|
|
................... |
|
................... |
TARİH BOYUNCA
DİASPORALAR |
Focus Dergisi
|
|
|
|
................... |
|
................... |
Bülbülü altın kafese koymuşlar...
Onlar, aynı tarihsel geçmişi, aynı dili, aynı dini ve aynı
gelenekleri paylaşıyorlar. Çoğu zaman, bu insanları kendi
topraklarının üstünde yaşamaktan alıkoyan dramatik bir olay söz
konusu... İster New York, ister Singapur isterse
de Paris'in Belleville mahallesinde yaşasın, Çin diasporasının
üyeleri kimliklerinden hiçbir şey yitirmiyorlar. Diaspora, "dağılma" anlamına gelen Yunanca bir sözcük. Tevrat'taki
anlamıyla da, sadece ve sadece Filistin toprakları dışında yaşayan
Yahudileri tanımlayan bir terim... Ama, süreç içinde içeriği
genişliyor ve bugün, çoğu zaman yanlış bir biçimde, sürgünde
yaşayan tüm halklar ve onların dağılma hareketliliği için
kullanılıyor. Ancak, tanımlamadaki karmaşa ne olursa olsun, her
"diaspora"nın temelinde mutlaka bir felaket yatıyor. Tarihçiler
halkların sürgün zorunluluğunu üç ana başlıkta topluyorlar.
Birincisi, Filistinliler ve bir zamanlar Yahudilerin durumu gibi,
bir vatanlarının olmaması. İkincisi, geçici bir güçlük ya da baskı
sonucu göç edilmesi. İç savaş sonrası ülkelerini terk eden
Yunanlılar, Vietnamlılar, İrlandalılar ve Basklar bu kategoride
yer alıyorlar. Üçüncü neden ise, anavatandaki ekonomik yetersizlik
ya da yaşam modelinin doyurucu olmaması. Lübnan ve Hint
diasporaları bu şekilde yorumlanıyor.
İbranice'de, Yahudilerin Babil'den kovulmasıyla başlayan diaspora
"Galut" diye anılıyor.
Çok genel çizgileriyle bakıldığı zaman, tüm diasporaların ekonomik
açıdan geri, önemli silahlı çatışmalara maruz kalmış ve göreceli
olarak da hızlı bir nüfus artışına sahip yörelerden yola çıktığını
görüyoruz. Kısacası, kimse zengin ve siyasal yapısı istikrarlı
toprakları terk etmiyor. Ne var ki, sürgün her zaman diaspora
anlamını taşımıyor. Kalabalık gruplar, bir ülkede önemli bir
göçmen topluluğu oluşturabiliyorlar. Ama diaspora kimliğini her
zaman kazanamıyorlar. Bu tanımlamaya girmeleri için, o insanların
ortak bir dini, ortak bir dili ve kültürü olması gerekiyor.
İki asır boyunca Afrika'dan Amerika'ya taşınan milyonlarca siyahın
bir diaspora oluşturamamasının nedeni farklı dil, din ve
kültürlere sahip olması.
Ancak bunlar yetiyor mu? Tarihçilere göre, diasporanın oluşumunda
bunların yanı sıra, acılı bir geçmişin varlığı; onun da ötesinde,
bu acının ortak bir tarih haline dönüşmesi gerekiyor. Ve son
olarak, diasporanın temel bir özelliği de, içinde yaşadığı öteki
toplumla bütünleşmemesi... Yani, yabancı topraklarda o göçmen
kitlesinin kendi geleneğini hassas bir biçimde sürdürmesi...
İşte bu nedenle, bugün sürgündeki bazı topluluklar için "diaspora"
kimliği kullanılırken, diğerleri için "lobby" yakıştırması yeterli
görülüyor.
Çinli göçmenlerin büyük bir bölümünü, ülkenin güneydoğusundaki üç
eyalet besliyor: Fujian, Guangdong bölgeleri ve Hainan Adası...
