|
|
................... |
|
................... |
KAFKAS VE
KARADENİZ HALKLARI |
Seyfi Cengiz |
|
|
................... |
|
................... |
Önsöz
Kafkasya'da bir seri halk ve aşiret yaşıyor. Bu dizide
ayrıntılara girmeksizin bu halkların başlıcaları hakkında özet
bilgiler vereceğim. Robert Ellis, "Kafkas ırkının" birbirinden
büyük farklar taşıyan üç kolu olduğunu düşünür: Çerkesler, Abaslar (Abhazlar) ve
Ossetler. İsmail Berkok, bugünkü Kafkas halklarını şu şekilde
gruplandırır: Çerkes (Kirkas), Abhaz, Çeçen, Lezgi ve Gürcü.
Kafkas halklarını başka türlü tasnif edenlere de rastlanır.
Örneğin D. M. Lang'a göre Kafkas ailesi şu halkları içerir:
Gürcüler
Çerkesler
Abhazlar
Lezgiler ve diğer Dağıstan halkları
Ossetler
Avarlar
Kabardlar
Çeçen-İnguşlar
Bu listeye Albanlar da ilave edilebilir.
LEKLER VE LEZGİLER
LEK AŞİRETLERİ VE DAĞILDIKLARI COĞRAFYA
"Lurlar ve Luristan" başlıklı yazımda Luristan'da Lek
(Lak) aşiretlerinin varlığına değindim.
Ama Lekler; Kafkasya, Pontus, Kolkis, Dersim (Kığı ve diğer
yerlerde), Ermenistan, Rum (Anadolu), Kıbrıs ve Balkanlar’da
da varlardı.
Lekler'in yayılması hakkında bir fikir vermek için Cevdet
Türkay'ın yayınladığı Osmanlı kayıtlarından ayıkladığım
verileri aktarmam gerekecek.
Bu kayıtlarda onlardan "Çorum Kürdü Nâm-ı Diğer Ekrâd-ı Lek",
ama aynı zamanda "Türkmân Ekrâd-ı" veya “Türkmân Taifesinden“
diye de sözedilmektedir.
Bu farklı tanımlamalardan da anlaşılacağı gibi, 17'inci ve
18'inci yüzyıllara ait bu kayıtlarda geçen "Kürd", "Ekrâd" ve
"Türkmân" sözcükleri etnik aidiyetten ziyade, başka
özelliklere (yaşam tarzı vd gibi) referans gibi görünmektedir.
Buradaki “Çorum“ sözcüğünün o tarihteki anlamı üzerinde de
düşünmek gerekir. Sözcüklere yüklenen anlamların hep aynı
kalmadığı, zamanla değiştiğini hatırlatmak zorundayım.
Sözünü ettiğim kayıtlarda Lek aşiretleri, bulundukları yerler
ve mensup oldukları "taife"ler hakkındaki bütün bilgileri
biraraya getirip aşağıda toplu halde veriyorum:
"Çorum, Çorumlu, Çorum Ekrâd-ı (Çorum Kürdü nâm-ı diğer Ekrâd-ı
LEK): Mardin Kazası (Diyarbekir Eyaleti), Çorum, Bozok,
Kengıri, Sivas, Teke, Kilis sancakları, Ekrâd-ı Lek Çorum
Kazası (Çorum Sancağı) - Konar Göçer Ekrâd Yörükanı
Taifesinden" "LAK Ekrâdı (Lek Ekrâdı, Lek Kürdü): Karaman,
Konya, Sultanönü Sancağı (Eskişehir), Niğde, Kayseriyye,
Zamantı Kazası (Meraş), Harmancık (Kayseriyye civarı), Çorum
ve Kırşehri sancakları, Çukurova - Göçebe Ekrâd Taifesinden" "Lekvanik:
Zülkadriye Kazası (Meraş Eyaleti), Adana Eyaleti - Konar Göçer
Türkmân Ekrâd-ı Taifesinden" "Ekrâd-ı Lek, nâm-ı diğer Çorum
Kürdü, Ekrâd-ı Lekvanik: Çukurova, Çorum, Bozok, Sivas, Adana
sancakları, Kırşehri Sancağı, Karaman Eyaleti - Konar Göçer
Türkmân Ekrâdı Taifesinden" "Lekahmed nâm-ı diğer Okçulu: Kiğı
Kazası (Erzurum Sancağı)" "Lek, Lek Ekrâdı: Çorum, Bozok,
Rakka, Amid, Adana, İçel, Tarsus, Saruhan, Aydın, Meraş
sancakları, İspir Kazası (Erzurum Sancağı), İskilip Kazası
(Çorum Sancağı), Çukurova, Silifke Kazası (İçel Sancağı),
Şabanözü Kazası (Kengiri Sancağı), Kozan Kazası (Meraş
Eyaleti), Yenipazar Kazası (Bosna Eyaleti), Diyarbekir
Eyaleti, Harmancık Mevkii (Kırşehri civarında) – Konar Göçer
Türkmân Ekrâdı Taifesinden” “Lekgücü: Diyarbekir Eyaleti –
Türkmân Taifesinden. Lekgücü Cemaatı, Bozulus Aşiretindendir“.
“Lekvân, Lekvâni, Lekvanik (Lek ve İnk, Lekvanik Ekrâdı, Lek
Evanik): Çorum, Rakka, Kayseriyye, Niğde, Sis, Karaman, Meraş,
Adana ve Aydın sancakları, Cezire-i Kıbrıs, Develi Kazası
(Niğde Sancağı), Zamantı Kazası (Meraş Sancağı), Harmancık
Mevkii (Develi Kazası’nda), Yahyâlu Kazası (Kayseriyye
Sancağı), Anavurza Mevkii (Adana Sancağı) – Konar göçer
Türkmân Ekrâdı Taifesinden” “Lekvanik Cemâatı, Niğde
Sancağı’ndaki Develi Kazası ve Kayseriyye kurbünde Harmancık
ve Gezili nâm mahallerde sâkin olmuşlardır. Develi Kazası
havalisinde yaylağa gelirlerdi. Rakka’ya iskanları ferman
buyrulan Türkmân Cemaatındandır”.
“Akbaş Cemaatı (Akbaşlı, Akbaş Ekradı), Lekvanik
Aşiretindendir”
Etnik kimlikleri de dahil Lekler ve Lezgiler hakkında daha
diyeceklerimiz var.
LEKLER’İN ADLARI VE KÖKENLERİ
Heredot, Kolkis ile Pontus içi ve çevresinde
“Ligye”ler’den sözeder. Ünlü coğrafyacı Strabo, Lekler’e (“Lege”)
İskit der. Robert Ellis, Lekler’in adıyla Likya (“Lycia”)’nın
eski halklarından Lycii-ler’in adı arasındaki benzerliğe
dikkat çeker. Ellis’in aktardığına göre, Tacitus, Yukarı Oder
ve Vistula’da Lygiiler’den bahseder ve onların beş aşiretinin
adını verir: Arii, Elysii, Manimi, Naharvali ve Helvecones.
Yine Ellis’in aktardığı bilgilere göre, Ossetler’in dilinde
Lek (Lygii) adının karşılığı Lag veya Lezgi’dir.
Kısacası Lek ve Lezgi, bir ve aynı adın farklı dillerdeki
şekilleridir.
Minorsky, Rusça’da tüm Dağıstan sakinlerine ayrımsız “Lezg-in”
dendiğini, ama Arap coğrafyacılarının ve yerlilerin bu terimi
yalnızca Güney Dağıstan aşiretleri için kullandıklarını yazar.
Minorsky’nin yazdığına göre, 1926’da Lezgi dili/diyalekti
kullanan 134 bin 536 kişi vardı.
Bir dönem Şirvan kuzeyinde “Lakz Krallığı” vardı. Kafkasya’da
Masqat’ın batısındaki dağlarda “Lakz” adı verilen aşiretler
yerleşikti. Minorsky, Lakz adının Lak (Lag, Lek) ve orijin
bildiren İrani sonek “ – z”den bileştiğini açıklar. Yerel
dilde Lak (Lag), yine Minorsky’nin verdiği bilgiye göre,
“adam”, “bir adam” anlamına geliyor.
Robert Ellis, Lezgileri bir Doğu-Kafkas ırkı olarak tanımlar
ve antik Albania (modern Azerbaycan)’nın büyük bir bölümünde
vaktiyle Lezgilerin yaşadığına işaret eder. Strabo’ya göre,
burada 26 dil konuşulurdu. En az bir düzine Lezgi diyalekti
mevcuttu. Cambrıdge Ancient History’nin aktardığına göre
Strabo’un Yunan kaynakları Sarmatlar (Sarmatae, Syrmatae,
Sauromatae)’ın lideri/öncüsü olarak vatanı Azov Denizi
civarında bulunan “Lazyge”ler adında güçlü bir aşireti
anarlar.
Robert Ellis, Gürcülerin Lezgilere “Lekhethi”, Ermeniler’in
ise “Lêkeh” dediklerini aktarır. Onların antik zamanlardaki
adlarının “Lege” veya “Lagae” olduğuna işaret ederek, bu adın
kökünün büyük bir ihtimalle Ossetçe’deki “Lag” ya da “Lesgi
Les” olduğunu düşünür ve bu kök sözcüğün “adam” (“man”)
anlamına geldiğini kaydeder.
