Türkiye Cumhuriyeti Anayasa’nın değiştirilmesi referandumuna
namusu, şerefi, izzeti-nefsi olan her Çerkes; dil, kültür,
edebiyat, tarih, ata-ana dilinde eğitim haklarının alınması
verilmesi için evet diyecektir, demelidir.
Kendi okullarımızı kurabilecek, kendi dilimizde seçmeli dil
eğitimi alabileceğiz. Benim vergimle sadece Türkçe eğitim
verilmeyecek, beni yok sayamayacak kanunlar.
Çerkesler için söylüyorum, diğer ırklarda, milletlerde insani
düşünüp haklar ve hürriyet için evet desinler.
Kültür emperyalizmi demek; fikir çatışmasını aynı ırkın
milletin içine sokmak anlamına geliyor ki; hepimiz ayrı
düşünüyoruz. Neden? Çünkü kendi kültürel kurallarımızda eğitim
görmedik, göremiyoruz yasalar buna engeldi.
Diğer milletler gibi Çerkeslerde haluj, festival, cegu,
gezmek, eğlenmek türü aktivitelerden başka bir seçeneğimiz
oldu da yapmadık mı?
Ben dilimi çok iyi biliyorum. Kendimi sürekli geliştirdim ama
bunu akademik şartlarda yapsaydım devleti daha çok sevmez
miydim?
Almanya’da okuyan köylüm, seçmeli dil derslerinde kendisine ne
öğrenmek istediği sorulduğunda Osetce, diyor. Üniversite
yönetimi Osetce eğitim verecek hoca bulamayınca Osetya ile
irtibata geçiyor ve hoca getirtip, maaşını da üniversite
kasasından ödeyerek köylüme Osetce ders veriyor.
Soruyorum Almanya yıkıldı mı?
Tabi ki hayır. Demokrasi budur işte, yani karşındaki kişinin
isteklerine saygı duymak ve sevgi saygı için birbirine imkan
sunmaktır.
Hangi görüşte olursa olsun, insan karşısındaki kişinin
haklarına isteklerine saygı duymuyorsa, engel oluyorsa; işte
bu faşizmdir.
Orta Asya'dan başlayan Ergenekon uzantısı, -Osmanlı’yı yıkan
meşrutiyetçi hastalık- koca imparatorluğun başına zorbalıkla
mafyavari yöntemlerle geçen amacı sadece Türklük olan başka
ırklara milletlere hak tanımayan Ergenekon uzantısı
ittihatçılar koca imparatorluğun yıkılmasına neden olmadı mı?
TC kuruluşunda görev almış işgalcilere karşı destanlar yazan
onlarca Çerkes kökenli dedelerimiz yine Ergenekon uzantıları
tarafından ilerleyen zamanlarda bir bir ya hain ilan edildi ya
da bertaraf edildi. Yalancı tarih, Çerkes kökenli
kahramanlarımızdan Türk diye bahseder ve milletlerini,
ırklarını dahi inkar etmektedir.
Ne zaman bu ülkede demokratik hareketler oluşsa bu ülkenin
ayağına çelme takmaya çalışan ve zaman, zaman ittihatçı,
ülkücü, ulusalcı, komünist, faşist, sağcı, solcu, dinci vs
olup çelmeye devam etmediler mi? Hepsi lafa gelince ayrı,
icraatta gelince aynı hareket etmedi mi?
1935-1936 yılarında "Soyadı Kanunu" adı altında Türkleştirmek
amaçlı köylerimize ikinci-sınıf düzeyinde okur yazarlığı anca
olan sözde İnönü'nün devlet memurları gelip milleti tek sıra
dizip tipine göre soyadı vermediler mi?
Soyadı deyip geçmeyin. Bizlerde sülale evliliği yoktur. Peki
bir soyadı değişimi olunca millet birbiriyle mi evlenecek
demeyin asla. Farklılaştırmak demek birbirine yabancılaştırmak
demektir.
