|
|
................... |
|
................... |
ARTIK
HERKES KENDİ ADINA KONUŞMALIDIR! |
Hanifi Altaş |
|
|
................... |
|
................... |
Taha Akyol kimdir her şeyden önce?
Öcalan ve avukatları ile nasıl bu kadar pervasızca
konuşabildiğini anlamak için önce onun kim olduğunu iyi bilmek
gerekir.
Taha Akyol bir Çerkes'dir; Türk değildir. Şimdi üst kimlik - alt kimlik
safsatasıyla Türkleri uyutmaya ve uyuşturmaya çalışanlar, "ona
Türk değildir diyemezsiniz" diye derhal itiraz edeceklerdir
ama ne yapalım ki gerçek bu.
CNN-Türk ne kadar Türk ise Taha Akyol da işte ancak o kadar
Türk'tür... Tıpkı "ben Osmanlı Bankası'nın Osmanlı olduğu
kadar Osmanlı'yım" diyen Boşo Efendi örneğinde olduğu gibi ama
Osmanlı'lık konusunda insafsızlık da etmeyelim: Taha Akyol'a
eğer bir üst kimlik yakıştırmak gerekirse de bu kimlik ancak
Osmanlı kimliği olabilir. Kendileri de zaten bu topraklarda
var oluşlarını Osmanlı'ya borçludurlar ve o sebeple Osmanlı
sarayı ve hanedanına karşı halen dahi sarsılmaz bağları
vardır. Aynı sebepten ötürü cumhuriyetle de bir tür doku
uyuşmazlığı içinde bulunmuşlardır her zaman...
Taha Akyol'un Çerkes olması da şöyle dursun; kendisi bir
Çerkes ırkçısıdır aynı zamanda. İşte bu C(IA)N (I)N-Türk'ü,
çalıştığı CNN-TÜRK adlı televizyondaki programlarına özellikle
ve özellikle Çerkes kökenlileri çıkarır. Eğer Çerkes kökenli
birini kazara çıkaramamış ise de bu sefer konuğunun bir
yanından mutlaka bir Çerkeslik çıkarır (!). Sözgelimi
şimdilerde pek meşhur olan bir siyasiye hiç gereği yokken ve
durup dururken, "eşinin hangi mahalli dili" bildiğini
sormaktan nedense kendini alamaz. Biz de ister istemez o
mahalli dilin ne olduğuna ilişkin bir meraka kapılırız ve bu
merakımızı gideremezsek de çatlarız!
Etnik kökeni ve etnik duyarlılık derecesi bu olan Taha
Akyol'un fikri orijini ise pek çoklarının sandığı gibi
ülkücülük ve MHP'ye değil, ondan da önce "Yeniden Milli
Mücadeleciler" diye bilinen Osmanlıcı-ümmetçi akıma uzanır.
"Yeniden Milli Mücadele"nin esprisi şudur ki; Mustafa Kemal
Paşa 29 Ekim 1923'de yanlış yapmış yani Milli Mücadeleyi
Cumhuriyet'in ilanı ile sonuçlandırmıştır. Oysaki Padişahımız
ve Halife Efendimiz'i kurtarmak değil mi idi asıl gaye? Onlara
göre bu gayeden sapıldığı için "Yeniden Milli Mücadele"ye
gerek vardır; birincide yapılan yanlışı bu "yeni Milli
Mücadele"
düzeltecektir. Tam anlamıyla saraydan beslenmenin özlemiyle
yanıp
tutuşan bir takım etnik döküntülerin hayallerini ve
hezeyanlarını yansıtan bu tür bir gerici akımın içinde Taha
Akyol'un yer alması elbette bir tesadüf olamazdı. Tesadüfi
olan, bu akımın en fazla Afyon/Sandıklı gibi yüzde yüz Türk
olan bazı yörelerde kök salabilmiş olmasıdır.
Türkçe'de "el kesesinden cömertlik etmek" diye bir söz vardır.