Evliya Çelebi, Trabzon’un bir adının da “Lezki Şehri” olduğunu
yazmaktadır. Trabzon’un doğusunda “Gezgi” adında bir dağ
bulunduğuna işaretle, bu dağın halkına “Gezgi kavmi”
denildiğini not etmektedir. O’nun yazdığına göre “Gezgi”
adındaki bu kavmin adı bazen yanlış şekilde “Lazki” veya “Laz
kavmi” olarak söyleniyordu.
Kendisi de Lek ve Lezgi adlarının ayniyetine işaret eden Türk
milliyetçisi Edip Yavuz, Kürtler arasında Lek diye bilinen
“Lezgi (Lekzi)” lere Bizanslılar’ın “Laz (Lazik)” dediğini
yazmaktadır. O’na göre Türkiye’de Çerkesler’e de “Lezgi”
denilmektedir.
“Tarihte Kafkasya” kitabının yazarı General İsmail Berkok,
Lezgiler içinde “JEL” ve “LEJ” adını taşıyan aşiret ve
kabilelerin bulunduğunu, Lezgi adının da Jel/Lej adından
geldiğini yazmaktadır.
Bu özet bilgiler Dersim toponomisinde rastladığımız Laç, Laçin,
Lazvan, Jêl (e) ve muhtemelen Gel gibi adların Lek/Lezgi
adıyla aynı kökten veya kategoriden olabileceklerini
düşündürmektedir.
GÜRCÜLER
Gürcülerin efsanevi atası "Kartlos"tur. Gürcistan'ın ana
eyaleti de "Kartlos (Kartli)" adını taşır. Bu eyalet Tiflis'i
de içine almaktadır.
Gürcüler kendilerine "Kartvel-ebi" veya "Kartvel", ülkelerine
ise "Sa-Kartvel-o" derler. Bu adlar mitsel Kartlos'la
ilişkilendirilir.
Grekler ve Romalılar Gürcüleri "İberler (İverler)" adıyla
bilirdi. Gürcistan'ın daha eski adı da İberia (İveria)'dır.
İber (İver) adı ilk kez M.Ö. 5'inci yüzyılda görünür.
Ermeniler ise Gürcüler'i "Vir (Virk)", ülkelerini de "Vrastan"
diye çağırırdı.
İber ve Vir, bir ve aynı adın birer biçimidirler.
Bu ad Strabo ve diğer gibi klasik yazarlar arasında tıpkı
Abhazlar (Abasg)'la Basklar örneğindeki gibi, Kafkasya
İberya'sı ile İspanya İberya'sı arasında ilişki kurmaya,
İspanyalıların Kafkasya'dan geldiklerini düşünmeye götürdü.
Kafkas dilleri ile Bask dili arasındaki yakınlık da bu
hipoteze güç kattı. Ne var ki buna katılmayan, bu teorinin
korunamayacağını söyleyen bilginler de varoldu.
Arapların ve Farsların (Persler) Gürcülere "Kurj", "Gurj" veya
"Jurz" dedikleri kaydediliyor. Minorsky, bu terimlerdeki -z
veya -j sonekini aidiyet eki olarak yorumlar. Bugünkü
"Georgia" ve "Georgian" adının Kurj (Gurj, Jurz, Jurziya,
Jurzan)adından veya bir diğer görüşe göre de St. George'un
adından doğduğu sanılıyor.
Toumanoff, Vrastan ve/veya Gürcistan adlarını Hyrcania (Gurgan,
Vrkan) ile ilişkilendirenler bulunduğuna işaret ediyor.
Gürcülerin birkaç bin yıllık bir etnik karışımı temsil
ettikleri, orijinlerinin Asur, Hitit ve Urartular çağı kadar
geriye dayandığı yaygın bir görüştür. Bazı yazarlar Urartu ve
Gürcü dilleri arasında bir ilişki ve akrabalık olduğunu öne
sürmektedirler.
ABHAZLAR
Abhazlar, tasniflerde Kafkas uluslar/diller ailesinin
Adige-Çerkes koluna dahil edilir. Bazı araştırmacılar
Abhazları eski bir Kolkis (Colchis) aşireti olan "Heniochi"lerle
ilişkilendirir. Strabo, Heniochiler'i denizci bir ırk olarak
tanımlar. Ptolemy (M.S. 90-168), Pontus'un deniz kıyısında
yaşayanlar arasında Heniochi ve Suan-o-colchi
aşiretlerini/halklarını da sayar. Pontus kralı Mithridat'ın (Eupator)
Romalılar tarafından yenilgiye uğratıldığı sıralarda
Heniochiler'in Kafkas batısı ile Karadeniz arasında
oturdukları tahmin edilmektedir.
Procopius, Karadeniz çevresindeki halkları ve ülkelerini de
tarif ettiği History of The Wars adlı eserinde, "Abasgi" ve "Apsili"leri
Lazika (Kolkis)'nın gerisinde ve içerilerde gösterir. Onların
eski zamanlardan beri Lazlar'a bağımlı olsalar da, daima
kendilerinden iki yöneticiye veya krala sahip olduklarına
işaret eder. Bunlardan birinin Abhaz ülkesinin doğusunu,
diğerinin de batısını yönettiğini yazar. Abhaz halkının bu
krallardan çok zulüm gördüklerini, fiziki güzellikleri dikkat
çeken ülkenin genç çocuklarının ailelerinden zorla kopartılıp
Bizans topraklarında yüksek fiyatlarla satıldığını anlatır. Bu
nedenle Bizans sarayında "Abasgi" orijinli çok kişi
bulunduğunu kaydeder. "Barbarlar" diye sözettiği "Abasgi"lerin
kendisinin zamanında bile ağaçlara ve ormanlara taptıklarını,
onları tanrı bildiklerini söyler. Justinan döneminde Bizans
zoruyla Hıristiyan yapılmalarını onların "uygar" bir yaşama
geçişinin başlangıcı olarak tanımlar. Bu tarihten sonra
imparator Justinian'ın Abasgiler'in iki kralının başına yine "Abasgi"
orijinli olan Euphratas (Ferat) adında birini atadığını ve
kendi çocuklarını satma pratiğine son verdirdiğini ileri
sürer.
Abhazları İskit (Saka) stoku ile ilişkilendiren tezler de var.
Bir görüşe göre İspanya Basklar'ı Abaza (Abhaz, Abask)
orijinlidir.
Kolkis kuzeyinde oturan Abhazlar'ın, en az Heredot zamanı
kadar gerilerden itibaren çocukları da dahil dikkate değer bir
köle ticareti yürüttükleri kaydedilir.
Bizans imparatoru Justinian zamanında Abhazların ismen de olsa
Hıristiyanlığa çevrildiklerine az yukarda değindik. Bu
tarihten sonra onların kendi çocuklarını Bizans sarayına
(İstanbul'a) köle olarak satma pratiğinde kesintiler görüldüğü
iddia edilse de, bu ticaretin bir biçimde sürdüğü, daha sonra
da Osmanlılarca devralındığı bilinmektedir. Böylece bu
pratiğin sadece Balkanlar'la sınırlı olmadığı ve mucidinin de
Osmanlılar olmadığı anlaşılmaktadır.
Baba tarafından Germiyanlı, anne tarafında Abhaz olan ünlü
seyyah Evliya Çelebi, Seyahatname'sinde Abhazların dili ve
adetleri ve Abhaz aşiretleri hakkında geniş bilgiler verir.
Yetmiş kadar Abhaz kabile ve aşiretinden sözeden Evliya
Çelebi, bunlardan bazılarının (galiba sadece Trabzon Eyaleti
dahilinde olanlarının) adlarını vermektedir.
E. Çelebi'nin adlarını verdiği bu aşiretler şunlardır:
Cac (Çaç)
Çanda (Canda)
Keç
Art
Kamış
Suce (Suçe)
Bozduk (Bozodok)
Kutas (Kotasi)
Aşıklı
Yukarılı
Cembe
Soğuksu
Arlan
(Bk. a.g.e., s. 85, 107).
Evliya Çelebi'nin bu verileri 1640'lara aittir.
E. Çelebi, Abhaz ve Çerkesler arasında "Sadşe" adında bir
"kavim"den de sözeder. Osmanlı Sadrazamı Damat Melek Ahmet
Paşa (17'inci yüzyıl)'nın bu aşiretten olduğunu söyler. Yılmaz
Öztuna'nın verdiği bilgiye göre Evliya Çelebi, bu Osmanlı
sadrazamının yeğenidir.
E. Çelebi, Gazi Seydi Ahmet Paşa'nın da Abhazlara mensup
olduğunu ima eder. Ayrıca Erzurum'da Celaliler'e katılan ve
Erzurum Kalesi'ni on sene elinde tutan Abaza Paşa'yı anlatır.
Sonunda IV Murat tarafından afedilip kendisine Bosna, Budin (Vidin)
ve Özü eyaletlerinin verildiğini kaydeder (1639).
Ünlü Celali önderlerinden Canbulatoğlu Ali Paşa'nın haznedarı
iken 1607'de Celaliler'e katılan ve sonraları Sadrazam Kuyucu
Murat Paşa tarafından idam edilen Abaza Mehmet Paşa var bir de
(1590-1634). Bunlara Osmanlı sadrazamları arasında adları
geçen Abaza Siyavuş Paşa (1687-1688) ve Abaza Süleyman Paşa
(1712-1713) ile Abhazların Apsil (İbşir) aşiretine mensup
Damat İbşir Mustafa Paşa (1600?-1655) da eklenmelidir.
