|
|
................... |
|
................... |
TERÖRİZMİ
TANIMLAMAK |
Steven Best
- Anthony J. Nocella
Çeviri: Elçin Gen
Center on Animal Liberation Affairs, University of Texas;
Animal Liberation Philosophy and Policy Journal’dan
kısaltılarak çevrilmiştir
|
|
|
|
................... |
|
................... |
21. yüzyıl, bir “Terörizm Çağı”
olarak damgalanmış durumda. 11 Eylül saldırıları, ABD’nin,
hatta küresel jeopolitik düzenin tarihinde çarpıcı bir dönüm
noktası oldu. ABD birincil önceliğinin “terörizmle savaş”
olduğunu ilan etti; iç ve dış politikası da bu doğrultuda
değişti. Bush, 11 Eylül saldırılarından kısa
bir süre sonra halka seslenirken, “terör”, “terörizm”, “terörist”
kelimelerini, bunlarla ne kastettiğini açıklamaksızın, tam 32 kez
kullandı. Bu muğlak ve şekilsiz “terörizm” adına savaşlar
yürütülüyor; jeopolitik dinamikler değişiyor; uluslararası hukuku
ve kurumları hiçe sayan ABD, bütün saldırganlığıyla, mutat
emperyalist rolünü oynuyor; devlet “güvenlik” adına özgürlükleri
feda ediyor. Günümüzde en sık telaffuz edilen kelimelerden biri
olan “terörizm”, aynı zamanda en sık kötüye kullanılan kelime:
Yolcularla dolu uçakları binalara çarptırmaktan, sınaî hayvan
çiftliklerindeki domuzları ya da tavukları kurtarmaya kadar pek
çok eylem, bu kelimeyle tanımlanıyor.
Bu nedenle, terörizm söyleminin siyasi semantiğini eleştirel bir
yaklaşımla değerlendirmek, çağımızın en acil işlerinden biri.
ANLAM KAOSU
Bu kelimeyi herkes kullanıyor, peki ne anlama geldiğini bilen var
mı? Terörizm nedir tam olarak? Nedenleri nedir? Failleri
kimlerdir? İnsanı terörist yapan, niyeti mi, ideolojisi mi,
taktiği mi yoksa hedef aldığı şey midir?
Şiddet, hangi koşullar altında, terörizm diye tanımlanmasına engel
olacak bir meşruiyet taşır? Terörizmi saldırıdan, cinayetten ya da
şiddete dayanan ve “suç” teşkil eden diğer eylemlerden ayıran
nedir? Ahlaken kınanması gereken teröristleri, eylemleri meşru
olduğu düşünülen gerillalardan, direnişçilerden,
karşı-teröristlerden ya da özgürlük savaşçılarından nasıl
ayırabiliriz? Terörizmin “masum” kurbanı olmak ne demektir?
“Masum” kim, “suçlu” kim? Askerî hedeflere yönelik bir terörizm
olabilir mi, yoksa terörizm yalnızca “sivilleri” ve “savaş halinde
olmayanları” mı hedef alır?
Terörizm, bombalı saldırı gibi beklenmedik, tek hamlelik ve
doğrudan bir eylem midir, yoksa etkileri yavaş yavaş ve dolaylı
olarak açığa çıkan, yine de yıkıcı sonuçlar doğuran iktisadi ya da
siyasi politikaları da kapsar mı? (Örneğin bir hükümetin,
milyonlarca yurttaşını yoksulluğa, açlığa, evsizliğe sürükleyen
kararları, ya da Dünya Bankası’nın, azgelişmiş ülkelerde adalet
mücadelelerini bastırıp kemer sıkma politikalarını dayatmaya
yönelik eylemleri terörizm sayılabilir mi?)
Hayvanların dünyasını hedef alan bir “insan terörizminden” söz
edilebilir mi?