Öyle ya, Taha Akyol'un Öcalan efendiye ve Kürtlere bol keseden
bahşettiği topraklar da babasının malı değildir ki ölçülü
davransın. Adama bakın
ki, yalnızca Türkiye'nin bir kısmını vermekle de yetinmiyor;
Suriye ve Kuzey Irak'ı da Kürtlere hediye ediyor ama İran'dan
bir parça vermek aklına nedense gelmemiş. Onu da saymış olsa
"al sana Büyük Kürdistan!"
Ne yapsın adamcağız. "Büyük Çerkesistan'ı" kuramayınca o da
Kürtler
üzerinde alıştırma yaparak kendini tatmin ediveriyor zahir.
Hem belli mi olur, bakarsınız onun büyük patronu bir gün de
"Büyük Çerkesistan"
için düğmeye basar. Basar mı basar. O halde yarınki müstakbel
komşularla şimdiden iyi ilişkiler kurmak gerekmez mi? Bir ara
HADEP'in başına bir Çerkes bile o yüzden getirilmiş olmasın
sakın? Zaten Türk dediğin nedir ki? Türkiye'de Türk mü kaldı
ki? Bu coğrafya bu gidişle Türkleri yutup yok edecek,
dolayısıyla yarınlarda Kafkasya'da kurulacak "Büyük
Çerkesistan'ın komşularından biri de muhtemelen Türkler değil
Kürtler olacak..." O halde Kürtlere yol ve yer gösteren Akyol
Taha, aslında daha çok yer de bağışlayabilirdi...
Şimdi ona bir iki çift sözüm var:
Taha Efendi! Taha Efendi!
Bu yurt, Osmanlı'nın Avşar'ı, Türkmen'i vura vura, süre süre,
kıra kıra kovup çıkararak, Saray'daki Çerkes cariyelerin
hatırına dedelerinize peşkeş çektiği Padişah hasları da, o
Padişahların şahsi mülkü de değildir artık. Türk yurdudur.
Eğer Kürtlere yer ve yurt bağışlamaya çok meraklıysan buyur
"Kafkasya'dan" bağışla... Kürtler de dağları sever üstelik...
Dağ dağa kavuşmaz ise de böylelikle dağlılar, dağlılara
kavuşur... Ancak dağdan gelip de bağdakini bağından kovmaya,
bizim bağımızı ona buna peşkeş çekmeye de sakın kalkma...
Bundan sonra konuşacaksan da yalnızca kendi adına ve hangi
"mahalli
dili biliyorsan" onunla konuş... Bizim dilimizle ve bizim
adımıza konuşamazsın. Türk'ün mahallesinde salyangoz
satamazsın artık...
Yeter artık! Artık yeter...
Aydoğan'dan yanıt:
Sayın Hanifi Altaş,
Yeni Hayat Dergisi'nin yayınlanan sayılarının çoğuna sahibim.
Sizleri tanır ve taktir ederim. Sözlerim, sizlere değil.
Taha Akyol'u bir dönem, Türk Büyüğü görüp, onun peşinden
gidenlerin hiç mi suçu yok? Ev sahibinin hiç mi suçu yok?
Türklerin aklı hep sonradan mı gelir?
Benim babam Çerkes ve annem Arnavut. Bu nedenle Çerkesler bizi
sevmezler. "Zaten onlar köle idi" derler. 21. yüzyıl da bile
Çerkeslerde 'özden'lik, 'köle'lik geleneği sürer. Taha
Akyol'un ait olduğu 'kabile-soy'u da diğer Çerkes boyları
sevmiyorlar. O kabile için: "Kimin kucağına oturur ise, onun
türküsünü söylerler" diyorlar. Türkiye'de Çerkesciliğe ve
Çerkes karakterine en çok zarar veren kabile olarak
görüyorlar. Yine bunlar için, Çerkesce de çok kötü anlamı olan
bir deyim kullanıyorlar.
Buraya kadar yazılanlar sizin görüşlerinize yakın. Bir de
olayın gerçeklerine bakalım.
Türkiye'de Çerkesler olmasa, Hava Kuvvetleri tamamen Laz,
Gürcü olur, orada hiç Türk barındırmazlardı.
Genelkurmay; göçmenlerin veya Sabetaistlerin elinde olur,
orada Türk barındırmazlardı.