Abhazlardan Osmanlılar periyodunda Beylerbeyi (özellikle
Erzurum'da) olarak görev yapanlara da rastlanır.
Evliya Çelebi'nin ailesi de dahil bu isimlerin pek çoğunun
Osmanlı sarayına köle/devşirme olarak girip sadrazamlığa kadar
yükseldikleri anlaşılmaktadır.
Edip Yavuz, Abhazlar arasında "Guran" etnik adının yaygın
olduğunu, özellikle kadın adı olarak sık kullanıldığını yazar.
Edip Yavuz, buradan hareketle Abhazların Guran orijinli
olduklarını düşünür. E. Yavuz'a göre Dersim'in Abbasan aşireti
bir Abhaz/Abasg boyudur.
OSMANLI KAYITLARINDA "ABAZA TAİFESİNDEN" OLDUKLARI SÖYLENEN
AŞİRETLER VE YERLERİ
"Abazek: Gürcistan, Sohum, Anapa, Doğu Karadeniz kıyıları
Abaza: Kuban Nehri boyu (Kafkasya)
Candı: Kuban Nehri boyu (Kafkasya)
Hutunibeğ: Kuban Nehri boyu
Karzık (Kazrık): Kuban N. boyu
Keç: Kuban N. boyu
Memri: K.N. boyu
Saşe: K.N. boyu
Sührabbeğ: K.N. boyu
Şaca (Şace): K.N. boyu
Şükray (Şüküray): K.N. boyu
Urdana: Anapa ve Sohum kaleleri beyninde (Kafkasya)
Abuna (Avuna): Sohum ve Anapa beyninde (Karadeniz kıyısı)
Ada-i Şahi: K.N. boyu (Kırım)
Aridli (Arid): Erzurum Eyaleti, Kuban N. boyu (Kafkasya)
Bezdek: K.N. boyu
Cuhş: K.N. boyu
Basavoğlu (Reftahbeğ): K.N. boyu
Goba (Goya): K.N. boyu, Sohum, Anapa etrafı
Haze (Hazek, Hazdek): K.N. boyu
Keşmay: K.N. boyu
Karaşay: K.N. boyu
Natokac (Natuhac, Natukac, Natohac): K.N. boyu, Kırım,
Gürcistan - Abaza&Çerkes Taifesinden.
Nişaho (Neşahov): K.N. boyu
Şobaşeyh (Şobaşıh): K.N. boyu
Ubuş (Obuş): K.N. boyu
Urbeğ: K.N. boyu
Noğobes (Noğobis): K.N. boyu"
(Bk. Cevdet Türkay, Başbakanlık Arşivi Belgelerine Göre
Osmanlı İmparatorluğunda Oymak, Aşiret ve Camaatler)
ÇERKESLER
Çerkes adının daha eski şeklinin Kerkes (Kerket, Kerkete)
olduğu sanılıyor. Yerli adları Adige'dir. Eski çağlardan beri
Azov ve Karadeniz kıyılarında, Kuban boylarında, Taman
yarımadasında ve Kafkasya'da yaşadılar. 10'uncu yüzyılda
Ruslar tarafından "Kashak" (Kasog) olarak adlandırıldılar.
Ossetçe'de "Kasagi", Gürcü dilinde "Kazak" deniyor onlara (Bk.
Ch. Quhequejay, Enc. of Islam, Çerkes Maddesi).
Deguignes'e göre Çerkesler bir Sibirya kavmidir. Buradan
Gürcistan'a gelmiş, sonraları "Kerkes" diye bilinmişlerdir.
Minorsky, Çerkes adını "Çar-Kas" (Dört Kas aşireti) olarak
yorumlayan görüşlere işaret etmektedir.
OSMANLI KAYITLARINDA "ÇERKES TAİFESİNDEN" OLDUKLARI
SÖYLENEN AŞİRETLER VE BULUNDUKLARI YERLER
Abakaslı: Gürcistan, Poti
Betrenay (Bitrenay): Kuban Nehri boyu (Kafkasya)
Bzedoğ (Buzadoğ, Buzadık, Bzadok, Cuzadoğ): K.N. boyu
Cana (Jana): K.N. boyu
Cuzadoğ: K.N. boyu
Çerakise: K.N. boyu
Natukac (Natuhac): Kırım, Gürcistan
Nokoy: K.N. boyu
Obuş: Gürcistan, Sohum, Anapa, Doğu Karadeniz kıyısı
Ordana: Sohum, Anapa, Doğu Karadeniz kıyısı
Şabsığ: Kırım, Gürcistan
Şağani: K.N. boyu
Terane: Kırım
Ubuh (Ubuk, Ubuc, Upuş): Sohum, Kırım havalisi
Zana (Jana, Yana, Zanoğlu Mehmet Giray Beğ): K.N. boyu
Abuzek: K.N. boyu
Alnı Kesik: K.N. boyu
Bağ: K.N. boyu
Beslibay: K.N. boyu
Besni (Besney, Bisni): K.N. boyu
Bestanay (Bestenay): K.N. boyu
Birekay (Brekay): K.N. boyu
Bjadoğ (Buzadoğ): Kırım, Kafkasya
Kabart (Büyük Kabart): Dağıstan civarı
Cano: K.N. boyu
Basnioğlu: Kırım, Gürcistan
Çubsun (Çubsin): K.N. boyu
Çuncen: Kafkasya
Hamşi: K.N. boyu
Hatukay: K.N. boyu
Karaçay: K.N. boyu
Kerkenari (Kerkeni): K.N. boyu
Kabart (Küçük Kabart): Dağıstan civarı
Pzadoğ (Pjadoğ): Kafkasya
Temirköy: Kafkasya
Timurköy: K.N. boyu
Kızılbeğ (Kızılbeğli): Kuban Nehri boyu, Meraş ve Bozok
sancakları, Zülkadriye Kazası (Meraş Eyaleti), Şamardı Kazası
(Niğde sancağı), Eğridir kazası (Hamid Sancağı), Şücaaddin
Kazası (Niğde Sancağı) - Çerkes Yörükanı Taifesinden.
Abazek: Kafkasya
Abazaş: Kafkasya
Nuradoğ: Kuban Nehri boyu.
(Bk. Cevdet Türkay, Başbakanlık Arşivi Belgelerine Göre
Osmanlı İmparatorluğunda Oymak, Aşiret ve Cemaatlar).
YUKARIDAKİLERE EK OLARAK AYNI KAYITLARDA YER ALAN DİĞER
ÇERKES AŞİRETLERİ
Çerkesoğlu İsmail: Ana Sancağı (Bağdat Eyaleti) - Türkman
Taifesinden.
Çerkesli (Çerkesli, Çerkeslu): Manavgat Kazası (Alaiye
Sancağı), Kocaeli Sancağı, Lefke Kazası (Hüdavendigar
Sancağı), İslimye Kazası (Silistre Sancağı), Karinabad Kazası
(Silistre Sancağı) - Yörükan Taifesinden.
Çerkes Müslüm (Çerkes Müsellem): Hayrabolu Kazası (Tekfurdağı
Sancağı) Çerkesoğlu (Çerkesoğulları): Karaman Eyaleti, Hama,
Hums, İçel ve Alaiye sancakları - Türkman Taifesinden.
(Bk. Cevdet Türkay, Başbakanlık Arşivi Belgelerine Göre
Osmanlı İmparatorluğunda Oymak, Aşiret ve Cemaatlar).
ENCYCLOPEDİA OF İSLAM'IN ÇERKES MADDESİNE GÖRE ÇERKESLERİN
ANA AŞİRETLERİ
Natukhay (Natkuadj)
Shapsug
Mokhosh
Temirgey (K'emirgoy, Kemgui, Cengui)
Bjedukh
Khatukay
Besleney
Kabard (Kaberdey, Kabarda)
Ubakh
Abaza
EDİP YAVUZ'A GÖRE ÇERKESLERİN 24 BOYU
Kabartay, Abaza (Abkhaz, Abkaz), Abazeh (Abadzeh), Bozuduk,
Memşüh, Besvi (Besevi), Besleney, Katukay, Katukaç, Şefake,
Şabşi (Şabşik, Şabşuğ), Kemerguy, Temirguy, Kemguy, Çemkuy,
Bjeduh (Bjaduh), Birtkaç, Barta, Çiget, Ubih, Sebilde, Zon,
Mamaluk, Makos.
E. Yavuz, bu aşiretlerden Şefake'nin Dersim'in Şavak
aşiretiyle aynı olduğunu öne sürer.
OSSETLER YA DA ALANLAR
ADLARI, ORİJİNLERİ VE YAYILDIKLARI COĞRAFYA
Minorsky’nin “A History of Sharvan and Darband” adlı çalışması
ile Minorsky ve W. Barthold’un birlikte kaleme aldıkları Enc.
Of İslam’ın “Alan” maddesindeki açıklamalardan çıkan sonuç
şöyle toparlanabilir:
“Osset” adının orijini “As” sözcüğüdür. Bu sözcüğün daha eski
şekli “Aorsi”dir (Arapça’da, örneğin Mesudi’de “al-Arsiyya”,
Çince’de ise muhtemelen Yen-ts’ai).
“Aorsi” kelimesi, Farsça söylenişte “As”, Gürcü dilinde “Ows-eti”,
Rusça’da “Os-et-in” formuna girer.