Benim sülaleme 6 ayrı soyadı verdiler. Çocuklarımıza bizim
sülaleden kardeşlerimiz dediğimiz zaman ama soyadları değişik
neden aynı soyadı değil, diyorlar. İzah etmek; asimilasyona
1-0 yenik başlamak demektir. Psikolojik asimile etme
yöntemleridir bunlar.
Karşı çıkanları atlı müfrezelerle çiğnemediler mi? Onlarca
Çerkes köyü sürgün edilip yerleri isimleri değiştirilmedi mi?
Faşist, komünist, totaliter, zorba İnönü bunları yaptırmadı
mı?
Bu ülkenin kuruluşunda üst düzey görev almış şanlı ecdadımızı
rahmetle anarken Kuva-yi seyyare-seyyar birlikleri daha sonra
düzenli birlikler Kuva-yi Milliye'yi kurup işgalcilere karşı
bu ülkenin temelini atmadılar mı?
Bakın Atatürk nasıl övdü Kuva-yı Milliye'yi: “Hükümet merkezi,
düşmanların şiddetli çemberi içindeydi. Siyasal ve askerî bir
çember vardı. İşte böyle bir çember içinde yurdu savunacak,
ulusun ve devletin bağımsızlığını koruyacak kuvvetlere
emrediyorlardı. Bu biçimde yapılan emirlerle, devlet ve ulusun
araçları temel görevlerini yapamıyorlardı. Yapamazlardı da. Bu
araçları savunmanın birincisi olan ordu da, 'ordu' adını
korumakla birlikte, elbette temel görevini yerine getirmekten
yoksundu. İşte bunun içindir ki yurdu savunmak ve korumak olan
temel görevi yerine getirmek, doğrudan doğruya, ulusun
kendisine kalıyor. Buna Kuva-yi Milliye diyoruz...”
Herkes tarafından biliniyor ki bu anayasa yeterli değildir.
İçinde hala özgürlük adına ciddi boşluklar vardır ama
faşist-totaliter rejimin unsurları değişime hala engel
olmuyorlar mı? Kimi faşist-sağcı kimi faşist-solcu kimi vb
kimlikli olarak hiç bir katkıda bulunmadan engellemek amacıyla
sahneye çıkmıyorlar mı? Evet değişmez denen kurallarında
gelecekte değişebileceği gerçeğini doğuracaktır. Bu şu an için
az bulunsa da önemlidir.
Sanki ilahi bir metinmiş gibi değişmez kurallarla yerlerini
korumanın derdindeki karanlık güçlerini kan içici faşist
Ergenekon derin-devlet derin-siyaset derin-iş dünyası, yiyici,
içici, yutucu, güçlerin büyük darbe yiyeceği büyük bir
gerçektir.
Bakın terörizmle mücadele için alınan Heronları bile başarısız
olmak için düşürmek isteyen konuşmaları MİT tarafından
belirlenen komuta kademesindeki muvazzaf subayların foyası
ayyuka çıkmadı mı?
Peki terörü neden bitiremiyor bu ülke? Sebebi gayet açık her
operasyon 500-600 milyon Lira’ya mal oluyor ve 25 yıldır
binlerce operasyon düzenlendi.
Neyi anlatmak istiyorum: Ne kadar çok başarısız operasyon, o
kadar askeri harcama demektir.
Peki bu askeri ihalelere kimler giriyor hiç araştırdınız mı?
Hemen hemen hepsine "üst düzey asker yakınları iş adamları ya
da emekli üst düzey askerler girmektedir.
Bu da kendi yazdıkları kendilerini güvenceye aldıkları
kanunlar sayesinde olmaktadır. Kanuna kurallara uygun ihaleler
sıcak para girişi, yani zenginlemek demektir.
Bu başarısızlıkların önüne geçmenin yolu ise askerin her
ihtiyacını kendi karşılayacak duruma getirilmesidir. Şeffaf
ihale yapıp ikinci kez aynı kişiye-firmaya yüksek miktarda
ihale vermemelidir.
Terör çeşitlidir. Her zamanda çeşitli senaryolarla halklar
milletler birbirine kırdırılır. Oyuna gelmemek gerekli evet
ama milletin çoğu asimile oldu. Bin parçaya bölündü tek tip
faşist düşünceler içerisinde.