Üniversite rektörleri, öğretim üyeleri tamamen diğer etnik
grupların elinde olur, oralarda hiç Türk barındırmazlardı.
Politika'da Çerkesler olmasa, bir Türk bakan, müsteşar, genel
müdür olamazdı. Türkiye'de Türklerin koruyucuları
Çerkeslerdir.
Çerkeslerin hakim olduğu yerlerde, Türkleri hep iyi
pozisyonlarda görürsün. Bir de diğer grupların hakim olduğu
yerlere bak. Oralarda hep Kürtleri görürsün. Türkiye'de
Kürtleri durduranlar da Çerkeslerdir. Çerkesler olmasa
Güneydoğu Türklerin elinden gitmişti. Bunu anlayan Turgut
Özal, partisinde bir dönem Çerkeslere karşı savaş açtı. Annesi
Çerkes olan Mustafa Taşar'ın kardeşinin yolsuzlukları, Özal
ailesi tarafından duyuruldu. Taşar'ın hanımının Özal'a
bağırarak söylediği ve gazetelere manşet olan sözleri
hatırlayınız. O dönemde, güçlü Çerkeslerin hiç birisi
milletvekili
yapılmadı. Yine o yıllarda Turgut Özal'ın yolsuzluklarını,
oğlu Ahmet Özal'ın arkadaş grubunu ve devleti soyma
oyunlarını, Korkut Özal'ın devleti ele geçirme planlarını
ortaya çıkaranlarda Çerkeslerdir. Sonra, tüm bunları Türkler
kapattı.
Geçen hafta televizyonlarda Leila Gece Kulübü'nde Semra
Özal'ın, o yıllarda bindiği araba, Atatürk Orman Çiftliği'nde
kaza yapınca, aynı arabada bulunan biri yaralanır. Bu olayı
kayda geçen, basına duyuran emniyet görevlisi Çerkes sürüldü.
Türkler bu kişiye sahip çıkmadı. Olayı kapatan görevliyi
Türkler büyüttü.
Özal'ı "Bir elinde Kur'an, bir elinde bilgisayar." diye
büyütenlerde Türkler. Onun yolsuzluklarına "uhrevi" anlamlar
yükleyen, yeğenlerini milletvekili yapanlar, halen oğullarını
ve hanımını koruyanlar Çerkesler değil, Türklerdir.
Özal suikastın da üstü kapalı Sabetaistler suçlandı. Daha
sonra ANAP içinde bir süre yeniden etkin hale gelen, eski
MHP'li Çerkes kanat hiç gündeme alınmadı. Türkleri, Turgut
Özal'dan kurtaranlar da Çerkeslerdir.
Süleyman Demirel ile Bülent Ecevit'i yıllarca Türkler büyüttü.
Mesut Yılmaz'ın, Türk Devleti'ni batıracağı günlerde,
limuzinle Isparta'ya Dolar götüren Demirel'in şoförünün
oğlunu, televizyona çıkartan patron; devletten istediğini
koparınca, olayı kapattı. Türklerde aval aval baktı.
Ordu da Türklere en büyük haksızlıklar; Türk Hüseyin
Kıvrıkoğlu Paşa'nın Genel Kurmay Başkanlığı döneminde yapıldı.
Akmadı, kokmadı. Hiç bir haksızlığa müdahale etmedi. Bu da mı
Çerkeslerin suçu?
Hatta Çerkesler olmasa; Irak'ın işgalinden önce, Türkiye işgal
edilecekti.
Kısaca, Türklerin başka düşman aramasına gerek yok. Türk
Türk'e yeter. Birbirinizi sağcı-solcu, Alevi-Sünni, Laik-anti
laik diye yerken, birbirinize sahip çıkmazken, bunun suçlusu
Çerkesler değil!
Arnavut Çerkes karması olduğum için, kendimi Türk diye
tanımlarım. Şimdi işime geleni söylüyorum. İşlerim daha kolay
halloluyor.
Türkiye'de Türklerin birbirlerini bu kadar ucuza satmalarının
suçlusu Çerkesler değil.
Saygılarımla... |
|
|
|
|
|
|
|