Adı geçen kaynaklarda “Osset” adının orijini böyle açıklanır.
Aynı kaynaklara göre, “As” (veya “Aorsi”), Alanlar’la ilşkili
bir aşiretin adıdır. Ossetler’in ataları Alanlar’dır. Arsiya (Arisia,
al-Larsiya), As veya Osset, Alanlar demektir. Alan adı
Arapça’da “al-Lan” olarak da geçer. Hazar Denizi ötesinde,
Aral Denizi güneyinde yaşayan Alanlar’ın bu ilk sıralarda
büyük olasılıkla Arsiya (Arisia, al-Larisiya) diye
bilindikleri, sonraları Harzem çevresinden gelip Hazar
Kralliğı’nın topraklarına yerleştikleri ve zamanla Ossetler
diye bilindikleri kayddediliyor.
Ammianus Marcellinus’a göre Alanlar, eski Massagetler’dir.
Buradan hareketle Masqat (Mazk’ut)’ın eski sakinlerinin
Alanlar’la ilişkisi kuruluyor (Aktaran Minorsky, a.g.e, s.
147).
Gürcüler ve Ruslar, daha sonraları Alanlar’ı “Yasi” olarak da
adlandırmışlardır. Kaynaklar Çin’de bile Alan askeri
kolonileri ve yerleşmelerinin varlığından sözederler (Bk. Enc.
Of İslam, Alan Md.)
İrani bir halktır Alanlar. İskitler ve Sarmatlar’la
ilişkilidirler.
Cambridge Ancient History’nin “Sarmatlar ve Partlar” başlıklı
kısmında Sarmatlar ve Alanlar hakkında özetle şu bilgiler
verilmektedir:
“Sarmatlar, İrani gelenekte, M.Ö. 7./6.- 4. yüzyıllarda Don
ötesi ve Azov Denizi kıyılarında (Don, Dinyeper, Volga ve Ural
arasında) yaşayan İskitler’le akraba yarı-İrani bir halk
olarak görülür. Polybius, Kırım kuzeyinde (Don-Dinyeper
arasında) kıral Gatalas tarafından yönetilen bir Sarmat
devletinden, Polyaenus ise Sarmat kıraliçesi “Amazon”dan
sözederler. Strabo’nun Greek kaynaklarında Sarmatlar’ı
“Lazyge”ler adında güçlü bir aşiretin yönettiği kayddedilir.
Yurdu ilkin Azov Denizi’ne yakın bir yerde bulunan bu aşiret,
sonraları Danube (Tuna) ve Theiss’e doğru yayılır. Yüzlerce
yıl boyunca Roma imparatorluğuna komşu olarak yaşar. Lazyge
adındaki bu aşiret (Lezgi/Lek, SC) ile İskit-Maeotik grubun en
Helenleşen aşiretleri içinde anılan ve kıraliçesi Tirgato olan
“Jazamatae (veya Jaxamatae)” aşireti bir ve aynı aşiret
olmalılar. Öyle görünüyor ki, Güney Rusya’daki tüm bu İrani
aşiretlere sonuçta Sarmatlar genel adı verilmiştir. Bu
aşiretlerin başlıcaları, Roxolani (Lazyge aşiretinin kuzeyinde
yerleşikti), Aorsi, Siracian (Kuzey Kafkasya’da Kuban vadisi
civarında M.Ö. 193’te hala adı geçer) ve Alani aşiretleriydi.
Sarmatlar’ın sosyal ve politik yaşamlarında kadınların önemli
rolü vardı. Bu özellik İranlılar’a yabancı, ama Anadolu
halklarında genel ve ortaktı. Bu karakteristikleri nedeniyle
Sarmatlar’ın İrani ve Maeotik aşiretlerin bir karışımı
oldukları, içlerinden bazılarının Maeotik kuralı
benimsedikleri sanılmaktadır. Yunanlılar tarafından esas ve
ayırt edici özellikleri “Kadınların yönettiği bir ırk” olarak
tarif edilmiş olan Sarmatlar içinde değişik adlar altında Alan
aşiretleri ile karşılaşılır: Aorsi, Roxolani ve Alani (A-lani)
gibi. Bu aşiretler aynı zamanda Sarmat aşiretleri olarak
anılırlar.
Roxolani aşireti Pontus kıralı Mithridat’ın Kırım’daki
savaşlarında, Aorsi ve Siracian aşiretleri ise O’nun oğlu
Pharnaces’in tarihinde güçlü ve sadık müttefikler olarak aktif
roller oynadılar.
İskitler’le birlikte yüzlerce yıl Güney Rusya steplerini
yöneten, Hazar ve Aral denizleri kuzeyini, Güney Rusya
steplerinin doğusunu kapsayan ve Sibirya’ya kadar uzanan güçlü
bir “göçebe devlet” (göçebe aşiret konfederasyonu veya Aorsi-Alani
imparatorluğu) oluşturan Sarmatlar, Roma İmparatorluğu’nun
korkulu düşmanları oldular. Romalılar’la savaşlarında hiç
yenilmemekle ünlendiler ve Roma’nın kendisinin istilasında da
rol aldılar.
Partlar ve Sarmatlar akraba idiler. Sarmatlar da büyük ihtimal
Mazdacı idi. Savaşlardaki strateji ve taktikleri ve silahları
da Partlar’ınkine çok benziyordu. Bu ikili Roma’ya karşı
ittifak ettiler.
Sarmat adı, Heredot’ta “Sauromatae” olarak geçer. M.Ö. 4’üncü
yüzyıl sonunda “Syrmatae” formunda görünür. Polybius ve
Strabo’da “Sarmate” şekline girer. Başlangıçta farklı
oldukları sanılan Sauromatae ve Syrmatae (Sarmate)
sözcüklerinin, gerçekte bir ve ayın adın şekilleri oldukları
görüşü benimsendi” (Bk. Cambridge Ancient History, IV, Chapter
III, Sarmatlar ve Partlar).
Alanlar’ın dört aşiretten oluştuğunu söyleyen Müneccim-Başı,
bunlardan üçünün adlarını şöyle verir: Dhass, As, Roxalani
(Aktaran Minorsky, A History of Sharvan and Darband, s. 169).
Bir diğer kaynakta bunlar Jazyges, Alani ve Roxolani şeklinde
Sarmatlar’ın kolları olarak sayılırlar (Bk. Edward Gibbon, The
Decline and Fall of The Roman Empire, vol. 1, Everyman’s
Library, 1910 ve 1993 baskıları).
DİLLERİ
Sarmatlar ve Alanlar İrani bir dil konuşurlardı. Alanlar’dan
gelme Kuzey Kafkasya’daki Ossetler, hala İrani bir dil
konuşmaktadırlar.
Robert Ellis, “Osse” sözcüğünün Ossetler’in dilinde
varolduğunu ve “kadın” anlamına geldiğini yazmaktadır. Bu
sözcüğün çoğulu, Ellis’e göre, “Ossetha”dır. Aynı yazara göre
Lezgi (Lek) dilinde “Oss”, “halk”, “insanlar” demektir.
R. Ellis, Ossetçe’nin Digori ve Tagori (Tagauri) olmak üzere
iki bölümü olduğundan sözeder.
Enc. Of İslam’ın “Alan” maddesine göre, Ermeni coğrafyacıları
en batıdaki Alanlar’a “Ashtigor (As-Digor)” diyorlardı. “Digor”,
Ossetler’in batı bölümü, “Asi” ise Osset dilinde Elbruz
Dağı’na yakın daha batıdaki bölgeye referanstı.
“Asetinler (Osetler), kendilerine İron (bir bölümü de Gron)
derler. Dillerinin İran’ın eski dillerinden Polowice’ye çok
yakın olduğu söylenir”
(Bk. Hayri Ersoy-Aysun Kamacı, Çerkes Tarihi, Tümzamanlar
Yayıncılık, İstanbul, 1994, s. 128).
Yukarıdaki alıntıda geçen “Polowice”, açık ki Pehlevice’dir.
“Gron” sözcüğü ise etnik Goran adıyla ilişkili olsa gerek.
KISA TARİHLERİ
Alanlar tarihte M.S. 1’inci yüzyıldan beri anılırlar. M.S. 35,
72-73 ve 134-135 yıllarında Part hakimiyeti altındaki
topraklara, Roma eyaleti Kapadokya’ya doğru yayıldılar. 3’üncü
yüzyılda Dinyeper vadisinde Germanlar’la bütünleştiler. 371
yılında Hunlar tarafından yenilgiye uğratıldılar. Onların bir
bölümü Kafkasya kuzeyini istila edip burada yerleşirken
(Bulgar, Türk ve Hazarlar’a komşu topraklara), bir diğer
bölümü Vandallar’la birlikte Kuzey Afrika, Fransa ve
İspanya’ya göçtü. Kuzey Afrika’da “Vandal Krallığı” (418-534)’nın
kurulmasında rol oynadılar. Bizans imparatoru Justinian’a, bu
krallığı zaptettiği için, “Vandallar’ın ve Alanlar’ın Kralı”
ünvanı verilmiştir (Bk. Enc. Of İslam’ın “Alan” Maddesi ve
Cambridge Ancient History IV).
Edward Gibbon, Fransa ve İspanya’ya göçeden “ırklar” veya
aşiretler arasında en önde gelenlerin “Lygian”lar olduğunu (Lygi,
Lek, Lezgi, SC) yazmaktadır.