Bakıyorum anayasa değişikliğinde fikir belirtenlere; aman
Allah’ım kültür, örf, anane, saygı yerlerde. Bu da
asimilasyonun göstermiş olduğu deformasyondur.
Kullanılmak istendiğini sezip akıllı olmak gerek.
Hangi milletten hangi ırktan olursa olsun, şerefi, haysiyeti,
izzeti-nefsi olan her insan özgürlükçü olmalıdır.
Çünkü kültürlü, beyefendi, hanımefendi kişiler zorbaların
saygısızların en büyük düşmanlarıdır.
Evet, bu yarasalar, vampirler kanla beslenir; güzellikleri,
iyilikleri asla sevmezler. Korku devleti kalmamızı isterler.
Yolsuzlukla, yoksullukla çaresiz insanlara yapamayacakları
vaatlerle kandırır, asırlarca böyle yaşamak isterler.
Türkiye’deki Çerkeslere sesleniyorum: Özgürleşmek, ata-ana
dilimizde, milli kültürümüzde, tarihimizde, edebiyatımızda,
eğitim haklarının alınması için mutlaka sandıkta evet oyu
kullanın.
ELEŞTİRİLERE YANIT:
Çok çelişiyorsunuz.
Anayasa seçimini Kafkasya, Osetya, Abhazya, Çeçenistan
meselesine çevirdiniz.
Biz diyoruz ki, davamızı-mücadelelerimizi sürdürecek kişiler
asimilasyon yüzünden bulunamıyor.
Siz anayasaya hayır deyip, Kafkasları kurtaralım
diyorsunuz. Ne ilgilisi var? Sapla saman birbirine karıştı.
Yeniden Patoz etmek gerek! Hadi dene bakalım yanınıza asimile
olmamış akıllı kaç kişi bulacaksın?
Benim yazılarımı takip etseydiniz, bana sorduğunuz soruları
sorma gereği duymazdınız!
Güney-Osetya ve Abhazya olayında dansöze dönmüş Türk
siyasetinden medet ummak aptallık olmaz mı?
Ben Türkiye’nin Gürcistan’a destek vereceğini -birçok akıllı
Çerkes- gibi biliyordum!
Çeçen konusunda açıkça herkese söylüyorum: 250 bin Çeçenin
katliamından Türkiye ve Araplar sorumludur!
Şöyle ki; Ruslara karşı tarihinde hiç zaferi olmayan Türkiye
birazcık palazlandı mı Ruslara üstünlük sağlama derdiyle yanıp
tutuşur. Türk faşizmi, Türk tarihçileri; hem fakir Türk
evlatlarını katlettirmişler, hem de Kafkasya’daki halkları
müttefik yapmak için çabaları neticesinde Kafkasya’yı Ruslara
işgal ettirmişlerdir.
Şeyh-Şamil’i Balkanlardan destekleme vadiyle Ruslarla harp
ettiren Osmanlı, Balkanlardan cephe açmayarak -üstüne üstlük
barış imzalayarak- Kafkasya’nın sonunu getirmedi mi? Tabi az
bir zaman sonra daha güçlü karşısına çıkan Rusya barışı bozup
Osmanlı’ya Meşrutiyetçilerin yarattığı karışıklığı fırsat
bilip son darbeyi vurup bir imparatorluğun sonunu getirmedi
mi?
Aynı Türkler gibi Araplar da Rusya’ya karşı Çeçenleri
örgütleyip Rusya’yla harbe soktu.
Bakın 1994'te başlayan savaşta Çeçenlere vadedilenleri
sıralayalım!
İki Altın Vaat: (İyi okuyun…)
- ALLAH size zaferi vaadediyor! Yürüyün be aslanlar!
- Peygamber sizinle aynı cephede içinizde savaşıyor! Kahraman
mücahitler!
Bir Altın Tesbit:
- Ruslar 6 aya teslim olur!
Komik ve kandırmaca bu sözler ve ülke genelinden her cemaatten
gelen boş vaatler neticesinde 250 binden fazla insanımız nasıl
olduysa yanlarında ALLAH olduğu halde öldürüldüler!
