...................
...................
ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİNE ''HAYIR'' DEMELİYİZ

Ufuk Söylemez

                         
...................
 
...................

Anayasalarda  yapılacak değişikliklerin bir toplumda mümkün olabilecek en geniş uzlaşmaya dayandırılması şarttır. Çünkü bu şartın yerine getirilmemesi yapılan değişikliğin meşruiyeti konusunda şüpheler doğurduğu gibi, ardındaki niyetlerin iyiliği hakkında endişeler doğurur ve devlet gücünün kötüye kullanılma korkusunu arttırır. Sonuç toplumsal beraberliğin zeminini teşkil eden güvenin zedelenmesidir.

AKP zihniyetinin anayasa değişiklik kanunu işte her şeyden önce toplumsal ve siyasi uzlaşma şartını yerine getirmediği için defoludur. Bu kanun sivil bir darbe anlayışıyla ve ‘ben kendi irademi bütün millete kabul ettiririm’ mantığıyla hazırlanmıştır.

Zor ve dayatma ile gerçekleştirilen hiçbir şeyin ardında hiçbir iyi niyet olamaz. AKP zihniyeti zoru ve dayatmayı bu değişiklik kanunu, muhalefete mensup milletvekilleri tarafından Anayasa Mahkemesi'ne götürüldüğü andan itibaren olağanüstü boyutlara vardırmıştır.

Anayasa Mahkemesi, AKP zihniyetin başı tarafından dava süreci içinde temel hukuk kuralları çiğnenerek ''Ana Muhalefet Mahkemesi'' olarak nitelenmiştir. Mahkeme ayrıca partinin yetkililerinin demeçleri ve yandaş medyanın mahkeme üyelerine yönelik haberleri ve yorumları ile  görülmemiş bir baskı altına alınmıştır. Adeta örtülü tehdit mahiyetindeki utanç verici söylentilerle bu yüce kurum tam bir itibarsızlaştırma kampanyasına maruz bırakılmıştır.
 

Sonuçta Yüksek Mahkeme gerçekte yapılanın Anayasa'nın başlangıcındaki değiştirilemez bazı ilkelere aykırı olduğunu tarihsel kayıtlara geçiren ama bunun gereğini yerine getirmeyen bir karar almak zorunda bırakılmıştır. Tek başına Anayasa Mahkemesi'ne uygulanan bu korkunç baskı dahi  referanduma sunulan bu kanuna neden hayır demek zorunda olduğumuzu anlamak için yeterlidir. Kanunu çıkaran zihniyetin hukuka bakışını ve bu kanundan asıl beklentisini olanca  açıklığıyla ele vermektedir.
 

Çünkü 17. defa yapılmak istenen ve bu kez Anayasa'nın yirmi sekiz maddesinde değişiklik öngören bu kanun aslında iktidardaki zihniyet tarafından yargıyı yürütmenin basit bir uzantısı kılacak olan iki madde uğruna çıkarılmıştır. HSYK’yı ve Anayasa Mahkemesi'ni, Cumhurbaşkanı'nın ve Meclis'in (nitelikli olmayan basit çoğunlukla) seçeceği üyeler vasıtasıyla yürütmenin tahakkümü altına alarak, zaten zayıf olan güçler ayrılığını tamamen ortadan kaldırmaya hizmet edecek olan bu iki madde, yaşamakta olduğumuz sivil despotizme kalıcılık kazandırmayı amaçlamaktadır.
 

Referandumda milletimiz bu değişikliğe onay verdiği takdirde, ülkenin bütün mahkemelerinin Silivri Mahkemesi haline geldiği, bütün telefonlarının tele kulakla dinlendiği, her türlü muhalefetin acımazsızca sindirildiği bir sivil vesayet rejimini yaşamaya başlayacağız. Sindirilmiş medyanın çok kısa sürede nasıl tamamen teslim olmuş bir medya haline getirildiğini göreceğiz. Bu felaket senaryosu değil, AKP zihniyetinin ustaca sansürlettiği tatsız gerçeklerden çıkarılmış doğal sonuçlardır.
 

İnsanlarımızı işte bundan ötürü  tez elden “özgürlük, demokrasi ve hakkın olan mutlu bir hayat için hayır” diyerek referandumda hayır oyu kullanmaya davet etmek, bir kurtuluş çığlığı şeklinde büyüyecek bir kampanyayı hemen başlatmak zorundayız.

Hayırda “hayır” vardır sözü hiç bu kadar doğru, “hayrın büyüklüğü” hiç bu kadar sonsuz olmamıştı...