|
|
................... |
|
................... |
YENİ
İSTEMEZÜKÇÜLER |
HaberTürk Haber Merkezi
HaberTürk Gazetesi, 24 Kasım 2010 |
|
|
................... |
|
................... |
İstanbul’da düzenlenecek Avrupa
Yazarlar Parlamentosu’na çağrılan, ama sonra “Müslümanlara
parazit, gerizekalı” dedi iddiasıyla oluşan tepkiler sonucunda
organizasyonun düzenleyicileri tarafından ‘gelme’ denen ve
mecburen ‘gelmiyorum’ demek zorunda kalan Nobelli yazar V.S.
Naipaul meselesi, aslında bize tartışmamız gereken başka bir şey
söylüyor…
İşin özü şu: Sadece bizim gibi
düşünenleri isteriz, düşünmeyenler gelmesin raconu bu kez de
Naipaul’a kesildi!
TEHLİKELİ YAKLAŞIM
Aslında Türkiye yıllarca kendi içinde yaşadı bu sorunu.
Kendi gibi olmayana tahammülsüzlük, ‘o farklı bir şey söyledi’
diye yok sayma, dinlememe, yanında görmek istememe bu ülkenin en
temel sorunlarından biriydi. Üstelik bu yaklaşım son derece
maniple edilebilir olduğu için, zaman zaman demokrasinin
‘kesintiye’ uğramasına da yol açtı.
Ancak Türkiye, bu sıkıntıyı aşma yolunda son dönemde önemli
aşamalar kaydetti. Birlikte yaşama, farklılıklara hoşgörüyle
yaklaşma konusunda kayda değer adımlar atıldı.
YÜZÜSTÜ BIRAKILDI
Ancak son günlerde yaşanan iki olay, bu gelişmeye gölge düşürecek
cinsten. İlki Sırp yönetmen Emir Kusturica’nın Antalya’da
düzenlenen Altın Portakal Film Festivali’nin jürisinden
kovulmasıydı.
İkincisi ise, 2001 Nobel Edebiyat Ödülü sahibi V.S. Naipaul’un
İstanbul’da düzenlenecek Avrupa Yazarlar Parlamentosu’na davet
edildikten sonra organizasyonu düzenleyenler tarafından yüzüstü
bırakılması oldu.
KAPILARI KAPATIYOR MUYUZ?
Peki bütün bunlar ne anlama geliyor?
Yoksa yine, “o Müslümanlara bunu dedi, şu Türklere şunu dedi”
mantığıyla sadece türdeşlere tahammül eden, farklı tüm görüşlere
kapıyı kapatan bir ülke mi oluyoruz?
Yeni bir “istemezükçü” zümre mi doğuyor?
Yazarlara, sosyologlara sorduk. İşte değerlendirmeleri…
ECE TEMELKURAN
Gazete Habertürk yazarı
“İkiyüzlü bir ‘açıklık’ diskuru”
Bu olay dünyaya açıldığımızın sıklıkla söylendiği günlerde başka
dünyalara ne kadar kapalı olduğumuzu gösterdi. Bu ‘açıklık
diskuru’nun kısmen ikiyüzlü bir diskur olduğunu görmüş olduk.
Fikirleri olan insanlardan ve yazarlardan korkanlar korkularıyla
yönetilirler. Korkularıyla yönetilenler asla özgür olamazlar.
Özgür olamayanlar da entelektüel olamazlar. Edebiyat edeple
ilgilidir. Edep de taşralı, muhafazakar terbiye kuralları
değildir. Böyle zannedenlerin yaptığı edebiyata ben edebiyat
demem.
Yapılan şey kısaca ayıptır.
MEHMET ALİ KILIÇBAY
Yazar
“Bunun adı aşağılık kompleksidir’
Aslında bu ‘istemezükçü’ olmanın bile ötesinde bir durum bu. Bir
de Naipaul’a sömürge aydını diyorlar, asıl kendileri sömürge
aydını. Bu onların ‘istemezük’ demesiyle olacak bir şey değil.
