...................
...................
BİR ŞİFA OLARAK BİLGİ ve
MASKELENEN MASKE

Ahmet İnam
Akşam Gazetesi, 19 Ağustos 2010

                         
...................
 
...................
Epistemiyatri kliniğinden geliyorum. Hastalarımın sayısı giderek artıyor. Öğle ağır vakalarla karşılaşıyorum ki, işim giderek zorlaşıyor: Epistemiyatrik bozuklukların azaldığı bir dünya düşlüyorum; o zaman ben epistemiyatrist olarak, mesleğimi bırakır; şiir yazmaya başlarım, artık insanın bilgisiyle nasıl mutlu olabileceğini araştırırım.' Bu sözleri düşlerimdeki bir epistemiyatrist söylüyor. Epistemiyatrinin yeterince ayırdına varamadı dünya. Bilgi sağlığı anlamında kullanıyorum bu sözü, bir süredir. Yalnız tıbbın tekelinde olan bir araştırma alanı değil: Ruhbilimin, ruhsal toplum bilimin, insan bilimlerinin uğraşı alanı. Felsefenin de ilgisi içinde. Nörolojinin, biyolojinin de sorgulayacağı sorunları içeriyor.

Sağlığımızı bozan bilgiyle ilişkilerimizi inceliyor, epistemiyatri. Bilgi, kendi başına 'zararlı', 'sağlık bozucu' değildir. İnsanlığı yok etmeye yönelik, tüm yüksek insanlık değerlerini aşağılayan bilgiler bile, onlarla 'uygun' ilişkiye geçildiğinde, insana zarar vermezler. Bilgi ağacının yasak meyvesini yediği için cennetten kovulan insan, yüzyıllardır geleneğinde taşıdığı bu görüşüyle 'bilgi'den korkabiliyor, kredisine 'zararlı olduğunu', onu 'günaha sokabileceğini' düşündüğü bazı bilgilerden ürküyor. Günlük yaşamda bile 'bunları öğrenirsem ahlakım bozulur, dengem elden gider' diyen insanlara rastlamıyor muyuz? 'Çağımız bilgi çağıdır, bilgilenin' diyerek, bilgilenmeye karşı bizi yönlendirmeye çalışanlar, sürekli bilgi bombardımanı altındaki insanların, bilgi karşısında nasıl sağlıklı kalacağı konusunda yeterince duyarlılığa sahip midir?

Kitap okumayı, bilgi edinmeyi sürekli olarak teşvik edenler, 'hangi kitabı, nasıl okuyacağız?', 'hangi bilgiyi nasıl edineceğiz?' sorularının önemini görebiliyorlar mı? Evet, hiçbir bilgi kendi başına zararlı değildir bilgili olmak da olumlu bir insan özelliğidir. Ama nasıl olacak da, bilgi, bizi insan gibi insan edecek? Sağlıklı bir insan olmamıza nasıl katkıda bulunacak? Nasıl bir bilgiyle bilgi sağlığımızı koruyacağız? Öğrendiğim zaman hayatla ilişkimi olumlu yönde geliştirebileceğim, dirençli, sabırlı, mutlu olabileceğim, karşılaştığım sorunların yılmadan üstesinden gelmeye çalışabileceğim bilgiler, doğrusu, bilgilerle olan ilişkilerim nasıl olacak? O kadar kitabı neden okuyorum, okuyacağım? Bu kadar bilgiyi neden edineceğim? Diploma almak, 'akıllı' ya da 'bilgili' görünmek için mi? Para kazanmak, meslek sahibi olmak için mi yalnızca! Bilgiye bilinçsiz teslimiyetimiz, değerlerden, insanlık adına anlamlı amaçlardan yoksun bilgi oburluğumuz, bizi bu dünyada, hem birey hem de toplum olarak bilgiye bilgi katan insanlar, haline gelmemizde önemli engeller değil mi? Bulduğumuz her kitabı okumanın, bilgilerimizi eleştirmeden, irdelemeden, onlara seçenekler sunmaya çalışmadan yaşamanın neresi aydın olmalıdır?

