|
|
................... |
|
................... |
KAFKASYA KÜRTLERİ |
Hejar Şamil
Diaspora Kürtleri, Peri
Yayınları
|
|
|
................... |
|
................... |
1) Azerbaycan’da Yaşayan
Kürtler:
Kürtler, şimdiki Azerbaycan Cumhuriyeti topraklarında en az
M.Ö 2000 yılından beri yaşamaktadır. Arkeolojik kazılar ve Antik Yunan
tarihçilerin eserlerinde ortaya çıkan veriler, Uti, Guti, Kuti,
Kurti ('dağlılar' anlamındadır) Kürd kavimlerinin M.Ö. 2000'li
yıllarda Aras Nehri'nin güney ve kuzey yakalarında, başka bir
deyimle Kızıl Kürdistan'ı da içine alan Aras ve Kura nehirleri
arasındaki geniş verimli arazilerde meskun olduklarını
kanıtlamaktadır.
Ünlü Gürcü tarihçisi Şota Mesxiya, Kürtler'in en azından M.Ö. 10.
yy'dan itibaren, Revvadiler'den önce de Kafkasya'da bulunduğunu
araştırmalarıyla ortaya çıkaran diğer bir bilim adamıdır.
Kürtlerin şimdiki Azerbaycan Cumhuriyeti'ndeki varlığı İslam
sonrası Arap belgelerinde de bolca belgelenmiştir.
Arap kaynakları, Kürt Komutan Deysem İbrahim El Kurdi'nin 9. yy'da
merkezi Berde şehri olan Deysemî Kürt Devleti'ni kurduğuna
tanıklık etmektedir. (Arşak Poladyan 7.-10. yy'da Arap
kaynaklarına göre Kürdler, Erivan, 1987 Rusça.)
Bugün de Berda ismiyle bilinen bu kent, Kura Nehrinin kıyısında
Kızıl Kürdistan'ın doğu ve kuzeydoğusunda bulunmaktadır. Berde
merkezli Deysemi Kürt Devleti'ne ait sikkeler Avrupa ve Kafkasya
müzelerinde günümüzde halen korunmaktadır.
Kuzey Azerbaycan'da kurulmuş Şeddadi Kürt Devleti (951- 1164),
tarihte daha fazla iz bırakmıştır. Salariler devlet içerisinde,
Kafkasya'nın Divin (Dibin, Debil, Dibil) bölgesinde yaşayan
Revvadî Kürt Kabilesine mensup Şeddadiler, Salariler'in
zayıflamasıyla önce 951' de Muhammed Ben Şeddat yönetiminde ata
yurtları olan Divin'de kendi hükümranlığını oluşturmuş. 971'de
Muhammed'in oğlu I. Ali Leşkeri, Gence'yi ele geçirerek burayı
devletin başkenti ilan etmiştir.
Yeri gelmişken belirtilmesi gerekir ki, İslam dünyasını Haçlı
Seferleri’nden koruyan şanlı Kürt Hükümdarı Selahaddin-î
Eyyübî'nin de Revvadî Aşireti’nden çıktığı bilinmektedir.
Selahaddîn'in babasının Divinli olması Revvadi kökenli Şeddadi ve
Eyyubiler arasında aşiretsel akrabalık bağlarına da ışık
tutmaktadır. Gence Şehri’nde yaşamış büyük İran şairi Nizami
Gencevî'nin annesinin de Revvadî sülalesinden olduğu
bilinmektedir.
Şeddadî Kürt Devleti'nin 1164 yılında, Selçuklu Türkleri
tarafından istila edilmesi ve Başkent Gence'nin yakılıp yıkılması,
Ortaçağ'ın önemli bir kültür merkezini de yerle bir etmiştir.
Şeddadîler'in yıkılışından sonra Azerbaycan'da Türk boyları nüfus
kazanmaya ve sayıca artmaya başlamıştır. Bu süreçten itibaren
Azerbaycan’da yaşayan Kürtlerin asimilasyonu başlamıştır. Kürt
Aşiretleri'nin bir kısmı Kızıl Kürdistan'ı çevreleyen dağlık
bölgelere sığınarak kendi varlıklarını korumayı başarmıştır.