Eğer büyük bir toplum olsa, kendine güvenleri olsa ‘ne olacak,
gelsin’ derler. Marlon Brando’nun “Çirkin Amerikalı” filmini
hatırlayın; bütün dünya Amerika’ya küfür ediyor, umurlarında bile
olmuyor. Bunun adı aşağılık kompleksidir. Başa çıkamıyorlar, başa
çıkamadıkları için ‘gelmesin’ diyorlar. Söyleyecek başka lafları
da yok. Bırakın gelsin de, hesaplaşın işte. Sen öyle dedin, ben
böyle diyorum olsun…
ETYEN MAHCUPYAN
Yazar
“Tepkiler dışa açılmanın göstergesi”
Türkiye bazen hak ettiği bazen de hak etmediği bir özgüven
üzerinden konuşuyor artık. Eskiden bu özgüveni yoktu. Böyle olunca
geçmişte vermediği tepkileri veriyor. Bunun arkasında dünyanın
gittiği tarafa, tercihlere müdahil olma kararı ve arzusu var.
Aslında bu dışa açılmanın bir göstergesi bana göre. Ama bazen bu
tür tepkiler çok yeterli bilgi üzerinden olmayabiliyor, tepkisel
olabiliyor. Çünkü Türkiye uzun süre dünyanın dışında imiş gibi
davrandı entelektüel açıdan. Şimdi onun parçasıyım, diyor.
Naipaul’a gelirsek, hemen her yazar gibi Naipaul da çok çelişkili
bir yazar. İsteyen istediği şeyi istediği derinlikte bulabilir o
yazarda.
Naipaul’da tamamen kabul edilmesi gereken cümleler de bulursunuz
ama tersine cümleler de bulursunuz. Aslında bütün büyük
edebiyatçılarda ve filozoflarda o kadar büyük çelişkiler var ki,
her türlü kanaati üretebilirsiniz. Dolayısıyla şu anda olay
Naipaul’un kendisinden ziyade Türkiye’deki entelektüel ortamın
dışa açık bir siyasallaşma yaşaması. Oluşan özgüven, bazen böyle
şeylere yol açıyor. Ben onur konuğu gibi pozisyonların siyasi
olduğunu düşünüyorum dolayısıyla siyasi tepkiyi normal
karşılıyorum. Organizasyon sonradan Naipaul’un onur konuğu
olmadığını açıkladı. Eğer böyleyse gelmesinde bir sorun yok bence.
Herhangi birini protesto etmenin mantığı yok.
NİLÜFER NARLI
Sosyolog
“Farklı görüşlerin tartışılması ortamı yaratılmalı”
Naipaul kendini psikolojik olarak güvende hissetmedi ve gelmedi.
Hem Kusturica olayında hem de bu olayda edebiyatın ve sanatın
siyasallaşması sonucunda dile getirilen tepkilerin çok hızlı sonuç
getirebildiğini görüyoruz. Türkiye eskiden bu kadar uluslararası
sanat aktivitelerinin yapıldığı bir ülke değildi. O yüzden de bu
tür tepkileri gerektirecek ortamlar oluşmuyordu. Ama son yıllarda
uluslararası sanat aktivitelerinin artmasıyla sanatla ilgili
tartışmaların da yükseldiğini görüyoruz. Bu tartışmalar da siyasi
bir ton kazanıyor. İletişim kanallarının artmasıyla da tepkiler
hızla yayılabiliyor ve destek bulabiliyor. İnsanların bu
tepkilerinde de çok haksız olduğunu söyleyemeyeceğim. İnsanların
belli konularda tepki vermesi çok önemli fakat farklı görüşlerin
tartışıldığı ortamın korunması için de hassasiyet gösterilmesi
gerekir.
