Kafkasya'da devrim niteliğinde gelişmeler yaşanıyor. Bu
gelişmelerin merkezinde Rusya-Gürcistan savaşı ve Türkiye ile
Ermenistan ilişkilerinin düzelme süreci yer alıyor.
Ülkeler pozisyon değiştirme, bağımsızlık arayışındaki
oluşumlar ise Kafkasya'nın sınırını kuzeye genişletme
mücadelesi içinde. AB ve Amerika, kendilerine resimde yer
bulmada zorlanıyor. Yeni dönemin belirleyici aktörleri olarak Rusya,
Türkiye ve Azerbaycan öne çıkıyor. Başbakan Erdoğan'ın
Azerbaycan'a verdiği garanti ve Rusya ziyareti bölgeyi yeniden
ülke gündemine taşıdı.
Azerbaycan için Karabağ sorunu toprak bütünlüğünü ve
bağımsızlığını koruma mücadelesi anlamına gelmekte. Sorunun
özünü, Yukarı Karabağ bölgesi ve 7 Azeri reyonunu
Ermenistan'ın işgali oluşturuyor. Son 15 yıl içerisinde
Azerbaycan'ın bütün önemli dış ve iç politika gelişmeleri bu
sorun ile ilişkili.
Karabağ sorunu
Azerbaycan ile siyasi ve iktisadi ilişkiler, Karabağ sorununda
Azerbaycan'ın pozisyonunu destekleme ya da tarafsız kalmaya
endeksli. Amerika, AB ülkeleri ve hatta Doğu Asya'da Güney
Kore, Çin ve Japonya ile kurulan ilişkilerin çözüme katkısı
bekleniyor.
Rusya'nın ev sahipliğinde Nisan ayında Azerbaycan ve
Ermenistan cumhurbaşkanları, sorunu barışçı yollarla
çözeceklerine dair bir anlaşma imzaladı. Karabağ sorununun
çözümü için kurulan Minsk grubu, yoğun diplomatik çaba
içerisinde. Taraflar, Minsk Grubu eşbaşkanları eşliğinde
Prag'da müzakere sürecinin temel ilkelerini konuştu. Yeşeren
ümitler Azerbaycan'ın Amerikalı eşbaşkanın Ermenistan
yanlısı olduğu ve kendini başarılı göstermek için
gerçekleri çarpıttığı iddiası ile yerini belirsizliğe bıraktı.
Azerbaycan yönetimi için Karabağ sorununda atılacak her adım
aynı zamanda önemli bir iç politika konusu. Diplomasi
masasında verilen sözler, ülkeye gelince anlamsızlaşabiliyor.
Gürcistan savaşı ve uluslararası destek beklentisinin boşa
çıkması, Azerbaycan'ı Rusya'nın yanına itiyor. Batı
yanlısı dış politika, Bakü'de anlamını yitiriyor. Karabağ
sorununda ne tür bir mesafe kaydedildiğini anlamak için
önümüzdeki ay St. Petersburg'da tarafların Rusya'nın
gözetiminde bir araya gelmesini bekleyeceğiz.
Başbakan Erdoğan, Azerbaycan gezisi sırasında ve takip eden
süreçte Karabağ sorunu çözülmeden Türkiye'nin Ermenistan ile
sınırları açmayacağını söyledi. Acaba gizli diplomasi, futbol
diplomasisi ve koşulsuz görüşme planı, yol haritası, hükmünü
yitirdi mi?
Erdoğan müdahalesi ile siyasi riski minimize etti.
Türkiye'nin Kafkasya'da çok boyutlu bir oyun planı var.
Ermenistan ile yakınlaşma, Rusya ile ilişkiler, Azerbaycan
faktörü, Nabucco ve Güney Akımı gibi enerji geçiş projeleri
ve diğerleri. Azerbaycan'ı bu çok boyutlu ve dinamik süreç
içerisinde tutmak gerekiyor.
Siyasi irade oluşuyor
Sadece Nabucco için gaz arayışı, Türkiye'nin enerji ihtiyacı,
Azerbaycan ile ilişkilerin iç politikaya yansıması
düşünüldüğünde siyasal riskin boyutu anlaşılabilir.
Erdoğan'ın Azerbaycan'a Karabağ sorunu ile ilgili garanti
vermesi, Ermenistan sürecini bir anda altüst etmedi.
Ermenistan'dan gelen tepkilere bakıldığı zaman, normalleşme sürecinin
bir direnç kazandığı, karşılıklı bir siyasi irade ve
kamuoyu oluştuğu görülüyor. Erdoğan ve Putin'in Soçi görüşmesi
ile Rusya'nın Kafkasya'da Türkiye'nin açılımlarına engel
olmayacağı teyit edildi.
Karabağ sorunu ile ilgili Minsk Grubu, Rusya ve ABD'nin yoğun
çaba harcayacağı bir döneme giriyoruz. Ermenistan ile
ilişkilerde Karabağ sorununun ne ölçüde gündemde olacağını bu
girişimler belirleyecek. Ermenistan Türkiye'nin müdahil
olmasına taraftar değil. Sorunda mesafe alınması bütün
tarafları rahatlatacak. Ancak Karabağ ile ilgili işlerin
olumsuz seyri, her şeyin sonu demek değil.
Türkiye-Azerbaycan ilişkilerinde bir gerilim test edildi.
Türkiye'nin yönetilebilir riskler alması söz konusu olabilir.
Erdoğan'ın risk yönetimi bu durumda daha kritik bir eşikte
yeniden devreye girmek durumunda kalabilir. |