Kanoko sülalesi,
Adigelerin Besleney (Besni) boyundan olup bu toplumun tek “pşı”
(prens-bey) sülalesidir. Besleneyler, Kanokoların dedesi olan Pşı
Yinal Nehu’nun (Mukaddes Yinal-Kralların Kralı Yinal) (1) 1458
yılında ölümünden sonra Doğu Çerkesya'nın
(Kabardey), “Büyük Kabardey” ve “Piyatigorsk Kabardey” olarak
ikiye ayrılmasıyla Kabardey boyundan ayrılıp türemiş olup kendi
topraklarında (Kafkasya’da) uzun yıllar bağımsız ve özgür bir
şekilde varlıklarını sürdürmüşlerdir. “Besleney” adını Kanoko
sülalesine mensup, “Pşı Yinal”ın torunlarından biri olan ve çok
sevilip sayılan bir Pşılarının
(Bey) isminden esinlenerek alındığı bilinmektedir. Kanoko adı da
Pşi Yinal’in oğullarından olan Pşı Beslan’ın büyük oğlunun adı
olduğunu(küçük oğlu; Pşi Kanşuk) ünlü tarihçi ve yazar, ŞORA
B. Noghumuka’nın “Çerkes Tarihi” adlı eserinden öğrenmiş
olmaktayız. Besleneyler, Adigeler (Çerkes) arasında en temiz soy
olarak bilinirler. Erkeklerinin savaşçılığı, kızlarının güzelliği
Kafkasya'da ve Çerkesler arasında ün yapmıştır.
“Konukue, iki yüz kişi ile Urpa nehri (Çevirene göre; bu nehrin
Urup nehri olması gerekir. Kafkas dağlarından çıkıp Proçniyi Okop
karakolu yakınında Kuban nehrine dökülür) kıyılarındaki yerlere
yerleşmek üzere gitti. Onunla beraber göç edip gidenlere
gittikleri yerlerde kendilerine Bersleney denilmiştir.
Bunun içinde prensler; dedeleri prens Kunukue’ye izafetle (Kunukue
Al
derler kendilerine.” (ŞORA B. Noghumuka)
“Besleneyler, Büyük Laba nehrinin sağ kıyısında ve Urup nehrine
dökülen küçük ve büyük Tegem nehri çevresinde otururlardı.” (Ç.N)
Besleneyler
akrabaları olan Kabardeylerden ayrılmadan önce, Pşı Yinal
döneminde Kabardeyler ile bir arada yaşıyorlardı. Prof. Dr. M.
Sarkinyanz’ın araştırmasına göre, ''Bazıları Kabardeylerin sosyal
düzenini, sınıfsal bir yapı içersinde karşılıklı olarak herkesin
ödevlerini yerine getirmesine dayalı bir feodal düzen olarak
tanımlar. Bilinen, reformlardan önce Kabardey topraklarının
kökleri Pşı Yinal’e dayanan (Atajuk, Mışevest, Kaytuko ve Bek
Mursin) dört bey ailesine ait olduğudur. Hatta Büyük Kabardey’de
tüm toprakların dörtte biri 1871-1876 yıllarında 200 bey ailesine
ait olduğu bilinmektedir. Küçük Kabardey’de ise 59 bey ailesi
bulunuyordu. Toprak paylaşımında bazı beyler çeşitli nedenlerle
toprak alamadılar. Bu dağıtımda paysız kalanlar Osmanlı Devleti'ne
göç etmişlerdir. Daha sonra 1917’ye kadar, Kabardey Bey’lerinin
yaşamlarıyla ilgili bilgiler yok denecek kadar azdır.”
(Prof. Dr. M. Sarkinyanz, Çeviri: Dr. Batıray Özbek Yedic,
“Çerkeslerin Politik Tarihi”)
Kanoko sülalesi,
devlet adamlığı, şovalyeliği, savaşlarda düşmana karşı göstermiş
oldukları yiğitlik ve başarılar, ata çok iyi binmeleri, atın
üzerinde uzun süre savaşabilmeleri ile tanınmıştır. (Çerkesya’da
Kuban bölgesinde Lahşukay köyünden olup, Mısır’da tahsil görmüş
olan Mustafa Mahir Liap, Çerkes Ailelerinin Alamet-i
Farikaları konulu eserinde; Pşı Kanoko Beçmirza’dan söz
ederek “Kanoko Arması” hakkında, “bu sülaleden hiçbir erkek
atından alaşağı edilememiştir diye şöhretleri vardır. Bu sebeple
damgaları Lecam(Gem) şeklinde yapılmıştır” diyor.) Kanokoların
aristokrat bir yapısı olup, Çerkes ordularının başında komutan
olarak birçok istilacılara karşı anavatanlarını savunmuşlardır.
Kanokolar, araştırmacı-yazar Mustafa Mahir Liap’ın yazdığı gibi
atlara çok önem verirlerdi, çok kıymetli pşı atlarının sol
sağrısının üstüne, Werklerin (soylu) atlarında ise atın sağ
terkisine (sağrısına) ateşte ısıtılarak kendi sülale damgalarını
vururlar bu acıya katlanan atı dirençli ve soylu bir at olarak
görürlerdi, bu kural diğer Adige beylikleri içinde geçerliydi.
(Kaynak: Gukıemıhu İbrahim/Adige atı ile Adige erkeği-Oshamohue
dergisi no:4/1995)
Prof.Dr. Aytek
Namıtok, “Çerkeslerin Kökeni” adlı kitabında Besleneyleri ve Kanoko’ları şöyle anlatıyor:
Besleneyler, Çerkeslerin en soylu ve en yiğit halklarından biri
olarak tanınıyorlardı. Yalnızca ülkelerinde değil tüm Kafkasya’da
incelik sembolü olan Besleneyler, aynı zamanda fiziki
nitelikleriyle ünlü idiler. X. Glavani, Besleneylerde ''çok
soyluluk'' bulunmaktadır; bu soy, dünyadaki en güzel Çerkes
soyudur ve öbür kantonlar, bu soyu hem çok soylu oluşu, hem de
insanlarının yiğitliği nedeniyle çok beğenmektedir.
Kanoko
prenseslerinin güzellikleri birçok Kabardey prensinin ölümüne
neden oldu. Bu prenseslerle evlenmek isteyen birçok Kabardey
prensi bundan dolayı düello yaptı ve bu düelloların yol açtığı
kanlı çekişmeler tüm ailelerin yok olmasıyla sonuçlandı.