Çinliler
Günümüzde, Güneydoğu Asya ülkelerinde 30 milyon, Tayvan'da 20
milyon, Hong Kong'da 5 milyon ve dünyanın öteki yörelerinde 2,5
milyon olmak üzere, anavatanı dışında yaklaşık 60 milyon Çinli
yaşıyor. Bu bağlamda, sayısal olarak yeryüzündeki en kalabalık
diasporayı oluşturuyorlar. Aslında bu 60 milyon, Çin'in toplam
nüfusu göz önüne alındığında pek büyük bir şey ifade etmiyor. Bu
insanlar birbirleriyle, çoğu zaman Çince değil, Kantonca ya da
yöresel dillerle iletişim kuruyorlar ve asıl önemlisi siyasal bir
bütünsellik göstermiyorlar.
Ancak, Paris'ten New York'a kadar dünyanın hemen her yerinde "Chinatown"
diye adlandırılan kendi mahallelerini kurmuş olan bu Çinliler,
önemli bir baskı grubu oluşturuyorlar. Çünkü, kendilerini kabul
eden ülkeyle asla tam anlamıyla bütünleşmiyorlar. Öte yandan da,
hem kendi ülkelerine ve onun değerlerine büyük bir saygı
duyuyorlar, hem de ciddi bir ekonomik gücü temsil ediyorlar.
Örneğin, Endonezya'da toplam nüfusun sadece yüzde 3'ünü oluşturan
Çinliler, ülke sermayesinin yüzde 70'ini kontrol ediyorlar.
Filipinler'de ise, toplam nüfus içindeki oranları yüzde 1'i
geçmiyor, ama ülke ticaretinin yüzde 60'ı onların elinde.
Diasporada yaşayan Çinlilerin gösterdikleri başarı,
çalışkanlıklarına, girişimci ruhlarına ve aralarındaki olağanüstü
dayanışmaya bağlanıyor. Tabii, bütün bunların arkasında çok sıkı
aile bağlarıyla birbirine kenetlenmiş, polisin bile içine girmeyi
başaramadığı Çin mafyasının varlığı da söz konusu. Çin diasporası,
1979-1999 yılları arasında anavatana tam 25 milyar dolar
ulaştırmış. Bugün Çin metropollerindeki dev yatırımların çok büyük
bir bölümü Çin diasporasının yatırımı...
Kronoloji
13. yüzyıl
Çin'in Moğollar tarafından istila edilmesinden hemen sonra
Japonya, Kamboçya ve Vietnam'a doğru gerçekleştirilen ilk kitlesel
göçler...
17. yüzyıl
Mançuların istilasıyla birlikte, binlerce Çinli Tayvan Adası'na
sığınıyor.
1842-1900
İngiliz işgali, açlık ve siyasal baskılar sonucunda 400.000 Çinli
ABD'ye, Antiller'e ve Güney Amerika'ya göç ediyor. 1,5 milyon
Çinli de Güneydoğu Asya ülkelerine doğru yola koyuluyor.
Son çeyrek yüzyıl
ABD, Kanada ve Avrupa'ya doğru göç aralıksız sürüyor. Bugün Batı
Avrupa ve ABD'de yaşayan Çinlilerin sayısı 2,5 milyona ulaşmış
durumda. Bunun 1 milyon 260 bini ABD'de yaşıyor.
Yahudiler
Birçok tarihçiye göre, bugün diaspora tanımını gerçek anlamda hak
eden tek halk, Yahudiler... M.Ö. 6. yüzyılda Babil'den zorla
kovulduklarından beri, tarihleri Pogromlarla, soykırımlarla dolu
bir toplum... Günümüzde, yeryüzünün çok çeşitli bölgelerine
dağılmış durumdaki Yahudi diasporasının 10 milyon nüfusa sahip
olduğu tahmin ediliyor. Diasporadaki Yahudiler, yaşadıkları ülke
içinde sadece kendi geleneklerini, dinlerini ve dillerini katı
biçimde koruyan bir topluluk olarak dikkati çekmiyorlar, aynı
zamanda çok etkin bir baskı grubu oluşturuyorlar. Söz konusu
durum, özellikle ABD için geçerli... Bu ülkede yaşayan 6 milyon
Yahudi, sadece İsrail Devleti'nin değil, ABD'nin bile dış
politikasını etkileyebiliyor. Yüzde 85'i büyük kentlerde yaşayan
(yarısı New York kentinde) ABD Yahudileri, iş ve basın dünyasında
çok önemli bir gücü ellerinde tutuyorlar ve böylece ABD
diplomasisine, özellikle de Ortadoğu'da olup bitenlere yön
veriyorlar. Nitekim, artık bir İsrail-Filistin barışı
sağlanacaksa, bunun imzası Tel-Aviv'de değil, New York'ta
atılacak.