1587 yılında İran Şahı Şah Abbas döneminde Doğu Kürdistan'dan 24
büyük Kürt Aşireti'nin İran Devleti'nin kuzey sınırlarını
pekiştirmek amacıyla Kafkasya'ya göçertilmesi, Kızıl Kürdistan ve
ona sınır bölgelerdeki Kürtler'in nüfusunu daha da artırmıştır. Bu
göçten sonra, uzun süre Karabağ'da yaşayan Kürtler'in bulunduğu
bölgenin ismi ise "24' ler" olarak adlandırılmıştır.
Yukarıda ifade etmeye çalıştığımız göç ve sürgünler, Azerbaycan’da
yaşayan Kürtlerin birkaç kuşaktan oluşmasını beraberinde
getirmiştir. 1587 yılından önceki göçleri izlemek, resmi
belgelerin bulunmayışından ya da bilinçli olarak imha
edilmelerinden dolayı pek mümkün olmamaktadır. Bu nedenle 16.yy'a
dek şimdiki kuzey Azerbaycan topraklarında yaşayan Kürtler'i bir
bütün olarak Azerbaycan'ın "İlk Kuşak Kürtleri" biçiminde
tanımlayabiliriz. Bu kuşak, yüzde yüz asimilasyona maruz kalarak
etnik kök ve bağlarından kopmuştur/ kopartılmıştır.
İkinci kuşak, 1587'de göç ettirilen Kürtler'dir. Sayıları on
binleri bulan, aşiret kimliklerini kaybetmiş olan bu kuşak, etnik
kimliklerine de yabancılaş(tırıl)mıştır.
Üçüncü kuşak 16.yy'dan sonra, özellikle 19. yy boyunca ve 20 yy
başlarında, Kürdistan'dan göç edip bu topraklara yerleşen Kürt
halkından oluşmaktadır. 19. yy'da yoğun savaşlar, ekonomik-sosyal
alt-üst oluşlar, hem İran-Kafkasya ilişkileri ve hem de
Türkiye-Kafkasya ilişkileri Kürt Hareketliliği'ni beraberinde
getirmiştir.
Kafkasya parçasında bulunan Kürdistan'ın genel tarihini kısaca bu
şekilde özetleyebiliriz. Ve şimdi de yakın tarihteki boyutuyla
Azerbaycan tarafında kalan Kürdistan'a bakalım;
Azerbaycan Cumhuriyeti'nin eski Kızıl Kürdistan bölgesinde (Laçin,
Gubadlı, Kelbecer ve Zengilan illeri) ve Nahçivan Özerk
Cumhuriyeti'nde yaşayan Kürtler, “Kürdistan’a Sor” Kürtleri olarak
bilinmektedirler.
Azerbaycan Cumhuriyetinde 20'li yılların ortalarında
yürütülen nüfus sayımına göre Nahçıvan' da 3180 Kürt yaşamıştır.
Gerek Bukşpan'ın kitabından gerekse de diğer araştırmalardan ve
yerel sakinlerin anlatımından söz konusu sayının yalnız Kürtçe
konuşan Kürtleri ve özellikle Arazdayan İstasyonu ilinde yaşayan
Kürtleri ihtiva ettiği anlaşılmaktadır.
Bukşpan'ın ileri-geri göçe zorlanan "Zilan Kürtleri" dediği
Kürtler "genellikle Burukî ve Celâlî Kürt Aşiretlerine mensup
insanlardı. 1937 de zorba diktatör Stalin'in gazabına gelen de
onlardı. Bu yılın son baharında salt Kürtlerden oluşan 18 yerleşim
biriminin sakinleri geride tek bir kişi bırakılmaksızın Arazdayan
istasyonuna toplanarak yük trenleriyle sürülmüştür.. 1937 den
sonra Nahçivan' da salt Kürtlerden oluşan Derekend Köyü
kalmıştır."
1988 yılında Azeriler ve Ermeniler arasında başlayan Karabağ
Savaşı Kızıl Kürdistan'da yaşayan Kürtleri tümden iç mülteci
durumuna düşürmüştür. 1992-1993 yıllarında Ermeni Ordusunun
Karabağ Özerk Bölgesi ile birlikte eski Kızıl Kürdistan'ı da işgal
etmesi sonucunda burada yaşayan Kürtler, Azerbaycan
Cumhuriyeti'nin değişik bölgelerine sığınmak zorunda kalmıştır.
Laçin 17 Mayıs 1992, Kelbecer 12 Nisan 1993, Gubadlı 31 Ağustos
1993, Zengilan 29 Ekim 1993 tarihlerinde işgal edilmiştir. Bir
zamanlar Kürdistan'a Sor’da yaşayan Kürtler, yaşanan bu savaş
sebebiyle Azerbaycan'a dağılarak bu ülkenin hemen hemen onlarca
ilinde mülteci konumunda yaşamak zorunda kalmıştır.