Prof.Dr.Aytek Namıtok başka bir eserinde:
“Kırım hanlarının çocuklarının eğitimini sağlamak ve çocuklarının
tam bir Çerkes gibi olup yetişebilmeleri için Besleney'e
gönderdiklerini, Kırım hanlarının ve oğullarının çoğunlukla
Besleney kızlarıyla evlendirildiklerini” yazmaktadır.
Kanokoların
tarihe geçmiş birçok prensleri gibi, Besleney Prensi Yelçerukue
hakkında, tarihçi ŞORA B. Noghumuka “Çerkes Tarihi”
adlı kitabında şöyle yazmaktadır: “Yelcerukue, prenslerin
faziletli ve güzel ahlaklı ve tümünün en cesur kişisi idi. Ona
(zamanının kahramanı) adını verdiler. Bununla beraber yumuşak bir
İnsandı, herkesi sever ve en iyi bir şekilde muamele ederdi.
Kuvvetli şahsiyetine ve geniş otoritesine rağmen hiç de kibirli
değildi. Çok kez kahramanlar gibi yurdunu savundu, doymayan
düşmanlarını yendi. Hatta Tatar ordusunu mağlup ve perişan etti.
Kanlı bir savaşta da Kalmuk ve Tatarların birleşik ordularını
tepeledi. Cesaret ve kahramanlığından başka iyi ahlaklı idi.
Milletinin ve kendisini tanıyanlarının kalbini kazanmış,
dostluklarını muhafaza etmişti.”
Aşağıdaki şiir,
yüksek kişiliğinin ölmezliğini belirten bir şarkının özetidir:
Tecrübeli komutanın yaydan fırlayan oku boşlukta parlardı
Hana ve saldırıcı ordularına sonsuz ölüm taşıdı.
Gayretli atı EMİŞ; Kalmukların başını, binlerce insanı ezdi
Ölümünden sonra biricik dostu kaldı. O da kılıcı.
Geçmişte ne kadar zalim ise yok edilmeyen düşmanı kalmadı.
Sarkale’yi yıkmış taş üstünde taş bırakmamış.
Karşı gelen (KEMİRGOY)’lerin sonunu getirmişti.
İpek kılıflı altın kılıcından düşman kanı damlar,
Çevrede çoğalan düşman oklarından yılmaz, dönüş aklına da
gelmezdi.
(Çerkes Tarihi,
ŞORA B. Noghumuka, Sayfa:127,128, Çeviri: Dr. Vasfi Güsar)
Kanoko’ların
Kafkasya’daki köyü Armavir şehri civarında olup Kuban nehri
kıyısındadır. “Kanoko Hable” bugünde “Kanokova” olarak bilinmekte
Krasnodar vilayetine bağlıdır. Ancak burada hiç Çerkes kalmamış
olup Kazak ve Rus’lar yaşamaktadır. Rus Kazak’ları tarafından
işgal edilmiş olan köyümüzde 1854 öncesi “Kanoko Stanista” isimli
bir Kazak İstasyonu kurulmuştur. Daha önceleri Büyük ve Küçük Laba
Vadileri ile Urup (Varpa) Havzası ayrıca Kuban Ovası ile Çegen,
Fars ve Psefır Vadilerine kadar olan yerler Kanokoların
yönetiminde idi. Batılarında Kemirguveyler ve Abzeghler bulunur.
Güneybatı ve güneylerinde ise Borakay, Kazılbağ, Segerey ve
Başılbeğ gibi Abaza oymakları bulunur. Kuzeyden ise Besleneylerin
arazisi Kuban Nehri tarafından sınırlanırdı.
Rus Kazakları
tarafından işgal edilmiş olan köyümüz ve Çarlık Rusya’sına bağlı
ordular tarafında saldırılara uğrayan topraklarımızda açlık ve
salgın hastalıklar artmış adil olmayan savaşlarla Adige Orduları
çok değerli komutanlarını, askerlerini kaybetmiş artık yaşanamaz
bir durum ülkede hüküm sürmeye başlamıştı. Bunun üzerine Pşı
Kanoko Adilgeri Bek, dönemin Osmanlı Padişahı ile çeşitli
yazışmalardan sonra beraberindeki akraba ve bir grup seçilmiş
tam teçhizatlı Besleney Şovelye ile birlikte 1854 yılında
İstanbul’a gelerek Osmanlı Padişahı Sultan Abdülaziz’den almış
olduğu Düzce İstilli Köyü’ne ait tapu senediyle, Düzce’deki ilk
Çerkes Köyü olan “Kanoko Hable”nin sınırlarını belirlemiştir.
Bu durumu
araştırmacı “Netabje Cankat Devrim” şöyle anlatıyor;
“1854 yılında
Besni kabilesi reisi Pşı Kanoko Adilgeri (Rus belgelerindeki adı
ile Knyaz Kanoko Adilgeri) reisliğinde 30-40 Çerkes silahşor
süvari Düzce’ye gelip Osmanlı tarafından kendilerine gösterilen
Düzce ovasında Kafkasya’daki köyleri Kanokoey’e benzer konumda
gördükleri İstilli adlı Rum köyü kalıntısı civarını
tespit ettiler. O tarihlerde Düzce ovası ormanlar,
çalılıklar ve bataklıklarla kaplı bir sıtma yatağı idi. O sebeple
biraz yüksekçe bir yer gerekiyordu. Köy yeri Melen çayının sağ
kıyısında, sudan yüksekçe bir ağaçlık-tepe düzlük şeklinde olup,
Bağdat yolunun (Eski Roma Askeri Yolu) kenarında idi. Bugünkü
Muhacir Taşköprü köyünün karşısında, Melen'in karşı kıyısındadır.
Bilahare (40 sene sonra) Melen çayının taşkınlıklarının köy
yerleşim yerini tehdidi başlayınca daha içeri kısımlara
(mezarlıkların bulunduğu kısma) Bağdat Yolu köy ortasından geçecek
şekilde yolun iki tarafına yerleştiler. Düzce bölgesinde tespit
edilen ilk Çerkes köyü burasıdır.
