|
|
................... |
|
................... |
ÇERKESLER NE
İSTİYOR? |
İnci Hekimoğlu
Günlük
Gazetesi, 25 Aralık 2010
|
|
|
|
................... |
|
................... |
Ne zaman Kürt halkının talepleri
gündeme yerleşse, siyasetçisinden kimi yazar-çizere, vekilinden
başbakanına pek çok kesimden birileri çıkıp, hemen bu ülkede
yaşayan diğer halklara atıfta bulunmaya başlıyor. Başta Çerkesler
olmak üzere, pek çok farklı etnik kökene sahip topluluğun
varlığından dem vurarak, hem bu toplulukların bu tür talepleri
olmadığını belirtiyor hem de ardından onların da benzer talepleri
dile getirmesi halinde Türkiye'nin paramparça olacağını ima
ediyorlar. İkiyüzlü bir
politikayla, diğer halkları sadece Kürtlere karşı kışkırtma aracı
olarak hatırlarken, kimlik talebinde bulunan ya da bulunacak
olanlara da aba altından sopa gösteriyorlar.
Başta yazar-çizer, sivil toplum temsilcisi gibi sıfatlara sahip
olanlara sormak istiyorum; siz Çerkesler adına konuşma hakkını
nereden buluyorsunuz? Siz Çerkeslerin ne isteyip ne istemediğini
nereden biliyorsunuz?
Eğer bu yargıya; var olan bazı Çerkes kurumlarının tavrına bakarak
vardıysanız ben de size, sizin Kürt halkının temsilcilerine sıkça
sorduğunuz soruyu soracağım: Bu kurumlar Çerkes halkının ne
kadarını temsil ediyor?
Örneğin tam 5 yıldır çıkan bir Çerkes gazetesi var; Jineps.
Hiçbiriniz okudunuz mu? Bu gazete çıktığı günden beri kimlik
sorununu çeşitli boyutlarıyla manşete taşıyor. Daha iki sayı önce,
yani 'iki dil' tartışmasından önce manşeti "Dilimizi Bağlamayın"dı.
Çerkeslerin anadilde öğrenim talebi, değiştirilen yerleşim
yerlerinin adlarının geri verilmesi, Çerkes isimlerinin
kullanılabilmesi, darbe anayasasının değiştirilmesi, anayasal
vatandaşlık tanımının getirilmesi, yüzde 10 barajının
kaldırılması, siyasi partiler yasasının değiştirilmesi gibi diğer
halklarla ortaklaştığı bir dizi demokratik talebi var.
Başta, hükümetin 'Çocuk Hakları Sözleşmesi'nin, anadilde eğitim
hakkına ilişkin maddelere konan çekinceleri derhal kaldırmasını
istiyoruz.
Resmi tarih kitaplarının değişmesini, 'Çerkes Ethem' gerçeğinin
yazılmasını istiyoruz.
Çerkesler yalnız Rusların soykırım ve tehcirine maruz kalmadı. Bu
trajedide Osmanlı'nın da, payı vardı. Daha ötesi bu topraklarda da
defalarca sürgüne maruz kalmış Çerkeslerin tarihinde 'Manyas
Sürgünü' özel bir önem taşır.
Asıl olarak Çerkeslerin taleplerini gündeme getirmesinde
yaşadıkları zorluğun başında da bu dram yatar. Çerkeslerin
darmadağın edilerek, bir arada yaşamalarının engellenmesi, elbette
örgütlenmelerini önemli ölçüde etkilediği gibi, yaşadıkları
haksızlık ve baskılara direnmelerini de zorlaştırdı.
Tüm bu tarihi gerçekleri bilmeden Çerkesler hakkında ve Çerkesler
adına konuşanlara bunları bir zahmet öğrenmelerini öneririm.
Ayrıca anavatanımızın Kafkasya'da olması nedeniyle farklı
taleplerimiz de var.
Hükümetin saldırgan, şoven Gürcistan yönetimine askeri yardım
yapmaktan vazgeçmesini istiyoruz. Daha geçen ay toplam 1 milyon
520 bin 310 Dolar değerinde askeri malzeme hibe eden Türkiye'nin
Gürcistan'a yaptığı toplam yardım 50 milyon Dolar'a ulaşmış
durumda. Yani Gürcistan, Türkiye'nin yolladığı mermileri Abazaları
ve Osetleri vurmak için kullanıyor. Ama hala Başbakan çıkıp, işine
geldiği zaman Çerkeslerden söz ediyor.
Anavatandan daha çok Türkiye'de nüfusu olan Çerkesleri sırtından
vurmaya devam eden bu hükümete Çerkes kurumları neden hak ettiği
yanıtı vermiyor, derseniz son derece haklı bir soru olur. Ne yazık
ki bu kurumların yöneticileri de tıpkı medya sahibi holding
patronları gibi kendi çıkarlarını bozmadan, durumu idare etmeyi
seçiyorlar. Neyse, bu Çerkeslerin halledeceği bir sorun.
Ancak, eğer bu hükümet 8 yıldır beklediğimiz demokratikleşme
vaatlerini yerine getirmekte samimiyse, önce kendi üyesi Mehmet
Ali Şahin'i dinlesin ve toplumun yüzde 40'ını temsil etmeyen bu
meclisi, hep tekrarladıkları gibi halkın meclisi yapsın.
Hala vatandaşlarına, adeta elma şekeriyle avutulan çocuk muamelesi
yapan Başbakan'a yakın tarihe göz atmasını öneririm. Neredeyse
birkaç nesil boyunca başbakan olan, bu özelliği ile şarkı bile
yapılan "Hep Başbakan"lar bile sonunda gitti. Eğer gittikten sonra
arkasında gerçekten 'iyi şeyler' bırakmak istiyorsa, milliyetçi,
muhafazakar kimlikle bile demokrat olunabileceğini göstersin. Şu
gerçek ki; bütün halkların 'Türklerle eşit haklara sahip olması
gerektiğini kabul etmedikçe, ne istikrar ne de barış mümkün
olacaktır. |
|
|
|
|
|
|
|