|
|
................... |
|
................... |
KASAPYAN
KÖŞKÜ'NE KİM ÇIKACAK? |
Engin Ardıç
Sabah
Gazetesi, 13 Ağustos 2010 |
|
|
................... |
|
................... |
Bu ülkede yakın tarih yeni
kuşaklara ya hiç öğretilmedi ya da yalan öğretildi, yanlış
öğretildi.
Mustafa Kemal Paşa Samsun'dan doğru Erzurum ve Sivas üzerinden
Ankara'ya gelmişti ya, her yıl törenlerle kutlanır...
Seymenler falan katılırlar... Kendisine bir köşk tahsis edildi.
Elbette edilecek. Hergele Meydanı'nda ya da Taş Han'da yatıp
kalkacak değil ya...
Bu köşkün şehir dışında bir "bağ evi" olduğu bilinir. Öyledir
de.
"Bir Rum'un evi olduğunu" öğrettiler bize, biz de öyle
belledik.
Hatta, bu Rum, paşayı o kadar severmiş ki, köşkü kendisi ona
hediye etmiş, hibe etmiş... Rum vatandaş (o zamanlar vatandaş
bile değil tabii, alt tarafı "Osmanlı tebaı"), Yunan ordusunu
denize dökme çalışmalarını rahatça sürdürebilsin diye, Türk
milliyetçilerinin önderine bahçe içinde köşk veriyor!
Biz de yemiştik. Daha doğrusu hiç üstünde durmamıştık,
aldırmamıştık. Konuya önem vermemiştik.
Sonra büyüdük ve kirlendi dünya! Hayır, kirlenmedi, büsbütün
aydınlandı.
Hanya'yı Konya'yı öğrendik. Bazı gerçekler, bizden saklanan
gerçekler kafalarımıza dank ettiler:
Çankaya Köşkü, aslında bir Ermeni eviymiş!
Kasapyan ailesinin bağ evi...
Tuhaf şey, Ankara'da bile Ermeniler... Vay vay vay, "harim-i
ismetimize" kadar sokulmuşlar!
Peki, bu evi Atatürk'e Bay Kasapyan mı vermiş?
Hayır, vermemiş. Çünkü Bay Kasapyan, 1919 yılının aralık
ayında ortalıkta yokmuş... Çünkü o sıralarda Ankara'da ne
hikmetse hiç Ermeni kalmamışmış.
Kasapyan'ın köşküne 1915 yılında devlet el koymuş.
Neden el koymuş? Çünkü, başta Kasapyan ahparik olmak üzere,
Ankara'nın bütün Ermeni nüfusu sırra kadem basmış...
Meğerse Erzurum Kongresi'nin yapıldığı bina da bir Ermeni
mülkü değil miymiş?
Meğerse Heybeliada'daki Çarkçı Mektebi de öyleymiş... Hani
manzarası mükemmel Halki Palace'ın da aslında Rum Ticaret
Mektebi olduğu gibi.
1915 yılında "terkedilmiş" Ermeni mülklerinin ne yapılacağına
karar vermek üzere İttihatçılar bir komisyon kurdular. Ben "ne
yapılacağına" dedim, siz "Müslüman ve Türk eşrafa nasıl
üleştirileceğine" okuyunuz.
Bazı Ermeni mülkleri bedava denebilecek fiyatlarla eşrafa
satıldı, bazılarına devlet okul, hastane ve hapisane yapmak
amacıyla el koydu.
Şimdi düşünün bakalım, Anadolu eşrafı niçin vargücüyle milli
mücadeleyi desteklemiş? Niçin CHP ile, ancak 1946 yılında
bozulacak bir ittifak kurmuş?
Müttefikler Anadolu içlerine gelip Ermeni mallarının hesabını
soracak diye korkuyorlardı da ondan!
Bu arada Refik Halit Karay'ı da okuyun.
Refik Halit, Ankara'da el konulan Ermeni evlerinin
pencerelerinden paldır küldür, tangır tungur sokağa atılan
piyanoların tellerinin o piyanolar yakılırken, evet yakılırken
çıkardığı sesleri anlatır...
1915 yılında Kasapyan Köşkü'nde bir de piyano var mıydı acaba?
Yeni Çankaya Köşkü'nde var. Atatürk'ün emriyle 1931 yılında
Berlin'den getirtilmiş.
Atatürk çok şükür Enver'e de benzemezdi, Talat'a da.
Onun için, faşistler de sakın ola ki Atatürkçülük'ü
Envercilik'e ya da Talatçılık'a benzetmeye çalışmasınlar!
Artık yutmuyoruz. |
|
|
|
|
|
|
|