Bugün hala
kalıntısı duran eski Melen köprüsünün (Düzce’den hareketle) sol
tarafında, bugünkü Mamure köyü yakınlarında Melen çayının
kıyısında bulunan çok büyük bir ağaca o zaman Kanokoların aile
damgası ateşte kızdırılıp vurularak işaretlenmiştir. (2) Aynı
şekilde bugünkü Paşakonağı yakınlarındaki türbe civarında büyük
bir ağaca, yine bugünkü Köprübaşı Ömer Efendi köyünün (Haçemziy)
bulunduğu yerde Melen çayının sağ kıyısındaki büyük bir ağaca aynı
damga vurularak ortaya çıkan üçgen şeklindeki arazi köy arazisi
olarak tespit edilerek Yedıgey adı verilmiştir.”
“Kafkasya’daki
çıkış yerimiz olan Kanokoey köyününde Besniler arasındaki adı
Yedigey’dir. Bu köyün ne zaman kurulduğu bizce bilinmiyor. Ancak
köy kurucusu olması gereken Kanoko Yedig’in köyü manasına gelen
Yedigey adıyla anılıyor. (Böylece Besni pşılarının içinde
Kanokolardan Yedig isminde bir kişinin tarihte var olduğu sonucuna
ulaşmış oluyoruz.)
Çorum’un bugünkü
adıyla Sazdeğirmen köyünün gerçek adı da Yedigey’dir. Bu köy
halkı yaklaşık 1880-1884’lerde gelmiş olabilirler. (Hüseyin Ercan
beyden alındı.) Bu durum gösteriyor ki, Düzce’deki Yedigey halkı
ile Çorum Yedigey halkı Kafkasya’daki Yedigey-Kanokoey-Kanoko
Hable’den gelmiştir.”
“Düzcede’ki
Yedigey’in yeri ve hudutlarının tespitinden sonra kafile
Kastamonu’ya gitmek üzere resmi işler için olsa gerek o zaman
mutasarrıflık olan Bolu’ya gitmiştir. (Halk arasında, Padişah
tarafından Kanoko Adilgeri’ye Kastamonu Sancak Beyliği’nin
verildiği söylentisi vardır. Gerçek ise Osmanlı arşivinde belgesi
bulunması gerekir.) Yine bize ulaşan bilgilere göre bölgede
bulunanların güçlü bir elde güçlü bir halk olarak toplanmasını
istemeyen zamanın Bolu Mutasarrıflığı Kanoko Adilgeri’yi kaldığı
handa zehirletmiştir. (3)
Onun ölümü
üzerine kafile ikiye ayrılmış ve Pşı ANEJOKO Rıza Bey (Kendisi
aslen Kabardey'dir) maiyetiyle Düzce ovasında yine eski bir Rum
köyü kalıntısı üzerinde köyünü kurmuştur. Köy, Uğursuyu isimli
akarsu civarındadır. Bu köye onun soyadından dolayı Anejokoey
(bugünkü Develibesni Köyü) adı verilmiştir. Kafkasya’daki
Anejokoey köyünden çıkan Besni aileleri Çorum'da da eski
köylerinin adıyla Anejokoey diye yeni bir köy kurmuşlardır. (Yeni
adı Kırkdilim)”
“Bilindiği gibi
Besnilerde tek bir pşı ailesi vardır. (Kanokolar) kendilerine
sonradan Kabardey, Kemırguy ve Abaza pşılarınden kimselerde
katılmış bulunuyordu. Besnilerden Düzce’ye gelen Shapsugh,
Abzegh, Wubıh ve Abazalar Anejokoey’e Besni Hable, Yedigeye
Kanoko Hable derler. Kanoko Adilgeri’nin ölümü üzerine vasiyeti
gereği Netabje Şevloh Kafkasya’ya dönüp esasen akraba olan
Kanoko ve Netabje sülalelerinden bir grubu Düzce’ye, tespit
ettikleri köy yerine getirmiştir. (2010 yılındaki yeni bilgilere
göre; Kanoko Adilgeri’nin oğullarından Kanoko Ayteç’in oğlu
Saadgeri (Küçük Bey) bu kafileyle Düzce’ye gelmiş diğer oğlu
Kanoko Beçmirze Kafkasya’da Yedigey'de
(Kanoko Hable-Kanokovo) kalmıştır. Kanoko Ayteç 1845 yılında Kazak
saldırısında şehit olmuştur.)
Köye Kanoko ve
Netabjelerle birlikte gelen başka Besni aileleri de vardır.
Bunlardan bildiklerimiz YELEÇIE’ler, DOHOC’ler, SIMHA’lar (bu aile
Abazalarda da vardır) PETRES’ler, ÇEKAL’ler gibi. Ancak köy hiçbir
zaman Çerkes ailesi olarak 25-30 haneyi geçememiştir. Sıtma ve
diğer salgın hastalıklar, iklim değişikliği katıldıkları 6 büyük
savaş çok kimseyi yok etmiştir. Bu sebeple zaman içinde köye
yerleşen diğer Çerkes kabilelerinden bazı ailelerin de bir kısmı
yok olmuştur. Köye yerleşip ayrılan aileler de vardır. Şıbzoho’lar,
Deguf’lar, Abat’lar gibi. Ayrıca köye yerleşen Rumeli Muhacirleri
ve Karadeniz’li aileler de olmuştur.”