DİLİN KÖTÜYE KULLANILMASI
11 Eylül’den beri ABD’de terörizm kelimesi gerek devlet gerekse de
sanayi çevrelerince öyle keyfî bir biçimde kullanılıyor ki, kâr
hırsıyla belirlenen gündemlerine karşı çıkan herkes “terörist” (ya
da hayvanları veya doğal kaynakları sömürenlerin çıkarları söz
konusuysa “eko-terörist”). Bush yönetimi altında, protestocular,
göstericiler, hükümeti eleştirenler anayasal haklarından mahrum
bırakılıyor, gözaltına alınıyor, taciz ediliyor, dövülüyor, hapse
atılıyor, hain ve terörist damgasını yiyorlar.
Terimin siyasî açıdan taşıdığı görelilik, şu basit deyişte
özetleniyor: “Kimine göre terörist, kimine göre özgürlük
savaşçısı.” İsrail ile ABD’nin gözünde terörist olan Filistinli
örgütler, Filistinlilerin gözünde ülkelerinin işgaline direnen
özgürlük savaşçılarıdır. Keşmir’in bağımsızlığı için çalışan
gruplar Hint devletinin gözünde teröristtir, ama Pakistanlıların
çoğunluğunun gözünde bağımsızlık savaşçılarıdır. Reagan
yönetiminin özgürlük savaşçıları olarak göklere çıkardığı
kontra-gerillalara, onların şiddetine maruz kalan Nikaragua halkı
-daha isabetli bir şekilde- terörist gözüyle bakıyordu. ABD
1980’lerde Bin Ladin’i özgürlük savaşçısı diye göklere çıkarırken,
aynı dönemde pek çok hükümet yetkilisi Nelson Mandela’dan terörist
diye söz ediyordu. ABD’nin şirket-devlet kompleksi, ALF (Hayvan
Kurtuluş Cephesi) üyelerini terörist diye damgalarken, pek çok
hayvan hakları aktivisti onları özgürlük savaşçısı olarak
savunuyor.
Şurası açık ki terörizm sadece bir kelime değil, bir silah.
Terörist kelimesinin kullanımındaki saiklere işaret eden Tomis
Kapitan şöyle diyor: “Terörist kelimesi, atfedildiği kişileri ya
da grupları gayri insanîleştirir, iletişim kurulması imkânsız
insanlar olarak gösterir. Onları bu eyleme sürüklemiş olabilecek
politikaların göz ardı edilmesine neden olur. Bu kişi ya da
gruplara karşı şiddet kullanılmasının önünü açar ve insanların
korkularını istismar ettiği için, devlete tam bir hareket
serbestisiyle davranma ve yöntemlerine yönelik itirazları
geçiştirme olanağı sağlar.”
TERÖRİZM TANIMINDAN DIŞLANANLAR
1. Devlet Terörizmi
Terörizm konusundaki yaygın tanımlar, iki temel şiddet biçimini
dışarıda bırakır: devlet terörizmi ve tür terörizmi.
Resmî tanımlara göre terörizm bir devleti hedef alabilir, ama bir
devlet tarafından yürütülemez. ABD’nin terör tanımları toplumsal
adalet hareketlerini kapsar, ama ABD’nin kuklası olan devlet
yetkililerin saçtığı dehşetten söz etmez: Nikaragua’da Somoza’nın,
Şili’de Pinochet’nin, bütün o diktatörlerin ya da sağcı ölüm
tugaylarının… ABD’nin Vietnam halkına karşı yürüttüğü kimyasal
savaşta verilen kayıplar, Saddam Hüseyin’in (ABD’den aldığı
kimyasallara ve silahlara dayanan) terör sicilini kat kat aşar.
ABD, sadece Vietnam’da yürüttüğü emperyalist savaşta 4 milyon
insanın canını almıştır.