Yahudi diasporası, anavatan İsrail ile bağlarını asla koparmıyor.
Karşılıklı üniversite öğrencisi alışverişinde, zaman zaman da
ülkeye maddi yar-dımda bulunuyor.
Dünya Siyonist Örgütü'nün yönetim kurulu (OSM), aynı sayıda
İsrailli, Amerikalı ve diğer diasporalarda yaşayan Yahudi';den
oluşuyor. Amerikalı Yahudiler bu ülkenin siyasetinde öylesine
egemen ki, Amerikan Kongresi, 1960 yılında "American Israel Public
Affairs Committee"nin baskısıyla İsrail'e 3 milyar dolarlık yardım
kararı aldı.
Kronoloji
M.Ö. 587
Babil Kralı Nabukodonozor tarafından Yehuda Krallığı'nın ve Kudüs
Tapınağı'nın yıkılması... Yahudilerin toplu halde Mezopotamya'dan
kovulmaları...
M.S.70
Filistin bir Roma eyaleti oluyor. Yahudiler, Arabistan
Yarımadası'na ve Etiyopya'ya kaçıyorlar.
1254
Yahudiler, Kral Saint Louis (IX.) döneminde Fransa'dan
kovuluyorlar.
1492
İspanya'dan kovulan Yahudiler, Osmanlı İmparatorluğu'na, Fas'a ve
Hollanda'ya sığınıyorlar.
19. yüzyıl
Avrupa'da yaşayan Yahudiler bazı haklar elde ediyorlar. Ne var ki,
Romanya, Rusya ve İspanya'da yaşayan Yahudilerin hâlâ hiçbir
hakları yok...
1880-1914
2 milyon Yahudi Avrupa'dan ABD'ye göç ediyor.
1935
Nürnberg Yasaları ile Nazi rejimi, Alman Yahudilerini
vatandaşlıktan çıkarıyor.
1942
Hitler, bütün Yahudileri öldürmeyi hedefleyen "Nihai Çözüm"
kararını alıyor.
1948
İsrail Devleti kuruluyor.
Uzun süren mücadelelerden sonra, Avrupa'da siyasal ve hukuksal
eşitlik elde eden Yahudiler, 19. yüzyılın sonlarına doğru, bu kez
Romanya ve Rusya'da acımasız bir antisemitizm uygulamasıyla karşı
karşıya kaldılar. Bu ülkelerde uygulanan Pogromlar, yani
Yahudileri öldürme ve mallarını yağmalama politikaları nedeniyle,
çok sayıda Yahudi, İngiltere üzerinden Yeni Kıta'ya göç etti. Bu
dönemde, yaklaşık 2 milyon Yahudi'nin ABD'ye yerleştiği sanılıyor.
ABD, bu yoğun göç dalgasını kesmek için, bir süre sonra kota
uygulamasına geçmek zorunda kaldı.
Hindistan'dan İran'a gelen Çingenelere ilişkin ilk yazılı
metinler, İsfahanlı Hamza ile Firdevsi'ye ait...
Çingeneler
Çingeneler, ne avcı ne besici ne de fetihçi bir halk... Tarihte
yazılı bir belgeleri de ne yazık ki yok... Sadece bir "yolculuk
insanı" olan Çingeneler, çoğu zaman sanıldığı gibi Mısır'dan değil
(çünkü Çingene kelimesinin İspanyolca’sı "Egitanos" ve
İngilizce’si "Egyptian" Mısır'ı çağrıştırıyor) Hindistan'dan
dünyaya yayıldılar. En belirgin özellikleri, belli bir yerde
ikamet etmemeleri ve içinde bulundukları toplumla kesinlikle
özdeşleşmemeleri. O nedenle de, bütün varlıkları boyunca Avrupa'da
yabancı düşmanlığının en önemli hedeflerinden biri oldular. Birçok
Avrupalı yerleşik halk tarafından uysallaştırılmaya çalışıldılar.