“YEDİGEY (Kanoko
Hable) İstilli köyünde yaşamış olduklarını bilebildiğim sülaleler
şunlardır;
Kanoko, Berzeg (Berzeg
Osman Bey, köye sonradan çocukken gelmiştir), Sımha, Netabje (Netabje’lerin
Yedigey’deki koluna Osmanlı kayıtlarında Bekmerz Bey Oğulları
denirdi), Kezak, Sehoşuka (Aile Bolu - Elmalık köyünden gelip
Yedigey’e yerleşmişti), Yeleçıe, Yenemiko(köye sonradan
yerleştiler), Donec, Petres, Çekal (Yedigey’e Ankara Bala’dan
gelmiş bir Besni ailesidir), Şıbzoho (tahminen 1910-1917
senelerinde şimdiki adıyla Karaçay-Çerkesya’dan Yedigey’e
gelmişler, köyde fazla kalmayıp Nüfren’e yerleşmişlerdir),
Afemiğoet, Abat (köye sonradan yerleşip ayrılarak Yayakbaşı köyüne
gitmişlerdir) ve Deguf. (4) Göç-sürgün sırasında birbirlerini
kaybetmiş olan ailelerin bir kısmı Samsun-Havza, Amasya, Kayseri-Uzunyayla
ve Ankara-Bala gibi yerlere yerleşmişlerdir.” (Genel Tarihi
Verileriyle İstilli Köyü, Netabje Cankat Devrim)
Dedemin (Kanoko
Kaspot Kazım) dedesi, Pşı Kanoko Adilgeri’nin ölümünden sonra,
Kanoko Ayteç’in oğlu olan, Kanoko Saadgeri (tanınan lakabı ile
Küçük Bey), kızı (Pşıpkhu) Kanokuapkh Gosseuh Hanım ve diğer
Besleney sülalelerinin bir kısmı ile Adigelerin değişik boylarına
bağlı sülalerin bir kısmı Kanoko Hable, Yedigey’e gelmişler fakat,
Netabje Cankat Devrim’in dediği gibi Pşı Kanoko Adilgeri’nin diğer
çocuğu Kanoko Becmirze ve amca çocukları Kanoko Şolehu ailesi (Kabardey
Balkar Cumhuriyeti Devlet Başkanı Sn. Arsen Kanoko, tahmin ettiğim
kadarıyla bu aileye mensuptur) tekrar toparlanıp güçlenmek ve
Çerkesya’yı işgal etmek isteyen işgalci-fetihçi devletlere karşı
durabilmek, anayurtlarını koruyabilmek uğruna Kafkasya’da
kalmalarına rağmen 1864 yılında Çarlık Rusya'sı tarafından yapılan
soykırım sonucunda binlerce Kafkasyalı öldürülmüş, binlercesi
dünyanın birçok ülkesine sürgüne gönderilmiş, anavatanda ise o
günün koşullarına göre bir daha özgürlüklerini elde edememeleri
için çok az bir Çerkes toplumu bırakılmıştır.
1864
soykırımından önce Kabardey ve Besleney toprakları Çarlık
Rusya'sının ve Rus Kazaklarının istilasına uğradığı ve yaşama
imkanlarının hemen hemen imkansızlaşması üzerine, 1850’li yıllarda
diğer Çerkes aileleri imkanları dahilinde Osmanlı topraklarına
hicret etmek zorunda kaldığı gibi Kanoko sülalesinin savaşlardan
sonra hayatta kalan üyelerinin bir kısmı da Osmanlı’ya hicret
etmek zorunda kalmış olup zaman aralıklarıyla İstanbul, Düzce ve
Çorum şehirlerine yerleşmişlerdir. Çorum’a yerleşenlerin arasında
Pşı Kanoko Becmirza’nın ilk eşinden olan Kanoko Zabit (Zahit) Bek
ve iki kız kardeşi (5) de bulunmaktadır. Bugünkü Gafurlu köyünü
kuranların Kanokolar olduğu dikkate alınırsa Çorum'a yerleşen
Zabit Bey ve iki kız kardeşinin bu köye yerleşme ihtimalinin
yüksek olduğu görülmektedir. (6)
“Kuzeybatı Kafkasya’nın en doğusunda Besleney Beyliği
bulunmaktaydı. Bu dönemde Besleneyler Wuarp ve Hodz nehirlerinin
arasında bulunan arazide yaşıyorlardı. Georgiy Nauitske’nin
yazdığına göre (1830), Besleneyler sayıca 70 bin kişi
oluyorlardı. Besleney Beyliğini Kanoko sülalesinden beyler
yönetiyordu. Bu sülale Şolehu ve Beçmirze denilen iki koldan
(aileden) oluşuyordu. Başlıca ayan (work) sülaleleri ise Dehuşekho,
Mısewostıkho ve diğerleri idi. Dönemin Adige ülkesinde
Besleneylerin büyük önemi vardı. Bilim insanı Karl
Stal’in yazdığına göre, “Besleneylerin hepsi çok temiz ve çok
güzel Adigece ile konuşuyorlar, Kabardeyler gibi akılcı,
diplomatlar ve çok iyi süvariler” Abaza (ç.n) milletinden
olanlarda Besleney beylerinin yönetimi altındaydılar.”
“Mehoşlar ile
aralarında yakınlık ve ittifak vardı. Diğer Adige Beylikleri gibi
Besleney Beyliği de(1828-1829) Türk-Rus savaşına kadar bağımsız
olarak yaşıyordu. 1829 yılında bu savaş Edirne antlaşması
(7) ile sonuçlandığında Adige Beylikleri Rus İmparatorluğu'na
bağlanmış sayılmışlardı. Fakat bu tüm Rusya’nın tüm Adige
Beyliklerini denetimi altına aldığı anlamına gelmiyor. Örneğin,
1843 yılında Besleney Şamil’in Naibi Muhammet Halşi ile birlikte
oldular. Yurtlarını terk ederek Labe ardına göç ettiler. Bir yıl
sonra beyleri Kanoko Ayteç vefat edince yeniden alıştıkları
yurtlarına geri döndüler.” (Prof. Ç’IRĞ Ashad Adige
Üniversitesi Adige Filolojisi ve Kültürü Fakültesi Dekanı, 11Mart
2009, Çev. Achumıj Hilmi.
www.circassiandiaspora.com/tarih/285-beylikler-dönemi.html.)
“Kanoko
sülalesi Besleney bölgesinde zaman içersinde ikiye ayrılmış,
bunlardan bir aileye Şolehu diğerine ise Beçmirze denilmeye
başlanmış. Ama bu aynı sülaleden olan iki amca çocuğuna verilen
isimler olduğu için ve 18-19. yüzyıllardaki siyasi gelişmeler bu
iki ailenin yeniden sülaleşip ayrışıp gelişmesine zemin
hazırlayamamıştır.” (Çerkes Ansiklopedisi sayfa
726,madde.Besleney/Adige Cumhuriyeti)
Pşı Kanoko
Becmirze, süregelen Rus, Kazak, Osmanlı ve diğer yayılmacı
ülkelerin baskıları, ağabeyi Kanoko Ayteç’in Ruslara karşı yapılan
savaşta şehit olması, babası Pşı Kanoko Adilgeri’nin Türkiye’de
Bolu Mutasarrıfı tarafından zehirlenerek öldürülmesi, yapılan
savaşlarda bir çok Adige savaşçısının şehit edilmesi ve ailesinin
parçalanması üzerine yaşlı vücudu bu acılara daha fazla
dayanamayıp hastalanmıştır.
