı oluşturulmuştur. İsyancıların çok güçlü
oldukları ve kontrolü elinde tuttukları başkent Grozni
etrafındaki çember yavaş yavaş daraltılarak sonunda tüm
Çeçenistan işgal altına alınmıştır.
İkinci savasın başladığı Eylül 1999'dan beri 130 bin kişi
hayatını kaybetmiş, 16 bin kişi yasadışı tecrit kamplarında
tutulmuş ve 10 bin kişi kaybolmuştur. Rus-Çeçen savası boyunca
Rus ordusunun ağır silahlar ile giriştiği güç mücadelesi
karşılığında Çeçenler, bazı radikal grupların yardımıyla
Rusya’ya yönelik eylemlerde bulunmuşlardır. Bu saldırıları
uluslararası kamuoyuna “Terörizm” olarak kabul ettirmeye
çalışan Rusya için 3 Eylül 2004 tarihinde, Kuzey Osetya’da
meydana gelen kanlı Beslan Okul Baskını iyi bir argüman
olmuştur. Putin, BM’de Çeçenler ile ilgili
herhangi bir karar alınması aşamasında engelleme politikası
uygularken, Beslan Baskını'ndan sonra çark etmiş ve BM’den
karar çıkarılması için girişimde bulunmuştur.
V. Putin’in bu davranışı, Rusya’nın Çeçenistan’daki olayların
uluslararası terörizm kapsamında değerlendirilmesi için
arkasına BM’nin desteğini almaya çalıştığı ve böylece
Çeçenistan üzerinde daha baskıcı politikalar uygulamak için
dayanak oluşturmak istediği seklinde yorumlara neden
olmaktadır .
RF’nun İkinci Çeçenistan müdahalesi sonrası Ahmed Kadirov
hükümet başkanı olarak RF tarafından görevlendirilmiştir.
Böylece asıl ülkeyi temsil eden Aslan Mashadov yönetimine
karsı bir kukla Ahmed Kadirov hükümeti kurulmuştur.
8 Mart 2005 tarihinde bağımsızlık yanlısı Çeçenistan Devlet
Başkanı Aslan Mashadov öldürüldü. Ilımlı bir lider olan A.
Mashadov’un yerine 9 Mart 2005 tarihinde toplanan Çeçen-İçkeriya
Cumhuriyeti Devlet Savunma Konseyi tarafından Abdul Halim
Sadullayev Devlet Başkanlığı görevine getirilmiştir. Fakat A.
Mashadov'un boşluğunu doldurabileceği kuşkulu olan Abdul Halim
Sadullayev’i Rusya yanlısı Çeçen yöneticiler, Şamil Basayev'in
piyonu olarak değerlendirmektedirler (Kanbolat, 2005b: 196).
Şu an Rusya yanlısı kukla yönetimin basında ise Ahmed
Kadirov’un oğlu Ramazan Kadirov bulunmaktadır .
V. Putin sivil idareyi destekleyerek Moskova yanlısı güçlerin
dağılmalarını önleyerek geniş halk kitlelerini yanlarına
çekmelerini ve isyancı Çeçen liderlerin kendi içlerinde
bölünerek marjinalleşmelerini sağlamayı amaçlamaktadır.
RF açısından sorun tüm Kuzey Kafkasya’nın elde
bulundurulmasıdır. Çarlık döneminden beri Ruslar sıcak
denizlere ulaşmak ve elde bulundurulduğunda kendilerini
Türkiye ve İran’a karsı avantajlı konuma getirecek, stratejik
konuma sahip Kafkasya’nın ele geçirilip muhafazası için
çalışmışlardır. Kuzey Kafkasya bu mücadelenin jeostratejik
hedefi olmuştur.
Grozni (Caharkale), Kafkasya’daki önemli petrol bölgelerinden
birisidir. Bakü-Novorossisk petrol boru hattının bir kısmı
Çeçenistan sınırlarından geçmektedir. RF’nun Karadeniz’e tek
çıkısı ve güneydoğudaki yumuşak karnı olan Kuzey Kafkasya,
ticaret, tarım, doğal kaynaklar ve turizm konularında ve
askeri konularda RF açısından büyük önem taşımaktadır.
Çeçenistan ise bu bölgedeki stratejik konumundan dolayı askeri
müdahaleye maruz kalmıştır. |
|
|
|
|
|
|
|