Bu yüzden, baskının her türünü yaşadılar; çeşitli katliamlar ve
ayrımcılıklarla karşılaştılar. Bugün, "insan haklarının bir
numaralı savunucusu" kesilen Fransa'da, 1803 yılına kadar
Çingenelerin varlığı yasadışıydı ve bu insanlara karşı sürek
avları düzenleniyordu. Çingene öldürenler, cezalandırılmak şöyle
dursun, ödüllendiriliyordu. Yine tarihçilere göre, yaklaşık
250.000 - 400.000 Çingene, Naziler tarafından kamplarda
katledildi.
Günümüzün bazı hükümetleri kabul etmese de, Avrupa'da 8 -15 milyon
Çingene'nin yaşadığı tahmin ediliyor. ABD ve dünyanın diğer
yörelerindeki Çingenelerin sayısı da yaklaşık bu kadar... Ne var
ki, siyasal ve ekonomik ağırlıkları nüfus güçleriyle orantılı
değil... 1971 yılında 14 ülkedeki Çingeneler'in temsilcileri bir
araya geldiler ve ilk "Uluslararası Çingene Kongresi"ni
topladılar. O tarihten beri, bazı Avrupa ülkeleri Çingeneleri,
eşit haklara sahip azınlıklar statüsüne aldılar. Bugün
yeryüzündeki Çingenelerin en büyük savunucusu Hindistan.
Birleşmiş Milletler, 1977 yılında Hindistan'ın girişimiyle
Çingeneler lehine bağlayıcı bir karar aldı. Buna göre, BM
anlaşmasına imza koyan ülkeler, kendi vatandaşlarına tanıdıkları
hakları Çingenelere de aynen tanımakla yükümlüler...
Kronoloji
10. yüzyıl
Çingeneler, Hindistan'dan İran'a ve Anadolu'ya göç etmeye
başlıyorlar.
14. yüzyıl
İlk Çingene kafileleri Fransa'ya kadar ulaşıyor.
16. yüzyıl
Fransa'da ve İngiltere'de ilk Çingene katliamları başlıyor.
18. yüzyıl
Bazı Çingene grupları, İngiltere'den ABD'ye ve Avustralya'ya
göçüyorlar. Bohemya ve Slovakya'da Çingene katliamları...
19. yüzyıl
Rusya'dan, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu'ndan ve Romanya'dan
ABD'ye göç...
1938
Naziler, Çingene ayrımcılığına ilişkin bir yasayı parlamentodan
geçiriyorlar.
Çingene kadınları, parlak renkli geleneksel giysilerini hâlâ
çıkartmamış-lar. Çingeneler, kesinlikle dışarıdan gelen kişilere
kız vermiyorlar. Erkek egemen Çingene toplumunda kızla
Lübnanlılar
Aslında Lübnan, tarih boyunca zengin toprakları, konuksever
halkıyla birçok topluluğa kucak açmış, baskıya uğrayanların
sığındığı sakin bir limandı. Ne var ki, emperyalist güçlerin
oyunları sonucu, 19. yüzyılda gerçekleşen ve yenilgiyle sonuçlanan
köylü isyanının ardından bu kez Lübnanlılar yollara döküldüler.
İlk göçmenlerden köylü olanları, Latin Amerika ve Afrika
ülkelerine yönelirken, daha aydın kesimler Mısır ve ABD'ye kapağı
attılar. İlk göç dalgasını, 20 yüzyılda bu topraklarda yaşanan
dini ve etnik çatışmalardan kaçanlar izledi. Lübnanlı göçmenler,
genellikle başarılı olabilecekleri sakin ve sistemi oturmuş
ülkeleri tercih ediyorlar.
Bugün Lübnan diasporasının en yoğun olarak yaşadığı ülkeler Arap
Emirlikleri, Latin Amerika'da Brezilya ile Arjantin ve Tropikal
Afrika... Arap Emirlikleri Lübnanlı göçmenler için ilk durak...
Burada bir süre kalıp para kazanıyorlar, daha sonra da kesin bir
biçimde yerleşecekleri ülkelere gidiyorlar. Brezilya ve
Arjantin'de ülke halkıyla tamamen özdeşleşmiş bir konumdalar.
Nitekim, devlet başkanı Carlos Menem eski bir Lübnan göçmeni...
Tropikal Afrika'yı ise, göreceli dini özgürlük ortamı için tercih
ediyorlar.