Sevgili annem
Kanokuapkh Meliha Hanım’ın anlattıklarına göre;
dedesi Pşı Kanoko Becmirze, ölmeden önce eşi Eminet Hanıma,
ölümünden sonra çocuklarıyla birlikte Osmanlı’ya hicret etmesini
söylemiş ve zamanın Osmanlı Padişahı'na mektup yazarak ailesinin
diğer aile fertleriyle birleşmesinin sağlanmasını istemiştir.
Daha önce Osmanlı
topraklarına gelen Kanoko aileleri gibi Prenses Eminet Hanım ve
beraberindeki çocukları, diğer akraba ve yardımcıları da Osmanlı
topraklarına gelmişlerdir. Gelirken Kafkasya’daki elde avuçta
kalmış varlıklarının bir kısmını gümüş çatal, bıçak ve kaşık
olarak getirmiş olup bunları zaman içersinde Düzce’de eriterek
atların eğerlerine (8) v.b. ihtiyaçlarına kullanmışlardır.
Yanlarında getirmiş oldukları Kanoko sülalesine ait damga
araştırmacı, Çerkes kültürünün geliştirilmesine katkı sağlayan,
sevgili akrabamız Netabje Cankat Devrim aracılığı ile bulunup,
Pşı Kanoko Kaspot Kazım’ın kızı olan Kanokuapkh Meliha’ya (anneme)
tarafımdan teslim edilmiştir. (K.A.)
Kanoko Saadgeri
(Küçük Bey), dedesi Pşı Kanoko Adilgeri’nin tespit etmiş olduğu
ilk Çerkes köyü olan Kanoko Hable’yi (İstilli Köyü)
yapılandırmış, dışarıdan köye girmek isteyen birçok kaçak ve
saldırganı at üstünde, elinde kırbacıyla kovalamış, Düzce’de ve
ülkenin diğer bölgelerinde bulunan diğer Çerkes köyleri ile olan
ilişkileri kuvvetlendirmiştir. Buna rağmen Kanoko Hable (İstilli
Köyü) birçok Çerkes köylerimizin akıbetine uğramış bir Çerkes köyü
kimliğinden çıkmış olup, sadece köyün kurucusu olan Kanokoların
değil diğer Adige sülalelerinin de köyde tükendiği ve köyü terk
ettiği bir gerçektir. (13.09.2010 Berzek Bedrettin Canpolat,Netabje
Cankat Devrim,Kanoko Kazım Ağın ile yapılan söyleşi,Düzce-İstilli
Köyü) Hayatta kalan Kanoko Kaspot Kazım’ın kızı, Kanokuapkh
Meliha Hanım ve çocukları İstanbul’da, Kanoko Saadgeri'nin
(Küçük Bey) torunu olan Nursafa Hanım Ankara’da yaşamlarına devam
etmektedirler.
Annemin Baba
Annesi olan Prenses Eminet Hanım’ın Osmanlı’ya gelirken yanında
getirmiş olduğu üçüncü ve son kafilede bulunan Kanoko sülalesine
mensup kişiler:
Pşı Kanoko
Becmirze Bek’in eşi Eminet Hanım’dan olan oğlu, Kanoko Kaspot
(Türkiye’de adı Kazım olarak değiştirilmiş olup, Düzce’de ve
tanındığı yerlerde Kazım Bey olarak bilinir), kızları; Pşıpkhu
Kumpirhan Hanım (Türkiye’de adı, Tasvire olarak değiştirilmiştir)
ve Pşıpkhu Hacıhan Hanım (Türkiye’deki adı, Melek olarak
değiştirilmiş olup Yıldız Sarayı’nda da yaşamıştır. Saray’daki
ismi Dilşikar’dır. Saray’da müzik tahsili yapmış olup, daha sonra
okullarda müzik/keman dersleri vermiştir.) (9), Çekal sülalesinin
bazı fertleri ile Kafkasya’daki yardımcı ailelerden oluşan grup
İstanbul’a gelerek rahmetli Pşı Kanoko Becmirze’nin Osmanlı
Padişahı Sultan Abdulhamit’e yazmış olduğu mektubu saray
yetkililerine verdiği, Abdulhamit’in Kanoko ailesine İstanbul
Teşvikiye’de 3 katlı bir konak tahsis ettiği, zaman içersinde bu
konağın bilinmeyen bir nedenle yandıktan sonra Kanoko ailesi
tarafından terk edilip Düzce-Kanoko Hable’ye (İstilli köyü)
gelerek ailenin diğer fertleriyle birlikte Kanokolara ait konakta
yaşantılarına devam etmişlerdir.
Bu çalışma
Adigelerin Besleney (Besni) boyunun oluşumu onların “pşı”, “bey”
olarak adlandırılan ve yöneticiliğini yapmış olan “Kanoko”ların
ortaya çıkışını, Besleney’in oluşumunu ve 1864 Çerkes
soykırımından önce Kabardey ve Besni sülalelerine bağlı bazı
ailelerin yanı sıra Kemırguy ve Abaza ailelerinin de Osmanlı’ya
zorunlu olarak hicret ettiklerini ama bu hicretin 1864 soykırım ve
sürgünden ayrı tutulmasının mümkün olmadığını anlatan bir
çalışmanın ürünüdür. Şüphesizdir ki, böyle bir çalışmanın daha
kapsamlı, tarihsel verilerinin ve zenginliğinin çok daha fazla
olması gerekmekteydi. Bu bağlamda çalışma alanının sadece Türkiye
değil, Osmanlı arşivlerini de kapsayacak bir şekilde Kafkasya’daki
anavatanda da yapılması daha uygun olurdu.
