|
|
................... |
|
................... |
TÜRKİYE’DEKİ
AZINLIK SORUNU VE DEMOKRATİKLEŞME ÖNÜNDEKİ ENGELLER |
M. İkbal Tuna |
|
|
................... |
|
................... |
Ulus devletlerin kendi egemenlik
tarifleri ve milliyetçilik projeleri ile var olan jakoben kitle
sayesinde ülkemizde faşizan milliyetçilik ortaya çıkmıştır.
Osmanlı İmparatorluğu’nun parçalanmış temelleri üzerinde meydana
gelen Türkiye Cumhuriyeti’nde, Osmanlı’daki kültürel, etnik,
dilsel ve dinsel öğeler göz ardı edilmiş ve devletin kuruluşunda
“Türk” unsuru belirleyici olmuştur. Milletin devleti yerine, devletin
milleti kavramı benimsenmiştir. Devlet gücünü, milletin iradesini
yok edecek şekilde siyasetin merkezine yerleştiren İttihat
Terakki(İT), günümüze kadar devam edecek olan siyasi kültür
mirasını bizlere bırakmıştır. Bu öyle bir mirastır ki günümüzde
var olan bütün mevzuatlarda kendini hissettirmektedir.
1982 Anayasa’sında mükerreren bahsedilen “vatanın ve milletin
bölünmez bütünlüğü”, “milli kültür” ibareleri ile Anayasa,
Türk’ten başka kimseyi tanımayarak azınlık kavramına dahi yer
vermeyerek İT’in mirasını koruma altına almıştır. Anayasanın
başlangıç hükmünde, sürekli olarak “Türk” ve “milli” kavramlarına
vurgu yapılması ise Türk vatandaşlarına sunulmuş bir manifesto
gibi gözükmektedir. Milliyetçilik bir noktaya kadar benimsenebilir
tabi ki, ama Türkiye’deki gibi, devlet egemenliğin kaynağını tek
bir millet olarak gösteriyor ve bu egemenliğin kaynağını oluşturan
milli birliği yok edecek olan oluşumlar karşısında, egemen milli
varlığını korumak için hukuk dışına çıkarak hareket etme yoluna
giriyorsa bu milliyetçilik değil, devletin vatandaşını kendi
kafasına göre inşa etmesidir. Diyarbakır cezaevinde yaşananlar
bunun en büyük kanıtıdır.
Son günlerde Kürt sorununa dair demokratik-sivil açılım umutları
olsa bile, öncesinde dikkatimizi çekmesi gereken şey Kürtlerin
azınlık olarak tanınmamasıdır. Türk hukuku azınlık kavramını Lozan
Barış Antlaşması çerçevesinde tanıdığı için, bu ayrım sadece
Müslüman olmayan azınlıklara(Ermeniler, Rumlar, Yahudiler)
ilişkindir. Ayrım din düzleminde gerçekleşmiş, bunun dışında kalan
dil, ırk veya etnik unsurlar saf dışı bırakılmıştır. Öncelikli
olarak bu konu üzerinde durmamın sebebi ise ülkemizde resmiyete
düşkün olmamız ve hantal devlet mekanizmasından dolayı her şeyin
kanunlar üzerinden yürümesidir. Ülkemizde var olan mevzuatların
büyük bir kısmı azınlık kavramına yer vermemekle birlikte, belirli
bir azınlığın(Kürtler) tanınmaması için her türlü yolu kapamıştır.
Anayasadan başlayacak olursak;
Madde 3- Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir
bütündür. Dili Türkçe'dir.
Madde 28- (…) Devletin iç ve dış güvenliğini, ülkesi ve
milletiyle bölünmez bütünlüğünü tehdit eden veya suç işlemeye ya
da ayaklanma veya isyana teşvik eder nitelikte olan (...)
Yayınların yasaklanması (basın hürriyeti)
Siyasi Partiler Kanunu’na baktığımızda;
Madde 81- Siyasi partiler:
a) Türkiye Cumhuriyeti ülkesi üzerinde milli veya dini
kültür veya mezhep veya ırk veya dil farklılığına dayanan
azınlıklar bulunduğunu ileri süremezler.
b) Türk dilinden veya kültüründen başka dil ve kültürleri
korumak, geliştirmek veya yaymak yoluyla Türkiye Cumhuriyeti
ülkesi üzerinde azınlıklar yaratarak millet bütünlüğünün bozulması
amacını güdemezler ve bu yolda faaliyette bulunamazlar
Madde 82- Siyasi partiler, bölünmez bir bütün olan ülkede,
bölgecilik veya ırkçılık amacını güdemezler ve bu amaca yönelik
faaliyette bulunamazlar.
Terörle Mücadele Kanunu’na baktığımızda;
Terörle Mücadele Kanunu’nun 1. maddesinde terörü tanımlarken
belirtilen “Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü
bozmak” ibaresi bulunmaktadır.
Yukarıdaki maddelere ek olarak birçok madde daha eklenebilir.
(Dernekler Kanunu, Türk Ceza Kanunu, vb.)
Bahsettiğimiz kanun maddeleri dikkatlice incelendiğinde hem
uçlarının açık olması yani yoruma açık olmaları itibarıyla, farklı
bir dine, dile veya etnisiteye mensup vatandaşımız çok kolay vatan
haini, terörist ilan edilebilmekte hem de Türk’ten başka milletin
tanımaması itibariyle ülkemizde var olan azınlık sorununu çok iyi
yansıtmaktadırlar.
Türkiye’nin demografik yapısı tek millet, devletin milleti
anlayışı ile yüzde yüz çelişmektedir. Bu yüzden Kürt, Alevi,
Ermeni vb açılımları için önceliğin kanunlarda ve bu kanunların BM
ve AİHS’ deki azınlık haklarının korunmasına dair maddelere göre
yapılmasının daha yararlı olacağı kanaatindeyim. Devlet,
azınlıkların mevcudiyetini korumaya kararlı olmalı ve azınlıkların
korunmasının istikrar, demokratik güvence ve bu topraklardaki
barış için gerekli olduğuna inanmalıdır. Devlet, çoğulcu ve
gerçekten demokratik bir toplum için, himayesindeki her vatandaşın
etnik, kültürel, dilsel ve dinsel kimliğine saygı göstermeli ve
bununla yetinmeyerek bu kimliğin geliştirilmesi, dile getirilmesi
ve korunması için elinden gelen her şeyi yapmalıdır. |
|
|
|
|
|
|
|
|