Soruyorum düzenbazlara yanında peygamber ve ALLAH varsa
yenilir mi bir ordu?
Soruyorum kendileri yiyemeyeceği haltı Kafkas halklarına
neden reva görürler?
Soruyorum meşhur vaatleri nerede?
Ve diyorum ki; (benim gibi düşünmeyen Kafkasyalı kardeşlerime)
bir takım devletlere ve kişilere yamak olmayalım.
Ve diyorum ki; oynuyorsanız, işi biliyorsanız, kazanan ata
oynayın. İşi iyi bilmiyorsanız, neticesinin ne olacağını
bilmiyorsanız, oynamayın oturun oturduğunuz yerde en azından
kaybetmezsiniz!
Açık söyleyeyim.
Ben Çeçenistan savaşında herkes gibi Çeçenlerden yana taraf
oldum, hata yaptım. Çünkü bende gaza gelenler gibi yanıldım.
Rusya’nın gücünü görmezden geldim.
Oysa Rusya’nın gücünü bilenler, bizleri kullanıp nabız yokladı
ve nabız seviyesini gördü tıpkı geçmişte Ruslara karşı elden
yana olduğumuz gibi!
Güney Osetya ve Abhazya son derece akıllı davranmaktadır.
Rusya’sız bölgede taş üstüne taş konamayacağını herkes
bilmelidir.
Ve Mister Putin’e teşekkür ediyorum Osetya ve Abhazya'ya
verdiği destekten dolayı. Çünkü bizlerin çoğunluğu asimile
olduk. Ekmeğimiz nerden geliyorsa ondan yana oluyor, geleceği
düşünmeden midemizi düşünüyoruz. Bu yüzdende başarılı
olamıyor, asimile olup gidiyoruz.
Velhasıl; Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın değişimini AKP'nin
yapmasını tehlike görenler, kimden ne bekliyor?
Geçenlerde bir ağabeyimizin dediği gibi; Deniz Baykal’ın
donundan çıkan Gadi-Kemo'mu yapacak doğru anayasayı ya da işi
gücü gak gak bağıran Bahceli mi? Kim yapacak?
Memleket Kızılbaşlarla, siyah başların eline geçmez umarım.
Çünkü cumhuriyet tarihi boyunca aynı vaatleri yapıyor ama bir
türlü vaatler yerine gelmiyor. Her seferinde de başka kişileri
başa getirip vaatlere devam ediyorlar.
Sonuç olarak:
1) AKP'den zaten Kafkasya konusunda bir şey
beklemiyorum. Çünkü bizler pasifiz. Suçu kendimizde görüyorum.
Bize bizler bir şeyler yaparız, yaptırırız.
2) Birlik olmadan bir şey olmaz.
3) Kafkasya’dan önce kendimizi asimile olmaktan
kurtaralım. Ondan sonra Kafkasya’yı kurtaracak diri,
bilgili, kültürlü Çerkesoğlu Çerkesler işe başlayacaktır.
4) Mevcut milli yapımız Çerkesliğin yaşatılmasına
engel. Önce engelleri kaldıralım.
5) Türkiye’de mevcut iktidar, daha önceki iktidarın
kalıntılarından kurulu yani. Her şeyiyle memnun olmamız tabi
ki imkansız ama başka çare var mı?
6) Geçen bir arkadaşımız bir söz söylemişti çok hoşuma
gitti: ‘’Bu ülkeye geldiğimizde Türkçe bilmiyorduk oysa şimdi
kendi dilimizi bilmiyoruz.’’ Evet bu ülke için her türlü
fedakarlığı yaptık ama neticesi özgürlük değil asimilasyon
olarak döndü bizlere!
Sizlerle aynı düşünüyoruz ama sen ’’dağın tepenin uzay
mekiğiyle çıkalım’’ diyorsun bende ‘’elimizde uzay
mekiği varda çıkmayalım mı dedim’’ diyorum.
Dağa çıkmanın yolu iyi dağcılara ve ekipmana bakar… |