Abbasiler altında hala Bizans Hıristiyanlığına bağlı bulunan
Alan krallarının, 932’den sonra Hristiyanlığı bıraktıkları
söylenirse de, Moğol istilası döneminde bile Alanlar (Aslar,
Asetinler/Osetler)’ın Hristiyan bölümlerine rastlanmaktadır
(Bk. Minorsky, A History of Sharvan and Darband ve Enc. Of
İslam’ın Alan Md.).
Ossetler, Alan halkının son kalıntıları arasındalar.
PAVLAKİLER KONUSUNDA BİR TEZ
Anton Josef Dierl’in Tezi: Pavlakiler Esir Vandallar’la
İlişkili Olamaz Mı?,
"Kafkas Halkları ve Aşiretleri (I)'e Ek" başlıklı yazımın
Alanlar'la ilgili kısmında Bizans tarihçisi Procopius'un
General Balisarius'un danışmanı sıfatıyla bizzat katıldığı
Vandal Savaşları hakkında söylediklerini özetledim.
Bu özeti yeniden aktarıyorum:
"Kafkas zincirinden Hazar kapılarına kadarki topraklar
Alaniler'in elindedir. Alaniler bağımsız olup, Bizans’a karşı
genelde İranlılar'la (Sasanilerle, SC) ittifak ederler.
Alanlar ve Vandallar Gotik halklardı. Azov Denizi (Maeotik
Gölü) civarında yaşayan Vandallar, 423'te Alanlar’la birlikte
ilkin Germanlar’ın topraklarına girdiler, daha sonra da Batı
Roma İmparatorluğu'na dahil İspanya ve Portekiz’i istila
ettiler. 455 yılında Libya’yı (Kuzey Afrika ülkelerini)
Romalılar’dan ele geçirip burada 95 yıl kadar yaşayan bir
Vandal-Alan İmparatorluğu kurdular (429/430-533/4). Hemen
sonra da İtalya'ya girdiler. Alanlar da dahil Vandallar’la
birlikte hareket eden tüm diğer “barbarlar”, bu tarihlerde
Vandallar ortak adıyla bilindiler. Vandallar dendiğinde
Alanlar da dahil Vandallar’ın tüm müttefikleri akla geliyordu.
O tarihlerde bunların hepsi Vandal adında temsil edilirlerdi.
Tüm 'barbarlar'a ortak/genel bir adla Vandal denirdi. Bizans
imparatoru Justinian, Libya’daki Vandallar'a karşı General
Balisarius kumandasında bir ordu yolladı (533). Balisarius,
burdaki Vandal-Alan yönetimine son verdi (Aralık 533). Bu
savaşta esir ettiği Vandalları Kartaca’da toplayıp gemilerle
Bizans’a getirdi (534 sonu). Vandal ve Alan kıralı Gelimer de
bu esirler arasındaydı. Gelimer’in kardeşi Tzazon ise
Libya'daki savaşta öldürülmüştü. Gelimer, Arius/Arian
dininden'di. Bizans’ta yasak bir dindi bu. İmparator Justinian
Ortodoks olmayan Hıristiyanlığa izin vermiyordu. Justinian
esir Vandal-Alan kıralı Gelimer'i ve ailesini Galatia'ya
yerleştirdi (1 Ocak 535). Diğer esirleri ise gemilere bindirip
Bizans impratorluğunun doğusundaki kentlere yerleştirdi.
Justinian’ın Vandalları adını verdiği bu esirleri beş atlı
birlik halinde örgütleyip yerleştirildikleri yerde Sasaniler'e
karşı savaşlarda kullandı".
Dersim ve çevresini iyi tanıdığı anlaşılan Anton Josef Dierl
adlı bir Alman yazar, Desmala Sure dergisine yolladığı eski
bir yazısında, Procopius'un yukarıda anlattığı olaylardan
hareketle, Bizans'ın Doğu hudutlarına yerleştirdiği
Vandal-Alan esirlerle Pavlakiler arasında bir bağlantı
kuruyordu. A. J. Dierl'in bu uzunca yazısında özetle şu görüş
ifade ediliyordu:
"Bizans Generali Balisarius’un Kuzey Afrika’dan getirdiği
Vandal esirlerin 'Vandali Justiniani' adı altında beş garnizon
halinde sınır muhafızı olarak Sasani-Bizans hududuna
yerleştirildikleri anlaşılıyor. Bunlar, muhtemelen 540-544
yılları arasında Sasanilere karşı savaştılar. Bence, onlar
Erzurum-Tercan-Erzincan-Kemah-Kemaliye-Keban-Malatya askeri
hattına yerleştirilmiş olmalıdırlar. Yerleştirildikleri
yerler, Erzincan kenti, Kemah, Divriği, Pülümür ve Keban
olabilir. Erzincan civarındaki Tema Colonia belki de onlardan
bir koldu. Divriği, Kemah köyleri, Erzincan ve Pülümür’de
oranı yüksek olan sarışın ve mavi gözlüler, bu Vandal-Alan
esirlerle bağlantıya işaret edebilir. Bahsi edilen esirler
Hıristiyandı, ama Ortodoks veya Katolik değil, Arian
dinindendiler. 639/640’ta onların yerleştirildiği hatta
Araplar göründü. Vandal-Alan esirlerin yerleştirildiğini
tahmin ettiğim yerler Bizanslılar ile Araplar arasında
bölündü. O sırada Arianizm heretikliği artık her tarafta
ölmüştü. Dersimliler'le karışan bahsi geçen esirlerin bir
arayış içine girip Mani'nin düşüncelerinde karar kılmaları ve
Polikyenler/Pavlakiler diye bilinmeleri olasıdır. Nihayet
Pavlakilik de bir tür Hristiyanlıktı. Onlar Vandal ve Alan
dili konuşuyor olmalıydılar. Alanca, Dersim diline yakındı.
Onların elit kesiminin Yunanca ve Latince de bildikleri tahmin
edilebilir".
Dierl'in yorumu özetle böyle. O'nun dediklerini yeri gelmişken
üzerinde düşünülmek üzere şimdilik yorumsuz aktarmayı yararlı
buldum.
ALBANLAR VE ALBANİA
950-1050 arasındaki dönemde Kafkasya'da üç toprak parçası
ayırt edilebilir şekilde netleşmişti:
Albania (Arran), Şirvan ve Derbend.
Albania, modern Kafkas Azerbaycanı'nın eski adıdır. Aşağı Kur
ve Aras nehirleri arasındaki topraklar daha eskiden Yunan ve
Latin kaynaklarında Albania (Barthold'a göre Ariania),
Ermenice'de Alvan-k, Süryanice'de Aran, İslami kaynaklarda ise
Arran veya Al-Ran diye bilinir, halkına da Alban veya Arianoi
denirdi. Bazı araştırmacılar Albania adını Ermenice Aghuan
veya Alvan sözcüğüyle ilişkilendirir. W. Barthold'a göre,
Albania/Arran adı Farsça Aran'ın bir formudur. Marquart'a göre
de tüm bu adlar Persçe Aran'dan gelmedir. Albania'nın başkenti
Partav (Barda'a, Perozapat) idi. Gence'ye yakın bu kent,
Sasani şahı Peroz döneminde kurulmuştu (457-484). Albania (Arran)'nın
güney kesimi Selçuk istilaları sonrasında giderek Türkleşti ve
zamanla Türkçe Karabağ adıyla bilindi. Albania'nın bütünü aynı
kaderi paylaştı. Bu tarihten sonra Albania (Arran) adı ve bu
ülkenin 10'uncu yüzyılda hâlâ konuşulduğu söylenen dili (Arran
dili, Arrani) giderek unutuldu. Bunlar bugün sadece
literatürde yaşıyor artık.
Kur nehrinin kuzeyine Şirvan (Şer-Van, Şir-Van, Arslanlar
ülkesi veya Shar'lar-ın yeri?), Derbend kenti ve bağlı yerlere
de Derbend (al-Bab) deniliyordu.
Şirvan adlı yerleşmelere Van Gölü güneyinde (Bk. Şerefname),
Luristan'da, Horasan'da ve başka yerlerde de rastlanır.
Genel olarak Kafkasya'da, özellikle Şirvan'da Gilani adların (Gilan'dan
Kafkasya'ya taşınan isimlerin) varlığına işaret eden Minorsky,
bu tür adlar için birkaç çok bariz örnek verir: Gilan'daki
Lahijan ile aynı adı taşıyan Lahij Vadisi (Layzan, Lizan veya
Lezan Vadisi), Gilan'daki Baylaman (Bali-man?, Bel-man,
Beller'in yurdu) ve Deylem'deki benzer adlarla ilişkili
Baylakan (Bel-akan) gibi. Şirvan (Şarvan) adının kendisi de
dahil, Kafkasya genelinde bu ve benzer adların varlığı, Gilan
ve Deylem'den Kafkasya"ya yapılmış göçlere, istilalara karşı
kritik geçitleri tutmak üzere buralara yerleştirilmiş
kolonilere bağlanmaktadır. Özellikle Sasani şahı Kava
(Arapça'da Qubadh b. Firuz, 488-531) ile O'nun oğlu Hüsrev
Anuşirvan (Kisra, 531-579) dönemlerinde başta Derbend olmak
üzere Kafkasya'daki bir dizi geçide Deylem ve Gilan'dan askeri
koloniler yerleştirilmiş ve bu koloniler otonom vasal
beylikler/prenslikler tarzında örgütlenmiştir. Bu otonom
oluşumları yönetenlerin Tabarsaran-Şah (Tabaristan-Şah),
Khursan-Şah (Khersan-Şah), Vardan-Şah (Taht'ın Lordu) ve
benzeri gibi ünvanları da Hazar Denizi'nin güney kıyısındaki
bölgeler ve halklarla ilintilidir. Örneğin "Vardan" adı,
Minorsky'ye göre, bu adı taşıyan Gilanlı bir aşiretin veya
evin varlığına işarettir. Örneğin Gilan'ın bir yerlisi olan
Ziyaridler Devleti (928-1042)'nin kurucusu Mardavij'in
dedesinin adı veya ünvanı da "Vardan-Şah"tır. Kafkasya'daki
Lahij Vadisi'nin sakinleri sonraları Türkçe bir terim olan
"Tat" adıyla çağrılmışlardır ki, bu terim Türkçe'de genelde
yerleşikleri, özelde İrani toplulukları tanımlamak için
kullanılırdı. Zaten Tat adı yakıştırılan Lahij Vadisi halkının
geleneği de atalarının Gilan'daki Lahijan'dan geldikleridir.
