|
|
................... |
|
................... |
RUM CEMAATİ
HAYATTA KALMA MÜCADELESİ VERİYOR |
BBC
7 Ocak
2011 |
|
|
|
................... |
|
................... |
İstanbul'daki Rum
nüfusu, seneler süren göçün ardından bugün iki bin
kişinin biraz üzerinde.
Kadıköy'deki Rum okulunun eski zili, ilk dersin
başladığını haber vererek çalıyor.
Zilin çalmasıyla, 10 yaşındaki Valendi Mihailidis
sınıfına giden merdivenleri koşarak çıkıyor.
Ancak 19. yüzyıldan kalma
bu etkileyici binada bugün duyulan tek ayak sesleri
onunkiler...
Çünkü Valendi, okulun tek öğrencisi. Valendi, son üç
yıldır yaptığı gibi, sınıfta tek başına oturuyor.
Bugün, misafir profesör Yorgo İstefanopulos'tan özel
İngilizce dersi alıyor. İstefanopulos, okulun
idaresine yardımcı oluyor. Okul ise, geçmiş yıllarda
İstanbul'un Rum azınlığı için inşa edilmiş yirmiden
fazla okuldan biri.
"1950'li yıllara kadar, İstanbul'un Rum nüfusunun 150
bin civarında olduğunu düşününce, durumun ne kadar
üzücü olduğu anlaşılıyor.
Şimdi 2 bin 500'den az kişiyiz ve bunun da çoğunu
yaşlılar oluşturuyor." diyor.
Yorgo İstefanopulos ile boş okulu geziyoruz.
50 yıl önce, daha Rum karşıtı gösteriler, ayrımcı
yasalar ve el konan arsalar dolayısıyla, toplumun çoğu
ülkeden ayrılmadan, kendisi de bu okulun
öğrencilerindenmiş.
Bana okulun yemekhanesini gösteriyor:
"Bu yemekhane eskiden evden yemeklerini getiren küçük
çocuklarla doluydu. Anneleri, yemeklerini sefertasına
koyardı." diyor.
Bugün ise, İstanbul'un eskiden bir Türk şehrinden çok
Rum şehri olduğuna dair tek görünür işaret, kilise.
Patrikhane, ekümeniklik ve mülkler
Patrik Bartolomeos, bir avuç insanın katıldığı
ayinleri yönetiyor. Patriğin Ortodoks Hıristiyanların
lideri sayılması dördüncü yüzyıla kadar uzanıyor,
ancak Türkiye Cumhuriyeti bu titri tanımıyor.
Dolayısıyla da, kurumun kilise ve başka mülklerin
resmi sahibi olması imkansız.
Eskiden sahip olduğu binaların çoğuna devlet
tarafından el konmuş.
Ancak geçen Kasım ayında, eski, tahta bir yetimhanenin
kiliseye geri verilmesi kararı, Patriğin avukatı Cem
Sofuoğlu'na göre, devletin azınlıklara yaklaşımında
bir dönüm noktası olmuş.
Sofuoğlu'na göre karar, ilk kez hükümetin Patriği,
kişi ve kurum olarak fiilen tanıması anlamına geliyor.
"Bu davadan, beş sene önce böyle bir sonucun
çıkabileceğini hayal edemezdim. Evet, bu karar bir
devrim niteliğinde." diyor.
Karar, aynı zamanda geçen yıllarda mülklerine el konan
binlerce Rum ve diğer azınlık için de yeni bir yol
açıyor.
Bağış: Zihniyetler değişiyor
AKP hükümeti, daha hoşgörülü yaklaşımlarıyla gurur
duyuyor.
Hükümetin Avrupa Birliği Başmüzakerecisi Egemen Bağış,
bu yaklaşımın kısmen AB üyelik kriterlerini
gerçekleştirme isteğiyle ilgili olduğunu söylüyor.
Bağış, görüşmemizde de, ülkenin gayri-Müslim
topluluklarının geçmişe göre daha mutlu olduğunu,
bunun da nedeninin Türkiye'de AB süreciyle değişen
zihniyetler olduğunu vurguladı.
Başmüzakereciye göre, değişen yalnızca karar
vericilerin değil, aynı zamanda ülkenin 72 milyon
vatandaşının zihniyeti...
"İstanbul, 2010 Avrupa Kültür Başkenti" projesinde rol
alan isimlerden Nuri Çolakoğlu da, bu yılın şehrin
zengin geçmişini yansıtmaya yarayacağını umduğunu
anlatıyor.
2010 Avrupa Kültür Başkenti çerçevesinde düzenlenen
sergilerden bazıları, zengin Rum mimari mirası
üzerineydi.
Ancak şimdiye kadar Rumlar ve diğer azınlıkların
durumunda yapılan değişiklikler, büyük ölçüde
sembolik.
Rum toplumunun temsilcilerinden Laki Vingas, kalan
nüfusun, İstanbul'un tarihindeki rollerine dair
gecikmiş bir kabulden fazlasına ihtiyacı olduğunu
söylüyor:
"Bir şeyler düzeliyor ve bunu gördüğümüz için
mutluyuz. Daha fazlasını bekliyoruz çünkü bir 30-40
senemiz daha yok beklemek için." diye yakınıyor.
"Azınlıklar, bu ülkenin halkları ve miraslarını devam
ettirmek istiyorlar. Kültürleriyle gurur duyuyorlar
ancak aynı zamanda üretiyor olmak ve Türkiye'nin
sosyal hayatına katkıda bulunmak istiyorlar."
"Antika değeri olan, tarihin bir parçası gibi korunmak
istemiyorlar. Yaşanılan ana dahil olmak, aktif ve
üretken olmak istiyorlar." |
|
|
|
|
|
|
|