Ben tarihçi
değilim, çocukluğumdan bu yana annemden almış olduğum Adige
kültürü, ailemiz hakkındaki Kafkasya’da ve Türkiye’deki yaşam
tarzımızın anlatımları, İstanbul’da doğup büyümeme rağmen Adige
(Çerkes) yönümü açığa çıkartıp, uzun zamandan bu yana bazı Çerkes
internet siteleri ve çevrelerinde, yayın organlarında
ailemiz(Kanoko’lar) hakkında tartışma konusu haline gelen
“Kabardey ve Besleneylerin soykırıma uğramadan göç ettiklerine
dair bir takım iddialar” ile sürgünü sadece 1864 yılı ile
sınırlayan anlayışın, tarihsel gerçekleri dezenformasyona
uğratarak genç beyinlere aktarması, 1864 soykırımından önce
Kabardey ve Besleney bölgelerindeki işgalci-fetihçi devletler ile
yapılan savaşların yok sayılması, 1864 Mayıs’ında, Kabardey ve
Besleneylerin soykırıma uğramadığına dair söylemler beni böyle
bir çalışmaya teşvik etmiş olduğu gibi daha önce yayınlamış
olduğum aynı içerikli yazıma almış olduğum olumlu tepkiler beni
cesaretlenmiş ve önceki yazımdaki bazı eksiklikleri giderip
edinmiş olduğum yeni bilgiler ile bu çalışmayı yapmış
bulunmaktayım, bu bağlamda bazı kronolojik hatalar yaptıysam
tarihçilerimizden ve Çerkes araştırmacı yazarlarımızdan özür
dilerim.
Atalarımız,
anayurtlarını korumak uğruna devamlı olarak işgalci-fetihçi
devletler ile savaşmaktan, tarihsel olayları,tarihsel gelişmeleri,
geçmişlerini, konumlarını, hayat felsefelerini, kültür ve
inançlarını bir türlü kağıda döküp yazamamışlar, üstüne gelen
soykırım, sürgün ve zorunlu göçler de aileleri parçalamış,
belgeleri yok etmiş dünyanın dört bir yanına dağılarak ırkçı
zihniyetli yönetimler tarafından, millet olarak asimile edilmişiz.
Hatta korkutularak Çerkes olduğumuzu saklamışız, dedelerimizin,
ninelerimizin isimleri, sülale isimleri, kurmuş oldukları
köylerin isimleri zorla değiştirilerek çok kültürlü, çok uluslu
bir toplumdan, “tek tip ulus” yaratılmaya çalışılmış, tarih
kitaplarında anti-emperyalist savaşlarımızın yazılması
gerekirken, Çerkeslerin Türkiye’nin kurtuluş savaşındaki
katkıları, verdiği şehitleri unutulmuş, Çerkes Ethem’in hainliği
(!) yazılmıştır. (Çerkes Ethem’i hainlikle suçlayanların
kendileri, daha sonraki yıllarda Amerika Birleşik Devletleri ile
günümüze kadar uzanan bağımlılığın “ikili antlaşmalarını”
imzalayacak, emperyalizmin dünyadaki saldırgan savaş örgütü
NATO’ya girebilmek için Kore’ye askerlerimizi gönderterek
binlerce Mehmetçiğin ölümüne ve sakat kalmasına neden
olacaklardı.)
İşte bu şartlar
altında, resmi-tarihin Türkiye’de çöktüğü, iflas ettiği
alternatif bilimsel tarihçilerimizin araştırmalarının önem
kazandığı ve gerçek tarihsel bilgilerin yavaş yavaş gün ışığına
çıkmaya başladığı bu günlerde, erişebildiğim kadarıyla, 1450’li
yıllara “Pşı Yinal Nehu”ya (Büyük Yinal) kadar
uzanan Adige tarihinde, çok büyük tarihsel bir geçmişi olan ülke
kurmuş, ülke yönetmiş, komutanlar, prensler (pşı) ve prensesler (guaşe)
yetiştirmiş bir sülalenin ferdi olarak, yazılı belgelerin yok
denecek kadar az olduğu halde, kendi tarihini araştırmak kadar zor
bir çalışma sanırım ki çok azdır. Bu bağlamda, Besleneylerin
Türkiye’de hayatta kalan tek “Pşıpkhu/guaşe” (pşı kızı/prenses) (Pşı
Kanoko Kaspot/Kazım Bey’in kızı), “Kanokuapkh” (Kanoko’nun kızı)
Meliha Hanım’a (sevgili anneme), ayrıca Çerkes Kültürü ve Tarihini
araştıran yaşatan sevgili akrabamız, Netabje Cankat Devrim’e bu
çalışmaya katkılarından ötürü teşekkür etmeyi bir borç bilirim.
Bir dönemin Adige
tarihine ışık tutması amacıyla yapmaya çalıştığım bu kısa
çalışma, Besleney boyunun pşıları (beyleri) olan Kanokoların
Osmanlı topraklarına zorunlu hicreti, Çarlık Rusya'sının, Osmanlı
Devleti’nin, Kırım Hanlığı’nın, Kazak’ların, Hun İmparatorluğu’nun
doymak bilmez istilacı (işgalci-fetihçi) politikalarından,
Osmanlı-Rus savaşı sonucunda, Osmanlı Devleti’nin yenilmesi
üzerine, Çarlık Rusya’sının Osmanlı Devleti ile anlaşıp (Diğer
Adige beylikleri gibi Besleney Beyliği de, 1828-1829 Osmanlı-Rus
savaşına kadar bağımsız olarak yaşıyordu. 1829 yılında bu savaş
Edirne Antlaşması ile sonuçlandığında Adige Beylikleri Rus
İmparatorluğu’na bağlanmış sayıldılar. Böylece Çerkeslerin haberi
olmadan, Osmanlı Devleti'ne ait olmayan Çerkes Toprakları, Osmanlı
Devleti tarafından Rus İmparatorluğu’na verilmiş oluyordu) bütün
dünya milletlerinin gözü önünde, Kafkasya’daki halkları başta
Adige ve Abhazlar olmak üzere anayurtlarından soykırım yaparak
sürgün etmesinin, elliye yakın çeşitli ülkelere dağıtılıp
ailelerin parçalanmasına, dillerinin, kültürlerinin ve
kimliklerinin neredeyse yok edilmeye kadar uzanan hüzünlü bir
hikayesidir.
Bu çalışma içersinde Kafkasya’daki bilgilerin birçoğu ve Kanoko
pşılarından bir çoğunun bilgilerine ulaşılamamış olup, yeni bilgi
ve belgeler bulundukça, özellikle de anavatanımız olan Kafkasya’da
yapacağım çalışmalarla daha da zenginleştireceğimi ümit
etmekteyim.