Nitekim onların "Tati" adı verilen dilleri de Hazar Denizi'nin
güney kıyısında konuşulan diyalektlerle ilişkilidir. Bu İrani
dil veya diyalektlerdeki -zi, -c, -cı, -jı sonekleri
Kafkasya'da yerlerini Gur-z, Lak-z ve diğer örneklerde
görüldüğü gibi -z soneklerine bırakmıştır. Layzan adı da
benzer şekilde Lay-z olarak düşünülmelidir. Kafkasya'nın Lahij
Vadisi'ndeki Niyal Dağı'nın adı da Gilan'daki Lahijan'da
mevcuttur. Antik Albania (Arran) ve Şirvan'da Gilani-Deylemi
unsurun varlığı oldukça belirgindir. Daha eski olduğu halde
11'inci yüzyıldan itibaren tanınan Şirvan'daki "Kasranid
Hanedanlığı" Deylem orijinli olup, 10'uncu yüzyıldaki büyük
Deylemi yayılması ile ilişkiliydi. Çok daha gerilerde, örneğin
Romalılar döneminde de Küçük Asya'daki Pergamun'a kadar
Deylemli paralı askeri birliklere rastlarız. Şirvan'ın
Şirvanşahlar diye bilinen geç dönem hanedanları ise kendi
soylarını Sasani şahı Anuşirvan-ı Adil'e dayandırıyorlardı.
Albania (Arran)'da 6'ıncı yüzyılda doğan Mihran/Mihrakan
Hanedanlığı'nın kurucuları ise Part orijinli olup Reyli Mihran
evine mensuptu. Mihran adı, Rey kentinin adından gelmedir.
Ünlü Behram Çupin, bu evdendi. Çok geçmeden Hıristiyanlığa
çevrilen Mihran Hanedanlığı'nın prensleri bir İrani ünvan olan
"İranşah" (Ermenice'de Eranşah) ünvanı taşıdılar. Bu evin son
prensi 821-822'de akrabası Babeki/Hürremi Nerseh (Arapça'da
Narsi) tarafından öldürülen Waraz-Trdat idi (Bk. 1-Minorsky, A
History of Sharvan and Darband, s. 11, 12-14, 81, 129 ; 2-Hudud
al-Alam, s. 388-391, 409-411; 3-W. Barthold, "Arran" Md., Enc.
of İslam).
Albania (Arran)'yı Hıristiyanlığa kazanan ve onlara bir alfabe
veren Bizans değil, fakat Ermeniler olmuştu. Albania'nın
komşusu Gürcistan ise, Bizans (Yunan) Hıristiyanlığını
benimsemişti.
Albania (Arran), Kuzey Kafkasya üzerinden gelen istilalardan
çok çekti. İskit, Hun, Alan, Macar ve Hazar istilaları gibi.
Örneğin Arran dilinde "Saka-Sen" denen yer, M.Ö. 7'inci
yüzyılda bölgeyi istila eden İskitler (Sakalar)'in
Kafkasya'daki merkezlerinden biriydi. Bazı Türk aşiretlerini
de içeren Hazarlar'ın istilası bölgenin Türkleşmesinde önemli
rol oynadı.
Bazı kaynaklarda Kafkas Albanlar'ı ile Adriyatik Albanlar'ı
(Arnavutlar ve Kosova Arnavutları) arasında bir akrabalık
kurulur. Bu teze karşı çıkanlardan biri D. M. Lang'dır. O'na
göre bu iki halk arasında bir bağlantı yoktu.
KAFKASLARDA DEYLEM-GİLAN KOLONİLERİ (488-579)
Kırmanciye ve İran’a dönük göç ve istilaların önemlice bir
bölümü çok eski zamanlardan beri Kafkasya üzerinden gelmiştir.
O nedenle daha Akamenler zamanından itibaren Kafkas
geçitlerini tutmak için buralara kaleler yapılmış, sınır
muhafızı olarak koloniler yerleştirilmiştir.
Bu uygulama Sasaniler zamanında da devam eder. Örneğin ünlü
Derbend duvarının Sasani şahı Şapur II (309-379) tarafından
yapıldığı söylenir. Mezdekçi Kava (Kavat bin Firuz, 488-531)
ve onun oğlu Kisra Anuşirvan (531-579) daha esalı tedbirler
alırlar.
Minorsky’nin de işaret ettiği gibi Sasaniler’in buraya
yerleştirdiği koloniler özellikle Deylem ve Gilan’dan
getirilmiştir. Bu askeri koloniler burada vasal beylikler
tarzında örgütlenir. Örneğin geç dönem Şirvan şahları kendi
orijinlerini Sasani şahı Nuşirvan-ı Adil (531-579) ve onun
oğlu Hürmüz’e dayandırıyorlardı.
Sonraki dönemlerde de bu bölgede Deylemi-Gilani varlığı devam
eder. 10‘uncu yüzyıl Deylemi yayılması sırasında Şirvan’da
“Kasrani hanedanlığı“ oluşur.
Kafkaslar’da Deylem ve Gilan orijinli kolonilerin daha Medler
ve Akamenler, hatta Moses Khorenatsi’nin aktardığı Ermenistan
şeceresine bakılırsa çok daha gerilerden beri mevcut olduğunu
düşünmek gerekir.
Pontus, Colchis (Kolkis) ve Kırmanciye’ye yapılan Deylemi ve
Gilani göçlerin önemli bir bölümü Kafkasya üzerinden gelmedir.
Bu model 10‘uncu yüzyıl ve sonrasındaki Deylemi yayılması
sırasında da görülür.
Günümüzün Kafkas grubu halkları arasında Gilani-asıllı öğeler
hala ayırtedilebilirler.
(Dersim’in Şeceresi 10. bölümden naklen)
PONTUS VE KOLKİS
PONTUS
Antik dönemde doğuda Colchis (Kolkid, Kolkis), batıda
Kızılırmak ve Paflagonya’ya kadar uzanan dar ve uzun koridora
Pontus adı verilirdi. J. Lehmann, Pontus sözcüğünün deniz veya
deniz tanrısı/tanrıçası anlamına geldiğini yazmaktadır. Yunan
mitolojisinde gök Uranus, dağ Orea, deniz ise Pontus’tur.
Pontus bölgesi, kabaca Osmanlılar’ın Trabzon ve Sivas
paşalıklarına takabül ediyordu. Daha eskiden çeşitli parçaları
farklı adlarla bilinen bu toprak parçası zamanla Pontus genel
adını almıştır. En önemli kentleri Amisus, Zela, Trapezus,
Themiscyra, Polemonium, Pharnacia, Sebastia, Cerasus, Apsarus,
Gazıura, Cabıra, Comana Pontica, Neocaesareia vs idiler.
Heredot, Darius’un İskitler üzerine seferini anlattığı yerde
Pontus’tan sözeder ve adlarını vermese de bu bölgede bir çok
ulusun yaşadığına işaret eder (Bk. Heredot, IV. kitap, s. 237
ve 247).
Pontus’ta,
Leuc-o-Suri (Kapadokyalı),
Tibar,
Chalyb (Halib, Salib),
Mosynoeci (Amasya Tarihi’nde Mosnik, Bozok),
Drılae,
Bechır,
Byzer,
Colchi (Lazlar?),
Makron,
Mares,
Taoki,
Phasıani,
San (Çan, Zan)
vd gibi aşiretler ve kavimler yaşardı.
Pontus’un Asurlu kurucu Ninus tarafından zapt edildiğine dair
bir gelenek var.
M.Ö. 7. Yüzyıl ortalarından başlayarak Pontus’un kıyı
kesiminde Miletus ve Yunan kolonileri kuruldu. Zamanla
güçlenen bu koloniler o çevrede Milet ve Yunan kültür ve
uygarlığını yaydılar. Akamenidler döneminde Pontus İran
kraliyet evinden valilerce soydan geçme kuralıyla yönetildi.