Kaynak: Bydigi Forum http://www.bydigi.net/genel-kultur/286710-kafkasya-ve-orta-asya-kurtleri.html#post2101815
Azerbaycan Cumhuriyeti'ne bağlı özerk bölge olan Nahçivan'a 19.yy'
dan önce yerleşik Kürtler'in ağırlıklı bölümü asimilasyona
uğramıştır. 19.yy'ın sonu ile 20. yüzyıl başlarında yerleşenlerin
ekseriyeti ise 1937'de zorba diktatör Stalin'in zorunlu İskan (departasyon)
siyaseti sonucunda Kazakistan ve Orta Asya'ya sürülmüştür.
Nahçivan'da yaşamaya devam eden 20 bin Kürd'ün önemli bir bölümü
ise 90'lı yıllardan sonra siyasi-ekonomik nedenlerden dolayı Rusya
ve Orta Asya'ya göç etmiştir.
Bugün itibariyle Azeri yönetiminin Azerbaycan sınırları içinde
kalan Kürdistan'da yaşayan Kürtler için, uyguladığı insanlık dışı
politikalar ve siyasetler çok ağır sonuçlar doğurmuştur.
Diasporadaki Kürtlere yönelik en ağır politikaları uygulamada
birinci sırada yer alan Azeri yönetimi, Kürt halkına karşı
uyguladığı inkar, imha ve asimilasyonu on yıllardır resmi devlet
politikası olarak uygulamasının sonucunda, bugün burada yaşayan 1
milyona yakın Kürt nüfusunun % 90'ına yakınını asimile etmiştir.
İnsanlık adına utanç duyulması gereken bu devlet politikası
karşısında *SaNSürLü**SaNSürLü**SaNSürLü**SaNSürLü**SaNSürLü* *SaNSürLü*
zihniyetli Azeri aydınları (!)bu asimilasyonlara ise utanmadan
“halkların kaynaşması” tanımını yapmaktadırlar.
2) Kuzey-Doğu Kürdistan’ında (Bugünkü Ermenistan’da) Yaşayan
Kürtler:
Milat öncesinde ve sonrasında bugünkü Ermenistan'ın bir kısmını da
sınırları içerisine alan Albanya devletinin nüfusunun yoğunluklu
bir bölümünü Kürtler oluşturmakta idi. Ve ayrıca Mihranî Kürt
Devleti'nin 6. ve 7. yüzyıllarda, bugünkü Nahçıvan ve
Ermenistan'ın büyük bir bölümünü de kapsayan sınırlarını göz önüne
alırsak, burada yaşayan Kürtlerin bölgenin gerçek sahipleri olduğu
ortaya çıkacaktır.
19. yüzyıla geldiğimizde Kürtlerin, Ermenistan'ın büyük bir
bölümüne dağıldıkları ve bir çok şehirde yaşadıkları
görülmektedir. 20. yüzyıla gelindiğinde genelde dünyada, özelde
ise Kürdistan'da siyasi dengeler ve haritalar tamamen değişmiştir.
Kafkasya Kürdistanı'nda da bu değişikliğe şahid olmaktayız.
Osmanlı'nın dağılma sürecine girmesi ve Bolşevik devriminin
gerçekleşmesi gibi siyasi değişimler Kafkasya Kürdistanı'na kan ve
gözyaşını da beraberinde getirmiştir. Bu olaylardan biri de
Kuzey-Doğu Kürdistan’ında ( bu günkü Ermenistan sınırları
içerisinde) meskûn olan Kürtlerin yaşadıklarıdır.
Ermenistan ve Azerbaycan arasındaki çekişmeye sorun olarak
gösterilen, bölge Kürtleri'nin merkezi konumundaki Dağlık
Karabağ'ın paylaşılamaması, 90'lı yıllara kadar bölge halkına kan,
gözyaşı, zulüm ve diasporalar getirmiştir. Ayrıca bu bölgede
trajik bir şekilde 'brakuji'ler yaşanmıştır. Kafkasya
Kürdistanı'nı aralarında paylaşamadıkları için sürekli birbirleri
ile savaşan Azeri ve Ermeniler, kendi bölgelerindeki Kürtleri ön
cephelere sürerek kardeşi kardeşe vurdurarak 'bir taşla iki kuş
vurma' hesabına girmişlerdir.