Çerkes tarihinde,
yurtlarını korumak için savaşırken, ayrıca 1864 soykırımıyla
birlikte sürgün sırasında şehit olmuş tüm Çerkes halkına mensup
olanların yanı sıra; Kanoko ailesine mensup, başta Pşı Yinal Nehu,
oğullarından Pşı Tabile, Pşı Minbolet ve Pşı Beslan’a, Pşı
Beslan’ın çocukları ve torunları olan kahraman komutan ve
yöneticilerden; Pşı Konukue, Pşı Kanşuk, Pşı Yelçerukue, Pşı
Tavsultan, Pşı Şolokh, Pşı Karabo, Pşı Zenukue, Pşı Zavurbek, Pşı
Adilgeri, Pşı Ayteç, Pşı Becmirze, Pşı Şolehu, Pşı Azimetgeri, Pşı
Saadgeri, Pşı Zahit, Pşı Kaspot ile diğer akraba ve aile
fertlerine, ismine ulaşamadığım tarihe geçmiş tüm Çerkeslerin
huzurunda saygıyla eğilirim.
Bu hüzünlü
hikayeyi Kabardey Balkar Cumhuriyeti/Nalçik’te 1990 yılında şu
güzel sözlerle yazan “Barasbiy Bğejnoko”nun sözleriyle bitirmek
istiyorum
;
“Kaybedilmiş
zamanları arayıp bulmak kadar tatlı ve güzel ne vardır.”
“Dünya’ya
dağılmış olan tüm Çerkeslerin de birbirini tanıyıp buluşmaları
dileğiyle.”
kanokokazim@gmail.com
kanokoey@hotmail.com
KAYNAKÇA:
-
http://www.circassiandiaspora.com/tarih/beyliklerdönemi
- http://www.cherkessia.net
-
http://www.kafkasfederasyonu.org
- http:// www.circassiancenter.com
- Genel Tarihi Verileriyle İstilli Köyü, Netabje Cankat Devrim
- Çerkeslerin Kökeni, Prof.Dr. Aytek Namıtok/KAF-DAV Yayınları
- Çerkes Tarihi, Şora Bekmurze Noghumuka
DİPNOTLAR:
1)
PŞI YİNAL NEHU ‘nun hayatı konusunda detaylı bir bilgiye sahip
değiliz bu konuda,“KBC Ünüversitesi, Tarih Bilimleri
Enstitüsü, Sözlü Tarih Bölümü Başkanı ĞUT Adem, Pşı Yinal Nehu’nun
hayatı ve kim olduğu ile ilgili bir makale hazırlamıştır; Yinal ve
ondan gelenlerin nasıl bölgeye yayıldığı konusunda eski
zamanlarda yazılmış olan kaynaklardan örnek vermek gerekirse,
Puşkin ve Labanov-Rostovski tarafından Rus arşivlerinde bulunan
belgelerde bu konuda bir kısım bilgiler mevcuttur.
Puşkin’in verdiği bilgilere göre ; Yinal’in oğlu Tabıle, onun
oğulları ise Yinarmes, Janbuet ve Minbolet’tir.
Lobanov Rostovski ise, Yinal’in iki oğlu olduğunu yazıyor.
Bunların isimleri de Tabıle ve Beslen. Lobanov’a göre bu iki
oğuldan birisi şu anda Kabardeylerin yaşadığı bölgeye yerleşti,
diğeri ise Labe nehri kıyısına yerleşti.
Kabardey Pşı’ları Yinal’ın Tabıle’nin soyundan gelmektedir.
Tabıle’nin oğlu Yinarmes ve onun oğlu Yidar.
Tabıle’nin diğer oğlu Janhuet ve onun oğulları Talhosten ve
Beslen.
Tabıle’nin oğlu Minbolet ve onun oğlu Cılahsten.
(Kaynak: Kabardino Ruskki otnoşeniye-Semen Bronevski.1957)-Noveytsiye
geografiçeskiye i istoriçeskiye izvestiya o kavkaze 1823)-(İstoriye
Kabardino Balkari-E.Qardanov 1965)
16.yüzyılda Kabardey’in en önemli liderlerinden olan Pşıapşoque,
Pşı Beslen’in torunu ve Kaytıque’nin oğludur. “ (www.circassiancenter.com/.../315_psiyinal.htm)
(Çeviri: BABUG Ergun Yıldız)
Yukarıdaki bilgiler, Kanoko sülalesin Yinal’in oğlu olan
Tabıle’nin torunları olduğu ve Kabardey Pşı’ları ile dede
çocukları olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca yazımın başında
belirttiğim gibi Yinal’in ölümünden sonra kendi aralarındaki
çekişmelere son vermek için Kabardeylerden ayrılma kararı alan
Kanokolar 200 aileden oluşan bir grup ile kendilerine çok
sevdikleri Pşı Beslen’in adını vererek “Besleney”, “Besni” ler
olarak Besleney’de yaşamaya başlamış olmakla birlikte istilacı-fetihci
devletlere karşı birlikte savaşmışlardır.
Abhazlar ve Adigeler, Pşı sülalelerinin başlangıcını Yınal Nehu’ya
dayandırmakta olup, bu görüşe göre Adgelerde ve Abhazlarda
Yinal’dan önce Pşı’lık sistemi olmayıp Pşı’lık makamı/sistemi
Yinal ile başlamıştır.
Pşı Yinal Nehu hakkında daha fazla bili edinmek için bknz.
www.CircassianCenter.com
CC Tarih-Edebiyat Departmanı)
“Kral(Pşi) Yinal; hayatında üç defa evlendi. Üç karısından beş
çocuğu oldu. Biri JANKHOT ilk karısından, MİNBOLET ve BESLAN
ikincisinden, UNARMES ile KİRGHİŞ üçüncü karısındandır. …….”(Şora
Bekmurze Noghumuka, (1801-1844) ÇERKES TARİHİ)
Pşı Yinal’in hayatı ve soyağacı bilgilerine düzenli olarak
birbirini teyit eden, doğruluyan bilgilere pek raslıyamadım ama
araştırmış olduğum eserlerde sıralamalarda farklılıklar da olsa,
Labonova göre de, Şora’ya göre de Kanoko’nun babası Pşı Beslan
onun babası da Pşı Yinal’dır. Umarım Pşı Yinal’i ve Çerkeslere
yöneticilik , komutanlık yapmış çocuklarının, torunlarının
hakkında daha geniş bir tarihsel araştırma yapılır.