Büyük İskender’in fethi eşiğinde M.Ö. 4. Yüzyılda başkenti
modern Amasya olan bağımsız bir Pontus Krallığı kuruldu
(337-37? M.Ö). İskender’in halefleri arasındaki savaşlar
döneminde bundan yararlanan Pontus kralı Mithridates,
krallığını genişletti. Bu krallık kısmen Helenize edilse de
İrani karakterini korudu. M.Ö. 183 yılında Pontus’a ilhak
edilen Sinop, ülkenin yeni başkenti yapıldı. Pontus krallığı
gücünün zirvesine Mithridates VI Eupator (121-63 M.Ö)
döneminde ulaştı. Bu Pontus kralı kendi genişleme politikası
yüzünden Roma ile karşı karşıya geldi ve bu çatışma M.Ö. 63
yılında Pontus krallığının tasfiyesi ve ülkenin Roma
imparatorluğuna entegre edilmesiyle sonuçlandı. Ama kendi
donanmasıyla Boğazlar’ı ve Ege adalarını zapteden, Trakya
üzerinden Makedonya ve Yunanistan’ı işgal etme girişiminde
bulunup, Roma karşıtı köle isyanlarıyla ittifak kurmaya
çalışan Mitridat VI’nın Roma’ya karşı başarıları başlıbaşına
işlenmeye değer bir konudur. O’nun zamanında Pontus’un
başkenti Amasya, dini merkezi ise Comana idi. Sonunda
Mitridat’ın Pompey tarafından ele geçirilmesiyle Pontus
coğrafyası dağıtılarak Roma’ya ilhak edildi (M.Ö. 63).
KOLKİD VEYA LAZİSTAN
Pontus, Kafkas zinciri, Gürcistan ve Ermenistan arasında kalan
bölge eski zamanlarda Colchis (Kolkis) olarak tanımlanırdı.
Yani Karadeniz’in doğu kıyısında bulunuyordu. Onu Pontus’tan
ayıran sınır şimdi Pasinler Suyu adını taşıyan nehirdi.
Colchis’te de çok sayıda aşiret ve halk yaşıyordu.
Pontus’lu coğrafyacı Strabo, çoğu deniz kıyısında yaşayan bu
halkları,
Zygi,
Heniochi,
Cercetae,
Moschi,
Colchi,
Machelon,
Lazi (Laz),
Apsilae,
Abasci,
Samigae,
Coraxi,
Coli,
Suani,
Melanchlaeni ve
Kafkas zinciri boyundaki Geloni’ler şeklinde saymaktadır.
Zamanla yukarıda adları sayılan kavimlerden Lazlar bölgeye
kendi adlarını verdiler. Böylece Colchi denen bölge sonraları
Lazika (Lazistan) olarak bilindi. Modern Abhazya’ya adlarını
verenlerse Colchi aşiretleri arasında anılan Abaskiler
(Abazalar) oldu.
Heredot, Colchiler’in Mısır orijinli olduklarına ilişkin bir
rivayeti kaydeder. Bunu Mısır rahiplerinden dinlemiş. Bunlar
Heredot’a Colchiler’i Mısır firavunu Sesostris’in ordusunun
bir parçası olarak gördüklerini söylemişler. Onların
anlattığına göre, bu Mısır kralı, İskitler de dahil pek çok
ulusa boyun eğdirdiği büyük bir seferini takiben Mısır’a geri
dönmeden önce ordusunun bir bölümünü (geri dönmeyip orda
kalmaya karar veren) Phasis Nehri civarına yerleştirir.
Colchiler’in ataları, bu geleneğe göre, Mısır ordusunun Phasis
nehri dolaylarına yerleştirilen kesimidir. Colchiler’in bu
geleneği Mısırlılar’dan daha iyi hatırladıklarını söyleyen
Heredot da bu rivayete inanır ve bu görüşün kendi kişisel
gözlemleri tarafından doğrulandığını yazar (Bk. Heredot, II.
kitap, s. 389-395).
Bizans tarihçileri Procopius (ölm. M.S. 558/565) ve onu devam
ettiren Agathias (M.S. 532-579/582) da bu geleneği savunarak
Colchiler’in orijinde bir Mısır kolonisi olduklarını
söylediler ve ek olarak Lazlar’ın atalarının işte bu Colchiler/Kolkiler
olduğunu öne sürdüler (Bk. Procopius, History Of The Wars, H.
B. Dewing çev., 1905-13 baskısı ve Agathias, The Histories, J.
D. Frendo çev., 1975).
Bu ikilinin yaşadıkları Bizans-Sasani savaşları çağında
Colchis genellikle Lazistan (Lazika) adıyla biliniyordu.
Bu gelenek konusunda ne düşündüğümü de kısaca söyleyeyim:
Lazlar’ın bileşiminde Colchiler’in de bulunduğu anlaşılır bir
şey. Ama ben, özellikle Heredot, Procopius ve Agathias
tarafından savunulan Colchiler’in Mısır orijinli oldukları
görüşüne katılmıyorum. Bence olsa olsa bu görüşün tam tersi,
yani Mısırlılar’ın Colchi orijinli, daha doğru bir ifadeyle
Colchi ve Kafkas kökenli oldukları savunulabilir.
Heredot’un aktardığı geleneğin orijini bence Kadeş Savaşı
kadar gerilere dayanan olayların Heredot zamanında hala
yaşayan anısından başka bir şey olamazdı. Heredot’taki
Sesostris, Kadeş’te Hititler’le savaşan Mısır firavunu Ramses
II’nin kendisidir. Mısır yazıtlarından biliyoruz ki, pek çok
Anadolu halkı bu savaşta Hitit müttefiki iken, Colchiler
Mısır’ın önde gelen müttefikleri arasındaydılar. Kolçiler (Colchiler)’in
Mısır orijinli oldukları rivayetinin bir kaynağı bu ittifak
olmalıdır.
Mısır yazıtları Ramses III döneminde Karya ve Colchis
aşiretlerinin Klikya ve Ermenistan dağlarından gelerek kısmen
Anadolu üzerinden karadan, kısmen de deniz yoluyla Akdeniz
üzerinden Mısır’ı kuzeyden istila ettiklerini, ama yenilgiye
uğratılıp geri püskürtüldüklerini de kaydederler (akt. Brugsch
Bey, a.g.e., cilt 2, s. 153).
Kolçi geleneğinde bu istila ve geri püskürtülme olayının da
bir izi olsa gerektir.
Sandars, en az Ramses II zamanından beri Mısır ordusunda
paralı askerlik yapan Anadolu halkları arasında özellikle
Şerdenler (Shardanalar)’i sayar ki, Brugsch Bey, Kolçiler’in
eski adının Şerdenler olduğuna işaret etmektedir.
Kolçiler’i Mısır ordusunun bir parçası olarak gören gelenek
kaynağını tam da bu tarihsel olgulardan almaktadır. Buna,
Mısır’la aynı adı taşıyan Dersim’in Muzriler (Munzurlular)’i
ile bir karışıklık ihtimalini de ilave etmem gerekiyor.
Heredot zamanında Colchis, Akamenid imparatorluğunun kuzey
sınırıydı. Daha sonra İran hakimiyetinden kurtulup bağımsız
bir krallığa dönüşmüş görünüyor. Çünkü İskender’in istilası
sırasında Akamenidler’in nüfuz alanında gösterilmiyor. Pontus
kralı Mitridates (114-63 M.Ö) ile Romalılar arasındaki
üstünlük mücadeleleri döneminde, Colchis, Pontus’a ilhak
edilen topraklardan biriydi. Mithridates’in oğlu Machares,
Colchis kralı olarak atanmıştı. Ama onun yönetimi uzun
sürmemiş gibi. Pompey, Mithridates devrilince Colchis’in
yönetimini Aristarchus’a bırakır. Pontus krallığının
tasfiyesinden sonra Colchis de Roma’ya bağımlı hale gelir.
Daha sonra Lazica adını alan Colchis’in Bizans peryodu ve
Bizans-Sasani savaşları sürecindeki tarihinin ayrıntıları için
bu çalışmanın Sasaniler bölümüne bakılmalıdır.
OSMANLI KAYITLARINDA ADLARI GEÇEN DİĞER KAFKAS HALKLARI
VEYA AŞİRETLERİ
Çeçen: Kafkasya şimalinde, Dağıstan civarı.
Kaman (Kamun): Dağıstan civarı
Andari: Dağıstan civarı
Baksay: Dağıstan civarı
"NOGAY TATARI TAİFESİNDEN" VEYA "NOGAYLU AŞİRETİNDEN" OLANLAR
Bedickioğlu: Bucak (Kırım), Kuban Nehri boyu (Kafkasya)
Biksan: Kırım
Kaspulad (Kaspuladoğlu): Kuban Nehri boyu
Köpekli: Bucak (Rumeli Vilayeti)
Noğay Tatar: Bucak (Rumeli Vilayeti), Kırım, Özi Eyaleti
Orakoğlu: Bucak (Rumeli Vilayeti), Kırım
Öğtekoğlu (Öktekoğlu): Özi Eyaleti
Perisan: Özi ile Turla nehri arası
Sotikoğlu (Soytekoğlu): Özi Eyaleti
Urmehmet: Kırım
Urmehmetoğlu: Bucak (Rumeli Vilayeti)
Yedisan: Kuban Nehri boyu, Özi-Turla Nehri arası, İsmail ve
Kili kazaları (Silistre Sancağı)
Yedekçioğlu: Özi ile Turla Nehri arası, Kırım
Canboyluk (Cimboylak): Bucak havalisi (Kırım)
Giray (Girayt): Tatar Taifesinden
Kasayoğlu (Kasay): Kuban nehri boyu
Kuban: Kırım
Orak (Oraklar): Bucak (Kırım), Sinob Kazası (Kastamoni
Sancağı)- Yörükan Taifesinden
Nişgüoğlu: Kuban N. boyu - Nogaylu Aşiretindendir
Noğaylı (Noğaylu, Noğay, Novay): Akkerman, Kili, İsmail ve
Bender kazaları (Silistre Sancağı)
Nevruzoğlu: Kuban N. boyu - Nogaylu Aşiretindendir
Yedisantolga: Kırım - Tatar Taifesinden
(Kaynak: Cevdet Türkay, Başbakanlık Arşivi Belgelerine Göre
Osmanlı İmparatorluğunda Oymak, Aşiret ve Cemaatlar).