ABD’nin resmî terörizm tanımı her zaman Maniheizm’in İyi-Kötü
ikiliğine dayanır. Bu strateji, çifte standart uygulamayı sağlar:
İyilik güçleri kendi uyguladıkları şiddeti ve hukuk ihlallerini
göz ardı edip hafife alırken, Kötü’lerin benzer ya da çok daha
düşük seviyedeki ihlallerini gözü dönmüş bir şekilde
lanetleyebilirler. Fakat Noam Chomsky’nin de gözlemlediği gibi,
ABD, terörizme dair her türlü makul tanımın en önde gelen
örneğidir. ABD anayasasında ve ordu kitapçıklarında terörizm şöyle
tanımlanır: “Sivilleri hedef alarak ve siyasî, dinî ya da başka
amaçlara hizmet etmek üzere, insanları sindirmek, korkutmak,
sıklıkla da öldürmek için şiddeti hesaplı bir şekilde kullanmak.”
Ne var ki, bu resmî tanımda şöyle bir sorun var: “ABD’nin resmî
politikasının tanımıyla hemen hemen örtüşüyor”, her ne kadar bu
resmî politika “düşük yoğunluklu çatışma” olarak adlandırılsa da.
Chomsky’ye göre resmî terörizm tanımı çerçevesinde ABD “önde gelen
bir terörist devlet, çünkü söz konusu uygulamalara sürekli
başvuruyor.” Aynı şekilde, FBI’ın şiddet tanımına bağlı kalacak
olursak, görürüz ki ABD, “bir devleti, sivil bir halkı ya da
halkın bir kesimini sindirmek ya da baskı uygulamak amacıyla” pek
çok ülkede sistemli ve hesaplı bir politika olarak planlı “güce ya
da şiddete”, “yasadışı” bir şekilde başvurmuştur. Philip Cryan’a
göre ABD “terörizm eylemlerinden ve teröristlere yataklık etmekten
doğrudan sorumludur, ABD’nin yol açtığı insanî kayıplar ve
yarattığı korku duygusu tahayyül sınırlarını aşmaktadır.”
ABD’nin, seçimle başa gelen Salvador Allende’yi devirme
operasyonunda binlerce sivil hayatını yitirdi, binlercesi işkence
gördü. Darbenin mimarlarından, terörist Henry Kissinger’a 1973’te
Nobel Barış Ödülü verildi; medya onu hâlâ sözüne güvenilir bir
siyaset uzmanı ve barış elçisi olarak göstermeye devam ediyor.
ABD’nin Nikaragua’da kotragerillara verdiği destek, 1980’lerin
başında katliamlara yol açtı; El Salvador’un faşist hükümetine
verdiği destekse 70 bin sivilin ölümüyle sonuçlandı. ABD dünya
çapında teröristlere yardım ve yataklık ediyor ve haydut
devletleri destekliyor.
2. Tür Terörizmi
Bütün terörizm tanımları, en “ilerici” insan hakları
savunucularının yaptığı tanımlar bile, yeryüzündeki en kapsamlı
şiddet biçimlerinden birini dışarıda bırakır: İnsan türünün insan
olmayan türler üzerinde uyguladığı şiddeti. Türcülük, insan
zihnine öyle derinden nüfuz etmiştir ki, insanların hayvanlara
uyguladığı vahşet görülmez. İnsandışı hayvanları şiddetin
kurbanları, insan hayvanları da gezegenin teröristleri olarak
düşünmeyi önerenlere istihzayla yaklaşılır.
Terörizm, ideolojik, siyasî ya da ekonomik saiklerle masum
kişilere kasıtlı biçimde şiddet uygulamak demekse, insanların, bir
hayatın öznesi olan insandışı hayvanlara karşı yürüttüğü savaş da
terörizmdir. Kürk çiftlikleri, sınaî çiftikler, hayvan deneyleri
vs. terörist endüstrilerdir; bu endüstrileri destekleyen devletler
de terörist devletlerdir. Gerçek kitle imha silahları, hayvanların
bedenleri üzerinde deney yapmak, onları öldürmek, yaralamak ya da
tüketmek için kullanılan gazlar, tüfekler, bayıltıcı silahlar,
çatallar ve bıçaklardır.