Bilgi sağlığı bozuk insanların giderek çoğaldığı bir çağdayız. Bilgi sağlığı bozuk insanlar, kolayca aldatılabilir, yönlendirilip, etki altında bırakılabilir. Bilgi sağlığı bozuk insanlar, bilgiyle mutsuz, bilgiyle kaygılı, bilgiyle yılgın, çökkün, sabırsız, sinirli, kıskanç, kafası karışık, bilgiyle zayıf iradeli, bilgiyle mızmız insanlardır. Elbette bilgiyle kibirli, bilgiyle kasıntılı, kendini beğenmiş, edepsiz, ölçüsüz, dengesiz, bilgiyle kaba, küçümseyici insanlar da vardır, 'epistemiyoz'lar ('Psikoz' ya da nevroz gibi!) arasında. Öğretmenler, eğiticiler çok dikkatli olmalılar. Papağanlara, bilgiyi körü körüne öğrenip, soru soramayan, eleştiremeyen, yorumlayamayanlara başarılı öğrenci dememeliler.

Yoksa, bilgisini sırtında ağır bir yük olarak taşıyan, bilgi en iyisi, bilgi tazısı bilgi sağlığı bozuk insanlara kalır dünya. Böyle bir dünyada hayat şu ya da bu biçimde sürebilir. Ama böyle bir dünyada yaşama niteliği düşmüş; bilgiler ufkumuzu açacak, bizi insan kılacak canlılıktan, heyecandan, yaratıcılıktan uzak olacaktır.

İnsan sağlığının, yalnızca bedensel, yalnızca duygusal, düşünsel olduğunu sanmak bir yanılgıdır. Bilgilerimizle girdiğimiz ilişkiler de bizi hasta edebilir. Kafamızı 'düzleştirip', yargı gücümüzü kısıtlayabilir. İnsan bilgi edine edine yobazlaşıp, bilgi edine edine cahilleşebilir.
Soralım kendimize her sabah: 'Ben bugün, bilgi sağlığım için ne yaptım?'


Maskelenen Maske
 
Yüzünüzün maske olup olmadığını nasıl anlarsınız? Şu anda nasıl bir maske var yüzünüzde? Yüzünüzle maskelerinizi birbirinden ayıramıyor musunuz? Nedir, yüz? Maskelerin 'toplamı' mı? Yoksa maskelerden birinin adı mı? Maske ile yüz arasında ayırım yapamıyorsak ne maskenin bir 'anlam'ı var ne de yüzün. Yüz, her neyse o, bize kendini hep maskelerle gösteriyorsa? Onlardan birini ya da birkaçını yüzümüz sanıyorsak? Yüzümüz, maskeyse? Maskemiz yüzümüzse? Her yüz bir maske midir? Yüzün, zaman içinde türlü görünüşleri maske midir?

Kabul ettiğimiz görünüşlerimize yüz diyoruz. İçinde yaşadığımız toplum, kültür, sahip olduğumuz değerler; duygularımız, düşüncelerimiz, bedenimizi, yüzümüzü belirliyor. Alışıyoruz yüzümüze zamanla. Benimsiyoruz. Kuşanıyoruz onu. Değişik halleri ve görünüşüyle. Barışıksak kendimizle. Zaman zaman yakışmadığını düşündüğümüz yüzlerimizden rahatsız oluruz. Onları kabul etmek istemeyiz. Yadsıdığımız yüzlerimizle yaşarız, sığınarak, kimi onayladığımız yüzlerimize. Toplumca onaylanan yüzlerimizi severiz. Güçlüysek hele, topluma onaylattıklarımızı da.
Yüzümüzle barışık değilsek, çetin bir yolculuktur yaşam. Maskeler dolaşır yüzümüzde. Yakıştırdığımız. Yakıştırılan. Yüzümüz bir türlü oturmaz iç dünyamıza, ilişkilerimize, düşüncelerimize, duygularımıza, bedenimize yakışmaz bir türlü. İçimize sinmeyen bir yüzle yaşarız. Zamanla alışırız belki. Belki hep bir cehennemde, yüzümüzün yerinde maskeler dolaşır.
Yüzü olmak bir bilinç işidir. Yüzün kendisini tanıması, seçmesi, oluşturması işidir. Maskelere karşı ayaklanması, yüzündeki maskeleri ayıklaması işidir.