Lübnanlı göçmenler, genellikle ticaret ile uğraşıyorlar. Ancak,
Arjantin gibi bazı ülkelerde siyasal yaşamın içinde etkin bir
biçimde yer alıyorlar. Fildişi Sahili ve Zaire gibi Afrika
ülkelerindeki ekonomik faaliyetin büyük bir bölümü Lübnanlı
göçmenlerin elinde... Bazı Avrupa ülkeleri, Afrika ile ticari
ilişkileri geliştirirken, Lübnan diasporasından aracı olarak
yararlanıyor.
Kronoloji
19. yüzyıl
Daha önce göçmenlerin kabul ülkesi olan Lübnan'dan ilk göçler
başlıyor. İstikamet ABD, Latin Amerika ve Afrika...
İki savaş arası
Fransız mandası sırasında Lübnan aydınlarının önemli bir bölümü
Mısır'a göç ediyor.
1943
Lübnan bağımsızlığını kazanıyor.
1975
İç Savaş başlıyor. Lübnan'dan ABD'ye, Körfez ülkelerine,
Kanada'ya, Fransa'ya ve Avustralya'ya göçler...
1991
Suriye hükümeti ile Lübnan hükümeti arasında Dayanışma ve
İşbirliği Anlaşması imzalanıyor.
"Dansöz oynatma", Ortadoğu halklarının vazgeçilmez geleneklerinden
gibi. Lübnanlı göçmenler de, nerede olursa olsun, zaman zaman
dansöz oynatarak özlem gideriyorlar.
Ermeniler
Yüzyılın sonlarına kadar Osmanlı egemenliği altında huzur içinde
yaşayan Ermeniler, Avrupa'da yükselen milliyetçi akımların
etkisiyle örgütlenmeye başladılar ve özellikle batılı ülkelerin de
kışkırtmasıyla ayaklanma girişimlerinde bulundular. Önceleri
çeteler biçimindeki terörist eylemler, Birinci Dünya Savaşı
koşullarında karşılıklı katliamlara dönüştü ve Anadolu
Ermenilerinin önemli bir bölümü ABD ve Avrupa'ya göç etti.
Bugün tıpkı Yahudiler örneğinde olduğu gibi, Ermenilerin bağımsız
bir devletleri ve özellikle, Fransa ile ABD'de güçlü bir
diasporaları var. Ermenistan'da 1,5 milyon Ermeni, diasporada ise
2 milyon Ermeni yaşıyor. Diasporadaki Ermeniler, özellikle küçük
zanaatlarda ve ticarette uzmanlaşmış durumdalar. Ayrıca,
küçümsenemeyecek bir ekonomik güce sahipler. Sovyetler Birliği'nin
dağılmasından sonra bağımsızlığını kazanan Ermenistan, komşusu
Azerbaycan ile siyasi ve askeri sorunlar yaşıyor. Bu ülkenin
ekonomisi ise, tam anlamıyla iflasın eşiğinde...
Ermenistan diasporasının en temel uğraşlarından birisi "soykırım"
iddialarını yasallaştırmak. Bu amaçla, 1975-1985 yılları arasında
Avrupa'da tam 160 terörist eylem gerçekleştirdiler. Bugün
Birleşmiş Milletler Örgütü İnsan Hakları Alt Komisyonu, Avrupa
Parlamentosu ve Fransız Parlamentosu, "Ermeni soykırımını" resmen
tanımış bulunuyorlar.
Kronoloji
11. yüzyıl
Ermeni Krallığı'nın yıkılışından sonra, Ermeniler Orta Anadolu'ya
ve Klikya (Adana ) bölgesine yerleşiyorlar.
17. yüzyıl
İran'a, Mısır'a, İngiltere'ye ve Filipinler'e göçler... Ermeniler
Birmanya'daki elmas işletmeciliğini ele geçiriyorlar.
1895-1896
Anadolu'daki başarısız ayaklanmalardan sonra ABD'ye, Rusya'ya ve
Kanada'ya göçler...
1915-1916
Savaş nedeniyle Ermeniler daha güvenli Suriye sınırına
taşınıyorlar.
1918-1920
Bağımsız Ermeni Cumhuriyeti kuruluyor ve hemen Sovyet sisteminin
içine dahil oluyor.
1990
Sovyetler'in dağılmasıyla Bağımsız Ermenistan Cumhuriyeti
kuruluyor. |
|
|
|
|
|
|
|