İnsanlar tarafından öldürülen hayvanların sayısı dehşet vericidir.
Her yıl, yalnızca ABD’de 10 milyardan fazla çiftlik hayvanı gıda
için, 17–70 milyon hayvan deneyler ve ürün testleri için, 100
milyondan fazla hayvan avcılıkta, 7–8 milyon hayvan kürkü için
öldürülmektedir. Bu sayılara, çiftlik hayvanlarını korumak adına,
“eğlence” endüstrisi adına ya da başka adlar altında öldürülen
hayvanlar dahil değildir. Hayvanlar için her saniye bir 11 Eylül
saldırısıdır.
FBI’ın tanımına göre mala verilen zarar terörizm, ama insandışı
canlılara yönelik şiddet terörizm değil. Yani ALF, FBI’ın gözünde
terörist bir grup, ama her yıl milyarlarca hayvanı katleden
endüstriler terörist değil. Şirket-devlet ittifakı, ALF ve ELF
gibi grupların mala yönelik sabotajlarını “eko-terörizm” olarak
tanımlıyor, böylece sabotajla terörizmi aynı kefeye koyarak bu tür
gruplara verilecek cezaların artırılmasını sağlıyor.
TERÖRİZM NEDİR?
Biz, terörizm tanımımıza, insanlarda “korku” duygusu yaratma gibi
psikolojik boyut içeren eylemleri dahil etmiyoruz, zira bu “korku
yaratma” boyutu aktivist grupların baskı görmesine neden olan
geniş yorumlara götürüyor. Biz bütün canlı türlerine yönelik
fiziksel şiddet üzerine odaklanıyoruz. Kelimenin kökü “terör”
olduğuna göre, teröristlerin de şüphesiz korku uyandırmak gibi bir
niyetleri vardır, ama asıl niyetleri hedeflerine fiziksel zarar
vermek ya da onları öldürmektir. Ayrıca, çeşitli endüstrileri
hedef alarak mala verilen zararları terörist eylem olarak kabul
etmiyoruz, çünkü: (1) bu eylemler ilke olarak savunulabilir, (2)
bu tür yasadışı eylemlerin halihazırda sabotaj, vandalizm,
kundaklama gibi adları vardır ve bunlara denk düşen cezalar
mevcuttur, bunların terörizm sınıfına sokulması için hiçbir neden
yoktur, (3) asıl terörizm, şirketlerin ve devletlerin insanlara,
hayvanlara ve yeryüzüne karşı işlediği suçlardır.
Biz terörizmi şöyle tanımlıyoruz: “Terörizm, bir bireyin, örgütün,
şirketin ya da devletin, insan olsun insandışı hayvan olsun masum
kişiler üzerinde kasıtlı olarak fiziksel şiddet uygulayarak dinî,
ideolojik, siyasî ya da iktisadî amaçlarına ulaşmaya
çalışmasıdır.”
Terörizm kelimesinin tanımı üzerinde mücadele etmeliyiz, çünkü
şiddetin olanca çıplaklığıyla yaşandığı bu dünyada, eylemlerini
tanımlamamız, lanetlememiz ve mahkûm etmemiz gereken gerçek
teröristler var. Terörizme ilişkin muğlak tanımlar, muhalif
hareketleri ağır biçimde cezalandırmaları için devletlere büyük
bir serbestlik sağlıyor. Aktivistler ve muhalifler,
“teröristlikle” yaftalanmanın terörizminin hedefi olmak yerine,
sağlam tanımlar sunmalı ve asıl teröristlerin kimler olduğunu
göstermeliler. Bugüne kadar yapılan terörizm tanımları içinde, bir
insanın, endüstrinin, devletin ya da insan türünün hayvanlara
uyguladığı şiddete yer verilmemiştir. Terörizmi tanımlamak,
çağımızın en önemli felsefî ve siyasî işlerinden biridir. |
|
|
|
|
|
|
|