Ne zaman kullanırız maskeleri günlük yaşamda? Ne için?

Korumak için yüzümüzü. Yüz maskesi, sıcaktan, soğuktan, kırışıklıklardan, zehirli gazlardan. Eğlenmek için. Yüzümüzü 'çeşitlendirmek', farklılaştırarak keyfini çıkarmak için başka türlü görünebilmenin. Gizlenmek için. Yüzümüzü topluma, toplumun bir kesimine göstermek istemediğimiz için. Aldatmak için. Maskemizi kuşanarak kendimizi başka türlü gösterme amacıyla.
Korumak, eğlenmek, gizlemek, aldatmak, maskelerin dört işlevi.
Yüz, aranırsa, bulunuyor. Oluşturuluyor. Yoksa yüz, suratımıza konduruluyor. Kabul ettiriliyor. Toplumun, kültürün, günlük yaşamın, medyanın, eğitimin eli, yüzümüzü çiziyor. Kendi yüzümün ressamı olamaz mıyım? Maskelerimi de kendim yapabilsem. Taktığımda herkes onların maske olduğunu bilse. Eğlenmek için yalnızca. Oyun için. Eski çağların tiyatro oyunlarında takınılan maskeler gibi.

Kendi yaşamımın mimarı, şairi, ustası olabiliyorsam, yüzümün mimarı, heykeltıraşı da olabilirim.

Maskeler, yüzüme giden yolda, arayışlarımda uğradığım duraklar olabilir. Kendimi ararken, denediğim 'yüz örnekleri'dir. Arayışımın yüzleri olan maskeler, olumlu maskelerdir. Onları kuşanarak, kendime giden yolda keşfe çıkmışımdır. Ya bulamazsam yüzümü? Arayan, aynalardan korkmayan, kendini yapılandırmaya, inşa etmeye çabalayan, kendi yüz madenlerine inebilen yüz madencilerinin maskeleri, yüzleridir bir anlamda. Yüz kaşifleri, yüzlerini arayanlar, maskelerinin salt topluma, gündelik yaşama, elaleme karşı takındıkları geçici yüzleri olduklarını bilirler. Diğer arayıcılarla birlikte yüzlerine karşı çıktıkları yolculukta, bu arayışa yer açabilmek, özgürlük sağlayabilmek için, 'dışarıya' karşı maskelenirler.
Yüzünüzden farkını fark ediyorsanız, durabilir maske yüzünüzde, aldatmayı, karşınızdakini sömürmeyi düşünmüyorsanız. Bir toplumsal gereklilik olarak zaman zaman. Hangi bilge takmamıştır ki maskesini? Belki korumak için kendini, belki gizlenmek belki de eğlenmek için. Yüzü maskelerini taşımıştır. Kendi yüzünü maskeleriyle karıştırmamıştır.
Bir anlamda, taktığımız maskeler, ele verir bizi. Gizlemez, açığa çıkarır. Yüzü olan, yüzüyle maskeleri arasında ayırıma duyarlı olan biri için, maskeleri yüzü hakkında bilgi verir: Taktığın maskeleri söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim.

Maskesiz yüz olmaz. Yüzsüz maske olabilir. Yüzünü yitirmiş insanlar tarih boyunca vardı, şimdi de var. Yüz, diğer yüzlerden kendini saklamak isteyebilir. Hangi maskeyi neden dolayı taktığını biliyorsa, diğer insanları kullanma, sömürme amacı taşımıyorsa, kendi varlığının farkındaysa, o yüz, kendi arayışı içinde çırılçıplak, maskesiz sayılabilir.

Maskelerin yüz olarak kabul edildiği bir dünyada daha ne kadar yaşayacağız?