Ermenistan'da yaşayan Kürtler de, diğer işgal altındaki bölgelerde
yaşayan kardeşleri gibi bir çok haklardan ve imkânlardan
yararlanamamaktadırlar. Burada da sistemli bir şekilde, direkt ya
da dolaylı dayatmalar sonucu Kürtler diasporalara mecbur
bırakılmışlardır. Bazı Ermeni şovenist-milliyetçilerinin hayal
ettikleri gibi sadece Ermeniler'den oluşan Ermenistan emelleri, bu
bölgede yaşayan çoğunluğunu Kürtlerin oluşturduğu bir çok halkın
diasporasına neden olmuştur.
Ermeniler'in de Kürtlere yönelik güttükleri politikalar,
Kürdistan'daki diğer işgalci yönetimlerden pek farklı değil. Bu
politikalar, yine kendi çıkar ve menfaatleri doğrultusunda
Kürtleri kullanma temeli çerçevesinde dönemlere göre değişkenlik
arz etmektedir.
Bugün Kuzey-Doğu Kürdistanı'nda (bugünkü Ermenistan’da)
çoğunluğunu yezidi Kürtleri’nin oluşturduğu ve yine Ermenistan
resmi kaynaklarına göre -doğruluğu tartışılır- 100 binden fazla
Kürt yaşamaktadır. Burada da Kürtler’e yönelik asimilasyon
politikaları uygulanmaktadır..
3) Bugünkü Gürcistan Sınırları İçinde Bulunan Kürtler:
Bugün Kafkasya Kürdistanı'nın bir bölümü de Gürcistan sınırı
içerisinde kalmaktadır. Burada da görmekteyiz ki Kürdistan'ın beş
parçası aynı zamanda kendi arasında daha da parçalanarak, nüfus
olarak Kürtlerden kat kat az olan azınlık kukla yönetimlere
bırakılmıştır ki buna bir örnek de Gürcistan'dır.
Gürcistan'daki Kürtler'in hangi dönemlerde buralara geldiği
noktasında ise şunları söyleyebiliriz ki: Kürtler'in bu bölgedeki
varlığı, Şeddadî Kürt devletinin bölge üzerindeki hakimiyetinden (M.S.
951) daha öncelere dayanmaktadır. Yani Kürtler, bölgenin yerli
sakinleridirler. Bu bölge, Kürdistan ve dünya tarihinin çalkantılı
dönemlerinde çoğunlukla etkilenmiş bir bölgedir. Selçuklular,
Moğollar, Osmanlılar, Sovyetler döneminde ve SSCB'nin yıkılışından
sonraki dönemlerde…
Diğer işgalci yönetimlerin Kürtlere karşı izlediği politikaları
taklit eden Gürcistan yönetimi, gerek SSCB döneminde ve gerekse de
SSCB'nin yıkılışından sonraki dönemde sürekli ve katı bir şekilde
asimilasyon politikalarını sistematik olarak devam ettirmiştir.
Bugün diasporadaki Kürtlerin akıbetini paylaşan Gürcistan’da
yaşayan Kürtler, çok ağır yaşam ve iş koşulları altında
hayatlarını devam ettirmeye ve varlıklarını sürdürmeye
çalışmaktadırlar. Kimisi inşaatlarda işçi, kimisi sokaklarda
temizlikçi, kimisi binalarda kapıcı, kimisi tarlalarda yarı köle
bir şekilde hayatta kalma mücadelesi içerisindedir.
Bugün Kürtler'in Gürcistan'dan Rusya içlerine doğru göç
etmelerinin nedeni her ne kadar ekonomik sıkıntılar olarak
yansıtılsa da, aslında bu göçlerin temel sebebi Kürtler'e yapılan
siyasi baskılardır.
Günümüzde elde edilen resmi belgelere -Gürcistan resmi kaynakları,
ki gerçeği hiçbir zaman yansıtmamakta- dayanılarak burada yaşayan
Kürt nüfusunun 50 binden fazla olduğu bildirilmektedir. Belirtilen
bu nüfusun yaklaşık % 10'u asimile edilmiştir.
Gürcistan'da yaşamakta olan Kürtler'in soyadları değiştirilmekte,
Kürtler birçok siyasi ve ekonomik haklardan diğer halklarla eşit
bir şekilde yararlanamamakta ve inançlarını özgürce
yaşayamamaktadırlar. |
|
|
|
|
|
|
|