ALİ BULAÇ
Yazar
“Davet etmeden düşünmeleri lazımdı"
Türkiye bir yandan dışa açılıyor, açılırken bilmediği dünyanın
başka yüzüyle karşı karşıya geliyor. Dolayısıyla böyle nahoş
şeyler oluyor. Türkiye’de bazı çevrelerin uyguladığı tutum sadece
bu ülkede yaşanmıyor. Batı dünyası da demokrasiyi, insan
haklarını, Aydınlanma felsefesini eleştiren yazarları davet
etmiyor, toplantılara katmıyor. Onları fikir adamı mertebesine
bile koymuyor. Maalesef dünyada birinin diğerine uyguladığı bir
akreditasyon var. Tabii şöyle bir hata yapıldı: Keşke bunlar
Türkiye’ye davet edilmeseydi. Hiç düşünmüyoruz, seçtiğimiz, davet
ettiğimiz kişi doğru kişi mi diye. Sonra iş bu noktaya varıyor. Bu
yanlış. Davet etmeden düşünmemiz lazım. Naipaul gibi bir sömürge
aydınının, Araplara, Hint dünyasına, Müslümanlığa oryantalizmin en
düşük seviyesiyle yaklaşan görüşlerini hoş karşılamak mümkün
değil. Keşke davet edilmeseydi. Davet edildiyse de gelseydi. Ama
bu tepki de doğal bir hak. Naipaul veya Kusturica eğer entelektüel
bir tartışma yapsalardı, İslam’ı eleştirselerdi buna kimsenin bir
şey değdiği yoktu. Ama bu insanlar bir soykırıma arka çıkıyor,
sömürgeci bir kafayla nefret duyguları yayıyorlar. Sorunun
İslam’dan kaynaklandığını söylüyorlar. Bu kabul edilebilir bir şey
değil. Bizi eleştirirlerse teşekkür etmemiz lazım ama bunlar
nefret yayıyor, ırkçılık yapıyor. Bunlara sivil bir tepki
gösterilmesi doğaldır.
FERHAT KENTEL
Sosyolog
“Tepki gösterme hakkım olmalı”
Türkiye’de her zaman için farklı görüşlerle sorunlar oldu. Naipaul
meselesini aynı kategoride alınacak değil. Küreselleştikçe
dışarıdaki şeylerle daha fazla ilgileniyoruz, hassaslıklar
artıyor, dünyanın başka bir tarafında olanlarla ilgili
şeffaflaşıyoruz, daha fazla görüyoruz. Çok daha içimize dönük bir
toplumken, dünyayla ilgilenmeye başlıyoruz.
Ermeni soykırımı derken ‘Amerika da soykırım yapmadı mı’ demek
bile sürekli başkalarıyla ilişkili titreşim halinde olduğumuzun
göstergesi. İçimizdeki meselelerle dışarının süzgecinden de
geçirerek hesaplaşıyoruz. Kusturica olsun, Naipaul olsun, ikisi de
kendi hesaplaşmalarıyla ilgilidir. Belki de içeride bir sürü
konuda duyarsız kalıyoruz, içeride diyemediğimiz şeyleri dışarıda
diyoruz. Diğer yandan, tepki hakkım da olmalı. Benim için çok
insani olan temel meseleleri protesto etmem normaldir. Kusturica
olayındaki ayrıntıları bilmiyorum ama Bosna’daki tecavüzleri
hafife aldığını biliyorum. Kabul edilebilir bir şey değil bu,
tecavüze karşı olmak insani bir şey çünkü. Protesto, birisini
beğenmemek, buna hakkım olmalı. Hindistan’daki binlerce Müslüman
öldürülürken hassaslık göstermemiş insana bir şeyler söyleyebilme
hakkım olması lazım. Yapılanlar sembolik bir tepkidir, farklı
görüşlere tahammülsüzlük olarak algılanmamalı ama tüm bunların
ötesinde, gelirdi ve başka bir şekilde tepki de gösterilebilirdi. |
|
|
|
|
|
|
|