|
|
................... |
|
................... |
ORTADOĞU’DA
ÇERKESLER |
GHUNEKHO K. Özbay |
|
|
................... |
|
................... |
Büyük Ortadoğu Projesi adı
altında bu bölgede yeni bir yapılanmaya gidilmektedir.
Doğal olarak bu projenin şeklini kafamızda tasarlasak
da içerik olarak bilmemiz mümkün değil. Yıllarca ABD
denetimindeki yönetimlerle yönetilen bölgede değişim
süreçleri bu projeyle başladı. Yine değişimin mimarı ABD. Biz
Çerkesler bu yapılanma bizleri etkilemez dersek kendimizi
kandırmış oluruz. Çünkü toplum olarak bu topraklardayız.
Bana bu değişim 70’li yılların sonunda Türkiye’deki
"değişim kanlı mı, kansız mı olacak" söylemini hatırlattı.
Türkiye’deki değişimin -sancıları olmasına rağmen- kansız
sürdüğünü rahatlıkla görebilmekteyiz. Ancak bu değişimin
Çerkeslere katkısı olmadı ve olacağa da benzemiyor. Arap
ülkelerinde bulunan Çerkeslerde bu değişimlerden
etkilenecekler, kaderleri değişimlerin şekline bağlı.
Çünkü atılacak her adım çıkar ortaklığı olan güçlerin
temsilcilerinin yöntemlerine bağlı.
Şimdi yıllar önce Ürdünlü bir Arap’ın bize bakışı, söylemi
akılma geldi. "Bizler bu toprakların sahipleriyiz,
buraları bizim. Sizinkiler yerlerimizi işgal ettiler,
sömürmekte ve dayatmalarla bizleri yönetmekteler. Yönetimi
ele alırsak ilk işlerimizde biri sizleri bu topraklardan
ve başımızdan atmak olacak" demişti. Şimdilerdeki değişim
Arap milliyetçiliği üzerine gelişiyor. Yönetime gelmeleri
bizleri nasıl etkiler bilemem ama Ortadoğu Çerkeslerine
dönüş için hazırlıklı olmalarının gerekliliğine
inanıyorum.
Türkiye’de Çerkes Olmak
Türkiye hepinizin bildiği gibi Çerkeslerin en yoğun olduğu
yerdir. Burada bir çok zorluklarımız olsa da yine en büyük
müsebbibi bizleriz. Bazılarımız kaybolan imajlarını
düzeltmek, kazanmak için Çerkes kimliğine sarılırlar. Cem
Özer gibileri. Bazıları ben Çerkes’im der ve Çerkeslerden
nemalanır. Hatta ilişkileri Çerkeslerden değil evlilikleri
de Çerkes dışındadırlar ve onları biz asimile ettik
derler. Sayın Gülcan Altan gibi. Bazılarımızda toplumda
yer etmiş bazılarını Çerkes potasında göstermeyi severiz.
Sadece babaannesi Çerkes olan Gazanfer Bilge ve Slav
kökenli Nazım Hikmet Ran gibi. Kısaca bu konularla ilgili
söylenecek yazılacak çok şey var ama kime hizmet
ettiğimizi bilmeden kendi kendimizi de gaza getiririz.
Çünkü Çerkes olarak muhacerette toplumsal bir hedefimiz
net değil. Böyle olunca da herkes kendine göre haklı.
Ancak söylenen, çizilenler hatıradan öteye geçmez.
Bakınız sayın Ali Bulaç yazısında ne diyor: "Ne mutlu
Türk’üm formülünü kabul edip kolayca resmi Türk
kimliğini-resmi anayasal Atatürkçülük milliyetçiliğini
benimseyenlerin önemli bir bölümü etnik kökeni Balkan
göçmeni, muadil veya Kafkas göçmeni olması anlamlıdır. (*)
Evet başkalarının kimliği üzerinden kendi kimliğimizi
oluşturamayız. Türk’ün, Arap’ın, Rus’un kimliği değil
kendi kimliğimiz önemlidir. O halde, başka kimlikle bu
temel düşüncenin dışındaki kimliğin kendi kimliğimizle ve
tek çözümün Çerkesya’da toplanmak olduğunu kabul etmemiz
gerekir. Bu temel düşüncenin dışındaki tüm görüşlerin
birer aldatmaca olduğuna inanıyor ve tekrar Çerkesya
diyorum.
DİPNOT:
1) Zaman Gazetesi 20 Ekim 2010 |
|
|
|
|
|
|
|
|