2)
Üçgen şeklinde tespiti yapılan köy arazisindeki,
Kanoko’ların sülale armalarının ateşte ısıtılarak damgalanan bu
ağacların, maalesef yakın bir zaman içersinde İstilli köyünde
yaşayan köylülerce kesildiğini 13.09.2010 tarihinde, Netabje
Cankat Devrim ile birlikte İstilli Köyüne(Kanoko Hable) yapmış
olduğumuz ziyaret sırasında köy muhtarı ve köyde yaşayanlar
tarafından bize aktarıldı. Bu zihniyet bana kendinden olmayan
kültür ve tarihi yok eden, çerkes kültürüne hatta diğer bölgelerde
de karşılaştığımız farklı kültürleri yok eden ırkçı-milliyetçi
zihniyeti anımsatıyor.
3) Pşı
Kanoko Adilgeri’ye Kastamonu Sancak Beyliği’nin verilmesi ve Bolu
Mutasarrıflığı tarafından kaldığı handa zehirlenerek öldürtüldüğü,
rahmetli Netabje Rıza Devrim tarafından oğlu Netabje Cankat
Devrim’e anlatılmıştır.
4)
Adigelerin Düzce’de kurmuş oldukları ilk köy(Kanoko Hable,Yedigey)
İstilli Köyü’nde bugün sadece üç veya dört Adige ailesinin
yaşadığı ve sözü edilen bu sülalelerin köyde tükenmiş oldukları,
geride kalan aile fertlerinin başka şehirlere göç ettiği tesbit
edilmiştir.
5)
Kanoko Becmirza’nın ilk eşinden olan bir kızının
ismi,araştırmalarıma rağmen tesbit edilememiştir. Bir kızı
Kayseri-Uzunyayla’ya evlenip gitmiş, diğer kızı da Çorum’da
evlenmiş olup Büyük oğlu Kanoko Zabit Bey’in hiç çocuğu
olmamıştır.
6)
Çorum ili’ne bağlı olan bu köyü kuranların Besni’lerin Pşı’sı,
Kanoko Bey’lerinin olduğu Gafurlu Köyü’nün internet sitesindeki
sayfasında yazılı olarak vardır.
7)
Edirne Antlaşması, 14 Eylül 1829 tarihinde Osmanlı Devleti ve
Rusya arasında Edirne şehrinde imzalanmış bir antlaşmadır. Bu
anlaşma ile Yunanistan bağımsızlığını kazanmıştır.
Bu antlaşmaya göre ;
1- Yunanistan bağımsız bir devlet olacaktı.
2- Eflak, Boğdan ve Sırbistan’a özerklik-otonom sağlandı.
3- Ruslar, işgal ettikleri yerlerin çoğunu verdiler.
4- Rus ticaret gemilerine boğazlarda geçiş hakkı tanındı.
5- Osmanlı devleti, Rusya’ya savaş tazminatı olarak 10 taksitte
onbir buçuk milyon duka altını ödemeyi Kabul etti.
6- Antlaşmanın 10. Maddesine göre Osmanlı Devleti Rusya,İngiltere
ve Fransa’nın Londra’da 6 Temmuz 1827’de ve buna dayalı olarak
yine Londra’da 22 Mart 1829’da aralarında yaptıkları, Yunanistan
Devleti’nin kurulmasını ve bağımsızlığını öngören anlaşma ve
protokolü kabul edecekti (Londra Antlaşması)
7-
Osmanlı Devleti Çerkesya üzerindeki tüm haklarını,bu arada Kuban
Irmağı ile Bzıb Irmağı arasındaki Karadeniz kıyı kontrolunu
Rusya’ya devretti .Çerkesya’daki Anapa ve Sucuk-Kale(şimdiki
Novorossiysk) Limanlar/Kaleler dışında, Poti Limanı,Ahıska ve
Ahılkelek de Rusya’ya bırakıldı.
(Osmanlı kendine ait olmayan Çerkesya’yı, Çerkeslerin haberi
olmadan Rusya’ya veriyor. Rusya da bunu kabul edip, Çerkesya’yı
işgale ve soykırıma başlıyor. Bu Osmanlı Devleti ile Rus
Devleti’nin anlaşarak Çerkesleri Kafkasya'dan sürgün etmenin
bir planından başka bir şey değildir.)
8)
Çerkes Bey’leri at eğerlerini gümüş işlemeli olarak yaparlardı.
Günümüzde bu Çerkes Sanatı’nı yapabilen (Çerkes kemeri, Çerkes
Eğeri, Çerkes müzik aletleri v.b) bildiğim kadarıyla Netabje
Cankat Devrim ve öğrencileri, Abeze Süleyman ile Meretuko Ç’elekan
vardır.
9)
Kanoko Sülalesi’nin fertlerinin isim ve soy isimleri(sülale
isimleri) Türkiye’ye geldikten sonra, Türk olmayan farklı etnik
kimliğe sahip olan herkes gibi değiştirilmiş, Kanoko olan
soy/sülale isimlerini (Kanık) yapmışlardır. Bu durum Türkiyedeki
kütüklerinde de açıklanmaktadır. (Böylece asimilasyon ve
Türkleştirme, isim ve sülale isimlerinin devlet eliyle
değiştirilmesiyle başlamış oluyordu) Daha sonraki yıllarda, Çerkes
Okulları nın , Çerkes Derneğinin, Çerkes Gazetesinin hatta Çerkes
Köy İsimlerinin kapatılması ve kaldırılması şeklinde sürecek,
Türkiye’de yaşayan çerkesler diğer azınlıklar gibi uzun süre
kendi ana dillerini bile kullanmaya korkar duruma
getirileceklerdi.
(Bu durumda, kendisini tarihci(!) olarak ilan eden,
resmi-ideoloji tarihçilerinin dediği gibi, “Osmanlı
Devleti Çerkeslere atifet gösterdi” açıklamasının ne
kadar yalan ve uydurma olduğunun kanıtı olduğu gibi bu kişilerin
esas görevinin tarihi dezenformasyona uğratıp insanları
yanıltmak olduğunu göstermektedir. Türkiye’de azınlık
milletlerinin “bu tabire sadece hırıstiyan dinine mensup olanlar
değil Müslüman ve diğer inanclara sahip olanlarda dahil
edilmelidir” demokratik ve kültürel hakları ”en başta ana dilde
eğitim hakkı” devlet eliyle garanti altına alınmadıkça “Türkiye
genelindeki diğer demokratik ve siyasi haklar hariç” , bu ülkenin
ve siyasi iktidarlarının demokrat kimliği her zaman
sorgulanacaktır.) (K.A) |