KARADENİZ ÇEVRESİNDEKİ HALKLAR VE AŞİRETLER
Bizans tarihçilerinden Procopius, "History of The Wars"
adlı kitabında Bizans-Sasani, Bizans-Vandal (Kuzey Afrika’da)
ve Bizans-Got (İtalya ve Sicilya’da yeraldı) savaşlarını
anlatır. Kitabının konusu bu savaşların tarihidir.
Procopius, bu kitabında adı geçen savaşlarla bağlantıları
nedeniyle Karadeniz çevresindeki halklara ve aşiretlere
değinmek zorunda kalır. Karadeniz çevresindeki halkları ve
aşiretleri şöyle kaydeder (Onun bu halklar ve aşiretler
hakkında verdiği bilgileri de özetleyerek aktarıyorum):
Laz: (...)
Scymnia: Eski zamanlardan beri Lazlar'a bağlı olmuşlardır.
Suania: Eski zamanlardan beri Lazlar'a bağlı olmuşlardır.
Apsilii: Eski zamanlardan beri Lazlar'a bağlı olmuşlardır.
Abasgi: Eski zamanlardan beri Lazlar'a bağlı olmuşlardır
Meschi: Eski zamanlardan beri İberlere (Gürcülere, SC) bağlı
olmuşlardır.
Alani: Kafkas zincirinden Hazar kapılarına kadarki topraklar
“Alani”lerin elindedir. Alaniler bağımsız olup, Bizans’a karşı
genelde İranlılar'la (Sasanilerle, SC) ittifak ederler.
Alanlar ve Vandallar Gotik halklardı. Azov Denizi (Maeotik
Gölü) civarında yaşayan Vandallar, 423'te Alanlar’la birlikte
ilkin Germanlar’ın topraklarına girdiler, daha sonra da Batı
Roma İmparatorluğu'na dahil İspanya ve Portekiz’i istila
ettiler. 455 yılında Libya’yı (Kuzey Afrika ülkelerini)
Romalılar’dan ele geçirip burada 95 yıl kadar yaşayan bir
Vandal-Alan İmparatorluğu kurdular (429/430-533/4). Hemen
sonra da İtalya'ya girdiler. Alanlar da dahil Vandallar’la
birlikte hareket eden tüm diğer “barbarlar”, bu tarihlerde
Vandallar ortak adıyla bilindiler. Vandallar dendiğinde
Alanlar da dahil Vandallar’ın tüm müttefikleri akla geliyordu.
O tarihlerde bunların hepsi Vandal adında temsil edilirlerdi.
Tüm "barbarlar"a ortak/genel bir adla Vandal denirdi. Bizans
imparatoru Justinian, Libya’daki Vandallar'a karşı General
Balisarius kumandasında bir ordu yolladı (533). Balisarius,
burdaki Vandal-Alan yönetimine son verdi (Aralık 533). Bu
savaşta esir ettiği Vandalları Kartaca’da toplayıp gemilerle
Bizans’a getirdi (534 sonu). “Vandal ve Alan kıralı” “Gelimer”
de bu esirler arasındaydı. Gelimer’in kardeşi “Tzazon” ise
Libya'daki savaşta öldürülmüştü. Gelimer, “Arius”/Arian
dininden”di. Bizans’ta yasak bir dindi bu. İmparator Justinian
Ortodoks olmayan Hıristiyanlığa izin vermiyordu. Justinian
esir Vandal-Alan kıralı Gelimer'i ve ailesini “Galatia”ya
yerleştirdi (1 Ocak 535). Diğer esirleri ise gemilere bindirip
Bizans impratorluğunun doğusundaki kentlere yerleştirdi.
“Justinian’ın Vandalları” adını verdiği bu esirleri beş atlı
birlik halinde örgütleyip yerleştirildikleri yerde Sasaniler'e
karşı savaşlarda kullandı.
Bruchi: Abasgiler ile Alaniler arasındadırlar.
Zechi: Karadeniz kıyısındadırlar.
Sagin: Zechiler'in ötesindedirler.
Hunik aşiretler (Hunlar): Saginler'in ötesindedirler.
Zechi’lerin hemen yanında "Sabiri" denen Hunlar vardır. Hunlar,
Hazar kapıları geçildikten sonraki ova ve yaylalarda yaşar,
“Maeotic Gölü” (Azov Denizi)'ne dek uzanırlar. Hazar
kapılarını geçip İran ve Bizans topraklarına akınlar yaparlar.
530 yılında Bizans Ermenistanı’na giren Sasani ordusunda 3000
mevcutlu bir Sabiri birliği de vardı. Sabiriler, Hunlar'ın bir
koludur, Kafkas Hunları'dır. Bunların Cutrigur ve Utigur diye
bilinen kolları vardır. Cutrigurlar, “Maeotic Gölü (Azov
Denizi)” batısında, Utigurlar ise bu gölün doğusunda, eskiden
Kimmerlerin yaşadığı topraklarda otururlar. Utigur ve Cutrigur,
bir Hun kralının oğullarının adlarıdır. Kendi tebaları onların
adlarıyla bilinmiştir. Hunlar, İran’ın doğu sınırında da (Bactria'da)
vardırlar. Bunlar diğer Hunlar gibi göçebe olmayıp uzun
süredir yerleşiktirler. Bactria’daki Hunlar, Hun topluluğu
içinde beyaz tenli yegane topluluktur. Bu nedenle Beyaz Hunlar
(Eftalit’ler) diye bilinirler. Hun stoku, Sabirler ve
Eftalitler (Beyaz Hunlar) olmak üzere iki ana gruptur.
Bir diğer Bizans tarihçisi olan Agathias da, "The Histories"
adlı kitabında Karadeniz çevresindeki halklar ve aşiretler
hakkında bazı bilgiler verir.
KAYNAKÇA:
Cevdet Türkay, Başbakanlık Arşivi Belgelerine Göre Osmanlı
İmparatorluğunda Oymak, Aşiret ve Cemaatlar, Tercüman Kaynak
Eserler Serisi: 1
R. Ellis, The Armenian Origin of The Etruscans, London,
1861, s. 47-48, 60
Hudud al-‘Alam (the regions of the world), İngilizce’ye
çeviren ve açıklayan V. Minorsky, 1937, s. 388-391, 409-411.
Evliya Çelebi, Seyahatname
Cambrıdge Ancient History, Volume IV, Chapter III
General İsmail Berkok, “Tarihte Kafkasya”, İstanbul,
1958, s. 146.
Herodotus, trans. by A. D. Godley, Book II, pp.
389-395; Book IV, pp. 237 and 247.
Hüseyin Hüsameddin, Amasya Tarihi, Ankara, 1986 baskısı
J. Lehman, The Hittites - People of A Thousand Gods,
1977
Strabo, The Geography (The Gography of Strabo), trans.
by W. Falconer
Henry Brugsch Bey, A History of Egypt Under The
Pharaohs, trans. by Philip Smith, 1881 , Volume 2, page 153.
N. K. Sandars, The Sea Peoples - Warrior of the Ancient
Mediterranean 1250-1150 B.C., 1978
W. Barthold, "Arran" Md., Enc. of İslam.
David M. Lang, The Georgians
Vladimir Minorsky, “A History of Sharvan and Darband in
the 10th-11th Centuries” , 1958,. s. 11, 12-14, 81, 129, 147,
157
W. Barthold & Vladimir Minorsky, The Article “Alan” in
Enc. Of İslam
Cambridge Ancient History, IV, Chapter III (“Sarmatlar ve
Partlar”)
Hayri Ersoy-Aysun Kamacı, Çerkes Tarihi, Tümzamanlar
Yayıncılık, İstanbul, 1994
Edward Gibbon, The Decline and Fall of The Roman Empire,
vol. 1, Everyman’s Library, 1910 ve 1993 baskıları
Ch. Quhequejay, Enc. of Islam, Çerkes Maddesi
De Guignes, Geschichte der Hunnen und Turken..., 1768
Edip Yavuz, Tarih Boyunca Türk Kavimleri, Ankara, 1968
Ptolemy, Geography
Procopius, "History of The Wars", trans. by H. B.
Dewing, Vol. 1, Book 1, pp. 129-130; Vol. 2, Book 3, Chapter:
Vandal Wars; Vol. 5., Book 8, pp. 59, 99-113, 237-251.
Agathias, The Histories, translation by Joseph D.
Frendo, 1975, Book 4, pp. 115-116, Book 5, pp. 146-147.Dictionary
of Greek and Roman Geography
Yılmaz Öztuna, Devletler ve Hanedanlar, 1989
D. M. Lang, The Georgians
İsmail Berkok, Tarihte Kafkasya, 1958
C. Toumanoff, Studies, 1963 |
|
|
|
|
|
|
|